Re: [Vaka] Er Meydanı

#21
Yaptığım dahiyane plan nedendir bilinmez bazı kitleler tarafından beğenilmemişti. Aslında istediğim sonucu elde etmiştim. Bidan aldığı darbe sebebiyle eğildi ardından gelen diz hamlemle de sırtüstü yere serildi. Gardımı almış Doka’nın üzerine gitmekle ilgili planlar yapmaya başladığımda kalabalığın artık herhangi birisi için tezahürat yapmadığını fark ettim. Herkesin gözlerinde garip bakışlar vardı. Özellikle Doka’nın gözleri oldukça tedirgin ediciydi. Üzerime doğru yürümeye başladı. Yanıma geldiğinde adeta bir lama edasıyla yüzüme tükürdü. Yaptığı bu eylem karşısında herhangi bir tepki verememiştim. Çünkü ziyadesiyle dehşete düşmüş bir durumdaydım. Yaşanan olayları anlamaya çalışıyordum. Bu esna da kalabalıktan birkaç kişi üzerime yürümeye başladı. Yürüyen grubu Doka durdurdu. Gerçi yaptığı şey sadece ‘’Değmez’’ demekti. İçimden ‘’Acaba bunların analarına mı sövdüm… Ortam neden bir anda bu kadar değişti ‘’ diye düşünürken kalabalıktan bir kişi Bidan’a baktıktan sonra arkasını dönüp kalabalığa baktı. Tabii bundan sonra bana da bakıp tükürmeyi eksik etmedi.. Hemen ardından kalabalıktan aldığı paraları geri vereceğini ve benim kavganın onuruna leke sürdüğümle ilgili birkaç serzenişte bulunduktan sonra not defterini çıkardı. Yanına gelen insanlara paralarını vermeye başladı. Az önce yaptığı konuşma yeterli olmamış olacak ki hala bana sallamaya devam ediyordu. Konu benim yetersiz polis memurluğumdan başlayıp Himota İmparatorunun kötü ülke yönetimine ve zayıflıklarına gelmişti. Yüce Himota İmparatorluğumuzun görev başındaki bir polis memuruna hakaret etmekle kalmayıp aynı zaman da bizzat İmparatorun kendisine de hakaret ediyorlardı. Yapılan bu aşağılamalar karşısında öfkeden deliye dönmüştüm. Az önce birbirlerinin böğrüne, ense köküne, midesine vuran manyaklar çok kıymetli haşmetlilerine dokunduk diye beni neredeyse vatan haini ilan edeceklerdi. Öfkeden deliye dönmüş bir haldeyken kalabalık bir anda aşırı örgütlü ve hızlı bir şekilde olay yerini terk etti. Bundan dolayı öfkem daha da büyüdü. Herhangi bir kimseyle konuşamadığım daha doğrusu tartışamadığım için her şey içime oturmuştu. Tegin ile yalnız kaldığımız için onun yanına giderek ‘’ Kusura bakmayın Kıdemlim Tegin ama bunları sallandırmak lazım sallandırmak’’ diye cümleme başladım. Daha sonra sesimi daha da yükselterek ‘’ Hadi bana salladığınız İmparatordan ne istediniz yaban hayvanları’’ dedim. Daha sonra sinirden dolayı olacaktır ki gözümden iki damla göz yaşı gelirken ‘’ Bunları Başpolis memuruna şikayet edicem’’ dedim.
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Er Meydanı

#22
Her ne kadar Santin için kötü bitmiş olsa da görevinizi başarıyla yerine getiriyorsunuz. kavga son buluyor ve herkes evlere dağlıyor. Gelin görün ki, hepiniz kayda değer bilgiler topluyorsunuz ve işlerin düşündüğünüzden daha derin olduğunu öğreniyorsunuz. Gölgelerin içinde bir takım olaylar dönüyor. Birileri bir planı gerçekleştirme çabasında. Bu bir örgütlenme mi? Yoksa, başkaldırı mı? Kim bilir? Üç arkadaş bir araya geldiğinizde öğrendiklerinizi birbirinize anlatıyorsunuz. Bu işin burada bitmeyeceğini iyi biliyorsunuz. Bugün tanıştığınız kişilerin tekrar karşınıza çıkacağından eminsiniz. Telsizden sizi alması için komiserinizi arıyorsunuz fakat karşı taraftan karşılık gelmiyor. Birkaç kere daha arıyorsunuz. Son aramanızda çatışma ve bağrışma sesleri duyuyorsunuz. Ardından bir patlama. Telsizden kulak delen iğrenç tiz bir ses geliyor. Buradan sonra beyaz gürültü duymaya başlıyorsunuz. Duygu karmaşası içinde, telsizleriniz elinizde iken öyle kalakalıyorsunuz. Aklınızdan en kötü senaryolar film şeridi gibi geçerken beyaz gürültünün içinde sadece birkaç sözcük seçebiliyorsunuz. "Gidinpese tarafı...çabuk olun...sayıları...destek..."

Duyduklarınız ile sarsılmış olsanız dahi yapmanız gereken gün gibi ortada. Acilen harekete geçmek zorundasınız ama tam olarak ne yapmanız gerekiyor? Sizden üstün birisi adamlarıyla beraber zor duruma düştüyse, tek başınıza ne yapabilirsiniz ki? Teşkilat ile iletişime geçip durumu bildirseniz, onlar gelene kadar dayanabilirler mi? Her şey bir yana tam olarak nerede neler döndüğünü bile bilmiyorsunuz. Şehir coğrafi olarak Gidinpese'ye yakın bile değil. Gidinpese, Mebikaman şehrinin güneydoğusunda kalıyor ve ikisi arasında büyük bir vahşi doğa bölgesi var. Şehir merkezinden yayan asla yetişemezsiniz. Kesinlikle bir taşıt lâzım ama nereden bulacaksınız ve ehliyetiniz var mı? Yaşamanız boyunca karşılaştığınız en zor soru karanlık gibi üzerinize çöküyor. Şimdi ne yapacaksınız?

Re: [Vaka] Er Meydanı

#23
Her ne kadar işler benim için birazcık kötü gitmiş olsa da baya bir bilgi toplamıştık. Öfkeden deliye dönmüş bir halde etrafa bağırırken Başpolis memurunun yanımıza doğru geldiğini gördüm. Hemen üstümü başımı düzeltmeye başladım. Bir yandan da saçımı toparlamaya çalışıyordum. Aramızdaki mesafe ise giderek azalıyordu. Başpolis memurunun yanımıza geldiğinde karşısında tam takır bir polis memuru ve Tegin duruyordu. Olağanüstü çabam ve çevikliğim sayesinde kendimi toparlamayı başarmıştım. Başpolis memuru Sai’yi gördüğümde elimle selam verdikten sonra ‘’ Efendim izninizle buradaki durumu size açıklamak istiyorum’’ dedim. Ardından yaşananları uzun uzun anlattım. Özellikle bana yapılan insan dışı muameleyi ayrıca yüce Himota İmparatorumuza yapılan saygısızlığı teker teker anlattım. Sözlerim bittiğinde öfkemden olacak ki yanaklarımdan birkaç damla göz yaşı düşmeye başlamıştı. Yanaklarımdaki ıslaklığı hissedince daha da sinirlenip Başpolis memuru Sai’ye bakarak ‘’ Efendim bunlara miyavlamak lazım '‘ dedim.

Etrafımıza üçümüz dışında kimse yoktu. Bize almaları için diğerlerine haber vermemiz gerekiyordu. Bu kutsal görev en tecrübesiz ve kıdemsiz olan benim yapmam gereken bir görevmiş gibi duruyordu. Telsizi alıp bizi alması için komiseri aramak için diğerlerinden önce hemen hamlemi yaptım. Telsizi alıp komiseri aradım. Ne kadar çok aramayı denesem de karşı taraf herhangi bir karşılık vermedi. İçimden ‘’ acaba bir şeyi yanlış mı yapıyorum’’ diye düşünmeye başladım. Yanımdaki kıdemlilerime rezil olmak istemediğim için çok dikkatli bir şekilde tekrar ve tekrar aramayı denedim. Hatta telsiz ile ilgili herhangi bir sorun var mı diye telsizi de dikkatli bir kontrolden geçirdim ama bir sorun varmış gibi görünmüyordu. Son kez aramayı denediğimde telsizden çatışma ve bağırış sesleri geldi. Hemen ardından da bir patlama sesi duyduk. Elimde telsiz ile öylece kala kalmıştım. Ne yapmamız gerektiğinden emin olamadığım için Başpolis memuru Sai’ye elimdeki telsizi uzatarak ‘’Efendim ne yapacağız’’ dedim. Telsizi Sai’ye uzattığım esnada telsizden kısık kısık ‘’gidinpese tarafı … çabuk olun… sayıları.. destek…’’ gibi bir şey duyduk.
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Er Meydanı

#24
Meydan boşaldıktan sonra az önce başına gelenler yüzünden bir hayli sinirlenmiş ve bir o kadar da üzülmüş genç polis memurumuz ile baş başa kaldık. Daha önce hiç böyle bir durumla karşılaşmama rağmen yaşadıklarını az çok tahmin edebiliyorum. Katıldığı ilk görev için yaşadıkları ona fazla gelmiş olabilir. Bu yüzden onu teselli etmek ve yanında olduğumu hissettirmek için yanına gidip omzuna dokunsam da yaptığım bu hareketin hiçbir etkisi olmadı. İlk şoku atlattıktan sonra öfkeden kudurmuş bir şekilde sivillerin arkasından söylenmeye başladı. Bu söylemleri zaman zaman oldukça şiddetlense de sesimi çıkarmadan tüm nefretini kusmasına izin verdim.

Boş meydanda karşımdaki yeni polis memurumuzun konuşmalarını dinlerken bir anda durup duruken sustu. Neler oluyor diye etrafa bakarken Sai’nin bize doğru geldiğini gördüm. Tüm bu karmaşa yüzünden onun bizden ayrıldığını bir an için unutmuştum. Görünürde herhangi bir yarası yok gibi gözüktüğü için onun tarafında da işlerin iyi gittiğini düşünüyorum. Sonuç olarak bazı pürüzler yaşamamıza rağmen görevimizi başarılı bir şekilde bitirebildik. Sai yanımıza geldikten sonra Santin, hızlıca başımızdan geçenleri anlatmaya başladı. Beni bu meşakkatli işten kurtardığı için çok mutluyum. Konuşmasını bitirdikten sonra araya girerek “Kumarbaz çok tehlikeli biri.. Onu yakalamayı planlıyordum ama beklenmedik olaylar yaşadık. İlerde halkı manipüle ederek başımızı ağrıtabilir.” Diyeceğim. Ardından da Sai’nin başından neler geçtiğini öğrenmek için onu dinleyeceğim.

Rapor faslını bitirdikten sonra üstlerimize bilgi vermek için telsizle çağrı yapacağımız sırada Santin hevesli bir şekilde telsizini alarak kurcalamaya başladı. Normalde bu görevin en üst rütbeli üyemiz olan Sai’nin yapması gerekiyordu. Ancak Santin ondan önce davranarak telsizle boğuşmaya başladı. Açıkçası ben konuşmadığım sürece kimin telsizle iletişim kuracağıyla çok fazla ilgilenmiyorum. Bu yüzden sessizce kenarda beklemeye başladım. Bu kısa süreli bekleyişim Santin’in sonunda çalıştırabilmesiyle son buldu.

Telsizin diğer tarafından çok da güzel olmayan haberler aldık. Birilerinin başı fena halde dertte gibi gözüküyor. Bizden çok uzakta oldukları için onlara yardım etmek için yola çıksak bile zamanında yetişebilir miyiz emin değilim. Savaş alanında Sai’yi hastaneye yetiştirmek için araba kullanmış olmama rağmen bu konuda çok da başarılı olduğum söylenemez. Yardıma giderken yolda kaza yapıp elimize yüzümüze bulaştırabiliriz. Ayrıca telsizden duyduklarımızın tuzak olma ihtimali de var. Sonuçta bu anons sadece bize yapılmadı. Telsizi olan herkes denilenleri duydu. Telsizden konuşan kişi net bir bilgi veremediği için panik halinde herkes yardıma koşmaya çalışıp bulundukları yerleri boş bırakırsa çok daha büyük bir felakete sebep olabiliriz. Bu durumda yapmamız gereken hareketin merkeze gitmek olduğunu düşünüyorum. Ancak bu konuda karar verecek yetkiye sahip değilim. Şimdilik bekleyerek Sai’nin ne karar vereceğini gözlemleyeceğim.
Image
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Er Meydanı

#25
Olay yerine dönerken adamın söylediklerini düşünüyordum. İnsanlar fikirlerini şiddetli bir biçimde dile getirmeye başlamışlardı. Benim de düşüncelerim elbette vardı fakat neticede bir polistim. Hangi yönde hareket edeceksem edeyim Himota’ya zarar vermeyecek kararlar almalıydım. Fevri davranmak gibi bir lüksüm yoktu. Halk duygularını yoğun yaşıyordu. Bunu anlayışla karşılayabilirdim fakat bir kutuplaşma olursa bunun kimseye bir faydası olmayacaktı. ufak tefek olaylar gibi görünse de umarım bu tip olayların sayısı artmazdı.

Olay yerine geldiğimde kavga dağılmış, Tegin ve Santin kalmıştı sadece. Santin hemen neler olduğunu hararetli bir şekilde anlatmaya başlamıştı. Öyle görünüyor ki yaşadıkları sinirini bozmuştu. Genç bir kızın gördüğü bu muamele karşısında tepki göstermesi normaldi tabi. Polis olarak bunlara zamanla alışacaktı. İnsanların bu can sıkıcı tavırlarına çocukluğumdan beri maruz kalmama rağmen ben bile hala etkilenebiliyordum. Öfkesini kontrol etmeye çalışmasına rağmen gözlerinden süzülen yaşlar dikkatimi çekmişti. Bunu görür görmez yüzünü tutarak baş parmağımla yanağındaki yaşı silerken “İyi iş çıkardın. Şimdi bu kavganın sebebine odaklanmamız lazım.” diyecektim. Ardından sessiz dostum Tegin’in söylediklerine dönüp onu dinledikten sonra konuşmaya başlayacaktım. “Anladım. Onu da takipte kalabiliriz. Yalnız Teg, imparator ciddi şekilde sorgulanmaya başlanmış gibi görünüyor. Olmamasını umuyorum ama başka olaylara da hazırlıklı olmalıyız.”

Görevimiz bir şekilde bittiğine göre komiserin bizi almasını beklememiz gerekiyordu ki tam bu sırada telsizden bir anons duyuldu. Gidinpese buraya çok uzaktaydı. Anonstan anladığım tek şey sayılarının fazla olduğuydu. Tihami sınırında mı bir sorun olmuştu? Buradan oraya koşarak gitmemiz çok mümkün de görünmüyordu. Merkezden gelecek araçla direkt oraya da yönelebilirdik fakat merkezden bir geri dönüş gerekiyordu. Santin’in uzattığı telsizi alarak önce tekrar merkeze bir çağrı yapmayı deneyecektim. “Ben başpolis memuru Sai Nopaodan. Mebikaman’daki görevimiz tamamlandı. Buraya bir araç gönderebilir misiniz?” Merkezden bir cevap gelirse aracı bekleyebilirdik fakat Gidinpese’ye ne kadar hızlı yetişebilirdik ki? Belki de etrafta bizi oraya götürebilecek bir araç bulmalıydık. Bir yandan da orada bir kaos varsa halktan birini oraya götürmek de pek doğru olmazdı. “Gidinpese’ye araçsız yetişmemiz çok mümkün değil gibi. Etrafta yardımcı olacak birilerine bakalım en iyisi. Burada böylece bekleyemeyiz.” Anonsun kaynağını bile bilmiyorduk ama halihazırda aklımı kurcalayan şeyler varken oraya ulaşmak da istiyordum.
Image
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Er Meydanı

#26
Polis memurluğunuzun kader tarafından sınandığı bugün elinizdeki seçenekleri tarttınız ve aranızda bir karara vardınız. Kesinlikle yardıma ihtiyacınız var. Özellikle araç yardımına. Gidinpese yayan olarak uzak fakat araçla kısa sürede varılabilir uzaklıkta. Mebikaman diğer şehirlere nazaran nüfusu az, sessiz ve sakin bir yerdir. Sokakta fazla insan olmaz. Kahvehane yeni dağıldı. Bu iyiye işaret değil çünkü nüfusun çoğunluğu kahvehane gibi ortamlarda toplanır. Ya şehirlerarası bir otobüse bineceksiniz ki bu zaman kaybı olur açıkçası ya da sizi oraya götürecek bir insan evladı bulacaksınız. Etrafa bakınmanıza karşın sokaklar boş. Yardım ararken karşılaştığınız bir avuç insan da ya çocuk ya da yaşlı. Size hayır gelmez yani. Yapacak başka bir şey olmadığı kanaati ile otogara gidiyorsunuz. Yine de Gidinpese'ye giden araçları sorup soruşturuyorsunuz. En erken yirmi beş dakikaya kalkan araç var ama hâliyle hızlı bir yolculuk değil. Koşuşturmanız esnasında tanıdık bir figür sizi fark ediyor. Islık çalarak dikkatinizi çekmeye başarıyor. Bir umut yanına varıyorsunuz ve kim olduğunu fark ediyorsunuz. Ağzında sigara, eski model arabasına yaslanmış kumarbaz. Siz yanına varınca dumanı yana üflüyor ve şapkasını tutup başıyla selam veriyor. "Dobe ba babo ban nomopo. Sizi bu kadar erken göreceğimi hiç düşünmemiştim. Telaşla oradan oraya koşturuyorsunuz. Yardımcı olabileceğim birşey var mı?" Kumarbazdan haz etmiyor olabilirsiniz fakat yardım elini uzatıyor ve arabası var. Sizin de ne zamanınız ne de seçme lüksünüz var. Her geçen saniye kurtarabileceğiniz kişi sayısı azalmakta. Başka çare yok diyerek durumun aciliyetini ve ciddiyetini anlatıyorsunuz. Sizi dinledikçe sırıtan kumarbazın gülümsemesi düşüyor ve bakışları sertleşiyor. Sigarasından son kez fırt alıp yere atıyor ve üstene basıyor. Dumanı yukarı doğru üfledikten sonra şapkasını çıkartıp size şu teklifi sunuyor. "Kutlu ulusumuzu koruyabilmeniz için size her türlü desteği vermeye hazırım. Eğer kabûl ederseniz, arabamla sizi Gidinpese tarafına bırakırım. Depoyu yeni doldurdum. Bana sorun olmaz yani ama bir koşulum var." Lafını bölüp Santin'e bakıyor. Sert ve soğuk bir sesle devam ediyor. "O onursuz alçak bizimle gelmeyecek. O ulusumuzu korumak gibi saygın bir mesleği hak etmiyor. Himota'nın yazılı olmayan kurallarına leke sürdü. Ona asla yardım etmem."

Karasızlığın ve endişenin zirve yaptığı yol ayrımına hoşgeldiniz! Bir yanda arkadaşınızı geride bırakıp komiserinize ve adamalarınıza yetişmek var. Öte yanda arkadaşınızı terk etmeyi reddedip herhangi birini kurtarmaya geç kalmak ve vardığınızda toplu cenazeyle karşılaşmak var. Olmayan vaktiniz daralırken risk mi alacaksınız? Yoksa, görevi her şeyin üstünde tutup kendinizi mi kanıtlayacaksınız? Tik tak!

Re: [Vaka] Er Meydanı

#27
Ne yapacağımız hakkında fikir alışverişi yaptıktan sonra ilk önce merkezle konuşmayı denedik. Ancak ne yazık ki merkezle herhangi bir iletişim kuramadık. Açıkçası bu duruma çok şaşırmadım. Zaten az önce Santin’in yapmaya çalıştığı telsizle konuşması sırasında da aynı durumla karşılaşmıştık. Şimdiki denememiz ile birkaç dakika önceki konuşma arasındaki tek fark o zaman denilenleri kesik kesik olsa da anlamamıza rağmen şu anda karşı tarafın sesini hiç duymuyoruz. En kötü durumda onlarda bizi duymamış olabilir. Anlaşılan biri ya da birileri önce büyük bir kargaşa çıkartıp ondan sonra da iletişim ağımızı devre dışı bırakarak işleri iyice karıştırdılar. Şu anda neyi amaçladıklarını kestiremiyorum ama umarım bu olanlar yüzünden çok fazla kayıp yaşamayız.

Telsizden cevap alamadıktan sonra Sai’nin emriyle etrafı incelemeye başladık. Kahvehanedeki kalabalığı biraz önce dağıttığımız için sokaklarda çok fazla insan yoktu. Karşılaştığımız az sayıda sivil de ya çocuk ya da yaşlı insanlardı. Onların da şu anki durumumuzda bize yardımı dokunmayacağı için son bir umut otogara gidip şansımızı orda denemeye karar verdik. Otogardaki koşuşturmacamızın sonucunda Gidinpese’ye giden bir araç bulabildik. Araç 25 dakika içerisinde kalkacak ama yolcu otobüsü olduğu için hedefimize ulaşmamız bir hayli uzun sürecek gibi duruyor. Polis olarak yetkimizi kullanarak araca ve şoföre el koyabiliriz ama bu durumda da çok fazla insanı mağdur etmiş olacağız. Ayrıca gittiğimiz yerde şoförün başına bir işte gelebilir. Üstüne üstlük zamanda aleyhimize işlemeye devam ediyor. Ne yapacaksak bir an önce karar vermemiz gerekiyor.

Ne yapacağımız hakkında düşünürken birinin bize ıslık öttürdüğünü fark ettim. Ağzında sigarasıyla eski bir arabaya yaslanmış olan kumarbaz bize selam verdikten sonra yardım edebileceği bir şey olup olmadığını soruyor. Durumumuzu anlattıktan sonra da seve seve bize yardım etmeyi kabul ediyor. Ancak bir şartı var. Santin’i geride bırakmamızı istiyor. Minik ekibimizi iyice küçültmenin doğru bir karar olduğunu düşünmüyorum. Ayrıca zaten az önce psikolojik olarak büyük bir şok yaşamış yeni meslektaşımızı iyice aramızdan dışlayarak meslekten soğutmak da istemiyorum. Kumarbazın bize yardım teklif etmesi güzel olsa da istediği bu şartını gerçekleştirmemiz mümkün değil.

Kumarbazın teklifinden sonra çaktırmadan Sai’ye kaş göz yaparak az önce bahsettiğim adamın o olduğunu anlatmaya çalıştım. Bize yaptığı yardım teklifinden sonra karşısındaki kişiyi vatansever bir Himotalı sanmış olabilir. Belki de kendine göre gerçekten de öyledir ama az önceki yaptığı hareketlerden ve halkı isyana sürüklemeye çalışmasından sonra benim gözümde hainden başka bir şey değil. Zamanımız olsaydı seve seve karakola kadar ona eşlik ederdim ama şimdi diğer sorunları çözmemiz gerekiyor. Bunları çözerken de Sai’nin konuştuğu kişinin kim olduğunu bilmesini istiyorum.
Image
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Er Meydanı

#28
Merkezden bir yanıt gelmemesinin ardından olayın ciddiyetinin sandığımdan daha büyük olabileceğini düşünmeye başladım. Merkez de bu duruma odaklanmış olmalıydı ki kimse geri dönüş yapmamıştı. Başka bir ihtimal ise hiç düşünmek istemediğim bir ihtimaldi. Cevap alamadığımız için kendi başımızın çaresine bakmamız gerekiyordu ama etrafta da bize yardım edebilecek pek kimse yok gibi görünüyordu. Bir süre etrafa bakınsak da olumlu bir sonuca ulaşamamıştık ne yazık ki. Son çare olarak Gidinpese’ye giden bir araç bulma umuduyla otogara gitmiş olsak da bu hamlemiz de sonuçsuz kalmıştı. En erken araç yirmi beş dakika sonraya olduğu için oraya ulaşmamız oldukça zaman alacaktı. Mümkün olduğunca en hızlı şekilde ulaşmamız gerekiyordu.

Başka bir çözüm için düşünürken çalınan bir ıslıkla dikkatim o yöne dönmüştü. Konuşmasına bakılırsa bizi tanıyan biri olsa gerekti. Yine de ben onu daha önce gördüğümü sanmıyordum. Bu garip tavırlı adam kimdi bilmiyordum ama bizim Gİdinpese’ye gidiş biletimiz olabilirdi. Hiç zaman kaybetmeden “Evet Gidinpese’ye gitmemiz gerekiyor. Bizi götürebilir misin?” diyecektim. Hareketleri hiç hoşuma gitmemesine rağmen bu yardıma ihtiyacımız vardı. Bir yandan da Santin ve Tegin’e bakarak onların adamı tanıyıp tanımadığını anlamaya çalışıyordum.

Adamın cevabını beklerken, sigarasını yere attıktan sonra konuşmaya devam ediyor ve bize bir teklif sunmaya başlıyordu. Santin’e hakaretler yönelttiği sırada Tegin’in de bana bir şeyler anlatmaya çalıştığını gördüm. Adamın kim olduğu hakkında bir ipucu vermek istiyor gibiydi. Bu da az önce bahsettiği kumarbaz olduğu anlamına geliyordu çünkü başka kimseyle ilgili konuşmamıştı bugün benimle. Ne yani? Bu yüzsüz herif bir de kalkmış ahlak dersi mi vermeye çalışıyordu bize? Şu an başka bir duruma odaklanmak zorunda olmasak Santin’e yaptığı bu hakaretlerden sonra onunla özel olarak ilgilenmem gerekirdi ama sinirimi kontrol etmem gerektiğinin de farkındaydım. Altdudağımı ısırarak “Neden insanların üzerinden para kazanmanı engelledi diye mi?” dedikten sonra sağ elimle yakasına yapışacaktım. Belki bunu da yapmama gerekiyordu. Adamın bize yardım etmesi için alttan almam en doğrusu olacaktı ama bir yandan da bu şerefsizin suyuna gitmememi söylüyordu içimden bir ses. “Senin yazılı olmayan kuralların kimsenin umurunda değil. Onuruyla dövüşen iki kişini kavgasına bahis karıştıran birinin ahlak dersine de ihtiyacımız yok. Silah arkadaşımızı arkamızda bırakacak kadar onursuz değilim. O yüzden istersen yazılı kanunlardan bahsedelim. Yasadışı bahis dosyasının yanında polis memuruna hakaret ve işini zorlaştırmaktan da yargılanmak mı istersin? Ya da bu acil durum halinde polis memurlarına yardım ederek, bir kere olsun ulusumuz için faydalı bir şey yapmak mı istersin? Cevabı düşünmen için zamanın yok. Hain mi olacaksın kahraman mı?”
Image
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Er Meydanı

#29
Gidinpese denilen yer yürümeyle gidemeyeceğimiz kadar uzak bir yerdi. Mecburen bizi oraya götürebilecek bir araç bulmamız gerekiyordu. Ne yazık ki az önce ki hain ve bir o kadar da alçak olan kalabalık bir anda dağıldığı için ortam çok tenhalaşmıştı. Etrafımızda kimseyi göremediğimiz için kimseden yardım isteyemiyorduk. Ne olursa olsun en kısa zaman da Gidinpese’ye gitmemiz gerekiyordu.

Yardım aramak için gittiğimiz yerlerde küçük küçük insan gruplara rastladık. Fakat gördüğümüz bu insanlar ya yaşlı ya da genç kesimden kişilerdi. İstediğimiz lojistik desteği alabileceğimiz kimseler değillerdi. Çaresizce etrafta gezmeye devam edip yardım isteyebileceğimiz birilerini bulmaya çalışırken bir insan ıslık çalarak bize seslenmişti. Yanına yaklaştığımızda arabaya yaslanmış birisini gördük. Bu kişiyi gördüğümüzde kıdemlin Tegin’in kaşı gözü oynamaya başlamıştı. Zavallı adam herhalde uzun zamandır konuşmadığı için bir şeyler demeye çalışıyordu. Uzun zamandır sessiz olduğu için konuşmayı unuttuğundan yüz ifadesi acı çeker gibi bir hal almıştı. Elimle kıdemlim Tegin’in omzuna hafifçe dokunarak kısık bir sesle ‘’ sakin olun kıdemlim … acelemiz yok ‘’ dedim. İnanıyorum ki yaptığım ultra mega muhteşem çıkarım ve bunun ardından gelen fevkaladenin de fevkinde olan yaklaşımımla hem Tegin’in niyetini anlamış hem de ona destek olmuştum. Lanet olsun çok da iyi kalpli birisiyim.

Tegin’in kaş-göz gösterisinden sonra gizemli yabancı konuşmaya başlamıştı. Konuşmaya başladığında yabancıyı süzmeye başladım. Kendisini bir yeden tanıyormuş gibi hissediyordum fakat nereden olduğunu tam anlamamıştım. Bu esna da kendisinin bize yardım edebileceğini söylemişti. Bu yardımını yerine getirmek için sadece ufak bir şartı varmış. Şartı beni araba da istememesiymiş. Bunu derken de benim için ‘’onursuz alçak’’ kelimesini kullanmıştı. Şimdi taşlar yerine oturmuştu. Bu adam az önce ki gruptan birisiydi. Hatta Tegin’in anlattığı kumarbazdı. Oradaki arkadaşlar danaya girer gibi toplu bir şekilde beni aşağıladıkları için hepsinin yüzüne bakamamıştım. Fakat en çok konuşan kişilerden birisi bu adamdı. Bu yüzden olacaktır ki tanıdım bunu. Adamı tanımamla kafamda havai fişeklerin patlaması aynı zaman da oldu. Yine bana tükürdükleri aklıma geldi ve sinirlenmeye başladım. Kıdemlim Tegin ve başpolis memuru Sai yanımda olduğu için öfkemi olabildiğince kontrol altında tutmaya çalışıyordum. Bu esna da Sai ve Kumarbaz konuşmaya başladı. Sai, bir kahraman edasıyla hem beni kollayacak sözler söyleyip kumarbaza rest çekmişti hem de kumarbazın yaptığı suçları söyleyerek onu tehdit etmişti. Başpolis memuru bundan böyle benim için bir kahramandır … Sai konuşmasının sonlarına doğru kumarbaza ‘’hain mi olacaksın kahraman mı’’ sorunu yönelttiğinde dayanamayıp ‘’Hadi cevap ver bakalım … Hadiiii ‘’ dedim. Kumarbazın söyleyeceklerini bekliyordum.
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Er Meydanı

#30
Kumarbaz, Sai onun yakasına yapıştığında tepki vermiyor. Yakasına yapışılmasına adeta izin veriyor. Keskin gözlerle çakmak çakmak yanan gözlere bakıyor. Sai'nin kendini duygularına kaptırıp ona tehditkar konuşması onu etkilemiyor. Onu asıl etkileyen, yürekten konuşmuş olması oluyor. Kumarbaz hafiften kaşlarını çatarak konuşmaya başlıyor. "Benim yazılı olmayan kurallarım mı? Onurlu bir dövüşte yenilmenin eşiğine geldiği gibi karşısındakinin erkekliğine saldıracak kadar alçalmak onurlu bir savaşçıya yakışır mı? İki kişi arasında karşılıklı anlaşma ile yapılan meydan okumaya keyfe keder bir şekilde yaklaşmak saygısızlık değil midir? Eski çağlarda iki savaşçı kozlarını paylaştığında üzerlerine bahis oynanması kişinin alın teri ile kazandığı parayı inandığı kişiye yatırması olarak algılanırdı. Çağdaş terimleri kullanmak gerekirse ben sizin düşündüğünüz aksine kumarbaz değilim, yatırımcıyım. Savaşçılar üzerine yatırım yapıyorum. Siz de çok iyi biliyorsunuz ki, eğer isteseydim, paralarla tüymesini de bilirdim. Peki, ben ne yaptım? Herkese paralarını geri verdim. Neden? Çünkü ben kültürüne bağlı birisiyim. Beni kumardan yargılatmak mı istiyorsun? Yargılat, elinde somut bir kanıt yok ve tek tanıkların yakın arkadaşların. İftira atmaktan öteye gidemeyeceksin. İşini zorlaştırdım diye mi yargılatmak istiyorsun? Yargılat, özel mala el koyma yetkin olmadığını sana hatırlatırlar. O kadar da rütbeli değilsin. Memura hakaretten mi yargılatmak istiyorsun? Yargılat, kültürüne sahip çıkan bir vatandaşı sırf gerçekleri söyledi diye içeri atarlarsa sence halk buna nasıl bir tepki verecek? Kendi kültürünü bilmekten acizsin. Mesleğini icra etmekten de acizsin. Hele hele karşındaki ile nasıl etkili konuşacağından bile bir habersin. Kısıtlı zamanını boşa harcayacak kadar dikkatsiz ve öngörüsüzsün." Kumarbaz Sai'nin kollarından tutup onu ittirerek uzaklaştırıyor. "Kurucu'ya yakarın, ciğeri beş para etmez veletler olmanıza karşın size yardım edeceğim. Aksi halde, Kurucu'muzun yüzüne bakamam." Bu sözleri ile beraber arabasının kapılarını açıyor ve sürücü koltuğuna geçiyor. Hemen arabaya biniyorsunuz ve kumarbaz gaza abanıyor. Arabayı sonuna kadar kökleyip, hız sınırını aşıyor. Yol esnasında hiçbiriniz ile konuşmuyor. Motorunun zorlandığını duymasına karşın ayağını gazdan çekmiyor ve sizi arabanın arızalanması pahasına Gidinpese yakınlarına getiriyor. Gidinpese'ye yaklaştığınız gibi ileride bir yerde dumanların ve çatışma seslerinin yükseldiğini duyuyorsunuz. Uygun bir yerde araba duruyor ve iniyorsunuz. Siz koşar adım çatışma alanına giderken kumarbaz geride kalıp motor ile ilgileniyor.

Çatışma alanına vardığınız karşınızda şöyle bir görüntü oluyor. Sol tarafta siperleri harap olmuş ve cesetlerle dolu Himota polis kuvvetleri; sayıları iyice azalmakla kalmamış, geriye kalanlar da atom enerjilerini tüketmişler. Sağ tarafta ise sipere çeşitli elementlerle dayanmış bir grup; yirmi kişiler ve durumları gayet iyi gözüküyor. Siperin gerisine element yoluyla zehirli gaz yollamışlar. Siperi yıkmaları da an meselesi. Sizin farkınızda değiller. Sürpriz saldırı avantajınız var fakat sayıca üstünler. Hodri meydan!
Locked

Return to “Şehir Merkezi”

cron