Her şey planına uygun olarak ilerliyordu. Örümcek ağı attığı kurdu yakalayıp etkisiz hale getirmeyi başarmıştı. Hemen ardından patlama oluşturup diğer kurda ciddi bir hasar verememiş olsa da kurdun uzaklaşmasını sağlamıştı. Takviye tüpünü hemen kendisine enjekte etmesi sayesinde bayılmaktan kurtulmuştu ancak atom enerjisinin dengesi ile oynadığı için başı dönmeye başlamıştı. Kurtlar birbirleriyle iletişim kurar gibi uluyorlardı. Uluma sesleri iki ile başlayıp dörde, dört ile başlayıp altıya, on ikiye çıkıyor ve genç kızın sayamayacağı kadar artıyordu. Birbirlerine haber verip kalabalık bir şekilde geleceklerdi belli ki. Kurtların pes etmeye veya çekilmeye niyeti yoktu. Ne kadar garip davranıyorlardı böyle. Normal şartlarda kurtların korkup kaçması gerekmez miydi? Muhtemelen sürü lideri buralardaydı ve ondan güç alıyorlardı. Livei etrafı kolaçan edip sağ taraftan veya sol taraftan yaklaşan bir kurt olup olmadığına bakarken az evvel örümcek ağına hapsettiği kurt dişleriyle ağı yırtmış ve kaçmıştı.
Tüm bunlar yaşanırken Meinsu'nun adama okunu çektiğini duymuştu. İkili arasındaki muhabbeti net olarak duyabilecek uzaklıktaydı. Adam adeta polis memurları ile dalga geçiyor ve onları hafife alıyordu. Djurat Cumhuriyeti arması taşıyor olmalarına rağmen hükümetle alakaları olmadığını belirtmişti sarışın adam. "Siz kimsiniz de Gedhilfe polislerini tehdit edecek cürete sahip olabiliyorsunuz?! Sizin 50 adamınız varsa bizim de koskoca Gedhilfe polis teşkilatımız var! Komiserimiz buraya yakın ve az önceki patlama sesini çoktan duymuştur. Takviye ekiplerle buraya geldikleri zaman da bu rahat tavırlarla konuşabilecek misin acaba?" Öfkeyle burnundan soluyarak cümleleri sarf ettikten sonra soluk soluğa kalmış bir şekilde durdu. "Ayrıca madem 50 adamınız var şu kurtlara bir el atın. Başka bir ülkeden bilgi çalmaya eliniz armut toplayarak mı geldiniz? Silahınız yok mu sizin?" Livei fena gaza gelmişti ve epey cüretkar bir şekilde konuşmaya başlamıştı. Adamın tavırlarından ve yakın arkadaşına "gerizekalı" demesinden dolayı öyle sinirlenmişti ki onu bir kaşık suda boğabilirdi. O kendini bilmiş tavırları, aşağılayıcı ses tonu, tepeden bakan bakışları, dağları ben yarattım havaları... Livei'yi öfkeden çıldırtacak her şey tek bir insanda toplanmış gibiydi.
Dinlenecek ve kendine gelecek vakti olmamıştı ki az evvelki kurt üzerine doğru koşmaya başlamıştı. Fazla zamanı yoktu. Atom enerjisini yeniden dengesizleştirmek pahasına kendini savunmak zorundaydı. Patlama stilini ikinci kez gerçekleştirmek üzere kurdun üzerine doğru patlayıcı tozlarını serpip matarasındaki sudan boşalttı. Belki bu patlama onları korkutur ve geri çekilmelerine sebep olurdu. Belki bu patlama birilerinin kulağına giderdi ve komiserleri buraya gelirdi. Belki bu patlama bir işe yarardı. Patlamanın ardından yeniden takviye tüpünü kullanacaktı. Görevin ortasında bayılıp kalmaktan korkuyordu.
Tüm bunlar yaşanırken Meinsu'nun adama okunu çektiğini duymuştu. İkili arasındaki muhabbeti net olarak duyabilecek uzaklıktaydı. Adam adeta polis memurları ile dalga geçiyor ve onları hafife alıyordu. Djurat Cumhuriyeti arması taşıyor olmalarına rağmen hükümetle alakaları olmadığını belirtmişti sarışın adam. "Siz kimsiniz de Gedhilfe polislerini tehdit edecek cürete sahip olabiliyorsunuz?! Sizin 50 adamınız varsa bizim de koskoca Gedhilfe polis teşkilatımız var! Komiserimiz buraya yakın ve az önceki patlama sesini çoktan duymuştur. Takviye ekiplerle buraya geldikleri zaman da bu rahat tavırlarla konuşabilecek misin acaba?" Öfkeyle burnundan soluyarak cümleleri sarf ettikten sonra soluk soluğa kalmış bir şekilde durdu. "Ayrıca madem 50 adamınız var şu kurtlara bir el atın. Başka bir ülkeden bilgi çalmaya eliniz armut toplayarak mı geldiniz? Silahınız yok mu sizin?" Livei fena gaza gelmişti ve epey cüretkar bir şekilde konuşmaya başlamıştı. Adamın tavırlarından ve yakın arkadaşına "gerizekalı" demesinden dolayı öyle sinirlenmişti ki onu bir kaşık suda boğabilirdi. O kendini bilmiş tavırları, aşağılayıcı ses tonu, tepeden bakan bakışları, dağları ben yarattım havaları... Livei'yi öfkeden çıldırtacak her şey tek bir insanda toplanmış gibiydi.
Dinlenecek ve kendine gelecek vakti olmamıştı ki az evvelki kurt üzerine doğru koşmaya başlamıştı. Fazla zamanı yoktu. Atom enerjisini yeniden dengesizleştirmek pahasına kendini savunmak zorundaydı. Patlama stilini ikinci kez gerçekleştirmek üzere kurdun üzerine doğru patlayıcı tozlarını serpip matarasındaki sudan boşalttı. Belki bu patlama onları korkutur ve geri çekilmelerine sebep olurdu. Belki bu patlama birilerinin kulağına giderdi ve komiserleri buraya gelirdi. Belki bu patlama bir işe yarardı. Patlamanın ardından yeniden takviye tüpünü kullanacaktı. Görevin ortasında bayılıp kalmaktan korkuyordu.