[Elag Yadrop] Köpek Öldüren

#1
Sırtını yasladığı sokak lambasının soğuk demirine alışırken, elini son kez daldırdı montunun cebine. Kurumuş ekmek kırıntılarının arasında dans ettirdi parmaklarını, ta ki geçen senenin ilkbaharında bugünler için cebine attığı o son ay çekirdeğini bulana dek. Kömürlükte elmas bulmuşçasına yüz hizasında havaya kaldırıp birkaç saniye uzun uzun baktı çekirdeğe hınzır bir gülümseme ile. Dişlerinde yankılanan sert bir çıtırtının ardından tadını olabildiğince hissetmeye çalışarak, bu müthiş zevki dilinin her bir santimetresine tattırmak sureti ile midesine gönderdi nokta büyüklüğündeki bayat çekirdeği.

Mutsuz bir insan değildi Elag. Olmamaya yemin etmişi yıllar önce. Sabahın köründe uyanıp apar topar düzgün bir kahvaltı bile edemeden evden çıkan, iş yerinde akşama kadar baskı ve stres altında sevmediği bir mesleğin daha yüksek basamaklarına tırmanabilmek adına karakterinden her geçen gün bir parça daha kaybeden, eve ölüm yorgunluğunda döndüğünde ise kendisini asla sevmemiş olan buruşuk memeli karısı ve kendi spermlerinden oluştuğuna bile tam olarak emin olamadığı ağlak evlatlarının bağırış çağırışları ve ayı oğlu ayı üst komşusunun tam da onun uyku saatine denk gelecek şekilde gecenin bir vakti at koşturmasına ses çıkaramayan, böylece ertesi gün ekstra uykusuz uyanarak döngüyü sıfırdan başlatan insanlardan olmayacaktı. Hayır.. hala yaşıyor olduğunun en büyük kanıtıydı bu. Her sene montunun cebine bıraktığı bayat çekirdekler ise, gelecekteki kendisine mesaj gönderme yöntemiydi bir bakıma. Kısa, sade ve net bir mesaj.

Kendin gibi kalabildiğin için tebrikler.

Çekirdeği yemek borusundan yavaşça aşağı yollaması ile birlikte ağırlığını iyice kaybetmiş olan kabukları parmaklarında ufalayarak rüzgarın ritmine bıraktı ifadesizce. Akşamın koyu mavi gülümsemesini tersleyen bir cevap niteliğinde takmakta olduğu güneş gözlükleri, bu saatte oldukça garip bir izlenim yaratsa da her zamanki gibi umrunda bile değildi çevresindeki bakışlar. Buraya gelme amacını hatırladı derin bir nefes alarak. Bunu çok daha önceden kafaya koymuştu, en ufak bir pişmanlığı bile yoktu. Koca adamın problemi hiçbir zaman kararsızlık veya iradesizlik değildi zaten.. esas problem, nereden başlayacağına emin olamamasıydı bu koca şehirde. Yalnız olmanın bu kısmını sevmiyordu işte, onun yerine karar verecek birilerine ihtiyacı vardı.

Ana caddede yürümeye devam etti. Dikkat çekmemek için mavi kot pantolonun üzerine beyaz bir tişört ve düz siyah renkte bir deri ceket giymişti. Fakat vücudu, güneşsiz bir saatte giydiği güneş gözlükleri, suratındaki sert ifade sırtındaki devasa kalkan bu konuda pek yardımcı olmuyor gibiydi. Özellikle günün bu zamanını seçmişti aslında. Kepenk indirme vaktine az bir zaman vardı, gün ortası ise çoktan geçmişti. İstediği şeye odakladı zihnini..

Yeraltından arkadaşlar..

En nihayetinde gösterişsiz, insanların fark etmeye bile tenezzül etmeyeceği bir dar sokaktan içeri girdi. Ucuz şarap ve bira kokuları eşliğinde sokağın en dipteki karanlık kısımlarına doğru ilerlerken sinir nöronlarının büyük bir kısmı tetikteydi. Gide Meydanı'nın ücra köşelerinde beline saplanan bir bıçak ile ölmek istemiyordu, cesedine falan tükürürlerdi burada hem. Gözüne kestirdiği varoş bir tavernadan içeri girecekti. Girecek, ve mümkün olduğunca karanlıkta pek dikkat çekmeyen bir köşeye oturup ucuz bir rom sipariş ederek ortalığı gözlemlemeye başlayacaktı.

Image
► Show Spoiler

Re: [Elag Yadrop] Köpek Öldüren

#2
Dar sokakta ilerlerken karşına bir yol ayrımı çıkıyor. Önce sağa bakıyorsun. Fakirin fukaranın olduğu bir sokak. Ardından sola bakıyorsun. Neredeyse boş bir sokak. Soldan devam etmeye başlıyorsun ve çok geçmeden ilerde basit bir taverna görüyorsun. Saat her ne kadar geç olsa da, daha gece hayatı başlamadı. Henüz hazırlık aşamasında olan tavernadan içeri giriyorsun. Bir yandan üzerinde içki ve kan lekeleri olan masalar temizlenmekte, öte yandan aynı lekelerin yanında kusmuk lekeleri olan zemin temizlenmekte. Kuytu köşe bir masaya geçiyor ve geçen elemanlardan birini kolundan tutup ucuz bir rom istiyorsun. Eleman kafasıyla seni onayladıktan sonra temizliğine devam ediyor. Ancak temizliği bitirince siparişini iletiyor. Siparişi iletmesinden on beş dakika geçiyor ve masana ürünü getiriyorlar. Vakit geçtikçe yavaştan da olsa insanlar gelmeye başlıyor. Bazıları tek başına, bazıları ikişer üçer kişiler, bazılarının yanında o kadar güzel olmayan kadınlar var, bazıları suratında umutsuzlukla gelirken bazıları ise iş yorgunluğunu atmak için geliyor. Gelenleri izleyerek vakit geçiriyorsun ve artık gece oluyor. Gece olmasıyla beraber taverna canlanmaya başlıyor. Güle oynaya içenler, kahkaha atanlar ve bağırarak konuşanlar. Bir yandan ne olduğu anlaşılmayan bir müzik havada asılı kalmış duruyor. Taverna canlandığı gibi kapılar açılıyor ve içeri dört kişilik bir grup giriyor. Takım elbiselerini paçavra gibi çıkarıp rastgele bir yere oturuyorlar. Herkes kısa bir süreliğine de olsa onlara yan gözle bakıp önlerine dönüyorlar. Gruptan biri bağrıyor. "Garson nerede lan? Burası nasıl taverna?" Bağırması üstüne yakınlardaki bir eleman masalarına gelip ne istediklerini soruyor. Grup en pahalı içkilerden birer tane söylüyorlar. Eleman şaşkın bakışlarla kafa sallayıp gidiyor. Gittiği gibi gelmesi bir olan eleman ile beraber tavernanın sahibi olabilecek bir ihtiyar geliyor. Başını eğerek ve gülümseyerek gruba yağ çekmeye başlıyor. Onları izlerken sandalyelerine astıkları ceketlerinin birinde belirgin bir Şan ve Tarih Partisi sembolü görüyorsun. O sırada sana yakın bir masaya kirli işlerle ilgilendiği gün gibi ortada olan biri oturuyor. Bir süre seni süzdükten sonra o da ŞTP grubunu izlemeye koyuluyor.

Bağıran Adam
► Show Spoiler


Off Topic
Esenlikler dilerim, bu konuda GM olarak ben, yani Hiperyus ile ilerleyeceksiniz. Pasiflik süresi 168 saattir. (7 gün)

Re: [Elag Yadrop] Köpek Öldüren

#3
Hiçbir işçilik, aşçılık veya hazırlama zahmeti gerektirmeyen basit ve dandik bir şişe içki için beklediği dakikalar, mekanın kalitesi hakkındaki izlenimlerinin yavaş yavaş kafasında oturmaya başlamasına sebep olmuştu. Özensiz.. kalitesiz.. dandik.. tam olarak olmak istediği, daha doğrusu olmak zorunda hissettiği yerdeydi. Kurumuş kan ve amonyakla karışık rutubetli kusmuk kokularına burnu alışmaya başlamıştı bile. Rahatsız hissetmiyordu.. hissetmesi gerekiyor muydu ki?

Onu pastörize bir hayat yaşamaya bu kadar alıştırmış olan şey neydi? Hayatının hangi noktasında bu adamlardan ayrılmıştı yol çizgisi ki? Eğitim ve bilgi miydi bunun sebebi? Eli kanadığında üzerine tükürmek yerine alkol ve steril pamuk ile pansuman yapıp mikroplardan arındırmanın daha etkili olduğunun kendisine öğretilmiş olması olabilir miydi bu ayrıma sebep olan şey? Belki de çok daha önce yazılmıştı kaderi, polis olmaya karar vermeden çok daha önce. Bu, arada kalmışlık hissi zihninde belli periyodlarda beliriyor, bazen sadece geçip giden saniyelik bir düşünce bulutu etkisindeyken bazen ise delirmesine sebep oluyordu. Yer üstünde fazla hayvansı, yeraltında ise fazla pastörize. Nereye aitti Elag?

"Şarabı yıllandırıp fiyatı arttırıyorsunuz heralde"

Dedi garsona ona saatler gibi gelen dakikaların ardından. Tozlu şişeden boğaz dolusu bir yudum aldı, ardından gıcırdayan parkeler ve titreyen ahşap çerçeveli camların ardından içeri bir hayalet ıslığı gibi yavaşça doluşan rüzgara aldırmadan beklemeye başladı. Yalnız içmenin en sikik tarafı buydu işte, düşünmeye bol bol fırsat olması. Oysa kuralı çok uzun zaman önce koymuştu hayatına. Bedeni öyle bir çalışacaktı ki, beynine gerek kalmayacaktı. Tek bir saniye bile boş vakti olmazsa karamsar düşüncelere de vakti olmazdı.. denklem gayet basitti. Fakat hayatta gerçekleştirememiş olduğu pek çok plan gibi, bunun da bir kağıt parçası gibi suyun dibine batması uzun sürmemişti.

Bağırış sesleri...

Kafasını istemsizce sesin geldiği yöne doğru kaldırdı. Sahi, buraya geleli ne kadar zaman geçmişti? Akşamın koyu mavi tonları, yerini çoktan siyahın öfkesine bırakmıştı bile. Yarıladığı şişeden bir yudum daha alıp olan biteni izlemeye koyuldu. "Belalı tipler.. severim." Buranın müdavimleri miydi yoksa her tavernayı gezen göçebe serseriler mi? Ortam giderek geriliyordu.. takım elbiseler, pahalı içkiler, garsonların kendilerine yağ çekmesi... parçaları birleştirmeye çalıştı Elag. Bunlar kesinlikle basit serseriler olamazdı. Aradığı şeyi bulmuş muydu?

Tam bu sırada önce kendisine, sonra da kendisi ile aynı yöne bakmakta olan birini fark etti. Bunca yıllık mesleki içgüdüleri kendisini yanıltmıyorsa, kesinlikle bu adamda bir şeyler vardı. İçkisini alıp adamına yanına doğru yürüdü, ardından karşısındaki sandalyeyi göstererek sordu.

"Petchütcha budrich... boş mu? Yalnız içmek bir süre sonra bayıyormuş harbiden."
Image
► Show Spoiler

Re: [Elag Yadrop] Köpek Öldüren

#4
Eleman önce ana dili kullanmandan ötürü biraz şaşırıyor. Ardından hafif bir gülümseme ile "Gilkum, yalnızlık başa bela." diyor. Cevap üzerine elemanın masasında yerini alıyorsun. Oturduktan kısa süre sonra eleman şişesini uzatıyor ve şişeleri tokuşturuyorsunuz. Eleman iki büyük yudum alıyor ve ŞTP üyesi elemanları gözlüyor. Senle etkileşime geçerken az da olsa duygu gösteren eleman ŞTP üyelerine duygusuzca bakıyor. Önünüzden geçenlere karşın eleman bakışlarını asla kesmiyor. Vakit ilerledikçe insanlar biraz daha açılmaya, utanç duygularını ve çekimserliklerini yitirmeye başlıyorlar. Bağırarak konuşanların sayısı artıyor. Kalkıp dans edenler oluyor. Yanındaki kadınlarla fingirdeşenler oluyor. ŞTP üyeleri de içkilerinin yanına mezeler ve atıştırmalıklar söylüyorlar. Envayi çeşit ürünle donatıyorlar masayı. Onları izlerken elemanın karnı guruldamaya başlıyor ve sana bakıp gülüyor. "İçki kuru kuru içilir mi hiç? dedikten sonra garson çağrıyor. Gürültünün hat safhada olmasına karşın hemen genç bir garson geliyor masanıza. Garson, elemanın halini hatrını soruyor ve aralarında küçük bir konuşma geçiyor. Gürültüden ne konuştuklarını anlamasan da elemanın isminin Bok olduğunu öğreniyorsun. Bok, garsonun omuzuna hafiften vurup yolluyor onu. Bu sırada dans edenlerden biri dengesini kaybedip ŞTP masasına düşüyor. Son anda yapılan bir hareket ile masanın devrilmesi engelleniyor fakat ürünlerin bir kısmı yere serpiliyor. Buna tepki olsa gerek ŞTP masası kalkp adama küfürler savuruyorlar ve sıra dayağından geçirip geldiği yöne postalıyorlar. Mekan sahibi koşar adım gelip masadan özür diliyor ve ürünleri tazeliyor. Bok, tiksinme ve sinir duygularıyla onlara bakıyor. Kolundaki saate bakıyor ve kafasını iki yana oynatarak hesap yapıyormuşcasına hareketler sergiliyor. Çok geçmeden masanıza kuruyemişler geliyor ve içkileriniz tazeleniyor. "Söyle bakalım, bu çöplükte ne işin var? İçimden bir ses rastgele bir vatandaş olmadığını söylüyor. diyor sana Bok.

Bok
► Show Spoiler

Re: [Elag Yadrop] Köpek Öldüren

#5
Masaya konulan her bir meze tabağında biraz daha açılıyordu gözleri. Zaman o kadar hızlı akıp gitmişti ki acıktığını ancak çalar saat ile gök gürültüsü karışımı bir sesi andıran mide guruldamasından anlayabilmişti. Hijyen takıntısı olmasa bile buradan yemek söylemeye cesaret edememişti en başta, fakat Bok belli ki bu mekanın müdavimiydi ve mutfak tahmin ettiğinden bir tık daha kaliteli gibiydi. Eh.. en azından bugüne dair "iyi ki" diyebileceği bir karar vermişti bu adamın masasına oturarak. Zaten biri ile beraber yiyip içtiğinde o kişi kim olursa olsun bir anda yüz yıllık arkadaşlık bağı kuruyordu Elag. Hayatı boyunca en büyük zaafı bu olmuştu belki de.

"Şimdi daha lezzetli oldu ha.."

Dedi şişesinden bir yudum daha alırken. Aç birine karşı yapılacak en mükemmel şey her şeyden azar azar önüne koymaktı.. ekmeğini haydariye banıp boğazından aşağı yuvarladığında bir an için neredeyse buraya geliş sebebini unutacaktı. Bir önemi var mıydı ki? Her şey yolunda gidiyordu. Kısa günün kârı.. dönüp gitmeliydi belki de. Zirvede bırakmalı? Hayır. Gülümseyen yüzü tekrar önceki halini alırken koltuğunda dikelerek arkasına yaslandı. Gözlerini adamınkilere dikti.

"Rastgele bir vatandaş olmadığımı anlayabildiğine göre sen de değilsin. Karakol ile burayı kıyaslarsam.. eh, bir çöplükten öbürüne geldim diyebiliriz."

Esneme hareketi ile yavaşça kollarını iki yana açtı ve olduğu yerde doğal gözükebilecek bir hareket ile sandalyesini geri kaydırarak, kemerindeki polis rozetini adamın görebildiğine emin olana kadar o pozisyonda kaldı. Ardından acılı sos ve naneli yoğurdu karıştırdığı ekmek kabuğu parçasını şişesinde kalan son rom yudumları eşliğinde midesine yuvarladıktan sonra bir saniyeliğine durup derin bir nefes aldı. Sıradan bir aile babasının sofradan kalkmadan hemen önceki "öhms" hıçkırmasını andırıyordu.

"Herkes arkadaş edinmek ister. Ama işte.. dengiyle yapmak ister bunu çoğu. İtler serserilerle, memurlar memurlarla. Ben bu gruplaşmanın önüne geçmek istiyorum. Bütün arkadaşlarım polislerden oluşursa hiç eğlenemem. Arkadaş olabileceğim birini tanıyor musun Bok?"
Image
► Show Spoiler

Re: [Elag Yadrop] Köpek Öldüren

#6
Bok, sen sevinç ve afiyet ile gelen ürünleri tüketirken senden geri kalmıyor ve bir parça ekmek koparıyor. Sonra tabağına aldığı bir miktar yoğurdu baharata buluyor ve elindeki ekmek parçasını batırıp içki ile gömüyor. Arada azar azar kuruyemiş yemeyi de unutmuyor. Siz yumulurken diğerlerinin de ağzı dolu sesleri geliyor kulağınıza. Birbiri ile hiçbir bağı olmayan insanlar toplumsal bir bilinçle hareket edermişcesine birbirini takip ediyorlar. Bütün taverna aynı anda içiyor, aynı anda yiyor, aynı anda gülüp, aynı anda bağrıyor. Bok yorumuna karşılık "Aman buraya çöplük dediğini tavernanın sahibi duymasın. Adamın varı yoğu burası. Günün her saati sinirli olsa da sevmiyor değil işini. Hatta, bundan iki gün önce Mil-" Sen lafını bitirmeden lafa girmiş olan Bok sözünü bitirip rozetini gösterdiğinde susuyor ve şaşkınlıkla sana bakıyor. Rozetini gördüğünden emin olunca duruşunu değiştiriyosun fakat Bok'un surat ifadesi ilgini çekiyor. Sanki beklenmedik bir yanlış yaptığını söylüyor bakışı.

Sen romunu son kez yudumlayıp kendini açıkladıktan sonra Bok gülmeye başlıyor. Birkaç dakika güldükten sonra içkisinde dört büyük yudum alıyor ve sana cevap veriyor. "İlk defa acemi olduğunu bu kadar gözüme sokan bir polis memuru görüyorum karşımda. Doğruya doğru, bugün biraz gergindim. Senin sayende iyi güldüm, sağolasın. Demek eğlenmek istiyorsun. Ne hoş! Sana yardımcı olamam ama tavsiyede bulunabilirim." Tabağında kalan iki gram baharatlı yoğurdu sıyırıyor ve içkisini kafaya dikmeye başlıyor. Tavernada yükselen ıslık ve alkış sesleri dikkatini dağıtıyor ve kafanı yana çeviriyorsun. Bakışların olgun bir güzelliği sahneye çıkarken yakalıyor. Önce sarı saçları gözüne batıyor. Sonrasında ışıltılı elbisesi. Tavernanın tek ışık kaynağı gibi parlıyor sahnede. Bok'un içkisini bitirip masaya vurmasıyla önüne dönüyorsun ve Bok gözlerinin içine bakarak sana şunları söylüyor. "Bir dahaki sefere polis olduğunu kimseye belli etme yoksa bağırsaklarını dökerler. O şişme kasların bile seni kurtaramaz." Karanlık bir tarafa ani duygusal dönüş yapmış olan Bok gözlerinin içine birkaç saniye bakmaya devam ederken hareketli bir müzik başlıyor. Müziğin girmesiyle aynı anda Bok saatine bakıp ayağı kalkıyor ve masaya 150 pakt bofu bırakıyor. "Benim sürem dolmuş bulunmakta. Sana keyifli bir gece diliyorum, arkadaşım."

Bok masadan uzaklaşırken içeriye bir anda onlarca kişi akın ediyor. Sahnedeki kadını işaret edip içeriyi tıklım tıkış ediyorlar. Göz açıp kapayıncaya kadar herkes ayağı kalkıyor ve müziğe eşlik ediyorlar. Bir yandan dans ediyorlar, bir yandan da tezahürat ediyorlar. Bok kalabılık yüzünden gözden kayboluyor. Müzik ve insan sesleri beynini doldurmaya başlıyor. İçeride adım atacak yer kalmıyor. Elbette kalabalığı yarıp geçecek kuvvete sahipsin fakat müzik fena değil ve Bok'un bıraktığı pakt bofu sana bütün gece yeter.

Re: [Elag Yadrop] Köpek Öldüren

#7
Başaramamıştı. Bu sikik geceden tek istediği şey arkadaş edinebilmekti ve bunu bile eline yüzüne bulaştırmayı bir şekilde becermişti koca adam. İstediği şey kendisini olmadığı biri gibi göstererek birilerinin içine sızmak değildi, gayet bilinçli ve açık bir şekilde çevre edinmekti. Kimseden saklayacak bir şeyi yoktu. Gizli görevde değildi, kendi hür iradesi ile buradaydı.. bu yüzden Bok'un sözlerinin bir kısmı az daha incitecekti küçük kalbini. Hepsi bir yana, kafasına en çok takılan şey "şişme kas" betimlemesi olmuştu. Bu kabul edilemezdi.. fakat mezeler ve kuruyemişin tadı hala dudaklarındayken fazla sinirlenemedi. Affetti Bok'u.

"Oha dansöz mü lan o?"

İki saniye önceki karamsarlığı bir anda yok olarak yerini heyecana ve adrenaline bırakmıştı. Masaya bırakılan pakt boflarını cebine attı ve kalabalığa doğru yaklaştı Elag. Böylesine ışıltılı bir kadını yalnızca yılbaşı gecelerinde televizyon karşısında kuruyemiş yerken izleyebiliyordu.. onda da küçük tüplü ekrandan olsa gerek, istediği enerjiyi alamıyordu. Belki de daha sık uğramalıydı tavernalara? Mesleğinden tam olarak emin olamadığı kadını bütün dikkati ile izlerken bir yandan da etraftaki insanları zihin süzgecinden geçirerek analiz ediyordu. Özellikle bir gözü sürekli ŞTP üyelerindeydi.

"YAVVVVVVRUM BENİM YÜRÜ BE!"

Onlardan biri nasıl olunur sorusuna hiçbir cevabı olmasa bile, belli ki bu şekilde değildi. Elag bir barzo değildi.. hiçbir zaman olmamıştı. Gerçek bir ara formdu Elag.. insanların yanında fazla hayvan, hayvanların yanında ise kaslı bir süt çocuğu. Genelde operasyonlarda bu tip yerlere pek gönderilmese de jargona genel hatları ile hakimdi aslında. Sadece, kişiliğine karar vermesi gerekiyordu artık. Nasıl biri olacağını hala seçememiş gibi duruyordu belki de uzaktan. Yoksa bu gece bu yüzden mi buradaydı? 'Kendini bulmak' için mi? Bu onun bile cevaplayamayacağı bir soruydu aslında. Alkış temposunu devam ettirerek ortama biraz daha uyum sağlamaya çalıştı.. düzenli aralıklarla ıslık çalıyordu. Bir yandan da olası bir ceplenmeye karşı pantalonunu korumaktaydı.

Image
► Show Spoiler

Re: [Elag Yadrop] Köpek Öldüren

#8
Bir yandan dansöz hem oynuyor hem de söylüyor, bir yandan da herkes ayakta eğlencenin tadını çıkarıyordu. Birilerinin elinde içkiler, birilerinin kolları birbirlerinin boynunda, birilerinin elleri birbirlerinin belinde. İçenler de var, öpüşenler de var, tezahürat edenler de var. Kısa sürede kendini bir toplumun parçası olarak hissediyorsun. Farkında olmasan da aidiyet duygun kabarıyor. Kimse senden herhangi bir eylem beklemiyor. Kimse sana yük bindirmiyor. Herkes mutlu mesut. Kimsenin suratında dert yok. Kimsenin ağzından tasa çıkmıyor. Dansöz bile suratında en küçük olumsuzluk taşımıyor. Aksine, şarkıya eşlik edenleri görünce daha da mutlu oluyor. Her şey yolunda!

Zaman, insanların farkındalığında çok uzakta, hızla geçip gidiyor ve dansöz küçük bir ara veriyor. Masana dönüp yeni ürünler sipariş vermek istiyorsun fakat kalabalıktan rastgele birisi kolundan tutup dansözün arasının kısa olduğunu ve bir saniyeyi bile kaçırmak istemeyceğini söylüyor. İkna etme amacıyla da sana bir şişe içki sunuyor. Teklifi kabûl ediyorsun ve ayakta beklemeye koyuluyorsun. Daha içkiden iki yudum alıyorsun ki dansöz tekrardan eğlenceyi başlatıyor. Kanında dolaşan alkol ve midendeki yiyeceklerin etkisiyle iyica uyuşuyor ve kafan güzel oluyorsun. Tam o esnada burnuna garip bir koku geliyor. O kadar pis olmayan fakat biraz tanıdık bir koku. Aldırış etmeyip anın tadını çıkarmak istiyorsun. Belirsiz bir sürenin ardından aynı koku daha yoğun bir şekilde tekrar burnuna geliyor. Merak edip arkanı dönüyorsun fakat kalabalıktan bir şey gözükmüyor. Yanında rastgele bir eleman kokuyu senin de alıp almadığını soruyor. Bir başkası kafasını uzatıp elemanlardan birinin kustuğunu söyleyince umursamayıp önünüze dönüyorsunuz. Müzik daha güzel, dansöz daha güzel, kafa daha güzel. Her şey yolunda!

Dansöz sabahın ilk ışıklarının tavernaya bulmasıyla eğlenceyi bitiriyor ve herkese öpücükler yolluyor. Eğlencenin bitmesi sonucu herkes aslen ne kadar yorulduklarını fark ediyorlar. Birkaçı başını tutuyor, birkaçı midesini tutuyor birkaçı sandalyesine yayılıyor. Birkaçı ise düzgünce oturup kendine gelmeyi bekliyor. Kalabalığın büyük bir kısmı hızla ayrılıyorlar. Âdeta koşar adım terk ediyorlar tavernayı. Sen de tam sandalyene oturup kendine gelmeyi bekleyecekken bir çığlık sesi duyuyorsun. Bir anda hazır ola geçermişcesine ayağı kalkıp çığlığın geldiğine yöne doğru ilerliyorsun. Her adımında erken saatlerden hatırladığın koku daha da ağırlaşıyor. Sesin kaynağına geldiğinde şok oluyorsun. Şan ve Tarih Partisi üyelerinin dördünün de boğazları yarık, büyük bir kan birikintisi üstünde ölü yatıyorlar. Kanın miktarı fazla ve kan kurumuş durumda. İçinde bulunduğun durumu kavramaya çalışırken tavernanın biraz ilersinde bir silüet görüyorsun. Sadece kulaklarına kadar sırıttığını fark ediyorsun. Senin ona baktığını görünce sırıtması hızla siliniyor ve topuklamaya başlıyor.

Re: [Elag Yadrop] Köpek Öldüren

#10
Neydi bir insanı bir yere ait kılan? Orada doğup büyümüş olmak mı? Yoksa her lanet sabah kalkıp oraya gidiyor olmak mı? Elag için zaman durmuş gibiydi adeta. Yalnızca dansını izlemek, şarkılarını dinlemek istiyordu dansözün. Etrafındaki kalabalık artık onun için bir dış etken olmaktan çıkmış, kaplumbağayı kaplumbağa yapan kabuk haline gelmişti. Mutluydu. En son ne zaman olduğunu hatırlamadığı kadar mutlu. Şişe tokuşturanlar, dans edenler, kusanlar.. tek tek baktığında hiçbirinin bir olayı yok gibi gözüküyordu belki, fakat bu mekanda o kadar kenetlenmiş duruyorlardı ki birbirlerine.. sanki de işleyen bir çarkın parçaları gibiydiler. Sanatsal bir resim tablosu gibi.

"Vay amına koyayım."

Tekrar havaya kaldırdı elindeki şişeyi. Gülümsüyordu.. o kadar zaman olmuştu ki gülümsemeyeli, yüz kasları yeni uyanmış yaşlı bir adam kadar zorlanmıştı adapte olmakta. Şuanda karakolda olsaydı ne olurdu mesela? Düşündü. Birbirinin yüzüne bile bakmayan, kafasını evraklara gömmüş oradan oraya koşturan ruhsuz zombiler. O kadar alıştırılmıştı ki bu sikik dünyaya, artık bilinçaltı olayı normalize etmeye başlayacak seviyeye gelmişti. Hayır.. bu gece kıracaktı zihnindeki bu prangayı. Normal olan onlarınki değildi, hatta neyin normal olduğu bile önemli değildi. Eğleniyordu. Ama futbol maçı izleyip çerez yerkenki gibi bir eğlenmek değildi bu. Kendisini eğlenmeye ikna etmiyordu, ilk defa gerçekten eğleniyordu.

Bok'u kısa sürede neredeyse tamamen unutmuştu, fakat yine de bir dostluğun böylesine başlayamadan bitmesi biraz yüreğini burkmamış da değildi açıkçası. Zaman, sahibini üzerinden atmış bir arap gibi ilerlerken midesindeki titreşimlerden acıktığını fark etti. Masasına dönecekti ki kendisini tutan bir kol buna engel oldu. Tekrar düşündü Elag.. bu olay sıradan gündelik hayatında olsaydı ne yapardı? Kolu tutup duvara fırlatır, yoluna devam ederdi muhtemelen. Ama bu kez.. o kola güveniyordu, güvenmek istiyordu. Ona dur dendi ise bunun bir sebebi olmalıydı. Duracaktı. Durdu. Arkasına dönüp dansözü izlemeye devam etti.

"Aa bunun tadı daha iyiymiş, sağol."

Adamın ikram ettiği şişeden devasa bir yudum alırken boşalmış olan eskisini masasına doğru yuvarladı. Yalnızca tadı değil, alkol oranı da bambaşka bir seviyedeydi belli ki. Ortamdaki tanıdık kokuya aldırmadan dizlerini yaylandırarak hafifçe kafa sallamaya devam etti. Dışarıdan bakıldığında dayısının düğününde zorla dansa kaldırılıp hiç dans edemeyen terli şişman çocuğa benziyordu muhtemelen.. bacak ve gövde hareketleri arasında en ufak bir senkron bile yoktu. Ama umrunda değildi.. ait olduğu dünyayı bulmuş olmanın büyüsü altındaydı hala.

"Üff o neydi be.."

Ve bitmişti gece. Kaslarındaki enerji tükense de içindeki mutluluk bir gram bile azalmamıştı. Her şey yolundaydı.. her şey... Çığlık. Yavaşça kafasını çevirdiğinde onları gördü. ŞTP üyeleri.. ama nasıl? Onlar buranın en taşşaklı müşterileri değil miydi? Hepsini birden kesebilecek kadar yetenekli bir suikastçi neden kendini böyle bir yerde harcardı ki? Sırıtan yüzü gördüğünde vücudundaki tüm kanın çekildiğini hissetti Elag. Korku değildi bu.. vücudu ona kaçmasını veya savaşmasını söylüyordu sadece. Şişeyi yere bırakarak adamın kaçtığı yöne doğru depar attı. İzini kaybedene veya adamı yakalayana kadar koşacaktı.
Image
► Show Spoiler
Post Reply

Return to “Gide Meydanı”

cron