Re: [Elag Yadrop] Köpek Öldüren

#11
Adam ile aranda birkaç metre fark varken koşmaya devam ediyorsun. Adam uzakta fakat ona kitlenmiş durumdasın ve mesafeyi asla açmıyorsun. Sahip olduğun kas kuvveti aradaki mesafeyi kısa sürede kapatmaya uygun fakat akşamdan kalma olduğun için kendini zorlarsan kusacağının bilincinde uzaktan takibe devam ediyorsun. Ne ara sokaklar, ne caddeler, ne yollar katediyorsun. Adam durmadan yol değiştirerek, kalabalığın arasına karışarak ilerliyor fakat sen ya kalabalığı yardığın ya da insanlar seni farkettiği gibi yana atladıkları için görüşün bozulmuyor. Kovalamaca tüm hızıyla devam ederken aklın merağına yenik düşerek düşünmeye başlıyorsun. ŞTP üyeleri tanındıkları bir tavernada, sahibinin onlara ayrıcalık tanıdığı bir tavernada katlediliyorlar ve kimse bunu kanları kuruyana kadar farketmiyor. Ne zaman olmuş olabilir ki?

Şehir boyunca adamı takip ederken izini kaybettiremeyeceği düşüncesinden olsa gerek sana fırlatılabilir bıçak atmaya başlıyor. İkişer, üçer hatta dörder tane. Bazıları ısklaıyor. Bazılarını savuşturuyorsun. Bazıları ise etraftaki mağdurlara saplanıyor. Baktı ki, hâlâ senden kurtulamıyor. Önce sağına bakıyor, sonra kendini yola atıyor. Son andan durmayı başaran arabaların üzerinden kayarak karşıya geçiyor ve biraz daha ilerleyip yine bir ara sokağa giriyor. Hazır arabalar durmuş ve sürücüler küfürler yağdırıyorken sen de atıyorsun kendini yola. Adamı ucu ucuna görüp de takip ediyorsun. Artık miden iyicine ağrımaya başlıyor ve gözlerin bulanıyor. İç organlar isyan ederken nereye doğru gittiğine dikkat edemiyorsun. Sadece adamın silüetini takip ediyorsun. Dayanacak gücün kalmayınca terkedilmiş bir harabeye varıyorsun. Adamın içeriye girdiğini görünce soluklanmak için duraksıyorsun. Birkaç dakika içinde kendini toparlayıp doğruluyorsun. Karşında içi zifiri karanlık bir harabe var. Kimler saklanıyor bilmiyorsun. Destek birimler çağırabilirsin elbet fakat belki de hedefine ulaştın bile. Her türlü içeriye girerken dikkatli ol. Bina iki katlı ve geniş. Gölgeler ise bir hayli tehlikeli.

Re: [Elag Yadrop] Köpek Öldüren

#12
Gecenin narin dokunuşları yerini çoktan sert ayak seslerine bırakmıştı bile. Olduğu şey, asla bırakmayacaktı peşini. Rozete sahip olduğu günden beri en son ne zaman gerçekten zihnini tamamen boşaltabilmişti? Yüzyıllardan sonra ilk defa kendine vakit ayırma fırsatı bulmuşken bunun sikik bir suikastçi ile alışılageldik bir kovalamacaya dönüşmesi sinirlerini bozuyordu. Dans eden kadını izleyip içkisini içmek, o ortamın bir parçası olmak istiyordu Elag. Mutluluğun formülünün ilk birkaç rakamını bulmuşken elinin tersi ile itmek ancak bir polisin yapacağı şeydi. Sabaha karşı profesyönel bir ölüm makinesini canını dişine takarak kovalamak mantıklı mıydı?

"LAN DUR.. BİR ŞEY YAPMAYACAĞIM GERİZEKALI! KONUŞACAĞIZ SADECE! DURSANA AMINA KOYAYIM!"

Savaştığı şey sadece yorgunluk değildi.. alkol önce gözlerini, sonra da kaslarını rehavet ile okşamaya başlamıştı. Midesi ağzına gelse de buna dayanabilirdi, ama performansının tamamını ortaya koyma ihtimali sıfıra yakındı ve içinde bulunduğu durum göz önünde bulundurulursa bu kumara hayatını koymuş gibiydi. Bıçakları hala körelmemiş refleksi ile savuşturarak koşmaya devam etti. O kadar ölmemişti, güzel.

"YA BİR ŞEY YAPMAYACAĞIM DİYORUM.. BAK YAPARSAM GÖTÜMÜ SİKSİNLER... GEL ŞURAYA"

Adam arabanın üzerinden öyle artistik atlamıştı ki bir an için bu sekanstan zevk alacaktı Elag. Koşmaya devam etti.. aradaki fark açılıyordu, eli boş dönerse öfkeden uyuyamayacağını bildiği için elinde ne varsa onu yakalamak için kullanacaktı. Yakalayınca ne yapacağını bilmiyordu bile. Yalnızca.. otobüstün peşinden koşan köpekler gibiydi işte. Kovalamak için kovalıyordu, ne yapacağını otobüs durduktan sonra düşünüşürdü. Harabenin önüne geldiğinde vücudunu dikleştirip ciğerlerini birkaç saniye dinlendirdi. Peşinden gidecekti.. başka bir ihtimal teklif bile edilemezdi. Sezgilerini ve algısını açık tutmaya başlayarak harabenin içine doğru yürüdü. Uzun gecenin henüz bitmeye niyeti yok gibiydi.
Image
► Show Spoiler

Re: [Elag Yadrop] Köpek Öldüren

#13
Tüyleri diken diken eden soğuk rüzgâr ve bütün kaslarını geren karanlık harabenin içindeki tek yoldaşların. En azından şimdilik. Duyuların açık ve hazır bir durumda dikkatli adımlarla ilerliyorsun. Her bir gölge olası düşmanın, her bir adımın bilinmeze doğru baş kaldırı! Her geçen saniye karanlık zihnine oyun oynamakta. Kendi çıkardığın sesi bile düşman belleyip kaç kere arkanı dönüyor veya sağ sola hızla bakıyorsun. Yokluk seni ait olduğun varlığın yanılsamalarıyla yutma derdinde iken sen de bu yokluğu yarıp geçip yapmak zorunda olduğunu yapma derdindesin. Kısık bir ıslık duymaya başlıyorsun. Biri yakınlarda! Senle sanki oyun oynuyor. Islık harabenin içinde yankılandığından nereden geldiği belirsiz. Sadece gittikçe arttığını fark ediyorsun. Arkandan ayak sesi duyuyorsun. Sadece bir kereliğine. Ardından sadece soğuk rüzgârı değil, soğuk demiri de hissediyorsun. Gerisi kanının akarken verdiği sıcaklık hissi. Sağ ayak bileğin kesik. İçgüdüsel olarak ayak bileğine bakıyorsun. Bakışlarını etrafa çevirmen ile ıslık tekrar başlıyor. Ne kadar çarpık bir oyun! Avcı avıyla oynuyor. Her bir andan zevk alma derdinde. Islık gittikçe artıyor. Bu sefer nereden saldıracak? Harabenin içinde ışık yok. Ancak dışarıdan gelen loş bir aydınlık var. En kör noktan arkan. Islık en tiz noktaya geldiğinde yine arkandan sadece bir kereliğine ayak sesi duyuyorsun. Tüm hızınla arkana dönüp kolunu savuruyorsun fakat yetişemiyorsun. Davetsiz bir misafir varlığını keskin bir acı ile bacağında belli ediyor. Kıvrımlı bir hançer!. Bacağınla ilgilenirken sert bir ses yankılanıyor. Peşinde olduğun eleman başı eğik şekilde karşında. Bacağına saplı hançerin aynısını elinde tutuyor. Duruşunu alıyor fakat saldırmıyor. Zar zor görebildiğin sırıtması sana meydan okuduğunun ve saldırı sırasını sana verdiğinin kanıtı. Bir av hiç bilmediği bir bölgede o bölgenin avcısı ile yüzyüze. Sırf avcı acıdığı için yaşamakta. Sırf avcı zevk almak istediğinden bacağına saplı bir fırsat var. Peki, av şimdi ne yapacak? Üstünlüğün karşı tarafta olduğunu kabûl edip kaçacak mı? Yoksa vahşi doğanın saklı kuralını gözler önüne mi serecek? "Kimin av, kimin avcı olduğuna kişilerin kendisi karar verir. Kazan ve avcı ol! Kaybet ve av ol!"

Re: [Elag Yadrop] Köpek Öldüren

#14
Asfalta vuran belli belirsiz ışık bile şu halde kendisine yetemezken, amansızca attı adımını içeri doğru. Her saniye daha karanlık, daha sessiz. Gözleri giderek daha az anlam ifade etmeye başladığında diğer duyu organları bu yükü paylaşıp ellerinden tutabilecekler miydi? Saniyenin onda biri kadar bir süre içinde zaman tünelinde kayboldu Elag.

On yedili yaşları.. polis akademisindeki altı kişilik ranzalı yatakhane. Altı genç oğlanın da gözleri tişörtler ile bağlanmış halde kapalı, her birinin belinden kalçalarının arkasına sarkıtılacak şekilde bağlanmış bir havlular. Oyun basit.. kendininkini kaptırmadan, diğer beş kişinin belindeki havluyu çekip almak. Daha da önemlisi, bunu gözlerini kullanmadan yapmak. Sona kalan kazanır. Zifir karanlık. Ölüm sessizliği.. kimse ses çıkarmıyor, çünkü yerini ilk belli eden şüphesiz ilk hedef olacak.

Koluna dokunan bir el hissediyor Elag.. şanslı belli ki. Kolu yerine kuyruk sokumuna denk gelseydi bu el, havlusu vücudundan ayrılacak ve oyunu kaybederek sonuncu olacaktı. Şansın kıymetini biliyor, boşa harcamıyor bu fırsatı. Boşta kalan kolu ile diğer çocuğun bileğini kavrayarak kıvrak bir judo hareketi ile momentumun da etkisini kullanarak kapıveriyor havluyu. Bir rakip gitti bile. Oyunda kalan diğer dört oğlan, hışırtıların duyulduğu yöne doğru körleme bir şekilde akın ederken o ise çoktan yerini değiştirmiş, uzanacak olan ellere karşı gardını almış bekliyor. Diğerlerinin yapamadığını yapıyor çünkü.. empati kuruyor. İki hamle sonrasını düşünüyor.

Beklediği gibi de oluyor.. hepsi de tam olarak Elag'ın olmalarını istediği noktadalar. Kolların ani savruluş seslerini anlık olarak takip ederek saniyeler içinde her birinden kapıyor havluyu. Biri hariç... en küçük olanları. Ufak tefek oğlan, Elag'ın bacak arasından kıvrak bir takla ile geçip alıyor iri adamın havlusunu. Buraya kadar.. sikik bir ikincilik. Gözlere bağlanmış tişörtler kahkahalar ve küfürler eşliğinde açılırken ikinci olmanın verdiği dayanılmaz aşağılanma hissi ile yüzleşiyor koca adam. Biraz daha hızlı olabilseydi.. kim bilir?
İşte o gün anlıyor Elag cüssenin her şey olmadığını. Orman kanunlarında bu şekilde yazmasa da, iki ayak üzerinde yürüyen her canlı için bir kural mevcut. Hızlı olan avantajı alır. Bugünden tek farkı ise, havlu kapmaca oynamak yerine felaket bir şekilde bıçaklanmış olmasıydı.

"IRĞĞAHHHHHHHHHHHHH! O BIÇAĞI ABLANIN KLİTORİSİNE SAPLAYACAĞIM TAŞŞAK KAFALI GEDHILFE ASLANI SENİ! DIŞ DUDAKÇIKLARINI ÖYLE BİR YONTACAĞIM Kİ ALTIN GÜNÜNE GELİP AMINA BAKAN PERMALI TEYZELER ÇIKAN ŞEKİLDEN KAHVE FALI BAKAR GİBİ AM FALI BAKTIRACAK!"

Acıdan inlerken öfkesi de nefes alış verişleri kadar derinleşiyordu. Buraya kadar mıydı? Beyninin hayatta kalmaya yarayan kısmı hızlıca çözümler üretmeye çalışsa da her seferinde dümdüz siyah bir ekran ile karşı karşıya kalıyordu. Karanlık bir harabede bacağına saplanan bir hançer... mükemmel. Eskisi gibi koşamazdı. Midesi ve kafası da allak bulaktı zaten. Şöyle bir düşündüğü zaman bulabildiği tek olumlu şeyin, alkolün biraz da olsa acısını hafiflettiği olmuştu. Evet.. hafifletilmiş haliydi bu. Buna rağmen felaket bir şekilde yakıyordu. Telsizden karakolu arasa ne olurdu? En iyi ihtimalle kendisini canlı bulup bir şekilde hastaneye götürürlerdi. Peki ya sonra? İğrenç sancılı süreçler.. pansuman ve plastik eldiven kokuları.. ardı ardına alınan kanlar.. Hayır, böyle bir finali aklının ucundan bile geçirmeyecekti.

"Tamam ayran götlü sik kurusu.. senin istediğin gibi oynayalım."

Dirseklerini kırıp kollarını kafa hizasında kaldırdı. Kapattı gözlerini. Gardını almış bir şekilde, gelecek olan hamleyi beklemeye başladı. Bıçaklı versiyonu yeniydi belki de, fakat ilk kez yaşamıyordu bu anı. Bütün farkındalığını kulaklarına verecekti diğer duyu organlarından kısarak. Evet.. kendisine doğru yaklaşan uzvun hışırtısının sesini fark ettiği anda kenara doğru eğilip savuşturacak, uzvu yakalayacak ve cismin geliş yönüne diğer kolu ile hayvani bir kroşe vuracaktı. Av konumunda olduğunun farkındaydı Elag, fakat otçul hayvanların hepsini narin ceylanlar olarak hayal etmek büyük bir aptallık olurdu. Avcı da bu hatayı yapıyordu işte. Yatakhane turnuvasında birinci olmak adına belindeki havluyu korumak üzerine hırs yapmış bir gorilin nasıl kaplan sikebildiğini gösterecekti ona.
Image
► Show Spoiler

Re: [Elag Yadrop] Köpek Öldüren

#15
Sana okunan meydanı reddediyor ve zihnini hazırlayıp duruş alıyorsun. İçinde bulunduğun durum göz önüne alınırsa akıl kârı bir seçim. İşe yaramayacağına karar verdiğin görüşten kendi mahrum bırakıyor ve işitme duyuna ağırlık veriyorsun. Bulunduğun ortam yankı yapsa bile belki işe yarayabilir. Eğilmeyi hedefliyorsun fakat ne kadar uzun boylu ve geniş beden olduğun gerçeği ortada. Düşman sen saldırmayı reddedince kemiklerini kıtlatıyor ve sana doğru yürümeye başlıyorlar. Gittikçe hızlanmasından ve sesin yankılanmasından dolayı attığı adamları sayamıyorsun ve sesin yankılanan artışından ötürü sadece sana yaklaştığını duyuyorsun. Kalbin küt küt atıyor ve istemsizce dişlerini sıkıyorsun. Yankı her ne kadar saldırının yönünü bulmanı zorlaştırsa da aynı zamanda her türlü sesi de arttırıyor. Kıyafet hışırtısı gibi aslen dikkati çekmeyecek bir sesi bile. Gittikçe artan ses kalp atışlarını hızlandırırken aniden kıyafet hışırtısı ile gölgeleniyor. İşte beklediğin an, harekete geç! Kenara doğru eğiliyorsun fakat omzuna bıçak saplanıyor. Soğuk demirin getirdiği keskin acı! Düşmanın kıyafetini kavrayamıyorsun fakat savurduğun yumruk düşman isabet ediyor. Tam kafadan! Yumruğu attıktan sonra yerde yuvarlanan bir vücut sesi duyuyorsun. Hızla yumruğu attığın yöne dönüyorsun. Yere tükürme sesinin ardından düşmanın etrafında daire çizdiğini duyuyorsun. İlk adımlar dengesiz iken devam eden adımlar sıradanlaşıyor. Sayılabilen adımlar yerini hızlı adımların gürültüsüne bırakıyor. Ses artıyor ve yankılanarak yön duygunu kısıyor. Hayatta kalma içgüdülerin zihninin derinliklerinden yukarı çıkıp düşüncelerini kavrıyorlar. Kan kaybı, acı, karanlık, belirsizlik! Eğer düşmanına başarılı bir şekilde saldırmak için yaralanman gerekiyorsa daha ne kadar dayanabilirsin? Saçmalama, yıllardır ter dökerek elde ettiğin bu üstün fizik seni yarı yolsa bırakamaz! Zihnin hem içgüdülerin hem de duyguların hem de düşmanla uğraşmak zorunda. Bir plan lâzım. Avantaj elde etmen lâzım. Dezavantajdan kurtulman lâzım. Bu gidişle kan kaybından za- Güm! Tam karşında sert bir adım sesi! Çabuk tepki ver!

Re: [Elag Yadrop] Köpek Öldüren

#17
İlk bıçaklanışı değildi. Ama zihnini şöyle bir yokladığında, şuana kadarki en kötüsü olduğu konusunda bütün hücreleri ve nöronları ile hemfikirdi. Karanlık bir harabede çeliğin soğuğunu derisinin altında hissetmek muhtemelen bu gece yaşadığı en kötü şeydi. Nereden nasıl gelmişti buraya? Birkaç saat önce her şey mükemmel değil miydi? Dans. Dansözü hatırladı.. eğleniyordu Elag. Üstelik bu sefer başka insanlarla aynı anda eğleniyordu. Sorgu odasında birilerini parmaklarını kırarken eğlendiği gibi değil, normal insanlar gibi eğlenmek. Normal... Sonrasında ise kim olduğunu bilmediği bir katilin peşine düşmüştü. İyi de neden?

"Bebeğini emziren kadın bıçaklanır mı be.."

Elbette ortamdaki ışık yetersizliği sebebi ile Elag'ın omzundaki dövme gözükmüyordu ve şakası boşa gitmişti, ama düşüncesinin komikliği bile kendi kendini gülümsetmeye yetmişti. Acıdan nefes alış verişleri hızlanırken bir yandan konsantrasyonunu kaybetmemeye çalışıyordu. Kavga bağımlısı bir herif olarak, bu dövüşten zevk almamasının iki sebebi vardı. Birincisi, kimse izlemiyordu. İkincisi, kazansa da kaybetse de kaybetmiş olacaktı. Buraya geliş amacı farklı türden arkadaşlar edinmekti.. suikastçileri kovalayıp ücra köşelerde kafa taslarını ezmek değil. Öfkesi yeniden harlandı.

"Kızlarınızı yağmurda kaleye dizip amlarına çamurlu top ile abanacağım. Asla torun sevemeyeceksiniz sik kırıkları."

Tekrar gardını aldı. Sesleri artık daha net duyuyordu.. beyni de vücudu da farkındaydı bunun bir şaka olmadığının. Bütün hormonları hayatta kalmak için öldürmesi üzerine harekete geçmişti bile. Damarlarındaki kan kol ve bacaklarında toplanmaya başlamış, tendonları esner hale gelmişti. Güm! İşte geliyordu. Sol bacağının üzerine yavaşça eğildi Elag. Zeminden aldığı bütün kuvveti ivme hamlesi ile dönen bir tekme için kullanacaktı. Uzun ve kaslı bacakları hem güç hem de menzil açısından bu kez avantaj demekti. Djurat tekmesi diye bir şey yoktu belki de, fakat bu dövüş nesilden nesile aktarılırken bu isim kullanılmalıydı.

Image
► Show Spoiler
Post Reply

Return to “Gide Meydanı”

cron