[Ana Kurgu] Gün Geliyor

#1
Çizmelerini giymeye çalışan bir polisi izliyor ve sizlere bugüne kadar neler yaşandığını anlatışını dinliyorsunuz. "Aah ah. Ne diye şuraya biz polis memurlarını çıkarttılar? Çok büyük çaplı bir protesto devam ederken biz ne yapacağız Frum ve Ser aşkına? Zaten bu adamların neden bu kadar kızgın olduğu da belli değil mi? Her şeyden önce medyaya bakın. Adamlar bizden önce bu topraklardaydı, şimdi artık gibi davranıyoruz onlara. Bu medya her şeyi çarpıtıyor. Hani her gün haber izleyen bir insanım, her gün mü suç oranlarının soy ile bağlantısı araştırılır? Bu ülke bu gidişle bölünecek, ben size söyleyeyim. Bu protesto birkaç haftaya isyana dönüşür. Hatta bir şey diyeyim mi, Kanlı Gece olayını yeniden yaşayabiliriz. Hepsine ihtimal veriyorum ben." Çizmelerini sonunda giyiyor ve "Neyse beyler, sağlıcakla kalın. Birazdan emirler verilecekmiş, dikkatli olun." dedikten sonra sizlerle vedalaşıp farklı bir bölüme doğru ilerliyor. Sizlerin de size tahsis edilen kıyafetleri giymeniz gerekiyor ve bu sırada kısa bir süreliğine de olsa yalnız kalıyorsunuz ve birbirinizle konuşmak için vaktiniz oluyor.

Hazırlıklar tamamlandıktan sonra yüksek rütbeli memurlardan biri yanınıza geliyor ve yirmi kişilik bir ekip oluşturacağını söyleyip sizi de bu ekibin içine yerleştiriyor. Ekip hazır ola geçtikten sonra yüksek rütbeliyi dikkatle dinlemeye başlıyorsunuz. "Olayın içine girmeden önce kuralları söyleyeyim, çiğneyenlere ne olacağını söyleyeyim. Tek bir Djuratlının canı yanmayacak. Halkı galeyana getirecek davranışlardan sakının. Amacınız protestoları kesmek değil, kontrol altına almak. Protestolar çığırından çıkarsa provokatörleri etkisiz hale getirmek serbest. Bu kuralları çiğneyenler doğru hapse. Anlaşılmıştır diye umuyorum." Yüksek rütbeli memur her birinizin gözlerinin içine tek tek bakıyor ve sizleri oldukça ciddi bir yüz ifadesiyle süzüyor.

"O halde neler olduğunu gözden geçirelim. Qardakh nüfusunun yükselmesiyle birlikte medya da bunu haber yapmaya başlıyor. Medyanın haberleri çarpıtılıyor ve hükümete de yansıyor. Hükümette birçok konuda kavga meydana geliyor, nüfus dağılımı nedeniyle haksızlıklar olabileceği belirtiliyor, çeşitli parti üyeleri ve başkanları saldırıya uğruyor. Kısa süre içinde medyada Qardakhlılar ikinci sınıf vatandaş olarak tanıtılmaya başlıyor. Qardakhlılar bu olaya tepki göstermek için sokağa çıkıyorlar ve ülke çapında protestolar oluyor. Şu anda en büyük protesto bölgesi bulunduğumuz yer, başkent. Gide Meydanı'nda başlayıp meydanın dışına doğru yavaş yavaş yayılan protestoyu kontrol altına almamız şart. Şimdilik her birimiz dağılacağız, herhangi bir provokatör ile karşılaşırsak tutuklayacağız ve halkın iki kesiminin birbirine saldırmasını engelleyeceğiz. Anlaşıldı mı?" Hep bir ağızdan "Anlaşıldı komutanım!" sesi çıktıktan sonra kelepçe ve 4 takviye tüpünüzü alıp dağılıyorsunuz. Yirmi kişilik ekip ikişer olarak dağıtılıyor ve çeşitli bölgelere gönderiliyor. Sizin gönderildiğiniz bölge ise Gide Meydanı'nın ortası oluyor. İlerlerken yavaş yavaş protestocuları görmeye başlıyorsunuz.
Off Topic
Esenlikler dilerim, bu konuda GM olarak ben, yani Barisu ile ilerleyeceksiniz. Pasiflik süresi 48 saattir. (2 gün)
Off Topic
Mabi Chüimimuta ve Ae Libjetütcha bu konuya katılmak zorunda olan Djurat oyuncularıdır.
Off Topic
RP içerisinde de belirtildiği gibi ikili olarak tanışmanızı temsil eden bir RP yazabilirsiniz. Tanışma faslının nasıl geçeceği tamamen size kalmış.

Re: [Ana Kurgu] Gün Geliyor

#2
Bana verilen kıyafetin pantalonunu giymek için soyunma odasında oturmuşken yanımdaki polis kontrol altında tutmamız gereken protestoyla ilgili bir şeyler anlatıyordu. Televizyonun insanları kışkırttığını, aslında Qardakh'ların bizden daha eski olduklarını falan söylüyor, bir yandan da çizmesinin bağcığını bağlamaya çalışıyordu. Öyle ki bir süre sonra ben bağlayayım galiba sakat diye düşünmeye başlamıştım ki, sonunda düğümünü attı ve defoldu gitti. Pantalonumu giymiş, aynanın önünde önümü iliklerken soyunma odasındaki diğer memura "Ne anlattı bu dallama?" dedim. Bize ne oğlum siyasetten? Polisiz biz, Alep öküzü bize görev verecek biz de yapacağız. Köpeğiz oğlum. Neyse ben özgürlükçüyüm, herkes istediği gibi konuşabilir. Djurat'lılar fazla boş konuşuyor o ayrı. Medya yarrak gibi, bizi ayırıyor diyor. Bir yandan da her gün televizyon izliyorum diyor. İzleme madem sevmiyorsun anasını satayım. Defol git özgür düşünceni alsınlar elinden yaşa anasını satayım. Yallah Dusha'ya eşek sikmeye. Başka Djurat yok kardeşim bu kıtada. Her neyse yanımdaki diğer polise baktım aynadan. Hayvan gibi bir şey. Fazla koymuşlar gübresini. Bizim kuzey kısımlar böyle dallı budaklı oluyorlar. Ama gözleri de, güneyli olduğunu gösteriyor. Yine kırma bir tip sanırım ya. "Sen Tihami'li misin?" dedim mavi gözlerini baz alarak. "Kesin var soyunda Tihami'li. Balık sever misin?" Tihami güzel yerdi gittiğimde. Şimdi ne haldedir kim bilir? "Güzelim ülkenin içinde çöl maymunu Dusha'lılar atom bombası patlattı ya. Vallahi yazık." dedim öylesine konuşarak. Bu sırada da saçlarımı geriye atıyor, her zamanki görüntümü oluşturuyordum. "Ae ben." dedikten sonra döndüm insan azmanına. "Ae Libjetütcha. Senin adın ne?"

Hazırlandıktan ve ayıcığın da ismini öğrendikten sonra 20 kişilik bir ekibe atandık. Bana söylenileni yaptım ve hizalanıp hazırola geçtim. Yüksek rütbeliler konuşma yapmaya başladı. Kimsenin canının yanmamaması gerektiğini ancak provokatörleri etkisiz hale getirmenin serbest olduğunu söyledi. Kuralları çiğneyenlerin hapse gideceğini söyledi. Alep kendi polisini böyle bastırıyor, bize güvenmiyor belli ki. Biz polisler buraya insanları korumak için geliyoruz ve eğitiliyoruz değil mi? Bizi baskılayarak ne elde etmeye çalışıyor? Yüksek rütbeli polis memuru olayı ve yapmamız gerekenleri anlatınca hiç düşünmeden "Anlaşıldı komutanım." diye bağırdım diğer polisler ile birlikte. Geniş arkadaş ile birlikte ikili grup olarak ayrıldıktan sonra belirtilen yere doğru ilerlemeye, protestoculara yaklaşmaya başladık. "Kurşun kullanıcısıyım." dedim. Ben görevde boş konuşmayı, lafı uzatmayı seven bir adam değilim. Bu yüzden hemen konuya girmeyi ve az cümlelerle anlaşmayı planlıyorum. Ki önyargı olacak ama, bu kadar kas gücü için bazı şeylerden feragat eder insanlar, hem kaslı hem zeki bir adam çok görmediğim için çıkarımım şu; kısa ve öz anlaşmamız ikimiz için de güzel olur. "Eğer hedef almam gerekirse omzuna çıkabilirim. Kudurma." Şimdi bizim meydanın ortasına geçmemiz gerekiyor. Belli ki protestocuların içinde olacağız ve içlerinden çevreye karşı provoke eden insanları engelleyeceğiz. Ben dövüşten ve savaştan yana değilim, kurşun her zaman en son seçeneğim olacak. Yanımdaki arkadaşın boyu posu benim için oldukça avantajlı. Qardakh'lı vatandaşların ayaklarını denk almasını sağlayabilir sadece bulunması bile.

Görev yerine doğru ilerledik yeni görev arkadaşımla. Yani Gide Meydanının ortasına. Tüm siyah kafalıların arasında sarı sarı parlamamızın dışında pek bir sorun yoktu. İçten içe "Ulan Djurat'lıları toplasak bu kadar çıkmaz, tavşan gibi çoğalmış cahil Qardakh'lar." desem de, protestoculara "Vatandaşımızın güvenliği için buradayız, Djurat'ta herkes protesto hakkına sahiptir." diye yüksek sesle bağırdım. Yanımdaki çocuğa da güven verici bir bakış attım. Klasik, bir protestoda mutlaka sorun çıkar. Düzgün bir kriz yönetimi gerekiyor. Gelecekte teşkilatın başına gelince çok işime yarayacak bir özellik.
Image
Yaz geldi.
► Show Spoiler
Yan çar
Podosḧi Øfinuafeme

Re: [Ana Kurgu] Gün Geliyor

#3
Çizmelerini giymeye çalışan polise doğru baktı önce Kudretli Ayı. Adamın sözlerine kulak vermeye çalıştı önce, korkup korkmadığını bilmiyordu. Üstünü henüz giymemiş olan koca adam, polis memuru sözlerine devam ediyorken dinlememeye başladı. Onun için bir pısırık gibiydi gözünde konuşan çocuk. Kudretli Ayı ve diğerleri halkın birer temsilcisi olarak buradalardı, birbirlerine bir şey yapma ihtimallerini durdurmak için buradalardı. Bir isyanın çıkma olasılığını engellemek ve barış içinde, huzur içinde yaşamak için burada toplanmışlardı. Gerekirse bunun için ölmelilerdi, belki de bunun için yaşamalılardı. Ancak karşıdaki polisin bunu anlamadığını düşününce, dinlemeyi bırakıp ayna karşısına geçti.

Kızım şu vücuda bak
Kızım şu vücuda bak
Kızım şu vücuda bak
Egzersiz yaptım
Ayy
Egzersiz yaptım
Ayy
Seksiyim ve bunu biliyorum
Kaslıyım ve bunu biliyorum
Kudretliyim ve bunu biliyorum
Ayıyım ve bunu biliyorum
Kızım şu vücuda bak
Ayy
Kudretli ayıyı seviyorsun biliyorum
Dans edişimi seviyorsun biliyorum
Beni sevmeni seviyorsun biliyorum
Beni arzuluyorsun bebeğim biliyorum


Mırıldandığı şarkısını bölen şey, soyunma odasında onunla birlikte kalan memur olmuştu. Onu tanımıyordu, başını direkt olarak döndü süzmek adına. Kısa boylu, ince bir adamdı. Aynaya baktı tekrardan, büyük kaslarını görünce bir daha döndü adama baktı. Kesinlikle bu yakışıklının vücuduyla ilgilenmelilerdi. Biraz daha büyük göğüsler, sert parçalı omuzlar, büyük bir kolla bu adam muhteşem bir şey olabilirdi. Adamın, sen Tihami'li misin sorusuna karşı, bir ayıya yakışır şekilde anırarak kahkaha attı koca adam. Balık seviyordu, ancak kaslarını besleyici bir yapıda olduğu için seviyordu. Aslında Mabi Mabi, her yemeği seviyordu çünkü kaslarına bakmak zorundaydı. Adını öğrendiği adama bakarken, samimi bir şekilde gülümsedi.

"Benim ismim Mabi Mabi. Bir kere söyleyince hoş, iki kere söyleyince daha hoş. Mabi Chüimimuta, namı-diğer Kudretli Ayı. Usta ben Tihami'li değilim bu arada, Tuplo çocuğuyum. Jechi'de yaşıyorum küçük bir azınlıkla. Balığı da severim ama kaslarımı beslediği için. Ben çok yiyorum genelde zaten, bu yüzden yemek ayrımı yapmam. Önüme ne koysalar yerim. Hem kendim için, hemde..." Bir anda hayvani omuzlarını sıktı yeni edindiği arkadaşına göstermek amacıyla. "Hemde kaslarım için!"

Hazırlanıp Ae ile birlikte çıktıklarında, yirmi kişilik bir ekibin içine girmişlerdi. Burada tanıdığı tek adam Ae'ydi. Kuralları dinlerken, sakince aklının bir köşesine kazımaya başladı. Hiçbir Djurat'lı zarar görmeyecek, provokatörler hariç. Ae cevap verdikten sonra, kendisi de anlaşıldığına dair cevap vermiş ve sözün geri kalanını dinlemeye başlamıştı. Qardakh'lıların ikinci sınıf vatandaş olarak tanıtılmasına oldukça sinirlenmişlerdi. Bu sebeple protestolar başlıyor ve devam ediyordu. Ayı, kısmen hak veriyordu onlara. Ancak bir yandan, bu işin bu kadar büyümesine hak vermiyordu. Daha farklı bir şekilde haklarını arayabilirlerdi diye düşünüyordu. Halkın iki kesiminin birbirlerine saldırmaması için müdahale edip kontrol altına almaları gerekiyordu protestoyu. Takviye tüplerini ve kelepçeyi aldıktan sonra görev yerlerine gitmeye başladılar. Mabi şanslıydı, Ae ile birlikte Gide Meydanının ortasına gönderilmişti.

Ae'nin kendi elementini söylemesinin ardından, "Ben Kalsiyum Kullanıcısıyım." diyerek cevapladı onu. Ardından tepesine çıkacağını söylediğinde, önce bir hayal etti. Ardından soyunma odasında anırdığı gibi anırarak kahkaha attı. Baş parmağını havaya kaldırdı onaylarcasına. "Usta, ben sana kalkan olurum sıkıntı yok. Yani atlayacağın zaman direkt atla. Bence iyi bir ikili oluruz. Bir kalkan ve silah gibi." İçten bir şekilde söylemişti bunu adamın omzuna çıkma hayalinden sonra. İlerlediklerinde, Mabi'nin söze girmesine gerek kalmamıştı. Zaten koca adamın öne çıkma gibi bir derdi yoktu. O Kudretli Ayı'ydı, her zaman koruma görevini üslenmişti ve şimdi de üslenecekti. Ae bağırırken, sağlam bir postür almış, bütün vücudunun heybetini Ae'nin yanında ortaya çıkarmıştı. Ona bir saldırı olmaması için etrafa bakınıyordu. İnsanlara bakışı, heybetini sergilemesine rağmen normal bir şekildeydi. Her an şiddet uygulayacakmış izlenimi vermek istemiyordu, ancak yanındaki adamı koruyacağını belli ediyordu. Ae'nin güven dolu bakışına karşılık, o da aynı samimiyette cevap vermişti gözleriyle. Bir yandan, "Ben gerçek bir kalkanım lan şuan." diye geçirdi içinden. Şimdilik neler olacağına dair bekleyecekti.
► Show Spoiler
Image
GERIR BIREJ
Image
Image
image

Re: [Ana Kurgu] Gün Geliyor

#4
► Show Spoiler
İki kişi birlikte Gide Meydanı'nın ortasına doğru yürüyorsunuz. Yolda ilerledikçe etrafınızdaki Qardakhlıların sayısı artıyor ve gürültü de artıyor. İlk birkaç dakika boyunca etrafınızda barışçıl bir protesto devam ediyor. Ae'nin yaptığı uyarının ardından çok yakınınızda bulunan protestoculardan biri "Polisimiz sadece işini yapıyor, protesto hakkınızı kullanın, provokatörlere kanmayın!" diye bağırıyor. Etrafınızdaki büyük çoğunluk adamı destekleyecek tezahüratlar yapmaya başlıyor. Uzaklara baktığınızda başka iki kişilik polis gruplarını görebiliyorsunuz. Ara sokaklardan birinde eşarp ile yüzlerini kapatmış bir grup protestocu görüyorsunuz. Çok geçmeden bu protestocular ara sokaktan meydana geçiyorlar ve en öndeki "Polisin sokakta yeri olmaz!" diye bir tezahürat başlatıyor. Arkasındaki eşarplı insanlar da bu tezahürata destek vermeye başlıyorlar. Çoktan meydanda protesto yapmakta olan protestocuların bir kısmı da gaza geliyor ve tezahürata katılıyorlar. En yakınınızda bulunan ikili grubun bir üyesi silahını bir protestocuya doğrultuyor ve bunun üzerine yakınınızda bulunan bir protestocu "Şuraya bakın! Ohoo! Polisin harbiden yeri yok sokakta!" diye bağırıyor. Protestocular hızlı bir şekilde o polisin üstüne çullanıyorlar ve diğer polis o polisi korumaya çalışıyor. Komutanınızın sesini duyabiliyorsunuz. "Çabuk barikat kurun!" Sizden başka bir takım meydanın tüm girişlerine barikat kurmaya hazırlanıyor. Komutan bu sefer sizlere sesleniyor. "Kalabalığı sakinleştirin!"

Re: [Ana Kurgu] Gün Geliyor

#5
Kişiliğini oldukça rahat yansıtıyor diye düşünmeden edemedim Mabi için. Ah, pardon, Mabi Mabi için. Yani bazı insanlar içlerinde yaşarlar hayatı, Mabi gibileri de hiç çekinmeden dışarıya vuruyor kişiliklerini. Hangisini tercih edersin derseniz, Mabi'yi tercih ederim. Yormuyor adam. Tihami'li misin diye sordum. Tuplo olduğunu, Jechi'de yaşadığını, balığı sevdiğini, kaslarını sevdiğini, sürekli yediğini öğrendim. Mabi'nin tersine, ben kendimi bu kadar çabuk açabilen biri değilim. Üstelik sevip sevmediğim şeyleri kelimelere dökme konusunda da kötüyüm... Düşüncelerimi korkmadan söylerim orası ayrı. Kalsiyum kullanıcısı olması o kadar şaşırtmadı ki. Kaslarını güçlendiriyorlar falan o elementin kullanıcıları. Mabi abartmış kendisi de geliştirmiş. Kim bilir nasıl bir canavar oluyordur sıcak savaşta. Himota'da kalsiyum elementine sahip bir kız ile birlikte olmuştum. Kurutana kadar sevişmişti benimle. Vahşi ve savaşçı oluyor Himota kızları. Off Himota kızları...

Bir elimi belime koymuş, diğer elimle de gözümü ovuşturuyordum meydanın ortasında. Yanımda Mabi, çevremde bir sürü Qardakh vatandaş. Protesto yapıyor, slogan bağırıyorlar falan. Jekot öyle televizyona çıkıp "Azınlık hakları kalp ben." demesini biliyor. Bu adamları okutmuyorlar mı ya? Neden böyle çoğalmışlar da şimdi de devlet bize bakmiyir yapıyorlar? Bolcheb'te çok Qardakh yaşamıyor. Bu yüzden pek bilgim yok yaptıkları şeylerden. Onlar da kendi köylerinde takılıyorlar. Harbi ha, Qardakh-Djurat kırması kimseyi görmedim. Ya birbirlerine karışmıyorlar, ya da Qardakh geni fazla güçlü sarışınlığı baskılıyor. "Seni almak için kaç Qardakh'lı gerekir Mabi Mabi?" diye sordum geyiğine. "10 tanesi birleşse indirir seni gibi geldi. Her uzvuna 2 Qardakh." Pis pis gülümsedim ince esprime. Mabi çakar mı bilmiyorum, çok da umrumda değil gerçi. Söylediklerimden sonra uslu uslu bağırışıyordu Qardakh kardeşlerimiz ancak illa bir bok çıkacak ya, birileri saçma sapan sloganlar atmaya başladı. Kim başlattı, bu yüzleri kapalı grup nereden geldi pek dikkat etmedim. Yine de belli yani gereksiz sorun çıkaracaklar. Bu provakasyona gelmeyeceğim. Uslu Qardakh'lar da gelmeyecek değil mi?

Polisin sokakta yeri yokmuş. "Pffft." diye gülüp gözlerimi devirdim. Neyse bağırsın çocuklar. Bir şey olmaması adına etrafıma bakınırken bizimkilerden birinin kılıcını çektiğini gördüm. "Hop!" yaptım hemen. "Sok onu yeri-" sözümü bitirmemiştim ki herifin teki yanımda onu gösterip sloganı onayladı ve saniyeler içinde arbede çıktı anasını satayım! Komutan arkadan emirler yağdırmaya başlamıştı. Ben ise yapılacak en doğru hareketi aramaya başladım. Komutan kalabalığı sakinleştirmemizi söylediğinde "Emredersiniz komutanım!" dedim yüksek sesle. "Mabi koş." diye arkadaşımı da çağırarak arbedeye doğru koştum. "Ayrıl!" diye emrettim sert bir sesle üst üste çıkmış adamlara. "Ayrılın hemen! Adamın silahı, elementi var kendinizi yaralayacaksınız." Silah çekmiş polisin partnerine bir kaş hareketi ile insanları ayırmasını belirttim. Mabi 2-3 tanesini tek başına götürürdü. Ben ellemeyi planlamıyorum Qardakh'lıları. "Polisin işi vatandaşın sokakta güvenli bir şekilde gezmesini sağlamak! Biz de sizin gibi bu ülkenin vatandaşıyız, sorununuz bizimle değil. Saptırmayın konuyu! Sonra televizyonda Qardakh'lar polis dövdü diyecekler. Gerçek isteklerinizi gölgede bırakacak bir şey yapmayın!" Mabi ve diğer polis Qardakh'ları ayırırken ben de polis memurunu sertçe çekerek vatandaşın elinden kurtaracağım. Sonra da yüzüne bile bakmadan komutana götürecek, "Komutanım alın şunu." diye teslim edeceğim. Zaten tansiyon yüksek, duygusal adamlara yer yok burada.
Image
Yaz geldi.
► Show Spoiler
Yan çar
Podosḧi Øfinuafeme

Re: [Ana Kurgu] Gün Geliyor

#6
Heybetini gösterirken, kendini çok daha kudretli istiyordu Ayı. Qardakh'lıların gürültüsü ve sayısı arttıkça, ortamı daha çok gözetlemeye başladı. Tam bir kaos ortamına ev sahipliği yapacaklarını düşünüyordu o anda. Protestonun barışçıllığına ve insanların kendi haklarını arıyor olmasına sevinmişti bir yere kadar. Sonuçta buna zorba bir şekilde müdahale etmiyordu. Protestoculardan birinin sesini duyduğunda, baş parmağını kaldırdı havaya onaylarcasına. "Sevdim seni küçük adam." dedi gülümseyerek. Ardından düşünmeye başladı, provokatörleri nasıl ayıracaktı bu insanların içinden? İnsanların onlara kanmamalarını nasıl sağlayacaktı? Aslında bu basit bir görev gibi gözükse dahi, oldukça zorlu geçecekti. Bunun sinyallerini içinde bir yerlerde alabiliyordu. Uğraşacaktı, gerekirse yaralanacaktı bu görevde ancak halkını koruyacaktı. İradesi, sağlam bir şekilde oturduğunda gülümsemesi daha samimi bir şekilde yayılmaya başladı etrafa.

Asıl olaylar kopmadan kısa bir süre öncesinde, Ae'ye döndü. Sorusuna güldü önce samimi bir şekilde, ardından "Beni sınamadıkları sürece on kişi anca indirir. Ama yanımdaki kişiye, değer verdiğim birine veya haksız olan birisine saldırırlarsa o zaman işte beni bu meydandaki kimse indiremez." dedi kendinden emin bir şekilde. Ardından, sağ elini karnına götürüp ovuşturmaya başladı. "Usta var ya, çok fena yemek yiyesim var. Uzun bir süre burada kalacak gibiyiz, bu da öğle yemeğini kaçırmama sebep olabilir. Öyle olursa kaslarım üzülebilir. Akşam kesinlikle dört tabak Djurat Mantısı, iki tabak Budrik, yanına da Chiedeb çorbası içeceğim. Belki iki kase içerim. Sonra da tatlı niyetine altı yedi tane Tahinli çörek yerim heralde. Beraber yiyelim mi? Ben ısmarlarım. Muhabbet ederiz hem. Arada Gedhilfe'den Kızılağaç Soslu Biftek diye bir şey alıyorum. Muhteşem bir şey harbiden. Çok besleyici, kaslarım için bire bir..." Cümlesini tam bitiremeden, duyduğu o saçma tezahürat kulaklarına ilişti. Emin olmak için sessizleşti. Etrafına biraz daha bakındığında yüzlerini kapatmış olan grubu net bir şekilde görmeye başladı.

İnsanlar bu adamların tezahüratına kapılmaya başladığında büyük bir iç çekti. Bundan korkuyordu aslında Mabi, masum insanların da onların gazına geleceğinden. En yakındaki polislerin silah doğrulttuğunu gördüğünde yüzü ciddi bir ifade aldı. Protestocuların eline büyük bir koz vermişlerdi ve onlarda bunu kullanıyordu. Acilen araya girmek zorundaydı. Adamlar polisin üstüne çullandığında, komutanının emrini duyduğu. Kalabalığı sakinleştirin. Bunu nasıl yapacağından emin değildi. Bu durumda iki tarafta suçluydu, polisler anında silah çektikleri için suçlulardı. Karşıdaki mahlukatlar ise provokatör oldukları için. Ae'nin koş demesinin ardından hem komutanına hem de Ae'ye mükemmel bir cevap verdi. Bütün meydanı inletecek bir şekilde kükredi bir anda. Öyle bir bağırış ki, sanki gerçek bir ayıyı andırırcasına. Sanki, bir metre yakınındaki bir adamı sağır edercesine.

Mabi, gaza gelmiş adamların üstüne koşturdu bir anda. Şiddet uygulamak istemiyordu, zira kimin masum kimin suçlu olduğunu ayıramıyordu. Kudretli Ayı, halkın kudretiydi. Halk onun tarafında oldukça kudretine kudret katabilirdi. Bu yüzden sakin davranmak istiyordu. Ayı, kudretli kollarını iki yana açıp polisle aralarına girmeye uğraşacaktı. Gerekirse, Kas stilini kullanarak kas gücünü daha da arttıracak ve ayırmak için bütün gücünü kullanacaktı. "Ayrılın arkadaşlar. Ekip arkadaşımız bir hata yaptı, ani bir karar verdi ancak siz insanların gazına geliyorsunuz. Bu adamlar tekin değiller, sizleri de kullanmak istiyorlar. Sizin barışçıl protestonuz devam ederken bu adamların geleceği belli olduğu için buradayız. Sizin protestonuzu güvenli bir şekilde yapmanızı istiyoruz, lütfen size zarar verecek bu insanların gazına gelmeyin." Diyerek insanları hem ittirmeye uğraşacak, hemde polisi elinden geldiğince koruyacaktı. İnsanlarla polisin arasına tek kişilik bir barikat gibi girecekti adeta.
► Show Spoiler
Image
GERIR BIREJ
Image
Image
image

Re: [Ana Kurgu] Gün Geliyor

#7
Mabi: Halk ile polisin arasına girmek için elinden geleni yapıyorsun ve ettiğin sözlerle birlikte Kas stilini kullanmana gerek kalmadığını fark ediyorsun. Yavaş yavaş sakinleşen halkın arasından bir kişi, tekrardan sinirleniyor ve senin kaslarından birine sarılıp, adama doğru parmağını gösterip "Niye silah tutuyor kardeşim? Neden?" diyor. Bunun üstüne halktan biri lafı eden kişinin sırtını okşuyor ve "Gel, beyinsizin teki işte, adamlar işini yapıyor." diyor. Yavaşça olayın olduğu yerden uzaklaşmaya başlıyorlar. Qardakhlı bir kadın senin elinden tutuyor ve "Çok teşekkür ederim memurum." deyip yoluna devam ediyor. Olayların kolayca çözülmesinin getirdiği hafiflik ile görev bölgene geri dönüyorsun.

Ae: Kaş göz yapman ile harekete geçen elemanı ve Mabi'yi izliyor ve başarılı olduklarını görüyorsun. Silahını vatandaşa doğrultan polis memurunu alıyorsun ve komutana doğru ilerliyorsun. Şaşkınlık içinde seninle gelen memur komutanın yanına ulaştığınızda "Komutanım, beni alamazsınız." diyor. Komutan, çocuğu baştan aşağı süzüyor ve "Libjetütcha, bu arkadaşı yanına al. Görevine devam edecek." diyor. Çocuk, komutana bakıyor ve kafasını teşekkür edercesine sallıyor. Komutan ise etrafı süzüyor ve "Libjetütcha'yı dinle. Acil bir durum olmadıkça yanından ayrılma." diyor. Görev yerine geri dönüyorsun ve yanında komutan tarafından affedilmiş polis memurunu da getiriyorsun.

Her şey az daha normale dönmüş gibi gözükürken meydanın öbür ucundan kulaklarınızı adeta sağır edecek kadar güçlü bir ses geliyor. Bu sesin bir kurşun kullanıcısından geldiğini fark ediyorsunuz. Sesi duyan protestocuların çoğunluğu sesin ters yönüne doğru kaçmaya başlıyorlar. Küçük bir kesim ise sese doğru ilerliyor. Komutan "Herkes sesin geldiği yere! İleri!" diye bağırıyor ve kendisi de sese doğru ilerlemeye başlıyor. Komutanın emri üzerine siz de sesin geldiği yere ulaşıyorsunuz ve herkesin çember halinde toplandığını görüyorsunuz. Çemberin içine doğru ilerliyorsunuz ve sonuna ulaştığınızda yerde bir Qardakhlının göğsünden vurulmuş bir şekilde yattığını görüyorsunuz. Göğsünden çıkan kanlar yerde lekeler oluşturmuş durumda. Hemen yanında ise işaret parmağını yerdeki adama doğrultmuş bir polis memuru var. Polis memuru etrafa bakıyor ve bir anda gözleri dolmaya başlıyor. "Ne bakıyorsunuz? Bana saldırdı? Polisim diye kendimi koruyamaz mıyım?" diyor. Protestoculardan biri gergin bir tonla "Silahla mı saldırdı?" diyor. "SİLAHLA SALDIRMASA NE OLACAK? HAKSIZ MI OLACAĞIM? ANASINI SİKEYİM!" diye bağıran polis memuru gözyaşlarına boğuluyor ve diz çöküyor. Bir kadın çemberin önüne geçmeye çalışıyor ve önüne geçtiği anda "Jüyak!" diye bağırıyor ve yerdeki adama sarılıyor. Adamın can çekiştiğini ve kadının gözyaşlarına boğulduğunu görebiliyorsunuz.

Re: [Ana Kurgu] Gün Geliyor

#8
Komutanın yanına götürdüğüm polis ile aralarındaki konuşmayı ifadesiz bir şekilde izledim. Herif bir de komutana onu aldıramayacağını falan söyledi salak salak. Yüzüne bir tokatı hak etmiş olsa da, bana düşmez. Komutan ile birlikte ben de inceledim kendisini. Komutan bana onu yanıma almamı emrettiğinde ise, dönüp "Emredersiniz komutanım!" dedikten sonra asker selamını çaktım. Daha fazla burada durmadan çocukla birlikte Mabi'nin yanına döndüm. Yürürken de çocuğa "Heyecanına yenik düşme." dedim. "Yeni mi polis oldun?" Komutana böyle söyleyebildiğine göre ve azar da işitmediğine göre bir durumu var gibi geldi bana. Çok da kafamı yormak istemiyorum, işimi en iyi şekilde yapıp en az sorunla görevi bitirmek istiyorum sadece. Mabi'nin yanına geçtikten sonra elimi belime koyup azman iş arkadaşımın yüzüne bakmadan ileri geri sallanmaya başladım. Bu sırada da isteksiz bir ses tonu ile "Arkadaşa merhaba de Mabi, komutan kendisini bizim yanımıza atadı." dedim. Hayır yani, bir boklar yaparsa herifin yaptığı bokun sorumlusu ben olacağım. Vay efendim Libjetütcha bu herif neden herkesi kesip biçti, senin sorumluluğundaydı yallah hapse derlerde hapisten çıktığım gibi punisher olur, saçma iş yapan herkesi öldürürüm. Çevreye sakin sakin bakınıp, Mabi ve diğer herifin sohbetine pek ilgi göstermesem de bir kulağım onlardaydı. Mabi demin o kadar yemekten bahsedip karnımı acıktırmıştı. Bundan sonra bi yemeğe çıkmalıydık gerçekten, hem o ödeyeceğini söylemişti. Ne demiş Djuratlı atalarımız? Nerede beleş, oraya yerleş... Yerleştikleri için Qardakhlarla bu sorunları yaşıyoruz.

Böyle bol sloganlı, muhabbetli geçen zaman sonrasında meydanın ilerisinden bir kurşun sesi her yeri inletti. Herkes saniyeliğine sessizleşti ve hemen ardından daha yüksek bir sesle bağırışmaya başladılar. Tavşan gibi dikeldim ben tabi. Komutandan da sesin geldiği yere doğru gitme emri alınca yanımdaki andavala "Mabi'nin arkasına geç!" diye emrettim. Sonra kendim de Mabi'nin arkasına geçtim. Qardakhlar bize doğru koşuyorken birileri ile çarpışıp yavaşlamak yerine zaten geniş bir vücuda sahip olan Mabi'nin arkasından rahatça ilerleyebilirdik. Mabi'yi öyle rahat rahat engelleyebileceklerini düşünmüyordum. İlerleyip sesin geldiği yere ulaştığımızda herkesin polisten uzaklaşmış olduğunu ve şok içinde ona baktıklarını gördüm. Üstelik yerde de yatan bir Qardakh'lı vardı. Polisin duruşunu, parmağının şeklini çok rahat seçebiliyorum. Böyle bir hatayı ben de yapmış olabilirdim. Yutkundum. Dişlerimi birbirine geçirdim. Biraz fazla empati yapabileceğim bir olaydı bu. Yine de sürekli insanlara verdiğim tavsiyeyi düşündüm. Profesyonel ol. Yanımdaki polis memuruna "Sağlık ekiplerini çağır." dedim. Konuşunca kendime geldiğim için çocuğa dönüp daha da yüksek sesle "Hemen!" diye bağırıp elimin tersi ile belindeki telsize bir tane vurdum. Mabi'ye bir şey söylememe gerek bile kalmamıştı. Qardakh bir kadının yerde yatan adama koşmasından hemen sonra Mabi zaten harekete geçmişti bile. Ben de dizlerinin üstüne çöküp ağlayan adama doğru hızlı adımlarla yürümeye başladım. Sakin gözükmeye çalışsam da stresim baya yüksek seviyedeydi. İnsanlara bir şey söylemek istemiyordum. Şu an kimsenin huyuna gidecek bir durumda değildim.

"Aptal herif!" diye hırladım çocuğun yanına gelince. Önünde durup "Kalk ayağa! AYAĞA KALK POLİS!" diye kükredim. Çocuk kalkmayınca da eğilip yakasından tuttuğum gibi kendim yukarı kaldırdım. "Göğsünden vurarak mı koruyorsun kendini? Polis akademisinde ne öğrettiler sana gerizekalı? Kendine gel, sen eğitimlisin!" İttirdim yakasından geriye doğru. Durup baktım yüzüne derin derin nefes alarak. Ancak böyle geçecek gibi değildi sinirim ve stresim. Hem polise üzülmüştüm, hem de görevin boka sarmasına sinirlenmiştim. Bu yüzden herifin kafasını yakalayıp öne doğru ittirdim. Elimden geldikçe sert ve ona zarar verecek hareketlerle kolunu yakalayıp arkasına geçtim. Diğer kolunu da tuttuğum gibi arkasında birleştirdim. "Aptal!" dedim yine. "Yaktın kendini. Yaşamaz o adam." Buraya gönderilmeden önce bize verilmiş olan kelepçeyi belimden çıkarıp adama ters kelepçeyi yapıştırdım. "Siktir git hakime savun kendini şimdi." Valla komutan kelepçelememe izin vermeyip bu orospu çocuğunu da yanıma takarsa tepem atacak gibi hissediyorum.
Image
Yaz geldi.
► Show Spoiler
Yan çar
Podosḧi Øfinuafeme

Re: [Ana Kurgu] Gün Geliyor

#9
Kudretli Ayı, bir anda kaslarına yapışan adamı dinlemeye başladı. Sinirini anlayabiliyordu. "Biliyorum, bir hata yaptı. Lütfen sinirinize hakim olun." diyebilmişti hızlıca. Zaten sonrasında halktan birisi sinirli adamın sırtını okşamıştı. Mabi yarım ağızla gülümsemişti. Qardakh'lı bir kadın, ellerini tutup teşekkür ettiğinde sıkıca ellerini kavramış, belki de kadının ve halkın bekleyeceği güveni vermeye çalışmıştı. "Ben halkım için buradayım hanımefendi. Kudretli Ayı sizleri seviyor." diyerek gülümsemişti samimi bir şekilde. Halkı, her şeyden önemliydi Mabi Mabi için. Olayların hızlı bir şekilde yatışmasına sevinmişti. Ae birlikte geriye doğru dönmeleri yerine, yeni arkadaşı polisi alıp komutanın yanına götürmüştü. Ae oldukça ciddi bir insan olmalıydı. Aslında, zaten yapılması gerekeni yapmıştı. Az uzakta bir yerde beklemeye başladı yeni arkadaşını ve polis memurunu izlemeye başlamıştı. Birkaç geçen sohbetten sonra, polis memurunun Ae ile birlikte gelmesine biraz şaşırmıştı açıkçası. Ancak ağzını açmayı tercih etmeyi, zaten yeni arkadaşı isteksiz bir tonla yanına atandıklarını söylemişti. "Anladım. Merhaba. Ben Mabi Mabi." dedi kısa ve öz bir şekilde. Yeni polis memuruna kanı ısınmamıştı.

Her şey yerli yerine oturmuştu. "Akşam gidiyoruz değil mi yemeğe? Sen değil ha, Ae ile ben..." derken yüksek bir çığlıkla bir anda gözleri faltaşı gibi açılmıştı ayının. Ae'nin sesini duyduğu gibi, tüm kalabalığı yararcasına koşturmaya başladı. İçinden, "Gene ne oldu?" diye düşünüyordu. Öyle hiddetle ve heyecanla koşturdu ki, gözü neredeyse kimseyi görmüyordu. Arkadaşları içinde yolu açıyordu bir yandan. Herkes çember oluşturmuşken, "Çekilin lan." diyerek açmıştı çemberi kendisi, arkadaşı ve tanımadığı polis memuru için. Göğsünden vurulmuş Qardakh'lıyı gördüğünde, beyninden vurulmuşa döndü. Ne yapacağını bir anlığına şaşırmış, iradesi kırılmış olsa da hızlıca toparlandı. Her şeyi unuttu o anda, aptal gibi konuşan polis memurunu bile. Normalde, böyle bir durumda olmasaydı kendi polisliğini unutup onu vuran memura saldırırdı. Ancak önceliği kesinlikle o adamı kurtarmak olmalıydı.

Polisin hala konuşuyor olduğunu duyduğunda "KES LAN SESİNİ!" diye kükredi polise bir anda. Ardından hızlıca adamın üstüne doğru atıldı. Dizlerini yere koyup, adamın yanına geldiğinde ceketini çıkarttı önce. Jüyak diye bağıran kadına hızlıca bir şekilde komut verdi. "Hanımefendi elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışacağım. Lütfen, arkasına geçin ve sırtından kaldırın. Yarı oturur bir pozisyonda kalsın. Ceketimi üzerine giydirin. Üşümemesini sağlayalım. Vücudunu olabildiğince sıcak tutmaya çalışacağız." demesinin ardından, üstündeki kıyafeti de çıkarttı. Tampon yapabileceği bir şekilde elinde sıkıştırdıktan sonra, adamın yarasına bastırmaya başladı. Acı çekeceğini biliyordu. "İçinde kurşun varsa, bunu çıkartmamamız en doğrusu hanımefendi. Bu yüzden yarasına tampon yapmaya çalışıyorum. Üzgünüm, canı yanacak ama onun için bunu yapmam gerekiyor. Bilincini elimizden geldiğince açık tutmaya çalışalım." dedikten sonra gözlerinden yaş süzülmeye başladı. İnsanların ne kadar acımasız olduğunu düşünüyordu bir yandan. Bir yandan ise, kulaklarına Ae'nin sesi ilişti. "Yaşamaz o adam." Sağ eliyle tampon yaparken, sol eliyle gözündeki yaşları sildi. "Yaşayacak bu adam." diye mırıldandı. "Jüyak, gözlerini kapatma. Güçlü bir adam olduğunu hissedebiliyorum. Jüyak, bak o da burada." Kaşıyla gözüyle karşısındaki hanımefendiye işaret etti konuşması için. Şimdilik tek şansı, sağlık ekiplerini beklemekti. Sağlık ekipleri gelene kadar adamı elinden geldiğince konuşturmalıydı. Konuşmasa bile, bilincini açık tutmak için Kudretli Ayı konuşmak zorundaydı.

"Jüyak, bana ne derler biliyor musun? Kudretli Ayı. Benim kudretimin nereden geldiğini merak ediyorsun değil mi? Sizlerden geliyor Jüyak. Halkımın gücüyle kudretleniyorum ben. Buradan çıkalım, hastahanede yanına uğrayacağım bir sürü yemekle. Beraber yemek yiyeceğiz, güleceğiz. Sakın gözlerini kapatma Jüyak. Benim Tuplo olduğumu biliyor muydun? Jechi'de bizim bir köy var. Küçük bir köy, orada yaşarız az bir kesimle. Orada hep deriz birbirimize, kan bağımız olmasa da ruh bağımız vardır bizim. Aileyiz hepimiz. İki tane kardeşim var hatta, ama dediğim gibi kan bağı yok aramızda. Onları eğitirim sürekli, vakit geçiririz beraber. Detgo Dede var bide. Çok huysuz bir adam. Tanıştırmamı ister misin seni onunla? İstersin bence. Bağırır durur ama, üstüne alınmazsın. Biz alıştık gerçi, ilk kez gören biri alışamayabilir. Iyur Nine var bide, hep annem gibi olmuştur. Böyle biz gideriz yanına mesela, yaşın kaç senin nene deriz. YİRMİ YAŞINDAYIM BEN YİRMİ! Der bir anda. Bak aramızda kalsın, Iyur Nene 66 yaşındaymış aslında. Bildiğimizi söylemiyoruz hiçbirimiz tabii. Eli de çok iyidir bu arada, süper yemek yapar. Yer miyiz bir gün beraber? Yeriz yeriz. Ben seni evimde misafir ederim. Ama tek bir şartla, gözlerini kapatmayacaksın Jüyak. Aslan gibi adamsın koçum benim. Bak kardeşlerimi de diyim sana. Ae var, Ae benim eskiden çok aşık olduğum kızın kız kardeşi. Benim saçlarım kısayken, o da kısa kestiriyordu. Hayatında en sevdiği şey benim şapkamı çalmak heralde. Şapkamı almak için her şeyi yapar. Birde Ag var. Ag var ya, çok ateşli bir çocuk. Enerjisi hiç bitmiyor adamın. Durmadan durmadan hareket edebiliyor. Kum torbasının karşısına bir geçiyor, bir daha durmak bilmiyor..."

Mabi, gözyaşları iki yanağını da hafif hafif ıslatmaya başlarken, Jüyak'ın bilinci kapanmaması için durmadan konuşmaya devam ediyordu. Sağlık ekipleri gelene kadar da hayatında geçen her şeyi anlatmaya kararlıydı. Yediği yemekleri anlatacaktı, lisede nasıl biri olduğunu, annesini anlatacaktı. Bu adamı kurtarmacak için elinden ne geliyorsa yapacaktı Kudretli Ayı...
► Show Spoiler
Image
GERIR BIREJ
Image
Image
image

Re: [Ana Kurgu] Gün Geliyor

#10
Ae: Yanındaki genç memur emrini onaylayıp hızlıca sağlık ekiplerini çağırmak için uzaklaşıyor. Hata yapan memura doğru ilerliyor ve belinden çıkardığın kelepçeyi adama takıyorsun. Bunun üstüne adam, yüzüne tükürüyor ve "Qardakhlara götünü siktirmeye bu kadar hevesli olduğunu bilmiyordum!" dediği anda iş çığırından çıkıyor. Etraftaki Qardakhlılar bir anda adamın üstüne çullanıyorlar ve ağır bir meydan dayağı gerçekleşiyor. Adamı kelepçelesen de kalabalık yüzünden geri çekilmek zorunda kalıyorsun ve insanların adama saldırmasını izliyorsun. O sırada destek ekipler geliyor ve kalabalığı ayırma çabasıyla adama doğru ilerliyorlar. İçlerinden biri eliyle sana işaret edip "Gel, şuradan girip adamı alalım!" diyor. Bakıyorsun ve adamın kelepçelediğin ellerini görebiliyorsun. Aradan adama ulaşmaya çalışıyorsun ve bir süre sonra başarıyorsun.

Mabi: Yerde yatan Qardakhlı adamın eşi söylediğin sözleri dinlerken gözyaşlarına boğuluyor ve söylediğin her şeyi adım adım yapıyor. Çok geçmeden bir ambulans bulunduğunuz yere yanaşıyor ve adamı alıyor. Ambulansa adamın karısı da biniyor ve sana dönüp "Siz de gelmek ister misiniz? Yardımınız için çok teşekkür ederim. Gelemezseniz de lütfen bana telefon numaranızı verin. Sizinle görüşmek isteyecektir." diyor.

Birkaç saat geçiyor ve halk yavaş yavaş evlere dağılıyor gibi görünüyor. Bir saattir hiçbir topluluk ve protesto görülmüyor. Haber kanallarından gelen muhabirler ve kameramanlar ise şirket binalarına geri dönüyorlar. Komutan, tüm ekipleri bir araya topluyor ve konuşmaya başlıyor. "Yakında dağılacağız, yarın yine aynı saatte aynı yerdeyiz. Herkes elinden geleni yaptı ancak bazıları kontrolden çıktı. Bu siyasi alana nasıl yansıyacak göreceğiz ancak pozitif bir sonuç beklemeyin. Dağılabilirsiniz."
Off Topic
Mabi, hastaneye gitmeyi kabul etme durumunda bunu belirtirsen bir sonraki tur orada geçireceğin şekilde ayarlanacak. Gitmeme kararı alırsan Ae ile aynı yerde olacaksın ve serbest kalmış, günü bitirmiş sayılacaksınız. Evlere dağılana kadar neler olduğuna dair RP turları yazabilirsiniz.
Locked

Return to “Gide Meydanı”

cron