Taşakhalla... Sadece gerçek erkeklerin girebileceği ve gerçekten erkek olanların çıkabileceği bir yer. Burası... Burası çok kafa karıştırıcı. İradesi demirden olan, sikiyle düşünmeyen adamlar buradan sağ çıkabilir. Onun dışında sağ çıkmanın hiçbir yolu yok. Ben, kendi kaderimi kendim çizdim. Ben, Taşakhalla'dan sağ çıkmayı başardım. Silindirin, yani Taşakodin'in dediğini yaptım ve onu yatağına bıraktım. Her ne kadar Frip'i çok arzulasam da bunun doğru bir karar olduğunu biliyorum ve hiç bir pişmanlık duymadım. Gerçek bir erkeğin böyle yapacağını biliyorum. Bu yüzden gururla koltuğa doğru yürüdüm. Kaslarım kadar büyük bir gurur vardı üzerimde. Ama büyük bir sıkıntı vardı, benim gibi kocaman, kaslı ve seksi bir erkek bu koltuğa nasıl sığacaktı?

Biliyorum, bu Gedhilfe normal insan boyutlarında koltuk üretiyor. Ama neden kimse beni düşünmüyor? Benim gibi iri, kocaman bir erkeği neden kimse düşünmez? Bana göre de bir koltuk yapmaları gerekmez miydi? Neyse ki çok rahat etmesem de uyumayı başardım. Uyku düzeni çok önemli çünkü her erkek büyümek ister. Büyüme hormonları da kesinlikle uyumayla alakalı. Bir gün vücut geliştirme kitabı yazmak istiyorum aslında. Neler nasıl yapılmalı herkese gösterebilirim. Tam da bunları hayal ederken uykuya daldım işte. Pek rahat uyuyamadım ama dediğim gibi, en azından uyumayı başardım. Ama rahat bir uyku çok daha önemli. O yüzden kitabımda ilk sayfaya bunu yazacağım, uyumak çok önemli diye.

Sabah 6 gibi uyandığımda her sabah yaptığım günlük rutinime başladım. 100 Şınav ve 100 Mekik. Bu, hem güne iradeli bir şekilde başlamanızı sağlıyor hem de kaslarınızı diri tutabiliyorsunuz. Özellikle benim ki gibi iri karın kaslarına sahipseniz çok güzel oluyor. Sporum bitince, havayı yumruklamaya başladım. Tekniklerimi geliştirmek için sürekli yumruk, diz attım havaya. İki saatimi bildiğiniz antrenman yaparak geçirdim, ardından zaten Frip'te uyandı. Ah benim kızıl sevgilim, benim için ne kadar endişelendiğini yüz ifadesinden anlayabildim. "Seninle yatakta yatarsam senden yararlandığımı sanarsın diye düşündüm. O yüzden sen alkollüyken koltukta yatmayı tercih ettim, belki alkollü değilken bu teklifi kabul edebilirim." Dedim gülümseyerek. Aslında onu uyandırmak da istemiyordum. Neyse, bundan sonraki günlerde en azından onunla yatma şansı yakalayabilirim. Ama benim gibi iri bir adamla aynı yatağa sığacak mı bilmiyorum.

Bana değişik bir kahvaltı hazırlamıştı. "Aslında var ya bizim orada ben bildiğin akşam yemeklerini sabah tüketiyorum, bir de çok yiyorum ben. Bu kasları beslemek çok kolay değil yani. Ama böyle bir kahvaltı, bu muhteşem. Ben sabah mantı falan yiyordum. Kadınlar erkeğe medeniyet katar derlerdi inanmazdım, öyleymiş." Bir ayı gibi kahkaha attıktan sonra yemeğe yumuldum. Yemek yemeyi biliyorsunuz ki çok seviyorum. "Hmm, Pong'la görüşmek istiyordum evet. Ya bir şey sorucam, her gün niye şatoya gidiyorsunuz? Yani ne görüşüyorsunuz? Hep dünkü gibi sıkıcı şeyler mi bunlar?" Diye sordum merakla. Evleneceğim kadının nelerle uğraştığını bilmeliyim sonuçta. Cevabımı aldıktan sonra bana hazırlanmamı söyledi, ben de hazırlanmaya çıktım ama tahmin edin ne yok? Evet, kıyafetim yok.

Sizce neden kıyafetim yok? Ben sevdiğim kadının peşinden bir bankta uyanarak geldiğim için olabilir mi? Ulan Kudretli Ayı, insan harbiden biraz düşünür. Keşke Ae olsaydı. O bana derdi ki git bir şeyler al. Neyse ki Frip bir tişört ve pantolonla geldiğinde tüm durumu kurtardı. Babasının olduğunu söyledi. "Baban da iriydi demek ha? İlk kez başkasının kıyafetini giyeceğim genelde bana hiç olmuyorlar." Dedim gülerek. Duşumu aldıktan sonra aldığım ödünç kıyafetleri giydim, Frip baban çok şanslı, onun kıyafetleriyle iyilik yapacağım bugün. Yani kısmen o da iyilik yapmış olacak çünkü bunu çıplak yapmama engel oldu.

Şatoya yürüdük, Frip'le vedalaştıktan sonra hızlıca Pong'un yanına gittim. Onu sesinden tanıdım, o da bana kendini tanıttıktan sonra muhabbete girmek istedim ancak onun başını belaya sokmamalıydım. Bu yüzden tek olmalıydık. "Gel, ikimiz baş başa kimsenin bizi duymayacağı şekilde konuşalım." Dedim kenara çekerek. "Benim adım Mabi Chüimimuta. Kudretli Ayı'da derler. Dün seni duydum Pong, patlayıcı muhabbeti varmış. Ancak birilerine söylersen tatsızlık çıkacağını da biliyorum. Şanslısın, ben Djurat Polis Memuruyum ve kimseye hesap vermek zorunda değilim. Hesap verecek olsam bile adını vermeyeceğim. Bana konuyu anlat, içinin rahat etmesi için her şeyi yapacağım. Senden maddi bir isteğim yok, ancak manevi bir isteğim olabilir. Bu muhabbeti çözebilirsem bakarız duruma. Şimdi bana tüm detayları ver, ben de işe koyulayım." Dedim samimi bir şekilde.

Pong ile konuşmaya başlamadan aklına sabah Frip'e sorduğun sorunun cevabı geliyor. "Başka ülkelerden gelen siyasetçiler, bizim ülkemizdeki yerel başkanlar, soylu ailelerin fertleri, bazen direkt kralın kendisi falan. Dünkü gibi sıkıcı şeyler Mabi'cim, evet. Ben de sıkılıyorum emin ol ama yapacak bir şey yok. Giriyoruz ne yazık ki." Frip'i o sıkıcı ortamdan kurtarmak istesen de önünde Pong olduğu için onu bir köşeye çekiyor ve konuşmaya başlıyorsun. Pong sorduğun soruları dikkatle dinliyor ve cevabını veriyor. "Şimdi efendim, bir polis memuru ile konuşmak gerçekten çok yararlı olacaktır böyle bir durum için öncelikle. Bir yıl önce bu şatoda düzenlenen bir baloda bir araç patlatılmıştı. Suçlu hala tespit edilemedi ve dava bir yıl geçtiği için kapandı. Geçenlerde kraliyet polisleri konuşurken duydum, tekrardan böyle bir saldırı planlandığı ancak henüz herhangi bir patlayıcı madde saptanmadığı söylendi. Ama efendim, böyle bir sorun varsa tüm personeli bilgilendirmek gerekir! Bizim canımız yok mu yahu? Kim ilgilenecek bununla? İşte öyle efendim. Ama konuyla ilgili daha detaylı bilgi almak isterseniz kraliyet polisleri kralın katında kalır. Elbette kendileriyle görüşmek için önce kraldan izin almalısınız. Ancak Kral Ozæf böyle bir konuyla uğraşmanıza izin verir mi, orasını ne yazık ki bilemeyeceğim. İlgilenmeniz bile tebessüm ettiriyor efendim." O sırada birisi Pong'a sesleniyor ve araba kullanması gerektiğini söylüyor. "Efendim, kralımız şatodan çıkmadı bildiğim kadarıyla. Yine de kendisiyle görüşmeyi denemek isterseniz buyurunuz. Sağlıcakla kalın lütfen, saygılarımla." diyor ve seninle vedalaşıp yanından ayrılıyor.

Önünde şato duruyor, kapısı ise açık. İstediğin gibi girebilir ve kral ile görüşmeyi deneyebilirsin. Aynı zamanda otoparka birbirinden farklı onlarca araba var, belki bir ipucu bulursun. Ama ne yapacağın sana kalmış Kudretli Ayı. Ne yapacaksın Kudretli Ayı? Sezgilerin sana doğru yolu gösterecek mi? Sezgilerine güvenmeli misin? Ayı gerçekten de kudretli mi?

Pong'u dikkatle dinlemeye başladım ilk kelimesinden itibaren. Burada biliyorsunuz herhangi bir görev içerisinde değilim resmi olarak, ancak gerçek bir görevmiş gibi ciddiyetimi takındım. Elimizde olan şeyler tamamen Pong'un bahsettiği şeyler olacak şimdilik. Danışabileceğim birisi yok. Frip yanımda olsaydı belki kimseye yetiştirmeden halledebilirdik. Bir yıl önce bu şatoda bir araç patlatılmış. Suçlu tespit edilememiş ve dava kapanmış. Kraliyet polislerinden duyduğuna göre tekrardan böyle bir plan yapılıyor ancak herhangi bir madde ele geçirilmemiş. Pong'un sinirlendiği konu ise onların uyarılmaması. Aslında doğru düşünüyor, herhangi bir plan yapıldığı düşünülüyorsa herkesin dikkatli olması için uyarılmalıydı. Ancak Ae'den öğrendiğim bir şey varsa, kimseye güvenmemek gerek. Ae güvenmedi, resmin dışına bakmayı bildi ve işin içinde polislerin bile olduğunu çözdü. Ben de öyle davranmalıyım, resmin dışına bakmalıyım.

"Pong, gerek yok. Kraldan izin almayacağım şimdilik. Tek başıma hareket edeceğim, bunu bir sen bir ben biliyoruz. Seninle ben artık bir ekibiz, bana bulabildiğin tüm bilgileri getir, ben de her şeyi halletmek için uğraşacağım."

Pong'a seslendiklerini duyduğum gibi hızlıca cümleye daldım. "Unutma, Mabi Chüimimuta. Frip'in evinde kalıyorum, bana istediğin an ulaş. Bu konuyu konuşacağımız zaman şifremiz "Pizzalar çükleri kaplar, erkekler taşak koklar.". Unutma bunu." Dedim. Pong gittikten sonra ise ellerimi cebime attım sakince. Kralla konuşmayacağım, direkt olarak işe koyulacağım. Önceliğim elimden geldiğince fazla ipucu bulmak, yoksa ben Pong'tan bile daha düşük bir kişiyim şimdilik. Onu dinlemeyeceklerse beni hiç dinlemezler. Otoparka inip her aracın altına, sağına, soluna bakmak istiyorum. Bulabileceğim her ipucu benim için çok önemli. Patlayıcı madde varsa bile bunlar arabanın altında olmalı sanırım. En iyi şekilde oradan hasar verilebilir diye düşünüyorum. Yine de ben sağına soluna bakmayı da ihmal etmeyeceğim, bulabileceğim veya ipucu olarak düşünebileceğim her şey benim için çok önemli.

Teker teker arabaların altına ve etrafına bakmaya başlıyorsun. İçlerinden fıstık yeşili olan bir arabanın altında bir not kağıdı buluyorsun. Not kağıdının üstünde "O1" yazıyor. Arabaya odaklanıyor ve içini görmeye çalışıyorsun ancak camları kaplatılmış olduğu için içi gözükmüyor. Arabanın bulunduğu sıraya baktığın zaman her bir arabada küçük bir Gedhilfe bayrağı çıkartması olduğunu görüyorsun. Çok geçmeden bu sıranın başında "Devlet Arabaları" tabelası olduğunu fark ediyorsun. Fıstık yeşili arabanın üstünde ise bir çıkartma bulunmuyor.

Arabaların bulunduğu yerin hemen arkasında çalılar bulunuyor. Düzgün kesilmiş çalıları teker teker incelemeye başlıyorsun. Her bir çalıyı dikkatle inceliyorsun ancak herhangi bir şey bulamıyorsun. Fıstık yeşili arabanın arkasındaki çalıya tekrar bakıyorsun ve boş olmasına rağmen diğer çalılardan bir fark tespit ediyorsun. Dikkatle baktığında toprağın eşelendiğini fark ediyorsun.

Etrafta gezen insanlara biraz kulak misafirliği yapıyorsun. Temizlikçi olduğunu tahmin ettiğin yaşlı bir teyze etrafta gezen şoförlerden birini durduruyor ve "Yavrum bu arabaları kontrol işini hallettiniz mi?" diye soruyor. Şoför adam teyzenin elini öpüyor ve "Teyzem sen olmasan unutacağız, cansın." diyor ve arabaların yanına geliyor. Seni görüyor, selam veriyor ve teker teker arabaları kontrol ediyor. Elbette not kağıdını aldığın için göremiyor. Herhangi bir problem olmadığını görünce tekrar yerine dönüyor.

Sorgulayabileceğin insanlar var mı diye etrafına bakınıyorsun. Yaşlı teyze ve şoför sorgu için iyi adaylar gibi. Aynı zamanda bugüne kadar sürekli Kral Deith'in yanında dolandığını gördüğün bir devlet adamı binadan çıkıyor gibi görünüyor.

Şimdi ne yapacaksın?

Fıstık yeşili arabada bir not var. O1. Arabanın bulunduğu sırada her bir arabada Gedhilfe bayrağının çıkartması var. Ancak bu arabada yok. Bu sıradaki her bir araba Devlet Arabası olmalı tabeladan anlaşılana göre, ancak notu bulduğum araçta çıkartma yok. Patlatılacak bir araba olabilir mi? Devlet arabaları daha fazla taramadan geçtiği için, kurban bir araba seçmiş olabilirler. Yeterince yakında patlatılırsa diğer araçlara da hasar verebilir diye düşünüyorum. İçini göremiyorum, ancak düşünmeye değer. Eğer yeteri kadar kanıt bulamazsam bu arabanın camını kıracağım.

Arabada bulduğum notun ardından çalıları incelemeye başladım. Ne kadar dikkatli incelesem dahi bir şey bulamadım. Ancak, fıstık yeşili olan arabanın arkasındaki çalının toprağı eşelenmiş. Diğer topraklarda böyle bir şey bulunmuyor. Buraya ya bir şey gömülmüş, ya da gömüldükten sonra alınmış ve üstü kapatılmış. Bu esnada etraftaki insanlara kulak misafiri oldum. Temizlikçi olduğunu düşündüğüm teyze şoförlerden birini durdurup arabaların kontrolünü sordu. Şoför ise anlayışla karşılayarak arabaları kontrol etmeye başladı ancak notu bulamadı. Teyze ile şoförü soru yağmuruna tutarak istediğim bilgilere ulaşabilirim. Tabi, Pong'la birlikte gizli bir görevde olduğum için istihbarat sağlamam gerek sadece. En azından Pong'la birlikte olduğum kesinlikle anlaşılmamalı.

Öncelikle şoföre gitmem gerek. Fıstık yeşili arabanın sahibini sormam lazım. Ona soracağım soruları yolda giderken kafamda kesinleştirdim. "Fıstık yeşili araba kimin, neden devlet arabaları tabelasının orada bulunuyor?" Sorularımın cevabını aldıktan sonra toprağı eşelemeye gideceğim. Kayda değer bir şeyler bulabilecek miyim görmem gerek. Eğer bulamazsam, Mabi Mabi Muştalarımdan birini takıp arabanın camını kıracak ve içini inceleyeceğim.

Şoförün yanına gidiyor ve sorularını soruyorsun. Şoför ilk sorunu cevaplıyor. "Fıstık yeşili arabaaaa... Bizim bir milletvekili vardı yeni gelen. Geçen hafta arabayı park etti gitti galiba. Anahtarını da vermedi, geri geleceğim dedi. O kadar biliyorum valla." İkinci sorunu duyunca gülüyor ve "Devlet adamı çünkü. Yani öyle galiba." diyor. Adamdan pek bir şey çıkmayacağını anlayınca toprağı eşelemeye yöneliyorsun. Arabaya geri dönüyor ve arkasına geçip toprağı eşelemeye başlıyorsun. Gömülen şeyin geri alınmış olacağı tahminin doğru olacak ki toprakta herhangi bir şey bulamıyorsun. Böylelikle tekrar arabanın yanına geçiyor ve Mabi Mabi Muştalarından birini eline takıyorsun. Arabanın camını tam kıracakken birinin "Hop!" diye bağırışını duyuyorsun. Ses güvenlik kapısının oradan geldiği için hemen sola dönüyorsun ve bir güvenlik ile karşı karşıya olduğunu fark ediyorsun. Üniformalı güvenlik adam "Kardeşim sen ne yaptığını sanıyorsun burada? Bunu bırak sen iki saattir niye insanları rahatsız ediyorsun? Bir sıkıntı varsa neden benimle konuşmuyorsun? Boşuna mı duruyor güvenlik kulübesi?" diyerek seni azarlıyor. Şimdi ne yapacaksın Kudretli Ayı? Yoksa Başı Belada Ayı mı desem?

Elime geçen yeni bilgileri tartmam gerek. Yeni bir milletvekili gelmiş, geçen hafta arabayı park etmiş. Anahtarı vermemiş ve geri geleceğim demiş. İlginç. İkinci soruma karşılık ise devlet adamı diyerek karşılık verdi. Ben bundan pek emin değilim açıkçası. Adamdan çok bir şey öğrenemediğimi düşünüyordum ancak bence yeterli seviyede bilgi edindim. Bu arabayla ilgili bir sıkıntı var ve çözmem gerekiyor. Geri dönüp eşelenmiş toprağı kazmaya başladım ancak hiçbir şey bulamadım. Tahmin ettiğim gibi, bir şey buradan alınmış olmalı. Tam Mabi Mabi muştamı takmışken, camı kırmaya hazırlanmışken birinin bağırdığını duydum. Kafamı döndürdüğümde güvenliğin bana doğru baktığını gördüm. Bir anda beni azarlamaya başlayınca işlerin boyutu değişti tabi.

Ben burada senin için uğraşıyorum, halkın için uğraşıyorum, sen ne yapıyorsun? Beni azarlıyorsun. Neyse ki şimdi çok özel bir gücümü kullanacağım. Normalde yapmayı sevmiyorum ama bunu yapacağım. Güvenlik beni azarlarken ona doğru yürüdüm sinirli bir surat ifadesiyle. Güvenliğe yaklaştığımda konuşmaya başladım.

“Bak, çok gizli bir görevdeyim. Hatta o kadar gizli ki, çoğu kişi bilmiyor. Bunu bilen bir kişi var sadece. Onun adı ne biliyor musun? Frip Ozæf. Şimdi, onunla konuşmanı mı bekleyeyim, yoksa hayat meselesi olan görevime devam mı edeyim? Hatta görevime el koydurmaktan…”

Bu sırada Djurat Polis Rozetimi çıkarttım. En azından bir şeyler göstermek iyi olacaktır. Ne olduğunu anlaması açısından. Ben genelde böyle zorba hareketleri hiç sevmem ama burada yapmam gerekiyor. Üstelik Frip’e sorarsa arkamı kollayacaktır ama amacım onu şikayet etmek değil. Hatta bu sözlerime iyice inanırsa ondan yardım bile alabilirim. Şimdi sorularımı sorma zamanı.

“Madem artık dahil oldun, beni iyi dinle. Şu fıstık yeşili araba hakkında ne biliyorsan bana söylemen gerek. Anahtarının olmadığını biliyorum, zaten o yüzden camını kırmak için girişecektim. Bir komplo arabası olduğunu düşünüyorum. Yani o arabayı iyice ve gizlice incelemem gerek. Bunu sana belirtiyorum çünkü benden daha resmi bir yardım almamı isteyebilirsin, ancak bu yanlış. Hatta büyük bir hata olur. Böyle bir şey duyulursa ne olur biliyor musun? Daha bilinmez bir komplo düzenlenebilir. Bu yüzden, sessiz kal ve sadece sorduğum soruları yanıtla. Eğer ki bilgin yoksa da, arabayı kırarken etrafı gözetle. Başına bela açılmayacağına söz veriyorum.”

Diyerek sonlandırdım cümlelerimi. Umarım olumlu bir sonuç doğar, yoksa işler benim düşündüğümden daha zorlayıcı olabilir. Üstelik emrivaki bir işe kalkışmışken.

Adam seni şaşkın gözlerle dinliyor ve son olarak kendisine çift yönlü bir teklif sunduğunda önce etrafına bakıyor, sonra sana iyice yaklaşıyor ve boğazını temizleyip gür bir sesle "Lan sen benim ülkemde soktuğumun Djurat'ının polisi olarak ne gibi bir yetkiye sahipsin amcık?" diye bağırıyor. Hemen saraya doğru koşmaya başlıyor. Anlaşılan seni ispiyonlayacak, ama kime? Adamın koştuğunu gören şoförlerden biri dışarı çıkıyor ve "Ustam n'oldu ya?" diye soruyor. Güvenlik görevlisi ise şoföre dönüyor ve "Bu şerefsiz ülkemizde kendi çapında araştırma yapıyor lan! Götü boklu bir Djuratlı polis memurunun ülkemde araştırma yapmaya izni olabilir mi amına koyayım?" diye bağırıyor. Çok sinirlenmiş olmalı. Tam o anda şoförlerin kulübesinden bir başka adam çıkıyor. Gür sakallı ve orta yaşlı adam güvenliğe işaret ediyor ve "Hop! Abim bu adam kral tarafından bizzat görevlendirildi yahu! Ne yapıyorsun sen, hayrola?!" diye bağırıyor. Ama bu adam seni neden savunuyor ki şu an? Hatta hakkında yalan bile söyledi. Yoksa bu adam... Pong'un yakın bir arkadaşı mı? Güvenlikçi de bir anda şaşırıyor ve "E bana farklı konuştu bu adam? Şaka falan mı yapıyorsunuz oğlum? Ulvz? Fenlantro?" diye soruyor.

Tüm bunlar olurken saraydan kim çıkıyor? Gedhilfe Kralı'nın ta kendisi. Yanınıza doğru yürüyor, önce diğerlerini, sonra da seni selamlıyor ve şaka olduğunu belli eden bir ses tonuyla "Ne dönüyor bakalım burada?" diye soruyor.

Sıçış.

Adam boğazını temizleyip bana doğru yaklaştığında tam olarak planım işe yarayacak sanıyordum, ancak bir anda bu ülkede ne hakkımın olup olmadığını sorgulamaya başladı. Yetkim olmasa da onlar için gönüllü bir iş yaptığımı söylemek istemiyordum. Bunun gizli kalmasını ve işime karışmamalarını istiyordum tamamen. Bu yüzden sessiz kalmayı tercih ettim, adam saraya doğru koşmaya başlarken korkuyla karışık yutkundum. Daha ikinci günümdeyim ve burada problem çıkarıyor gibi gözükmem Frip'in kesinlikle hoşuna gitmezdi. Arkasından adım atacağım sırada şoförlerden birinin çıkmasıyla birlikte biraz rahatlar gibi oldum. En azından krala gitmeyeceğini düşünmek, beni biraz rahatlatmıştı. Şoförler onu sakinleştirebilirdi belki de.

Tabi, iş düşündüğümden çok daha farklı bir noktaya gitti. Bu güvenlik görevlisi, sanki çok kötü bir iş yapıyormuşum gibi araştırma yapıyor diyerek bahsetti. Bu durum benim boka batmama sebep olabilirdi. Hatta öyle ki, beni çok büyük bir suçla suçlayabilirlerdi. Frip'in bile aklını karıştırabilecek bir suçlama. Bu durumdan hızlıca kurtulmam gerekiyordu. Başka bir şoför çıkıp benim bizzat kral tarafından görevlendirildiğimi söyleyince tekrar rahatlamıştım. Ama bu adam neden benim için bir yalan söylemişti? Pong'un arkadaşlarından biri miydi acaba? Yoksa... Yoksa Pong gizli görevimizden hemen bahsetmiş miydi? Birde şifre koymuştuk sözde. Neyse, kızabilecek bir durumda değilim, çünkü benim götümü bu adam kurtarabilir gerçekten.

Güvenlik görevlisi sanki büyük bir adammış gibi hala durumu sorgulamaya devam ederken, beni kurtarabilecek o adam saraydan çıktı. Yanımıza yürüdü, önce diğerlerini, sonra da beni selamladı. Burada ne döndüğünü sorduğu anda benim ortaya atlama zamanım gelmişti. Krala saygımı bozmadan kenara çekmem gerektiğini gösterircesine kolumu hareketlendirdim. "Kralım, beni dinlemeniz gerekiyor." Kralla biraz uzaklaştıktan sonra önce boğazımı temizledim, sonrasında ciddi bir şekilde konuşmaya başladım.

"Kralım, şoförler endişeli. Arabalardan birinde bomba olabileceğine dair bir söylenti var. Gönüllü ve gizli olarak bunu araştırmaya başladım, şimdiye kadar birkaç bilgi buldum ancak güvenlik görevlisi görevimi yapmama engel oluyor. Otoparkta fıstık yeşili bir araba var, buraya bırakılmış ancak bir daha kimse gelmemiş ve anahtarı yok. Aynı zamanda önündeki toprak eşelenmiş, o arabaya bir şey konmuş olabilir. Ha birde..." Cebime koyduğum ve arabadan söktüğüm notu çıkardım. "Bu notu buldum. O1. Henüz ne anlama geldiğini bilmiyorum. Araba yeni gelen bir milletvekiline ait. Camını kırıp içerisinde ne olduğuna bakacaktım, ancak dediğim gibi güvenlik görevlisi bana engel oldu. Bu işi başarabileceğimi biliyorum, bu yüzden bana destek olmanızı istiyorum. Karşılığında bir şey istemediğim, sadece şoförlerinizin içinin rahat etmesini istediğim bir görev bu. Bana yardımcı olmanızı ve durumu anlayacağınızı düşünüyorum, ortalığı ayağa kaldırmadan gizli bir şekilde halledebilirim. Bu görevi sadece bir kişi biliyor ve şifremizde var. Pizzalar çükleri kaplar, erkekler taşak koklar. Şifremiz bu. Bana yardımcı olun kralım, ben de sizlere ve Gedhilfe'ye elimden gelen yardımı yapmaya devam edeyim." Diyerek sonlandırdım cümlelerimi. Kralın halimden anlayacağını biliyorum. Elimden geldiğince, diğerlerinin duymayacağı şekilde kısık bir ses tonuyla konuşurken, diğerlerinin gelmemesi için bir yandan gözlerimle kontrol ediyordum onları.

Kral seni dinlerken öncelikle aranızdaki şifreye kıkırdamadan duramıyor, sonra da önce güvenliğe dönüyor ve "Yerine dönebilirsin, sen sadece işini yapıyordun. Bundan sonrasını ben hallederim." diyor. Güvenlikçi sana birkaç saniye tip tip baktıktan sonra güvenlik kulübesine geri dönüyor. Şoförler de kulübeye geri döndüklerinde kral ile yalnız kalıyorsun ve kral senden notu isteyip inceliyor. Fıstık yeşili arabanın yanına gidiyor ve arabayı gözleriyle süzüyor. Ardından sana dönüyor ve "Mabi, bana her şeyi anlattığın için teşekkür ederim. Çalışanlarımızı böyle durumlarla karşılaştıklarında bana ulaşma konusunda teşvik ediyorum. Ben her zaman ofisimde olmasam bile bir sürü yardımcım var, kimlere ulaşmaları gerektiğini biliyorlar. Onlarla bu konuda konuşur ve onları teşvik edersem daha iyi olur. Senin için de sorun olmayacaksa bu işi ben devralayım. Siz de Frip ile eğlenmenize bakın. Elbette kalıp yardım etmek istersen bunu engellemem." diyor.

Konuşmanızın bitmesine yakın Frip'in binadan çıktığını gözlemliyorsun. Seni görüyor ve ellerini kaldırıp sana doğru koşuyor. Yanına geldiğinde ne yaptığınızı soruyor. Kral Deith ona dönüp "Mabi büyük bir olayın çözülmesinde yardımcı oldu. İşi de daha yeni bitmişti. Eve mi gideceksiniz?" diye soruyor. Frip sana bakıyor ve "Ay Mabi gerçekten çok yorucu bir gün oldu benim için. Hemen gidip içecek bir şeyler alalım da rahat rahat film izleyelim. Gidelim mi?" diye soruyor. Kudretli Ayı, Frip ile geçirecek çok vaktin kalmadı. Aynı zamanda kral ile vakit geçirmek de kırk yılın başında gelecek bir şans. Kudretli Ayı'nın geleceği ne olacak? Savaş mı seviş mi?