Yılbaşı partisinde öyle bir eğlenmişim, öyle bir dans etmişim ki bütün vücudum yorulmuş... Birde üstüne bankta uyanmışım. Ulan bir insan evladı da demez mi şu adamı evine götüreyim? Dememişler işte. Ama öyle güzel şeyler hatırlıyorum ki... Yarım yamalak, kızıl saçlı ama mavi bir saç teli olan bir hatun vardı... Yaklaştı bana, yakışıklı dedi. Biliyorum yakışıklıyım ama şuan tam hatırlamasam da eminim bana karşı bir elektrik aldı. Gerisini çok hatırlayamadığım için bomboş olan mideme bir şeyler atıştırmak için kalktım yerimden. Sokaktaki insanlar bana garip garip baktığı için şapkam ve gözlüğümle kendimi saklamaya çalıştım. Ulan gözlüğümün de bir sapını kırmışlar. Ya sizin ben karakterinizi... Ne istediniz gözlüğümden? Neyse bir sapı olmadan takacağım artık. Kahvaltılık bir şeyler almış bankta atıştırmaya devam ederken, kahvemi yudumlamaya başladım. Sanki bir yıldırım çarpmış gibi anıların devamı gelmeye başladı bir anda.

Kadın bana başka yere geçmeyi teklif etti... Birlikte olduk mu acaba? Hayır olmadık, o bana her şeyden bıktığını falan anlatıyordu. Polisti galiba... Yok yok, bıraktım demişti onu doğru. Üstelik kucağıma oturmuştu birde. Sanki poposunu hafif bir mıncıklamıştım... Yoksa mıncıklamadım mı? Hatırlamıyorum ki! Mabi, sen bir andavalsın. Bu kadar içtikten sonra nasıl böyle bir hatunu kaçırabilirsin? Ama kesinlikle mıncıklamış olmalıyım... Kucağıma oturan bir kadının poposunu mıncıklayacağıma eminim. Beni ayağa kaldırıp gökyüzüne baktırmıştı, yıldızlardan bahsetmişti... Güçlü olmamız gerektiğini söyledi... Bizli konuştu... Yani beni seviyor. Evet, beni seviyor ve beni bekliyor. Eminim şuan neredeyse beni bekliyor olmalı. Ancak kim olduğu hakkında hiçbir fikrim yok. Hatırlamıyorum da bir yandan, adını sormamış olmalıyım. Kafam o kadar güzeldi ki hiçbir şey yapamadım herhalde. Neyse ki tüm polisler davetliydi. Teşkilat merkezinde birilerine sormam gerek. O kadını bulacak ve onunla tanışacağım! Bakarsın, yeni bir aşka yelken açarım. Tamam usta karımı seviyorum ama ben tüm kadınları seviyorum. Bu yüzden onunla buluşacağım.

Teşkilat merkezine girdim karnımı doyurduktan sonra. "Se-lam-lar! Kudretli Ayı geldi! Partiye gelenlere bir şey soracağım ustalar!" Diye kükredim içerde. Herhalde artık herkes alışmıştır benim kükrememe. Hemen ilk cevap verene doğru koşturdum. "Ya partide bir hatun vardı, ben onla biraz yakınlaştım ama adını falan sormadım kafam çok güzeldi. Partide olanları tanıyor musun? Böyle nasıl bir şeydi biliyor musun? Kızıl saçlı, mavi saç telleri vardı. Aşık oldum ben ona, onu bulmam gerek. Partiye gelen birini tanıyor musun tarif ettiğim şekilde? Yoksa başkasına soracağım." Dedim. Öğrenmem lazım kim olduğunu. Onunla kafam güzel değilken tanışmak istiyorum.

"Kızıl saçlı mavi telli ne amına koyayım?"

Sorduğun soruya cevap arıyorsun ancak bulunduğun yerde kimsenin bilgisi yok gibi görünüyor. İçlerinden birisi ise şaka olduğunu belli eden bir ses tonuyla "Gedhilfe otobüsleri bugün kalkıyor yavrum, git başkente bulursun eminim hatunu." diyor. Bir diğer memur ise "Ya çocuğu kışkırtmasana pezevenk, gidecek şimdi koskoca başkente sokak sokak gezecek." diyor. Az önce soruna karşılık veren genç ise "Abi bir kız için de ülke değiştirecek değilsin herhalde." diyor ve gülmeye başlıyor. Gülme bir süre sonra kahkahaya dönüşüyor. Gözün kararmaya başlıyor ve kahkahayı gittikçe daha yankılı bulmaya başlıyorsun. Etraf öncelikle kızıl oluyor, sonrasında ise mavi rengine bürünüyor. Bir ritim duyuyorsun ama ritim sanki içinden değil de bulunduğun yerin her tarafında yankılanıyor gibi geliyor. Çok geçmeden kendini Gedhilfe - Æfgrenst otobüsünde buluyorsun. Devam etmeden önce biraz geçmişe gidelim ve bu otobüse nasıl geldiğini konuşalım.

Otobüsün varlığını duyduğun anda kendini dışarı atıyorsun. Hemen ardından da kendini neden dışarı attığını sorguluyorsun, çünkü otobüsün nereden kalkacağını bile bilmiyorsun. Yaptığın aptallığı düzeltmen gerektiğini biliyorsun ve heyecanla tekrar merkez binasına giriş yapıyorsun. Otobüslerin nereden kalktığını sorduğunda birkaç kez dalga geçiliyor ama sen sadece otobüsün kalktığı yerin adını net bir şekilde duyuyor ve hışımla oradan çıkıyorsun. Hızlıca otobüsün kalktığı yere kadar ilerliyorsun ve otobüsün kalkmak üzere olduğunu fark ediyorsun. Otobüs görevlisi sana gezinin detaylarını anlatmaya başlıyor ve adama bir diz darbesi çakıp otobüse biniyorsun. Adamın burnunun kanadığını görebiliyorsun. İnsanlar şaşkınlık içinde ne yaptığını anlamaya çalışıyor ve o sırada karşına başka bir görevli çıkıyor. "Beyefendi ne yapıyo-" derken adamın kafasından tutup cama yapıştırıyorsun. Adam camdan dışarı uçuyor. Yerine oturuyorsun ve otobüsün kalkmasını beklemeye başlıyorsun. Yanındaki bir kadın bebeğini kucağında tutarken "Kendinden utanmalısın." diyor ve bunu duyduğun anda kadının bebeğini alıp önceden kırdığın camdan fırlatıyorsun. Hemen ardından da kadını fırlatıyorsun. O sırada gözlerini açıyorsun ve kadınlı kısmın rüya olduğunu fark ediyorsun. Belki önceki iki adam da rüyadır. Belki değildir. Bunu bilemezsin.

Uzun bir yolculuğun ardından Gedhilfe Krallığı'na varıyorsun. Otobüsten inerken otobüs görevlisi "3 gün içinde geri dönmeniz gerektiğini unutmayın!" diye bağırıyor. Æfgrenst'in ferah sokaklarına açılıyorsun. Artık özgürsün, Kudretli Ayı.

Nasıl ya? Birine diyorum ki bak saçı böyleydi, bana diyor ki bu ne? Arkadaşım salak mısın? Bu teşkilatta gerçekten çok salak adamlar var. Bunları nasıl polis yapıyorlar yahu? Sorduğumuz soruyu da mı anlamaz bir insan? Neyse ki birisi bana onu Gedhilfe'de bulabileceğimi söyledi. Ulan doğru, ben nasıl düşünemedim bunu? Hatun kızıl saçlıydı, yani Gedhilfeli olabilir gerçekten. Yani hiç kızıl saçlı bir Djurat polis memuru görmedim. Öbürü bana kışkırtılmamam gerektiğini söyledi ama ben baştan beri kararımı vermiştim zaten. Onunla evlendiğimde bu söylediklerine pişman olacaksın, piç. Bir kız için ülke değiştirmek mi? Ben bir kız için götümü siktiririm be! Neden biliyor musunuz? Ben Mabi Mabi'yim. Aşkı için her şeyi yapan Kudretli bir Ayıyım. Gerekirse Gedhilfe'nin ayısı olmaya hazırım. Ancak o hatunu bulmam gerek. Belki, bunun sonunda bir evlilik vardır, ne dersiniz?

Adam gülmeye başlarken gözlerim kararmaya başladı. Bir anda etrafı kızıl görmeye başladım, sonra beni kalbimden vuran bir şey yaşandı. Etrafı mavi görmeye başladım! Evet, bildiğiniz kızıl ve mavi. Bu size kimi hatırlıyor, tanıdınız mı? Ben tanıyorum, yeni sevgilimi hatırlatıyor. Hayatımın aşkını, gözlerimi karartan hatunumu! Ah, aşk gerçekten bambaşka bir şey. Bu cahiller aşktan ne anlar ki? Mabi gibi kasları var mı? Yok. Anlayamazlar. Mabi gibi kasları olsaydı kesinlikle anlayabilirlerdi. Yüce aşk, kendimi bir anda Gedhilfe otobüsünde bulmama sebep oldu. Öyle bir şey ki bu aşk, bazen bir an içinde nerede olduğunuzu bilemezsiniz ve ne yaşadığınızı dahi bilemezsiniz. Bakın, bir otobüsteyim ve gerçekten burada nasıl bulunduğumu bilmiyorum. Bu, bu çok büyük bir şey. Bu benim kalbimi verdiğime bir işaret! Aşkımı kovalayacağım ve onunla evleneceğim. Gerekirse, evet gerekirse onun için Gedhilfe polisi olacağım! Ama önceliğim onu köyüme götürmek, nenemle tanıştırmak. Sağdıçımda Ae olacak. Ae, buna çok sevinecek!

Gözlerimi ovuşturdum otobüsteyken. Sahiden, ben buraya nasıl gelmiştim? Otobüsü duyduğum gibi heyecandan koştuğumu hatırlıyorum, ancak sanki otomatik olmuş gibiydi. Bedenim bağımsız hareket etmişti. Otobüsün nereden kalktığını bilmediğim için bir anda tekrardan merkeze dönmüştüm, benimle dalga geçmişler ve ardından cevap vermişlerdi. Ben tekrardan koşturmaya başlamıştım. Otobüs kalkmaya başlarken yetişmiştim ve bana geziyi anlatan adama dizi çakıp girmiştim içeri. Sanırım yüce aşkım geziyi dinlemek istememiş, bir an önce otobüsün kalkmasını istemişti. Ne yaptığımı sorgulayan görevliyi bile darp etmiştim. Öyle bir aşk, öyle bir heyecan ki! Sanki bir masal gibi, ama merak etme mavi saçlı sevdiceğim, geliyorum! Prensin geliyor, sana gelinlik giydirecek sevgilin geliyor! Senin için her şeyi göze almışım sevgilim, öyle bir aşk ki bu senin için iki kişiyi pataklamışım. Seni çok seviyorum adını bile bilmediğim, kafam güzelken tanıştığım karıcığım.

Yerime oturup otobüsü beklemeye başladığımı hatırlıyorum. Kalkması için saniyeleri sayıyordum sanki. Yanımda duran bir kadın bebeğini kucağında tutarken kendimden utanmam gerektiğini söylemişti. Hanım hanım, kendimden neden utanayım? Sen bu çocuğu aşkla yapmadın mı? Sen bu çocuğu yaparken utandın mı? Kızıl, mavi ve sarı saçlı minicik Mabi Mabi'ler için savaşıyorum şuanda! Bende utanmayacağım, sen nasıl utanmadıysan. Bende bebek istiyorum, küçük, kaslı bebekler istiyorum. Ae gibi ince olmasınlar. Yine de Ae onların vaftiz babası olacak. Umarım bebeklerimi kafasından vurmaz. Ya vurursa? Yok canım neden vursun, onlar başkan olana kadar Ae çoktan mezara girer benimle birlikte, hehe. Ya da böyle bastonlu dede olur. Dede olsa ne huysuz olur he. O zaman işte kesin benim yavrularımı kafasından vurur. Ben şimdiden bebeklerimi uyarayım, ileride Ae amcanıza çok bulaşmayın, beyninizi yerden temizletmeyin.

Neyse, hikayeme devam edeyim. Bir anda kadını fırlattığımı hatırlıyorum camdan. Ama sonra birden gözlerimi açtım. Sanırım bu bir rüyaydı, ben neden bir kadını camdan fırlatayım? Belki de diğer adamları da dövmemiştim hiç. Yoksa savaşmamış mıydım sevdiceğim için? Hiç bilmiyorum. Umarım rüyadır, çünkü zarar vermiş olmak istemiyorum hiç kimseye. Uzun bir yolculuk çektim aşkım için, ancak sonunda Gedhilfe'ye ayak basmayı başardım. Bana 3 gün içinde geri dönmemi tembih etti adam, ama sence geri dönecek miyim? Ya evlenip eşimi Djurat'a getireceğim ya da ebediyen burada kalacağım. Bu yüzden bu 3 Gün çok önemli. Sevdiceğimle bir an önce tanışmalı ve birbirimize aşkımızı itiraf etmeliyiz. Yoksa onu bir daha ne zaman görürüm bilmiyorum.

Yolda yürürken hızlıca teşkilat binasına gitmem gerektiğini biliyordum. Etrafta bir sürü kızıl kafalı adam da vardı. Ulan nasıl bulacağım şimdi harbiden? Bence teşkilattan birisi onu tanıyordur. Eskiden polis olduğunu söylemişti çünkü. Hem partiye gidip gitmediği de biliniyordur. Bu yüzden hızlıca sokaktan birisini çevirdim. "Merhabalar, ben Mabi Mabi, Mabi Chüimimuta. Djurat'tan geliyorum, buranın yabancısıyım daha önce hiç gelmemiştim. Acaba polis merkezi nerededir? Acilen gitmem gerek." Dedim. Cevabımı aldıktan sonra bacaklarımı gerdirmeye başladım teşekkür ederek. Sevdiceğim, bunu senin için yapıyorum. Sakın unutma sevgilim bunu, kalbine yaz. Pufff... Bir... İki... Üç... Kas stilimi bacaklarımda kullandığım gibi fişek gibi koşturmaya başladım. Vücudumun sınırlarını zorluyor ve koşabildiğim kadar hızlı koşmaya çalışıyordum. Bende bu bacak kasları varken, üstüne birde stil kullanınca eminim çok hızlı koşacağım. Merkeze tam gaz gideceğim!

Merkeze vardığım zaman yapmam gereken tek bir şey var. Bir polisle konuşmak. Yardım istediğimi söyledikten sonra hızlıca konuya dalacağım bana yardım edecek kişiye karşı. "Selamlar, ben Mabi Chümimuta. Djurat Polis Memuruyum. Yılbaşı partisi oldu biliyorsunuz, polisler davet edilmişti. Ben orada birisiyle tanıştım ancak ismini öğrenemedim. Kendisi kızıl saçlıydı, ancak onu ayırt edici şey mavi saç telleri vardı. Bak tam şuralarda vardı hem de. Eskiden polis olduğunu söylemişti bana. Onu bulmam gerek, acaba adı soyadı nedir? Kendisini nerede bulabilirim? Ona çok aşık oldum ve kavuşmam gerek. Yardımcı olun bana lütfen, meslektaşınıza büyük bir yararınız olacak yardım edersiniz." Diyerek heyecanla ve suratımda samimi bir gülümseme ile beklemeye başladım cevabı. Aşkım, sana geliyorum, sana ulaşmak için her şeyi yapıyorum...

Gedhilfeli bir vatandaştan en yakındaki teşkilat merkezinin adresini alıyor ve hızlıca merkeze gidiyorsun. Merkeze girdiğin anda gördüğün ilk polise sorunu yöneltiyorsun. Polis, kızı tasvir edişini izliyor ve bir anda şaşkın bir yüz ifadesine bürünüyor. "Kimden bahsettiğini biliyorum ama..." Biraz geri çekiliyor ve "Sen ajan mısın acaba?" diye soruyor. Arkasından bir polis daha geliyor ve ne olup bittiğini soruyor. Seninle konuşan polis, meslektaşına dönüyor ve sorunu açıklıyor. Yeni gelen polis ise "Frip Ozæf değil mi o ya?" diyor. Yanındaki polis "Şşşt, Ei, sus oğlum!" diyor ve arkadaşının ağzını kapatıyor. Arkadaşı ise elini ağzından itiyor ve "Ne olacak lan?" deyip sana dönüyor. "Frip Ozæf kraliyet ailesinin bir üyesi. Deith Ozæf'in yeğeni olur. Onunla ne gibi bir işin olabilir ki?"

Siz aranızda tartışırken güzeller güzeli bir kadının size doğru yaklaştığını görebiliyorsun. Yanındaki polisler kadının geldiğini gördükleri anda hazır ola geçiyorlar ve kadının önünde eğiliyorlar. Kadın ise "Konuşmalarınızı duydum, Djurat'tan buralara kadar gelmiş bir meslektaşımızı böyle sorguya çekerek mi karşılıyorsunuz?" diyerek polisleri azarlıyor ve sana doğru elini uzatıyor. "Ben Kongk Epthad. Gedhilfe Polis Teşkilatı başkanıyım. Ülkemize hoş geldin. Oturup birlikte çay içmeyi çok isterim." Seni teşkilat binasının dışına davet ediyor ve birlikte binanın hemen yanında olan bir kafeye giriyorsunuz. Kafeye girdiğiniz anda herkesin ayağa kalktığını görüyorsun. Kongk ise herkesle tek tek el sıkışıyor ve hallerini hatırlarını soruyor. Oturmak için bir yer seçiyor ve sen de onun karşısına oturuyorsun. Kongk, bir garson çağırıp iki kızıl çay ve bir frambuazlı çörek siparişi veriyor. Gözlerini sana doğrultuyor ve "Lütfen önündeki menüden istediğin tatlıyı veya yemeği seç, elbette ben ısmarlıyorum." diyor. Önündeki menüde neler olduğuna bakıyorsun.

Kavuşmama çok az kalmıştı ki... Yani hep bir sorun çıkıyor ya. Aslında bir sorun değil de, ulaşmamı zorlaştıracak bir engel çıktı. Benim aşkım, benim kadınım kraliyet ailesindenmiş. Yoksa... Yoksa ben prens mi olacağım? O da benim güzel prensesim mi olacak? Ae buna eminim çok şaşıracaktır. Beni bir prens olarak gördüğünde. Sanırım adımı değiştirmem gerekecek. Adım Romeo olmalı. Bir bahçeye atlamalıyım, kadınıma seslenmeliyim oradan.

"Konuşuyor. Ey parlamak melek, konuş yine!
Sen göz kamaştıran bir parlaklık veriyorsun geceye;
Cennetin kanatlı ulağısın başımın üstünde,
Tıpkı ölümlülerin hayretle açılan gözlerine göründüğün gibi.
Tembel bulutlara binip uçarken o havanın kucağında,
Onu seyreden insanlar gibi hayranlıkla,
Öyle bakıyorum ben sana."

Ama şimdi düşünüyorum. Ae'de benimle Gedhilfe polisi olur mu acaba? Olmaz ya, o adam çok fena seviyor aslında Djurat'ı. Yine de polislik yapmak isterse ona belki bir torpil yaptırabilirim. Ne de olsa prens olacağım ben, koskoca kraliyet ailesine gireceğim. Gedhilfeliler çok şaşıracaktır, kızıl kafalı adamların yanında sarışın, bunların aksine gerçek erkek gibi duran bir prens. Gedhilfe'ye renk getireceğime eminim. Polis, kimden bahsettiğimi bildiğini söyledi ama ajan olup olmadığımı sorguladı. Bunu duyduğum anda öyle bir kahkaha attım ki eminim tüm teşkilat inlemiştir.

"Ya manyak adam, ajan olsam gelip bu şekilde sorar mıyım? Bütün dürüstlüğüm ve cesaretimle Djurat'tan geldim buraya."

Hahaha, manyamış bunlar harbiden. Gerçi doğru, kraliyet ailesinden önemli bir kişi olunca bu şekilde üstüne düşüyor olmalılar. Onları da suçlayamam ki. Ama bu adamın dışında yanımıza gelen diğer adam o adı bağışladı bana. Duymaktan kulaklarımın zevke eriştiği o isim, Frip Ozæf. Demek sevdiceğimin adı Frip'miş. Ajan olduğumu düşünen adam susmasını söyleyince dayanamayıp yine bir kahkaha patlattım. Deith Ozæf'in yiğeniymiş. Yani Deith'ten istemem gerekiyor onu. Umarım Detgo Dede buraya gelebilir çünkü onu isteyecek kişi o. Başka kime istetebilirim ki? Ae'de sağdıçım olacak. Sanırım Ae'ye söylemem lazım, ama hoş karşılanır mı bilmiyorum. Adamı partiye bile sokmuyorlardı lan. Gerçi prensin yakın arkadaşı, tabii ki hoş karşılanacak. Ama beni kafamdan vurmaz değil mi? Ya Ae, sürekli bir hareket ederken kafamdan vurup vurmayacağını düşünüyorum. Niye yaptın ki bunu?

"Ya arkadaşım ajan değilim ben, aşık olmuş bir adamım. Mabi de bana, Romeo de, Aşık adam de, ama ajan deme! Ajan olsam buraya mı gelirim lan salak herif, iki dakikada hapse atarsınız."

Tam konuşmama ve ikna etme çabalarıma devam edecektim ki güzeller güzeli bir kadın yaklaştı bize doğru. Kadın yaklaştıkça herkes hazır ola geçtiği için önemli bir kişi olduğunu anladım ve bende hızlıca hazır ola geçtim. Sonuçta saygılı bir prens olduğumu göstermem lazım değil mi? Kesinlikle evet. Kadın beni birazcık savundu, sonrasında elini uzattı. Elini saygılı bir şekilde sıktım, "Benim adım Mabi Romeo Chüimimuta. Mabi Mabi veya Kudretli Ayı'da derler. Tanıştığıma çok memnun oldum. Arkadaşları azarlamanıza gerek yok, görevlerini yapıyorlar." diyerek gülümsedim samimice. Prens dediğin, ilerideki arkadaşlarını korumalı. Hem de şimdiden. Benimle çay içmek istediği için binanın yanındaki kafeye geçtik ve herkesle selamlaşmaya başladı. Sanırım oldukça ünlü bir kadın. Gerçi Teşkilat Başkanıymış, normal. Kadın kendi siparişini verdikten sonra sıra bana geldi. Aslında çok yerim ama bu güzel kadına büyük bir hesap kitlemek istemiyorum.

"Daha önce buraya hiç gelmedim ama arkadaşım normalde bana et getiriyor buradan. Çok güzel bir yemek. Neydi adı... Düşüneyim... Kızılağaç Soslu Biftek! Hehe, ben bir Nanzpok alayım. Nasıl söylenir bilmiyorum umarım düzgün telaffuz etmişimdir."

Siparişimi verdikten sonra derin bir nefes aldım, ardından ellerimi önümde birleştirip konuşmaya başladım.

"Size dürüst olacağım. Arkadaşlar beni ajan sandı ama değilim. Ben yılbaşı partisinde kafayı bulmuştum. Eğlenmeyi çok severim, bu yüzden çok içmiştim. Orada Frip hanım ile yakınlaştık. Bende onu çok sevdiğimi fark ettim ama adını bile sormamıştım kafam çok güzeldi. Şimdi onunla düzgün bir şekilde tanışmak istiyorum ve bir şeyler ilerler mi görmek istiyorum. Bu yüzden kendisini arıyorum..."

Ellerimi kadına doğru uzattım konuşmanın burasında.

"İsterseniz beni kelepçeleyebilirsiniz. Kelepçeleyerek götürebilirsiniz yanına. Güvenmezseniz anlarım, her yerime kelepçe vurabilirsiniz ama aşkıma asla. Sadece konuşmak istiyorum. Bizi tanıştırırsanız, düğünümüzde en ön sıralarda yer alırsınız hem. Ancak muhtemelen kraliyetin de sıkıntı olacağını, Deith Beyin sorun çıkaracağını söyleyebilirsiniz. Ama size şu şekilde cevap vermek istiyorum, kraliyet diliyle.

Aşkın hafif kanatlarıyla aştım bu duvarları,
Durduramaz sevgiyi çünkü taştan sınırlar;
Hem aşkın isteyip de başaramadığı ne var!
Engel olamaz bana bu yüzden akrabalar!"

Kadına samimi bir şekilde gülümsedim dörtlüğüm bittiğinde. Beni anlayacağını düşünüyorum. Umarım beni aşkımla tanıştırma şerefine nail olur. Lütfen Kongk, lütfen...

Kongk konuşmalarını şaşkın bir yüz ifadesiyle dinliyor ve o sırada Nanzpok'un geliyor. Nanzpok'una yumulmaya başladığın anda Kongk konuşmaya başlıyor. "Ben... Bu konuda ne yapabilirim bilmiyorum ama kral veya kralın herhangi bir akrabasıyla görüşmek istemek suç teşkil etmiyor, merak etme. Frip'i tanıyorum, günümüzde biraz yalnız kalma taraftarı ama eğer tanıştıysanız belki seninle ilgili farklı düşüncelere sahip olabilir. Ama dediğim gibi, bu konuda muhatabın ben değilim. Aslında Hükümet Binasına o kadar uzak değilsin ama kral ile konuşmak yerine direkt yeğenini bulabilirsin. Frip nerede dersen hiçbir fikrim yok. Umarım arayışında başarılı olursun." Nanzpok'un bittikten sonra Kongk ayağa kalkıyor ve sen de kalktığında tekrar elini uzatıyor. "Tanıştığıma memnun oldum. Gedhilfe'de Pakt yasalarınca en fazla 3 gün vakit geçirebiliyorsun, umarım eğlenirsin. Başkentimizin turistik yerlerini de gezmeni öneririm. Belki Frip sana etrafı göstermeye karar verir. Şimdi göreve dönmem lazım, iyi günler dilerim." Gülümsüyor ve masaya 25 PBF bırakıp kafeden çıkıyor. Sen de çok geçmeden kafeden dışarı çıkıyor ve etrafı gözlüyorsun. Sokaktaki tabelalardan birine bakıyor ve Hükümet Binasının yönünü buluyorsun.

Hükümet Binasının önüne kadar yürümeye karar veriyorsun ve yürüyüşün sırasında bir sürü farklı dükkan ile karşılaşıyorsun. Otobüs yolculuğun sırasında okuduğun gezi rehberi kitapçığına göre şu an gezdiğin sokak Bolcheb'in en ünlü sokaklarından biri. Ünlü olma sebebi ise bir insanın bu sokağın başından sonuna kadar yürüyerek tüm ev ihtiyaçlarına, hobilerine ve sevdiği yemeklere ulaşabilecek olması. Aklına gelebilecek her şey için bir dükkan olan bu sokağın uzunluğu da az da olsa yorulmana yetiyor. Hükümet Binasına vardığında etrafında bir sürü insanın fotoğraf çekilmekte olduğunu görüyorsun. Çok yakınında fotoğraf çektirmekte olan sarışın çiftin Pakt dili aksanından Djuratlı olduklarını anlayabiliyorsun. Hükümet Binasının kapalı alanına doğru ilerliyorsun ve geçitteki iki güvenlik seni durduruyor. Soldaki güvenlik "Ne için gelmiştiniz?" diye soruyor ve sen daha cevaplayamadan binanın kapısının açıldığını görüyorsun. Binadan bugüne kadar sadece gazetelerde, fotoğraflarda ve bir kere yılbaşı yemeğinde gördüğün Deith Ozæf çıkıyor. Gedhilfe Kralı Deith Ozæf senin beklediğin kapıya doğru yürüyor ve sağdaki güvenliğe dönüp "Baylar, ben yemeğe çıkıyorum. Acil bir şey olursa haber edersiniz." diyor. Güvenlik hızlıca "Baş üstüne Kralım." diyor ve hazır ola geçiyor. Deith Ozæf gülümsüyor ve geçidi açarken kapının önünde beklediğini görüyor. "Merhabalar. Buyurun girecekseniz." diyor ve geçmen için geçiti açık tutuyor.

Kongk konuşmaya başladığında hem tatlımı yemeye devam ettim hem de bana tatlımı anlatmasını bekledim. Anladınız mı kelime oyununu? Neyse, en azından şunu öğrendim ki kralla veya akrabasıyla görüşmek suç değilmiş. Ama adamlara laps diye sorunca ajan sanmaları gayet doğal. Onlara karşı ekstra korumacı davranıyor olmalılar. Benim aşkımın, prensesimin nerede olduğunu bilmiyormuş. Ancak ben onu bulacağıma inanıyorum. Kesinlikle onu bulacağım ve krala damatlık aldıracağım. Benim çok fazla param yok, damatlığa yetmez muhtemelen. Hem kendisi kral değil mi? Güzel, janti bir şeyler çeksin bana. Düğünüme jilet gibi gideyim. Yalnız damatlığı kral alırsa gelinliği ben mi almak zorunda kalacağım? İyi de, benim ona da param yok ki. Neyse bir şekilde hallederim artık kredi falan çekerek. Yapacak bir şey yok ki.

Kongk ayağa kalktığında ben de onunla birlikte kalktım. "Ben de çok memnun oldum, ama merak etmeyin değil üç gün bir ömür burada kalacağım. Görevinizde başarılar." dedim gülümseyerek. Eğer Frip burada yaşamak istiyorsa onunla birlikte burada yaşarım. Kafeden çıktıktan sonra derin bir nefes aldım, şapkamı düzelttim. Ardından tabelalara göz gezdirmeye başladım. Şimdi ki hedefim Hükümet Binası olduğu için koşturmaya başladım. Yolda hem dans ediyor, hem de koşturmaya çalışıyordum. Neden biliyor musunuz, mutluyum çünkü. Karımla tanışacağım için çok mutluyum!

Bu sokakta yürümeye devam ederken, buranın çok ünlü bir sokak olduğunu öğrendim. Bu sokağı boydan boya geçmeye kalkarsanız, tüm ihtiyaçlarınızı karşılayacak dükkanlar bulabiliyormuşsunuz. Tabii hem dükkanlara bakarken koşmayı bıraktım, hem de o kadar uzun ki yorucu bir yolculuk oldu. Sokağın ortalarında bir yerlerde bir çiçekçi abla gördüm. O an aklıma geldi, bir gül alabilirim! Gülü ağzıma koyup diz çökersem, biliyorum Frip kesinlikle bana aşık olacaktır. Bu yüzden kıpkırmızı bir gül aldım aşkıma. Burda ki domates kafalılar gibi kıpkırmızı bir gül. Onu da elimde tutup gururlu bir şekilde yürümeye başladım. Cebime falan koyamadım çünkü koyarsam düşebilir. Bu yüzden güvenli bir şekilde elimde tutmak en iyisi.

Hükümet binasının önüne geldiğimde, güvenlik ne için geldiğimi sormuştu. Aşkım için geldim güvenlik, sevgilimle tanışmak için! Diyecektim ki içeriden birisi çıktı. Bu adam, bu adam benim babam olacak! Pardon sanırım amcam olacak. Tam bilmiyorum ama ben ona baba diyebilirim bence. Kral benim için kapıyı tutarken, başımla selam verdim ve şapkamı tersine çevirdim. "Teşekkürler kralım." diyerek içeri girdim. Şimdi içeride bir yerlerde Frip hanımı sormam gerekiyor. Burada çalışan birileri olmalı. Onlara gidip sorabilirim. Çalışan birisini bulduktan sonra yanına gideceğim hızlıca.

"Merhabalar, ben Mabi Romeo Chüimimuta. Frip hanımı görmek istiyorum ancak nerede bulacağımı bilmiyorum kendisini. Acaba bir telefon araması yapabilir miyim ona? Ya da siz yapabilir misiniz? Nerede olduğunu da söyleyebilirsiniz ancak teşkilata ilk sorduğumda beni ajan sandılar. Bu yüzden bir arama yapabilirsek telefonda görüşmek isterim kendisiyle, beni kesinlikle tanıyacaktır."

Diyeceğim gülümseyerek.

Deith Ozæf gülümsüyor ve sen içeri girdikten sonra uzaklaşıyor. Hükümet Binasına doğru yürüyorsun ve kapıdan girdiğin anda gördüğün ilk çalışana doğru ilerliyor ve Frip'e nasıl ulaşacağını soruyorsun. Çalışan ise "Ah, beyefendi telefona gerek yok. Kendisi şu an burada ancak bir toplantısı var. Yaklaşık yarım saat sürer. İsterseniz toplantısı bitene kadar sizi ağırlayalım, sonrasında kendisiyle görüşün." diyor. O sırada sizi dinleyen bir başka çalışan hemen yanına gelip seni kolundan tutuyor ve "Nereden geldiniz ülkemize beyefendi? Yoksa Frip hanıma talip falan mısınız? Tabii o işler eskidendi ama neden olmasın? Ay ne güzel olur hem kraliyet düğünü." derken seni üst kata çıkarıyor. Merdivenlerdeyken ilk konuştuğun çalışan geliyor ve bu sefer o koluna girip seni diğer çalışandan çalıyor. "Size şimdi konuk odalarımızdan birini ayarlıyorum, manzaralı, nefis. Orada takılırsınız Frip hanım gelene kadar." İnanılmaz güzellikte bir odaya giriş yapıyorsunuz. Tam da Gedhilfe kraliyet ailesinden bekleyebileceğin zenginliği yansıtan odadaki deri koltuklardan birine oturuyor ve beklemeye başlıyorsun. İlk iş olarak çayın ve atıştırmalıkların geliyor, kapın da kapatılıyor. Kendi başına kalıyorsun ve huzur ile çayını yudumluyorsun.

Yaklaşık yarım saat içerisinde kapı açılıyor ve kapıyı açan kişinin Frip olduğunu o mavi saç tellerini gördüğün anda fark ediyorsun. Frip, seni görünce şaşırıyor ve tam bir şey diyecekken arkasından gelen bir adam Frip'in yanağından öpüyor ve "Sizinle tanışmak bir zevkti hanımefendi, umarım daha rahat bir ortamda da konuşuruz." diyor. Frip ise gülümsüyor ve "Teşekkür ederim sayın Krenstodz. Sizin sayenizde çok güzel bir gün geçirdim." diyor. Adam gidince Frip bulunduğun odaya giriyor ve arkasından kapıyı kapatıyor. "Sen... Partideki çocuksun." Yanına geliyor ve elini uzatıyor. Elini sıktıktan sonra karşına oturuyor ve "Ama ne alaka ya?" diyor. Diğer adamla konuşurken kullandığı tonlamadan eser yok. "Yanlış anlama, seni görmek güzel ama nasıl buraya geldin? Djuratlı değil misin oğlum?" diye soruyor. Artık Frip ile baş başasın Kudretli Ayı. Göster gücünü.

Çalışan, Frip'in burada olduğunu söylediğinde 32 dişimle birden gülümsedim. Aslında başıma gelecekleri bilmiyordum, kalbimin bu derece kırılacağını... Başta çok güzeldi, ona sonunda ulaşabilecektim! Toplantısı bitince onunla konuşacak, tekrardan tanışacak ve evlenecektim. Gedhilfe'nin prensi olacaktım. Lanet olsun gördüklerime! Neyse, hikayenin sonundan başlamayayım. Devam ettireyim. Bir başka çalışan koluma girdikten sonra, bana nereden geldiğimi ve Frip hanıma talip olup olmadığımı sordu. Kraliyet düğününün çok güzel olacağını söylemişti. "Djurat'tan geldim beni orada Kudretli Ayı diye tanırlar. Evet, Frip hanıma aşık olduğum için geldim. Onunla bu yüzden görüşmem gerek." Üst kata çıktık beraber, ilk konuştuğum çalışan koluma girerek bana bir oda ayarladığını söyledi. Manzaralı olduğunu söyledi. Ben tam olarak bu Gedhilfe'yi anlamadım, teşkilata girince bana ajan diyorlar ancak burada Frip hanımla görüşmek istediğimde potansiyel damat muamelesi görüyorum. Ben bu işi tam anlamadım ama en çok burayı sevdim.

Çayım geldikten sonra, manzaraya bakıp Frip'i düşünmeye başladım. Kaslı çocuklarımız olabilirdi kesinlikle. Hem o da oldukça yetenekli olmalıydı, yani bizim çocuklarımız eminim çok güçlü olurdu. Yarım saat kadar hayal kurarken, kapı açıldı ve aşkım geldi diyordum ki, arkasından gelen bir adam onu yanağından öpmüştü! Belki kardeşi, kuzeni diyebilirdim ama adam onunla tanışmanın bir zevk olduğunu söylemişti. Frip ise ona çok güzel bir gün geçirdiğini söylüyordu. Gülü ağzıma koyup diz bile çökememiştim. Ama kendim çökmüştüm. Frip, beni tanımıştı ama ona cevap vermemiştim. Sinirden dişlerimi sıkıyordum. Beni kullanıp atmış mıydı? Böyle bir şey olamazdı. Ne alaka olduğunu anlamamıştı, sadece basit sorular soruyordu. Bu iş böyle olmamalıydı, başka bir erkeğe çoktan kaptırmıştım onu! Peki, Alfa bir Ayı ne yapardı? Bunu düşünmeliydim kısa sürede.

Ters duran şapkamı önüme doğru çevirdim. Kendimi ezdirecek veya ona yalvaracak halim yoktu. Usta karımda bu kadar diretmiştim çünkü onun peşinde olan birisi yoktu ama şimdi Frip'i birisine kaptırmıştım. Üstelik kalbini bana kaptırdığını sanmıştım. Oysa o beni sadece kullanmış... Bunu kaldıramam. Bu odada durmamalıyım. Elimde tuttuğum gülü Frip'in önüne bıraktım. Şapkamı gözlerimi kapatacak şekilde aşağı doğru indirdim. Hayır ağlamamalıyım... "Her şeyden bıkmış bir kadının peşinden, aşkımın gücüyle istediği şeyi yapmasına yardım ederim sanmıştım. Yıldızların güzelliğinden aldığım güçle aşkımı açacaktım sana... Ama görüyorum ki başkasına açılmış kalbin. Üzgünüm Frip, belki buraya seninle baştan tanışıp bir hayat kurmak için gelmiş olabilirim ama başka bir erkeğin seni öptüğünü gördükten sonra, peşinden koşturamam. Hoşçakal, bir gün fikrin değişirse beni Djurat'ta burabilirsin. Kudretli Ayı dersen tanırlar..." dedim ellerimi cebime koyup çıkmak için kapıya yönelirken. Hayallerim, şimdiden suya düştü... Bari iyi bir restoranda yemek yiyeyim... Biftek yerim, ağlayarak...

Frip söylediklerini duyunca kapıya doğru bakıyor ve kapıya işaret edip sen ayağa kalktığın anda "O adam evli. Amcamın çocukluk arkadaşı, ben de ilk defa tanıştım. Bizde tanıştığın insanla yanaktan öpüşmek gelenek, sizde yok mu öyle bir şey?" diyor. Hemen ardından ise ayağa kalkıp seni durduruyor ve "Dur bir dakika ya, sen buraya bunun için mi geldin? Bunun için ülke mi değiştirdin? Neden mektup yazmayı denemedin ki?" diye soruyor. Sinirli bir yüz ifadesiyle sana bakıyor ve bir anda yüz ifadesi üzgüne dönüşüyor. "Hassiktir, sanırım sana ismimi hiç söylemedim. Üzgünüm." diyor ve yere bakıyor. "Ben Frip Ozæf. Gedhilfe kralının yeğeni de diyebilirsin ama öyle tanınmak pek hoşuma gitmiyor." Kafasını kaldırıyor ve "Eee, buradan sonra ne yapacaksın peki? Bana çıkma mı teklif ediyorsun? Net bir şey söylemeden net bir cevap vermek istemiyorum ama bugün dolu bir programım var. Eğer istersen benimle birlikte gelebilirsin. Ya da burada gelmemi bekleyebilirsin." diyor. Kapıya yöneliyor ve arkasına dönüp "Bir korumaya sahip olmak iyi olurdu doğrusu." diyor. Böylelikle Frip ile gitmeye karar veriyorsun.

Frip herhangi birine haber vermeden hükümet binasından çıkıyor ve sen de peşinden geliyorsun. Hükümet binasının sağ tarafında bir sürü limuzinin dizili olduğunu fark ediyorsun ve o sırada Frip de bu limuzinlerin olduğu yere doğru ilerliyor. Sana dönüyor ve "Şoförlerden birine haber verir misin? Şuradalar." diyerek tam arkanda bulunan bir kulübeyi işaret ediyor. O kulübeye gittiğinde bir sürü smokinli elemanın oturduğunu ve çay içtiğini görüyorsun. Durumu haberdar ediyorsun ve içlerinden genç bir adam kalkıp seninle birlikte geliyor. "Merhabalar efendim. Ben Grikst. Beş yıldır kraliyet için şoför olarak çalışıyorum. Ya siz?" Genç adamla limuzine gidene kadar sohbet ediyorsunuz ve limuzine vardığınızda Frip'in önünde eğiliyor. Frip, Grikst'in omuzuna dokunuyor ve "Lütfen kalk Grikst. Bunu yapmamanı bin kere söylemiş miyimdir?" diyor. Grikst ise gülümsüyor ve "Siz ne derseniz deyin önünüzde eğilmem gerekiyor." diyor. Grikst şoför koltuğuna, Frip ve sen de arka koltuğa geçiyorsunuz. Frip, Grikst'e uzanıp "Dhærom Bulvarı'nda Thrao ile buluşup Himota heyeti ile görüşmeye gideceğiz." diyor. Grikst ise hemen arabayı çalıştırıyor ve sürmeye başlıyor. Frip, sana dönüyor ve "Bir prens ve iki önemli devlet adamı olan bir buluşmaya gidiyoruz. Eğer buluşma sürerken bulvarda gezmek istersen hiç çekinme. Emin ol çok sıkıcı bir ortam oluyor." diyor.