Söylediklerimden sonra kadın ses etmeden anladığını söyleyip uzaklaştı. Bir yandan da ben Ika’nın boğazına sarılmış bayılması için üstün çaba harcıyordum. Çok değil biraz sonra saldı kendisini. Ben de bıraktım yere düştü. Çat diye kafasını vurduğunda ben de derin bir nefes aldım sakinleşmek adına ancak yüzüm felaket bir acıyla karşılık verdi bana. Ortam sakinleşmişti, benim kendime gelmem için zaman geçmesi gerekiyordu derken yerde yatan onun bunun evladı Ika meğer rol yapıyormuş. Kafasını da vurduydu gerizekalı nasıl dayanmış acısına? Bana çelme takıp düşürdü, sonra da yine boğuşarak duvara kadar sürükledi ayağa kaldırıp. Yediğim yumrukların haddi hesabı yok. Ben de ona vuruyorum o da boğazımı sıkıyor falan derken… İçeri birileri girdi. Bundan sonrası baya bulanık. Ika’yı benden uzaklaştırdılar, ben yere doğru yığıldım ve bu kadar.

Tekrar kendime geldiğimde hastanedeydim. Mağara adamı gibi bir ses çıkardıktan sonra hemşire uyandığımı fark edip selamladı beni. Ben de karşılığında tekrar bir uğultu çıkardım. Zar zor doğrulup yatakta oturur pozisyona geldim. Elimle yüzümü kontrol ettim sargıların üstüne parmaklarımı değdirerek. Ellerim de sarılıydı. Alep’in beynini dağıttıktan sonra da böyle yaralanmıştım. Düşünmemeye çalıştım tüm beynime vuran travma sonrası stres bozukluğunu önlemek adına. İçeri giren çalışana bakmak için kafamı kaldırdığımda esmer bir adam görüp kaşlarımı çattım acıyı umursamadan. Dusha’lı mıydı bu herif? Neden onunla konuşmalıydım ki?

Beni selamladığında kafamla selam verdim ben de. Formalite olsa da neler olduğunu sordu. “Chiepükütgo bana saldırdı işte. Bunun sana neyini anlatayım? Polis nasıl geldi olay yerine? Sen bana onu söyle asıl.” dedim sinirli bir şekilde. Karşımdaki kişi bir Djuratlı olsa anlatırdım kesinlikle. “İnsanlara para verip arkamdan iş çevirdiğini falan itiraf etti. Bu ülkede yolsuzluğa izin vermeyeceğim. Yargılanacak.” Arkama yaslanıp tekrar yatar pozisyona geçtim. “İzin verirsen dinlenmek istiyorum. İyileştikten sonra teşkilata gelip raporu kendim doldururum.”

Adam çenesini kaşıyor ve cebinden bir not defteri ve kalem çıkarıp not almaya başlıyor. "Yargılanacak diyorsunuz..." diyor ve arada bir gözlerini sana çeviriyor. "Evet, tamamdır. Olay başkanımıza gitti, haberiniz olsun." diyor ve ayağa kalkıyor. "Kendisi sizinle en yakın zamanda görüşmek istediğini söyledi. Chiepükütgo ailesi de dava açacağız falan demiş de merak etmeyin, size bir şey olmaz." diyor ve sırıtıyor. "Sizin rütbenizde birine ne zaman ne oldu ki?" Kapıya yöneliyor ve "Saygısızlık ettiysem mazur görün, yanlış anlaşılmasın. Kendimi de tanıtmadım, adım Kegu Elütam. İyi günler dilerim." Bu garip ve sıkıcı konuşma adamın odadan çıkmasıyla bitiyor. Senin için ise geriye sadece dinlenmek kalıyor. Hukuki süreci sargı bezleriyle yönetecek değilsin herhalde.