Re: [Ae Libjetütcha] Qardakh Kızı

#11
Bu yaptığım dediği şey, "manitasıymış" gibi izlenim vermem olmalı. Sessiz ortamlar beni rahatsız etmez. Kızın al yanakları da öyle... Aja ayağa kalkıp konuşmaya başladığında ona bakmadan pencereye diktim gözlerimi. Ülkede Qardakh'lara yapılanlardan başladı konuşmaya. Ben, kıtada bir çok ülkeye gitmiş olsam da Djurat'ta başkentten başka yere çok gitmedim. Başkentte Qardakh bulmak da fazla kolay bir şey değil. Üstelik Bolcheb ülkenin devamına göre daha metropol bir şehir. Qardakh ayrımı diğer şehirler kadar fazla değil. Anlayacağınız, çok da birebir gördüğüm bir ırkçılık yok. Aja konuşmasında genel olarak artık barışçıl bir tutumun işe yaramadığını, şiddet ile halledilmesi gerektiğinden bahsediyordu. Dediği bazı şeylere o kadar katılmıyordum ki... Kız gelip omuzlarıma masaj yapmaya başladığında hala pencereden dışarı bakıyor, evlerinin çevresindeki durumu izliyordum. Kız masaj yaparken derin bir nefes aldım vücudumun bazı tepkiler göstermesini engellemek için. Kulağıma oldukça seksi bir şekilde Qardakh'lara zarar gelmemesini istediğini söylediğinde gözlerimi kapattım kendimi konuya odaklanmaya zorlayarak. Kız yanıma oturup tekrar planımı sorduğunda da yutkunup sakinleştirdim kendimi. Bakışlarımı pencereden ayırıp döndüm kıza. Güzel gözleri, teni, saçları... Giydiği minik şort-

"Söz veremem." dedim benden isteğine karşı. "Bu tarz bir hareketin hiç can kaybı yaşanmadan gerçekleşebileceğini düşünmek peri masallarına inanmakla aynı şey." Kızın yanında otururken odaklanma zorluğu yaşayacağım için ayağa kalktım. Odadaki çalışma masasına oturup "Kağıt lütfen." dedim. Aja'nın önüme koyduğu pembe kaplı defteri açıp renkli kalemlerinden birkaçını alıp sanki liseli kız defteri tutuyormuş gibi yazmaya başladım. Eskiden okuldayken de, şimdi de hep yazarak çalışırım. Bu şekilde düşüncelerimi elle tutulur bir şekilde görebilirim.

"Ülkemizde buzullar da var."

Her zaman yazarak çalıştığım için yazım da güzeldir. Mavi rengi seçmemin nedeni de bellidir. "Bana o kullandığın elementi anlat Aja." dedim yazı yazarken. "Nedir? Nasıl elde ettin?"

"1- Qardakh'lara karşıt aşırı görüşleri bitirmek.
2- Djurat'ta geleneklere göre yaşayabilmek.
3- Varlığının kabul edilmesi.
4- Bir kurtarıcı oluşturmak.
5- Mecliste karşıt ideolojilerin olmaması."


Son yazdığıma şöyle bir baktıktan sonra "Ben demokrasi taraftarıyım Aja." dedim. "Qardakh karşıtı ideolojilerin mecliste olmasının yanlış olduğunu düşünmüyorum. Hatta sadece orada olmasını ve demokratik bir şekilde isteklerini almaya çalışmaları gerekiyor." Sonuncu yazdığımın üstünü kurşun kalemle çizdim. 4. maddeden bir ok çıkardıktan sonra altına bir kaç madde daha yazdım. "Her halk ayaklanması bir lidere ihtiyaç duyar. Ailen Djurat-Qardakh barışını temsil ederken, üstelik o elementin de sahibiyken senden daha iyisi olabileceğini sanmıyorum. Tek yapmamız gereken Yike gibi hedeflere karşı hareketler. Bu hareketlerin belli bir sıra ile gitmesi ve son derece benzer olmaları. Belki bir ablem..." Yazdıklarım bittikten sonra kaşlarımı çattım. Kalemi bırakıp kaşlarımı ovmaya başladım yazdıklarımı okuyarak. "Yanında bir Djurat'lı olması gerektiğini düşünüyorum. Babam birliktelik partisinde milletvekili... Bu durumda öne çıkıp kendimi gösterirsem onun başını yakarım. Başka bir Djurat'lı bulmalıyız. Bizim yaşlarda olmalı." dedikten sonra başlığın altına bunu not aldım. Aklıma gelen başka bir istek olarak üstünü çizdiğim maddenin altına:

"5- Djurat bayrağına Qardakh'ları temsil eden 3 yıldızın tekrardan koyulması."


yazdım. Kalemi elimde döndürürken düşünceli bir tavırla -ve yine Aja'ya bakmayarak- konuşmaya başladım. "Hastanedeyken Yike bir şeyler söyledi." dedim. Biraz durdum hatırlamaya çalışarak. Hatırladıkça rahatsız olduğum için kaşlarım daha da çatıldı. "Yaptığım her planı bildiğini söyledi. Eğlenip eğlenmediğimi sordu. Partisinin açık tutulmasının sebebinin keyfine olmadığını; ırkçılık olayının büyük bir planın parçası olduğunu söyledi..." Bu cümleleri hatırladıkça yazdığım sayfanın bir tarafına not almaya başladım. Notlar daha deminki gibi anlaşılabilir değildi bu sefer. Daha çok "Yike kıdemli komiser.", "Djurat üstünde büyük plan.", "Zamanı gelmeden planı öğrenmek.", "Planın sahibi kim?" gibi kafamın içindeki düşüncelerin getirdiği kelimelerdi. Aja'ya dönüp bir olayı kafamda çözüp, karşımdakine anlatamayışımın başka bir örneğini gerçekleştirerek "Ya bunu yaparak o plana hizmet edersek?" dedim. Kızın anlamadığını belli eden bakışına aldırmadan "Önce bu planı bulmalıyız." dedikten sonra döndüm önümdeki defter sayfasına. Diğer sayfaya geçip büyük harflerle "Büyük plan." yazdım. Altına da kendime not olarak "Büyük düşün." yazdım.

Djurat. Pakt. Qardakhlar...

"Yardım et bana Aja." dedim kıza. "Pakt'ta ya da diğer ülkelerde olmayan, Djurat'ta olan ne var? İç çatışmalarımız kimin işine yarıyor? Birlikte çalışırsak neyi başarabiliriz? Büyük plan ne olabilir?"
Image
Yaz geldi.
► Show Spoiler
Yan çar
Podosḧi Øfinuafeme

Re: [Ae Libjetütcha] Qardakh Kızı

#12
Aja önce kaşlarını çatıyor, sonra da "İyi, o zaman sana bunu ölüm olmadan yapabileceğimizi kanıtlayacağım." diyor. Omuzlarını yavaşça ovuyor ve masaj yapmayı bırakıyor. Aja, sen ayağa kalktığın anda odağını plana çeviriyor ve sorularını dikkatle dinlemeye başlıyor. İlk sorun geldiğinde normal oturma pozisyonuna geçiyor ve "Bunun bir element olup olmadığını bile bilmiyorum." diyerek anlatmaya başlıyor. "Sanırım üç dört yaşındayken böyle bir güce sahip olduğumu fark ettim ancak ailem bilmiyor. Onlara hiç söylemedim ve onlarda olup olmadığını bile bilmiyorum. Bildiğim kadarıyla elementler genetik olarak, aileden geçiyor. Bu gücün ne olduğunu anlamak için aileme açmam gerekir ama ben..." Duraksıyor ve üzgün bir yüz ifadesiyle "Aileme bir zarar gelmesini istemiyorum ve bu gücü onlara açıklarsam hedef haline gelebilirler." diyor. Demokrasi ile ilgili demeçlerini dinledikten sonra "Ben de demokratik bir sistem ile yönetilmemiz gerektiğini düşünüyorum ancak bir millete, bir ırka karşıt olmak nasıl bir ideoloji olarak nitelendirilebilir bilmiyorum." diyor ve ayağa kalkıyor. "Djurat karşıtı Qardakh bir parti çıksaydı bu partinin varlığını destekler miydin? Destekler olsan bile bunlar ideoloji değil. İdeoloji, yönetim şekli hakkında bir fikir, bir düşünce sahibi olmaktır. Siyasi partiler ise bir ülkeyi kendi ideolojilerinin desteğiyle kalkındırmak için var olurlar. O zaman tüm olayı Qardakh karşıtlığı olan partilerin demokrasiye ne gibi bir yararı var Ae?" Yike ile ilgili planını dikkatle dinliyor ve masasında bulunan not defterini ve mor, simli kalemini alıp tekrardan yatağa oturuyor. "Yike gibi insanlar bizim gibilere çok çektirdi. Altlarında çalışan insanların ona itaat ettiklerini ve seçeneksiz bırakıldığını düşünüyorum. Onu ve fikirlerine onun kadar bağlı olan insanları etkisiz hale getirmemiz gerekiyor." Djuratlı bir genç bulmanız gerektiğini söylediğinde ise aklına bir şey geliyor ve onu söyleyecek gibi oluyor ancak hemen vazgeçiyor. Bir süre yere bakıyor ve kısık bir ses tonuyla "Birlikte göreve çıktığımız çocuklardan birini kullanabiliriz." diyor. Bir fikir sunmuş olmasına rağmen oldukça üzülmüş gibi görünüyor.

Son olarak kendisine büyük planın ne olabileceğini soruyorsun. "Sesli düşüneceğim. Djurat'ta olan, diğer ülkelerde olmayan ne var? Altın ve bakır madenleri... Tarım? Ülkemize özel başka ne var emin değilim. Buzullar? Sanırım başka ülkelerde de buzul vardır, değil mi? Çatışmalar her zaman ekonomik sonuç doğurur ama bu bağlamda kimin için olabilir emin değilim. Birlikte çalışarak Qardakhların rencide edilmesini, ikinci sınıf vatandaş olarak görülmesini engelleyebiliriz. Hak ve hukuku sağlayabiliriz. Gerçekten Djurat Cumhuriyeti'nin Djuratlılar tarafından yönetilmesinden yanayım ama Qardakhlıların bir kenara atılmasını istemiyorum artık. Büyük plan ne olabilir..."

Re: [Ae Libjetütcha] Qardakh Kızı

#13
Aja’nın elementini bebek yaştayken fark etmiş olması ve o yaşta bile ailesinden saklamayı düşünmesi garip gelmiş olsa da kafamı sallamakla yetindim söylediklerine karşı. Dediği gibi ailesinden birinin -ki ben Qardakh olan taraf olan annesinden geldiğini düşünüyorum- bu elemente sahip olması gerekiyor. Annesi belki kullanmayı biliyor, belki de pasif olarak duruyor vücudunda orasını bilemem. Dediği gibi hedef olması çok mantıklı. Elimi çeneme götürüp Aja’nın bana söylediklerini düşünüyor, oturduğum sandalyede geriye yaslanıp sandalyenin iki ayağının üstüne kalkmasına neden olurken o da ırkçılığın ideoloji olmadığından bahsediyordu. Yani sadece bir milletten oluşan bir ülke isteyebilir insanlar ne kadar saçma ve uçarı olsa da... Djurat karşıtı Qardakh partiyi desteklemeyeceğimi söylediğinde omuz silkmiştim sadece. Yani ben ona Qardakh karşıtı partiyi destekle demiyorum. Djuratlılar gitsin diyen bir partiyi ben umursamazdım açıkçası, tabi ki ülkedeki kalın kafalılar için aynı şeyi diyemeyeceğim. Bu yüzden Aja’nın demek istediğini anlıyorum. Bu partilerin demokrasiye yararı olmadığını söyleyen kıza “Bunları engellemek tiranlıktan başka bir şey değil.” diye fısıldadım onun duyamayacağı bir şekilde. Kendi düşüncem bu değildi, yine de Aja bir şeyleri değiştirmek için çok istekli gözüküyordu. Benim de istediğim bu. Birlikte göreve çıktığımız çocuklardan birini kullanma konusunda ise hemen kafamı iki yana sallayarak reddettim kızı. “İki tanesi vasıfsız kölelerdi sadece. Diğeri ise... Ika Chiepükütgo.” Oturduğum sandalyede düzelip büyük harflerle herifin ismini yazdım önümdeki kağıda. “Onun için başka planlarım olacak.” dedim sadece. Ailesinin adı ile bir yerlere gelen zibidilere dersini vermem, sürüm sürüm süründürmem gerekiyor. Onun günü, başka zaman gelecek. “Bize aklı çalışan, CKIA düşmanı biri lazım.” diyerek bunları da not aldım ilk plan sayfama.

Büyük düşünmem gereken sayfayı tekrar çevirdiğimde Aja Djurat’ın sahip olduklarını sayıyordu. Altın ve bakır madenleri diye yazdım kız söylerken. Tarım dediğinde omzumu silktim. Diğer ülkelerin tarım yaptığını biliyorum. Buzullar... Yazdım altına onu da. “Dusha’nın üst taraflarında belki?” dedim diğer ülkelerde olup olmadığını sorduğunda. “Zaten kültürümüz Gedhilfe elinde. Kendi köklerimize, bireyselliğimize dönersek ne kazanırız ki?” Başımı ellerimin arasına alıp biraz baskı uyguladım düşünmek için. “Djurat yönetiyor ya da Qardakh yönetiyor, ne önemi var? Önemli olan birlikte yaşadığımız bu toprakların verimi, ekonomik rahatlığımız, vatandaşın güvenliği... Bunları sağladığımızda ne kazanıyoruz? Elimizde ne var?” Gözlerimi kapattım. Beynim böyle zamanlarda çoğunlukla kendi kendine düşünür, bir şeyleri analiz ederdi. Bana sadece bunları gün yüzüne çıkartmak kalırdı. Bir anda aklımda oluşan düşünce ile gözlerim açıldı.

“Sen.” dedim Aja’ya bakmadan. “Ailene bile elementini söylemedin. Çocukluğundan beri sakladın.” Ellerimi çektim kafamdan ve sandalyede doğrulup arkamı döndüm yatakta oturan kıza bakmak için. “Ancak o gün, benimle karşı karşıya geldiğinde bu elementi kullandın.” Muzip bir şekilde gülümsedim kıza. Ayağa kalktım yavaş hareketlerle. Kızın yatağına doğru yürürken gözlerim gözlerine sabitlenmişti. “Sana karşı dürüst olacağımı söyledim.” Yatağının üstüne dizimi koyup kıza bir yılan gibi sokulmaya başladım yavaşça. Yaklaştıkça sesim fısıltıya dönüştü. “Eğer o elementi kullanmasaydın seni harcardım. Gözünün yaşına bakmazdım.” İyice yakınlaşınca kızın çenesine getirdim sol elimi ve kibarca dokundum yumuşak tenine. “Kadere inanır mısın Aja? Hayatın ve bilinçaltımın bana sunduklarına hep güvendim. Şimdi de güveneceğim.” İyice yaklaşıp öpmeye başladım kızın dudaklarından. Gözlerimi kapatıp anın tadını çıkartırken beynimin arkaplanda çalıştığını bazı yapboz parçalarını birbirine bağladığını hissedebiliyordum. Biraz sonra aklımda oluşan büyük resim Aja’nın dudaklarından ayrılmama neden oldu. “Tabi ya!”

Kızı öylece bırakıp koşar adım masaya oturdum tekrardan. Kalemi alıp “Tihami” yazdım. “Tihami demokratik bir ülkeydi. Darbe ile birlikte Pakt’tan kopan bir parçası oldu. Olay bir şey kazanmamız değil! Tek milletten oluşan bir ülke kurma isteği!” Yine aklıma gelen saçma sapan kelimeleri not ederken sadece kendimin anlayabileceği bir şema çıkarmıştım.

“Qardakh-Djurat nefreti”
“Yike”
"Irkçılık"
“Qardakhlara eziyet”
“Ayaklanma”
"İç savaş"
“BÖLÜNME”

Sonunda yazdığım harflere karşı açtım gözlerimi. “Bizi Tihami gibi bölüp Pakt’tan ayrı bir parça daha mı yaratmak istiyorlar? Tarih kendini tekrar eder. Yike’nin yaptıkları Qardakh’ları ayaklandırmak dışında bir şey yapmıyor. Eğer şuan bir ayaklanma planlarsam onun planına hizmet ederim.” kıza döndüm. “Kahramanlığı falan unut. Bizim bu insanları tek tek bulup indirmemiz gerekiyor asıl! Yike gibi başka kimler vardır kim bilir!”
Image
Yaz geldi.
► Show Spoiler
Yan çar
Podosḧi Øfinuafeme

Re: [Ae Libjetütcha] Qardakh Kızı

#14
Dudaklarına yapıştığı anda kıpkırmızı olan kız senin omuzlarından tutuyor ve neredeyse dilini çıkaracakken kendisini baş başa bırakıyor ve masaya geçiyorsun. Nefes nefese kalan Aja ise hiç konuşmadan hızlıca buz güçlerini ortaya çıkarıyor ve kendi vücudunu soğutuyor. Tihami ile ilgili demeçlerini dinledikten sonra ayağa kalkıyor ve arkana geçip kulağına fısıldıyor. "B... Bir d-" Bir anda kapıya yaklaşan ayak sesleri duyuyorsun. Aja da fark etmiş oluyor ki hızlıca buz elementini kapatıyor ve yatağa atlıyor. Hızlıca oturma pozisyonuna geçiyor ve o sırada kapı açılıyor. Aja'nın babası, elinde bir tepsi ve çikolatalı kurabiyeler, kuruyemiş ve iki dilim havuçlu tarçınlı kek ile duruyor. "Gençler, ilham yemekle gelir derler. Biraz atıştırın, mideniz boş kalmasın." Babası, masaya kadar geliyor, tepsiyi masaya bırakıyor ve elini omzuna atıp "Çay? Kahve?" diye soruyor. Aja ise senin yerine cevaplıyor. "İki kahve hoş olur babacığım." Babası da Aja'ya bakıyor ve Aja'nın ıslak olduğunu fark ediyor. Sonra tekrar sana dönüyor. Kulağına doğru eğilip fısıldıyor. "Solundaki dördüncü çekmecede prezervatif var. Korunmadan kızıma bir şey yapmaya kalkışırsan kafanı kırarım." Omzuna sertçe vuruyor ve "Sevdim bu adamı! Aslan!" deyip odadan çıkıyor. Aja, sana dönüp "Ne dedi?" diye soruyor.

Çok geçmeden Aja ayağa kalkıyor ve tekrar yanına gelip önündeki defteri ileri doğru itiyor ve tekrar omuzlarına masaj yapmaya başlıyor. "Planımızı uygulamak isterim ama..." diyor ve eğilip kulağına fısıldıyor. "Kapımı kilitlesem ve biraz uzansak? Zaten oldukça yorgun hissediyordum. Belki beni biraz rahatlatırsın. Hem de az önc-" Kapı hızlıca açılıyor ve Aja refleks ile geriye fırlıyor. Aja'nın babası iki fincan kahve ile geri dönüyor. Kahveleri masaya bırakıyor ve sana göz kırpıp odadan çıkıyor. Aja, kapıya koşuyor ve kapıyı kilitliyor. Tekrardan sana dönüp "Eee, ne diyorsun?" diye soruyor.

Re: [Ae Libjetütcha] Qardakh Kızı

#15
Söylediklerimi bitirdiğimde Aja bir şeyler söyleyecek gibi oldu. Ne yazık ki babası girdi odaya. Bize atıştırmalık bir şeyler getirdiğini söylediğinde önüme dönüp yazdığım planları görmemesi için defterin arkasını çevirdim. “Teşekkür ederim.” dedim saygılı bir şekilde. Tepsiyi masaya bıraktıktan sonra ne içeceğimi sordu. Çay içmek istediğimi söyleyecektim ki Aja atlayıp kahve istediğimizi söyledi. Umursamadım bu yaptığı hareketi. Kahve de iyiydi yani. Ancak bir iki saniyelik sessizlikten sonra adamın kulağıma söylediği soğuk su etkisi yarattı. Dedi ki, yanımdaki 4. çekmecede prezervatif varmış ve korumasız bir şekilde kızıyla ilişkiye girmemeliymişim. O bunu dediğinde dönüp Aja’ya baktım. Kızın kıpkırmızı olduğunu ve eli ayağına dolaşmış bir halde olduğunu fark ettiğimde adam omzuma bir tane patlatıp beni sevdiğini söyledi. Sonra da kızla beni odada bırakarak çekti gitti. Aja babasının bana ne söylediğini sorduğunda “Hiç.” dedim omzumu silkerek. “Baban iyi bir adammış.” dedikten sonra tekrar önümdeki deftere döndüm. Son bir kaç şeyi tekrar aklımdan geçiriyordum. Aja gelip omzuma masaj yaparken arkama yaslanıp kıza izin verdim rahatlamaya çalışarak. Yapboz parçalarını oturtuyor gibi hissediyordum. Kızın bana masaj yapması değildi yani olay, sadece aklımın kapılarını açmaktı. Kız yanımda kapısını kitlemek istediğini, uzanmamızı söyleyince. Kafamı kaldırıp baktım yüzüne. Tam omzumdaki elini tutacaktım ki kapı açıldı. Açılması ile kızın geriye uçması bir oldu. Daha demin bana korunun çocuklar diyen adamdan çekinmesi garip gelse de sesimi çıkartmayıp tekrar teşekkür ettim kahve getirmiş olan babasına. Adam bana göz kırptı. Aja da adamın arkasından kapıyı kilitleyip bana tekrar sevişmemiz ile ilgili bir şey söyleyince benim biraz tepem attı açıkçası. Evet, kızı öpmüş olabilirim ama amaç tamamen kafamı dağıtmak ve planda başka bakış açılarına ulaşmaktı.

Ben her fırsatı değerlendirmeye çalışan yıkık bir herif değilim. Aja güzel, elementi sayesinde de ilgimi çeken bir kız ancak ben buraya iş yapmaya gelmişim. Üstelik bu yaptığı ezikçe hareketler sinirime dokunuyor. İsteyip istemediğimi sorduğunda ayağa kalktım. “Ben buraya plan yapmak için geldim.” dedim biraz iğneleyici bir sesle. “Liseli gibi sürtünecek miyiz birbirimize?” Yazdığım sayfaları tutup not defterinden kopardım. Sayfaları katlarken ifadesiz bir şekilde döndüm kıza. “Zevkleri yeterince yaşadım ben Aja, artık daha ciddi bir şey arıyorum.” Yani üniversiteye gitmek yerine senelerce kıtada gezip onunla bununla kalkmış bir adamdan bahsediyoruz. Lise zamanlarımda da boş boş sevgililerim olmuştu. “Seni kandıran adam ile ilk buluşmadan “rahatlamak” çok da ciddi gelmedi kulağıma.” Babasına karşın tatlı erkek arkadaş olabilirim ama Aja erkek arkadaşı olmadığımı biliyor. Yani bilmiyorduysa da, artık biliyor. Kıza ilerleyip omzundan ittirdim kenara doğru. Kapı ile aramda duruyordu çünkü. “Büyük plan olayını biraz daha düşüneceğim. Bana bir tarih ver. Tekrar buluşalım. Bu sırada araştırma yaparız. Eğer gerçekten istiyorsan iş dışında da buluşabiliriz. Bana bunun için ayrı bir tarih vermelisin.” Kilitlediği kapıyı açmak için anahtarı çevirdim. Babasına görüşürüz diyerek gitmeyi, tatil günümde de olsam polis merkezine uğrayıp bir kaç kişi ile konuşmak istiyordum saat geç olmadan.
Image
Yaz geldi.
► Show Spoiler
Yan çar
Podosḧi Øfinuafeme

Re: [Ae Libjetütcha] Qardakh Kızı

#16
Aja, kendisine yönelttiğin uyarıyı dikkatle dinliyor ve beklenmedik bir olgunluk seviyesiyle cevap veriyor. "Yaptığım hareketin doğru olmadığını biliyorum, özür dilerim. Amacım işimizi bölmek değildi. Aklımda birkaç soru var ve bazı şeyler çok karmaşık geliyor. Bir ara dışarıda buluştuğumuzda sana rahat rahat açıklarım." Kendisinden yeni bir tarih vermesini istedikten sonra "İstersen bu akşam evin müsaitse gelebilirim. Merak etme, tekrar saçma bir şey denemem." Kendisine cevap verdikten sonra vedalaşıyor, odadan çıkıyor ve babasını görüyorsun. Babası vedalaşırken omzuna hafifçe dokunuyor ve "Beni ileride de dinlersin diye umuyorum genç adam." diyor.

Çok geçmeden evden çıkıyorsun ve eve en yakın polis karakoluna doğru yürümeye başlıyorsun. Birkaç adım attıktan sonra etrafındaki sesler dikkatini çekiyor ve yavaş yavaş birinin seni takip ettiğini anlıyorsun. İstifini bozmadan yoluna devam ediyorsun. Polis karakolunu görüş hizana aldıktan sonra seni takip ettiğini düşündüğün kişi sağ tarafta bulunan bir ara sokağa giriyor ve beklemeye başlıyor. Ara sokağın önünden geçerken hafiften sağa bakıyorsun ve herhangi birini göremiyorsun ancak bir insanın arkasına saklanabileceği büyüklükte bir çöp kutusu ile karşılaşıyorsun. Tekrar polis merkezine yöneliyorsun ve merkeze giriş yapıyorsun. Seni badem bıyıklı, sarışın bir adam karşılıyor. Kendisi daha önce gördüğün biri olduğu için "Libjetütcha, ne var ne yok?" diyor. Adama cevap vereceğin anda arkandan tanıdık bir ses duyuyorsun. "Ne olsun komiserim? Ae ile içki içmeye gidecektik biz de şimdi." Arkandan gelen kişi kolunu omzuna atıyor ve gülümsüyor. Sırtını sıvazlıyor ve sana dönüp göz kırpıyor. Önünüzdeki komiser, yanındaki elemana da selam veriyor. "Seni de bayadır görmüyorum, Chiepükütgo!" Ika ise gülümsüyor ve sırtına sertçe vuruyor. "Eee, görmeyeli ne yaptın Ae'm? Ya da hiç söyleme, gel seni bir meyhaneye götüreyim bir konuşalım seninle. Anıları yad eder, gizli planlarımızı falan konuşuruz." Kahkaha atıyor ve dirseğiyle karnını dürtüyor.

Re: [Ae Libjetütcha] Qardakh Kızı

#17
Aja’nın verdiği cevaba kafamı sallayarak karşılık verdim. “Bugünlük pas geçelim. Ben zamanı gelince tekrar yanına geleceğim. Teorilerimi ilk olarak doğru bilgilerle desteklemem gerekiyor. Yani, bu sefer tarihe ve yere ben karar vereceğim.” Odasından çıktım kızın. Babasına da selam verip görüşürüz dedim. O ise bana, ileride de onu dinlememi istediğini söyledi. Gülümsedim sadece. Kızıyla birlikte olmamıştım bile. Bu kadar kısa sürede hallettiğimi düşündüğü için biraz kırıldım da ama yine de belli etmedim. Yola çıktığımda da kafam hem ülkemi bölmek isteyenlerde, hem de dışarıdan erken boşalıyor gibi mi gözüktüğüm sorusundaydı. Adımlarım her Bolcheb’linin hızlı temposundaydı. Ülkenin diğer yerlerinde daha yavaş yürüyorlar. Ben haldır haldır koşuyor gibi kalıyorum yanlarında. Bu erken boşalan birinin temposu mu? Erken boşalmıyorum ki abi. Babası neden öyle bir şey dedi ki şimdi? Çok garip adam. Bu kadar açık görüşlülüğün Tihami’de olduğunu söylüyorlardı da bizim ülkede ilk defa gördüm. Ulan Aja’nın gözler de mavi. At mat da çiziyordu tanıştığımızda. Acaba babam Djurat’lı diyor ama aslında Tihami’li mi? Onlar böyle Himota atlılarına takıklar. Hmmm... Biri beni takip mi ediyor lan? Ne zamandan beri takip ediyor? Kızın evinden çıktığımdan beri mi? Aja’nın o saldırıyı yaptıktan sonra evinde rahat rahat durması beni işkillendirmişti zaten de, beni neden takip ediyor? Herhangi bir saldırı konusunda kendime güveniyorum. Bir anda kurşunu ciğerine gömerim. Bu yüzden izin vereceğim takip etsin bakalım. Zaten belki de gereksiz kuruntu yapıyorumdur.

Polis karakoluna ilerledim farkettiğimi belli etmeden. Ancak tekrar düşüncelerime dönemedim. Peşimdeki kişinin gerçekten takip edip etmediğini anlamak için gideceğim yolu değiştirdim. Sonunda da cidden takip edildiğime emin oldum. Bir ara yan sokaklardan birine girdi. Görebilmek için önünden geçtiğimde kimseyi göremedim. Bir yerlere saklanmış olmalıydı oradan dolaşıp arkama ya da önüme geçebilme olasılığı da vardı tabi ki. Garip bir şekilde karakola girene kadar göstermedi kendisini bu kişi. Kapıdan içeri girdiğimde hala arkama bakıyor, o kişiyi arıyordum. Göremedim. Karakolun girişindeki komiser soyadımı söylediğinde ise arkama bakmayı bırakıp selamladım onu. Adama yaklaşıp cevapladım. “İyiy-” daha yeni konuşmaya başlamıştım ki aşırı tanıdık bir ses geldi arkamdan. Benim yerime komiserin sorusunu cevaplayan bu tanıdık sese doğru döndüm. Gördüğüm kişi... O pişkin gülümsemesi ile yanıma gelen zırtapozun tekiydi. Kafamı tekrar komisere çevirdim istifimi bozmadan. Şaşkınlığımı gizlemek için aşırı uğraşmıştım. Bu pezevenk takip etmişti demek ki. Aja’nın evinden çıktığımı görmüş müydü? Ne yapıyordu şimdi? Amacı neydi? Neden beni takip etmişti ki? Kolunu omzuma atınca çocuğun ters tarafına, omzumdan sallanan eline baktım tip tip. Sonra dönüp bunun yüzüne baktım. Göz kırptı. Bir sabır çekip komiserin bu piçi selamlamasını, ardından da Ika’nın tamamen bana yönelttiği cümlelerini dinledim. Görmeyeli ne yapmışmışım. Beni meyhaneye götürecekmiş de konuşacakmışız. Anıları yad edecekmişiz. Gizli planlarımızı konuşacakmışız. Ne? Gizli planlarımızı mı? Kesin gördü Aja’nın evinden çıkarken beni. Orospu çocuğu.

Gülümsedim.

“Çok sevinirim Ika’m.” dedim aşırı sahte gülümsememle. Ben böyle gülümemem ki. Üstelik kimsenin adını da hatırlamam. Bu piçin adını uyumadan önce 15 kere tekrarlıyorum. O kadar kinliyim. “Görüşmeyeli sen neler yaptın? Spor planını iyi TAKİP etmiş gibi duruyorsun.” Tekrar komisere dönüp “Komiserim iyi günler size.” diye selam verip Ika’nın beni alıp merkezden çıkarmasına izin verdim. Sahte davranışlarım da komiserin durumdan kıllanması içindi bir nevi. Merkezden çıktığımız gibi omzumu silkip kolunun omzumdan düşmesini sağladım. Yüzümdeki gülümseme de gerisin geri kayboldu. Çocuğa bakmadan konuştum. “Chiepükütgo ailesinin varisi niye ekmek kırıntılarımı izliyor? Gidip yüksek rütbelilere paranla göt yalatman gerekmiyor mu senin?” Durup sarkastik bir “Hmph!” sesi çıkardım. “Umarım beni karşına almak yerine yanımda durmak için gelmişsindir.”
Image
Yaz geldi.
► Show Spoiler
Yan çar
Podosḧi Øfinuafeme

Re: [Ae Libjetütcha] Qardakh Kızı

#18
Ika, sırtını sıvazlıyor ve "Kötü bir amacım yok dostum, sakin ol. Seninle iş yapmak istiyorum Ae. İkimiz de önemli konumlardayız. İtibarını kaybetmeni istemem." diyor. Bir süre sonra koluna giriyor ve "Önce evime uğrayacağız. Almanı istediğim bir şeyler var." diyor. Yolda yürürken bir anda geniş bir limuzinin önünüzde park edilmiş olduğunu fark ediyorsun. Ika, seni arka koltuğa oturmaya davet ediyor ve ortada masası olan dörtlü arka koltuğa oturuyorsunuz. Ika, kendi tarafındaki arka koltuğa uzanıyor ve şoföre dönüp "Eve geçeceğiz abim." diyor. Şoför ise "Elbette efendim." diye karşılık veriyor. Ika, masanın altından bir şişe şarap çıkarıyor ve sana uzatıyor. Tekrar elini masanın altına sokuyor ve bir süre kurcaladıktan sonra bir beyaz şarap şişesi buluyor. Şişeyi açıp bir yudum alıyor ve konuşmaya başlıyor. "Şimdi Ae'ciğim, biliyorsun ki benim tek işim polis memurluğu değil. Zaten şirketle falan baya uğraşıyorum. Son zamanlarda babam benden memnun olmadığını söyledi. İşe bakar mısın? Seninle kavga etmiş olduğum gerçeği de kulağına gitmiş. Neymiş efendim, özür dileyecekmişim. Yahu ben bilmiyor muyum senin benden özür falan beklemediğini? İşe bakar mısın ya?" Tekrar beyaz şarabından yudum alıyor. "Ae'ciğim durum şöyle, ben iyi bir insan olduğum için yine de senden özür diliyorum şu an. Diledim gitti, benim için böyle şeyler zor değil. Ben çok iyi yürekli bir adamım, insanların üzülmesini istemem, çok kırılıyorum. Şimdi hayatım, eve gidelim sana bir hediyem olacak. Sonrasını zaten içki içerken falan konuşuruz. Ha bu arada, kavgamız hakkında konuşan polisi de işinden aldım. Herife bakar mısın ya? Kardeşim biz kavga bile etmiyorduk, iki yetişkin centilmen olarak birbirimize fikirlerimizi yüksek sesle anlatıyorduk sadece. Bu pezevenk ülkenin sırlarını da düşmana anlatır rahat rahat!"

Eve, daha doğrusu dört katlı bir malikaneye ulaştığınızda arabadan iniyorsunuz ve içeri giriyorsunuz. Hayatında daha önce görmediğin seviyede bir lüks ile karşı karşıya kalıyorsun. Ika, birkaç dakika kapıda beklemeni söylüyor. İçeriden alımlı, sarışın bir kadın geliyor ve seni görünce "Sen Ika'nın polis arkadaşısın değil mi? Hoş geldin hayatım, ben ablasıyım. Ika sana kötü davranmıyor değil mi? Bir yamuğu olursa bana söylemekten çekinme, alnını karışlarım onun." diyor. El sıkışıyorsunuz ve Ika sözlerinize kulak misafiri olmuş ki üst kattan "Ablacığım, karşındaki kişinin babası bir siyasetçi. Hem de BP'de adam. Yani anlayacağın kötü davranma gibi bir lüksüm yok, hahahah." diyor. Duyabileceğin en sahte kahkahayı atıyor. Ablası da şaşırıyor ve tekrardan ellerini tutuyor. "Ay ne güzeeel! Ya biz de siyasetle çok yakından ilgileniyoruz. Gerçekten çok önemli. Ülkemize sahip çıkmamız lazım." diyor. Ika çok geçmeden merdivenden birkaç adım iniyor ve sana doğru eğilip yukarı gelmeni söylüyor. Yukarı çıkıyorsun ve Ika'nın lüks odası ile karşılaşıyorsun. Öncelikle sadece altın renginde olduğunu sandığın, sonra yansımasını görünce gerçekten altın kaplama olan duvarları inceliyorsun. Duvarları incelediğini gören Ika "Her şey gösterişten ibarettir Ae'ciğim. İnsanlar seni ancak böyle ciddiye alır." diyor ve gülümsüyor. Seni kıyafetleriyle dolu ayrı bir odaya çağırıyor ve çok şık, siyah-kırmızı tonlarında bir takım elbise gösteriyor. "Bu senin. Giy hadi." diyor ve takım elbiseyi eline veriyor. Kendisi de üstünü çıkarıyor ve siyah kravatlı beyaz bir takım elbise giyiyor. Sen de üstünü değiştirdikten sonra birlikte aşağıya iniyorsunuz. Ika, dış kapıyı açıp şoförüne sesleniyor. "Arabayı hazır et abim, pokere gidiyoruz!"
► Show Spoiler

Ika Chiepükütgo
► Show Spoiler

Re: [Ae Libjetütcha] Qardakh Kızı

#19
Ika'nın elini omzumdan ittirmeme rağmen herif illa bir temasta bulunmak istercesine sırtımı okşayıp duruyordu. Bir yandan da bana dostum diye hitap ediyor... O kadar yemedim ki bu dostum ayaklarını. "Sakinim." dedim sakin olmamı söylediğinde. Gerçekten sakinim. Tekrar çıkıp yumruğu çakmamı sağlayacak bir hareketi olmadığı sürece sakinim. Benimle iş yapmak istediğini söylediğinde kaşlarımı çattım. Bu da yavşak gibi koluma girdi. Kol kola yürüyoruz yolda. Diyor ki ikimiz de önemli konumlardaymışız. Ben sadece bir polisim. Evet, ilerleme isteğim var. Belki insanlar da bana babam yüzünden farklı bakıyor olabilir ama ben önemli bir konumda olduğumu, itibarımın olduğunu düşünmüyorum. Babamın var. İkimiz başka kişileriz. Ika için durum böyle değil belli ki. O her zaman ailesinin gölgesinde kalacak. Bundan rahatsız gibi de gözükmedi bana. Beni evine götürmek istediğini söylediğinde tek kaşımı kaldırıp şöyle bir bakış attım buna. Ciddiydi. Takdir etmedim değil. Dostlarını yakın tut, düşmanlarını daha da yakın demişler. Ika'nın dostum olmadığına adımın Ae olduğuna emin olduğum kadar eminim. Uyguladığı taktiğe uyum sağlayacağım. Çünkü bu durumdan ben de kazançlı çıkabilirim. Çevirdiği oyunu sadece onun yazmasına izin vermemem gerekiyor o kadar. Biz bunla kol kola bir limuzinin yanına kadar geldik. Ika da beni arka tarafta oturmaya davet etti. Limuzini mi var gerçekten? Bu aile bu parayı nereden buluyor? Şirket demişti değil mi? Ika bu ailenin oğlu olmasına rağmen şirket işleri ile uğraşıyor öyle mi? Burnuma kötü kokular geliyor. Arka tarafa geçtiğimde limuzinin içindeki masanın bir koltuğuna oturdum. Ika şoföre yolu söylerken ben de aracın içine baktım sakince. İlk defa böyle bir araç görüyordum ama Ika'nın karşısında köyden gelmiş Qardakh çocuğu gibi görünmek de istemiyordum. Araç hareket edince karşımdaki çocuk bana bir şişe uzattı. Uzanıp aldım şişeyi. Üstünde Dusha dilinde birkaç kelime yazıyordu ve altında da Pakt dilinde bunun bir şarap olduğunu açıklayan marka ve semboller vardı. Gözlerimi şarap şişesinden çekip Ika'ya çevirdiğimde zırtapozun başka bir şişe çıkarıp diktiğini gördüm. Ben hayvan adamlık yapmayacağım. Limuzindeysek bardakla insan gibi içeceğim şarabı. Üstelik... Şerefsiz Ika. Dusha içkilerini çok severim. Doğru yerden vuruyor harbiden.

Ben bir bardak bulup şarabı koymakla uğraşırken Ika da konuşmaya başladı. Dedi ki sadece polis değilmiş, şirketle uğraşıyormuş. Evet biliyorum Ika'cığım. İşte bu yüzden senin teşkilatın başına gelmemen gerekiyor anasını satayım. Şirket yöneten teşkilat lideri mi olur? Olmamalı. Babası bundan memnun değilmiş. Neden acaba? Şarabı bulduğum bardağa döküp arkama yaslandım. Klasik huysuz ifademle dinlemeye devam ettim çocuğu. Ika'nın babası benimle kavga ettiğini duymuş ve benden özür dilemesini istemiş. Ika da diyor ki benim ondan özür falan beklemediğimi biliyormuş. Doğru. Beklemiyorum. Ben ondan adam gibi bir düello bekliyorum. Kuralları olsun. Desin ki mesela element yok. Dövüşelim yumruk yumruğa. Ağzını burnunu kırayım. Hadi diyelim Ika aslında güçlü adammış. O benim ağzımı kırsın. Yeter ki adil bir şekilde karşılaşalım. Ben Ika'dan bunu bekliyorum. Özür ne anasını satayım? Bir de babası zorluyor diye yarım ağız ediyor özrü. Diledim gitti falan. Ondan sonra çok iyi bir insan olduğu hakkında söylediği cümleler ise tekrar yüzüne gömmem için mi uğraşıyor acaba dedirten cinstendi. Gözlerimi devirip şarabı içtim dediklerini siklememeye çalışarak. İlk yumdumda tüm çenem acı acı sızladı. Çok güzel bir tat... Tam ikinci yudumumu içecektim ki piç herif bizim hakkımızda babasına laf yetiştiren adamı kovdurduğunu söyleyince ağzımdaki şarabı az kalsın burnumdan püskürtecektim. "Naptın naptın?" Ulan bir de polisi işinden aldım diyor. Tipe bak! Bak, adamın yaptığı şeyin doğruluğunu ve yanlışlığını tartışmayacağım. Ancak Ika'nın bir polisi işinden aldırabilecek bir gücünün olması red flag.

Bir bardak şarap ve Ika'nın benim sınırlarımı zorlayan konuşmasından sonra limuzin fazlasıyla zengin işi bir malikanenin önüne geldi. Ika'nın yanında bu malikaneye girerken gözlerim her türlü ayrıntıya takılıyordu. Başka ülkelerden getirildiğini düşündüğüm heykelleri ve süsler bahçede olduğu gibi, içerideki dekorlarda da kullanılmıştı. Ika bana girişte beklememi söyleyip üst kata çıktığında yüzüne bile bakmadan girişteki bibloları incelemeye başladım. Frum ve ser'in bulutları oluşturduğu eski resmin kil halinin önünde 10 saniyemi harcamıştım ki içeriden Ika'ya çok benzeyen, baya güzel bir kadın çıkınca ilgim biblodan ona kaydı. Bana Ika'nın polis arkadaşı olup olmadığımı sordu. Öyle miydim ki? Cevap vermeden kadının elini sıktım. Kafamı uygun bir şekilde aşağı hareket ettirerek selamladım onu. "Hoşbuldum." dedim. Sonra Ika'nın anlını karışlayacağı laflarına da güldüm. Ika ise üst kattan babamın siyasetçi olduğunu, çalıştığı partiyi bu yüzden bana bir şey yapmayacağını söylediği gibi kafamda bir sürü şey yerleşti. Ulan... Resmen babama ulaşmak için beni kullanıyor. Hatta o kadar eminim ki babası söylemiştir bu piçe. Kendisi ne düşünecek bunu. Benimle çalışmak istediği şey ne acaba? Neyse ablasına bir kaç yalan atma zamanı geldi de geçiyor. Kadın elimi tuttu tekrardan. Siyasetle çok yakından ilgilendiklerini, ülkemize sahip çıkmamız gerektiğini söylediğinde ilk dikkatimi çektiği şey çoğul kullanmasıydı. Kendisi ve benden bahsetmiyordu tabi ki. Aile olarak birliktelerdi. Bireyselliklerinin az olduğunu görebiliyordum. Kadının elimi fazla uzun tutması rahatsız etse de, bunun kardeşi de her tarafımı elledi yani. Söylediklerine katılacak değilim. Ülkemize derken kucaklayıcı bir dil mi kullanıyor, yoksa ayrıştırıyor mu bilmiyorum çünkü. Ciddi bir sesle "Ben siyasetçi değilim." dedikten sonra kadının ellerinden kurtardım elimi. "Her Djurat'lı gibi tabi ki bir ideolojiyi savunuyorum ancak işim söz konusu olunca tarafsız olmaya ve herkese aynı mesafede olmaya üstün çaba harcıyorum." Buz gibi konuştuktan sonra bir anda gülümsedim. "Şuan izin günüm tabi." dedikten sonra bu sefer kadının ellerini ben tuttum. Sesimi kısıp Ika'nın duyamayacağı bir şekilde her zaman yeni tanıştığım kişiler beni bir anda evlerine götürünce yaptığımı yapıp "Dürüst olmam gerekirse karakoldan limuzine kadar kol kola yürüdük. Ika herkese böyle midir yoksa-" dedim. Ika'nın sesi cümlemi tam yerinde bölünce yukarı baktım. Kadının ellerini bırakıp "Tatlı çocuk aslında." diyerek hafifçe döndüm buna. Hafif bir reverans ile selamlayıp Ika'nın odasına çıktım.

Odasına girdiğim gibi aşırı gergin bir ifadeye dönüştü yüzümdeki ifade. Sarı duvarlara yaklaşıp elimle kontrol ettiğimde altın olduğunu fark ettiğim için içimdeki kıskançlık aldı başını gitti. Ika da yanımda her şeyin gösterişten ibaret olduğunu söylüyor, adımın sonuna “-ciğim” ekini koyarak adımdan tiksindiriyordu. İnsanlar gerçekten gösterişle mi ciddiye alırlar gerçekten? Gülümsemesinin ortasına yumruk indirmek istesem de tuttum kendimi. Beni çağırdığı odaya gittim. Adamın harbiden giyinme odası mı var ya? Bana bir takım elbise uzattı bu. Benimmiş. Siyah-kırmızı da yakışır şimdi. Böyle yanyana mı giyineceğiz derken harbi harbi önümde soyunmaya başladı. Eh, peki madem. Ben de çıkarttım üstümü. Önce gömlek, sonra pantolon falan giyindim işte. Saçlarımı yine arkaya taradım. Parfüm falan bir şeyler arıyordum ki Ika baya kaliteli bir şey sıktı üstüme. Yüzüme yüzüme sıktığı için tıksırmadan duramadım. Tüm bu hazırlıklar bittikten sonra indik aşağı. Jantileri giymişiz. Ika hayvan adam gibi kapıdan şoförüne dış kapıdan bağırırken. Ablasına selam verip “Memnun oldum.” diye kibarlık yaptım. Poker falan diyor bu. Kumarhaneye götürecek beni. Dış kapıda, bunun yanına geldim. Birlikte limuzine bindikten sonra tekrar karşısına oturdum. “Her şey...” dedim. “Gösterişten ibaret değil.” Limuzinin içinde dümdüz ona bakıyordum bu sefer. Direkt o piç bakışlarına sabitlemiştim kendi donuk bakışlarımı. Pokere gidiyoruz da, yenilirken kudurup saldırır ki oğlum bu bana. Tüm planım herifi kudurtmak olacak şimdi. Babası kudurmasın, benden özür dilesin istemiş değil mi? Hadi bakalım Ika bey.

“İçi boş çıkarsa büyük hayalkırıklığı olur hatta.”
Image
Yaz geldi.
► Show Spoiler
Yan çar
Podosḧi Øfinuafeme

Re: [Ae Libjetütcha] Qardakh Kızı

#20
Ika kahkaha atıyor ve "Yahu her şey dediysek de o anlamda değil be adam! İlk izlenim işte. Gösteriş bir insanın ön gösterimi gibidir. Gösteriş sayesinde ciddiye alınırsın ve dikkatleri üzerine çekersin. İçini doldurabilirsen de o dikkati kaybetmezsin. Boş adam mıyız oğlum biz?" diyor. Şoföre doğru eğiliyor ve "Yavrum bardaklar neredeydi?" diye soruyor. Şoför ise eliyle limuzinin içindeki masanın altını gösteriyor. Ika, bir tane bardak çıkarıyor ve önüne uzatıyor. Bardakların daha önce hiç görmediğin bir şekilde olduğunu ve altın kaplama olduğunu görüyorsun. Elindeki şarap şişesinden bir bardak doldurup içmeye başlıyorsun. Ika da elindeki şişeyi bardaksız içmeye devam ediyor. Çok geçmeden kumarhaneye varıyorsunuz. Limuzin park ederken camdan etraftaki insanlara bakıyorsun. Kumarhanenin kapısına yakın olan insanlar limuzine sadece geldiği için bakıyor iken ters tarafta bulunan insanlar şaşkınlık içinde izliyor. Ika, ceketini düzeltip limuzinden iniyor ve sen de kendi kapını açmaya çalışıyorsun ancak kilitli olduğunu fark ediyorsun. Ika ise senin tarafına gelip kapını açıyor ve elini uzatıyor. Çıktığın anda bir grup paparazi ile karşılaşıyorsun. İçlerinden biri Ika'ya mikrofon uzatıyor ve "Ika bey, hoş geldiniz! Yanınızda kim var acaba?" diye soruyor. Ika ise seni yanına alıyor ve konuşmaya başlıyor. "Burada gördüğünüz, Birliktelik Partisi milletvekili Ichap Libjetütcha'nın oğlu Ae Libjetütcha'dır. Aslında daha erken açıklayacaktık ama Birliktelik Partisi ile, kelime oyununa bakın, bir birliktelik ayarlıyoruz! Chiepükütgo ailesi olarak Birliktelik Partisi'ne yatırım yapacağız ve ileride bazı çalışmalarımız olacak. Daha fazlasını kardeşim Ae duyuracaktır diye düşünüyorum, beklemede kalın."

Ika seni hızlıca kumarhaneye sokuyor ve kumarhaneye girdiğiniz anda oyunlara yönelmek yerine koltuklardan birine yöneliyor. Bir koltuğa oturuyorsun ve o da hemen karşına geçiyor. "Şimdi, Ae'ciğim. Oradaki tüm paparazilerin şirketlerini tanıyorum. Eğer istediklerimi yapmazsan her birine o haberi yayınlatırım ve babanla yüzleşmek zorunda kalırsın. Ondan habersiz kim oluyorsun da başkalarıyla ortaklık yapıyorsun? Hem de onun partisi adına? Ona gerçeği anlatsan bile gerçeğin ne önemi var ki? Baban çıkıp bir milletvekili olarak Chiepükütgo ailesini ifşalasa kötüleme kampanyası başlatacak on bin elemanım var. Şimdi de ne istediğime gelelim. Beni takip et." Ika, ayağa kalkıyor ve yirmibir oynanan bir masaya gidiyor. Masaya oturuyor ve herkese selam veriyor. Sen de Ika'nın yanına oturuyorsun. Ika, oyunu oynarken arada sana dönüyor ve isteğini anlatıyor. "Sizin aileniz siyasete bizden daha bağlı. Djurat siyaseti üzerindeki etkimizin artmasını istiyoruz. Bizim aileden birkaç elemanı Birliktelik Partisi'ne almak ve partinin kontrolünü ele geçirmek istiyoruz. Bu insanları babana arkadaşın gibi tanıtacaksın ve siyaset bölümünde ne kadar başarılı olduklarını söyleyeceksin. Babanın onlara referans mektubu yazmasını isteyeceksin. Yeterince ikna edici olursan emin ol kabul edecektir. İkna edici olmama gibi bir lüksün olmadığını da söylememe gerek yok herhalde."
Off Topic
Konunun pasiflik süresi 96 saat (4 gün) olarak düzenlenmiştir.
Locked

Return to “Konutlar”

cron