[Fegø Foø] Milli Çıkarlar ve Terörizm

#1
Fegø arabadan yeni inmişti. Sıcak diyarlı birisi için burası serindi. Fakat o Dushanın kuzeyinde büyüdüğünden serinliğe alışıktı, bir problem yaratmazdı. Buraya turizm maksatlı geldiğini söylemişti soranlara. Bu mevsimde burası gerçekten de görülmeye değer güzellikteydi fakat Fegø sadece iki kıçı kırık mağara ve çanak çömlek görmeye gelmemişti. Onun gerçek amacı farklıydı. Kökünün izini sürüyordu, milletinin uyanışının ve zorla uyutuluşunun hikayesini öğrenmek istiyordu. Zerfun Hakikatini arıyordu o. Terörist diye yaftalanmış ve her yerden gelen darbelerle sakat bırakılmış örgütün ardında kalanları arıyordu. Hepsini yakalayamamışlardı elbette, saklanmasını bilen ve ellerini temiz tutanlar da vardı örgüt üyeleri arasında.

Babasının mektubunda adı geçen Ano Amuho Eme Tutuhuremufa'da onlardan biriydi. Tam adını öğrenmek kolay olmamıştı. Mektupta kullanılan haliyle ReMu'yu çok aramıştı. Evde kaldığı polis akademisine gitmeden önceki süreçte tüm kütüphaneyi taramış fakat sonuç alamamıştı. Babasının eski arkadaşlarıyla buluştuğunda ise çoğu durumu bilmiyordu bile. Biri hariç. " Ah Ano'dan mı bahsediyorsun? Gençliğinde kendisine öyle denirmiş. Büyük adammış. Şahsen tanışma şerefine nail olamasam da tanıdığım dava adamları onu biliyorlar. Baban sana bir şey söylemedi mi? Garip. Davanın küllerinden doğması için bu yaşında bile çok çalışıyormuş. Şahsen bana sorsan saçmalık. Bu işler eskide kaldı, geçmişle yaşanmıyor geleceğe bakıp uyum sağlamalıyız. Ha tam adı mı ne? Şeyy Ano olduğu kesin adında. Zerfunların çoğunda olan Eme ismine de sahiptir herhalde, Soyadı da tutla başlayan birşeydi. Pek bilemeyeceğim. Neyse böyle morukları nereden öğrendin, Bırak huzur içinde ölsünler, onların ardından yeni yeşeren fidanlar çıksın ortaya. Ha? Evet önemli değil görüşürüz." O kişiyle ettiği sohbette duydukları bunlardı Fego'nun.


Bu bilgilerle ismi bulmak zor olmamıştı. Adı Ano Eme Tut olan yaşlı kişilerin bir profilini çıkarmış ve onları babasının mektubunda gördüğü kişi olma ihtimallerine göre sıralamıştı. Ano Eme Gamø Tutugamuhi ve Ano Amuho Eme Tutuhuremufa aradığı profile en çok uyan iki isimdi. İkisi de Hakikat'ın yıkılışında 20'li yaşlarındaydı. İkisi de aktif görev almış olabilecek Zerfunlar'dı. İkisinden de haber alınamıyordu yıllardır. Aralarında bir seçim yapmak çok zordu. O yüzden fego kulaklarını iyi açıp dinlemeye başlamıştı ufak söylentileri. Onlara götürebilecek minik haber kırıntılarını. Ama sabrı onu ödüllendirmişti. Duyduğu şey birilerinin hala iş başında olduğunu gösteriyordu. Djuratta isyan çıkmıştı. Halk birbirini kırıyordu. Ezilmişler özgürlüklerini talep ediyordu. Tıpkı zamanında hakikatin yaptığı gibi. Ve bu haberin içinde önemsiz bir detay vardı. Biri Jülchajda onlara tavsiye veriyordu. Örgütlenmelerine yardımcı oluyordu. 50 yıl önce izlenen yolu andırıyordu ilerleyişleri. Fego aradığı olayın bu olduğunu biliyordu. Piyangoyu tutturmuştu. Sırtına ceketini geçirdiği gibi evden ayrılmış ve kendisini yollara vurmuştu.

İşte sonunda burdaydı. Fego arabadan yeni inmişti. Sıcak diyarlı biri için burası serindi. Fakat önemi yoktu. Şimdi onun sürmesi gereken bir avı vardı. Geçmişin hayaletinin izini sürmeliydi. Bu kasabada bildiği hiç bir şey yoktu. Tamamen kör bir şekilde iz sürmeye çalışıyordu fakat bunun da önemi yoktu. Yabancı bir diyarda onun gibi birisi görülür ve duyulurdu. Onu bulacaklardı. Kimin için geldiğini anlayacaklardı. En azından öyle umuyordu Fego. Bu olana kadar bir şeyler yiyip içmeliydi. Aç ayı oynamaz doğal olarak. Rastgele bir yere oturup oradaki çalışana soracaktı Rangofa Dara olup olmadığını. Bulacağını umuyordu.
Image

► Show Spoiler

Re: Milli Çıkarlar ve Terörizm

#2
Katı insanları ve soğuk havasıyla bilinen, tüm bunlara rağmen turistik bir yapıya sahip olan Jülchaj'a ayak bastıktan sonra önüne çıkan ilk restorana göz atıyorsun. Restoranın tabelasında "Lüch Budrich" yazıyor. Yazanı anlamasan da sağcıların çoğunlukta olduğu bu şehirde tabelaların neden genellikle Djuratça olduğunu anlaman zor olmuyor. Buna rağmen gördüğün insanların üçte ikisinin siyah saçlı olması da bu şehrin yapısının ne kadar ilginç olduğunu gösteriyor. Restorana giriyorsun ve iç mimarisini ayaküstü inceliyorsun. Samimi ve küçük restoranın odun parkeleri ve üstünde de tüm mekanı kaplayan bordo bir halı var. Geleneksel ama şık masalara sahip olan mekanın sahibi saçları beyazlamış yaşlı bir amca. Kendisini kasada gözlüklerini temizlerken fark ediyorsun. Kendine bir masa seçerken yaşlı adama yaklaşıyorsun ve arkandan sesini duyuyorsun. "Pülam, yamjid! Yado lü?" Arkana dönüyorsun ve adam seni gördüğünde "Kusura bakma genç adam, buralısın sandım. Hoş geldin. Keyifler nasıl?" diye kendini düzeltiyor. Seninle ilk etkileşime geçen bu adam olduğu için kendisine restoranda Rangofa Dora olup olmadığnı soruyorsun. Adam ise kafasını kaşıyor ve "Emin değilim. İçeriye bir sorayım." diyor. Oturmanı söylüyor ve mutfağa giriyor. Birkaç dakika içinde yanına geliyor ve "Hadi iyisin, aşçımız Dushalı çıktı! Yapmayı biliyormuş. Başka bir isteğin var mı cancağızım?" diye soruyor.
Off Topic
Esenlikler dilerim, bu konuda GM olarak ben, yani Barisu ile ilerleyeceksiniz. Pasiflik süresi 168 saattir. (7 gün)

Re: [Fegø Foø] Milli Çıkarlar ve Terörizm

#3
Lüch budrich? Fego zerre çakmıyordu Djuratların konuştuğu dilden. Zaten çoğu yerde pakt dili konuşuluyordu. Bu herifler düpedüz ırkçıydı yahu. Qardakhların isyanda olması gayet kabul edilebilirdi. Tabii isyan diye duymuştu ama halk mahallede portakal yerine mandalina verene de vatan haini diyebiliyordu. O işler biraz karışıktı yani. Eh bir söylentiyi kovalamak hayaleti tutmaya benzerdi. Neye benzediğini bilmesen de onu göremesen de duyamasan da koklayamasan da hissedemesen de yaptıklarını takip edebilirdin. Şimdi söylentilerin ne kadar sağlam olduğu anlaşılacaktı. Sonuçta artık hayaletin olduğu iddia edilen yere gelmişti. Tek yapması gereken gözlerini dört açmaktı.

Lüch bilmem ne olan yere girmişti Fego girer girmez de gördüğü şey halı olmuştu. Tabii buralar soğuktu ve gelen misafirlere terlik verebilecek zenginlikte kimselere benzemiyorlardı. Halı burada dekorasyondan çok bir araçtı. Ama gerçi ayakkabıları vardı ayağında, ayakkabıyla basılır mıydı ki halıya? Diğerlerinin ne yaptığına bakacaktı. Millet ayakkabısını çıkartmışsa o da çıkartacaktı. Giyinik basıyorlarsa o da basacaktı. Şimdi Djurattaydı ve djuratta djuratlılar gibi davranmalıydı.

Kendisine bir masa seçerken gözlüklerini temizleyen adam ona yine anlamadığı şeyler demişti. "Ulan ordan yerlisi gibi mi duruyorum bu soğuk kasabanın?" diye düşündü Fego. Tam adama dönüp anlamadığını söyleyecekti ki adam yüzünü görünce pakt diline dönüp özür dilemişti. Eh makul ve kabul edilebilir bir davranıştı. Fego alınmamıştı. Ona Rangofa dara olup olmadığını sormuştu fakat adamın neyden bahsettiği konusunda bir fikri yok gibi görünüyordu. Fegoya oturmasını söyleyip mutfağa yollanmıştı. Fego masasına oturduğunda etrafı inceleyecekti. İçeridekiler bu bahsettikleri qardakhlılar mıydı yoksa normal djuratlılar mıydı?

Çok geçmeden yaşlı adam gelip aşçının dushalı olduğunu ve istediği yemeği yapabileceğini söylemişti. Farklı bir şey isteyip istemediğini soruyordu. Aslında evet. Sizin yerel bir içkiniz varmış ondan da denemek isterdim yemeğin yanında. Bir de beyefendi, bana yılın bu zamanında buranın çok güzel olduğunu söylediler. Özellikle de Ükpu dağı görülmeye değer dediler. Fakat bazı dedikodular duydum buralarda işler karışıyormuş diye. Gerçek değil ,değil mi, her zaman olduğu gibi güvenli, değil mi? Bakalım adam ne yanıt verecekti. Fego bıyık altından öğrenmeyi istediği soruyu sormuştu. Hem de bunu dikkat çekmeyecek bir biçimde yaptığını düşünüyordu. Salak bir turistin duyduğu asılsız iddialar gibi görünmesi onun işine geliyordu.

Yemeğini bitirdikten sonra adama teşekkür edip parasını ödeyecekti. Yemeğin ne kadar güzel olduğunu söyleyip aşçıya onun adına teşekkür edip edemeyeceğini soracaktı. Eme Fego aşçınıza şükranlarını iletir ve kayaların düşüşünü gözler.
Image

► Show Spoiler

Re: [Fegø Foø] Milli Çıkarlar ve Terörizm

#4
Kimse ayakkabısını çıkarmadığı için sen de çıkarmamayı seçiyorsun.

Adamdan içki isterken kendisine yönelttiğin soruyu dinliyor ve öncelikle "Sana bir içki getireceğim, ama ikinciyi istemek yok yeğen. Saat daha çok erken." diyor ve anırıyor. Birkaç saniye içinde durmasını bekliyorsun ama adam yaklaşık bir dakika boyunca kendi kurduğu komik olmayan cümleye anırıyor. "Ay öldüm." diye diye geriye dönüyor ve son anda sorduğun soruyu cevaplamayı unuttuğunu fark ediyor ki geri geliyor ve konuşmaya başlıyor. "Yeğen, bak sana Jülchaj ile ilgili bir şey anlatayım. Burada suç vardır elbet, ama Jülchaj en fazla yabancı bulundurduğumuz yerlerden biridir. Bak ben ırkçı adam değilim, ırk, millet falan görmem. Görmem ya. Göreni siksinler, anlatabiliyor muyum? Ama şimdi azınlıkların ne bok olduğu da belli yani, anladın? Mağaralarda bir şeyler yapıyor diyorlar. Ben bilmem yani. Ben yapmazdım aga." Tekrardan gülmeye başlıyor ama bu sefer kendini kontrol altına alıp içeri gidiyor. Çok geçmeden içkin geliyor ama bu sefer adamla değil, genç bir hanımefendi ile karşılaşıyorsun. Esmer tenli kız içkini masaya bırakıyor ve sana dönüp "Ahudø hata! Burada memleketten birini görmeyi beklemiyordum. Umarım tatilin güzel geçiyordur." diyor. Gülümserken dalıp gidiyor ve birkaç saniye sonra kendine gelince "Neredeyse unutuyordum, al bakalım, kejonu getirdim. Ağırdır, aman dikkatli ol." diyor. Heyecanlı olduğunu belli edercesine hafif bir kahkaha atıyor ve içeri dönüyor.

Yemeğini bitirdikten sonra hesabı ödüyor ve dışarı çıkıyorsun. Arkandan restoranda gördüğün Dushalı garson kızın geldiğini fark ediyorsun. Nefes nefese kalan kız elini uzatıyor. "Merhaba, ben Fera. Neden Djurat'a geldin?" Cevabını beklerken tekrar söze giriyor. "Kusura bakma, sadece evden çok fazla insan görmüyorum. O yüzden tanışmak istedim. Senin için de sorun yoksa elbette."


Fera
► Show Spoiler

Re: [Fegø Foø] Milli Çıkarlar ve Terörizm

#5
Fego içkisini istediğinde adam ona saatin erken olduğunu ve ikinciyi içmemesi gerektiğini söylemişti. Fego zaten şu sıralar fazla içmiyordu. Sadece sosyal olarak içiyordu. Şimdi de bu ülkede yeni olduğunu göstermek için istemişti. Yoksa bu kejo dedikleri viskiyi fıçılarca içmişti daha önce. Hızlı zamanlarında, partilerde çakılmaya çalıştığı zamanda favori içkisiydi. Dandik dusha meyve suları gibi değildi. Neyse ne, önemli olanı asıl amacını başarmıştı sanırım. Adam buraya çok yabancı bir turist olduğunu düşünmüşe benziyordu. Salak ve para harcamayı seven genç bir turist. Paktın çatısı altında her zaman görebileceğiniz türden biri. Gerçi şimdi o pakta ilk darbe vurulmuştu, sonuncusu da olmayacaktı görünüşe göre. Adam kendi kendine konuşup komik olmayan şakasına gülerken Fego'da salakça bir gülümseme tutturmuştu suratına. Pek önemli değildi zaten adamın dedikleri. Ama ardından dedikleri önemliydi. Kendisinin ırkçı olmadığını söylerken açıkça ırkçılık yaptığını saymazsak ona istediği bilgiyi vermişti. Dağlarda hareketlilik vardı. "Hep zaten azınlıklar çıkartır değil mi sıkıntıları moruk, Onların anasını siktiğiniz için bilenmezler değil mi? Tüm suçları orospu çocuğu oldukları için işlerler" demek istemişti. Ama dememişti. Şimdi rolünü oynamalıydı. O da salakça gülüşüne eşlik edecekti. Aklı başında kim yapar abi, haklısın. diyerek geçiştirecekti.

Sonunda içeri geçmişti moruk. Fego öfkesine hakim olmaya çalışıyordu. Şimdi hakaret edilen azınlıklar onun milleti değildi, öfkelenmesini gerektirecek bir şey yoktu ortada. Sakin kalmalıydı. Buraya aklında bir görevle bir hedefle gelmişti. O hedefe ulaşmak için biraz katlanmalıydı böyle saçmalıklara. Gidişinin üzerinden çok geçmeden, hemen tekrardan biri ortaya çıkmıştı gittiği yerden. Adamın geldiğini düşünen fego sinirini bastırmaya çalışırken esmer bir kız görmüştü. Dushalılar kötü insanlar sayılmazlardı yönetici orospu çocukları onları fişeklemese. Ve alışık olduğu yerden bu kadar uzakta kendi memleketinden tanıdık olmasa da bir yüz görmek hoşuna gitmişti Fego'nun. Kız ona iyi günler demişti dusha dilinde. Dushada bile genelde millet paktça konuşurdu. Ama tabii selamlamalar kültürel sayılırdı.Ahudø hata! Fimøhuni. diyerek onu selamlayacaktı Fego. Kız ona iyi dileklerde bulunup içkisi vermişti. Ağır olduğunu söylemişti. Fego tek yudumda bitirip geri koyacaktı bardağını masaya.

Çevreye bir göz atıp buradan daha fazla bir şey çıkmayacağını anlayınca Fego kalkıp hesabı ödemeye gitmişti. Sıradaki durak dağlar ya da dağların çevresindeki yerleşimler gibi duruyordu. Hesabı ödeyip dışarı adımını atmıştı fego ardından memleketinin havasına benzemeyen bu havadan uzun bir nefes çekmişti. Nefesini yavaşça bırakırken garson kızın koşa koşa geldiğini görmüştü. Onunla konuşmak istiyordu galiba kız. Eh kendi memleketlisini görmeyi istemesi doğaldı. Yeni neler yaşandığını sorabilirdi Dushada. Memleketten haberleri merak ediyor olabilirdi. Bunlar doğaldı. Kız onun Zerfun olmasını fark etmemiş ya da aldırmıyormuş gibi görünmüştü Fego'ya. Ona normal bir insan gibi yaklaşıyordu. Kız ona elini uzatmış ve adını söylemişti. Buraya neden geldiğini merak ettiğini söylemişti. Burada çok memleketlisi olmadığı için tanışmak istemişti eğer bir sorun değilse fego için, öyle demişti. Eh, Fego için sorun yoktu, içeriden bilgiler almak önemliydi. Kızın elini kendinden emin bir şekilde sıkıp "Tanıştığıma memnun oldum Fera, ben de Fegø. Hayır, hayır, elbette hiç sıkıntı değil. Gurbette yaşam zor olmalı, insan kendi çevresinden birilerini görüp konuşmayı özlüyor olmalı. Bu mevsimde burası çok güzel dediler ben de biraz dağ tırmanıp Djuratın doğal güzelliklerini göreyim istedim. Cebinden bir sigara çıkartıp ağzına atmıştı fego bu sırada. Kıza da ikram etmişti bir tane. Alırsa ilk onunkini yakacak ardından kendininkini yakacaktı. Bu mereti de bırakmaya çalışıyorum ama alışkanlıklar kolay terkedilmiyor. İyi bir yemeğin üstüne çok güzel gidiyor. Bu arada yemeği sen yapmıştın değil mi? Eline sağlık çok güzel olmuş, Poteguhe'de böylesini yapamıyorlar. Bizim oralara da serin derler ama buranın yanında yine sıcak kalıyor. Sen nereden geliyorsun sormamda sakınca yoksa? Ve bizden birilerini gurbette görmeye alışık değilim çok kusuruma bakma neden buraya yerleşmiştin. Yani yeni tanışıyoruz özelse anlatmak zorunda değilsin, sadece merak ettim. Anlarsın ya? diyecekti gülümseyerek. Onu ve onun ulusunu çöp gibi görmeyenlerle bir derdi yoktu bu genç adamın.
Image

► Show Spoiler

Re: [Fegø Foø] Milli Çıkarlar ve Terörizm

#6
Kız, kendisine ikram ettiğin sigarayı alıyor ve sigaralarınızı yaktıktan sonra söylediklerine karşılık olarak "Bu kadar işin üstüme yüklenmesinin stresini anca sigarayla atabiliyorum. Eminim senin de stresli bir hayatın vardır. Merak etme, bir gün bırakabileceğimize eminim." diyor. Sen sözlerine devam edemeden "Djurat gerçekten gezmek için güzel bir ülke ama yabancıysan yaşamak için güzel olduğunu söyleyemem. En azından ben iyi bir deneyim yaşamadım. Genellikle kültürümüz üzerinden laf yiyorum sokakta. Bana sarkmaya çalışanlar oluyor ve anayasada azınlıkları ve göçmenleri koruyan bir yasa yok. Ama yanlış anlama, beni işe alan patronum gerçekten çok iyi bir adam. Bu lafım ona değil yani." Hafif bir kahkaha atıyor ve sözüne devam edecekken yemeği ile ilgili yorumunu duyup gülümsüyor. "Çok teşekkür ederim. Çocukluğumdan beri yemek ile uğraşıyorum. Burada da hem aşçılık hem garsonluk yapıyorum. Zor oluyor ama en azından maaşım fena değil." Kendisine neden Djurat'a yerleştiğini soruyorsun ve gözlerini yere devirdiğini fark ediyorsun. "Pek iç açıcı bir hikaye değil, istersen onu daha sonraya bırakalım." diyor ve bir önceki soruna cevap veriyor. "Bu arada adalıyım ben." Gülüyor ve devam ediyor. "Toteshishalıyım. Ada çocuğuyuzzz! Adanın merkez taraflarında oturmuş olsam da baya medeniyetten uzak bir hayatımız vardı ya. Yine de o ortamı özlemiyor değilim. Her ne kadar hatırlamak istemediğim şeyler olsa da güzel günlerdi."

Kız muhabbet devam ederken bir teklifte bulunuyor. "Eğer istersen birlikte gezebiliriz. İşten bir saat sonra çıkıyorum ve Ükpu Dağı'na sayısız kere gittim. Hem de birkaç şişe içki araklayabilirim. Hatta uygun görürsen birkaç arkadaşımı da çağırırım, grup halinde gezeriz. Daha eğlenceli olur." Cevabını beklerken sigarasını yere atıyor ve ayağıyla eziyor. "Bugün olmak zorunda değil tabii ki. Ne zaman müsaitsen ona göre de ayarlayabiliriz." Sen cevap verme şansı bulamadan bir soru soruyor. "Çok üstüne gitmedim değil mi ya? Kabul etmek zorunda değilsin."

Re: [Fegø Foø] Milli Çıkarlar ve Terörizm

#7
Fego kızla laflamaya koyulmuştu. Topraklarından uzakta dushadan gelen birilerini görmeyi gerçekten bekliyordu aslında. Ama beklediği dushalılar değil kendi halkından insanlardı. Bu kız onu Ano'ya götürebilir miydi? Pek zannetmiyordu. Zerfun Hakikatini ve hareketini önemser miydi? Onu da çok bileceğini düşünmüyordu Fego. Sıradan bir dushalıya benziyordu. Onu hedefine yaklaştırmayacaktı. En azından yaptığı çıkarım bu yöndeydi. Belki Fera'ya geliş amacını anlatsaydı bir şeyler öğrenebilirdi ama o dushadan uzakta bile dusha krallığında yanlış kulaklara gidebilecek bilgiler vermekten çekiniyordu. Kimseye güvenme, iyi bir mottoydu ama kesinlikle işleri kolaylaştırmıyordu. Kolaylaşmasına da gerek yoktu Fego'ya göre. Kolaylık onu ölüme götürebilirdi. Tek başına çalışmak oluşabilecek güvenlik açıklarını sıfıra indiriyordu. Evet belki çok hızlı ilerlenmiyordu ama yine de ilerliyordu. Eski hikayenin anlattığı gibi, hedefine yavaş ama emin adımlarla giden oraya ulaşır.

Fera ona sarkmaya çalışanlar olduğunu söylediğinde güzel olduğunu söyleyerek laf atacaktı Fera'ya fakat son anda dilinin ucunda durdurdu kelimelerini. Zaten durumdan rahatsız hissediyordu bir de Fego onu daha fazla rahatsız etmesindi. İyi ki de durdurmuştu kendisini, çünkü sonraki cümlesi Fego'nun damarına basmıştı. Soğuk ve metalik bir tınıyla konuşmaya başlamıştı. Öfkesini ancak bu şekilde bastırıp konuşabiliyordu. "Dusha'da da azınlıkları koruyan bir yasa yok. Kralın da umrunda değil zaten. demişti. Siktiğimin kralı ülkenin başında sanki herkesin sahibiymiş gibi oturmuş duruyordu. Hani insanların kendi kaderini tayin etme hakkı? Hani nerede yaşama özgürlüğü? Siktiğimin tiranının ayakları altında ezilip onun kulları köpekleri gibi davranmanın neresi onurluydu lan! Bunun neresinde insanlığın zerresi vardı? Orospu çocuğu krallar ve siktiğimin yalakaları, diye düşünüp iyice kızarmıştı Fego. Ardından kızın sonraki sözleriyle yatışmıştı. Öfkesi sahiciydi ama şimdi ortaya çıkartıp konuşmayı bok etmenin anlamı yoktu.

Kız adadan geldiğini söylerken mutlu görünüyordu. Eski hayatını hatırlıyor olsa gerek diye düşündü genç adam. Bu konu hakkında yorum yapması gerektiğini hissetmişti. Aslında bölge olarak bize yakın olmasına rağmen hiç gitmedim adaya. Orada deniz araştırma tesisi vardı galiba. Deniz, kum ve güneş. Harika bir yer olmalı. Şehrin kargaşasından uzak rahat bir yer. Bizim arka sokakları karanlık şehrimizden iyidir elbette. Hem ada insanı daha rahat insanlar diye duydum. Bizde ise kavga gürültü hiç durmazdı. Pek hoş bir çevre değil ne yazık ki.

Kız muhabbete devam ederken Fegoya bir teklifte bulunmuştu. Eğer isterse onunla dağa gidebilirdi. Eğer isterse arkadaşlarını da çağırabilirdi. Grup halinde daha eğlenceli olacağını söylemişti. Zaten dağa sayısız kere çıkmıştı dediğine göre. Fego bu teklifi düşündü. Tek başına giderse aradığı hayaleti bulma ihtimali daha fazla olur muydu? Yol ve iz bilmeden kaybolabilirdi. Yanında yolları bilen birilerinin olması iyi olurdu. Evet yanında başkaları varken büyük ihtimalle istediği kişiyi arayamazdı fakat yolları öğrenmiş olurdu. Ertesi gün tek başına arayabilirdi. Beraber gitmek mantıklı duruyordu. Peki ya arkadaşı? Nasıl bir insan olduğunu bilmiyordu Fego. Belki niyetleri onu dağın ıssız bir yerinde soyup gitmekti. Pekala mümkündü bu. Fego biraz düşündükten sonra yakın mesafede sayı fark etmeden epey tehlikeli olduğunu düşündü. Onu soymadan önce on metre çapındaki herkese lanetinden ve hediyesinden bir parça tattırabilirdi. Korkacak bir şey yoktu onun için. Evet, evet Fego bu teklifi kabul edebilirdi. O bunları düşünürken kız konuşmaya devam ediyordu. Üstüne çok gidip gitmediğini soruyordu. Belki de sadece anayurdunu özlemiş basit bir göçmendi bu kız, çok ayrıntılı düşünmeye gerek yoktu yapacakları üzerinde.Ah ,hayır, hayır Fera. Seninle birlikte dağı keşfetmek beni mutlu eder. Zaten daha önce gittiysen eşlik etmen çok işime yarar, kaybolmam. İstersen arkadaşlarını da çağırabilirsin. Dediğin gibi daha eğlenceli olabilir. İstersen sadece ikimiz de gidebiliriz. Sen nasıl istersen. Bir saat sonra çıkıyorsun değil mi? İstersen burada seninle birlikte bekleyeyim. Ya da şehirde önereceğin bir yer varsa oraya bakayım. Bugün içinde yapacak başka bir işim yok nasılsa. Eğer kız onunla kalmasını söylerse fego kalacak ve sohbet etmeye devam edecekti ama işi olduğunu kalamayacağını söylerse de şehir merkezinde bir tur atacaktı. Bir saat zaten hızlı geçerdi. Etrafa göz atıp zamanı yaklaştığında tekrardan buraya gelip kapının önünden alacaktı kızı.
Image

► Show Spoiler

Re: [Fegø Foø] Milli Çıkarlar ve Terörizm

#8
Fera cevabını duyunca sevindiğini mimiklerinden belli ediyor. "Ah, çok iyi! O zaman istersen biraz gez çünkü benim çıkmama daha bir saat var. Şehir merkezinde Tuplolular için yapılmış bir müze olduğunu duymuştum ama hiç gitme şansım olmadı. Tuplolular Djurat'ta bulunan bir azınlık toplum bu arada. Çok güzel halıları ve çanak çömlekleri var. Tam bir saat sonra burada buluşalım, olur mu?" Fera, seninle tokalaşıyor ve işine geri dönüyor. Sen de Fera'nın tarif ettiği şekilde merkezin içinde ilerliyorsun. Yolunun üstünde bir grup insanın toplandığı bir dükkan görüyorsun. Dükkana doğru ilerliyor ve olanları yakından incelemeye başlıyorsun. Bir grup beyaz tenli, kızıl saçlı eleman bir tütüncüyle tartışıyor gibi görünüyor. Turist olduğunu anladığın adamlardan biri "Yahu kardeşim, az önce aynı malı bir Dushalıya 200 bofa sattın, biz piç miyiz de 300'e çıkartıyorsun?!" diye bağırıyor. Tütüncü ise "Siz domates kafalar ne diye ülkemize gelip sokaklarımızı kirletiyorsunuz lan? Size yıllardır tavrımızı gösteriyoruz, gelmeyin ülkemize işte, istemiyoruz lan sizi!" diye geri bağırıyor. Kulak misafiri olan bir Dushalı ise adamların sinirlenmesi üzerine olay yerine gidiyor ve tütüncüyü azarlamaya başlıyor. "Adamlar ülkemizi beğenmiş, geçmişimize rağmen gelmiş geziyorlar pezevenk! Yaptığın şeye bak! Biraz utan kendinden, şurada 46 yılına gelmişiz adam hala domates kafa diyor ya." Gedhilfeli olduklarını anladığın adamlara dönüyor ve "Kusura bakmayın arkadaşlar, gelin size bir içki ısmarlayayım." diyor. Adamlar ise sakinleşiyor ve içlerinden biri "Biz özür dileriz abi ya, ülkenize gelip böyle olay çıkarmayı istemezdik." diyor. Turistleri kurtaran adam ise hemen lafa atlıyor. "Yok yahu ne özür dilemesi? Bu heriften yüzünden oldu hep. Bunaklar böyle işte, n'apcan?" diyor. Tütüncü ise Gedhilfelilere bir süre tip tip baktıktan sonra arkasına dönüyor ve tütün sarmaya başlıyor.

Yürümeye devam ediyor ve Tuplolular için yapılmış olan müzeye varıyorsun. Müze kapısının üstünde sadece büyük harflerle "TUPLO" yazıyor. Etrafındaki binalara nazaran daha büyük olan binaya giriyorsun ve kapıdaki güvenlik görevlisi sana selam veriyor. Üstünü arıyor ve devam etmeni söylüyor. Müze görevlisine doğru ilerliyorsun ve adam seni gördüğü anda Dusha diline geçiyor. "Da dusḧe popo da sḧefa! Sḧeha! Nasılsınız efendim, keyfiniz yerinde mi? Müzeye giriş ücretimiz 50 PBF'dir ama sizin gibi bir beyefendiye 40 PBF demezsem kellemi alırlar." Hayvan gibi gülmeye başlıyor. Bugün karşılaştığın, kendi şakasına başkalarından fazla gülen ikinci insan da bu müze görevlisi oluyor.

Re: [Fegø Foø] Milli Çıkarlar ve Terörizm

#9
Tuploları da çanaklarını da çömleklerini de ayrı ayrı sikmek istiyordu Fego. O buraya kıçı kırık çöp parçası görmeye gelmemişti. Kendi isyanını tetikleyecek isyanın arayışını yapmaya gelmişti. Fakat geldiğinden beri turist misali sağa sola bakınıyordu. Gidip memleket yemeği falan yemişti dağ yürüşüne gidecekti. Şimdi bir de başına müze çıkmıştı. Ama sabırlı olmalıydı. Acele etmek temkinliliğini anlamsızlığa çıkarırdı. Fego kızla vedalaştıktan sonra yapacak daha iyi bir şey olmadığı için tarif etmeye gitmeye karar vermişti. Bir sigara daha yakıp bir şey bulamasa da en azından turizme katkıda bulunmuş olacağını düşündü. Sigarasından derin nefesler çekerken şehir merkezinin göbeğine kadar gelmişti. İlk farkettiği şey bu topraklarda çok yabancı görünen alev kırmızısı saçlardı. Gedhilfeliler diye düşündü Fego. Memleketlerinden çok uzaktalar. Gedliler bir tütüncüyle tartışıyor gibi görünüyordu. Durumu öğrenmek için kulak kabartmıştı Fego ama buna pek gerek olduğu söylenemezdi, zaten bağırış çağırış içinde kavga ediyorlardı. Dushalıya ucuza sattın bize niye pahalıya satıyorsun kavgasıydı. Pek alışılmadık bir şey değildi. Ne kadar uzaktan geldiysen o kadar yağlı kazığı saplıyorlardı dünyanın her yerinde. Tütüncü onları ülkelerinde istemediğinden falan bahsediyordu. Eh burada seçim yapılıyor değil mi moruk, o zaman onları ülkeye almayacak partilere oy ver. Fikrin ülke genelinde temsil edilsin. Çoğunluğun azınlığa tahakkümü olsun. Adamını seçtir ardından istediğini yap. Güzel hayat değil mi, işte bu da demokrasinin ufak pürüzlerinden biriydi ama şimdilik daha iyi bir sistem göremiyordu Fego, Zalim ve tek mutlak güç olan krallara göre çok daha iyi bir alternatifti.

Bu kavgaya kulak misafiri olan bir dushalı ise onları ayırmaya gelmişti. Ülkemiz falan diyordu. Bayağı sahiplenmiş bu toprakları. Enteresan deyip geçti Fego. Senin ülken mi birader adamın ülkesi adamın toprağı adamın dükkanı. Sen kim oluyorsun da laf yapıyorsun. Sen dushalısın djuratta ne işin var, hadi var diyelim adamın ülkesinde adama ne laf yapıyorsun ? Fego onların gidişini izlerken müzenin önünde bulmuştu kendisini. Basitçe Tuplo yazıyordu tabelasında. Başka herhangi bir işaret ya da yazı görememitşi Fego. Müzenin güvenlik görevlisi üstünü aramıştı. Gerçi aramak denebilirse buna, fiziksel olarak üzerinde bir silah taşımasa da tüm kıtadaki en tehlikeli silahlardan birini kanında taşıyordu. Fego bu aşamayı sıkıntısız atlattıktan sonra içeriye girmişti. İçeride onu karşılayan bir müze görevlisi vardı. O da dushuman konuşuyordu. Ulan ne oyunlar dönüyordu bu kentte. Kentin yarısı dushalı diğer yarısı da dushaca biliyor gibi görünüyordu. Sḧeha! diyerek selamını karşılıksız bırakmayacaktı Fego. Fimøhuni. Da rapungo, rapungo de? Bu arada bu şehirde ne kadar çok dushalı ve dushaca bilen varmış. Diyecek ve 40 bof verecekti adama. Tuploları daha önce hiç duymadım, küçük bir azınlık olmalılar, öyle değil mi? diye soracaktı. Zamanını müzeyi gezerek, tuplolara ait şeylere göz gezdirerek geçirecek ve ardından çıkış saati geldiğinde kızın orada olmak için yola çıkacaktı tekrardan Fego.
Image

► Show Spoiler

Re: [Fegø Foø] Milli Çıkarlar ve Terörizm

#10
Adam sözlerine karşılık şaşırıyor ve "Beyim bilmez misiniz? Jülchaj'da bir hayli Dushalı yaşar. Benim de anne tarafı Dushalı. Dusha dilini iyi konuşurum." diyor. Hemen ardından ücreti uzatıyorsun ve adam sana Tuploluları anlatıyor. "Tuplolular Djurat'ın en köklü azınlıklarından biridir. Djuratlılar ile aynı halktan olup da belli mevzular yüzünden ayrıştıkları söylenir. Tarihin en eski yazıtlarını da müzemizde görebilirsiniz, Tuplo yazıtlarıdır. Eski püskü eşyaların olduğu bir müze sanacaksınız beyim, ama değildir. Tuplolular tüm kıtadan önce bir hayli teknolojik alet icat etmişlerdir. Günümüzde bazıları geliştirilmiş ve kullanıma açılmıştır, bazıları da çözülemediği için kullanılamamıştır." Önce karşına bir pusula çıkıyor. Adam ise sen pusulayı incelerken konuşuyor. "Pusula da baya geliştirildi ama ilk pusulayı Tuplolular üretmiştir. Baya da kalitelidir, eskimez, bozulmaz." Biraz daha ilerliyor ve ne olduğunu anlamakta zorlandığın bir şey görüyorsun. Üstünde tuşlar olan, metalden yapılmış, üstünde siyah bir ekran olan cisim cam bir kavanozda tutuluyor. "Bunun ne olduğunu kimse çözemedi ama arkasını açınca iki silindir bulduk. O silindirler de bir sonraki camda efendim." İlerliyor ve silindirleri görüyorsun. Kırmızı-siyah silindirlerin birinin ıslak olduğunu ve biraz erimiş olduğunu fark ediyorsun. Sonrasında yazıtlara geçiyorsun ve yazıtları bir süre inceliyorsun. Yazıtlar oldukça garip bir yazı ile yazılmış gibi duruyor. "Bu alfabenin ne olduğunu tespit edemedik ve ne yazık ki yaşayan Tuplolular da okumasını bilmiyorlar." Yazıtların önünde bulunan tabelada bir kısmının tahmini çevirisi duruyor. "Biz -----'dan geldik, haksızlık --mayac--. Tuplo ve Tuplolular ----- için T----- (Tuplo olması mümkün, farklı semboller kullanılmış) ulusu bizim için ------------."

Bir süre daha müzede kalıyor ve vakti geldiğinde Fera ve arkadaşları ile buluşmak için yola çıkıyorsun. Çalıştığı restoranın önüne geliyorsun ve Fera da sen geldiğin anda dışarı çıkıyor. Fera, seni gördüğü anda sana doğru koşuyor ve koluna giriyor. "Hoş geldin Fegø!" diyor ve yanağına bir öpücük konduruyor. Kol kola yürümeye başlıyorsunuz. "Çok zor bir gündü ya, ama baya iş yaptık. 10000 PBF'yi geçtik. İnanabiliyor musun?" Fera, diğerleriyle dağın girişinde buluşacağınızı söylüyor ve oraya kadar yürüyerek gidiyorsunuz. Siz giderken hava kararmaya başlıyor ve sokak ışıkları yakılıyor. "Oh, sokağın bu halini çok seviyorum. İnsanlar da azalıyor, çok ferah oluyor." Dağın girişine vardığınızda sizi üç kişi karşılıyor. İçlerinden birinin oldukça esmer bir Dushalı olduğunu görüyorsun. Senden iki kat daha esmer olan çocuk kafasıyla selam veriyor. Bir diğerinin kızıl saçlı bir kız olduğunu görüyorsun. Beline kadar uzanan saçlarını arkaya atıyor ve "Ben Geth. Selam." diyor. Bir diğeri de sarışın ve yeşil gözlü bir çocuk. O da seni görünce elini uzatıyor ve "Ben Jetimu kardeşim, selamlar." diyor. Fera ise Dushalı çocuğu gösterip "Bu da Hami! Merhaba desene Hami!" diyor. Hami ise gülümsemekle yetiniyor. Dağı gezmeye başlıyorsunuz ve gezerken dağda pek bir gariplik dönmediğini fark ediyorsun. Birbirinden güzel manzaraların olduğu yerlere varıyorsunuz ve dağa az da olsa inşa edilmiş merdivenler aracılığıyla çıkıyorsunuz ancak gittiğin her yer genellikle turistlerin gezmesi için oluşturulmuş basit mekanlar oluyor. Hava iyice zifiri karanlık olduğu zaman Fera "Mekanımıza gidelim!" diyor ve diğerleriyle birlikte seni de dağın arka taraflarına sürüklüyor. "Dağın ötesinde şehirden ayrı kalan çimenlik bir alan var, hep oraya gideriz." Bu alana vardığınızda ortamı sadece ay ışığının ve Hami'nin elindeki loş el fenerinin aydınlattığını görüyorsun. Fera, herkese yere oturmasını söylüyor ve sen de onlarla birlikte oturuyorsun. Fera, gülümsüyor ve yanına gelip kulağına fısıldıyor. "Burada hep yaptığımız bir aktivite var, başta garip gelebilir ama her şey yolunda, tamam mı? Bana güvenebilirsin." diyor ve tekrar yanağından öpüyor ancak bu sefer uzun sürüyor. Fera, çimene oturup "Önce Geth'ten başlayalım. Ortaya geçer misin Geth?" diyor ve Geth gülümseyip herkesin ortasında diz çöküyor. Bir anda Geth dışında herkes ceplerinden birer küçük hançer çıkartıyor ve kendi kollarına saplıyorlar. Geth ise olanları görünce yavaştan kendini ellemeye başlıyor. Dilini çıkarıyor ve herkes kollarından akan kanı Geth'in ağzına akacak şekilde uzatıyor. Geth ise kendini ellemeye devam ediyor ve kontrolsüzce gülüyor. Fera da Geth'in vücudunu okşamaya başlıyor. Hemen ardından sana dönüp "Fegø, sen de katılabilirsin. Sorun değil. Her şeyin arkasında büyük bir amaç var. Sakın korkma." diyor. Geth de sana dönüyor ve "Fegø'nun kanını içemeyecek miyim?" diye soruyor.
Off Topic
Konunun pasiflik süresi 96 saat (4 gün) olarak düzenlenmiştir.
Locked

Return to “Şehir Merkezi”

cron