Re: [Fegø Foø] Milli Çıkarlar ve Terörizm

#11
Adam burada çok dushalı yaşadığından bahsetmişti. Sanki kendi memleketleri yetmezmiş gibi bir de komşu kasabalara yerleşmişlerdi. İşte hep Dusha emperyalizmiydi bu, 50 yıla burada çoğunluk olup azınlık djuratlıları asimile etmeye çalışırlardı. Krallarının altında yaşamak için demokrasiyi kötüye kullanırlardı. Hoş bunlara tahammül eden djuratlılar bu durumu kendi elleriyle yaratmışlardı. Gerçi Fego'ya bundan neydi. O sasdece kendi yurdunu dushalı işgalinden kurtarmak istiyordu. Djuratlıların ne yaptığı onu çok bağlamıyordu. Tabii Qardakhlara yaptıkları dışında. Sonuçta onlar da işgal altında bir halktı. Kendi milleti gibi soylu bir kandan gelmeseler de eskiydiler. Bu tuploların ne yaptığını ise şimdi öğreniyordu Fego. Demek Djuratlılarla aynı kökene dayanıyorlardı. O zaman neden ayrışmışlardı? Pusula falan bulmuşlardı adamın dediğine göre. Yani tabii bulabilirlerdi ama zaten bu tarz şeyler bir çok yerde birbirinden bağımsız geliştirilmişti. Sonra müzede farklı bir şey vardı. Üzeridne tuşlar olan siyah bir ekrana sahip metal bir şey. Bu neydi ki? Ne için kullanılabilirdi? Adam arkasında iki silindir olduğunu söylemişti. Onlar da bir sonraki camdaydı. Siyah kırmızı silindirler biraz eskimiş ve erimiş görünüyordu ama Fego bunların ne işe yaradığı konusunda teori bile üretemiyordu. Çocukken babasıyla makinelerin parçalarından makinenin nasıl bir şey olduğunu bulma antrenmanları yapmış olsa da gördüğü şeyin ne işe yaradığını anlayamıyordu. Bu silindirlerin içinde bir şey mi var, hiç kesip açtınız mı? diye soracaktı yarı dushalıya. Fego daha sonra yazıtları görmüştü. Tuplo alfabesinde yazılmış ve henüz kırılamamışlardı adamın anlattığına göre, ama tahmini bir çevirisi vardı önündeki plakada. Fego düşüncelere dalmış bir vaziyette çıkmıştı müzeden. Bu adamlar klanlar çağında bu teknolojiye nasıl ulaşmışlardı, yaptıkları aletler ne işe yarıyordu? Fego burada bir bit yeniği olduğunu düşünüyordu. Teknoloji kolay kaybolmazdı, ona sahip olan ezilip azınlığa düşmezdi. Keşfedilmiş olan unutulmaz korunurdu. Fakat bu tuploların durumu bunun tam tersi gibi duruyordu. Peki neden bu durum ortaya çıkmıştı? Teknoloji çok yeniyken saldırıya mı uğramışlardı, kaçmak ve yaptıklarını arkada bırakmak zorunda mı kalmışlardı? Evet, bu mümkündü, ardından birer tavşan gibi avlanmış olabilirlerdi. Bu teori aklına yatmıştı Fego'nun.

O bunları düşünürken tekrardan restoranın önüne gelmişti. O geldiği anda da Fera çıkmış ve koşup yanağına bir öpücük kondurmuştu Fego'nun. Bayram değil seyran değil, eniştem beni neden öptü diye düşünüp durumdan kıllanmıştı Fego. Konuşmak istemesi mantıklıydı sonuçta anayurdundan gelmiş bir "turist" olarak görüyordu onu. Ama bu gereksiz samimiyet? İşte burada sıkıntı başlıyordu. Fego şimdilik ses çıkartmayacaktı. Karşı tarafın elini görmeden kendi elini açığa çıkarmak istemiyordu. Temkinli ilerlemeliydi. Belki de bu kız onu avına yaklaştırabilirdi. Günlük 10.000 bof hasılat yaptıklarını söylemişti. İyi paraydı. Epey iyi para, kendisinin bunu kazanmak için 5 ay koşuşturması gerekiyordu. Beş uzun ay boyunca yemeden içmeden çalışması gerekiyordu. Oysa adam bunu tak diye bir günde toplamıştı. Vergisidir işçisidir malzemesidir hepsini ödedikten sonra bile elinde bin bof kalsa ayda çok para yapardı. Hangi it polislikte para var demişti Fegoya. Neyse zaten onun gibi bir yeteneğe sahip biri başka ne olabilirdi ki? Yaratımın ve gelişimin gücüne sahip adamlar polislik dışında barındırılmazdı. Gücünü kullanmadıktan sonra güce sahip olmanın mantığı neydi? Ama yakında diye düşündü Fego, yakında onu engelleyenler yoldan çekilecekti ve insanları özgürlüğün o enfes tadına bakacaktı. Uranyum kullanmada özgürlük, kendi dilini konuşmada özgürlük, kendini ifade etmede özgürlük. Yakında hepsi özgür olacaktı. Onlara sıkıca sarılmış ve yerlerine sabitleyen iğrenç zincirler kırılacaktı.


Onlar yavaş yavaş yürürken ve buluşma noktasına yaklaşırken Fego'nun milliyetçi duyguları sınırına dayanmıştı. Kendisini çok dolu hissediyordu. Patlayacaktı sanki. Buluşma noktasına geldiklerinde diğerlerini görmüştü Fego bir gedhilfeli bir djuratlı ve bir tane daha dushalı vardı. Dushalı çocuk hariç hepsi selam vermiş ve isimlerini söylemişti. Dushalıyı da fera söylemişti. Fego "Ben de Fegø diyerek selam verecekti ve kendini tanıtacaktı. Hiç biri bir tehlike ihtiva ediyor gibi görünmüyordu. En kötü ihtimalle dörde karşı bir kalırdı, Onun için bir problem yaratacağını düşünmüyordu bu durumun fego. Kendisinden sayıca üstün gruplara karşı bariz bir avantajı vardı. Uranyum bencil bir güç değildi, paylaşımcıydı. Tek bir kişiye karşı kullanmak onun gücünü kısıtlıyordu ama işte böyle durumlarda gerçek gücü ortaya çıkıyordu. Zaten pek güçlüye de benzemiyorlardı. Onu alt edemezlerdi kolay kolay. Tabii Fego'nun şu an dövüşmek gibi bir derdi yoktu sadece işler olabilecek en kötü şekilde gelişirse kafasında hazırlık yapıyordu.

Dağ gezisi ise Fego'nun şevkini kırmıştı. Aradığı söylentinin gerçek olmadığını düşünmeye başlamıştı. Burası gerilla yapılanmalarına izin verecek bir dağ değildi, normal turistik bir dağa benziyordu. Gerçi en iyi saklama yeri insanların gözünün önüdür ama Fego pek emin değildi. Eh en azından güzel bir gezi yapmış olurdu. Djurat dağlarında gezinti yapmamış demezdi kendisine. Burukça bir sigara yakmıştı. Sikeyim diye düşünüyordu. Bulacağını umut etmemişti ama içinden bir parça doğru olmasını istemişti söylentinin. Değil gibi görünüyordu ne yazık ki. Neyse moral bozmak yok diye kendisine telkin etmişti genç adam. Hala turist rolündeydi. Gerçi rol değildi artık sadece bir turistten ibaretti.

Hava iyice kararmıştı. Gökte bu gece ay yoktu sanırım, çünkü ortam iyice zifiri karanlığa dönmüştü. Geceyi yıldızların loş ışığı aydınlatmaya yetmiyordu. Fego yine de göğe bakmadı. Orada göreceği bir şey yoktu. Aradığı şey yoktu. Yeryüzünde bulamadığını ne denizin dibinde ne göğün tepesinde bulabilirdi. Fera mekanlarına gitmek istediğini bildirmişti grubuna. Fegoya da açıklama yapmıştı, dağın diğer tarafında şehrin görmediği bir alanda bir çimenlikleri olduğunu söylemişti. Fego'nun yapacak daha iyi bir işi yoktu. Zaten yoldan çıkartıp onu gasp etmeye kalkışsalar şansın ondan yana olduğunu biliyordu genç adam. Haminin fenerinin aydınlattığı yollardan geçerken Fego ayın bu gece gökte olduğunu fark etmişti. Eh kör kalmaktan iyiydi ayın loş ışığı.

Çimenliğe geçtiklerine Fera hepsine oturmalarını söylemişti. Ardından Fego'ya burada hep yaptıkları bir aktivite olduğunu başta garip gelebileceğini ama endişelenmemesi gerektiğini iletmişti. Ardından Fegoyu yine öpmüştü. Bu sefer daha uzundu. Fego gergin bir tel gibi hissediyordu. Ne yaptıklarını bilmiyordu ve ortam çok şüpheli geliyordu. Ama birazdan öğrenecekti, öğrendiği şeyler onu germezdi. Germezdi değil mi? Zaten ona güvenebileceğini söylemişti Fera. Sizce bunu söyleyen birinin güvenilirliği ne kadar olabilirdi. Güven böyle kazanılmazdı. Kazanılsaydı bile Fego zaten güvenen bir insan değildi. Önce Gedhilfeli Geth'ten başlayacaklarını ilan etmişti Fera. Geth ortaya geçip diz çökmüştü ardından diğerleri Fego'nun nereden çıkardığını bilmediği şekilde birer hançer çekip kendilerini kesmişlerdi. Geth'de kendisini ellemeye başlamıştı. Fego kahkaha atmamak için kendisini zor tutmuştu. Büyük gerginliklerin dağılmasının ardından gelen o güçlü kahkahayı bastırmıştı. Bunun için gerilmesine gerek yoktu. O her türlü yolu denemişti üniversitedeyken. Diğerleri kendi kanlarını kızın ağzına akıtırken Ferada gethi okşamaya başlamıştı. Onun da katılabileceğini söylemişti. Ortadaki kız da Fego'nun kanını içemecek miyim diye sormuştu.
► Show Spoiler
diyecekti Fego Zerfunca. Ardından gülümseyerek pakt diline dönecekti. Katılmayı çok isterim ama maalesef benim kanım insanlar için zehirlidir. Hasta eder. diyecekti. Fego şimdi rahattı. Zorla ondan kanını almayacaklarını düşünüyordu. Ama verecekleri tepkileri merak ediyordu. Zerfun hakikatini ararken Tuploları öğrenmişti, Zerfun teröristlerini ararken dushalı orgycilere denk gelmişti. Hayat garipti.
Image

► Show Spoiler

Re: [Fegø Foø] Milli Çıkarlar ve Terörizm

#12
Fera öncelikle farkı bir dil konuştuğunu duyunca şaşırıyor ancak Pakt diline geçtiğinde dediklerini başıyla onaylıyor ve "O zaman bu seferlik sadece izle." diyor. Fera, Geth'in yüzünün dibine giriyor ve konuşmaya başlıyor. "Ulu ve yüce tanrımız beni neden elçi olarak yolladı Geth?" Geth ise cevap veriyor. "Kirli ruhlarımızı temizlemen, kirinden arındırman için Fera." Fera, Geth'in saçlarını okşuyor ve herkesin çekilmesini söylüyor. "Ulu ve yüce tanrımız sorularımıza cevap verecek. Onun hissedemediklerini hissetmeliyiz. Tenlerimizi, kanımızı, gerekirse içimizi. Dudaklarımızı da hissetmeliyiz." Fera, Geth'in dudaklarına yapışıyor ve uzun bir süre gözlerinizin önünde öpüşüyorlar. Fera, bir süre sonra geri çekiliyor ve Geth'in kulağına fısıldıyor. "Sorularını ve isteklerini söyle. Arzularını anlat." Geth, havaya bakıyor, sonra da gözlerini Fera'ya çeviriyor. "Ailemin şirketi iki yıl önce battı ve o zamandan beri geçinemiyoruz. Bolluk, bereket istiyorum. Arzularıma gelecek olursak senin vücudunla bir olmak istiyorum." Fera, gülümsüyor ve "İstediklerini almana çok az kaldı Geth. Arzuların önce gelecek, hatta bu gece sana sahip olacağım. Vücutlarımız bir olacak. Sonrasında isteklerin gelecek. İsteklerin geldiğinde ise huzura kavuşacaksın. Şimdi, uyu." Fera, tekrar Geth ile öpüşmeye başlıyor ancak bu sefer diliyle Geth'in ağzına bir şey pasladığını görebiliyorsun. Geth, çimenlere uzanıyor ve gözlerini kapatıyor.

Sıraya Hami geçiyor ancak Hami'nin biraz korkmuş olduğu görünüşünden anlaşılıyor. Fera, Hami'nin gözlerinin içine bakıyor ve ona sımsıkı sarılıyor. "Neden korkuyorsun Hami? Tüm bu yaptıklarımız senin iyiliğin için, bilmiyor musun? Yoksa bana güvenmiyor musun? Ben sana tüm varlığımla güveniyorum Hami." Fera, cebinden hançerini çıkarıyor ve Hami'nin elini tutup hançeri eline veriyor ve kendi kalbinin olduğu noktaya kadar getiriyor. "Eğer bana güvenmiyorsan lütfen beni burada öldür Hami. Güvendiğim ve sevdiğim bir insanın beni reddetmesi kusurlu olduğumu gösterir. Kusurlu bir elçi nerede görülmüş? Ama izin ver de öleceksem senin dudaklarının sıcaklığıyla öleyim." Fera, Hami'nin dudaklarından öpmeye başlıyor ve vücudunu okşuyor. Hami ise elindeki hançeri yere fırlatıyor ve Fera'ya sarılıp onunla öpüşmeye devam ediyor. Fera, Hami'nin saçlarıyla oynuyor ve yerdeki hançeri alıp kendi kolunu bıçaklıyor. Aynısını Jetimu da yapıyor. Bu sefer Hami ağzını açıyor ve akan kanları içiyor. Hami de kendini ellemeye başlıyor ve Geth'e yapılan ayinin aynısı yapılıyor. Fera, ayinin sonunda Hami'ye de aynı soruları soruyor ve Hami soruları cevaplıyor. "Ülkeme dönmek istiyorum ancak babamın işlediği suçlardan ötürü sürüldüm. Ülkeme gitmemin tek yolu kaçak olarak gitmek ancak çok para istiyorlar. O parayı nereden bulacağım?" Fera, gülümsüyor ve "Bulacaksın elbet. Ama önce arzularını anlat bana." diyor. Hami, Fera'nın vücudunda ellerini gezdiriyor ve "Senden başka arzuladığım hiçbir şey yok Fera." diyor. Fera, önceden Geth'e ettiği lafları tekrarlıyor ve Hami'nin dudaklarına yapışıyor. Hami'yi de aynı yöntemle uyutuyor ve sıra Jetimu'ya geliyor. Jetimu sigara molası vermek istediğini söylüyor ve Fera bu isteği kabul ediyor. Ara sırasında Jetimu biraz uzağa gidiyor ve sigarasını tek başına içiyor. Fera ise yanına geliyor ve seninle konuşmaya başlıyor. "Ben bir elçiyim Fegø. Bugüne kadar duyduğun tüm dinler ve inançlar ne yazık ki insanların kibirlerinden doğdu. Yüzyıllar boyunca kendi tanrılarını oluşturdular ve toplumlarına gerçekmiş gibi anlattılar. Gerçek tanrı ise dikte edilen bu sahte inançlara hapsolmuş insanları kurtarmak ve isteklerini yerine getirmek için beni gönderdi. Senin de isteklerin ve arzuların olduğunu biliyorum Fegø. Eğer bu yolda bana katılırsan tüm isteklerini ve arzularını yerine getireceğime ant içerim."

Re: [Fegø Foø] Milli Çıkarlar ve Terörizm

#13
Fera bu seferlik izlemesini istemişti. Sonuçta kanı zehirliydi. İnsanlar için müthiş ölümcül bir zehire sahipti, Fego'nun gazabı olarak adlandırılan zehire. Bunun iki iki kıytırık djuratlı dusha süprüntüsünün damarlarında akan asil kana erişebilecek olmaları bile komik geliyordu genç adama. Onlar birbirlerine bağlayan, ölümlerine sürükleyen, soylarını kırmaya çalışmalarına sebep olan kana sahip olabileceklerini düşmüşlerdi ha? Ki zaten azametli zerfunların soyundan olmasaydı da vücudunda her daim bulunan uranyuma dayanamazlardı. Değişimin gücü onların sıradan bedenleri ve zihinleriyle kaldırabilecekleri bir şey değildi.

Fera gethin dibine girmiş ve anlamsızca tanrısının onu niye yolladığını sormuştu. Ah evet Fego cevabı biliyordu : Delüzyon. Seni buraya gönderebilecek bir tanrı yok demek istiyordu fakat ortamı şu an bozmak tehlikeli gelmişti. Bu sebeple sessizce ve dikkatlice izlemeye devam etmişti. İsteklerini ve arzularını sormuştu gedhilfeliye. İsteği zenginlikti arzusu ise feranın vücuduydu. Ne kadar da basit biriydi bu böyle. Bu sekanstan sonra tekrardan öpüşmeye başladıklarında Fego kızın diğerinin ağzına bir şey attığını görmüştü. Ah evet, uyuşturucular. Fego'nun zamanında denediği şeyler. Gedhilfeli kütük gibi uyumaya başlamıştı. Epey etkiliye benziyordu. Anında etki eden bir şey ha? diye düşündü fego. İşe yarar olabilirdi ne olduğunu öğrenmesi. Enteresan bir şey olduğu aşikardı.

Sıra dushalı oğlana gelmişti. Çocuğun çekindiği belliydi ama Fera afilli sözlerle onu da öpüp yumuşatmıştı. Bu azgınlıktan kaynaklanan bir yumuşama mıydı yoksa uyuşturucunun etkisi miydi? Fera neden uyumuyordu, yüksek dozlarda kullandığı için tolerans geliştirmiş olabilir miydi? Yine kan içme safhası gelmişti, ardından da istek ve arzu sorusu. Çocuğun isteği ve arzusu bir öncekiyle aynıydı. Para ve beden. Dünyanın en işe yaramaz iki malzemesi. Bu kadar boktan şeyler için ayine falan gerek var mıydı gençler diye düşündü fakat yine sessiz kaldı. Bu safhadan sonra yine uyku geliyordu ve sıradakine geçiyordu. Fakat djuratlı çocuk sigara molası vermek istediğini söyleyip uzaklaşmıştı. Hepsi etkisiz hale gelse bu saçmalıkların arkasındaki gerçeği görmek daha kolay olurdu diye düşünmüştü fego, fakat şans ondan yana gibi durmuyordu.

Çocuk uzaklaştığı için şimdi Fera fegoya yanaşmıştı. Tanrılar sahteydi, tanrılar insan yapımıydı. Ah deme ya, sanki fego bunları bilmiyordu. Ama gerçek tanrı varmışmış da Ferayı göndermişmiş. İşte bu bilmediği bir şey olabilirdi Fego'nun. Ne yazık ki insan denilen makinenin büyük kusurlarından birini biliyordu genç adam. Zihin en büyük gücü olsa da insanın aynı zamanda en zayıf noktasıydı. Kendi gerçekliğine inanan bir zihin ortak gerçekliği kolayca göz ardı edebilirdi. Bu kadar güçlü bir illüzyon yaratabilirdi. Feranın tanrısı FEgo'nun istek ve arzularını gerçekleştirebilirdi, en azından öyle diyordu Fego'nun karşısındaki kadın. Tanrılar hakkında pek bilgim yok çünkü bir teolojist değilim. Belki doğrudur belki değildir. Ama çok iyi bildiğim bir şey var Fera. Hiç bir tanrı BENİM İSTEK VE ARZULARIMI YERİNE GETİREMEZ. BUNU BEN SAHİP OLDUĞUM ŞEYLERLE YAPMAK ZORUNDAYIM. BİRİ BENİM İÇİN GERÇEKLEŞTİRSE ANLAMI KALMAZ. KENDİ GÜCÜMLE KENDİ KADERİMİ KENDİM ŞEKİLLENDİRMELİYİM. Ah, kusura bakma sadece biraz heyecanlandım. Sana ve tanrına hadsizlik etmek istemem ama dediklerimin arkasındayım. Birilerinin destek ve yardımlarıyla ilerleyeceğime kendi başıma hedefime giden yolda ölürüm daha iyidir. Fego gergince bir sigara yakacaktı. Gözlerini kızdan ayırmayacaktı fakat kaybolan djuratlının varlığına karşı da tetikte olacaktı. Bu siktiğimin boktan dağında arkadan bıçaklanmaya hiç niyeti yoktu.
Image

► Show Spoiler

Re: [Fegø Foø] Milli Çıkarlar ve Terörizm

#14
Fera, hafifçe kafasını sallıyor ve "Hayır, hayır. Anlıyorum seni Fegø. Biraz geç anladım, özür dilerim. Sen farklısın, böyle bir grubun bir parçası olacağını sanmıyorum. Ama sana farklı bir şey önerebilirim. Ama burada değil. Bunu daha sonra konuşalım." diyor. "Jetimu, buraya gel!" diye bağırıyor ve Jetimu sigarasını söndürüp yanınıza geliyor. "Sıra bende değil mi? Çok heyecanlıyım." diyor. Fera ise "Sıranı beklemeye ne gerek var? Gel biraz tadına bakayım." diyor ve Jetimu'nun dudaklarına yapışıyor. Aynı manzarayı üçüncü kez görmüş oluyorsun. Gözlerinin önünde şehvetle öpüşen ikili yavaşça çömeliyorlar ve yere oturuyorlar. Fera, Jetimu'nun kucağına çıkıyor ve kulağına fısıldıyor. "Bu fedakarlığın bizi göklere çıkartacak." diyor. Jetimu şaşkın bir yüz ifadesi takınıyor ama tekrardan gülümsüyor. O sırada Fera, arka cebinden önceden gördüklerinden daha büyük bir hançer çıkarıyor ve Jetimu'nun boğazına saplıyor. Sapladığı anda Jetimu'yu umursamadan sana dönüyor ve "Şu an neden sesi çıkmıyor, biliyor musun? Çünkü ses tellerinin tam olarak nerede olduğunu bilirim. Oraya denk getirdim." diyor. Jetimu sessizce yaşamını yitiriyor. Fera, gördüğün oldukça rahatsız edici sahneyi kapatmak adına çimenlerin üstüne bıraktığı çantasına gidiyor ve siyah bir örtü alıp Jetimu'nun üstünü örtüyor. Fera, bıçağı sana doğru tutuyor ve "Şimdi, ben Jetimu'nun cansız bedenini taşıyacağım ve buradan gideceğim. Sen de benimle geleceksin. Yol boyunca sana detaylı bir açıklama yapacağım. Anlaştık mı?" diyor. Etrafına bakıyorsun ve çimenlerin üstünde uyuyan ikili dışında hiçbir şeyin olmadığını görünce Fera ile ilerlemeye karar veriyorsun.

Fera, çimenlik alanın daha da ötesine doğru ilerliyor. "Şehir dışına çıkacağız sayılır. Burada cansız bedenleri tonla parayla alan bir örgüt var. O örgüt ile birlikte çalışıyorum. Ama yanlış anlama, sadece bir satıcıyım. Onlar için çalışmıyorum. Ben insanları ikiye ayırırım Fegø. İnsanlar, liderler ve kullardan oluşur. Liderler hayatta kalmayı ve kullardan yararlanmayı hak edenlerdir, kullar ise liderler için canlarını feda edecek önemsiz kişilerdir. Sen bir lidersin Fegø. Bunu ilk bakışta anlamalıydım ama önce senin kul olabileceğini düşündüm. Ama hayır, sen bir lider olduğunu ve bir lider gibi düşündüğünü kanıtladın. Normalde ikinci bir lider arayışında değildim ama şimdi düşünüyorum da, neden olmasın? İşlerimi kolaylaştırır. Evet, kazancımı yarıya düşürür ama daha güvende hissederim." Karanlık bir sokağa ulaşıyorsunuz. Herhangi bir şehre bağlı olmayan bu sokağın loş ışıklı tabelaları dışında hiçbir ışık kaynağı yok. "Belli başlı zayıf insanları seçiyorum ve onlara iyi bir hayat sözü veriyorum. İsteklerini gerçekleştireceğimi söylüyorum. İsteklerinin parayla alakalı olmasına dikkat ediyorum elbette. Bir de bazı yemler seçiyorum. Bu yemleri öldürüp bahsettiğim örgüte satıyorum. Oradan sağladığım kazancın küçük bir kısmı ile kullarıma gözdağı veriyorum ve onları suç işlemeye sevk ediyorum. İşledikleri suç aracılığıyla kazandıkları paraları bana vermelerini, bende daha güvende olacağını söylüyorum ve paralarını aldıktan sonra onları öldürüp onlar üstünden de kazanç sağlıyorum. Böylece sonsuz bir para kaynağım olmuş oluyor. Bugüne kadar kazandığım paranın ne kadar fazla olduğunu görsen düşünmeden bana katılmayı kabul ederdin emin ol. Ama oraya da geleceğiz." Dikkat çekmeyecek kadar küçük ama birkaç odadan oluşacak kadar büyük bir dükkanın önünde duruyorsunuz. Tabelayı incelediğinde birkaç tanımlayamadığın sembolden ibaret olduğunu görüyorsun. Fera, sana dönüyor ve "İçeri girmeden önce son kez sormam gerekiyor. Çünkü girersen bu işin içinden çıkman kolay olmayacak. Bana katılır mısın? Gel birlikte para kazanalım." diyor.

Re: [Fegø Foø] Milli Çıkarlar ve Terörizm

#15
Genç adam her zaman tetikteydi. Vahşi bir dünyaydı burası. İyi insan namına bir şey yoktu, dişlerini geçirebilen geçirirdi. O yüzden fego kendi postunu deldirmemek için dikkatli davranıyordu. Böyle öğrenmişti, böyle yaşamıştı bu zamana kadar. Fakat genç adamın tutamadığı patlamaları oluyordu. Hesaplı ve sakin yüzünü aşıp gerçek benliğini ortaya çıkartan patlamalar. Az önce buna benzer bir şey yaşanmıştı fakat hızlıca parladığı gibi hızlıca sönmüş ve tekrardan sakin görünümüne kavuşmuştu. Onun bu yakıcı doğası öğrendiği davranış biçimine büyük bir tezat oluşturuyordu. Ama genç adamın yapabileceği bir şey yoktu, doğasını kontrol altında tutmaya uğraşıyordu. Az önceki patlamadan çok zarar görmeden hemen kendisini geri toplamıştı. Etkisinin nasıl olacağını görmesi için çok beklemesi gerekmemişti. Fera anladığını falan söylemişti, onun farklı olduğunu söylemişti. Elbette ki Fego farklıydı. Bunu söylemesine bile gerek yoktu. Ona farklı bir şey önereceğini söylemişti fakat farklı bir yerde. Şehirden uzakta bu izbe açıklıkta söyleyemeceği şey neydi ki?

Djuratlı çocuğu çağırmıştı fego bunları düşünürken. Çocuk sigarasını atıp gelmişti. Ve tekrardan aynı oyun sahnelenmişti Fego'nun gözleri önünde. Fakar bu sefer bir değişiklik olmuştu. Çocuğu yere oturtup kucağına çıktıktan sonra fera daha büyük bir hançer çekip çocuğun boynuna saplamıştı. Sonunda gerçek yüzünü açık etmeye karar vermişti demek. Fego boş yere şüphelenmemişti bir kez daha. Bir kez daha tehlike çanları onu korumak için çalmıştı. Ama şimdi daha rahat hissediyordu. Birine sırrını açık etmenin karşı tarafta yaptığı rahatlamayı hissediyordu, bunun farkındaydı da. Ama yine de hoşnuttu durumdan. Neden sesi çıkmadığını retorik olarak sorup kendi sorusunu cevaplamıştı Fera, fakat gerçek şuydu ki Fego'nun zerre sikinde değildi. İnsanlar bağırır bağırmaz, bu neyi değiştirir? Çocuğun cansız bedenini taşırken ona eşlik etmesini istemişti. Eh, eşlik edelim bakalım, diye düşündü Fego.

Şehrin dışına doğru çıkacaklarını açıklamıştı Fera. Anlattığına göre bu leşlere tonla para ödeyen bir örgütle çalışıyordu. Kim ölüye para öderdi ki? Nekrofililer mi? Ölü bulmanın daha ucuz yolları vardı onlar olmazdı büyük ihtimalle. Bir insan beleş mezardan ölü alabilecekken neden parayla satın alıyordu ki? Bunu nasıl hasta bir zihin yapardı? Bu cesetlerle ne yapıyorlardı? Fego yine merakına yenik düşmüştü. Tehlike çanlarını hissedebiliyordu ama Fera'nın açıkladığı şeyler onları bastırmaya çalışıyordu.
Bir dakika, kim yeni tanıştığı adı dışında bir şey bilmediği birisine bunları anlatırdı ki? Cevabı kolaydı, hiçkimse. Fera suç örgütünün detaylarını anlatıyordu. Çalışma yollarını anlatıyordu. Fego'nun seni elemine edip yerine geçmeyeceğinden nasıl emin olabilirsin ki? Olamazsın. Demek ki anlattıkların sadece yalan. Fego artık bir tuzağa çekildiğinden emindi. Hiçkimse bu kadar salak olamazdı çünkü. Kazandığı paranın haddi hesabı olmadığını söylüyordu Fera. Sonunda cesedi teslim edecekleri yere gelmişlerdi. İçeri girmeden önce son bir kere daha emin olup olmadığını sormuştu fera. Fego gülümsüyordu. Rahat ol. demişti cevap olarak. Fakat kendisine mi telkinde bulunuyordu yoksa kızı mı yanıtlıyordu ondan pek emin değildi. Tuzak bile olsa kendisine güveniyordu. Özellikle kapalı alanlar onun için biçilmiş kaftandı. Korkmuyordu. Tuzak olduğunu düşündüğü kapıyı açıp içeri girecekti. Görelim bakalım diye düşündü Fego. Görelim.
Image

► Show Spoiler

Re: [Fegø Foø] Milli Çıkarlar ve Terörizm

#16
Birlikte karanlık binaya giriş yapıyorsunuz. Girdiğinizde içerisi çok karanlık olduğu için gördüğün tek şey başka bir loş tabela oluyor. Bu loş tabelanın hemen altında ise alt kata inen bir merdiven var. Fera önden gidiyor ve merdivenden iniyorsunuz. Merdivenden indiğin anda tanımlamakta zorlandığın ancak iğrenç olduğuna emin olduğun kokular almaya başlıyorsun. Alt katın koridorunda yürümeye başlıyorsunuz ve yavaş yavaş loş ışıklar parlak ışıklara dönüşüyor. Karşınıza ilk olarak takım elbiseli bir adam çıkıyor. Adam böyle karanlık bir yerde olmanıza rağmen güneş gözlüğü takıyor. Fera ile selamlaşıyor ve gözlerini sana çeviriyor. "Yeni mi?" diye sormakla yetiniyor. Fera ise "Kurban değil, bize katılacak." diyor ve gülümsüyor. Adam ise bir anda Fera'ya yaklaşıyor ve "Anlamadım? Böyle kararları kendi başına verebileceğini kim söyledi sana?" diyor. Fera ise gülümsüyor ve adama iyice yaklaşıp "Patronun söyledi. Yeni kurban olmak istiyorsun galiba." diyor. Adam ise şaşırıyor ve önce sana dönüyor, sonra tekrar Fera'nın gözlerine bakıyor. "Bekle burada." diyor ve koridorun sonunda bulunan geniş bir kapıdan giriyor. Fera sana dönüyor ve "Merak etme, blöf olsa da işe yarayacaktır. Patron böyle bir şeyi reddetmez." diyor. Adam çok geçmeden geri geliyor ve "Tamam, buyurun." diyor. Hep birlikte geniş kapıya doğru yürümeye başlıyorsunuz ancak yürüdüğünüz süre boyunca adam gözlerini üstünden ayırmıyor.

Odaya girdiğinizde yaşlı bir adamla karşılaşıyorsunuz. Fera, yaşlı adamın önünde diz çöküyor ve "Efendim, yeni kurbanı getirdim. Sizi yeni bir ortağımızla tanıştırmak istiyorum." diyor. Yaşlı adam seni yaklaşık bir dakika boyunca süzüyor ve yanına gitmeni söylüyor. Adamın önüne geliyorsun ve adam ayağa kalkıyor. Eliyle önce gözlerini, sonra çeneni kontrol ediyor. Hemen ardından da kollarını sıkmaya başlıyor ama fazla sert değil. Özellikle pazularını kontrol ediyor. "Bizim memlekette kırık kurt avlanmaz derler. Neyse ki karşımda keskin bir kurt görüyorum. Hoş geldin oğul. Bundan sonra para konusunu dert etme. Dediklerimizi yapacaksın ve bize para kazandıracaksın, biz de seni rahat rahat yaşatacağız. Seni bir eğitimden geçirmemiz şart. Yarın aynı saatte buraya gel, tek başına." Yaşlı adam, ceketinin ön cebinden tam olarak 5000 PBF çıkarıyor ve elini uzatmanı söylüyor. Elini uzatıyorsun ve yaşlı adam parayı eline koyup "Git kendine iyi bir takım elbise al. Tahmini 300-500 tutar. Paranın geri kalanı ile de ne yaparsan yap. Yarın akşama kadar bekliyorum seni. Gelmezsen biz seni buluruz. Hadi bakalım keskin kurt." diyor. Sırtını sıvazlıyor ve hafifçe babacan bir tavırla vurup yerine oturuyor. Fera'ya döndüğünde hayranlıkla olanları izlediğini görüyorsun.


Yaşlı Adam
► Show Spoiler
Off Topic
Hesabına 5000 PBF ekleyebilirsin.

Re: [Fegø Foø] Milli Çıkarlar ve Terörizm

#17
Fego kendisini sakinleştirip tuzak olduğunu düşündüğü kapıdan girmişti. Karanlık bir yere çıkmıştı tam beklediği gibi, sürpriz bir saldırı olması ihtimaline karşı kendisini hazırlamıştı. Vücudu bir tel gibi gergindi ve harekete geçmeye hazırdı. Ama beklediği saldırı gelmemişti. Gerçekten bu kız bu kadar salak olup onu ciddi ciddi iş yapmaya mı götürmüştü. İnanması zor geliyordu Fegoya. Burada değilse birazdan tuzağa girecekti. Onu rahatlatıp gardını düşürmesine uğraşan basit bir kandırmacaydı bu. Ama Fego bu tarz basit taktiklerle alt edilemezdi. Diken üstündeki duruşunu bozmaya niyeti yoktu. Rahatlarsa tüm dünya onu yutar ve sindirirdi. Ayakta kalmak ve savaşmak zorundaydı. Ah hayır. Savaşmadan hiç bir şekilde teslim olamazdı. Tuzağa düşemezdi. Böyle bir lükse sahip değildi.

İleride loş bir tabela vardı. Altında ise bir merdiven. Evet daha aşağılara gitmek, asla çıkamayacağın bir mezara kendi ayaklarınla yürüyerek gitmek, bu his fegoyu canlı tutuyordu. Tüm omurgasından geçen elektrik akımı tüylerini diken diken ediyordu. Anın içindeydi ve yaşıyordu. Fego artık buraya geldik diyerek alt kata da inmeye karar vermişti. Bir canavarın ağzına giriyordu ama kendisine güveniyordu. Girdiği gibi çıkabilirdi de. Merdivenden inerken burnuna hiç hoş olmayan kokular gelmeye başlamıştı Fego'nun. Cesetler diyerek çok akıl yürütme yapmamıştı genç adam. Bazen doğru cevap en basit yoldu. İşleri karmaşıklaştırmanın anlamı yoktu. Işıklar loştan parlağa dönerken takım elbiseli bir adam çıkmıştı karşılarına. Dandik illegal bir gece kulübünün güvenliği gibi duruyordu. Tek sıkıntı arkasında patlayan müzikler yayan bir kapı yoktu. Yerin altında bile güneş gözlüğü takıyor olması garipti. Işıkla alakalı bir sıkıntı mı olacaktı acaba fego için, gözüne birden çok güçlü ışık verip kör edebilirlerdi. Keşke benim de gözlüklerim olsaydı diye düşündü genç adam. Bouncer tipli herifle fera konuşmuştu kurban değil falan demişti fera fakat ona güvenmiyordu, karşısındaki herifin de önemli biri olmadığı aşikardı. O yüzden çevresini inceliyordu. Saldırılardan nasıl kaçabilirdi, nereden saldırıya uğrayabilirdi, bunları tahmin etmek için çevresine bakıp tahlil yapıyordu kafasında.

Kızla adamın konuşmaları bitmiş adam bir kapıdan girip geri gelmiş ve onları içeri davet etmişti. Burası diye düşündü fego. "Saldırıya en açık olduğum yer burası olacak. Dikkatli olmalıyım." diye söylendi kendi içinde. Fakat kapıdan girer girmez işin renginin farklı olduğunu gördü genç dostumuz. Yaşlı bir moruk vardı. Ciddi ciddi patronla falan tanıştırmaya getirmişti bu gerizekalı dusha karısı. Polisi içine al , sistemini anlat ve öğret, katılması için patrona götür. Siz iyi dayanmışsınız iyi ayakta kalmışsınız bu salaklıkta diye düşündü fego. Salak da olsa şimdi düşman bölgesindeydi. Burada durumunu açık ederse zor durumda kalabilirdi. O yüzden işler sakin ve yavaş tutalım. Buradan çıktıktan sonra ne yapacağımıza bakarız Fego.

Yaşlı moruk Fegoya bakmıştı bir süre ardından yanına çağırıp ellemişti. Ne oluyordu lan burada? Elledikten sonra övmüştü fegoyu. Av tutacağından bahsetmişti. Ama bu sözü söylemesi fegonun unuttuğu bir şeyi aklına getirmişti. Bu ülkeye bir amaç uğruna gelmişti, bir hayaleti avlamaya gelmişti. Eğitim falan da demişti. Bakalım sizin eğitiminiz polis eğitiminden zor mu diye düşündü fego. Bu adamlarla takılmaya pek niyeti yoktu ama bu moruk aradığı hayaleti tanıyor olabilirdi. Moruk cebinden 5000 bof çıkartıp fegonun eline tutuşturmuştu. Genç adamın gururu kırılır gibi olmuştu fakat koruması gereken bir yüzü vardı. Maskesini yukarıda tutmalıydı.Para iyi hoş yaşlı kurt ama benim çok işime yaramıyor. Çok harcama yapmam tutumluyumdur. Takımı alıp yarın geleceğim bu parayı da başlangıç için kabul ediyorum. Sonuçta iş veren işçisine iş kıyafeti sağlamakla yükümlüdür. diyerek pğarayı cebine atacaktı. Ardından birileri bir şey demiyorsa tekrardan dışarıya yukarı çıkacaktı. Ciğerlerinde temiz ve taze havayı tutmak ardından onu sigarayla doldurmak geçiyordu kafasından.
Image

► Show Spoiler

Re: [Fegø Foø] Milli Çıkarlar ve Terörizm

#18
Yaşlı adam seni son kez başıyla onaylıyor ve dışarı çıkıyorsun. Fera ise beş dakika daha lider ile kalacağını ve geleceğini söylüyor. Hemen yukarı çıkıyor ve bir sigara yakıyorsun. Etrafına bakıyorsun ve diğer dükkanlarda kimsenin olmadığını fark ediyorsun. Boş beklediğin süre içerisinde etrafındaki dükkanları geziyor ve tabelalarını inceliyorsun. İçlerinden birinin tabelasında "Hastalıktan Dolayı Kapalıdır" yazıyor. İçeriye bakıyorsun ve bir manav olduğunu fark ediyorsun. İşin kötü tarafı içindeki meyveler hala toplanmamış gibi görünüyor. Elmaların simsiyah olduğunu görüyorsun ve kapıya yaklaşınca iğrenç bir koku geliyor. Hemen uzaklaşıyor ve bir başka dükkana bakıyorsun. Dükkanın bir fırın olduğunu görüyorsun. Tabelasında ise sadece "İçeri Girmeyin" yazıyor. Bu yazının hemen yanında ilginç bir sembol var. Bu sembolü daha önce hiç görmediğine eminsin.


Gizemli Sembol
► Show Spoiler


Fera'nın dışarı çıktığını görünce yanına gidiyorsun ve Fera heyecanla sana doğru koşup "İnanamıyorum ya, çok iyiydi! Seni bu kadar hızlı kabul edeceklerini düşünmemiştim. Çok şanslısın. Beni bile bu kadar hızlı kabul etmemişlerdi." diyor. "O halde dağılabiliriz sanırım. Bu saatten sonra takım elbise alacak halin yok herhalde." diyor ve elini uzatıyor. "Tanıştığıma çok memnun oldum Fegø. Bundan sonra bizi kimse ayıramaz."
Off Topic
Eğer karakterinin bugün içerisinde yapacak başka bir şeyi kalmadıysa konuyu sonlandırabiliriz. Alternatif olarak geceye devam etmek istersen devam edebiliriz.

Re: [Fegø Foø] Milli Çıkarlar ve Terörizm

#19
Fego dışarıya çıkıp sigarasını yakmıştı. Bu atmosfer onu biraz germişti. Her dakika arkadan saldırıya uğrama korkusu, tuzağın içinde yaşama telaşı onu olması gerektiği şekle sokmuştu. Gergin ve biraz asabi. Şimdi kendisi gibi hissediyordu. Fera aşağıda konuşması gereken bir şey olduğunu söylemişti ve onu bırakıp aşağıda kalmıştı. Eh yapacakları planın detaylarını konuşmaya ihtiyaçları olmalıydı. Ama ne kadar plan yapsalar da Fego'ya karşı faydasız olacaktı. Rakipleri çok önemli bir şeye sahip değildi: Fego hakkında bilgi. İsmi dışında bir şey bilmiyorlardı, polis olduğunu bilmiyorlardı. Urayum kullandığını bilmiyorlardı. Sürpriz saldırıları onlara karşı kurulan tuzağın tetikleyicisi olacaktı. Fego kesinlikle tongaya düşmeyecekti.

Yukarıda sigarasından derin nefesler çekerken sıkılmamak için diğer dükkanları incelemişti. Hepsi kapalıydı. Birinin tabelasında hastalıktan dolayı kapalıdır yazıyordu. Ne hastalığıydı bu? İçerisine baktığında bu dükkanın bir manav olduğunu görmüştü fego. Mallar toplanmamış hala satıştaymış gibi yerlerinde duruyordu. Çok acil bir şekilde mi tahliye etmeleri gerekmişti burayı? Alttaki adamların işi miydi? Mafyanın bir yerele çökmesi görülmemiş bir şey değildi. Hastalık söylentisi yayıp yerel dükkanları zorla tahliye edip insanların girmeyeceği bir alan yaratıp buraya da kendi merkezlerini kurabilirlerdi. Güzel tezgah diye düşündü fego. Kapısından kötü kokular geldiği için manavdan uzaklaşıp farklı bir dükkana bakmıştıo ardından fego. Bir fırına benziyordu. Kapısında basitçe girmeyin yazısı vardı. Ama yazının yanında olan şey ilgi çekiciydi. Bir çeşit sembole benziyordu. Karanlıkta birbirinden bağımsız çalışan adamların gevşek kardeşliklerinde kullandığı diğerleri için bilgiler içeren bir sembol gibiydi. Bu incelenmeye değer olabilirdi.

Fera'nın dışarı çıktığını gördüğünde yanına gitmişti genç dostumuz. Fera sahte bir sevinçle inanamazlığını belirtmişti. Hah tabii , ne demezsin Fera. Fego'nun arkasından işler çevirip onu yumuşadığı anda bitirmek istersiniz elbette ama yapamayacaksınız. Fego dikkatli. Onu bile bu kadar hızlı kabul etmediklerini söylemişti. Fego bunun iyi bir şey mi kötü bir şey mi olduğunu kestirememişti. Ardından dağılmayı teklif etmişti. Tabii bu saatte açık terzi falan yoktur. Kendine iyi bak fera, ben de seninle tanıştığıma memnun oldum. diyerek el sıkışacaktı. Kendi iki yüzlülüğü canını sıkıyordu Fego'nun ama yapabileceği bir şey yoktu. Kızdan en kısa sürede ayrılıp tek kalacaktı, bunun için biraz uzaklaşması gerekebilirdi. Ama tek kaldığından emin olduktan sonra izlenip izlenmediğini kontrol edecekti Fego. Ardından da mümkün olduğunca gizli bir şekilde geri dönecekti. İlk olarak o iğrenç yeri kontrol etmek istiyordu. Giren çıkan olacak mı görmek istiyordu. Sonrasında ise garip sembolü gördüğü fırına girip içeriyi inceleyecekti. Buna benzer sembollerin diğer tabelalarda olup olmadığını da kontrol etmek istiyordu. Yoğun bir gece geçirecekti anlaşılan.
Image

► Show Spoiler

Re: [Fegø Foø] Milli Çıkarlar ve Terörizm

#20
İzlenmediğin kesinleştiğinde gördüğün manava doğru ilerliyorsun. Manavın kapısını açtığın anda kulak tırmalayan bir ses çıkıyor. İçeri giriyorsun ve olabildiğince burnundan nefes almadan ilerliyorsun. Etrafı incelerken manavın camına bakıyorsun ve dışarıdan gördüğün not kağıdının iç yüzünde de bir şeyler yazdığını fark ediyorsun. Not kağıdını eline alıyor ve incelemeye başlıyorsun. "Salgını başarılı bir şekilde durduran Djurat hükümetini sonuna kadar destekliyoruz." yazdığını görüyor ve kağıdı tekrar olduğu yere yapıştırıyorsun. Kasanın olduğu yere gidiyorsun ve yazarkasanın hemen yanında bir not defteri olduğunu fark ediyorsun. Not defterini açtığın anda yazıları inceliyor ve bu defterin aslında bir günlük olduğunu anlıyorsun. İlk sayfayı okumaya başlıyorsun.

"Bize salgının küçük çaplı olduğunu söylediler, devletime inancım tam. Zaten o kadar ağır bir hastalık da değilmiş. Birkaç gün ateşin çıkıyor atlatıyorsun. Tabii Djurat hükümetine karşı olan ayrılıkçılar hemen ayaklanmaya başlıyorlar. Bu millet öyle iki günde salgın hastalıktan çökmez ulan dingiller. Siz kendinizi ne sanıyorsunuz?"

İkinci sayfaya geçiyorsun.

"Karım hastalığı kaptı, sorun değil. Karantinadayız. Geçeceğini biliyoruz, hükümetimizin tavsiye ettiği şekilde hareket ediyoruz. Dükkanı kapatmadık, gerek yok. Bende semptom falan yok zaten."

Üçüncü sayfaya geçiyorsun.

"Karım şimdiden iyileşmeye başladı. Daha iki gün olmadı be! Bu yarattıkları korku nedir anlamıyorum ben. Yanlış haberler yayınlıyorlar ve halkımızı ayrıştırmaya çalışıyorlar. Çok beklerler."

Dördüncü sayfaya geçiyorsun.

"Karımın durumu iyi değil."

Beşinci sayfaya geçiyorsun.

"Karım öldü."

Sonrası boş olan günlüğü masaya bırakıyor ve manavdan çıkıyorsun. Fırına doğru ilerliyorsun ve tekrar sembol ile göz göze geliyorsun. Fırına girdiğin anda herhangi bir kötü koku almadığını fark ediyorsun. Etrafı inceliyorsun ama fırının tamamen boşaltıldığını görüyorsun. İçeride ne başka bir not var, ne de herhangi bir eşya. "İçeri Girmeyin" yazan bir yerin tamamen boş olması her ne kadar garip olsa da pes ediyor ve dışarı çıkıyorsun. Önündeki dükkanları incelemeye başlıyorsun. Karşına ilk önce eski bir kumarhane çıkıyor. Kocaman bir tabelanın üstünde "Beyefendiler Kulübü" yazıyor. Hemen altında ise "Fiyakalı Hanımlar, Uygun Fiyatlar, İnanılmaz Şifalar!" yazıyor. Yıllardır kullanılmayan itici tabirlerin kullanıldığı bu tabelanın altında ise denk geldiğin örgütün binasında olduğu gibi aşağı doğru merdivenle inilen bir kapı var. Bu dükkanın arkasında ise bir hırdavat dükkanı var. Hırdavat dükkanının üstünde hiçbir tabela yok, ismi bile yazmıyor. Diğer dükkanlara göre küçük ve dar bir kapısı var. Camları olmayan dükkanın sadece kapısı saydam olduğu için içerisi görülebiliyor.
Locked

Return to “Şehir Merkezi”

cron