[Vaka] Tihami'den Himota'ya

#1
Günün erken saatinde karakolda buluşuyorsunuz. Komiserin ricası üstüne başpolis sizlere aromalı çay ve hafif kurabiyeler getiriyor. Başpolis servisleri yapıldıktan sonra komiserin yanına geçiyor. Komiser çayından bir yudum alıp parlak bir gülümseme ile konuşuyor. “Bu kadar erken vakitte gelmek zorunda kaldığınız için üzgünüm. Umarım ikramlar ile telafi edebilmişizdir. Benim adım Wakso Adsogef. Siz bana Wakso deyin lütfen. Birkaç saate Hefiksel liman şehrinde olmalıyız. Son zamanlarda gerçekleşen üzücü olaylar nedeniyle insanlar endişeli. Bu yüzden, bütün kıtayı dolaşacak bir yük gemisi bizi koruma olarak yanlarında bulundurmak istiyor. Ne kadar heyecanlı, değil mi? Gemiyle kıta etrafında bedavadan seyahat edeceğiz! Manzaranın çok güzel olduğunu duydum!” Başpolis de gülümseyerek dahil olur. “ Benim de adım Yakno Asbab ve evet, bu güzel bir fırsat fakat seyahate çıkmıyoruz komiserim.” Komiser şaşırmışçasına cevap verir. “Ah, evet. Gemiyi suçlulara karşı korumalıyız. O konuda sana güvenim tam! Kılıç kullanma konusunda üstüne tanımıyorum.” Başpolis hafifçe başını eğerek belindeki kılıcı tuttu. “Teşekkür ederim komiserim, beni utandırıyorsunuz.” Önünüzdekileri bitirdikten sonra arabaya atlayıp Hefiksel limanına doğru yola çıkıyorsunuz. Komiserin tartışmaya açık sürücülüğü sayesinde adrenalin dolu anlar yaşasanız da sağ salim varış noktasına gelebiliyorsunuz.
Limana vardıktan sonra gemiyi bulup kalkış noktasına ilerliyorsunuz. Sizi kaptan ve yardımcısı karşılıyor. “Hoş geldiniz hanımlar, ben bu geminin kaptanıyım. Sizleri aramızda görmek güven veriyor. Buyurun lütfen!” Kaptan ve yardımcısı bir süreliğine komiserden gözlerini alamıyorlar. ardından kafalarını sallayarak kendilerine geliyorlar. Kaptan ve yardımcısı ile gemiye giriyorsunuz. En kısa yoldan güverteye çıkıyorsunuz. Komiser hemen demirliklere koşup sarkıyor. “Manzara çok güzel!” Hemen arkasından başpolis koşuyor ve komiseri kolundan tutup getiriyor. “Rica ediyorum, bir daha metrelerce yükseklikten sarkmayın. Manzara güzel olabilir ama canınız daha değerli.” Komiser üzgün bir surat takınıyor. Kaptan saate bakıyor ve yardımcısına bir şeyler söyleyip onu yolluyor. Ardından “Kalkma vakti geldi.” diyor. Bunun üzerine komiser size dönüp “Rica etsem gemiyi kontrol eder misiniz? Ne olur ne olmaz.” diyor ve Başpolis memurunuz ile gemiyi teftişe çıkıyorsunuz. Yürümeye başladıktan hemen sonra başpolis memuru dağılmanızın daha iyi olacağını söylüyor ve seçimi sizlere bırakıyor.
Wakso Adsogef
► Show Spoiler
Yakno Asbab
► Show Spoiler

Off Topic
Bu konunun GM'i Hiperyus olarak sizlerle birlikteyim. Pasiflik süresi 120 saattir. (5 gün)

Re: [Vaka] Tihami'den Himota'ya

#2
Sabahın erken vakitlerinde her zamanki gibi yatağımdan kalktım, ağzıma birkaç lokma yiyecek attım, kısa bir duş aldıktan sonra saçlarımı kuruttum, saçlarıma her zamanki şeklini verdikten sonra da giyinerek evimden çıktım. Üşengeç bir insan olmama rağmen sabahleyin bu rutini asla aksatmıyor olmam biraz garibime gidiyor. İşe gitmediğim günlerde açlıktan ölecek seviyeye gelene kadar yemek yemiyor, dışarı çıkmadığım müddetçe duş almıyorum. Saçlarımdan hiç bahsetmiyorum bile.

Neden işe hazırlanırken üşengeçliğimi üzerimden atabildiğimi, diğer zamanlarda tembel hayvan gibi olduğumu sorgularken karakola doğru yürümeye başladım. Ufukta beliren güneş yavaş yavaş etrafı aydınlatırken neden bu kadar erken bir saatte karakola gittiğimi düşündüm. Açıkçası sabahın bu saatinde evden çıkmamı gerektirecek vakanın nasıl bir şey olduğunu merak ediyorum.

Kısa bir yürüyüşün ardından karakola, sonrasında da dün belirtilen bölgeye gittim. Komiser ve Başpolis'in yanına gitmemle birlikte önüme aromalı çay ve birkaç kurabiye getirildi. Böyle kibar yaklaşmış olmaları acaba kovuldum mu düşüncesini aklıma getirdi... Bir saniye... Dur, dur, dur. Sanırım uzun zaman önce farkına varmam gereken bir şeyin yeni farkına varıyorum.

Polisliği yapma sebebim ailemin beni zorlaması değil mi? Yani güzel bir iş, maaşı da çok iyi fakat gerçekten de yapmak istediğim işin bu olduğunu sanmıyorum. Müzikle ilgilenebileceğim bir meslek benim için daha uygun olacaktır. Ama polislikten ayrılamam. Ayrıldığım takdirde ailem tarafından peşime düşülür ve ne yapıp ne edip tekrardan polis olmamı sağlarlar. Peki ya atılırsam? O zaman beni bir başarısızlık olarak görebilir ve hiç olmamışım gibi davranmaya başlayabilirler. Böylece üzerimdeki aile baskısından kurtulabilir ve sevdiğim bir alanda çalışma fırsatı kazanabilirim... Nasıl bunun farkına yeni varabildim? Meğersem bunca zamandır boşuna uğraşıyormuşum! İçinde bulunduğum sıkıcı hayattan sıyrılmak için tek yapmam gereken şey işten atılmak! Peki bunu nasıl yapabilirim? Birkaç kere yanlış raporlar vererek kendimi işten attırabilirim fakat bu iş arkadaşlarımın hayatını tehlikeye atacağından ötürü bunu uygulayamam. Üstlerime saygısızca davransam nasıl olur peki? Hem kimseyi riske atmamış, hem de kendimi işten attırmış olurum. Evet, çok mantıklı... Gerçekten de çoooook mantıklı...

Başpolis Adsogef'in getirdiği kurabiyelerden yerken diğerlerinin çoktan yanıma geldiğini fark ettim. Düşüncelere dalmış olduğumdan ötürü onların geldiğini dahi fark etmemişim.

Sakince çayımı içerken Başpolis Asbab ve Komiser Adsogef arasında geçen konuşmayı dinledim. Komiser'in söylediklerine göre devlet bizi bir tatile göndermeye karar vermiş. Bütün kıtayı gezeceğimiz, yolda da diğer ülkelerden suçlularla uğraşacağımız uzun ve güzel bir yolculuğa çıkıyoruz. Açıkçası son görevim böyle harika bir görev olduğu için bayağı bir memnunum.

Görevimiz açıklandıktan kısa bir süre sonra arabaya atlayarak Hefiksel Limanı'na doğru harekete geçtik. Yolculuk esnasında, geçen sefer olduğu gibi, dışarıdan yolu izledim ve bana soru sorulmadığı takdirde muhabbetlerine dahil olmadım.

Limana vardığımızda bizi karşılayan yolculuk edeceğimiz geminin kaptanı ve kaptan yardımcısı olmuştu. İkisi de komiserin dillere desten güzelliği karşısında birkaç saniye hareketsiz kaldıktan sonra bizi güverteye götürdüler. Komiser, çocuk misali demirliklere tutunarak aşağıya sarkmış ve manzaranın çok güzel olduğunu söylemişti. Manzara, gerçekten de komiserin söylediği kadar güzeldi. Tabii benim pek ilgimi çekmemişti, o sıralarda aklımda kendimi nasıl kovdurabileceğim vardı.

Kaptan hareket etme emrini verdikten sonra Komiser bizlere dönerek gemiyi kontrol etmemizi istemişti. Yürümeye başladıktan hemen sonra ise Başpolis dağılmamızın daha iyi olacağını söyledi. Başımla onu onayladıktan sonra geminin arka kısmına doğru ağır adımlarla hareket etmeye başladım.
Image
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Tihami'den Himota'ya

#3
Karakolda erken saatlerde yaptığımız ve kurabiye ile çayların eşlik ettiği bir toplantı sonucunda yeni bir göreve atandığımızı öğrenmiştim. Görev arkadaşlarım bir önceki görevde olduğu gibi Abu ve Ganta'idi. Aslında ben şu yeni gelen çocuğunda göreve katılacağını tahmin ediyordum ama o gelmemişti. Gerçi biraz düşününce şu rakı balık etkinliğinden sonra onu hiç görememiştim.

Görevimizin içeriği benim ilgilimi, daha önce hiç olmadığı kadar fazla çekmişti çünkü bir gemi ile kıtayı dolaşacaktım. Pek hayalimdeki şey değildi ama tüm kıtayı görmek bir yana uzun süreli bir gemi yolculuğunu tadımlamanın bana hayalimi gerçekleştirme doğrultusunda çok büyük bir katkı sağlayacağından şüphem yoktu. O yüzden bu vakaya kendimin %100'ünü hayır %1000'ini verecektim.

Kısa süren bilgilendirmemiz bittikten sonra limana varmıştık. Burada yaşanan ufak konuşmalardan sonra geminin kalkacağı saat gelmişti. Üssümüz bizden gemiyi araştırmamızı istiyordu ve bunu yaparken ayrı dolaşmamızın daha iyi olacağını belirtmişti. Bende kendisiyle aynı fikri paylaşıyordum. Şimdi asıl soru görev dağılımını nasıl yapacaktık. Kendi fikrini başkalarına dayatan biri gibi olmak istemediğimden diğerlerinin bir şey söylemesini bekliyordum.

Ben diğerlerinin konuşmasını beklerken Ganta, bir şey söylemeden geminin arka kısımlarına yönelmişti. Bende Abu'ya dönüp " Senin açından bir sakıncası yoksa bende geminin alt katlarına bakacağım. " dedikten sonra kaptana dönüp " Geminin taşıdığı yük neydi? Birde yolculuğumuz tahmini toplam süresi ile bir sonraki durağımıza ulaşmamız ne kadar sürecek ? " diye soracaktım.

Meslektaşlarımla olan konuşmam bittikten sonra eğer beni engelleyen bir şey olmazsa geminin alt katlarına gidip dolaşmaya başlayacaktım. Kesin olarak aradığım bir şey yoktu. Denizcilik okuduğumdan ve ailemin işinin gemi ile alakası olmasından dolayı bu işlerden biraz anlıyordum. Gemide yerinde olmayan bir şey var mı diye bakınacaktım. Belirgin bir hata, yaygın bir düzensizlik, disiplinsizlik, eksik bir ekipman veya buna benzer herhangi bir şey. Belki yangın söndürme tüpleri yetersiz veya son kullanma tarihi geçmişti. Belki çalışanlar güvenlik kurallarına yeterince uymuyordu.

Yürüyüşüm sırasında insanlarla karşılaşırsam onlara geminin durumu ve buradaki yaşamları ile ilgili yüzeysel sorular soracaktım. Çok derine inip vakit kaybetmek istemiyordum ama gemideki yaşamları üzerine söyleyecekleri şeyler geminin işleyişi hakkında fikir verebilirdi.
Image
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Tihami'den Himota'ya

#4
Bekwo Ganta: Geminin arka tarafına doğru ilerlerken yolda birkaç çalışana rastlıyorsun. Birisi haber iletmek için koşturuyor, biri durum raporu tutuyor, diğerleri de çalışma hâlindeler. Bir süre sonra geminin arka tarafına ulaşıyorsun. Geminin arka tarafında motorlar ve makineler ve kontrol noktaları bulunuyor. Herkes işinin başında ve gözle görünür bir sorun yok. O sırada içeriye yetişkin bir erkek giriyor ve ustanın nerede olduğunu soruyor. Tayfa onu garipser bakışlarla ustayı işaret ediyorlar. Eleman teşekkür edip ustanın yanına gidiyor.
"Kolay gelsin, usta. Ben yeni elemanım. Kaptan benden prosedür gereği durum raporu istedi." "Kaptan ve durum raporları... Bazen bize güvenmiyor diye düşünüyorum." "Olur mu öyle şey usta? Tayfasına güvenmeyen kaptan mı olur hiç? Kıta boyunca dolaşacağız. Eminim içi rahat olsun istiyordur." "Ağzın güzel laf yapıyor çaylak, söyle bakalım ne lâzım?" "Anlaşıldı! Önce yakıt bilgisi lâzım. Ardından motorların ısınma muhabbeti geliyor. En son da paydos sırası var. Rica etsem, ayrıntıya girip anlatabilir misiniz? Ben de öğrenmiş olurum." "Hahahaha, seni sevdim çaylak! Buradakilerin seni örnek alması gerekiyor. Yakıt bütün kıtayı bir kere turlamaya yeter. Motorlar kuvvetli olduğundan çabuk ısınabiliyorlar. Yüksek olasılık her ülkede onları soğutmamız gerekecek. Teslimat bitene kadar soğurlar zaten. Kontol noktalarımız makinelerin durumunu belirtmek için varlar. Arda bir göz atmak yeterli. Paydos sırasına gelecek olursak, geldiğin yönden herkes Himota'ya varana kadar yarım saat paydos yapacaklar. Koş bakalım kaptana!" Kaptan ile arasında geçen samimi konuşmanın ardından eleman gülümseyerek koşar adım yola koyuluyor. O gittikten sonra bir eleman "O taraf depoya gitmiyor mu?" diye soruyor. Bunun üzerine usta "Kaptan emin olmak için bizden rapor aldıysa, herkesten alacak anlaşılan." diye cevap veriyor.

Dukne Batwo Dudshes: Kaptan komiserden gözünü zor alarak boğazını temizliyor ve sana dönüp sorunu cevaplıyor. "İlk durağımız Himota. Sınır komşumuzlar ve limanlarını bize yakın kurdular. Gün bitmeden varırız. Son zamanlarda Himota'da kuyumculuk ilgi göremeye başladı. Himota'ya gidecek yükler işlenmemiş değerli taşlar. Gedhilfe'ye varmak uzun sürecek. Limanları kıtanın batı tarafında. Soylular nadide kumaşlar sipariş etmişti. Oraya gidecek mallar çeşit çeşit kumaşlar. Dusha'ya ulaşmak pek sürmez. Onların özel bir siparişi olmadı. Mevsimlik gıda götürüyoruz. Djurat son durağımız. Onlar ise baharat istediler. Hem de fazlasıyla. Toplam yolculuk süremiz bir ay ile iki ay arası olur."
Aldığın cevabın ardından geminin alt katlarına inmeye gidiyorsun. Geminin alt bölümü depo ve çalışanların yatak odaları ile dolu. Yatak odalarının birkaçı dolu iken diğerleri ise boş. Odadakiler sana belli bir paydos sırasıyla çalıştıklarını söylüyorlar ve işleri bitenlerin güvertedeki devasa konteynırlarla ilgilenmeye gittiklerini belirtiyorlar. Depo alanına varınca çalışanlarla karşılaşıyorsun. Konteynırların yerleri ziyaret edilecek ülkelerin sırasına göre değiştiriliyor. Nereye ne gideceğine göre etiketleniyorlar. Senle beraber içeri yetişkin bir kadın giriyor ve sana selam verip hızla amirin yanına gidiyor. Amir ile biraz konuştuktan sonra amir ona ileriyi işaret ediyor ve ona etiketleri veriyor. Kadın sıra sıra bütün konteynırları etiketlemekten ziyade önce etrafı iyice gözlemleyip gelen geçene soru soruyor ve seçe seçe konteynır etiketliyor. Amir etrafa talimat yağdırırken seni fark ediyor ve selam veriyor. Ardından yanı gelip "Buyrun memurum, teftişe mi geldiniz?" diye soruyor.
Off Topic
Abu Aslad, emekliliğe ayrıldığından ötürü aramızda olmayacak.

Re: [Vaka] Tihami'den Himota'ya

#6
Planladığım gibi olabildiğince ağır bir şekilde geminin arka kısımlarına doğru harekete geçtim. Etrafımdaki çeşitli boruları, yanımdan geçip giden insanları ve daha bir çok şeyi inceleyerek yürümeye devam ettim. Yol boyunca herhangi bir şüpheli olayla karşılaşmadım fakat geminin arka kısmına vardığımda dikkatimi çeken bir olayla karşılaştım. Yeni eleman olduğunu söyleyen bir adam, kaptanın durum raporu istediğini belirtti. Buraya kadar herhangi bir dikkat çekici durum olmadığının farkındayım, zaten ilgi çekici kısmı buradan sonra başlıyor. Kimsenin tanımadığı bu adam, ustadan istediği bilgileri aldıktan sonra deponun olduğu bölüme doğru son sürat koşmaya başladı. Her ne kadar usta, çocuğun herkesten rapor alacağı tahminini yapsa dahi içime pek sinmedi.

Adımlarımı biraz hızlandırarak normal yürüme hızına getirdim ve çocuğun peşinden ilerlemeye başladım. Benim gibi bir polis memurunun görev başında paranoyak olmasının daha doğru olduğunu düşünüyorum. Aklımda en kötü durum senaryolarını kurmalı ve onlara karşı önlem almalıyım. Elbette bazı olaylar göründüğünden çok daha basittir fakat önlem almaktan bir zarar gelmez.

Yürüyüşüme devam ederken bir yandan da nasıl kovulabileceğimi düşünmeye devam ettim. Önceden dediğim gibi, üstlerimle saygısızca konuşmak kesinlikle bir yerden sonra kovulmamı sağlayacaktır fakat bunun oldukça uzun süreceğini düşünüyorum. İşleri biraz hızlandırmam gerekiyor... Sanırım peşinde olduğum şüpheli kişinin istediklerini yapmasına izin vermeliyim. Bu sayede daha çabuk kovulabilirim fakat ya birilerinin hayatlarını tehlikeye atarsa? Kahraman falan olmadığımın farkındayım fakat gözlerimin önündeki bir suçlunun kaçmasına izin vermek ne kadar doğru? Hayır, hayır bunu yapamam. Şimdilik normal bir şekilde görevimi yerine getirmeliyim.

Henüz nasıl kovulacağıma dair bir karar veremedim ama saygısızca konuşmaya başlamayı planlıyorum. Aklımdaki her şeyi söylersem zaten yeterince saygısız birisi olabilirim. Ama görevlerdeki başarımdan ötürü bu özelliğimin gözardı edilme ihtimali de bulunuyor... Hmm... Neyse, pek önemli değil. Bazen işleri akışına bırakmak daha iyidir. Şimdilik yürümeye devam etmeli ve şüpheli adamı mesafemi koruyarak takip etmeliyim.
Image
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Tihami'den Himota'ya

#7
Ne yapıp ne edip kovulmanın sağlıklı yollarını bulma konusunda derin düşüncelere dalmışken, bir yandan da şüphelendiğin sözde yeni elemanı uzaktan takip ediyorsun. Elemanın peşinden bir süre sonra depoya varıyorsunuz. Depo çalışanlarla dolu. Herkes bir işle ilgileniyor. Takip ettiğin eleman amire selam veriyor ve ustaya kurduğu cümlelerin tıpatıp aynsını kuruyor. Amir ıkına sıkıla rapor verirken Dukne'yi görüyorsun. Anlaşılan Dukne'nin ilk durağı burasıymış. Sırada beklermişcesine beklemekte. Galiba o da amire birşeyler soracak. Eleman amirden raporu aldıktan sonra güverteye çıkacağını ve ordan da rapor alacağını belirtiyor. Bu esnada surat ifadesinden tanıdığı belli olan bir kadını görüyor ve yanına giderek onla sohbet etmeye başlıyor. Hazır Dukne ile bir araya gelmişken beraber devam edebilirsiniz. "Bir elin nesi var? İki elin sesi var." derler. Hem dukne ile beraber hareket edersen belki de görev başında aylaklık yapan kötü bir polis olmayı kesebilir.
Off Topic
Dukne Batwo Dudshes, ikinci habersiz pasifliğini yapmış bulunmaktasın.

Re: [Vaka] Tihami'den Himota'ya

#8
Hmm... Sanırım şüphelendiğim adam, aslında pekte şüphelenmemem gereken birisiymiş. Tek yaptığı şey etrafta dolaşmak ve rapor toplamak olan birisinden neden şüphelendim ki zaten? Kendimi kovdurma fikriyle aklımı fazla meşgul etmiş olmalıyım... Neyse, yine de bu adamı takip etmenin bana bir şey kaybettireceğini düşünmüyorum. Zaten gemiyi gezmeyecek miydim? En azından gezime bu adamın peşinden devam eder ve aklımdaki şüpheleri tamamen ortadan kaldırmış olurum. Evet, evet bu mantıklı.

Peki Dukne ile ne yapmalıyım? Benimle beraber gelmesini söylersem muhakkak ki olası bir çatışma esnasında bana yardımı dokunacaktır. Lakin takip ettiğim adamın pekte şüpheli birisi olduğunu düşünmediğimden ötürü Dukne'yi peşimden sürüklemek pekte doğru bir karar olmayacaktır. Eğer Dukne ile beraberken başka bir bölgede herhangi bir suçlu ortaya çıkarsa kendimi kötü hissederim.

Aklımdaki düşünceleri toparladıktan sonra yavaşça Dukne'ye yaklaştım. Ruhsuz bir şekilde ona selam verdikten sonra "Benim bakmam gereken yerlere de bakabilir misin? Biliyorsun yabancılarla konuşmada pekte iyi değilim." dedim.

Dukne'ye asıl söylemem gereken şeyleri söyledikten sonra adamın harekete geçmesini, harekete geçtiği anda da aramızda mümkün olduğunca mesafe bırakarak onu takip edeceğim. Bu sayede hem bütün gemiyi gezmiş, hem kimseyle konuşmamış, hem de aklımdaki şüpheleri giderebilmiş olacağım. Yani bir taşta tamı tamına üç kuş vuracağım. Ne kadar da şanslı...
Image
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Tihami'den Himota'ya

#9
Dukne tatlı takım arkadaşının ricasını kırmayıp üzerindeki yükü hafifletmeyi kabûl ediyor. Sen Dukne ile konuşurken göz ucuyla buraya kadar takip ettiğin eleman tanıdığı belli olan kadınla konuşmayı bitirip güverteye doğru yola çıktığını görüyorsun. Dukne ile konuşmayı bitirdiğin gibi olabildiğince uzaktan elemanı takibe devam ediyorsun. Gösterdiğin kararlılık kovulmak isteyen birisine göre takdire şayan! Elemanın arından güverteye varıyorsun. Devasa demirden konteynırlar ve tahta kutuları oradan oraya taşıyan çalışanlar görüyorsun. Güvertenin büyüklüğünden ötürü birden fazla amir çalışanlara talimat vermekte. Eleman bir tane amir bulup yine aynı konuşmayı yapıyor fakat bu sefer işler farklı ilerliyor. Amir garip bir surat ifadesi takınarak "Rapor mu? Rapor çoktan verildi ya!" diyor. Eleman biraz zorla gülerek yeni eleman olmasına yediriyor. Bunun üstüne amir "Sen nasıl yeni eleman olabilirsin ki? Gemiye yolculuk öncesi çalışan alınmaz. Gündelik olsa bile!" Elemanın soğuk terler dökmeye başladığını görüyorsun. Daha fazla ısrar etmeden özür diliyor ve kaptanın odasına giden yönden devam ediyor. Ne kadar şüphe verici, değil mi? Belki de göstediğin kararlılık boşuna değildi. İşkillenmen üzerine peşinden gidiyorsun. Eleman gözden yeterince uzaklaşınca tekrar yön değiştiriyor ve güvertenin diğer tarafındaki bir amiri bulup aynı güler yüzle, aynı cümleleri kuruyor ve bu sefer istediğini elde ediyor. İş başı ve bitimi, mola aralağı ve tahta kutular ile konteynırların yerleştirilip etiketlenmesi. Eleman teşekkür edip bu sefer koşarak geldiğiniz yöne doğru gidiyor. O koşmaya başlayınca sen de onu kaybetmemek için hızlanıyorsun. Geminin alt katlarını doğru koşarak inen elemanı alt katta kaybediyorsun. Sanki toz oldu havaya karıştı. Bir süre etrafa aramaya ve ilerlmeye devam ediyorsun ama iz yok. Telsizin ötmesiyle irkiliyorsun. Komiser herkesi kaptan odasına rapor vermek için çağrıyor. Kafanda tilkiler dönerken istemeyerek de olsa kaptan odasına çıkıyorsun. Güverteden dümdüz devam edip merdivenlerden yukarı çıkıyorsun. Birkaç adımda odaya varıyorsun. Önce kapıyı tıklıyorsun. Ardından gülüşmeleri duyunca içeri giriyorsun. Kaptan ve komiser masada karşılıklı oturmaktalar. Komiser gerçek bir hanımefendi gibi gülerken kaptan adeta büyülenmiş şekilde gülümseyerek ona bakmakta. Masada ise tatlı kurabiyeler ve çay bulunmakta. Komiser seni görünce heyecanla gelmen için el hareketi yapıyor ve sandalye çekmeni işaret ediyor. "Gemide koşturmaktan yorulmuş olmalısın. Lütfen, çekinme! Tatlı leziz ve çayın aroması yerinde. Çayı ben demledim! Rahatladıktan sonra verirsin raporu."
Off Topic
Abu Aslad'dan sonra Dukne de aramızdan ayrılmış bulunmakta. Konu uğruna, bu seferlik, npc olarak var olacak. Hey, en azından ben varım! Asla yalnız olmayacaksın.

Re: [Vaka] Tihami'den Himota'ya

#10
Ben... Mükemmelim... Evet, bir polis memuru olmak için fazla mükemmelim. Sadece bir bakışla gemideki şüpheli kişinin farkına vardım ve peşine takılarak şüphelerimi doğruladım. Geçenlerde atandığım vakada da mükemmel performansımla herkesin dikkatini çekmiştim. Bu kadar parlak olmamam gerektiğini biliyorum ama kendimi parıldamaktan alamıyorum... Hayatımda ilk defa kendimi müzik dışında bir konu hakkında övdüm. Elbette kendimi överken biraz abarttığımın farkındayım. Şüpheliyle karşılaşmam, ondan şüphelenmem tamamen şans eseriydi. Dukne'ye işimi kilitleyebilmiş olmanın da etkisi var tabii ki.

Kendimi överken çok önemli bir konunun farkına vardım ve şaşkınlıktan ötürü gözlerim birazcık açıldı. Farkına vardığım konu şu; eğer bu kadar harika olmaya devam edersem hiçbir zaman kovulamayacağım. Yani üstlerime ne kadar saygısızca davransam da beni kovmayacaklardır. Ailemin bu bölgede herhangi bir nüfuzu olmasa dahi beni atmadan önce iki kere düşüneceklerdir. Hmm... Acaba şüpheli birisi bulduğumu Komisere söylemesem mi? Ama o zaman gemideki insanların hayatlarını tehlikeye atmış olurum. Ayrıca bile bile böyle davrandığım ortaya çıkarsa hapse bile girebilirim. Hapisten çıktıktan sonra da ailem namuslarını kirlettiğimi bahane ederek beni öldürebilir. Hmmmmmmmmmm... Ne yapmalıyım?

Bir yandan düşünürken, bir yandan gözlerimin önünden kaybolan şüpheliyi devam ederken telsizimden gelen sesle birlikte adımlarımı kaptanın odasına yönelttim. Kısa bir yürüyüşün ardından Kaptan odasına vardım. Kapıyı tıklatarak içeriye girdiğimde hiçte beklemediğim bir manzarayla karşılaştım. Kaptan ve komiser karşılıklı olarak oturmuş, sanki kırk yıllık dostmuş gibi muhabbet ediyorlardı. Kaptanın gözlerinden, Komisere vurulduğunu anlayabiliyordum. Tam olarak vurulma sayılmaz aslında, vurulma aşamasında demek daha doğru olur. Sonuçta henüz ona aşık olmuş değil, belki sadece ufak bir hoşlantıdır.

Kaptan'ın, Komiser'e aşık olup olmadığını düşünürken birkaç saniye olduğum yerde bekleyerek onları izledim. Benim aval aval dikildiğimi fark eden Komiser eliyle yanına gelmemi işaret etti. Rapor için acele etmemem gerektiğini, rahatladıktan sonra raporumu verebileceğimi söyledi. Başımla onayladıktan sonra yakınlarda bulunan bir sandalyeyi masaya çektim ve oturdum. Komiserin demlediği çaydan kendime bir bardak doldurduktan sonra birkaç yudum aldım, birkaç tane de kurabiye yedim.

Çayımdan son yudumumu alırken suratımda bir anlığına da olsa sinsi bir gülümseme belirdi. Artık gemiye bindiğim andan itibaren yaptığım mükemmel planı uygulamanın vakti geldi.

Kibar bir hanımefendi gibi fincanı masaya koyduktan sonra sağ elimin işaret parmağını Kaptan'a doğrulttum. "Geminin içerisinde yeni olduğunu iddia eden bir çalışan etrafta koşturuyor ve çeşitli konular hakkında rapor topluyor. Herkese onu gönderen kişinin sen olduğunu söylüyor. Güvertede çevirdiği amir çoktan rapor verdiğini, yeni bir elemanın olmasının imkansız olduğunu falan söyledi. Çocukta bunu duyduktan sonra terleyerek kaçmaya başladı." Elimi indirdikten sonra bakışlarımı Komisere çevirerek "Çocuğu bir süre takip ettikten sonra gözden kaybettim. Bence ona bakınmamızda fayda var." dedim.

Konuşmamı bitirdikten sonra kendime bir fincan daha çay doldurdum. Çayımdan hafifçe yudumlarken ise içten içe kahkaha atıyordum. Kaptan ve Komisere karşı çok saygısız bir şekilde konuştum. Tihami'ye dönene kadar böyle devam edersem kesinlikle beni kovacaklardır. Sonuçta benim gibi kötü davranan bir insanı teşkilatın içerisinde tutmazlar! Ben... Gerçekten de dahiyim.
Image
► Show Spoiler
Post Reply

Return to “Hefiksel Limanı”

cron