Himota Öykü Derlemeleri #2

#1
Eski çağlarda, Kurucu daha ilk ve tek Himota Devleti'nin başındayken, korku nedir bilmez bir savaşçı yaşarmış. Bu gözükara savaşçı savaş alanında ilk saldıranlardan olurmuş. Asla düşmandan kaçmazmış. Asla silah arkadaşlarını yalnız bırakmazmış. Bu özelliklerinden ötürü orduda takdir görmüş ve rütbe atlamış. Ona komuta edebileceği bir birlik verilmiş. Bu kişinin orduda yükseldiğinin ve geleceğinin parlak olduğunun kanıtıdır. Üstlerinin ona güvendiğinin kanıtıdır. Sayısız kere yaşamını tehlikeye atacak planlar uyguladığından üstleri onu hep uyarırmış. "Senin kadar potansiyel gösteren birisi canını bu kadar sık tehlikeye atmamalı. Sen bu ordunun geleceğinin bir parçasısın. Canına değer ver biraz!" Çılgın savaşçının yanıtı aşağı yukarı her seferinde aynıymış. "Şan ancak zafer adına risk alanlarındır. Ölümle burun buruna gelmeden yaşamın değerini nasıl bilebilirim ki? Daha çok savaşmadan nasıl daha güçlü olabilirim ki? Ancak deneyim kişiyi üstün kılabilir. Siz bunu bilmez misiniz?"

Gel zaman, git zaman, bir savaş öncesi Kurucu, komutanlarını toplamış ve plan yapmaya koyulmuş. O sırada orada olan ünlü savaşçı dayanamamış ve söz almış. "Kutlu Kurucumuz, izin verin yüreğimdeki rahatsızlığı dile getireyim!" Komutanlar hadsizliğinden ötürü ona kızarken Kurucu gülümsemiş. "Neden savaş alanında canını ortaya koyan bir askerimi dinlemeyeyim ki? Konuş yiğidim, söz senindir!" Söz alan savaşçı Kurucu'ya yaklaşıp selam vermiş. Tek dizinin üzerinde, yumruğu yüreğinde, başını eğmiş. Ardından kalkıp konuşmuş. "Düşman kesinlikle güçlü ve dikkatle yaklaşılması gereken bir ordudan oluşmakta fakat nice savaşta zaferi getiren etmenin amansız ve acımasız saldırı olduğunu öğrendim. Düşman ne kadar güçlü olursa olsun, tek seferde yapılan kudretli ve sürekli bir saldırı herkesi dize getirebilir. Elbette planlı olacak ama bu düşmana karşı savaşın uzaması beni endişelendirir." Kurucu'nun öyle bir bakışı varmış ki, sanki kulakları ile değil de gözleri ile dinlemekteymiş karşındakini. "O zaman sana yetki veriyorum. Var olan birliğine üç birlik daha katıyorum. Aklındakini komutanlarınla paylaş. Ordu benim planımı uygularken senin birliklerin senin planını uygulayacak. Birbirimize engel olmayacağımızdan emin olalım, yeterli."

Savaş günü gelip çattığında savaş alanı yeri ve göğü inletmiş. Ana ordu düşman birliklerini önce oklarla, sonra vur kaç ile kıvama getirdikten sonra özel yetki almış savaşçının birlikleri topyekun saldırıya geçmişler. Yandan düşman ordusuna girip onları yarıp geçmişler. Bu sırada ana ordu da onlara katılmış. Düşman kesintisiz saldırı ve kargaşadan ötürü bir avuç kalmış ve geri çekilmeye başlamış. Kurucu ordusuna komut vermiş. "Savaş bitti! Biz kazandık!" Kurucu'nun iznini almış savaşçı ise karşı çıkmış. "Efendim, sayıları az ve yaralılar. Peşlerinden gidebiliriz. Düşmana kalıcı bir son verebiliriz!" Kurucu bir hışımla ona dönmüş. Bakışları karşısındaki savaşçının ruhuna korku salmış. Genç savaşçının nutku tutunmuş. Nefes almayı dahi unutmuş. Buna karşın, birlikleriyle düşman peşine düşmüş. Kurucu, beklenmedik bir şekilde, kimsenin ona engel olmaması komutunu vermiş. "Eğer laftan anlamıyorsa, yaşayarak anlayacak!" Kanı kaynayan ve gözü dönmüş birlikler düşman topraklarına girdiklerini çok geç olana kadar fark edememişler. Etrafları anında sarılmış ve bütün birlikler vahşice katledilmiş. Geriye sadece birliklerin başı kalana kadar.

Kurucu ancak yeni fethettiği topraklarda Himota bayrağını dalgalandırdıktan ve yeni düzeni sağladıktan sonra bir kurtarma ekibi yollamış. Kurtarma ekibi düşmanın elinde kalmış topraklara vardığında onlarla anlaşmaya varmışlar. Genç komutanlarına karşı onları aylarca idare edecek et, bakliyat, sebze, meyve, su ve altın. Genç komutanları eve vardığında uzun bir süre boyunca savaş alanına çıkamamış. Uğradığı işkencelerden ve açlık ile susuzluktan ölümün eşiğine gelmiş. Hatta bir kolu bile ondan alınmış. Nice günler, haftalar ve aylar boyunca kendini toparlayamamış. Başının çaresine bakabilecek; yaşayabilecek duruma geldiğinde ise kimse ondan tekrar orduya girmesini beklememiş. Yine de o, Kurucu'nun karşısına çıkıp orduya katılmak için kutsamasını almış. Ordudakiler şaşkınlık ve hayranlıkla bakarken, toplumun büyük çoğunluğu bunu mucize olarak nitelendirmiş. Tek kollu savaşçı eskisi gibi savaş alanında terör estirmiş. Yine düşmanın içine dalmasıyla tanınmış fakat bir daha asla ne plansız hareket etmiş ne de tek başına karar almış.
Locked

Return to “Himota”

cron