Gece Yarısı Oteli

#1
Genç kız bir dakikalığına durup hiç bilmediği ülkenin hiç bilmediği havasını ciğerlerine derin derin çekti. Oldukça uzun süren bir yolculuktan sonra nihayet, o hep görmek istediği Dusha Krallığı'na varmıştı. Sırtında onu üç gün idare edecek kadar eşyayla dolu bir çantası vardı. Cebinden kırışmış bir kağıdı çıkarıp üstünde yazanları okumaya çalıştı. "Keşke Dora da burada olsaydı." diye düşünmekten kendini alamadı Livei. Dora, onun aslen Dushalı olan en yakın arkadaşıydı. Uzun zaman önce Gedhilfe'ye göçmüş olsalar da Dora memleketini tekrar görmeyi çok istiyordu. Ne yazık ki sivillerin seyahat etmesi şu anki yasalarla mümkün görünmüyordu. Normal şartlarda Livei de yolculuk edemeyecekti ancak ilk vakasında yaşadığı ufak kaza sonrası dinlenmesi için ona böyle bir hak tanınmıştı. Yalnızca üç günü vardı, bu yüzden başkentle sınırlı kalsa bile olabildiğince çok yeri görmek ve gezmek istiyordu.

Saat öğleden sonra 5'e yaklaşıyordu. Genç kız ilk olarak rezervasyonu olduğu oteline gidecek, yerleşecek, sıcak bir duş alacak ve kendini sokaklara atacaktı. Dusha Krallığı'nda gece hayatı nasıldı acaba? Belki bir bara girip yöreye özgü içkilerin tadına da bakmalıydı. Yeni lezzetlerin ve heyecanların kucağına atmak istiyordu kendini. Gördüğü tüm manzaraları ve yaşadıklarını belleğine iyice kazıyacaktı ki geri döndüğünde Dora'ya heyecanla anlatacağı bir sürü hikayesi olsundu. Buruşuk kağıtta yazan adresi bulmaya çalışarak kaldırımlarda adımlamaya başladı genç kız. Etrafındaki hemen herkes koyu buğday tenli ve kahverengi saçlıydı. Kendi beyaz teni ve kıpkırmızı saçlarıyla fazla dikkat çektiğini hissediyordu. Bu durum utançtan yanaklarının da alev almasına sebep oldu. Nedense sanki herkes ona bakıyormuş ve yargılıyormuş gibiydi. Başını öne eğip adımlarını sıklaştırdı.

Nihayet kalacağı otelin önüne gelebilmişti. Yazılan adres öyle karışıktı ki doğru yolu bulmaya çalışırken üç dört defa aynı yerleri turlamış ve çeşitli insanlara sormak zorunda kalmıştı. Alışkın olmadığı bir yerde tarif edilen bölgeyi bile bulmak zor geliyordu. Mekanlar, sokaklar, şehirler ve otellerin isimleri dahi Dusha dilindeydi. Livei, Dusha kültürüne aşina olsa da Dusha diline dair bildiği hiçbir şey yoktu. Dusha'ya ayak bastığından beridir iki saat geçmişti ve hava yavaştan kararmaya başlamıştı. Neyse ki genç kız uzun yürüyüşler yapmaya alışıktı ve tüm bu koşturmacaya rağmen kendini pek de yorgun hissetmiyordu. Büyük bir heyecanla otele doğru koştururcasına adımlamaya başladı. Resepsiyondaki görevliyi büyük bir güleryüzlülükle selamladıktan sonra kendini tanıttı. "Merhaba Livei Nyawodz. Önümüzdeki üç gün için randevum vardı." Genç kızın gülümsemesine karşılık vermeye niyeti olmayan ve muhtemelen hayattan bezmiş olan resepsiyon görevlisi Livei'yi baştan aşağıya uzun uzun süzdükten sonra defterini çıkarttı. Birkaç dakika süren uzun sessizlikte, Livei tırnaklarıyla masaya vurarak ritim tutmaya başlamıştı ki görevliden cevap geldi. "Sistemimizde böyle bir rezervasyon bulunmuyor." Livei başından aşağıya kaynar sular dökülmüş gibi hissetti kendini. "Bir yanlışlık olmalı!"

Nitekim ortada yanlışlık filan yoktu. Gedhilfe'deki görevliler genç kıza otelinden rezervasyon ayırttıklarını ve her şeyin tamam olduğunu söylemişlerdi. Ya bir hata olmuştu, ya gözden kaçmıştı ya da birileri genç kız ile dalga geçiyordu. Eğer bu ihtimallerden sonuncusu söz konusuysa, Livei memleketine döndüğünde intikamını acı bir şekilde alacaktı. Hava artık iyice kararmıştı ve genç kız bütün pansiyonları, otelleri, kiralık evleri tek tek dolaşmasına rağmen hiç boş yer bulamamıştı. Belki de boş yerleri vardı ancak Gedhilfeli olduğu on beş kilometreden anlaşılan birisine vermek istemiyor olabilirlerdi. Livei sırtında gittikçe ağırlaşan çantasıyla dar ve köhne bir sokaktaki kaldırıma çöktü. Belki de karakola gitmeliydi ancak kendisi de bir polis olduğu için küçük duruma düşmek istemiyordu. Kimseden yardım isteyecek yüze sahip değildi. Bu gece sabaha kadar bir şekilde oyalanıp sabah erkenden ilk bulduğu otobüs ile memleketine geri dönmeliydi. Bu düşünceler içerisinde derin derin iç çekti.
Last edited by Livei Nyawodz on Thu Oct 08, 2020 12:31 am, edited 1 time in total.
Image
► Show Spoiler

Re: Hızlı ve Keş

#2
Öğle vaktini biraz geçerken uyanmıştı. Her zaman yüz üstü uzandığı yastığın çiçek işlemeleri alnının sol tarafını tamamen kaplamıştı. Çalar saati tek hamlede, nokta atışı yaparak tutturduktan sonra biraz da yüzünün öbür tarafını dönerek uzanmıştı yatağa. Yapacak hiçbir işi kalmamıştı artık. Yeni bir vaka bekliyordu. Kısa süre içerisinde yeni bir vaka için çağrılmazsa yanına aldığı para bitecek ve eve dönmek zorunda kalacaktı. Annesi öldükten sonra işiteceği azar düşmemişti Shisha'nın. Annesinin azarlama payı da babasının haklarının üzerine eklenmişti. Bu durum bir şey değiştirmiyor, Shisha'nın yiyeceği azarı olduğundan daha fazla yapmıyor diye düşünebilirsiniz... eğer baba Shøge'yi tanımıyorsanız. Doğuştan üst düzey bir disiplin anlayışına sahip olan ve nesillerdir polis olarak hayatını kazanmış bir aileden geliyordu babası. Bu yüzden Shisha'nın son vakada iki can almış olması başına büyük dert açacaktı. Eve dönmekten istemiyor değil, eve dönmekten korkuyordu tam anlamıyla. Bu yüzden yapacak hiçbir işi kalmamış olmasına rağmen eve dönmeyi değil, tüm gün yatakta aylaklık yapmayı tercih ediyordu. Kapı ardındaki otel görevlisinin sesiyle ürküp doğruldu. Kendisine telefon vardı. "Babanızdan." dedi kapı arkasındaki görevli. Shisha çenesini kaşıdı ve doğruldu. "İti an çomağı hazırla" diye geçirdi içinden yüzünü yıkarken. Görevliden babasını bir dakika kadar telefonda bekletmesini rica etmişti. Keten pantolonunu giydi ve kemerini taktı. Ardından üzerine elindeki en bol tişörtü geçirdi ve alt kata indi.

Her basamakta ahşap merdivenlerin gıcırtısı biraz daha artıyordu. Bir korku filmi içerisindeydi ve her basamağın gıcırtısı birleşerek Shisha'yı filmin sonuna hazırlayan tema müziğine dönüşüyordu. Telefonu eline aldığında kısa bir süre gözlerini resepsiyonda bekleyen kıza dikmişti. Kendisini görmeyen kıza gülümsedi ve haliyle karşılık alamayınca yüzünü öbür tarafa çevirdi. "İşim vardı buralarda." dedi babasının uzun uzun konuşmasına karşılık olarak. Diyecek başka bir şeyi de yoktu zaten. Babası ille de eve gelmesi gerektiğini, yediği halttan haberi olduğunu vurgulayarak söylüyordu. Üzerine adalet hakkında da zırvalamıştı biraz. Aslında babası oldukça iyi niyetli bir adamdı. Hatta Shisha'ya kıyasla melek denebilirdi. "Hayır- yahu neden kaçayım senden baba? Geleceğim ama işim vardı- ne işim vardı...görevdeyim. Bir adamın peşindeyim. Yakalar yakalamaz döneceğim." Bu kelimeler dudakları arasından dökülür dökülmez pişman olmuştu Shisha. Babası takıntılı bir insandı. Görevini bitirdiğinde karakola bilgi vermesini söylemişti. Sonra o karakolu arayıp görev hakkında bilgi alacaktı. Tabi ortada bir görev olmadığı için Shisha iki kat azar işitecekti. Telefonu kapadı ve bir süre kafasını duvara yaslayıp bekledi. Otelin kahvaltı saati gelmişti. Burnuna gelen krep kokularını istemeyerek reddetti ve odasına çıktı. Hızla tişörtünü çıkarıp gömleğini giydi. Ceketini sırtına atıp kapıyı çekerken ne yapacağını düşünüyordu. Aslında büyük bir problem yoktu. Burası Dusha. İki adım atsanız yakalayacak bir suçlu görebilirdiniz. En azından doğru yerleri aramalıydınız. Mesela gece vakitlerinde belirli mahallelere girerseniz canlı çıkma ihtimaliniz yoktur. Aynı durum belirli sokak araları için de geçerlidir. Buraları aramalıydı Shisha. Bunu iyi bir şeymiş gibi anlatmak doğru değil ama durum böyle.

Biraz düşünmek lazım. Her gün bir cinayete denk gelmek pek olası olmasa da her saat kolaylıkla bir kavga, hırsızlık bulabilirsiniz. Belki de zengin muhitlerde dolanmalıydı Shisha. Sonuçta başkentti burası. Ülkenin önde gelenlerinin bir kısmı burada hayatını sürdürüyordu. Ancak tekrarlamak gerekirse, burası başkentti. Bahsi geçen muhitlerde hırsızlığa karşı en büyük önlemler de burada alınırdı. Ne de olsa sanatçılar, siyasetçiler yaşıyordu zengin çevrelerde. Bir hırsızlığa denk gelme ihtimali düşüktü. Çenesini kaşıdı bir kez daha. "Sakal gider mi ki ya acaba..." dedi kendi kendine. Kafası başka yerlerdeydi yine. Aslında karakola gidip suçlu listesine göz atmayı da düşünmüştü. Hatta çıkabileceği bir görev olup olmadığını da sorabilirdi. Ancak o zaman babası karakolu aradığında Shisha'nın görevi telefon konuşmasından sonra aldığını anlayabilirdi. En iyisi bildiğini okumaktı. Şimdiye kadar hep böyle çalışmıştı zaten. Şimdi de değiştirmeye gerek yoktu. Otel telefonundan bir taksi çağırdı ve şehrin "daha az" güvenli kısımlarından birinde taksiden indi. Gerçekten de salak salak şehrin sokaklarını turluyor, bir suçla karşılaşmayı bekliyordu. Ancak bir kez daha tekrarlamakta fayda var. Burası Tihami değildi. Dusha ülkesinde rastgele bir suçun ortasına yürümeniz mümkündü. Polisliğin en kutsal halini bu ülkede deneyimlerdiniz. Çünkü buranın polisleri gerçekten canlarını tehlikeye atıyordu.

Bir saate yakın bir süre boyunca yürüdü. Sokakları turladı ve insanları sorguladı. Garip bir durum yaşanıyordu. Dusha tarihinin en sakin günüydü bu resmen. Sanki tüm ülke Shisha ve babası arasında gçeen diyalogdan bir şekilde haberdar olmuş ve herkes babasının tarafını tutuyordu. Suç düzeyinin genel ortalamaya kıyasla düşük olduğu günleri anlayabilirdi ama o gün resmen hiçbir şey yaşanmıyordu. Sabrının ve açlığının sınırları oldukça zorlanıyordu. Gözüne iliştirdiği küçük, ucuz görünen bir lokantaya yaklaşırken, bir saattir beklediği sinyali sonunda aldı. Bir ses. Hızla alıp verilen bir nefes. Bir boğuşma sesi miydi? Belki de sonunda ülkede biri gırtlaklanıyordu! Tam da Shisha'nın ihtiyacı olan şeydi bu. Birinin ölmesi! En azından ölecek duruma gelmesi. Daha doğrusu bir suç teşebbüsü. Ses lokantanın arkasından geliyordu ki bu da bir taşla iki kuş vurmaktı. Önce suçluyu tutuklayacak, sonra yanına oturtup bir güzel karnını doyuracaktı. En sonunda da adamı karakola bırakıp odasına geçecekti. Bir iki gün sonra da eve dönerdi belki. Olur da yeni bir vaka gelirse yine kaytarırdı. Hemen rozetini çıkardı ve lokantanın arkasına koştu. "Hop!" diye bağırdı dikkatleri üzerine çekmek için. Yerde boğuşan iki adamla karşılaşmıştı. Genç adamlar rozeti görür görmez saygı duruşuna geçip hiçbir şey yokmuş gibi bir havaya bürünmüşlerdi. Ne olup bittiğini anlamak için yakınlaştı Shisha. Küçük bir sorgudan sonra adamların birbiriyle kavga eden iki kardeş olduğunu öğrendi. Hayal kırıklığına uğramıştı. "Haa...öldürmece falan yok yani. Ee, ne diye boğuşuyorsunuz yerde?" Aldığı cevap sonrasında biraz rahatlamıştı. Bu iki genç kardeşti ve anlaşılan bir tanesi ellerindeki önemli bir miktar parayı dolandırıcının birine kaptırmıştı. Büyük olan küçük olana temizinden bir sopa atıyordu. Shisha bu duruma bir çözüm getirmek istediğini söylemişti. Hem iyilik yapmış olacak hem de babasına yalan söylememiş olacaktı. Adamlardan gerekli bilgiyi aldı. Peşine düşeceği adamı ve onu nerelerde arayacağını biliyordu. Bu bilgileri aklında tutarak aramaya başladı. Birkaç saat sonra peşinde olduğu kişinin sokaklarda kendine isim yapmış, birçok kişiyi dolandırmış bir hırsız olduğunu anlamıştı. Nereye gitse yeni bilgiler ediniyor ve başka bir yerin yolunu tutuyordu. Sonunda karanlık çökmüştü ve Shisha iz sürmek konusunda pek başarılı olamamıştı.

Dusha'nın birçok yerinde rastlayabileceğiniz bakımsız bir sokaktan geçerken, elinde iki sokak ötede bir esnaftan aldığı adres kağıdı bulunuyordu. Genelde yabancı kadınlara şarkı söyletmesiyle ünlü bir pavyon. Henüz hiç yolu düşmemişti. Bir iki yabancı hatun görecekti. Aslında yorucu da olsa gayet güzel bir gece oluyordu. Pavyonun bir iki sokak gerisinde olduğunu kestirebiliyordu. Zaten öyle olmasa da etraftaki insanlara sorarak bulabilirdi. Gerçi görünürde pek de insan yok gibiydi. Kaldırımda bir başına oturan kırmızı saçlı kadın hariç. Kırmızı saç. Gedhilfe vatandaşı bir insanın uyruğunu saçlarına bakarak anlamak mümkündür. Eh, Shisha da her gün bu nadir renk tonuyla karşılaşmadığı için hızlı adımlarla kadının yanına yaklaştı. Muhtemelen pavyon çalışanıydı. Sırtındaki çantaya bakılırsa ülkesinden yeni gelmişti. Belki de kaçak işçi olarak gelmişti. Shisha onu tutuklayıp karakola götürebilir ve tüm bu acıya son verebilirdi. Kafasını eğip yüzüne baktığında bu fikrinden hızlıca vazgeçti. Çünkü kadın güzeldi. Güzel bir kadını tutuklamak istiyorsanız çok büyük bir sebebiniz olmalı. Öyle izinsiz çalışmakmış, hırsızlıkmış bunlar yetersiz sebeplerdir. Kızın arkasından yaklaşıp başını sol omzunun üzerine doğru getirecekti. "Hava karardığında bir başına busokaklarda dolanmak için yürek yemiş olman lazım. Pavyonu arıyorsan ben de o yöne doğru gidiyorum. Eşlik edebilirim. Bir iki bir şey de içeriz hem. Bu arada ben Shisha." Gün boyunca dolandığı sokakların yorgunluğu üzerindeydi. Görevine güzel bir Gedhilfe kadını ile devam etmek bu yorgunluğu biraz olsun üstünden alacaktı.
"I know your anger, I know your dreams
I've been everything you want to be"
Image
► Show Spoiler

Re: Hızlı ve Keş

#3
Koşuşturmaca, gülüşmeler, sigara kokusu, kahkahalar, topuklu ayakkabı tıkırtıları... Livei yorgunluktan gözlerini kapatmış, kaç dakika geçtiğini bilmeden etrafındaki sesleri dinliyordu. "Sigara kokusu saçıma sinmese bari. Of şu zırlayan bebeklerden de nefret ediyorum. Kedi miyavlaması mıydı o? Yerim ya ne tatlısın sen öyle! Omuzlarım ağrıyor. Ahhh böyle uyursam boynum tutulur mu acaba?" Boşlukta kaldığı için zihninden ardı sıra birbiriyle alakasız yüzlerce cümle geçiyordu. Arada başını kaldırıp etrafa göz atıyor ve sonra yeniden kendini seslerin karanlığına teslim ediyordu. Şimdi köyde ailesinin yanında olmak için nelerini vermezdi ki? Annesinin o fırından taze çıkmış Muko ekmeğinin leziz kokusu, sıcak bir kahve eşliğinde yenen Chopt tatlısı... Genç kız midesinin guruldadığını hissetti. Koşuşturmaca onu epey acıktırmıştı. Aslında kalkıp bir restorana kendisini atabilirdi, cebinde parası vardı, ancak şu an yalnızca oturmak ve hayattaki seçimlerini sorgulamak istiyordu.

Aradan çok zaman geçmemişti sol tarafından yükselen ses ile irkildi. "Hava karardığında bir başına bu sokaklarda dolanmak için yürek yemiş olman lazım." Hiç beklemediği anda yanı başında uzun boylu genç bir adam bitmişti. Livei yerinden sıçradı ve şaşalayarak bir süre ne yapacağını bilemedi. Aptal gibi görünüyor olmalıydı. Buğday tenli, koyu kahve ve kıvırcık saçlara sahip bu çocuk yaklaşık 1.80 boylarında gözüküyordu ve oldukça da yakışıklıydı. Üzerindeki resmi kıyafetten anladığı kadarıyla bir polis memuruydu. Genç kızın gözleri sevinçle ışıldadı. Eli ayağına dolanarak konuşmaya çalıştı. "Şey ben... Memnun oldum. Adım Livei. Ben de polis memuruyum." Elini cebine attı ve kimliğini çıkarıp genç adama uzattı. "Pavyona hiç gitmedim... Şey... Aslında turist olarak gelmiştim ama bir yanlışlık... Az önce dediğimi boşverin lütfen." Tüm olanları anlatmak ve küçük duruma düşmek istemiyordu. Kendine sahip çıkamayan aciz bir polis memuru olarak görünecekti ve hiç tanımadığı bir yabancıdan medet umuyormuş imajı çizecekti. Hayatında ilk kez geldiği bir ülkenin polisi karşısında kendisini daha fazla rezil edemezdi.

Derin bir nefes aldı ve yüzüne kocaman bir gülümseme yerleştirerek daha özgüvenli görünmeye çalıştı. "Sabaha otobüsle ülkeme geri döneceğim için son gecemde Dusha gece hayatının tadını çıkartmak istiyordum aslında. Anlarsınız ya. Belaya bulaşmak gibi bir amacım yok sadece sabahlamak istiyorum. Buraların yabancısı olduğum için bana eşlik edebilirseniz çok memnun olurum. İçkileri ben ısmarlıyorum." dedikten sonra polise göz kırpacaktı ve çantalarını toparlayıp gitmeye hazırlanacaktı. Livei rol kesmekte hiç iyi değildi ve bildiği tek gece hayatı Gedhilfe barlarında sarhoş olup sızmaktı. Acemilikle söylediği yalanın ortaya çıkmaması için Frum ve Ser'e kalbinden dua etmeye başladı.
Image
► Show Spoiler

Re: Hızlı ve Keş

#4
Kaldırımda bir başına oturan kız bir anda ayaklanmış ve eli ayağına dolanmış bir vaziyette konuşmaya başlamıştı. Belki de aniden geldiği için Shisha'dan korkmuştu. Neyse ne. Kesin olan bir şey varsa o da Hami Føhamuhi'nin bir boktan anlamayan, aşktan nasibini alamamış adamın biri olduğuydu. Gözlerini bir süre çekingen tavırlar içerisindeki kadının kırmızı saçlarından alamadı. Nasıl var olmazdı ki aşk? Tüm kırmızısıyla karşısında duruyordu işte. İlk görüşte hem de! Her gün aynı duyguları yeniden yaşayabilen bir insan için oldukça basit bir şeydi aşk. Kesinlikle bir yalandan ibaret değildi. Ancak oldukça tekrara düşen bir duyguydu Shisha için. O gece yine önceki her kadını unutmuştu bir süreliğine. Ashe'yi bile çıkarmıştı aklından. Kraliçeleri bile hiç eden bir güzellikti bu. Kızın gevelemeleri karşısında kafası karışmış bir vaziyette gülmeye başladı Shisha. "Şey, ne istersen unuturum, olur."

Dusha'nın menüsüne göz atarsanız genelde "cadı" benzetmesi yapabileceğiniz içten pazarlıklı kadınları görecesiniz. En azından Shisha'nın dahil olduğu ortamlardaki kadın profili böyleydi. Bu sebepten dolayı karşısında duran Gedhilfe tazesini izlemek ona büyük bir zevk veriyordu. Kızın uzattığı kimliği aldı ve inceledi kısa bir süre. Ne yapması gerekiyordu ki bununla? Polis olduğunun onaylanmasını istiyordu galiba kız. Shisha kimliği inceledikten sonra geri uzattı. "Livei...ne demek bu?" Shisha rahat ve arkadaş canlısı tavırlarını sürdürüyordu her zamanki gibi. Kızın sabah erkenden dönecek olması hayallerini suya düşürmüştü biraz. Neydi ki gerçi hayalleri? Kızı alıp eve mi kapatacaktı? Müzeye koyar gibi evin bir köşesinde bekletecekti herhalde. Kızın içki teklifi sonrası bulması gereken dolandırıcıyı hatırlayabilmişti nihayet.

Livei'nin uzandığı çantaları hızlı bir hareketle elinden çekip aldı. "Ver. Dusha misafirperverliğini göstereyim sana bu gece." Ağır çantaları sırtladıktan sonra pavyona doğru yürümeye başladılar. İçeri girdiklerinde sahnede geleneksel Dusha müziklerini söyleyen bir kadına ilişti Shisha'nın gözleri. Sahnedeki orta yaşlı kadına baktı. Ardından yanındaki kızıla. Tanrılara şükürlerini sundu ve elini Live'nin beline attı. Livei ona dönünce hemen konuştu. "Kızıl saçlı bir kadının bir başına şehrin bu kısımlarında, böyle bir mekanda yalnız olduğunu insanların gözüne sokması iyi sonuçlar doğurmaz. Gedhilfe nasıldır bilemiyorum ama bu bok çukuruna benzemediğine eminim." güldü ve garsonu işaret edip bir masa ayarlattı. Ardından Livei'yi belinden hafifçe iterek masayı işaret etti. Garsonla başbaşa kaldığında kısa bir süre aradığı adamı, dolandırıcıyı soruşturdu. Garsondan araştırmasını ve içeride çalışan ekibe de yardımcı olmasını rica ettiğini iletti. Son olarak masaya da birer içki ve meze sipariş ederek hemen Live'nin karşısına oturdu.

Bir şişe Totedasha masaya geldiğinde Shisha garsonu yolladı ve kendi servis yaptı. Parasını da ödemişti. Bir turiste para ödetecek hali yoktu. Servis ettikten sonra gülümsedi ve içkiyi uzatarak konuştu. "Kokla." Dusha baharatlarıyla da ünlüydü bir yerde. Gedhilfe konusunda böyle bir bilgisi yoktu. Bir dal sigara aldı ve ona da uzattı. "Biraz gürültülü ama çok kalmayız burada. Yani öyle umuyorum." Devam etti Shisha. "Sabah döneceğin kesin mi? Şehir bir güne sığdırmak için fazla büyük."
"I know your anger, I know your dreams
I've been everything you want to be"
Image
► Show Spoiler

Re: Hızlı ve Keş

#5
Neyse ki polis memuru hiçbir şeyden şüphelenmemişti ve genç kıza tatlı tatlı gülümsemekle yetinmişti. Livei derin bir nefes aldı. Toparlanmak için uzandığı çantalar, ondan çok daha atik bir elin kavranmasıyla havaya kalkmıştı. "Şey... Ağırdır ama..." Shisha ona misafirperverlik göstereceğini söyleyerek çoktan ilerlemeye başlamıştı bile. Genç kız mahcup olmuş bir şekilde onu takip etmeye başladı. Kısa süren yürüyüş boyunca hiçbir şey konuşmamışlardı. Livei birkaç kere havadan sudan muhabbet edecek oldu ancak boş muhabbetlerle ona iyilikte bulunan bu genç adamı rahatsız etmek istemiyordu. Pavyonun önüne geldiklerinde genç kız çekinden bir şekilde etrafına baktı. İçeriden yükselen müzik sesini duyabiliyordu. Epey canlı bir mekana benziyordu. Livei daha önce hiç pavyona gitmemişti. Nasıl bir şey olduğunu bile bilmiyordu. Hiç düşünmeden, hayatın doğal bir parçasıymış gibi içeri giren Shisha'ya yetişmek için hızlı adımlarla ilerledi.

Sigara ve içki kokularının birbirine karıştığı bu havasız mekan, Livei'nin bir an için başını döndürdü. Sahnede şarkı söyleyen bir kadın ve önünde masalara bölünmüş büyük bir kalabalık vardı. Her yer o kadar duman altıydı ki hiçbir şeyi net olarak seçemiyordu gözleri. Belini kavrayan ve onu kendisine çeken bir bedenin varlığı ile aniden irkildi genç kız. Başını kaldırıp genç adamın yüzüne açıklama bekleyen bir ifade ile baktı. Shisha ona buranın tehlikeli olduğunu ve yalnız başına gezdiğini belli etmemesi gerektiğini söylemişti. Adamın ses tonunda ona güven veren bir eda vardı. Söyledikleri mantıklı gelmişti. Sonuçta Dushalıydı, bu mekanları ondan iyi biliyor olmalıydı. İtiraz etmeden adamın yanında masaya kadar ilerledi. Shisha bir süre garson ile konuşmuştu. Livei'nin tahminine göre sipariş veriyordu. Genç kız Dushaya özgü içkileri tatmak için sabırsızdı.

Kısa bir süre sonra masaya daha önce hiç görmediği bir içki şişesi gelmişti. Shisha karşısına oturmuş ve gülümseyerek bardaklara servis etmişti. Ardından da içkiyi koklamasını istemişti. Livei şaşkın bir ifadeyle şişeyi burnuna yaklaştırdı ve kokuyu derin derin ciğerlerine çekmeye çalıştı. Mekandaki baskın kokunun sebebini şimdi daha iyi anlıyordu. İçkinin karışık baharatlı, karamelli, şekerli oldukça garip ve çekici bir kokusu vardı. Livei daha önce hiç böyle bir içki içmemişti. Bardağı yavaşça dudaklarına götürerek içkiden küçük bir yudum aldı. Çok ama çok lezzetliydi. Bunu neden daha önce hiç içmemişti ki? Muhteşemdi. Hiçbir içkiye benzemeyen bambaşka bir aroması vardı. Shisha'nın ona uzattığı sigarayı geri çevirdi. "Teşekkürler kullanmıyorum."

İçkiyi o kadar sevmişti ki Shisha'nın ona yönelttiği soruda çoktan bardağı yarılamıştı. Kesin sarhoş olacaktı. Livei'nin bu hayatta emin olduğu tek bir şey varsa o da, sarhoş olduğunda inanılmaz çirkinleşmesiydi. Hayatı boyunca başına gelen rezilliklerin yüzde doksan dokuzu alkol kaynaklıydı. Hayattaki en büyük zaafı da alkol olduğu için rezilliklerinin ardı arkası gelmiyordu. Shisha'ya cevap verirken bardağı kafasına dikti. Şimdiden başının dönmeye başladığını hissedebiliyordu. "Lütfen sarhoş olmayayım, lütfen sarhoş olmayayım, lütfen sarhoş olmayayım." Ancak şöyle de bir gerçek vardı ki, kendini gergin ve çaresiz hissettiği zamanlarda ona dozu hafifçe kaçmış bir alkolden daha fazla yardım eden bir şey yoktu. "Aslında üç gün kalabilirim burada. Öyle izin aldım." Eliyle şişeye uzandı ve bardağını yeniden doldurdu. "Ama kalacak yerim yok hehehe. Bu yüzden dönmeye karar verdim." Bardağı tekrar kafasına dikti. "Benimle dalga geçtiler sanırım. Sana otelde yer ayarlayacağız dediler ama gittim öyle bir kayıt yokmuş. Sokakta kaldım bildiğin. O yüzden döneceğim sabahtan." Az evvelki utangaçlığı, acizliği ve kaygıları içkinin tesiriyle kaybolmaya başlamış olacaktı ki bir anda her şeyi döküvermişti. Yoğun baharat yüzünden bütün vücudu alev almıştı. Masanın üstünde tatlıların reklamının olduğu afişi alıp kendini yellemeye başladı.
Image
► Show Spoiler

Re: Hızlı ve Keş

#6
Livei hızlı hızlı yuvarlarken şaşkınlıkla izledi Shisha. Tanımadığı bir ülkede bir başına kalmış bir insan için oldukça dikkatsizdi. Shisha ile yeni tanışmış olmasına rağmen kısa süre içerisinde güvenmeye başlamış gibiydi. Kızı izlemekten ilk kadehini bitirememişti. Livei'nin içkisini tazelemek istemişti ama yarım saat öncesine kadar son derece gergin olan kız, şimdi Dusha'ya tamamen ayak uydurmuş gibiydi. Şişeye atıldı ve çekingen halinden eser kalmamış bir şekilde konuşmaya başladı. Bu tavrı daha çok beğenmişti Shisha. Karşısındaki kişinin gergin olmasını severdi aslında. İnsanlar üzerinde otorite kurmak istiyordu. Birine kendini dinletebilmenin en iyi yolu onu olabildiğince gergin bir hale sokmaktı. Ancak durum farklıydı. Bu kızdan hoşlanmıştı. Gerçekten düşündüğü kadar güzel miydi acaba? Yoksa sadece yabancı uyruklu diye mi içine düşüyordu kızın? O sırada bu sorular aklına gelmiyordu.

Kızın hikayesini, neden burada olduğunu ve neden bir sonraki sabah dönmek zorunda olduğunu dinledi. Konuşmaya başlayacaktı. Öncesinde içkisini tazelemek istedi ama Livei de aynı anda şişeye atılmıştı. Shisha şaşırarak gülümsedi ve ellerini geri çekti. "Sabaha çok var. Sakin sakin, tadını çıkararak iç." gülümsedi ve sigara paketine uzandı yeniden. Az önce küllüğe sokuşturduğu izmaritin hala dumanı tütüyordu ama Shisha beklemeden bir tane daha yaktı. Son dalıydı bu. Konuşmaya devam etti. "Ayrıca sabah dönmene gerek yok. Seni burada misafir edebilirim. Bir vatandaş olarak görevim bu. Gedhlife'den gelen bir başına kızlara Dusha'yı tanıtmak." Hemen üstüne ekledi. "Cidden yani. Bana verilen görev bu. Hem de kral tarafından." İlginç bir mizah anlayışı vardı. O kadar ciddi söylüyordu ki bunları , sanki karşısındaki kişiyi bu saçmalığa inandırmak istiyor gibiydi.

"Yalnız çok lüks bir yerde misafir edemeyeceğim. Çünkü tam şuan bir görev üzerindeyim. Bir adamı soruşturuyorum. Buralarda olması lazım. Yine de bu çevrede fena olmayan bir otel bulabilirim." Livei tam ağzını açacakken ekledi. "Yük de olmazsın." Ona uygun bir zamanda kalkabileceklerini söyledi. Sohbetten ziyade Livei'nin kadehleri yuvarlamasını izledi bir süre. Sonra beklenmedik bir olay yaşandı. Garson, hesabı getirmek için yaklaştığında Shisha'nın kulağına doğru eğildi. Hatta sokuldu. O kadar yaklaşmıştı ki Shisha ürperdi. Boynu kasıldı bir saniye kadar. "Adamı yanlış yerde arıyorsun polis bey. İki sokak yukarıda. Gece Yarısı Oteli." Shisha ne olup bittiğini anlamaya çalışırken yanındaki garsonun uzaklaştığını gördü. Hesapla ilgili bir problem çıktığını dile getirdi ve Livei'den izin isteyerek masadan kalktı. Garsonu bulmak için son derece kalabalık olan pavyonun sonuna kadar ilerledi. Terlemişti. Garsonu soruşturdu. Diğer çalışanlara garsonun dış görünüşünü anlattı ama anlattığı gibi birinin o pavyonda çalışmadığı cevabını aldı.

Tanımadığı biri sırf Gece Yarısı Oteli'ne gitmeleri için garson kılığına girip yaklaşık 1 saat boyunca ikiliye servis yapmış olabilir miydi? Bir mesaj verilmeye çalışılıyordu belki de. Ancak neden Shisha'ya? Belki de Livei ile alakalıydı. Hızlı adımlarla masaya döndü. "2 sokak yukarıda bir otel var. Oraya gideriz." Etrafına bakındı. Asıl bomba Livei'den gelmişti. Garsonun dış görünüşünü Livei'ye anlatıp adamı doğrulamak istemişti Shisha ama kızın tepkisi de çalışanların geri kalanı gibiydi. Livei, her seferinde farklı bir garsonun kendilerine servis yaptığını söylemişti. Shisha masaya baktı. Masada 2 şişe vardı. 1 saate yakın zamanda iki şişe devirmişlerdi. Ya Livei sarhoştu ve saçmalıyordu ya da Shisha sarhoştu ve kızın dediklerini yanlış anlıyordu. Halbuki kendindeydi. Yeni tanıştığı kızın yanında bu konuyu üsteleyerek kötü bir izlenim bırakmak istemiyordu.

Dışarı çıktıklarında derin bir nefes aldı. Rahatlamıştı. Pavyonun atmosferinden rahatsız olmuştu. Onun için fazla kalabalık ve gürültülüydü. "Taksiye gerek yok. Hemen şurası zaten." Bir yandan düşünüyordu. Paketi bitmişti ama sabah aldığı sarma sigaralar hala iç cebindeydi ve birkaç dal eksikti. Zaman kavramı hafif kaymıştı. Hangisini ne zaman içtiğini karıştırır olmuştu. Yürümeye başladılar. Otele geldiklerinde oldukça küçük ve döküntü bir yer olduğunu görmüşlerdi. Ücra ve insanı tedirgin eden cinsten. Sanki iki binanın arasında sonradan sıkıştırılmış gibi incecik bir yapıydı. Sönük bir neon tabela. Gece Yarısı Oteli. "Umarım içi de ismi kadar güzeldir." İçeri girdiklerinde hızla resepsiyona yürüdü ve dünyanın en hızlı başlayıp biten diyaloğunu kurdu.

"Tek odanız kalmış olma ihtimali var mı?"

"...yok."

"Kaç tane var?"

"...7."

"Tamam bir tane ver. Oda servisi?"

"Yok."

"Geceliği ne kadar?"

Livei'nin eşyalarını sırtladı yeniden. Merdivenden çıkarken arkasından gelen Livei'ye baktı. "Göründüğünden daha işlek bir yer burası. Tek oda varmış. İstersen ben dışarıda bir yer bulurum. Rahatın kaçmasın." Gülümsedi ve merdivenleri tırmandı.
"I know your anger, I know your dreams
I've been everything you want to be"
Image
► Show Spoiler

Re: Gece Yarısı Oteli

#7
O kadar çok içmişti ki başı dönmeye başlıyordu. Acilen temiz havaya çıkmalı ve hatta mümkünse kendisini tokatlamalıydı. Livei içkilere olan zaafından nefret ediyordu. Kendisini ne zaman rezil etse, bu her zaman sarhoş olduğu anlara denk geliyordu. Kusması, sızması ve hatta durduk yere ağlamaya başlaması gibi olasılıklar zincir gibi zihninde uzadıkça uzuyordu. Şişeye tekrar uzandı ancak üzülerek bittiğini fark etti. Neyse ki iyi kalpli garson bunu fark edip hemen yeni bir şişe daha açmıştı onlara. Livei saçlarıyla neredeyse aynı renk olmuş suratıyla gülümsedi garsona. Az önceki kibar beyefendiden farklı birisi olduğunu gördü. Bu saatte bu kadar müşterinin peşinden koşmak onlar için zor olmalıydı.

Yeni getirilen şişeden hem karşısındaki genç polis memuruna hem de kendisine doldurdu. Shisha bunu kendisi yapmak istiyor gibiydi ancak Livei'nin kafası centilmenlik işlerine basmazdı. Karşı cinsten çok fazla tanıdığı olmamıştı ve erkeklerle ayık kafayla da sarhoş kafayla da doğru düzgün iletişim kurmasını beceremezdi. Ya çok abartırdı samimiyetini ya da soğuk nevale olurdu. Belki de bu kadar tuhaf olduğu için bunca yıl yalnızlığa gömülü kalmıştı. Üniversiteden edindiği arkadaşlarının pek çoğu evlenmiş ve yuvasını kurmuş, kalanlar da nişanlanmış ya da sevgili bulmuştu. Bir tek Livei sap kalmıştı. Hayatında okul yaşamı boyunca hiçbir erkek olmadığı gibi iş yaşamında da kimseyle yakınlık kuramamıştı. Derin bir iç çekti. Bu konuları düşünmek onu üzdüğü için görmezden gelmeyi tercih ediyordu. Kendini adadığı iş hayatı ve ailesi de onu nispeten sevgiye doyurabilirdi. Hem kim bilir, belki günün birinde onu bu haliyle de sevecek bir erkekle tanışabilirdi. Gedhilfe erkeklerinden umudu olmasa dahi...

Shisha'nın yaktığı sigarasının kokusu burnuna gelince istemsizce öksürdü ve gözlerini kırpıştırdı. Sigara dumanı kokusundan nefret ediyordu. Ne zaman maruz kalsa gözlerini inanılmaz yakıyordu bu duman. Bu durumu karşısındaki polis memurunu çaktırmamaya çalışarak eliyle dumanı kendisinden uzaklaştırdı. Shisha ona misafiri olabileceğini söylüyordu. Livei bir süre heyecandan ne diyeceğini bilemedi. Tam ağzını açıp karşı çıkacaktı ki genç adam onu durdurdu ve yük olmayacağının altını çizdi. Üstelik kral tarafından kendisine Gedhilfe kızlarına Dusha'yı tanıtma görevi verildiğini söylemişti. Gedhilfe kralı hiç polislere böyle görevler vermiyordu. Burası Livei'nin tahmin ettiğinden daha çok turist çeken bir ülke olmalıydı. Shisha'ya kral tarafından atanan bu önemli görevi duyunca söylediklerine boyun eğdi. Yoksa yabancı bir erkekle birlikte kalmak mı? Livei asla böyle bir şeyi yapamazdı. Ancak Shisha bir polis memuruydu sonuçta, genç kıza bir zararı olmazdı, değil mi? Üstelik şu anda bir soruşturmanın ortasındaydı. Livei sarhoş aklıyla doğru düzgün kararlar alamayacağına emindi. Belki de sabah dönme konusunda ısrarcı olmalıydı ancak koyvermişti bir kez. Karşı çıkacak gücü kendisinde bulamıyordu. Eli içki şişesine tekrar gittikten sonra vazgeçti. Daha fazla içmeyecekti.

Tam bu esnada az evvel onlara içkiyi getiren garsondan farklı birisi gelip Shisha'nın kulağına doğru eğildi. Genç adam beti benzi atmış bir şekilde hesapla ilgili sorun olduğunu söyleyerek masadan kalktı. Livei ne olduğunu anlamayarak elini çantasına götürdü ve yanındaki paralara baktı. Hesabı ödeyerek genç adama teşekkür edebilirdi. Livei istediği şeyi dile getiremeden Shisha telaşla geri dönmüş ve kalabilecekleri bir otel olduğunu söylemişti. Genç kız fıldır fıldır dönmekte olan başıyla Shisha'ya kafa salladı. Shisha ona garsonu tarif edip tanıyıp tanımadığını sordu sonrasında. "He? Her gelen garson farklıydı. Dikkat etmedim. Mekanın epey çalışanı var, işleri iyi sanırım hehehe." Boş konuşmaya başlamıştı. Shisha'nın gözlerindeki telaşı görünce sustu. Bir şeyler yolunda değildi. Kendisini alakadar eden bir durum olmayabilirdi, burnunu sokmamalıydı. Herhangi bir yorum yapmadan çıkışa kadar onu takip etti.

Suratına çarpan taze havayla ciğerlerinin açıldığını hissetti genç kız. Kendini öncesine göre çok daha iyi hissediyordu. Başının dönmesi azalmıştı. O basık mekanda boğulacak kıvama geldiğini şimdi açık havaya çıktığında fark etmişti. Shisha otelin yakın olduğunu ve yürüyebileceklerini söyleyince onun adımlarına uyarak takip etmeye başladı. Dusha sokakları ışıl ışıldı. Ne halkının ne de mimarisinin Gedhilfe ile uzaktan yakından alakası yoktu. Bunun kısa süreli olacak olsa da tadını çıkarabildiği için kendisini şanslı hissediyordu. On dakika kadar süren bir yolculuktan sonra otelin önüne varmışlardı. Tabelayı sesli okudu. "Gece Yarısı Oteli." Oldukça havalı, korku filmlerinden fırlamış gibi bir ismi vardı. Otelin dışı da korku filmi mekanlarını aratmıyordu zaten. Yine de Livei bunu sevmişti. Çocukken köyde terk edilmiş, herkesin "lanetli" dediği mekanlara gizlice girmekten çok zevk alırdı. Hatta bir keresinde en yakın arkadaşı Dora'yı da kendisiyle sürüklemişti ve kızı o kadar korkutmuştu ki Dora altına işemişti. Ah, güzel anılardı.

Resepsiyonist ile Shisha konuşmuştu. Bir çırpıda oda ayarladıktan sonra genç kızın eşyalarını da almış ve merdivenlerden çıkmaya başlamıştı. "Oteli ben ödeseydim..." Shisha genç kızın cümlesini duymazdan gelerek konuşmaya devam etmişti. Otelde sadece tek oda kalmıştı. Genç kız da Dusha'ya geldikten sonra boş otel bulmakta epey zorlanmıştı. Hatta bulamamıştı ve sokakta kalmıştı. Tek bir oda kalmış olması bile ona mucize gibi geliyordu şu an. Ancak bu... birlikte kalacakları anlamına mı geliyordu? Livei şimdi aklı başına geldiği için düşünüyordu da bu adamın kendi evi yok muydu? Neden genç kızla bir otelde kalıyordu? Kralın verdiği görev ile mi ilgiliydi? Livei aptal yerine mi konuyordu yoksa Shisha işini çok ciddiye alan mükemmel bir polis memuru muydu emin olamıyordu. Her şeyin parasını genç adam ödediği için kendisini mahcup hissediyordu. Çekingen ve sessiz bir ses tonuyla cevapladı. "Şey... Yok... Önemli değil... Dışarıda kalma tabi ki..." Çok yürümelerine gerek kalmadan odayı bulmuşlardı. Başını kaldırıp oda numarasına baktı. 303. Shisha'nın arkasından içeri girdi. Burnuna çarpan rutubet kokusuna rağmen tahmin ettiğinden daha düzgün görünen bir odaydı. Küçük bir giyinme dolabı, minik bir masa, iki sandalye ve çift kişilik bir yataktan oluşuyordu. Çift odasıydı... Livei başını iki yana sallayarak garip düşüncelerden kendisini uzaklaştırdı. Yatak temiz duruyordu. Duvarların boyası kalkmış ve küflenmiş olsa da yüzüne bakılmayacak gibi değildi. Örümcek de yoktu herhalde.

Livei, Shisha'nın hala taşıyor olduğu çantayı elinden kaparak dolabın içine yerleştirdi. Sonrasında mahcup bir gülümsemeyle ona döndü. "Şey... Uykun varsa sen önden yatabilirsin." dedikten sonra odaya bitişik olan ve kapısı açık olan bölüme ilerledi. Banyoydu. Ufak bir duşakabin, musluk ve tuvalet mevcuttu içinde. Kendini oraya attıktan sonra kapıyı kapattı. Musluğu açtı ve yüzüne buz gibi soğuk su çarptı. Aynada yüzüne baktı. Suratı kıpkırmızıydı ve makyajı akmaya başlamıştı. Sıcak su ile yüzünü temizledikten sonra topladığı saçlarını açtı ve saç diplerine masaj yaptı. Başı inanılmaz ağrıyordu. Tanımadığı bir erkekle aynı yatakta yatıyor olma fikri onu geriyordu bu yüzden o banyodayken yorgunluktan sızıp uyuyakalmasını umuyordu. Sonrasında yatağın bir ucuna ilişip herhangi bir iletişime girmesine gerek kalmadan uyuyabilirdi. Beş dakika kadar bir zaman geçtiğine kanaat getirdikten sonra yavaşça banyonun kapısını açtı ve Shisha'nın ne yapıyor olduğuna bakmaya başladı.
Image
► Show Spoiler

Re: Gece Yarısı Oteli

#8
► Show Spoiler



Livei yanında kalmasına izin verdiğinde ister istemez terlemeye başlamıştı Shisha. Hayır, bunun sebebi kızla aynı odada kalacak olması değildi. Böyle durumlarda heyecanlanan biri değildi. Açıkçası kraliçe Ashe ile geçirdiği gece bile fazla heyecanlanmamıştı. Sonuçta işlerin nereye gidebileceğine kafası basıyordu. Sadece terlemiyordu. Midesinde de hafif, anlam veremediği bir bulantı vardı. Biraz hava alması gerektiğini düşündü. Eşyaları bıraktığında Livei'nin fazla rahat olmadığını hissetti. Hiçbir şekilde bu kızı kötü bir durumda bırakmak istemiyordu. Belli amaçlarla bu odayı tutmuştu belki ama Livei'nin rahat olmaması durumunda Shisha da güzel vakit geçiremeyecekti. Her neyse. En azından bir kıza yardım etmişti işte. Shisha olmasaydı bu kız kurda kuşa yem olurdu Dusha sokaklarında.

"Yoo. Sen rahatına bak. ben bir hava alacağım zaten. Bunaldım biraz. Bir isteğin var mı dışarıdan?" Belki midesine iyi gelecek bir şeyler bulabilirdi. Doğrusu hafif de sarhoştu ama üzerindeki bitkinliği buna bağlamıyordu. Gözlerini ovuştururken ayağı kaydı ve hızla merdivenlerden yuvarlanıp yere yığıldı. "Ananı avradı- ahh..." iyice afallamıştı artık. Seslice nefes aldı birkaç kez. Tutunarak doğruldu ve üzerindeki tozu silkeledi. Evet, kesinlikle alışık olmadığı bir durumun içindeydi. Alkol daha önce de Shisha üzerinde başka insanlar üzerinde bırakmayacağı etkiler bırakmıştı. Sarhoş olduğunda çevresindeki insanlardan daha beter bir hale gelebiliyordu. Öyle az buz da içmemişti sonuçta o gece. Kendisine endişeli bakışlarla bakan resepsiyon görevlisiyle göz göze gelmeden otelden ayrıldığında yediği bir şeyin de kendisine dokunmuş olabileceğini düşündü. Tüm gün boyunca yürümüştü. Onun yorgunluğu da vardı kesinlikle üzerinde. Ancak başka bir şey olmalıydı. Belki de yediği yemeğe bir şey katılmıştı. Belki de içtiği içkiye ya da tükettiği herhangi bir şeye. Tüketmek demişken, üzerinde sigaralarının olmadığını fark etti. Yemek yedikleri yerde garsondan bir iki dal alıp almadığını hatırlamaya çalıştı. Kafası çalışmayı bırakmış gibiydi. Sokakta gezen bir iki insanın kendisini izlediğini düşünmeye başlamıştı. Yol boyunca insanlarla ister istemez göz teması kurmuş, sonrasında da onlardan kaçıyor gibi hızlı adımlarla ilerlemişti. Kesinlikle bir şey çarpmıştı, bir şeyin etkisi altındaydı ama ne olduğunu da bulamıyordu.

Belki de aradığı adam, garsonlar aracılığıyla zehirlemişti genç polis memurunu. O saatte açık bir bakkal bulduğunda aradığı adamı da tamamen unutmuş gibiydi. Otele ne için geldiğini hatırlamıyordu. Bir adamın izini sürdüğünü biliyordu ama bu bilgi dışında her şey kafasından çıkmıştı. Aradığı adam kimdi? Onu neden arıyordu? Livei'yi neden yanında getirmişti? Marketin bozuk ışıklarının çıkardığı sesin altında, yoğurt seçiyordu. Elinde yoğurtla bir sağına, bir de soluna baktı. Arızalı ışıkların sesi kafasının içinde kalmış gibiydi. Ses giderek yükseliyordu. Hızlıca başını arkaya çevirdi. Gazete okuyan kasiyerin kendisine baktığına emindi. "HI!" diye bir ses çıkardı istemeden. Gazeteyi önündeki masaya koyan bakkal sahibi meraklı gözlerle süzdü Shisha'yı.

"Bir problem mi var dayı?"

"..yoo. Olması mı lazım?"

"Nasıl?"

"Problem mi olsun?"

"Uzunundan var mı?"

"Ne?"

Masadaki sigara paketini işaret etti Shisha. "Uzunundan var mı onların? Genelde olmuyor çünkü. Satılmıyor galiba artık." Bakkal sahibi garipseyerek inceledi Shisha'yı bir süre. "Ne kullandın la sen?" diye sordu sonunda. Gözleri olabildiğince açık ve son derece kanlı bir şekilde bakkalın uzattığı sigara paketini aldı Shisha. Cebinden bir miktar para çıkardı ve masaya koydu. "Yazık ediyonuz kendinize gençler. Bu civarlarda çok yaygınlaştı bu meret." dedi bakkal sahibi. Shisha kendini bakkaldan dışarı attığında elinde bir poşet dolusu jelibon, bir paket yoğurt ve cebinde bir paket sigarası vardı. En yakın otobüs durağına geçti ve bir sigara aldı dudakları arasında. 3, 4 deneme sonrasında hala beceremeyince 4 kibriti aynı anda çaktı ve sigarasını yaktı. Üşümeye başladı. Buraya gelme sebeplerini yeniden geçirmeye başladı kafasından. Birini takip ediyordu...yoksa...biri onu mu takip ediyordu? Evet. Biri Shisha'nın peşindeydi. Kesinlikle buydu durum! Gizemli bir adam. Belki de teşkilatın yolladığı bir polis. Shisha'nın geleceğe dönük, Pakt'a karşı planlarını nereden biliyor olabilirlerdi ki? Hayır, bilemezlerdi.

Bir anda kafasına dank etti. Livei. Gedhilfe'den gelen bir kız. Kendisi gibi bir polis memuru. Teşkilat nasıl Shisha'nın fikirlerini bilmeyecekti ki? Açıkça, korkmadan söylüyordu fikirlerini her yerde. Evet, belki de Pakt Shisha'yı bir tehdit olarak görmüş ve bu kızıl kafayı Shisha'yı ortadan kaldırması için yollamıştı. Yüksek bir ihtimal olmamakla beraber, yine de dikkat edilmesi gereken bir durumdu bu. Belki de yolda gördüğü onlarca insandan biriydi peşinde olan. Hızlı adımlarla otele doğru yürüyerek başladı. Yolda bir insana denk geldikçe hızlanıyor, hatta koşmaya başlıyordu. Kalbi hızla atıyor, bitkin hissetse bile asla yorulmuyordu. Sonunda otelin kapısından içeri atmıştı kendini. Resepsiyona geçti hemen. Kendisini soran biri olup olmadığını sordu. Herhangi bir şüpheli etkinlik olup olmadığını da sordu. Aldığı cevabın bir önemi yoktu aslında. Çünkü insanlarla rahatlıkla iletişime geçemiyordu bile. Zar zor merdivenleri çıktı.

Yediği ya da içtiği bir şey ile akıl almaz egosunun bir ürünüydü bu yaşadıkları. Gerçekten de Pakt'ın kendisini adam yerine koyup Gedhilfe'den bir polisi kendisini öldürmesi için yolladığına inanmak üzereydi. Hızlıca açtı kapıyı çalmadan ve odaya daldı. "Bişeler aldım." Koca bir poşet dolusu jelibonu masaya bıraktı. Sessizce bekledi bir süre. Neden yoğurt aldığını düşündü. Ya da neden bir poşet dolusu jelibonla geldiğini. Cebinden paketi de çıkarıp masaya koydu. Ardından sandalyeye bıraktı kendini.

"Biri var. Buraya kadar takip etmiş bizi. Niye bilmiyorum. Ancak dediğim gibi-" hemen kalktı ve perdeleri çekti. "Dusha tehlikeli bir yer. Bu gece uyumasam iyi olur. Nöbet tutmak lazım." Uyuyamazdı. Uyursa savunmasız bir halde kalacaktı. Bütün bu saçmalıklar arasında Livei'nin ne kadar güzel koktuğunu düşündü. Kullandığı sabunu düşündü. Hayır, bu kızdan etkilenmemeliydi. Bütün bunlar Shisha'yı tuzağa düşürmek adına bir oyun da olabilirdi ne de olsa.

"Sen neler yaptın?" Islak saçlarını daha çok beğenmişti.
"I know your anger, I know your dreams
I've been everything you want to be"
Image
► Show Spoiler
Post Reply

Return to “Uluslararası Free RP Bölgesi”

cron