Re: Samanlık Seyran Olunca

#11
Sessizce ve saygılı bir şekilde dinlemişti dudaklarından çıkan her kelimeyi. Tepki vermiyor oluşu genç kızın istemsizce gergin hissetmesine sebep olsa da Kral Vodhis'in Dusha'ya satılıp orada tecavüze uğraması ona oldukça komik gelmiş olacaktı ki istemsizce kıkırdamış ve bunu bastırabilmek için genç kızın beline daha çok sarılmıştı. Livei de tebessüm etti. Söz konusu vatanı olduğu için dalga malzemesi haline gelmesinden pek hoşlanmıyordu ancak kabul etmeliydi ki bu şekilde anlatıldığında kulağa oldukça komik geliyordu. Kralın son mektupları fazlasıyla iç karartıcı olsa da...

Bok'un destekleyici cümleleri Livei'nin gözlerinin dolmasına sebep oldu. Söylediği her şey, tartmadan, hesaplamadan, çıkar gözetmeden kurduğu her cümle ruhuna hitap ediyor ve onu o kadar besliyordu ki... Muhtemelen şu anda bu cümlelere ne kadar çok ihtiyacı olduğundan onun haberi yoktu. Ona ne kadar iyi geldiğinden de haberi yoktu. Öylesine söylüyordu, belki de boş konuştuğunu düşünüyordu ancak bilmiyordu ki Livei şu anda dünyada bu sözcüklerden başka hiçbir şeyi bir daha duymamaya razıydı. Ömründe ilk kez onu bu kadar iyi anlayan, ruhuna fısıldayan bir beden bulmuştu. Bu adama tapıyordu.

"Seninle gurur duyuyorum Livei. Sana neden aşık olduğumu daha iyi anlıyorum."

Dudaklarını dudaklarına bastırıp yanaklarını okşadı sevdiğinin. Yüzünü boynuna gömdü ve ciğerlerini onun kokusu ile doldurdu. Ömründe ilk kez yaptığı bir seçimle gurur duyuluyordu. Ömründe ilk kez aşık oluyordu ve aşık olunuyordu. Onu hayatı boyunca bir daha asla kimse böyle sevmeyecekti. O da kimseyi böyle sevemeyecekti. Birbirlerine hissettikleri duygular hem çok kutsaldı hem de bir lanetti. Onlara ömürlerinin en unutulmaz, en heyecan verici, en mükemmel ve en doyurucu deneyimini verecek sonra da onları felakete sürükleyecekti. Biliyordu. İçten içe hissediyordu. Bu adamı kaybedecekti. Bulduğu gibi, hızla gözlerinin önünden yok olacaktı. Tırnaklarını ve dişlerini etine geçirse de, onu kafese koyup hapse de, saçlarından tutup kendine çekse de onu gözünün önünde tutamayacaktı. Biliyordu. Çok iyi biliyordu.

Bok kendisinin de bir azınlık grubundan olduğunu söylediğinde pek de şaşırmış bir tepki vermedi. Ezilen azınlıklar konusunda hassas bir kızın karşısına ezilen bir azınlık vatandaşı çıkar. Deinzei veya Tuplo... Hiçbiri tesadüf değildi. Frum ve Ser neler planlıyordu acaba? Bok'un Djuratlı olmasına rağmen kömür siyahı saçları ve gözlerinden ötürü tahmin etmişti azınlık olduğunu. Gülümseyerek dinledi tüm hikayesini. Asimile olmuş, az kişilik bir azınlık grubuydu. Bunu duyduğunda yüzünün düşmesine engel olamadı genç kız. Sırf farklı bir topluluk oldukları için dışlanmaları ve kültürlerini terk etmeye zorlanmaları ne kadar da yanlıştı. Keşke kıta bu kadar kutuplaştırıcı bir yer olmasaydı. Bok'un kendisine ismiyle hitap etmesi ile gözlerini onun gece gibi derin gözlerine çevirdi. Onun dudaklarından çıktığında daha da hoşuna gidiyordu ismini duymak. Sabaha kadar konuşsa ve sadece ismini söylese sıkılmadan dinlerdi onu. Onun yanında rahat hissetmesini istiyordu. Buna imkan yoktu. Onun yanında rahat hissetse ona aşık olamazdı. Ona aşık olduğu için yanında rahat hissedemezdi. Çünkü onu istiyordu. Onun da kendisini istemesini istiyordu. Reddedilmekten, arkada bırakılmaktan, terk edilmekten, onu kaybetmekten ne kadar korktuğundan haberi var mıydı? Böyle söylediğine göre yoktu. Yine de seçimlerine saygı duyacağını söylediği için minnettardı. Umuyordu ki gelecekte de aynı fikirde kalmaya devam ederdi.

Tekrar adını söylemişti. Livei yüreğinin tatlı hislerle dolup taştığını hissetti. Bu gece arınma gecesi olmalıydı. O da kötü şeyler yaptığını söylemişti. Livei onaylar şekilde başını salladı. Küvette yattıkları yerden doğruldular. Ciddi bir konuşma olacaktı. Genç kız yutkundu. Ölmeyi istediğini söylediği anda genç kız kanının donduğunu hissetti. Gözlerindeki tedirgin bakışın yerini yavaşça telaşa ve korkuya bıraktığını hissediyordu. Livei her iki elini onun yüzüne koydu ve yavaşça okşadı. Birini öldürmüştü. Vakada. Polis memurları için bu oldukça doğal bir aksiyondu ancak birini öldürmüş olma fikrinin polisleri ne kadar yaraladığının kimse farkında değildi. Onlar kalpsiz yaratıklar değillerdi. Ne kadar profesyonel olurlarsa olsunlar, ne kadar eğitimden geçerlerse geçsinler birinin hayatını bedeninden söküp almanın yükünün altında eziliyorlardı. Bok'un öldürdüğü adamın Tuplo olduğunu öğrenince kalbi sızladı. Kim bilir o ne kadar yaralanmıştı? Kendi halkından birini öldürmek... Bu korkunç bir bedeldi. Livei bunca zamandır sadece kendisini düşünüyordu. Karşısındaki adamın ne kadar acı içinde olduğunun farkında bile değildi. Onun nasıl bir cehennemde ıstırap çektiğini bilmiyordu. Hiçbir şeyden haberi yoktu. Kendini aptal gibi hissetti.

"Sana kavuştum. Kim bilir?"

Livei gözünden akan yaşlara engel olamayarak boynuna sımsıkı sarıldığı sevdiği adamın. "Ölme!" diye haykırdı istemsizce. "Beni bırakma. Ölmeni istemiyorum." Onu kendisine doğru çekti ve başını göğsüne yasladı. Ellerini uzun saçlarının arasından geçirerek okşamaya başladı. "Bu kadar ağır şeyler yaşadığın için çok üzgünüm Bok. Çok ama çok üzgünüm. Ama ölümü dilemeni istemiyorum. Seninle uzun bir yaşam sürmek istiyorum. Lütfen ne olursa olsun ölmeyi isteme. Bu sana bencilce gelebilir ama benim sana ihtiyacım var. Senin de bana ihtiyacın olduğunu düşünüyorum. O yüzden..." Hıçkırıklarının arasında hafifçe yutkundu. "Sen ölürsen ben ne yaparım? Sensiz yaşayamam. Bana söz ver. Ölmeyeceksin. Ulaşamayacağım uzak bir yerlere gitmeyeceksin, tamam mı?" Biraz sakinleştikten sonra onu doğrultup alnını onun alnına yasladı. Sonrasında uzaklaşıp gözlerinin içine baktı. "Djurat'ta yaşamak senin için zorsa bana gel. Gedhilfe'ye. Benimle yaşarsın. Kazandığım para ikimizi geçindirir. Olmaz mı?" Söylediği saf ve masum cümle, gerçekleşmesini çok istese de asla gerçekleşmeyeceğini bildiği bir şeydi. Bok'un onunla gelemeyeceğini biliyordu. Ancak onu kaybetmektense onu kaçırmayı ve kendine saklamayı tercih ederdi. Bok kabul ederse bunu yapardı. Hem de hemen. Şimdi.

Bok?

Bok neredeydi?

Küvetin sıcak buharı ve gözyaşlarının buğusu görüş alanını iyice kısıtlamıştı. Nedense sevdiğinin yüzünü bir türlü seçemiyordu. "Bok?" Yanıt yoktu. Ne olmuştu? Daha az önce yanında değil miydi? Az önce ona sarılmıyor muydu? Az önce birbirlerine hayatlarının en önemli sırlarını söylememişler miydi? "Bok? Neredesin?"

Burnuna kaçan suyun etkisiyle nefessiz kalarak yerinden sıçradı Livei. Bir süre şaşkınlıkla etrafına bakıp nerede olduğunu idrak etmeye çalıştı. Evinde, banyosunda, ağzına kadar sıcak suyla doldurulmuş küvetindeydi. Ömründe ilk kez küvetin içinde uyuyakalmıştı. Burada, tam da o geceyi düşünde görürken boğularak ölüp gitmesi ne kadar da ironik olurdu. Daha birkaç dakika önce Bok karşısındaydı ve ona sarıldığını, öptüğünü, dokunduğunu o kadar net hissetmişti ki. Buruk bir şekilde tebessüm ettikten sonra dizlerini kendine doğru çekerek başını ellerinin arasına koydu. "Ben hala rüyalarımda sana dokunduğumu görüyorum ama sen yoksun." Fayans ile kaplı boş banyoda, kendi hıçkırıklarının ekosunu dinleyerek ağlamaya başladı.

Fin.
Image
► Show Spoiler
Post Reply

Return to “Uluslararası Free RP Bölgesi”

cron