3 Sene Önce
Babamı iki sene önce çok okuyanın değil, çok gezenin bileceği konusunda ikna etmiştim. Yeniliklere açık bir adamdır ancak garanti ister, Bu yüzden daha bu yola çıkmadan önce benden tüm gezinin bir planını ve tahmini bütçesini çıkarmamı istemişti. Bir şirket edasıyla kalacağım yerlerin fiyatını ve taşıma biletlerini biraz tuzlu çıkartmıştım. Ardından da tüm bu planımda babama söylediğim şeylerin çok daha ucuzunu ayarlayarak eğlenceye çok daha fazla para bırakmıştım. Babam lisede de harçlığımı 1 ay aralıklarla verirdi. Tüm ayımı planlayıp o planlarımın dışına çıkmamayı böyle öğrenmiştim. Ancak ilk defa 1-2 senelik bir zamanımın planlamasını yapıyordum. Böyle gelecek planlamaları sayesinde oluşabilecek zorluklara karşı her zaman hazırlıklı olmayı öğrenmiştim. Bu gezide her şey başıma gelebilirdi. Param çalınabilir, tuttuğum otel sorun çıkarabilir, yolda kalabilirdim. Hepsi için bir çözüm bulmam gerekirdi. Bu yüzden gezide; arada Djurat’a da uğramak, zor durumdaysam ek bir şeyler almak gibi bir aralık da bırakmıştım.
İlk turumun son durağı olan Dusha’ya 1 hafta önce gelmiştim. Bundan önce uğradığım Gedhilfe’de çıkan bir kaç aksilik sonucu param beklediğim kadar yoktu elimde. Bu yüzden ilk hafta için planladığım “Gezilmesi gereken yerler” planımdan bir kaç tanesini çıkartmak zorunda kalmıştım. Zaten bizim ülkede yeterince buzul var, Dusha’da görmesem de olur. Bu gezilerde tanıştığım insanların sofralarına konuk olup, birlikte gezdikten sonra şehirde gezerken esmerler arasında güneş gibi parlayan sarışın bir kız ile tanıştım. Güler yüzlü ve baya da esprili olan Djurat’lı kızla tabi ki gurbette birbirimizi bulduğumuz gibi arkadaş olduk. Burada üniversite okuduğunu, istersem beni üniversite ortamına sokabileceğini söylediği gibi cevabım evet oldu. Üniversite ortamı hem parti ortamıdır, hem de ucuz ortamdır. Üstelik Dusha gençleri ile takılmak güzel olacaktır. Geldiğimden beri orta yaşlı turizm çalışanları ile muhattap oluyordum. Adı Bulchid olan bu kız, bana o kadar sıcak davrandı ki (normalde ülke içinde insanlarımız pek birbirine sıcak davranmaz) kaldığım otelden çıkış yapıp kızın tek yaşadığı öğrenci evine yerleştim. Dusha’lı olsam asla böyle bir şey yapmayacağını, Dusha’da tecavüzün baya yaygın olduğunu söylediğinde ise baya şaşırdım. Bizim ülkenin vatandaşları fazla libido taşıyabilir evet ama kimse karşısındakinin rızası olmadan yapmaz. Böyle bir söylenti bile duymadığım için biraz dehşet verici geldi. Bir iki gün sabahları kendi başımı alıp dağa bayıra gidiyor, akşamları Bulchid ile şehirde takılıyoruz derken cuma günü gelince üniversite öğrencilerinin partileyeceğini gitmek isteyip istemediğimi sordu. Hayır demeyeceğimi bilmesi gerektiğini söylediğimde ortamların biraz kaotik olabileceğini söyledi. “Eh, zaten amaç da başka ülkenin insanlarını ilk elden tecrübelemek değil mi?” dedim ülkeleri gezmemi kast ederek. “Tecrübelemek derken ne dediğine bağlı.” dedi imalı bir tavırla. Sonra da gülümsedi. Nasıl giyinmem gerektiğini bilmediğim için biraz günlük, biraz da şık olarak ortaya karışık bir kıyafet giyip Bulchid’in baya makyaj yaptığını görünce bavuluma geri dönüp gömleğimi ütüleyip giymek zorunda kaldım. Saçlarımı arkaya taradıktan sonra Bulchid’in kıyafetlerini giyip giyip çıkardığı bir 20 dakikanın ardından dışarı çıkabildik. Hayır bir de bana yakın gay arkadaş muamelesi yapıyor. Önümde soyunup giyiniyor... Evet, Dusha’lılar gibi hayvan adam değiliz ama neden sınır testi yapıyorsun ki?
Gittiğimiz ev iki katlı, üniversiteye ortalama bir mesafede bahçeli güzel bir binaydı. Bahçede sohbet edip konuşan esmer gençler çoktan etrafı kirletmeye başlamıştı. Kapıda Bulchid’i görüp selamlayan kız ile el sıkıştığımızda bana attığı bakışlar partideki tek sarışın erkek olmanın meyvesini yiyebileceğimi gösteren bir işaretti. Arkadan gelen “Gedhilfe’den 4 kızın pasaportuna el koymuşlar, Damuri getiriyormuş 10 dakikaya!Faks geldi!” cümlesine karşın "Geçen sefer eşek vardı, bu sefer yok mu?" sesi ile dönüp Bulchid’e baktım. “Normal mi bu?” dediğimde kahkaha attı sonra da kafasıyla içeri girmemiz gerektiğini işaret etti. Dusha’lı arkadaşı da koluma girdiği gibi içeri sürükledi beni. Evin içi geniş olduğu gibi, dışarıdan daha fazla insanın içine sığındığı, müziğin biraz yüksek olduğu, şimdiden duman altı kalınan bir durumdaydı. İki kız beni aldığı gibi ikinci kattaki bir odaya götürüp daha loş, daha sessiz bir ortama soktular. Koltuk demeye bin şahit yastıklardan oluşan topağa oturtuldum. Baya otantik döşenmişti burası. Işık oldukça loş olduğu için renkler tam hali gibi değildi ama bordo ve sarı renkleri gözüme çarpıyordu. Bulchid “İçecek bir şeyler alayım.” diyerek yanımdan kalktı. O gittiği gibi Dusha’lı kız direkt “Ben Dora, senin adın ne?” diye sordu cıvıl cıvıl bir sesle. Dönüp gülümsedim hafiften. Loş ortamda yüzündeki ifade pek belli olmuyordu. “Ae.” dedim. Odada yanımızdakilerden bir duman yükselmeye başladı. Fazlasıyla yoğun, gıdıklayıcı bir kokuydu. “Ae. Anlamı ne?” derken gözlerinin parladığına şahit olmuştum. “Anlamı mı? Hmm. Zafer falan demek sanırım. Bilmiyorum tam.” dedim oturduğum yerde rahatlamaya çalışıp kendimi geriye bırakırken. Kız konuştukça daha yaklaşıyor, kolumu falan okşuyordu. “Djurat’lılar isimlerinin anlamlarını hiç bilmiyorlar gerçekten. Benimkinin anlamı kiraz.” Anladığımı belirten bir ses çıkardım. Daha yoğun bir duman sardı yanımızdaki çocukları. Dönüp baktım bu sefer onlara doğru. Dora ise parmağı ile çenemi tutup kendisine doğru döndürdü. “İlgini mi çekti?” dedi sırıtarak. Gözlerimi kısıp baktım kıza. Tek kaşımı kaldırıp ne demek istediğini soran bir bakış attım. “Bunlar basit şeyler. Aşağıda daha iyisi var.” dediğinde ilk baştaki cıvıl cıvıl sesi kaybolmuştu. Daha iyisi derken başka bir madde mi yoksa kasıklarından mı bahsediyor bilmediğim için “Anlamıyorum.” dedim. O da kahkahayı koyuverdi. Kendini benden uzaklaştırdıktan sonra “Soğuk diyarlarda alışkın değilsindir bunlara Ae. Kafana çok takma sen.” demişti ki açık kapıdan Bulchid elinde üç bardakla geldi. İki tanesini elinde tutmuş, kollarını önünde birleştirerek bir bardağı da göğüslerinin arasına almıştı. Yanıma geldiğinde eğilip göğüslerinde duranı benim almamı istedi. Bardağı aldığımda ise iki kız gülüşmeye başladılar. Benim kafam ise tamamen Dora’nın çektiği kışkırtmada kalmıştı. Bulchid diğer yanıma oturduğunda elimdeki bardağı ağzıma götürme isteği bile duymamıştım bu yüzden. Kızlar bir şeyler konuşurken bu cümle kafamda döndü durdu. Kafana takma... İçimde kendimi kanıtlama isteği dolup taştığında kızların konuşması ile çok alakasız bir şekilde “İlgimi çekti.” dedim. İkisi de dönüp bana bakınca Dora’ya döndüm. “Neyden bahsettiysen ondan. Denemek istiyorum.” Bulchid “Ne? Neyden bahsediyorsun?” diye sordu doğal olarak. Konuşmadan Dora’ya bakmaya devam ettim. Dusha’lı kızın yüzünde muzip bir gülümseme vardı. “Yalnız... İlk başta güzel de, sonra yok eder. Emin misin? En baba Dusha’lıların bile yitip gitmişliği var.” Bulchid bir daha ne olduğunu sormak için ağzını açmıştı ki “En baba Dusha’lıları sikeyim Dora.” dedim biraz sesimi yükselterek. Odada dumandan kafayı bulmuş olanlar dışında her kafa bize döndü. “Damarıma basma.” Kız karşımda sadece kıkırdadı. Bir Djurat’lıya istediğini yaptırmak istiyor, bu yüzden ırkımı küçümsüyordu. En kötüsü de baya işe yarıyordu bu. Hem partiye zaten dağıtmak için gelmiştim; hem de birey olarak kendimi göstermek, güçlü olmak, başarmak gibi hırslarım vardı. Dora onunla gelmemizi söyleyip ayaklandı. Ben de peşinden kalkıyordum ki Bulchid kolumu tutup kalkmamı engelledi. Kulağıma “Ae, bak bu kız fazla tekin biri değil.” diye fısıldadı. Kıza dönüp “En fazla tecavüze uğrarım. Onu da sabaha hatırlamam.” dedim. Bulchid tuttuğu kolumu cimcikledikten sonra “Komik değil!” dedi ancak benimle birlikte kalktı ve Dora’nın peşinden yürümeye başladık.
Çıktığımız merdivenleri inip bir de üstüne bodrum katına inmemiz gerekti. Bodrumun kapısının önünde duran “koruma” gibi gözüken öğrenci Dora’nın yanında girdiğimiz için bize sorun çıkarmadı. Ancak içeri girdiğimiz gibi ortam gerçekten farklı bir hal aldı. Burada iğrenç beyaz bir ışık ile aydınlatılmış ortam, soğuk olmasına neden olan fayans ile döşenmişti. Duvarlar demirden, az eşya olmasının getirdiği “varoş” hissini iyi yansıtıyordu. Masaların üstünde duran torbalar, paralar, garip tozlar... Odada birini göz göre göre dövüyorlardı, Bazı öğrenciler direkt “satıcı” olduğu belli olan insanlara yalvarıyordu. Dora’nın bizi götürdüğü adam öğrenci olamayacak biriydi. Koluma girmiş Bulchid daha da sarılmıştı bana. Ben ise gözümü karartmıştım. Yaşı büyük ihtimalle evdeki en büyük olan bu esmer adam kafasını kazıtmıştı. Kelinin üstünde dövme ile T harfi vardı. Yüzündeki bir kaç metal ile de gerçekten korkutucu bir görüntü çiziyordu. Dora “Bu Todupø.” diye tanıştırdı bizi adamla. Adam gülümsediğinde dişlerinin sarısı selamladı bizi. “Todupø, bunlar Ae ve Bulchid.” diye bizim adımızı da bu korkunç görünümlü adama söyledi. Todupø bana şöyle baştan aşağı baktı. Aşırı hırıltılı bir sesle “Bizim karımız*, siz soluklara fazla gelir.” dedi. Dora da gülümseyip bana “Demiştim sana.” dedi. Derin bir nefes aldım sinir olmuş bir halde. Bulchid “Evet, gidelim.” diyordu fısıldayarak. “Kes sesini.” diye tısladım ona. Kız daha da sindi yanımda. Cebimden yüklü bir para çıkarıp uzattım. “Soluk ya da koyu... Belli ki asıl önemli olan para.” Bulchid’in evinde kaldığım için otele vermediğim, sonraki turuma ekleyeceğim paraydı bu. Planlı programlı bir adamım genellikle ancak arada duygularımın esiri oluyor, anlık parlamalarım yüzünden düşüncesizce iş yapıyordum. Sinirim yönetiyordu sadece vücudumu. İğrenç gülen Todupø’nun bana telefonunu yazdığı bir kağıt ve atar giderim yüzünden üç kişi için fazla gelecek bir paket ile terk ettik bodrumu.
Dora “Var ya!” diyordu. “Bunu üç kişi kullanırsak yarına ölümüz bulunur.”
“Neyse ne.” dedim. “Nerede yapacağız.”
“Ciddi misin Ae? Tiplerini gördün değil mi aşağıdakilerin?” dedi hala koluma sıkı sıkı sarılmış olan Bulchild.
Merdivenlerden çıkıyorken “Bak.” dedim kıza. “Düşünme tamam mı? Özellikle benim adıma, hiç düşünme.”
“Sen kendi adına düşünemiyorsun belli ki!” diye atarlandığında sertçe çekerek kurtardım kolumu kızdan. “Ae!” diye kızdı ben öyle yapınca. Günlerdir birlikte yaşamamıza rağmen ilk defa böyle kavga ediyorduk.
Dora da hala pis pis gülümsüyor “Aman! Ne tat kaçırdın Bulchid!” diyordu. “Gel, odama kimse girmesin diye kilitlemiştim. Orada yapalım. Dur ilk şarap alalım şuradan!”
Bir şey demeden plana uydum ve ilk içki alıp sonra da en üst kata çıktım Dora’nın peşinden. Bulchid ise arkamdan geliyordu. Odaya geçtiğimizde kızın odasının siyah ve pembe renklerinin bolca bulunduğu tam bir ergen odası olduğunu farkettim. Ders için orada duran çalışma masasının üstü tamamen makyaj malzemesiydi. Çeşitli saman kağıttan yapılma gençlik dergisi, gitar, hile yapılmak için parçalanmış bir rubik küpü dikkatimi çeken şeylerdi. Dora’nın yatağına oturduk. Kız aldıklarımızı hazırlarken Bulchid kulağıma yaklaştı tekrardan. Hiçbir şey demedi, sadece omzuma çenesini koydu ve benden bir söz bekledi. Sadece onun duyabileceği bir şekilde “Seni kimse zorlamıyor. Sal beni.” dedim. Kızın çenesinin omzumdan kalktığını hissettim. Dora benim için hazırladı ve zehri çok geçmeden vücuduma saldı.
Korkmuyordum. Bunu sadece kıza değil, kendime de kanıtlamam gerekiyordu.
Dora, ayağa kalkıp bir kaç arkadaşını da çağırmak istediğini söyleyip odadan çıktı. Gerçekten biraz fazla almıştık. Vücuduma yayılan bir titreme, element kullandığım zamanlardaki hissi uyandırdı. “Hassiktir.” dedim dişlerimin arasından. Gözlerimi kapatıp yatağa uzandım. Damarlarımdan tüm vücuduma yayılan hissi kontrol altına almaya çalıştım. Normalde parmağımda biriktirebildiğim kurşun asla kontrol edemeyeceğim bir şekilde vücudumda geziniyordu ve felaket bir uyuşma sağlıyordu. Kendi kendime gülmeye başladım. “Atom enerjimle tepkimeye girdi galiba.”
Bulchid’in de güldüğünü duydum elini kolumda hissettiğimde vücudumdaki tüm atom enerjisinin oraya gitmek için hareket etmesi acayip gıdıklandırdı.
“Sen element kullanıcısı mısın?” diyordu gülümseyerek. Gözlerimi açtığımda koluna sarmış olduğu lastiği gördüm. Beni yalnız bırakmamıştı.
*karımız derken "kar" beyaz olan. dushalılar cuck ya, karısını satıyor sanmayın hehe
Saat 7 oldu. Sikko yazmşsam mazur görün uyuyom resmen.