Partiliyoruz.

#1
3 Sene Önce


Babamı iki sene önce çok okuyanın değil, çok gezenin bileceği konusunda ikna etmiştim. Yeniliklere açık bir adamdır ancak garanti ister, Bu yüzden daha bu yola çıkmadan önce benden tüm gezinin bir planını ve tahmini bütçesini çıkarmamı istemişti. Bir şirket edasıyla kalacağım yerlerin fiyatını ve taşıma biletlerini biraz tuzlu çıkartmıştım. Ardından da tüm bu planımda babama söylediğim şeylerin çok daha ucuzunu ayarlayarak eğlenceye çok daha fazla para bırakmıştım. Babam lisede de harçlığımı 1 ay aralıklarla verirdi. Tüm ayımı planlayıp o planlarımın dışına çıkmamayı böyle öğrenmiştim. Ancak ilk defa 1-2 senelik bir zamanımın planlamasını yapıyordum. Böyle gelecek planlamaları sayesinde oluşabilecek zorluklara karşı her zaman hazırlıklı olmayı öğrenmiştim. Bu gezide her şey başıma gelebilirdi. Param çalınabilir, tuttuğum otel sorun çıkarabilir, yolda kalabilirdim. Hepsi için bir çözüm bulmam gerekirdi. Bu yüzden gezide; arada Djurat’a da uğramak, zor durumdaysam ek bir şeyler almak gibi bir aralık da bırakmıştım.

İlk turumun son durağı olan Dusha’ya 1 hafta önce gelmiştim. Bundan önce uğradığım Gedhilfe’de çıkan bir kaç aksilik sonucu param beklediğim kadar yoktu elimde. Bu yüzden ilk hafta için planladığım “Gezilmesi gereken yerler” planımdan bir kaç tanesini çıkartmak zorunda kalmıştım. Zaten bizim ülkede yeterince buzul var, Dusha’da görmesem de olur. Bu gezilerde tanıştığım insanların sofralarına konuk olup, birlikte gezdikten sonra şehirde gezerken esmerler arasında güneş gibi parlayan sarışın bir kız ile tanıştım. Güler yüzlü ve baya da esprili olan Djurat’lı kızla tabi ki gurbette birbirimizi bulduğumuz gibi arkadaş olduk. Burada üniversite okuduğunu, istersem beni üniversite ortamına sokabileceğini söylediği gibi cevabım evet oldu. Üniversite ortamı hem parti ortamıdır, hem de ucuz ortamdır. Üstelik Dusha gençleri ile takılmak güzel olacaktır. Geldiğimden beri orta yaşlı turizm çalışanları ile muhattap oluyordum. Adı Bulchid olan bu kız, bana o kadar sıcak davrandı ki (normalde ülke içinde insanlarımız pek birbirine sıcak davranmaz) kaldığım otelden çıkış yapıp kızın tek yaşadığı öğrenci evine yerleştim. Dusha’lı olsam asla böyle bir şey yapmayacağını, Dusha’da tecavüzün baya yaygın olduğunu söylediğinde ise baya şaşırdım. Bizim ülkenin vatandaşları fazla libido taşıyabilir evet ama kimse karşısındakinin rızası olmadan yapmaz. Böyle bir söylenti bile duymadığım için biraz dehşet verici geldi. Bir iki gün sabahları kendi başımı alıp dağa bayıra gidiyor, akşamları Bulchid ile şehirde takılıyoruz derken cuma günü gelince üniversite öğrencilerinin partileyeceğini gitmek isteyip istemediğimi sordu. Hayır demeyeceğimi bilmesi gerektiğini söylediğimde ortamların biraz kaotik olabileceğini söyledi. “Eh, zaten amaç da başka ülkenin insanlarını ilk elden tecrübelemek değil mi?” dedim ülkeleri gezmemi kast ederek. “Tecrübelemek derken ne dediğine bağlı.” dedi imalı bir tavırla. Sonra da gülümsedi. Nasıl giyinmem gerektiğini bilmediğim için biraz günlük, biraz da şık olarak ortaya karışık bir kıyafet giyip Bulchid’in baya makyaj yaptığını görünce bavuluma geri dönüp gömleğimi ütüleyip giymek zorunda kaldım. Saçlarımı arkaya taradıktan sonra Bulchid’in kıyafetlerini giyip giyip çıkardığı bir 20 dakikanın ardından dışarı çıkabildik. Hayır bir de bana yakın gay arkadaş muamelesi yapıyor. Önümde soyunup giyiniyor... Evet, Dusha’lılar gibi hayvan adam değiliz ama neden sınır testi yapıyorsun ki?

Gittiğimiz ev iki katlı, üniversiteye ortalama bir mesafede bahçeli güzel bir binaydı. Bahçede sohbet edip konuşan esmer gençler çoktan etrafı kirletmeye başlamıştı. Kapıda Bulchid’i görüp selamlayan kız ile el sıkıştığımızda bana attığı bakışlar partideki tek sarışın erkek olmanın meyvesini yiyebileceğimi gösteren bir işaretti. Arkadan gelen “Gedhilfe’den 4 kızın pasaportuna el koymuşlar, Damuri getiriyormuş 10 dakikaya!Faks geldi!” cümlesine karşın "Geçen sefer eşek vardı, bu sefer yok mu?" sesi ile dönüp Bulchid’e baktım. “Normal mi bu?” dediğimde kahkaha attı sonra da kafasıyla içeri girmemiz gerektiğini işaret etti. Dusha’lı arkadaşı da koluma girdiği gibi içeri sürükledi beni. Evin içi geniş olduğu gibi, dışarıdan daha fazla insanın içine sığındığı, müziğin biraz yüksek olduğu, şimdiden duman altı kalınan bir durumdaydı. İki kız beni aldığı gibi ikinci kattaki bir odaya götürüp daha loş, daha sessiz bir ortama soktular. Koltuk demeye bin şahit yastıklardan oluşan topağa oturtuldum. Baya otantik döşenmişti burası. Işık oldukça loş olduğu için renkler tam hali gibi değildi ama bordo ve sarı renkleri gözüme çarpıyordu. Bulchid “İçecek bir şeyler alayım.” diyerek yanımdan kalktı. O gittiği gibi Dusha’lı kız direkt “Ben Dora, senin adın ne?” diye sordu cıvıl cıvıl bir sesle. Dönüp gülümsedim hafiften. Loş ortamda yüzündeki ifade pek belli olmuyordu. “Ae.” dedim. Odada yanımızdakilerden bir duman yükselmeye başladı. Fazlasıyla yoğun, gıdıklayıcı bir kokuydu. “Ae. Anlamı ne?” derken gözlerinin parladığına şahit olmuştum. “Anlamı mı? Hmm. Zafer falan demek sanırım. Bilmiyorum tam.” dedim oturduğum yerde rahatlamaya çalışıp kendimi geriye bırakırken. Kız konuştukça daha yaklaşıyor, kolumu falan okşuyordu. “Djurat’lılar isimlerinin anlamlarını hiç bilmiyorlar gerçekten. Benimkinin anlamı kiraz.” Anladığımı belirten bir ses çıkardım. Daha yoğun bir duman sardı yanımızdaki çocukları. Dönüp baktım bu sefer onlara doğru. Dora ise parmağı ile çenemi tutup kendisine doğru döndürdü. “İlgini mi çekti?” dedi sırıtarak. Gözlerimi kısıp baktım kıza. Tek kaşımı kaldırıp ne demek istediğini soran bir bakış attım. “Bunlar basit şeyler. Aşağıda daha iyisi var.” dediğinde ilk baştaki cıvıl cıvıl sesi kaybolmuştu. Daha iyisi derken başka bir madde mi yoksa kasıklarından mı bahsediyor bilmediğim için “Anlamıyorum.” dedim. O da kahkahayı koyuverdi. Kendini benden uzaklaştırdıktan sonra “Soğuk diyarlarda alışkın değilsindir bunlara Ae. Kafana çok takma sen.” demişti ki açık kapıdan Bulchid elinde üç bardakla geldi. İki tanesini elinde tutmuş, kollarını önünde birleştirerek bir bardağı da göğüslerinin arasına almıştı. Yanıma geldiğinde eğilip göğüslerinde duranı benim almamı istedi. Bardağı aldığımda ise iki kız gülüşmeye başladılar. Benim kafam ise tamamen Dora’nın çektiği kışkırtmada kalmıştı. Bulchid diğer yanıma oturduğunda elimdeki bardağı ağzıma götürme isteği bile duymamıştım bu yüzden. Kızlar bir şeyler konuşurken bu cümle kafamda döndü durdu. Kafana takma... İçimde kendimi kanıtlama isteği dolup taştığında kızların konuşması ile çok alakasız bir şekilde “İlgimi çekti.” dedim. İkisi de dönüp bana bakınca Dora’ya döndüm. “Neyden bahsettiysen ondan. Denemek istiyorum.” Bulchid “Ne? Neyden bahsediyorsun?” diye sordu doğal olarak. Konuşmadan Dora’ya bakmaya devam ettim. Dusha’lı kızın yüzünde muzip bir gülümseme vardı. “Yalnız... İlk başta güzel de, sonra yok eder. Emin misin? En baba Dusha’lıların bile yitip gitmişliği var.” Bulchid bir daha ne olduğunu sormak için ağzını açmıştı ki “En baba Dusha’lıları sikeyim Dora.” dedim biraz sesimi yükselterek. Odada dumandan kafayı bulmuş olanlar dışında her kafa bize döndü. “Damarıma basma.” Kız karşımda sadece kıkırdadı. Bir Djurat’lıya istediğini yaptırmak istiyor, bu yüzden ırkımı küçümsüyordu. En kötüsü de baya işe yarıyordu bu. Hem partiye zaten dağıtmak için gelmiştim; hem de birey olarak kendimi göstermek, güçlü olmak, başarmak gibi hırslarım vardı. Dora onunla gelmemizi söyleyip ayaklandı. Ben de peşinden kalkıyordum ki Bulchid kolumu tutup kalkmamı engelledi. Kulağıma “Ae, bak bu kız fazla tekin biri değil.” diye fısıldadı. Kıza dönüp “En fazla tecavüze uğrarım. Onu da sabaha hatırlamam.” dedim. Bulchid tuttuğu kolumu cimcikledikten sonra “Komik değil!” dedi ancak benimle birlikte kalktı ve Dora’nın peşinden yürümeye başladık.

Çıktığımız merdivenleri inip bir de üstüne bodrum katına inmemiz gerekti. Bodrumun kapısının önünde duran “koruma” gibi gözüken öğrenci Dora’nın yanında girdiğimiz için bize sorun çıkarmadı. Ancak içeri girdiğimiz gibi ortam gerçekten farklı bir hal aldı. Burada iğrenç beyaz bir ışık ile aydınlatılmış ortam, soğuk olmasına neden olan fayans ile döşenmişti. Duvarlar demirden, az eşya olmasının getirdiği “varoş” hissini iyi yansıtıyordu. Masaların üstünde duran torbalar, paralar, garip tozlar... Odada birini göz göre göre dövüyorlardı, Bazı öğrenciler direkt “satıcı” olduğu belli olan insanlara yalvarıyordu. Dora’nın bizi götürdüğü adam öğrenci olamayacak biriydi. Koluma girmiş Bulchid daha da sarılmıştı bana. Ben ise gözümü karartmıştım. Yaşı büyük ihtimalle evdeki en büyük olan bu esmer adam kafasını kazıtmıştı. Kelinin üstünde dövme ile T harfi vardı. Yüzündeki bir kaç metal ile de gerçekten korkutucu bir görüntü çiziyordu. Dora “Bu Todupø.” diye tanıştırdı bizi adamla. Adam gülümsediğinde dişlerinin sarısı selamladı bizi. “Todupø, bunlar Ae ve Bulchid.” diye bizim adımızı da bu korkunç görünümlü adama söyledi. Todupø bana şöyle baştan aşağı baktı. Aşırı hırıltılı bir sesle “Bizim karımız*, siz soluklara fazla gelir.” dedi. Dora da gülümseyip bana “Demiştim sana.” dedi. Derin bir nefes aldım sinir olmuş bir halde. Bulchid “Evet, gidelim.” diyordu fısıldayarak. “Kes sesini.” diye tısladım ona. Kız daha da sindi yanımda. Cebimden yüklü bir para çıkarıp uzattım. “Soluk ya da koyu... Belli ki asıl önemli olan para.” Bulchid’in evinde kaldığım için otele vermediğim, sonraki turuma ekleyeceğim paraydı bu. Planlı programlı bir adamım genellikle ancak arada duygularımın esiri oluyor, anlık parlamalarım yüzünden düşüncesizce iş yapıyordum. Sinirim yönetiyordu sadece vücudumu. İğrenç gülen Todupø’nun bana telefonunu yazdığı bir kağıt ve atar giderim yüzünden üç kişi için fazla gelecek bir paket ile terk ettik bodrumu.

Dora “Var ya!” diyordu. “Bunu üç kişi kullanırsak yarına ölümüz bulunur.”

“Neyse ne.” dedim. “Nerede yapacağız.”

“Ciddi misin Ae? Tiplerini gördün değil mi aşağıdakilerin?” dedi hala koluma sıkı sıkı sarılmış olan Bulchild.

Merdivenlerden çıkıyorken “Bak.” dedim kıza. “Düşünme tamam mı? Özellikle benim adıma, hiç düşünme.”

“Sen kendi adına düşünemiyorsun belli ki!” diye atarlandığında sertçe çekerek kurtardım kolumu kızdan. “Ae!” diye kızdı ben öyle yapınca. Günlerdir birlikte yaşamamıza rağmen ilk defa böyle kavga ediyorduk.

Dora da hala pis pis gülümsüyor “Aman! Ne tat kaçırdın Bulchid!” diyordu. “Gel, odama kimse girmesin diye kilitlemiştim. Orada yapalım. Dur ilk şarap alalım şuradan!”

Bir şey demeden plana uydum ve ilk içki alıp sonra da en üst kata çıktım Dora’nın peşinden. Bulchid ise arkamdan geliyordu. Odaya geçtiğimizde kızın odasının siyah ve pembe renklerinin bolca bulunduğu tam bir ergen odası olduğunu farkettim. Ders için orada duran çalışma masasının üstü tamamen makyaj malzemesiydi. Çeşitli saman kağıttan yapılma gençlik dergisi, gitar, hile yapılmak için parçalanmış bir rubik küpü dikkatimi çeken şeylerdi. Dora’nın yatağına oturduk. Kız aldıklarımızı hazırlarken Bulchid kulağıma yaklaştı tekrardan. Hiçbir şey demedi, sadece omzuma çenesini koydu ve benden bir söz bekledi. Sadece onun duyabileceği bir şekilde “Seni kimse zorlamıyor. Sal beni.” dedim. Kızın çenesinin omzumdan kalktığını hissettim. Dora benim için hazırladı ve zehri çok geçmeden vücuduma saldı.

Korkmuyordum. Bunu sadece kıza değil, kendime de kanıtlamam gerekiyordu.

Dora, ayağa kalkıp bir kaç arkadaşını da çağırmak istediğini söyleyip odadan çıktı. Gerçekten biraz fazla almıştık. Vücuduma yayılan bir titreme, element kullandığım zamanlardaki hissi uyandırdı. “Hassiktir.” dedim dişlerimin arasından. Gözlerimi kapatıp yatağa uzandım. Damarlarımdan tüm vücuduma yayılan hissi kontrol altına almaya çalıştım. Normalde parmağımda biriktirebildiğim kurşun asla kontrol edemeyeceğim bir şekilde vücudumda geziniyordu ve felaket bir uyuşma sağlıyordu. Kendi kendime gülmeye başladım. “Atom enerjimle tepkimeye girdi galiba.”

Bulchid’in de güldüğünü duydum elini kolumda hissettiğimde vücudumdaki tüm atom enerjisinin oraya gitmek için hareket etmesi acayip gıdıklandırdı.

“Sen element kullanıcısı mısın?” diyordu gülümseyerek. Gözlerimi açtığımda koluna sarmış olduğu lastiği gördüm. Beni yalnız bırakmamıştı.


*karımız derken "kar" beyaz olan. dushalılar cuck ya, karısını satıyor sanmayın hehe
Saat 7 oldu. Sikko yazmşsam mazur görün uyuyom resmen.
Image
Yaz geldi.
► Show Spoiler
Yan çar
Podosḧi Øfinuafeme

Re: Partiliyoruz.

#2
Üniversite zamanları
Sar, yak, çek ,pasla ve devam et. Fego çok iyi hissediyordu. Hiç olmadığı kadar rahat, sakin ve sosyal açıdan yeterli hissediyordu. Bu meret onun dilini çözüyor ve kafasını dağıtıyordu. Aile evinden sonunda kurtulabilmişti ama kendisini sudan çıkmış balık gibi hissediyordu. İnsanlarla konuşurken çekiniyor, sosyal ortamlara giremiyor ve rahat olamıyordu. Tabii tüm bunlar parti yaşamından önceydi. Sonra Fego partiyi ve partilemeyi bulmuştu. İşte o zaman çekingenliğinin yok olduğunu hissetmiş, kendisi gibi olup kendisinden daha iyi olabileceğini fark etmişti. Fego her esaretinden kurtulan insan gibi özgürlüğünün bokunu çıkartmaya kararlıydı. En son ne zaman tamamen ayık ve kendinde olduğunu hatırlamıyordu. Şimdi iyiydi bokunu çıkartmamıştı daha gece başlamamıştı henüz. Bir iki duman atıp devam etmişti. Ama akşamki partide işin rengi değişecekti. Bir süredir onunla takılan bir kızı da davet etmişti. Kız pek partici bir tip değildi ama Dusha partileri harbiden güzeldi. Tek güzel olayı da bu olabilirdi dushanın.

Okuldan çıktıktan sonra küçük ve mütevazı evine direkt gelmişti. Pek uzakta değildi zaten parti de okul da. Kıyafetlerini çıkartıp bir kenara atmıştı. Ardından hızlı bir duş almıştı. Üzerinden hala su damlarken evin içinde yeni küpelerini aramış ve bulmuştu. Tamam o zaman şimdi parti zamanıydı. Havluyla saçlarını iyice kurulamış, ardından vücüdunu da üstün körü kurutmuştu. Zaten bu havada hiç kurutmasına da gerek yoktu aslında kendi kendine kururdu nasılsa. Ardından jantisinden bir gömlek ve vücuda yapışan dar bir kot geçirmişti üstüne. Saçlarını dikkatlice tarayıp küpelerini taktıktan sonra, gömleğinin kollarını dövmesini açığa çıkartmasına olanak tanıyan bir şekilde yukarı katlamıştı. Çıkmaya hazırdı ama sanki biraz gergin hissediyordu. Normalde gerilmezdi ama işte şimdi birisini götürecekti. Yeniden sakinleşmek için bir iki duman alıp evden çıkmıştı.

Yoldan bir araç çevirip kızın adresini tarif etmişti. Cebi doluyken yürüyesi yoktu genç adamın. Araç onu evin önüne getirdiğinde parasını verip göndermişti onu. Kız henüz aşağı inmemişti. Erken mi gelmişti Fego? Önemi yoktu gerçi. Kendisine çeki düzen verdikten sonra kapısını çalmış ve beklemeye koyulmuştu. Çalar çalmaz "Geldim" diyerek kapıyı açmıştı kız. Vücudunu hem sarmalayıp hem de açık bırakan elbisesinin içinde çok güzel görünüyordu. Fego yüzünün kızardığını hissediyordu. Söyleyecek söz bulamıyordu. Kız gerginliği yok etmek istercesine Yeni küpelerin yakışmış Fegødemişti. Bir şeyler söyleyip cevap vermek zorunda olduğunu hisseden Fego :Şey... Teşekkür ederim. Sen de çok güzelsin. Yani şey elbisen çok yakışmış. demişti. Kendisini yine aptal gibi göstermiş olduğunu düşünüp iyice kızarmıştı. Hazırsan yola çıkalım mı? Çok uzak değil zaten bu akşamki ev. Kız başını olur anlamında sallayarak topuklu ayakkabılarını geçirip kapıyı ardından kapatmıştı. Şey bu topuklulara alışık değilim, koluna girsem olur mu? demişti yolda yürürlerken. Fego kızarmıştı yine ama kabul etmişti. Bu saçma sapan gerginliğinden nefret ediyordu. Birazcık rahatlamaya ihtiyacı vardı. ama o rahatlık zaten çok yakındı. Birazcık dişini sıkması yeterli olacaktı.

Partinin yapılacağı eve vardığında Fego tanıdık yüzler görüp uzaktan selam vermişti. Geç katılmışlardı ama önemi yoktu. Parti zaten zaman geçtikçe ivmesini arttırıyordu ve fego bu ivmelenmeyi kaldırabilirdi. Yanındaki kız için aynı şeyi söyleyemiyordu ama. Partile ya da partilerken öl. Dusha gençliğinin hayat felsefesi buydu. Biraz oturup tanıdıklarla lafladıktan birkaç bardak viski içtikten sonra normale dönmüştü fego. Dili çözülmüş rahatlamış ve kendisine sarsılmaz bir güven duyan konuma gelmişti. Meø'da içtiklerinin etkisiyle rahatlamışa benziyordu. Aralarındaki gergin ortam sona ermiş normal bir şekilde laflıyorlardı. Bu sırada üst katlardan biri gelmişti. Fego'nun iyi tanıdığı, bu partinin de ev sahibi olan Dora. Dora onlara el sallayıp yanlarına yanaşmıştı. Kafa kızdı şu dora, güzel malları paylaşma konusunda çekincesi olmayan, eğlenmeyi ve eğlendirmeyi seven tatlı biriydi. Selam Dora, Harika parti yine. Gedhilfeden gelenler olacakmış diye duydum. Sen bu organizasyon işinden anlıyorsun diyerek onu selamlamıştı Fego. Ardından yanındaki kızı da tanıştırması gerektiğini düşünmüştü. Dora bu Meø, okuldan bir arkadaşım . Meø bu da Dora, partimizin ev sahibi. diyerek basit bir tanıştırma yapmıştı. Kızlar yalandan da olsa birbirine selam verdikten sonra Dora Fego'ya dönmüştü. " Fego canım seninle bir hukukumuz var, kafa adamsın, arkadaşın da senin gibiyse harika olur. Yukarıda djuratlı iki misafirimiz var. Onlarla takılıyorduk da elimizde arkadaşlarımızla paylaşmak istediğimiz şeylerden var. Bize katılır mısın arkadaşınla birlikte." demişti. Fego kocaman gülümseyip heveslice kabul etmişti. Yukarıda ne varsa sağlam olduğunu biliyordu. Meø biraz aşağıda kalıp partiyi izlemek istediğini söylese de Fego ona her zaman aşağı inebileceklerini Dora'nın tekliflerinin genelde çok iyi olduğunu söylemişti. Kızın beline elini atmış merdivenlere doğru götürmeye başlamıştı bile Fego. Meø hızlıca durumu kabul etmişti.


Yukarı çıktıklarında koridorlarda dumanlanan içen ve yiyişen insan sayısının artmış olduğunu görmüştü Fego. Parti bu kattan diğer katlara yayılıyordu demek. Dora'nın odasına girdiklerinde berbat dekore edilmiş odada yatağa uzanmış iki sarışın görmüştü. Biri hoş dolgun hatlara sahip uzun boylu bir afetti. Diğeri de kısa boylu bir adamdı. Fego ne kullandıklarını anında anlamıştı. Bazen denediği ve takıldığı bir şeydi fakat tüketimi zordu. Yanındaki kız korkabilirdi aniden bu duruma gelmekten. Fego cebinden beş tane sarılmış kağıt çıkarttı. Davete eli boş gelinmezdi. Dora'ya ve Meø'ya birer tane vermişti. Ardından kendini tanıtmaya başlamıştı. Bu sıcak ülkeye hoşgeldiniz dostlarım. Ben Fegø, bu iki sarımlığı hoş geldiniz hediyesi olarak kabul ediniz. diyerek teatral bir gösteri edasıyla onlara ellerindekini vermişti. Ardından kızınkini yakmak için çakmağını çıkartmıştı. Onu yaktıktan sonra Meø'yu yakacaktı. Ardından kendininkini. Dora zaten çoktan tüttürmeye başlamıştı.
Image

► Show Spoiler

Re: Partiliyoruz.

#3
“Evet.” İçimdeki his atom enerjisi miydi yoksa başka bir şey miydi? Her neyse umrumda değildi, kendimi çok iyi ve harika hissediyordum. Gözlerimi açıp tavana baktığımda sanki normalden biraz daha uzaktan bakıyormuş gibi hissettim. Baktıkça daha da uzaklaşıyor ama sonra tekrar aynı yere dönüyordum. İçimde de mükemmel bir his vardı. Sanki tüm dünyayı değiştirebilirmişim gibi. Mükemmel bir histi bu. Her zaman hissetmek istediğim, yaşamak denince aklıma gelmesini istediğim bir his. Yutkunup nefes aldım. Hayat fazla güzeldi. Ülkeleri geziyordum, Dusha baya güzel bir yerdi, her şey istediğim gibi gidiyordu. Daha başka ne isteyebilirdim ki? Kendim olmak isteyebileceğim en fazla şeydi zaten. Buchid’e çevirdim kafamı. Kızı görmüyormuşum da, sadece görüntüsünün tadını çıkarıyormuşum gibiydi. Bir şeyler söylüyor, bir şeyler anlatıyordu. Ben zaten normalde de insanların dediklerini umursayan bir insan değilim. Bu mutluluk anımda ise, zerre girmiyordu kafama dedikleri. Zaten bir anda karnımdan vücuduma doğru yayılan fazla yoğun hissin atom enerjim olmadığını fark ettim. Gözlerimi tekrar kapatıp dişlerimin arasından inlemeye başladım bu hissin sonucunda. Ciddi ciddi orgazm mı oluyordum yattığım yerden? His geçene kadar yatakta derin derin nefes alarak bekledim. Sonra da kıkırdamaya başladım kendi kendime.

Kapıdan giren Dora ve yanında getirdiği Dusha’lılar odaya kurulurken araladım gözlerimi. Yattığım yerden doğrulup terlediğim için bozulmuş saçlarımı geriye attım. Çok koşmuşum gibi sesli sesli nefes alarak bana doğru uzatılan sarmayı alıp “Teşekkürler.” dedim kendini Fegø diye tanıtan çocuğa. Büyük ihtimalle adını bırazdan unuturdum her zamanki gibi. Ben de önümde duran poşeti alıp çocuğa doğru attım. Elimi kaldırıp elindeki çakmağı bana atması için hareket ettirdim. Çocuk kızların ağzındakileri yakıp çakmağını bana attığında kağıdı ağzıma koyup ucuna getirdim ateşi. İçime çekerek yanmasına yardım ettikten sonra çakmağın ateşini kapatıp çocuğa geri attım. İçimde biraz tuttuğum yoğun dumanı yavaşça yukarıya doğru üfledikten bir süre sonra yatakta arkama yaslanabilmek için yatağın başına kadar geriledim. Bacak bacak üstüne atıp, odadaki insanlara tek tek baktım. Bulchid yeni gelen çocukla baya ilgileniyor gibi gözüküyordu, ev sahibi kızın adını unuttuğumu farkettim, demin aklımdaydı oysa ki. O da kendi halinde takılıyor, yavaş yavaş sağa sola kıvrılarak dans ediyordu elindeki sigarayı içerek. Kaşları çatık olan esmer kızı ilk defa görmüştüm. Fazla sert olması dikkatimi fazlasıyla çekmişti. Güçlü gözüken kişileri severim. Deminki çocuğun adı neydi? Fegø. Sondaki harfin telaffuzu yüzünden mi aklımda kaldı? Dusha’lıların isimlerinde boğazdan okunan harfler çok var. “Fegö.” dedim çocuğun adını telaffuz etmeye çalışarak. Biraz abartı bir ö olmuştu ama o an çok iyi yaptığıma emindim. Biraz durup kendimi takdir ettikten sonra “Ne okuyorsun?” diye sordum. Şuan çevremdeki insanları bireysel olarak umursamıyor, daha çok bana verecekleri ile ilgileniyordum. Bu yüzden çocuk cevap verse de pek üstünde durmayıp “İşe yarıyor mu?” dedim. “Zaman kaybı olduğuna o kadar eminim ki. Djurat’ta kalıp, efendimin tasmamı çeke çeke siyaset okutması ölümüm olurdu. Zincir en fazla nereye kadar giderse orada olurdum. Bir köpek olmak yerine kartal olunmalı. Düşün bunu Fegöğ. Eminim bundan fazlasısındır.” Çocuğu dinlemeden giriştim bu monologdan sonra dudaklarıma götürdüm elimdekini ve ikinci nefesimi çektim. Bu sefer ciddi başım döndü. Daha demin bunu hissetmemiş olmamın sebebi vücudumdaki o orgazm hissi olmalıydı. Başım dönünce iyice keyiflendim ve gülümsedim dumanı verirken.
Image
Yaz geldi.
► Show Spoiler
Yan çar
Podosḧi Øfinuafeme

Re: Partiliyoruz.

#4
Fego kızınkini yakmıştı. Epey farklı bir havası vardı, zaten buralı değildi ama buna rağmen bundan farklı bir havası vardı. Hoş kızdı açıkçası. Ardından yanında getirdiği Meø'nunkini yakmıştı. O getirmişti dimi onu buraya. Böyle bir Djurat afetiyle tanışacağını bilse getirmezdi büyük ihtimalle. Meø'dan sonra kendisininkini ateşe vermişti ve büyük bir nefes çekmişti. Zaten çok rahattı ama daha da rahat olmak onu kötü etkilemeyecekti. Meø ufak kısa soluklar alırken Dara'da oksijen alamıyorcasına asılmıştı elindekine. Eh o böyle biriydi zaten. Sarışın çocuğun ateş için el attığını görünce fego düşünmeden ona göndermişti hafifçe. Gülesi vardı. Gülmek için doğru zamandı. Açıkçası her zaman gülmek için doğruydu artık. Zihni gevşekliğe doğru kayarken çocuğun attığı poşet aklına gelmişti. Ah, işte bu güzel maldı. Elini içine daldırıp bir tutam çıkarmıştı. Şimdilik şırınga gibi şeylerle ilgilenecek vakti olmadığından burnuna dayayıp tozu içine çekmişti. Oh, işte geliyor. Binlerce çiçek içinde açıyor, soluyor tekrardan açıyordu. Hayat yeniden kendisini doğuruyordu. Önce varlardı sonra yoklardı ardından tekrardan yok olmak için var olmuşlardı. İşte bu iyiydi.


Sarışın çocuk ona çakmağını geriye attığında farklı bir insandı fego. Binlerce çiçekten oluşmuş bir insandı. Çocuk ne okuduğunu sorduğunda fego eliyle şöyle böyle dercesine bir hareket yapmıştı. Zaten cevabı çocuğun umrunda olmadığından solup gitmişti. Çocuk efendiden zincirlerden bahsediyordu. Zincirin sınırından bahsediyordu. Fego kahkahayı patlatmıştı. Kartal ha? Tasmalarımı görebiliyorsun aferin ama sahiplerini doğru tahmin edemedin. Benim zincirlerimi kırmamın imkansız olduğunu söylüyorlar. Dusha kralı ve dushalılar o kadar sert sıkıyor ki nefes alamıyorum. Ama endişe etme. Onların bana doladığı zincirler onları boğacak. Zerfunların bastırabilecekleri dusha kabilelerinden olmadıklarını anladıklarında çok geç olacak. Dara uçmuş halde Fego'yu kesmişti. Hey burada eğlenmeye geldik siyasete gelmedik diyerek onu durdurmuştu. Fego omuz silkmişti. Haklısın, haklısın dushanın iç işleri için gelmediler eğlenmeye geldiler. Her zaman olduğu gibi haklısın. Mesaj alındı hanımefendi. deyip kıkırdayarak bitirmişti konuşmasını.

Saatler geçiyordu. Alt katta çalan müzik zihninin içinde patlıyordu. Kendisini çok iyi hissediyordu. Yanında sarışın afet duruyordu. Fego'nun eli onun belindeydi afetinki de bacağında duruyordu. Bu kızın adı neydi? Fego hatırlayamıyordu. Sanki yanında getirdiği başka bir kız vardı. Ha evet meø. O neredeydi? Ah işte orada odanın diğer köşesinde sarı oğlanla oturuyordu. Sarışının diğer yanında da Dara vardı. Şanslı hergele diye düşündü Fego içinden, ama yanındaki afete tekrardan göz gezdirdiğinde asıl şanslı hergelenin kendisi olduğu düşüncesi her yeri sarmıştı. Dudakları ne kadar güzel görünüyordu. Uzun sarı saçları nasıl da parlıyordu. Epey dolgun başka şeyleri de vardı hem de. Şanslı alçak bir puşttu Fego. Ne diyordum en son güzelim. diyerek elini kızın belinden bacağına doğru uzatmıştı Fego.

Üstü başı dağılmıştı. Parti hala tüm hızıyla devam ediyordu. Dostlarımızı bir kokteyl gibi çalkalıyordu. Fego'nun zihni bu çalkalamada bazen var oluyordu bazen yok oluyordu. Anıları bölük pörçükleşmişti. Terliydi, kıyafetleri üzerine yapışmıştı. Saçları dağılmıştı. Dudağı da kanıyor gibiydi. Önemi yoktu, şu an çok iyi hissediyordu Fego olmadığı kadar iyi hissediyordu. Kızın da üstü başı berbat haldeydi. İşte bir eğlence böyle olmalıydı. Fego gözlerini kapatıp enerjisini toplamaya çalıştı. Çok yorgun hissediyordu.
Image

► Show Spoiler

Re: Partiliyoruz.

#5
Fegø denen bu çocuk konuşmaya başladığında dikkatim ona yöneldi. İlginç bir şekilde Dusha kralı ve Dusha’lıların onu sıktığını ve zincirlerin onu boğduğundan bahsediyordu. Oysa ki ben kendimden bahsediyor, babamın dibinde üniversite okumak istemediğimi sesli bir şekilde dile getiriyordum o konuşmayı yaparken. “Zerfunlar...” dedim çocuk söyleyince. Dikkatli baktığımda bu çocuğun ten renginin Dusha’lılar gibi koyu olmadığını fark ettim. “Hııı, azınlık mensubusun.” dedim bir bulmaca çözüyor gibi. Dusha’da azınlık olmak Djurat’ta olmaktan kötü müydü acaba? Zerfunlar hakkında biraz daha konuşmasını isteyecektim ki yanda kendi kendine dans eden Dora çocuğun sözünü kesti. Partiye devam anlamında bir şey söylediğinde “Pfft.” diye bir sesle kafamı başka yöne çevirdim. Oysa ki ilgimi çeken bir konuydu bu. Dusha’nın iç işleri... Gerçekten eğlenmek yerine o konuyu konuşmayı tercih edecek biriydim. Yine de Zerfun çocuk kızın dediğini yaptığı ve konuşmayı bıraktığı için yataktan kalktım. Odadaki içeceklerin çoğunun sikko sulu şaraptan olduğunu fark ettim. Fazla rahat, fazla sakindim. Her zamanki bilinçsizce yaptığım kilit hareketlerden birini yapıp Zerfun çocuğun yanındaki kıza baktım. Çok dumanlanmamıştı ve kafası benim aksime yerinde duruyordu. Kafamla gelmesini işaret ettim düşünmeden. İlginç bir şekilde ayağa kalktı ve benimle evi turlamayı kabul etmiş oldu. Birlikte odadan çıkıp koridorda öpüşen bir çiftin yanından çektik. Yerlerde oturanlar, kıkır kıkır gülen kızlar, tuvalet doluydu. Belki de sevişenler vardı. Kıza “Adını sormuyorum.” dedim. “Zaten unuturum.” Omzunu silktiğini ve “Götün tekisin yani.” dediğini duyduğumda kahkaha attım. Açık sözlü olması da oldukça hoşuma gitmişti. Geldiğimden beri tüm şarapları tatmak istiyordum ama Bulchid viski isteyip duruyordu. Bu yüzden suyla karıştırılmış şarap gibi bir şey ve viski ile geçiriyorduk geceleri. Viski Djurat’ta bolca içebileceğin bir içecek olduğu için ilgimi çekmiyordu. Diğeri ise baya hafifiti. Asıl olay şaraplar ve baharatlardı. Aşağı kata inerken elimdeki sarmayı rastgele birinin eline tutuşturdum. Alt katta müzik son ses açılmıştı. Ben ise ortamın efendisiydim. Yanımdaki kıza uzattım elimi tutması için. Tutunca kendime doğru çektim onu. Vücudu benimkine sert bir şekilde vurduğunda da belinden sarıldım. Bu şekilde mutfağa, içkilerin olduğu yere gittik bu sefer de. “Tottedaşa mıdır nedir? Ondan içmek istemiyorum artık.” dedim yürürken. Dusha’lı kız güldü ancak sertliğini bozmamak için kısa kesti gülümsemesini. “Totedasha.” diye düzeltti ismini. “Neyse işte. Föğdara’dan tatmak istiyorum.” dediğimde de “Födara.” diye düzeltince yüzüne bakıp sırıttım kaşlarım çatık. Muftakta tek yaptığım belimi tezgaha verip kızın yürüyüşünü izlemekti. Aynı zamanda da “Aslında her şey ekonomide bitiyor. Yani bizim ekonomimiz çok kötü değil ancak bazı yerler ekonomik olarak kalkınmış durumda. Buzullardaki köylerin bizim çıkardığımız altın madenlerinden ne artıları var ki? İlk olarak oralara fabrika açacağım, buz küpleri çıkartılacak. Buz evler için olduğu gibi, fabrikalar ve makinalar için de baya önemli.” gibi ileride Djurat’ın başına geçtiğimde yapacağım planları anlatıyordum takılmış gibi. “Bak bakalım, milletimiz parayı bulunca Qardakh-Djurat ayıraca-” Esmer kız yanıma gelip eliyle ağzımı kapattı ve “Kes sesini.” dedi. Kafam o kadar iyiydi ki dediğine sinirlenmedim bile. Elindeki şişeyi gösterdi. Elini dudaklarımdan ayırınca “Födora?” diye tahmin ettim. Kafasını salladı. Almak için elimi uzattığımda da geri çekti şişeyi. “Zincirler ve tasma demiştin.” dedi. Diğer elini uzatıp yanağımı okşadı sakince. “Bu kartal, şarabı ben izin verdiğimde içecek. Hadi bardakları al, yukarı çıkalım.”

Bana söyleyecek bir şey bırakmayan cümlelerden sonra geldiğimiz yollardan tekrar yukarı çıktık. Bu sefer o beni giydiğim gömlekten tutmuş, peşinden gitmem için çekiştiriyordu. Aslında böyle güçlü kişilikli kızlara kafa tutmayı, kavga etmeyi, tartışmayı çok severim. Ancak durumum buna hiç el veren bir durumda olmadığı için elimde bardaklar kızın peşinden gitmek zorunda kalıyordum. Odaya girdiğimiz gibi beni yatağa ittirdi. Aklım ve dengem yerinde olmadığı için bardakları dengede tutmaya çalışmadım. İçlerindeki buzlar yatağa döküldü. Kız ise sinirli bir gülüş ile buzlardan bir tanesini aldı hızla. Sonra da gömleğimin yakasından tutup içime fırlatıverdi! Buzun soğukluğu uyuşuk vücudumun en sıcak yerlerine değince istemsiz bir şekilde bağırıp üstümdeki gömleğin önünü açmak zorunda kaldım buzu çıkartmak için. “Topla diğerlerini yoksa buz banyosu yaparsın.” diyen kıza “Djurat zaten soğuk, alışkınım.” dedim deminki adrenalinden sonra derin derin nefes alırken. “Sadece... Bir anda olunca...” Dediği gibi yatağa saçılmış olan buzları toplayıp bardaklara yerleştirdim. Buz, dumanlı kafamı biraz daha yerine getirmişti. Bu yüzden daha hızlı tepkiler verebiliyordum artık. Ancak damarlarımdaki madde hala mutluluk hissini yaymaya devam ediyordu. Esmer kız yanıma oturdu elinde Födara şişesi ile. Açmasını beklerken şişeyi ve kapağını emmeye, yalamaya başladığında yüzümde bir gülümseme oluştu. Gözlerini direkt bana dikmişti ve yaptığı aşağı yukarı hareketler boğazımın düğümlenmesine neden olmuştu. Yutkunup kızın yüzüne dokunmak için elimi kaldırdığımda yanımızda beliren Dora’nın cıvık sesi “Ae!” diye ismimi anırınca şuursuz bir ifade ile döndüm ona. Sanki bir boşluğa bakıyor gibiydi bakışım. Diğer esmer kızın hareketi benim beynimin düşünme kapasitesini yoketmişti bile. Dora yanımdaki kızı ittirip resmen üstüme kapanınca ne olduğunu anlamadım bile...

İki kızın hem birbirlerini, hem de beni hırpalayarak geçirttiği uzun bir süre sonunda yatakta uzanıyordum. Güzelim kıyafetlerimin içine edilmişti. Gömleğim baharat kokuyordu. Ağzımda gerçekten güzel baharatlı şarap tadı vardı. Ağzımın dışında, yüzümün diğer yerlerine de dökülmüş olduğu için yüzüm ve saçım yapış yapıştı. Hayal meyal hatırladığıma göre çekici olan esmer kız bana içireceğini söyleyip şarabı kafamdan aşağı dökmüş olabilirdi. Ev sahibi olan ile iyice bir dövüşmüşler, sonra da öpüşmeye başlamışlardı. Şimdi bile yatakta göğsüme yatmışlar, durup durup öpüşüyorlardı. Doğrulmak için hareketlendiğimde çekici kız güç uygulayıp tekrar yatırmaya çalıştı beni. Ancak uyuşukluğum baya gittiği için bu sefer karşı koydum gücüne. “İşemem lazım.” dedim tüm öküzlüğümle. Kızlar kenara çekilince kalktım yataktan. Pantalonumun içinde aşağıya doğru inmiş olan boxerımı söylene söylene düzeltirken odadaki diğer iki kişi olan Zerfun çocuk ve Bulchid’i gördüm odanın diğer köşesinde baya leş durumdalardı. Yine çok düşünmeden hislerimi takip ettim ve gidip Zerfun çocuğun omzuna vurdum. “Bok gibi gözüküyorsun.“ dedikten sonra kolunu yakaladım kalkması için, “Kalk bi yüzümüzü yıkayalım, Dusha’nın iç işleri ilgimi çekmişti. Anlatırsın.” dedim.
Image
Yaz geldi.
► Show Spoiler
Yan çar
Podosḧi Øfinuafeme

Re: Partiliyoruz.

#6
Fego gözlerini kapattığında kanındaki tüm kimyasallar birden beynine hücum etmişti. Işıklar gözleri kapalı olmasına rağmen patlıyor, sesler bir yükselip bir alçalıyordu. Kocaman renkli bir su kaydırağının içinde dönüp duruyordu kendisi de. Kusmak istiyor fakat kusamıyordu. Ölmek istiyor fakat ölemiyordu. Ayılmak istiyor fakat ayılamıyordu. Bari parti kaldığı yerden devam etsin diyordu ama o da olmuyordu. Kendi zihninin içinde sağa sola yalpalayıp duvarlara çarpıyordu. O duvarlar eriyor tekrardan kaydıraktan kaymaya başlıyordu. Tam kaydırak bitiyordu ki yeniden başa alıyordu. Geçmişin hayaletleri onu yakalamak istercesine yakasına uzanıyorlardı fakat kaydırakta son sürat kayan fego ellerinden kurtuluyordu. Ailesi kollarını açıp ona sarılmak, onu durdurmak istiyordu fakat Fego kendini cenin pozisyonuna sokarak onların altından kayıp gidiyordu. Kaydırak göğe uzanıp onu yukarı tükürüyordu, Fego da kollarını açıp kuş gibi çırparak uçmaya çabalıyordu. Fakat burada tüm yapmak istediklerinin başına geldiği gibi bu da olmamıştı. Kanada dönüşen kolları önce yanmış ardından tekrardan çıkmıştı. Yeniden doğan kanatları tekrardan yanarken Fego'da gökten aşağı düşüyordu. Aşağı mı düşüyordu? Kafasını indirip baktığında bulutları görmüştü Fego. Aslında aşağı düşmek yerine yukarı düşüyordu. Aşağısı yukarısı olmuşsa, Fego'ya ne olacaktı? Bunu da çok detaylı düşünemiyordu genç adam. Yukarıya düştükten sonra kendisini tavana çarpmış olarak bulmuştu. Şekerden yapılmış pembe bir tavan. Göğün sonu. Ama o da çilek tadı vererek erimiş ve yolu açmıştı. Fego şimdi yayılıyordu. Tüm bilinci bir noktadan dalgalar halinde dökülüyordu. Sanki uranyum dalgası yaratıyordu. Bir dakika, Fego uranyumun kendisi mi olmuştu? Koca bir uranite mi dönüşmüştü? Koca bir kayayım ve radyasyon yayıyorum diye düşünerek gülümsedi Fego. Çevresine sunduğu yaratımı hissedebiliyor muydu diğerleri? Onları daha iyiye, daha güçlüye dönüştürecek olanı görüp bağırlarına basabiliyorlar mıydı? Değişimi kabullenip eski sıkıcı ve yararsız hallerini terk edip sıradışı bir şey olmaya can atıyorlar mıydı? O dalgalarını salarken birden karşısında babasını bulmuştu. Çıplak kendinden geçmiş ve radyasyon yayan bir taşa dönüşmüşken babanızı görmek pek iyi olmasa gerekti. Fego da böyle düşünüp salınımı bırakmış kendisine çeki düzen vermişti. Babası onu azarlıyordu. Yaptığı şeyi bulmuştu. Böyle garabetler...Fego yine uçuyordu. Bu sefer kuş değil bir balık olmuştu. Ama tüm okyanus havada olduğundan uçabiliyordu. Kendisini hiç bu kadar özgür ve güçlü hissetmemişti. Soğuk suyun balık kaslarının üzerinden süzülüp arkasında kalması içini ürperten bir zevke sahipti. Kendisini vahşi bir hayvan gibi ileriye atıyordu. Daha ileriye daha sertçe gitmesi gerektiğini hissediyordu. Her atılımda arkasında yarattığı girdap onu memnun ediyordu. Balık olmak güzel bir yaşam tarzıydı. Yüzgeçlerinin arasından çıkardığı eliyle ağzına bir elma atıp tüm bir ahtapot olmadığı için deniz tanrısına şükretti. Elmayı kıtır kıtır çiğneyip tadını tüm ağzında yayarken deniz tanrısıyla kanka olmasının harika olduğunu düşünüyordu. Ardından bu sekans da sona erdi genç fego için. Şimdi bir mahzendeydi. Çevresine kilometrelerce kalınlıkta duvarlar koymuşlardı. Ne güneş alabiliyordu ne hava. Bu her yeri kapalı kapısı bile olmayan karanlık odaya onu ölsün diye kapatmışlardı. Yüzeydeki çiçekleri zehirleyip soldurmasın diye buradaydı. Fego bu makus kaderine söverek kendisini duvardan duvara vuruyordu. Kilometrelerce kalınlıktaki çeşitli metal ve betonun karışımdan ortaya çıkartılmış duvarı kendisini parçalarcasına kırmaya çalışıyordu. Tüm gücüyle özgürlüğüne kavuşmak istiyordu. Onu öldürmek maksadıyla buraya kapatanlarla yüzleşmesi gerekiyordu. Sanki sonsuza kadar süren kendini paralamanın ardından duvar küçük oyuncak parçalarından yapılmışçasına parçalanıp bir çığ gibi önünden çekilmişti. Fego sonunda gün ışığını görebiliyordu.


Fego çok yorgun hissediyordu. Tüm uzuvları önce donuyor sonra yanıyordu. Birinin omzuna dokunması onun gerçekliğini kırmış bu dünyaya geri getirmişti. Bu boktan gerçeklikte var olmak istemiyordu. Burası kötüydü, burada hapisti, burada istenmiyordu, burada korkuluyordu. Fakat fego bunların hepsini yeni gerçekliğe geçtiğinde unutmuştu. Sarışın çocuk ona bakıyor ve bir şeyler diyordu. Fego hepsini çözememişti, beyni henüz bu çevrim işlemini gerçekleştirecek kadar kendine gelmemişti ama çocuğun onu bir yerlere getirmek istediğini anlamıştı. Önce ayaklarına bakmıştı. Evet yerlerinde duruyorlardı. Onları hissetmese de emirlerine uyacaklarını biliyordu. Ayağa kalkmadan önce yanındaki afete takılı kalmıştı gözleri, ne güzeldi ha. Keşke öpebilseydi, sahi niye öpmüyordu. En kötü ihtimalle suratına tokadı yerdi. Kalkmadan önce ondan uzun bir öpücük alacaktı. Şaşırtıcı bir biçimde afet de ona karşılık vermişti. Fego mutlu bir biçimde uyuşmuş ayaklarının üzerinde yükselmişti. Kıza göz kırptıktan sonra çocuğun kolundan destek alarak onu takip etmeye başlamıştı. Ne demişti çocuk? İç işler mi? Çocuğu takip edip banyoya gelmişti Fego. O da çocuk gibi elini yüzünü yıkamış, kendisini ferahlamış hissetmişti. Üzerini sarsakça toplamaya çalışmış olsa da bu başarısız girişimi hızlıca terk etmişti. Götünü banyo tezgahına yaslayıp bir sigara çıkartıp yakmıştı. Kafası hala sis perdesinin içinde gibiydi, sisi dağıtması gerekiyordu. Evet evet orospu çocukları bizi zayıf düşürüp kafamıza vurdular. Şimdi de paktın tüm gücünü arkalarına alarak bizi baskı altında tutmaya çalışıyorlar. Bizler en güçlü savaşçılardık fakat sayımız azdı. Güç insanların parçalıyor, bilirsin. Kendi aramızdaki kavgalarla helak olup gittik. Yoksa bunlar savaşmaya değecek rakip falan değillerdi. Şimdi ise çok az kaldık. Eskiler kadar güçlü değiliz. Ama biliyorum ki kanımızdaki güç uyandığında toplumumuz küllerinden yeniden doğacak. Bu zincirlerden kurtulup insan gibi yaşayacağız. Bizi esaret altında tutmaya çalışan ve onlara yardım eden herkesi ezip geçeceğiz. Soyumuzun intikamı alınacak. demişti ardından birkaç dakikalık sessizlikten sonra devam etmişti. Dusha dili okuyorum biliyor musun adamlar kendi dillerini bile unutmuşlar. Bize yapılanın onlara yapıldığını görmüyorlar. Pakt tüm özgünlüklerimizi ve farklarımızı eritip bizi tek tip yapmaya çalışıyor. Önce dilleri gitti daha sonra kültürleri gidecek. Ki zaten gidiyor. Ardından ulus bilinçlerini kaybedecekler. Biz savaşarak esir alındığımız için geçmişimizi ve kültürümüzü kaybetmiyoruz. En azından bazılarımız. Diğerleri kendini dushalı zannediyor. Efendisinin yanındaki sadık köpeği oynayarak bir kemik daha almak için çırpınıyorlar. Ne kadar aşağılık ne kadar sefil. Soyumuzun yüz karaları. Neyse bize yapmaya çalıştıkları şimdi dushalıların ve diğerlerinin başına geliyor ama farkında bile değiller. Ne üzücü, değil mi?
Image

► Show Spoiler

Re: Partiliyoruz.

#7
Çocuk yüzüme şapşal gibi bakınca tekrardan "Hadi kalk." dedim. O ise söylediğimi yapmak yerine Bulchid'in dudaklarına geri dönmeye karar verdi. Kaşlarımı kaldırıp gözlerimi kıstım. Yani doğru bir seçimdi. Bir buzdolabı ile gitmek yerine güzelliği seçersin ancak bu buzdolabı güzellikten daha fazla şey katacak sana haberin yok. Bunlar öpüşürken kollarımı birbirine dolayıp sağa sola bakındım. Normalde atarı koyar çeker giderdim ama şuan her şeye sonuna kadar taviz verebilecek durumdaydım. Bu yüzden çocuk kızı öpmeyi bırakıp kolumdan destek aldığında koluma güç verip çocuğun işini kolaylaştırdım. Birlikte banyoya giderken sağdaki soldaki insanların artık hareketlerinin azaldığını, daha çok sızdıklarını görebiliyordum. Aşırı bir müzik aşağı katı inletiyordu. Aynı zamanda komik bir koku vardı. Yürürken düşüncelerimi doğru düzgün bilinçaltımdan çıkaramadığımı fark ettim. Bunu o an çok umursamasam da aslında önemli bir durumdu. Fegø ile birlikte lavaboya ulaştık. Suyu soğuk açıp yüzüme çarptım. Saçlarımı geriye doğru ıslattıktan sonra enseme de soğuk suyu gezdirdim. Kafamı kaldırıp aynaya baktığımda karşımda kendimin en boktan halini gördüm. Yüzümdeki canlılık gitmiş, gözaltlarım morarmıştı. Yeşil gözlerimin etrafı kızarmış, bu iki ters rengin yan yana durması aşırı rahatsız edici bir hal oluşturmuştu. Kenara çekilip Zerfun çocuğun da yüzünü yıkaması için yer verdim. Tuvaletin kapağını kapatıp oturdum. Soğuk su sayesinde buz gibi olan ellerimi kapattığım göz kapaklarının üstüne bastırarak masaj yapmaya başladım. Yanımdaki çocuk sigara yakmış, konuşmaya başlamıştı. Pakt'ın gücü ile onları baskı altında tutmaya çalıştıklarını, bunların çok güçlü savaşçılar olduklarını, savaştıkça zayıf düştüklerini ve bu şekilde Dusha'lıların onları bastırdıklarını söyledi. Kanlarındaki gücün uyanacağını ve bu şekilde tekrardan güçleneceklerini söylediklerinde kendi kendime güldüm çocuktan saklamaya çalışmadan. Kafamı iki yana sallarken gözlerime masaj yapmaya devam ediyordum. Dusha dili okuyormuş. Düşmanını iyi tanı mantığı sanırım bu. Hoş bir fikir ama eline ne geçecek ki? Paktın herkesi bir tuttuğunu ve ulus bilinçlerini kaybettireceklerini söylerken "Kıtayı geziyorum ve yine de koyu sağcılara denk geliyorum..." diye gülüyordum kendi kendime. Yine de siyaset konuşmayı, insanlarla kavga etmeyi seven biri olduğum için eğleniyorum da. Çocuk söylediklerini bitirdiğinde sessiz kalıp gözlerimden çektim ellerimi. Hafif bulanıklıkla birlikte, deminkinden daha az batıyorlardı artık. "Tarih öğrenmek çok önemli. Amaçlar, nedenler, sonuçlar. Hepsi göz önünde. Yapacağın şeylerin sonuçlarını görebiliyorsun teorik olarak." Yavaşça önüme düşen ıslak sarı saçlarımı geriye ittirdim. "Peki Zerfunlar neden ders alamamışlar tarihlerinden?" Doğrulup geriye yaslandım çocuğun yüzünü görebilmek için. Dusha'lılara benzemiyordu evet. Irkçılığın ülkesinden gelmiş biri olarak bu durumun neler getirdiğini iyi biliyordum. "Kendi aralarında savaşmaları asıl düşmanı yenmelerini engellemiş. Dusha'yı. Şimdi ise Dusha'ya karşı savaşacak, diğer ülkelere karşı güçsüz durumda kalacaklar. Hem Dusha hem de kendileri yenilecek. Bu olayın sonunun sadece yıkım olduğunu görmek zor değil." Kendi kendime gülmeye devam ettim. Sonra devam ettim konuşmaya. "İntikam fazla duygusal bir olgu benim için. Ancak yok sayılamayacak kadar da güçlü. Dusha'nın sorun çıkaran hücreyi yok etmeye çalışmasını anlayabiliyorum. Haklı da gözüküyor şu dediklerine bakarsak. Başta olsam, kral olsam bana ve düşüncelerime karşı gelen herkesi öldürürdüm. Hatta öyle bir öldürürdüm ki, ileride kanında güç bekleyip ülkeme tehdit oluşturacak tohumlar kalmazdı. Hata etmişler." Yüzümdeki gülümsememi sildim. "Kanındaki güç asla uyanmayacak Fegø." Ayağa kalktım çok sakin bir şekilde. "Pakt dediğin gibi özgünlüklerimizi eritiyorsa -ki eritmiyor- buna teşekkür etmelisin. Eğer bu kıtada hala ırkçılık varsa, dediğin şey yanlıştır. Bir Djurat vatandaşı olarak yanlış olduğunu teyit edebilirim." Çocuğun karşısına geçtim yürüyüp. Yeni yakmış olduğu sigarayı aldım elinden. "Eğer gerçekten bir değişim istiyorsan boş konuşma. Bir güç bekleme. Eğer sen kalkıp direksiyonu eline almazsan-" Çocuğun elinden aldığım sigarayı gözünün önünde salladım. "-hiçbir şey değişmez bu hayatta." Lavaboya atıp söndürdüm. "Madem Dusha bir hata yapmış, kullan bunu. Boşa harcama."

Çocuğa kafamla içeri gitmemizi işaret ettikten sonra çıktım banyodan. "Bizim de kültürümüz kalmadı." dedim koridordaki insanları umursamadan ilerlerken. "Sefil gibi televizyonlarda program yapıyorlar ama kim izliyor ki? Daha çok Gedhilfe programlarına bakıyoruz. Üstelik..." Yanımdaki çocuğa dönüp omuz silktim. "Eğer Pakt dili tüm kıta ile konuşamı sağlıyorsa, Jürati öğrenmek çok mantıksız. Sadece vakit kaybı. O dili öğrenenlerin ve konuşanların ülkemizdeki göstermeye çalıştığı şey ne biliyor musun?" Kızları bıraktığımız odaya girdik. "Senin nefret ettiğin ve intikam almak istediğin olgu. Diğerlerini ayrıştırmak ve baskılamak. Kültür sadece ırkçılık yaratıyor aslında." Yatağa oturduğumda Dora gözlerini devirip "Ya yine mi politika?" dedi. Kızın dediğini umursamadan "Her kıta vatandaşı her türlü düşünce tarzını benimseme hakkına sahiptir." diye pakt anayasasından alıntı yaptım. Bunu dedikten sonra eğer sinirli değilsem sessiz kalırdım karşımdakinin düşüncesine saygı duyduğum için ama şuan kanımda dolaşan madde beni bazı konularda korkusuzca konuşmaya itiyordu. "Bana sorarsan altı dolu olmayan, yeterince düşünülmemiş bir planın var. Bir yere ulaşması için yardım ederdim ancak Djurat dışındaki durumlar o kadar da sikimde değil. Ah, bak Pakt o kadar da ulusallaştırmıyormuş insanları." Geriye doğru yatıp yan yana yatmış olan kızların kalçalarına koydum kafamı. "Devamını düşündün mü hiç? Ezip geçtiğinizde neler olacağını? Sence ırkınız bu durumun altından kalkabilecek mi? Geçmişteki güç ile şimdiki güç aynı değil. Artık barış zamanındayız. Politika yapabilecek mi o kanınızdaki güç?"
Image
Yaz geldi.
► Show Spoiler
Yan çar
Podosḧi Øfinuafeme
Post Reply

Return to “Uluslararası Free RP Bölgesi”

cron