Re: Gün Batmadan

#11
Bayan Ferori'den hoşlanmamıştım. Bir örümcek gibi çocuğu da ağlarında harcamasını istememiştim. Djuratlı turist gelmiyor muydu? Görüyordum bir çoğunu. Hiçbiri bu çocuk gibi ilk bakışta dikkatimi çekmemişti. En azından alkollü bir kafayla bile bir anlam çıkarılabilecek cümleler kurabiliyordu diye düşünmüştüm. Ben ve inceleme merakım. Kurcalamak isterken elime yüzüme bulaştırdığımı kabul ediyorum. Adını söylemediği için de ücret alma bahanesini öne sürüyordum ama anlamasını beklemem benim hatam olmalıydı. Doğrudan anlattıklarımla ilgilenmeyince de ne diyeceğimi bilememiştim. Başımı iki parmağımla sıvazladım. Hala da kalkıp gitmiyor. Absürt bir şey söylediğimi biliyordum ama yapılamayacak bir eylemden de bahsetmemiştim aslında. Yapacağımdan değildi. Bir de utanmadan sahte isimle 'git ve söyle' diyor. Ciddiye alınmamaktan da nefret ederim. Omuzlarımı düşürdüm ama pes etmemeye kararlıyım. Şarabın son yudumunu aldım. Çocuğu ve bitmek bilmeyen söylemlerini dinlerken peş peşe yudumlar almışım, farkında değilim. Bardakta kalan meyveleri bardaktan ağzıma düşürmeye çalışırken bir kulağım hala ondaydı. Arada "Hı hı..." gibi sesler çıkarıyordum. Masadan kalkışını izledim göz ucuyla. Bitmiş bardağı geri masaya bırakırken "Özel muayene diye bir şey duymadın mı?" diye soruyordum ama çok da baskın bir şekilde söylememiştim.

Ardından ben de kalktım. Haliyle o bana göre daha yavaş yürüyordu. Odaya geçmeden önce bir adım daha atıp önünde dikildim. Parmak ucumda yükselip gözlerinin içine içine baktım. Boy farkımız yoktu öyle çok. "Ölmek isteyen biri gibi durmuyorsun. Aksine halletmen gereken birçok şey varmış gibi. İçinde iki taraflı bir kavga olmalı. Ee inatsın da." Asla inanmam az önce dediklerine. Gördüğüm kadarıyla ve bilinçaltının dün geceki tezahürüyle gördüklerimi söylemiş olmak belki beni onun gözünde 'garip veyahut anlamsız' bir tip yapacaktı. Mühim değildi. Burnuma onun teninde birleşen kendi kokum geliyordu. Benim sabunumu kullanmış olmalıydı. Yutkunarak geri indim topuklarımın üzerine. Yakın göz teması kaçındığım bir şeydi genellikle. Ona arkamı dönüp odaya girdim. "Bak... Bence birbirimizi yanlış tanıdık. Yapmakla yükümlü olduğum şeyi yapmak istiyorum." diyordum. Pansuman yapmazsam etik bir davranış sergilememiş olacaktım. Kendime yıllarca kızgın kalmak istemiyordum. Ailemden böyle öğrenmemiştim. "Ücret meselesini unut." dedim geniş dolabı açarken. İçinden paketli sargı bezlerini alacaktım. En alta kadar eğilip bir anda aklıma gelenle doğruldum, bir şey söyleyecek gibi olup vazgeçip bakınmaya geri döndüm. Dediklerine inanıp ondan çekindiğimi hatta yerli-yersiz ödeme yapmak istemediğimi zannetmesini istememiştim, ancak; ne anlamı vardı ki? Adını bile söylemeyen turist için kendimi kanıtlama çabasına mı girecektim? Elime birkaç tane bezi sıkıştırdım zar zor. Uzatmamak adına konuyu değiştirmenin faydası vardı. "Krallıkta yaşayan birine göre dedin az önce. Dusha ve Djurat. Yönetim şekillerimiz birbirine taban tabana zıt. Düşündüğün zaman krallıkta yaşayan herkes aynı yönetim altında. Alıştığı şekilde. Kralı ya seversin ya sevmezsin ama karşısında birisi yok. Herkes eşit. Sizin için ise seçenekler mutlaka vardır. Ya başkalarının destekledikleri? Tiranlık değil midir çoğunluğu baz almak? Ya diğerlerinin yediği baskı?"
Image
► Show Spoiler

Re: Gün Batmadan

#12
İçeri “Hadi Dusha’lı hadi!” lafları ile yürüyordum ki kız yine patır patır gelip önümde bitti. Baktı bana, dedi ki ölmek isteyen biri gibi durmuyormuşum. Tabi durmuyorum. Halletmem gereken işler de var o da doğru ancak iki taraflı bir kavga olduğunu nereden çıkardı? Onu bunu bırak, çok güzel lan kız. Mis gibi esmer güzel Dusha’lı, hem tarz da... Önümü haraç keser gibi kesmeyi bırakması lazım diyeceğim, yani bırakmasa da olur gibi şimdi. Güzelliğini görüyoruz. Döndü arkasını benim gideceğim muayene odasına gitti. Ben de peşinden seke seke ilerledim. Odada eşyalarımı aramaya başladım. Bulana kadar da kız birbirimizi yanlış tanıdığımızı söylüyordu. Donum, şortum falan kan olmuş, hatta bir de güzel bir delik açmışım kendilerine. Hay ben kafama sıçayım emi? Tatildeyim o kadar her şeyden on-on beş tane alamayacağım için bunlara dikkat etmem gerekiyordu. “Yanlış tanıdığımız kesin.” dedim bir elim belimdeki havlu düşmesin diye tutuyordum, diğer elimle de şortumu kaldırmış parmağımı delikten içeri geçirmiştim. Kız ücret olayını unut dediğinde kıza dönüp, işte böyle pazarlık yaparlar dememek için zor tuttum kendimi. Bedavaya özel muayene. Kızın sabah uyuyakaldığı koltuğun üstüne attım donumu ve şortumu. Biraz bol gelen, ince kumaş tatilci kısa kollu gömleğimi yerden alıp giydim önünü bağlamaya umursamadan. Kıza arkamı dönüp havluyu araladım yaraya tutuşturduğum sargıları görmek için. Eh, ıslak ıslak taktığım için buruşmuş leş gibi olmuşlar, havlunun da içinden geçmişiz. Her yeri garip bi sıvı kaplamış. Lan bu yara saçma sapan işler yapıp öldürür mü beni? Bir anda kalbimin hızlandı. Aptal bir hareketten geleceğimi yakmak istemiyorum. Kalıcı bir sakatlık yaşarsam polis olamam. Polis olamazsam teşkilat lideri olamam. Olamam mı ya? Dışarıdan alınmıyor diye biliyorum.

Dusha ve Djurat? Kız konuşurken koltuğa oturup önemli yerlerimin havlunun altında kalmasına özen göstererek sargıyı düzgün bir şekilde yaradan ayırdım. “Krallıkta yaşayan herkes aynı yönetim altında da, demokraside yaşayan herkes ayrı yönetim altında mı?” dedim kızın söylediklerine karşı bu sırada da. “Bana sorarsan her yönetim şekli sadece insanları köle etmek için var. İnsanlar da hizmet etmek için var zaten. Eğer köle olmaktan kurtulmak istiyorsan başa geçmelisin. Senin durumunda bu Toshohe ile evlenmeni falan gerektiriyor. Zor iş yani kraliçe var, oğulları olursa da senden 20 yaş küçük olacak. Djurat’ta başa gelmek daha olası. Tek yapmak gereken şey doğru tercihler yapmak. Djurat’ı, Dusha’dan iyi yapan bu işte. Ihhh...” Acıyor mu diye dokunduğumda çıkan acıdan inledim burada. Çektim elimi ve sızlamasının bitmesini bekledim. “Sen mesela, tıp konusunda hizmet ediyorsun. Ben de ileride polis olunca hizmet edeceğim. Toplumun düzeni için uğraşıyoruz. Yalnız bu kurşun beni sakat falan bırakmaz değil mi? Sakatlanırsam polis olamam.”

“Hem, birbirimizi yanlış tanıdığımız konusunda katılıyorum. Böyle bir saçmalık yapacak adam değilim normalde. Bana bir tütün içirdi arkadaşlarım ondan oldu herhalde. Şiddet meraklısı biri olduğumu düşünmüyorum... Eğer hala istiyorsan adımı söylerim. Ancak Dusha mafyasına şikayet etmeyeceğine söz ver. Bu arada şortumu ve boxerımı delmişim, sende var mıdır hibe edeceğin bir tane? Erkek şortu tabi...”
Image
Yaz geldi.
► Show Spoiler
Yan çar
Podosḧi Øfinuafeme

Re: Gün Batmadan

#13
Tatmin edici bir yanıt değildi Djuratlı'nın verdiği. Ayrı yönetimde değiller ama mecburiyet içindeler. Sesli bir şekilde düşüncelerimi dile getirmek istesem de bekledim devamında ne geleceğini görmek adına. Sözde Djurat'ı Dushadan iyi yapan şeyi belirttiğinde sessiz bir gülümseme yerleşti yalnızca yüzüme. Tartışmaya açık bir konu. Bu konu üzerine ilerleyebilmek için biraz daha tanımalıydım ki adamı ona göre hakiki düşüncelerimi belirteyim. Anında planlama yapması ise dikkatimi çeken bir hareket olmuştu. Kral ile evlenmek, başa geçmek gibi şeyler... Kim düşünür ki bu tarz şeyleri? Hayretler içerisinde kalmama rağmen yüzümde hiçbir mimik belirtisi oluşmamıştı. Çocuğun inlemesiyle bir süreliğine erteledim konuyu. ”Tamam, bana bırak." diyerek elimdekileri uzandığı yere bıraktım. Topluma düzen getirmek hiçbir zaman kolay olmamıştır benim nezdimde. "Fazla idealist olmalısın. Ve hayır, sakat bırakmaz. Atom enerjini gereksiz yere kullanmasan bu kadar sorun da olmazdı. Olan oldu artık, yaranın izinin kalmaması için krem adı veririm. Gerisini dert etme.” Bandajı paketinden çıkartırken solüsyonu pamuğa dökmekle uğraşıyordum. Sızlayacağı için cümlelerini bitirmeliydi önce hala adını bilmediğim için hitap edemediğim çocuk. ”Dün gördüklerim aksini kanıtlar nitelikte olsa da... Dusha tütünü çarpar. Zamanla görürüz artık." dedikten sonra söylediğim bana da saçma gelmişti. Nerede göreceğim ki?

Dusha mafyasına değinildiğinde elimin tersiyle yüzümü kapattım. Hala inanıyor olamazdı, değil mi? Elimi çekip başımı yana sallayıp güldüm. "Söz." Kısa yanıtlara geri dönmüştüm pamuğu yaraya bastırmaya başlayınca. Hafif hafif temizlerken fazla canını yakmamaya çalışıyordum. ”Biraz açık kalsın, sonra bandajla. Ben de gidip sana bir şeyler getireyim."diyerek odadan çıktım hızlıca. Geceden beri ince bir elbiseyle duruyordum ve bu artık rahatsız edici olmaya başlamıştı. Üst kata koşar adımlarla çıkarak odalarımdan birine girdim. Arsa sahibi babamdı. Üç tane ev yaptırmış zamanında. Keyfimize göre kalıyoruz evlerde. Bu odaya gelmeyeli uzun zaman olduğundan camı açıp havalandırdım ilk. Ardından da dolaptan elime ilk geçen tişört ve kargo pantolonu üstüme geçirip alet edevat tamir ederken giydiğim parçaları kaptığım gibi soluğu yeniden aşağı katta aldım. Biri erkek çamaşırıydı. İsraf olmasın diye atmamıştım ama bu parçadan sonunda kurtulacağım için seviniyordum. "Bunlar olur sana. Biraz bollar ama idare eder gibi." Bordo çamaşırın yanında düz beyaz tişört ve bir de yazlıkçı şortu uzatmıştım. Elimdeki bir erkeğin giyebileceği en düzgün şeyler bunlardı. Koltuğa oturup bakışlarımı tavana diktim.”Eğer kendini iyi hissetmiyorsan burada kalabilirsin, dikişlerinin alınması gerekecek."Şortunu bile ben verdim adama. Kalacak yeri olup olmadığı hakkında şüphelerim var. Kendi milletim dahi olsa Dushalılara güvenip kontrolü kaybedecek kadar asla tüttürmezdim. Cüzdanının yanında olduğundan emin mi acaba? Neyse, ben teklifimi yaptım. Her türlü yolunu bulabilecek biri gibi duruyor zaten, herkesi dert edinemem kendime. O nedenle konuyu değiştirmek istiyordum. ”Polis olacaksın, düzeni sağlayacaksın, sonunda da yükseleceksin. Başa geçtin diyelim, yapacağın üç şey ne olurdu peki toplumun için? Söylediklerine göre yükselirsen çarkın başında yer tutanlardan biri oluyorsun. Geri kalanlar yine köle. O zaman polis olup hizmet etmenin tek amacı köle olmaktan kurtulmak mı?Faydacı bir yaklaşım biçimine benziyor ama takdir etmedim diyemem. ” Ansızın ağzımdan dökülen sözlerle az önce söylediklerine yeniden değinmiştim kasıtlı olmasa da, merakım hala bir yerlerden dürtüyordu beni de. Giyindiğinde boş tavana bakmaktan çoktan sıkılmıştım, içten bir şekilde tokalaşmak için ayağa kalktım. Ae’nin fikirlerini duymak, düşünce yapısını kısıtlı süre içerisinde olabildiğince görmek gibi unsurlar ilk eşiği aşmam da ve özellikle de dilimi çözmemde yardımcı olacaktı. Kötü başlangıçları kimse sevmezdi. “Tanıştığımıza memnun oldum Djuratlı Ae.”
Image
► Show Spoiler

Re: Gün Batmadan

#14
“Heh, iyi.” Sakat kalmayacağım. Kız da geldi önümde eğildi iyi mi? Yaraya diyor, ben bakacağım diyor. Yani yapsın tabi de, içeri biri girerse hoş bir görüntü gibi gözükmüyor. “Kapıyı mı kapatsan?” dedim ilk. Oralı olmayınca çok uzatmadım ben de.

Dusha güzeli bana mafyaya söylemeyeceği konusunda söz verdiğinde “Adım Ae.” diye söyledim. “Ae Libjetütcha.” Kız yarayı temizlerken dişlerimi birbirine geçirip güçlü kalmaya çalıştım. Dikiş falan atmış harbiden. Abi nasıl sorumsuzluk yaptığım ya. Kalkıp bana bir şeyler getireceğini söyledi. “Hıhım.” dedim alt dudağımı ısırarak. Kız çıktığı gibi de “Offff amınıgötnskm!” diye hırladım. Nasıl acıyor abi! Kolonya falan mı döktü açık yaraya? Dusha’lı kız tekrar odaya gelene kadar yarayı üfleyip durdum. Elinde tişört+şort kombosuyla göründüğünde sakinleşmişti yara ve ya acısına ben alışmıştım. Uzattığı giysileri aldım. “Tişörte gerek yok ya.” derken bordo boxerı gördüm. Gördüğüm gibi de yüzümde kabullenmiş bir gülümseme yerleşti. E tabi. Ne bekliyordum ki? Çık Dusha’ya gez. Karşımdaki gibi güzelini bulması kolay mı? Bunda bir endam, kendine güven, tarz var. Gözleri zeki zeki parlıyor. Yaralandım, yaramı dikti falan. Yalnız kalır mı böylesi? Uyan hayalden. Kendimi iyi hissetmiyorsam burada kalabilirmişim. “İsterdim.” dedim. “Nedeni kendimi iyi hissetmediğim için olmazdı.” Evet, neden saklayayım düşüncelerimi? Elimdeki bordo boxerı kaldırıp “Ama erkek arkadaşına şerefsizlik edemem. Öyle bir herif değilim ben. Acı sakinleşsin kaçarım.” Sonra kız başladı yapacağım şeyleri saymaya. Ben de bana getirdiği tişörtü katlayıp oturduğum koltuğun yanına koymak için hazırlıyordum. Polis olacaksın dedi. “Olacağım.” dedim. Düzeni sağlayacaksın dedi. “Sağlayacağım.” dedim. Sonunda da yükseleceksin dedi. “Yükseleceğim.” dedim. Başa geçtin diyelim dedi. Yapacağın üç şey ne olurdu dedi. Tişörtü yavaşça bıraktım bacağıma. Kaşlarımı çattım. Güzel soru. Sonraki söylediklerine “Hayır hayır.” dedim. “Amacım köle olmaktan kurtulmak değil. Sadece o değil en azından.” Biraz düşündüm sorusunu. “İlk olarak Pakt saçmalığının aksine ülkelerin farklı sorunlarının olduğunun bilincinde olmak gerekiyor. Bu yüzden ilk yapacağım şey ırkçılık olayını düzgün bir şekilde çözmek olurdu. Yani ırkçılığı bitiremezsin ütopya o ama insanların farklılıkları ile barış içinde yaşamalarını sağlayabilirsin. İkinci yapacağım şey fabrikalar, ekonomi ve ülkenin doğusunun da kalkınması için yardımlar olurdu. Üçüncü olarak da ülkeyi yolsuzluk olaylarından kurtulmaya çalışırdım. Sonra zaten dış siyaset. Evet, sanırım ilk yapacağım üç şey ülkenin iç sorunlarını halletmek olurdu.” Biraz daha düşündüm çenemi kaşıyıp “Güzel soruydu.” dedim. “Ben de memnun oldum.” Katlayıp bacağıma koyduğum tişörtü alıp koltuğun koluna yerleştirdim.

“Eee, sen ne düşünüyorsun? Kraliçe olmak için ilk mevcut olanı halletmek gerekiyor. Zor bir plan ama imkansız değil.”
Image
Yaz geldi.
► Show Spoiler
Yan çar
Podosḧi Øfinuafeme

Re: Gün Batmadan

#15
Ae Libjetütcha. Kolay kolay unutabileceğim bir isim değil. Kendini kurşunladığı da düşünülürse oldukça basit gözüken ama ameliyat deneyimi fazla olmayan biri için kesinlikle unutulmayacak birisiydi. Hazır cevaplılığı da aklımda kazınırken yüzümde oluşan gülümsemeyi yayılmadan bastırdım. Bir süre için açık yara görmek istemediğim kesindi sadece. Aç karna güzel bir görüntü olmadığı konusunda herkes hemfikirdir zaten. Çocuğun almadığı tişörtü koltuğun üzerine fırlatırken söylediği karşısında yüzüne bakmayı sürdürdüm. Ne demek istemişti ki? Sağ elimi sol kolumun ortasından kavrayacak şekilde götürdüm. Gösterdiği ile alakasını çözmeye çalışırken ardından gelen cümlelerle konduramadığım bir şeyi ima etmişti. Erkek arkadaş mı? En son üç yıl önce biriyle takılmıştım evet ama bu bordo çamaşır ona ait değildi. Yakın arkadaşlarımdan birinin yıllardır doğum günlerimizde birbirimize absürt hediye almak gibi bir huyumuzun güzide eseriydi. Ben de ona kapı kolu hediye etmiştim. Hediyeler konusunda kötüyken bir de anlamı çıkarınca aldığım en iyi şeylerden biri sayılırdı aslında. Ona sorsanız bunu asla kabul etmez tabi. Neyse... İlaveten, geçen yılın hediyesinin işe yarayacağını görmek arkadaşımla birlikte sürdürdüğümüz bu geleneğin içeriğinde değişiklik yapmam için beni sorgulamaya itiyordu. Lakin, sırası değildi bunu düşünmenin. Ae'nin söyledikleri kafamı daha çok kurcalamıştı. Bu kadar net olan bir şeyi algılamak mı istemiyordum yoksa yanlış anlaşılma ihtimaline karşı tedbiri elden mi bırakmıyordum? Kibirli gözükmekten de yana olmamışımdır hiçbir zaman. Beğenmiş olabilir miydi beni? Düşünürken bile rahatsız hissediyordum. Ne kadar da egoist bir düşünme şekli. Eğlenmeye gelmiş buraya. Kovdum düşüncelerimi zihnimden. Üstün körü bir şekilde geçiştirmek en mantıklı hareket gibi geliyordu o an gözüme. "Sen nasıl istersen, yanlış anlaşılacak bir durum yok nasılsa. Teklif her daim senindir."

Ben aklımda kalanları sıralamadan geçmedim doğal olarak. Cevapları önemliydi. Yükselme konusunda bu kadar ciddi olan birinin yapacakları önemli olmalı. Yükselmenin bir amacı olmalı hem kendi için hem yöneteceği toplum için. Djuratlılar biz Dushalılara göre daha yenilikseverler. O yüzden zihinlerinden neler çıkar bilinmez. Sormadan da öğrenemeyeceğime göre... Başladı bu da cevaplamaya. Pakt ile ilgili söylediğinde başımı salladım. Umut vaat ediyor artık benim gözümde bu çocuk. Kendini kurşunladığını görmesem kumaşı sağlam derdim ama ölçüp biçmek için çok erken, hala tanımaya çalışıyorum. Tanımamın da bir faydası yok sanki, tekrar göremeyeceğimi bildiğim birini incelikle tartmamalıyım. Engel olamıyorum yine de. Bilinçsiz bir şekilde yapıyorum bunu. Irkçılık dediğin de bir baş sallaması daha gerçekleştirdim. Tenimiz yüzünden lüzumsuz bir dışlanma ile karşı karşıyayız. Beni pek enterese etmiyor ama bu topraklarda doğan her küçük çocuk ırkçılıkla karşılaştığında zor anlar yaşıyor. "İçe dikiş atmadan dışa açılmamak en doğru hareket bence de. Aksi takdirde tehlike arz edebilir." Fikrimi sormasa da belirtmiştim. Sıra onun sorusuna geldiğinde de kaşlarım tekrardan havalandılar. "Hmmm..." Düşünüyormuş gibi yapıyordum. Kraliçe'yi indirmek mi? Gerçekten delirmiş olmalı.

"Yükseklerde gözüm yok, hiçbir zamanda olmadı. Büyük güç büyük sorumluluk getirir. Korktuğumdan değil, kendi halimde olmayı seviyorum. Yoğun bir amaç taşımam gerek öncelikle. Ülkemin sıkıntıları yok mu? Var denilebilir. Ufak tefek şeyler onlar da gördüğüm kadarıyla. Kral'a saygı duyuyorum. Şanslı bir Dusha nesili olabiliriz. Kraliçe için aynı şeyleri söyleyebileceğimden emin değilim. Ne o? Yardım mı edeceksin yoksa?" dedim gülmeme hakim olamayarak. "Fera Pongushe, Dusha Kraliçesi. Kulağa komik geliyor." diye ekledikten sonra düşündüğümü belli eden seslerin ardından devam ettim. "Maalesef yaşım da genç şimdi, dediğin gibi. Kaçtı Kral. Ne yapsak? Kulvarımda kalsam daha iyi." Kapıya doğru ilerledim. "Madem dinlendikten sonra kaçacaksın, kahvaltıya devam mı o zaman? Profesyonel hazırlanan mezelerin tadına bakamadım daha." İronik bir söylemdi. Mutfağa doğru giderken ayak seslerini işitiyordum ağır aksak gelen. "Dusha üzerinde durduktan sonra diğer ulusların problemlerine de değiniriz artık." demiştim ilerlerken. Hiç kimse ile böyle konulardan konuşmaktan zevk almazdım aslında, düşüncelerimi hep kilitli tutardım. İlginç bir şekilde bu sohbetin devamını getirmek istiyordum. Ae ile birlikte apolitikliğe yakın görüşümü çözümlemek sıra dışı olabilirdi. Çok bir vaktimiz olmasa da...


SON.
Image
► Show Spoiler
Post Reply

Return to “Uluslararası Free RP Bölgesi”

cron