[Ana Kurgu] Doğuda Kara Gün

#1
3 Ay Önce
"Asgama, ordu komutanı olmaya ne dersin?"

"Soyadıyla mı seslenir olduk? Başkanım demeye başlayayım mı şimdiden?"

Ani bir gülme krizine giren, yeni başkan olarak seçilmiş Una Aseza'nın inci gibi parlayan dişleri, sınıf arkadaşı olan Endud Asgama'nın gözlerini kamaştırıyor.

"Tabi canım, bundan sonra bana sayın Aseza diyeceksin. Lordum falan da diyebilirsin istersen."

"Lordum iyiymiş bak, bunu kullanırım ben."


Image


Endud, cebinden çıkardığı bir paket Karakarga sigarasının içinden bir dal alıyor ve yakıp içmeye başlıyor. Sağanak yağmurlu günü başkanlık binasından izleyen ikili samimi sohbetlerine devam ediyorlar. "Bu yağmur da duracak gibi değil. Saatler sürer belki durması." Una, gözlüklerini çıkarıyor ve ceketinin sol ön cebinden çıkardığı bir mendil ile camını temizlemeye başlıyor. "Yata'da çok sık yağmıyor ama yağdığında da baya kuvvetli ve uzun süre boyunca yağıyor. Tam sağanak yağmur işte." Una'nın sözünü başıyla onaylayan Endud asıl konuya geri dönme kararı alıyor. "Eee, niye çağırdın bakalım beni? Nedir problem?" Una, gözlüğünü tekrar takıyor ve ayağa kalkıp Endud'un omzuna dokunuyor. Yavaşça elini koluna doğru hareket ettiriyor ve bir süre sonra koluna sarılıyor. "Reddedeceksin diye korkuyorum." dedikten sonra adeta bir yavru kedi gibi Endud'un gözlerinin içine bakıyor. "Yahu, flört için beni başkanlık odasına mı çağırdın kızım? Bize gelseydin de sana bir içki ikram etseydim, her şey daha kolay olurdu." Una, bu lafın üstüne yine kahkaha atıyor ve Endud'un koluna daha da sıkı sarılıyor. "Salak, Teşkilat Başkanı olur musun?" Endud içtiği sigarayı ağzından düşürüyor ancak yaptığı hareketin absürtlüğünü fark edince refleks hızı sayesinde sigarayı havada yakalıyor. Bunun üstüne Una, Endud'un cevap vermesine izin vermeden "Bak işte, başkası olsa düşürürdü. Olur musun lütfen?" diyor. Endud, gözlerini Una'ya doğrultuyor ve "Koskoca Tihami cumhurbaşkanı olmuşsun, çok emrivaki olmadı mı sence de? Nasıl reddedeyim ki şimdi bunu?" Gülümsüyor ve camın ardından akan, cam kapalı olmasına rağmen boğuk sesiyle varlığını hatırlatan yağmuru izlemeye devam ediyor. Una bir süre sessiz kaldıktan sonra Endud tekrar lafa giriyor ve "Tamam, olurum. Çok isterim hem de." diyor. Una, profesyonelliğini mutluluğunun ardına koyuyor ve "Tamam, güzel." dedikten sonra sakince koltuğuna dönüyor. "Asıl soruya gelelim o zaman. Bana bir içki ikram eder misin?" diyor ve aynı yavru kedi bakışını kullanarak Endud'un arkasına dönmesini bekliyor. Endud da beklentiyi arkasına dönüp kedi gözlerinin içine bakarak karşılıyor. "Ona düşünmeden evet diyebilirim." diyor ve sigarasını söndürüp camı açıyor. Yağmur hem sesiyle, hem de rüzgar sayesinde içeri giren yağmur damlalarıyla kendini daha ağır belli etmeye başlıyor. "Hava da soğumuş." diyor ve camı kapatıp Una'nın yanına dönüyor. "Bu akşama ne dersin?" diyor ve Una'nın elini narin dokunuşlarla sıvazlıyor. Una, bu sefer profesyonelliğine sığınmakta başarısız oluyor ve "Olur, olur. Lütfen olsun." diyerek heyecanını ilk saniyeden belli ediyor. Gülüşmelerle soğuk hava odanın içinden atılıyor ve yerini sımsıcak ve içten bir hava kaplıyor. Tihami Cumhuriyeti, yetenekli ve kudretli insanlarla yepyeni bir döneme giriyor. Bu insanların hayatları ise gittikçe ilginçleşiyor.

Dün
"Hoş geldin Stefaw. Nasılsın?"

"Sağ olun başkanım, iyi olmaya çalışıyorum. Siz nasılsınız, keyfiniz yerinde mi?"

"İyi diyelim iyi olsun. Beklemeden baraj konusuna geçelim istersen."

"Tabii, bununla ilgili detaylı bir grafik hazırladım. Göstereyim isterseniz."


Image


İyi olduğunu söylese de konuşmaya pek hali yoktu Una'nın. Yata'nın batısında bulunan bir barajın su problemi vardı ve bu problemin bir hafta içinde çözülmesi gerekiyordu. Bu durumla ilgili Tihami Cumhuriyeti başbakanı ve Tihami Orman ve Su İşleri Bakanı Bantuw Asmet ile önemli bir toplantıya girmesi gerekiyordu. Una, kafası başka yerde olmasına rağmen toplantıya katlanıyor ve konuşmayı daha çok başbakana bırakıyor. Toplantı bittikten sonra Bantuw Asmet izinlerini istiyor ve yanlarından ayrılıyor. Bantuw odadan çıkıp kapıyı kapattıktan sonra Stefaw sandalyelerden birine oturuyor ve "Una, iki dakikan var mı?" diyor. Una, şaşkınlık içinde sandalyelerden birine oturuyor ve Stefaw'ı dinlemeye başlıyor. "Bir sıkıntın mı var? Baya bir dalgınsın şu son günlerde." diyor. Una, karşılık olarak "Dalgın mıyım?" diyor ve bir süre sessizlik olduktan sonra "Bir şeyim yok ya, aksine, bugün çok önemli bir gün benim için." diyor. Stefaw, şaşırıyor ve "Ne olacak bugün?" diye kısaca soruyor. "Özel değilse tabii." diye ekliyor ve ellerini masada birleştirip kendini Una'yı dinlemeye hazırlıyor. Una, boğazını temizliyor ve konuşmaya başlıyor. "Özel değil, en azından sana anlatabilirim. Endud ile üç aydır çıkıyoruz ve bugün çok özel bir sebepten dolayı beni vadi yanında bir restorana götürmek istediğini söyledi. Acaba evlenme mi teklif edecek, onu düşünüyorum. Ederse nasıl tepki vermem gerekiyor, ne demem gerekiyor hiçbir fikrim yok. Çok heyecanlıyım. Hem de çok." Stefaw, duyduklarına karşılık olarak gülümsüyor ve "Evlenmek istiyor musun? İstiyorsan ne mutlu sana." diyor. Una, hiç beklemeden, hızlıca "Ay evet, hem de nasıl." diyor. Stefaw, kendini tutmaya çalışıp istemsizce kahkaha atıyor ve masaya hafifçe vuruyor. "Yahu gerilmelik bir durum yok ki burada? Ne güzel işte, yıllardır aşıktın zaten. Günlüğüne yazdıklarına girmeyelim zaten." Una, eliyle susmasını işaret ediyor ve "Bu binanın duvarları ince salak, tanrı aşkına sus." diyor. Stefaw, Una'ya "Sen inanıyor muydun kız? Hangi tanrı, Frum mu? Sar mı, Ser midir nedir işte anladın sen." dedikten sonra tekrar sırıtıyor ve duvar saatine göz gezdiriyor. Una da Stefaw'ın cevabına gülerken gözlerini saate çeviriyor ve "Ben çıkayım artık, yetişmem lazım." diyor. Stefaw ile vedalaştıktan sonra Endud ile buluşmak için yoluna koyuluyor.

Una ve Endud yaklaşık iki saatlik bir yolculuğun ardından Wambat Vadisi'ne varıyorlar. Beş yıldızlı bir otelin restoranında yemek yiyorlar. Una'nın kalbi tüm yemek boyunca küt küt atıyor. Bir süre sonra Endud, vadiyi izlemek istediğini söylüyor ve kendisini vadinin ücra bir köşesine götürmeyi teklif ediyor. Una, bu teklifi kabul etmesinin bir başka teklife yol açacağını düşünerek onaylıyor ve Endud ile birlikte restorandan ayrılıp vadinin vatandaşlara kapalı olan bir bölümüne gidiyor. Arabanın aynasına baktığında birkaç siyah arabanın uzaktan aynı yolda ilerlediğini görüyor ve Endud'a dönüp arabaları görüp görmediğini soruyor. Endud ise aynaya bakıyor ve bu arabaların devlet arabası olduğunu, önemli bir mesele olduğunu düşünmediğini belirtiyor. Arabadan çıkıyorlar ve yere oturup konuşmaya başlıyorlar.

"Eee, niye geldik bakalım buraya? Neymiş çok önemli olan şey?"

"Nasıl başlasam bilmiyorum. Öncelikle şunu söylemem gerekiyor Una, benim bugünlere, bu yere gelmemi sağlayan yegane kişi sensin. Bunun için sana ne kadar minnettar olduğumu bilemezsin."

"Sen hak ettiğin yerdesin, buna emin olabilirsin."

"Ben bugünü yıllardır bekliyorum Una."

"Emin ol ben de yıllardır bekliyorum hayatım, ne kadar uzun süredir beklediğimi bilsen şaşarsın."

"Hayır Una, beklediğini sanmıyorum."

"Sen öyle san Endud, bir bilsen ne kadar uzun süredir beklediğimi."

"Una, özür dilerim."

"Ne için?"

"Bunun için."

Endud, sol cebinden hızlıca küçük bir çakı çıkarıyor ve Una'nın boğazını kesiyor. Una ise gördüğü manzara karşısında binden fazla duyguya sahip olsa da hiçbirini dile getirecek süreye sahip olmuyor. Yere yığılıyor ve gözlerinden akan yaşlar eşliğinde can veriyor. Endud ise hiç düşünmeden ayağa kalkıyor, sağ arka cebinden telsizini çıkarıyor ve "Bulunduğum konuma yanaşın ve ceseti götürün." diyor. Sesi titremeden ve herhangi bir duygu göstergesinde bulunmadan sözlerini bitiriyor. Arabaların geldiği noktaya dönüyor ve arabalardan birinin takla atarak kaza yaptığını görüyor. "İçinizde karşı çıkmaya çalışanlar olursa direkt öldürün. Acıma yok çocuklar, ilerliyoruz." dedikten sonra arabasına biniyor ve arabasını çalıştırıyor. Oradan uzaklaşırken başka bir araba Una'nın cesetinin yanına yanaşıyor ve içinden çıkan dört polis memuru vücudun üstünü kapatıp arabaya taşıyorlar. Vücudu arabanın bagajına koyuyorlar ve arabaya binip Endud'un arabasını takip etmeye başlıyorlar. Endud ise arabasında kendi kendine kaldığında, başkanlık binasına doğru sürerken kendi kendine "Kaldı geriye bir." diyor.


Image

Bugün
Saat gecenin 2'si. Yata sokaklarında yüzlerce, belki de binlerce polis arabası geziyor. Bundan endişe duyan vatandaşlar evlerine kapanıyorlar. Evlerine kapanmayanlar ise polis tarafından uyarılarak evlerine gönderiliyorlar. Kimse durumun ne olduğunu anlamamışken tüm Yata sokaklarında anons yapılmaya başlıyor. Herkesin her yerde televizyonları açması isteniyor. Bunun üzerine insanlar televizyonu açıp devlet kanalına geçiyorlar. Devlet kanalında ise karşılarında Endud Asgama'yı buluyorlar. "Yüce halkım, sizleri selamlıyorum. Ben, Tihami Polis Teşkilatı Başkanı Endud Asgama. Öncelikle sizlere gece vakti verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı özür diliyoruz. Sizlere yaşananları tüm detayıyla aktarmak istiyorum. Tihami Polis Teşkilatı, Tihami Cumhuriyeti'nin yönetimine el koymuştur. Bunun için birden fazla gerekçemiz bulunmaktadır. Bunların birincisi, Tihami Cumhuriyeti'nin Pakt Birliği'nden, Himota İmparatorluğu'ndan ve kıtanın büyük güçlerinden bağımsız olduğu gerçeğinin unutulmasıdır. Ülkemizin süregelen yöneticileri ne yazık ki Pakt Birliği denilen örgütün oyununa gelmişlerdir. Pakt Birliği ise geçmişte yaptıkları yardımları koz olarak kullanarak milletimizin özgürlüğünü yok etmeye çalışmışlardır. Tihami Cumhuriyeti'ni yöneteceğimiz süre içerisinde ilk olarak bunu değiştireceğiz. Resmi devlet televizyonundan sizlere şu an aktarmak istediğim bir bilgi var. Tihami Cumhuriyeti, bugünden itibaren Pakt Birliği'nden resmi olarak ayrılmıştır. Tihami Cumhuriyeti anayasasına Pakt Birliği'ne asla dönülmeyeceğini dikte eden zorunlu bir yasa eklenecektir. Bu yasa, bizden sonra gelenlerin aynı hatayı yapmaması ve milletimizi tehlikeye atmaması için göz önünde bulundurulmaktadır. Öncelikle Yata'da yaşayanlar olmak üzere tüm polis memurlarımızı bulundukları şehrin merkez Teşkilat binasına çağırıyoruz. Sivil veya değil, herhangi bir kalkışma durumunda element gücü kullanılacaktır. Hepinize iyi geceler diler, saygılarımı sunarım."


Image

O Sırada; Himota
Himota İmparatoru Pisan Higenadon, Rintoa Bagon'da dinlenirken kendisine bir mesaj geliyor. İmparator Pisan, bu mesajın derhal kendisine verilmesini talep ediyor ve İmparatorluk polislerinden aldığı mektubu okumaya başlıyor. "Esenlikler dilerim sayın İmparator Pisan Higenadon. Ben, Tihami Cumhuriyeti Başbakanı Stefaw Dudshes. Tihami Cumhuriyeti'nde henüz bizim de yeni yeni anlamlandırabildiğimiz olaylar gerçekleşiyor. Teşkilat Başkanı Endud Asgama tarafından yönetilen bir başkaldırı var gibi görünüyor. Herhangi bir isyan olması durumunda halka karşı element kuvveti kullanacaklarını belirttiler. Una Aseza'nın yerini saptayamadık ancak arama çalışmalarına devam ediyoruz. Ölmüş olabileceği ihtimalini göz önünde bulunduruyoruz. Sizden isteğim, Tihami Cumhuriyeti'nin iç politikası olsa da Pakt Birliği'ni harekete geçirmeniz ve bir şekilde Tihami Cumhuriyeti'nin bir grup Pakt karşıtı hainin eline düşmemesini sağlamanız. Tüm yardımlarınızı bekliyoruz. Saygılarımla, Stefaw Dudshes." İmparator Pisan, okuduğu mektubu elleriyle sıkıyor ve adamlarına "Derhal olağanüstü bir Pakt görüşmesi ayarlayın. Tihami başbakanlığı ile iletişime geçin." diyor.


Image
Locked

Return to “Kurgu”

cron