Tegin hapisaneye düştüğünden beri Sai çok yalnızdı ve kendini kötü hissediyordu. Arkadaşı, birlikte omuz omuza savaştığı kişiydi Tegin. Neredeyse bir yıldır hiç ayrılmamışlardı. Ayrıldıkları gibi de Tegin’in gidip iki kişiyi öldürmüş olması garipti tabi ki. Onu mahkemede koruyamamış, söylediği gibi üstüne alamamıştı sorumluluğu. Şimdi arkadaşı hapishanede hayatı boyunca çürüyecekti. Elinde 3 tane don, 2 tane de atlet bulunan bir poşetle gitmişti ziyaretine. Beyaz saçları, açık teniyle Tegin girdi ziyaret odasına. Sai’yi ve elindeki poşeti aramışlardı kaç kere. Arkadaşının da boynundaki tasma benzeri metalden elementini kullanmasını engellediklerini görebiliyordu. Tegin’i hapisane kıyafetleri ile görmek çok üzücü olsa da... Üstündeki tişörtü biraz dar vermişlerdi ve Tegin’in kasları pıt pıt gözüküyordu. Sai kızardığını hissetti. Tegin normalde Himota üniformasını giydiği için, ceketinden anlaşılmazdı vücut şekli. Zayıf gözükse de aslında çok atletik bir vücudu vardı.

Poşeti uzattı önündeki masadan.

“Sana...” dedi ama sesi boğuk çıkmıştı. Temizledi boğazını. “Sana iç çamaşırı getirdim.” dedi.

Tegin önüne doğru itilmiş poşete baktı sadece.

“Merak etme.” diye devam etti Sai. “Seni buradan çıkartacağım. Mahkemenin verdiği kararı değiştirmenin bir yolu olmalı. Bunun için çalışıyorum-”

Tegin’in poşete bakan gözleri sinirle Sai’ye çevrildi ve kitlendi.

Sai dediklerini doğru bir şekilde anlatmak için aceleyle “Himota’nın şanlı mahkemesine bir şey dediğim yok, sadece Kızıl Güneş’in etkisinde kalmış-” dedi ama sözünü bitiremedi. Tegin hiddetle ayağa kalkmıştı. Boynundaki tasmadan dolayı element kullanamıyordu ama Himota’nın şanına laf edilmesi, arkadaşı olsa da dayanamayacağı bir şeydi. Masayı ittirdi Sai’ye doğru. Eliyle kalkmasını işaret etti.

“Teg!” diye reddetti Sai ama Tegin dövüşmeye kararlıydı. Bir Himotalı düellodan kaçmazdı. Bu yüzden Sai ayağa kaldı ne kadar isteksiz olsa da. Sonra da iki Himota’lı dövüşmeye başladılar. Etrafta kılıç olmadığı için yumrukları ile dövüşüyor, kolları ile gelen yumrukları engelliyorlardı. İzleyen gardiyanlar da sorun etmiyorlardı çünkü ŞANLI HİMOTA’DA gençlerin böyle birbirine girmesi, keçi gibi inatlaşması çok normaldi. Önce yumruklar, sonra kafa göz, tekme tokat derken 10 dakika sonra iki genç de ağzı yüzü kırılmış bir şekilde yerde buldular kendilerini. Tegin doğruldu yattığı yerden. Konuşmak yerine eylemleri ile söz ettirirdi kendinden. Zaten on dakika içinde 2 kelime kullanıp, aynı kelime sayısı kadar insan öldürmüş olması en büyük göstergeydi. Doğrulduktan sonra ağzına ağzına yumruk atıp kanattığı Sai’nin dudaklarına eğildi. Daha Sai “Ne yapıyorsun?” diyemeden öptü.

muck muck ımmh oh himotanın şanı ayyy ımmmhhh tegin yapma kıracaksın aaaaahhh himota ahhh himotanın gençleri mmuccukk

evet sonu böyle bitiyor fanfic’in.

kutay selam.