Çağdaş Mitoloji

#1
Zaman: Değişken
Mekan: Uzay

Uzayın ulaşılamaz derinliğinde bağdaş kurmakta. O mu beyaz? Yoksa, beyaz mı rengini ondan aldı? O mu mavi? Yoksa, mavi mi ondan esinlendi? O mu aydınlık saçan bir ışık? Yoksa, ışık sadece onu taklit etmeye mi çalışıyor? Uzayın vakumunda gözleri kapalı bir şekilde derin bir nefes alıp veriyor. O kadar düşünceli ve ciddi bir suratı var ki, eğer ölümlü gözler tanık olabilseydi, yemeden ve içmeden kesilip ölene kadar evrenin sırlarını araştırırlardı. Gözleri hâlâ kapalı iken ağzını açıyor.

"Bakalım, anlamış mıyım? Bana yaratılıştan bile önce var olduğunu, bütün varlığın senin yokluğundan geldiğini, sana bir dönem tapıldığını ama artık her canlının yoldan çıkıp haddini aştığını, bu yüzden zaten gerçekleşecek olanı hızlandırdığını söylüyorsun. Her şey senden geldi ve sana dönecek, öyle mi?"

Önündeki kara delikten çıkan sayısız uzuv, göz ve ağız kütlesi sonu gelmez evreni titreten bir boğukluk ile yanıt veriyor. Ses mi? Titreşim mi? Anlaşılamayacak eski mi? Aklın ötesinde bir yerden mi geliyor? Bu boğukluğa karşı gözlerini açıyor. Karşı çıkıyor.

"Saçamalık! Kara delikleri hızlandırarak en kutlu armağan olan yaşama son vermeye kalkışıyorsun. Bu günahının cezası kesin!"

Boğultu şiddetlenerek üzerine gelirken, önce beyaz bir ışık patlatıyor. Ardından, mavi ve tonları geliyor. Sonrasında ise mor ve tonları. Bu renk cümbüşü bittiğinde kara deliğin etrafında bir galaksi oluşmuş oluyor. "Çok güzel..." gezegenler, uydular ve bulutumsular; bomboş paleti dolduran görseller. "Anımsadığımdan daha farklıydı belki de fakat böylesi de güzel. Evet, her be kadar yaratabilene özgü bir takıntı olsa da, kurtulmam gerek. Yenilik önce gelmeli." Kendi kendine konuşurken ona hızla yaklaşan iki varlık seziyor. Biri turuncu, kırmızı ve sarıya bezenmiş. Dİğeri ise gümüşe, altına, safire ve yakuta bezenmiş. "Geç mi kaldık yoksa?" "Gelirken düşmanlarımız ile karşılaştık. Bağışlayın lütfen." "Sevgili çocuklarım, o kadar alçak gönüllüsünüz ki suç işlemediğiniz yerde bağışlanma arıyorsunuz. Sorun değil, bir başkalaşım bana dokunamaz." Bu sözlerinin ardından iki eli ile göğsünü açıyor. Bütün evreni yeniden şekillendirebilecek gücünü bütün çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. Ardından gerçeklik bükülmeye başlıyor. Uzay dalgalanıyor, zaman duruyor, bir kapı beliriyor. Sarmal bir giriş, silindir bir yol. İçerisi evrenin bütün parlaklığı, çeşitliliği ve güzelliği ile dolu.

"Benimle gelin! Bana katılın! Sizler benim beklentilerimin şekilleri, canlı kanıtlarımsınız. İlerlemeniz ve aşmanız gerekenler çok, geri dönüşünüz yok. Ya yükseleceksiniz ya da yok olacaksınız! Yükselin ki kişioğlu neye dönüşebileceğini bilsin. Yükselin ki, kişioğlu güvende olsun. Yükselin ki, haklı olduğum gerçeğini sadece kişioğlu değil, diğerleri de anlasın."
Locked

Return to “Serbest Kurgu”

cron