[Bağlar] Haga Nomua

#1
Image
Øhø Nomua (Ayyaş)
Hiç tanımadığım dedemin hayallerindeki erkek çocuğunun babam olmadığına adım gibi eminim. Zamanını alkolle geçirmek, sahip olduğu tek ve en büyük zevktir. Dışarıdan ona bakanlar, bir ayyaştan farksız olduğunu söyleyebilir. Aslında bu çok da yanlış bir düşünce değil. O bir ayyaş, maalesef… Fakat herkesin gözden kaçırdığı bir şey de var. Babamdan bana geçen tek şey, kesinlikle saç rengimden ibaret değil. Benimle hiçbir zaman oyun oynamadı veya yaptığım hiçbir yaramazlıktan sonra beni bir köşeye çekip, beni adam edebilmek için benimle konuşmadı. Zaten bunları yapan bir annem olduğu için, kendisinin bu rolü üstlenmesine de gerek yoktu. Ondan bana geçen en önemli şey, arayıp da bulamayacağım bilgiydi. Onu yakaladığım ayık dönemlerinde, oltalarını hazırladığı sıralarda sorduğum sorular sayesinde Forøhata Beyliği’ne dayanan bir soyumuz olduğunu öğrenmiştim. Hayatımın başka bir yöne savrulmasına neden olan bilgilerden biriydi bu sadece. Kim olduğumu ve ne için yaşadığımı öğrenmeye çalışırken, ilk olarak köklerimi bulmam gerektiğinin farkındaydım. Bu köklerin iplerini de elime veren, az çalışıp çok içen bu adamdı.

Her şeye rağmen, ona karşı olan duygularıma bir isim vermek oldukça güç. Bir baba, ata olarak ona saygı duyduğum ortada. Ne var ki bu saygının içini doldurmak bir o kadar imkansız gibi. Sonuçta, kardeşimin yaşadığı o elim olayın akabinde bile, içmek dışında pek bir şey yapmadı. Bir baba olarak, kızına yapılanlara karşı bu denli umursamaz davranması, belki de ailemden kopuşun en büyük nedeniydi. Ama buna rağmen, içimden nefrete dair kırıntıları besleyen bir his de yok. Bu varlıkla yokluk arasında kalmaktan ziyade, var olanı yok saymak ve yok olanı var kabul etmek gibi anlamsız bir şey. Şimdilik “babam” bundan ibaret.



Image
Ahe Nomua (Güleryüzlü Cadı)
Aslında baktığınızda, onun gibi bir kadının babam gibi bir adamla nasıl bir araya geldiği, yetmeyip evlendiği, bu da yetmeyip üç çocuk yaptığı ve hatta bu da yetmeyip hala boşanmadığı büyük bir muamma benim açımdan. Fakat, annemin görünen yüzü her zaman içinden farklı olmuştur. Zaten isminin hakkını vermesi de buradan geliyor.

Dışarıdan baktığınızda, yaşını göstermeyen, eli yüzü düzgün bir kadın diyebilirsiniz onun için. Zamanında ne canlar yaktığını tahmin edebiliyorum. Fakat güler yüzünün altındaki cadının gün yüzüne çıkması, benim gibi, birçok kişiyi etrafından kaçırdığına eminim. Belki de bu yüzden, etrafından kaçmayı başaramayan tek kişi olan babamla evlenmek durumunda kalmış bile olabilir, bilemiyorum.

Evin direğinin bir ayyaş olması nedeniyle, bu rolü üstlenmek zorunda kalmış olan annem, iyiyle kötü arasında bir tercih yaparak, kötü olmayı seçmiş gibi. Kulaklarımdan silinmeyen bağırtıları ve güzel gözlerinin alev alev yanması ile mevcut haliyle en vahşi kadın sembolü zihnimde. Tüm bunların bizlerin iyiliği için olduğunu biliyorum, ancak yine de, annemi anımsarken, en azından cırtlak bir ses yerine, ninni söyleyen bir sesi anımsamak isterdim.

Tüm bunların yanında, kardeşimin yaşadıklarını kabullenişi, belki de annemi affedemeyeceğim tek konu. Oysa, kendisinden hayır gelmesi beklenmeyen babama rağmen, kardeşim için mücadele etmesini beklerdim ondan. O kulakları delen bağırtılarını kardeşim için de atmasını görmeyi o kadar çok istemiştim ki. Zaman zaman büyüdüğümde, onun gibi olacağımı düşünürdüm hep. Ten rengim, gözlerimin rengi ve özellikle ikimizin de sahip olduğu element, bizi birbirimize daha yakın kılıyordu halbuki. Fakat annem de kabullenmişti olanları. Susmuş ve bir kelam bile etmemişti. Ama içten içe, kardeşimin benimle gelmesine rıza göstermesinin nedenini bile, bu yaşadığı suçluluk psikolojisine bağlamıyor değilim. En azından umudum ve vicdanım bu yönde…



Image
Foge Nomua (İşeyaramaz)
Hera Adası’nda bizi tanıyan birilerine sorsanız, büyük çocuğun ben olduğunu söyleyeceklerine eminim. Bir insanın, nasıl olur da hiçbir işe yaramadığına hayret etmeyi bıraktıracak yegane kişi Foge’den başkası değildir. Bana kalırsa, babam daha ismini koyarken onun gelecekte ne olacağını biliyormuş. Bir insana dair duygularınız olabilmesi için aranızda bir şeylerin yaşanmasını beklersiniz ya, Foge ile aynı evde yıllarca hiçbir şeyi yaşamamış olmak, kuşkusuz ki her düşündüğümde beni de şaşırtır. Herhangi bir anımın hiçbir yerine yer almayan nadide bir insandır bu anlamda.

Gününü kız peşinde koşmak, kavruk tenini daha da bronzlaştırmak gibi bana göre anlamsız faaliyetlerle geçiren Foge’nin kardeşimin yaşadıklarına tepkisiz kalmasına dahi kızmadım bile. Foge, var olup da bu kadar yok olmayı başarmış biriydi benim nezdimde. Kim bilir, belki günün birinde ona karşı ufak da olsa bir duygu besleyebilirim. Böyle bir ümidim var mı dersiniz? Sizin olur muydu?







Image
Hata Nomua (Yok Olan)
Bir ışığın zorla yok edilmesiydi Hata. Kimse ona hayallerini sormamıştı. Kimse ona neden hala bir pelüş bebekle uykuya daldığını sormamıştı. Ve kimse ona… Neden bunları yaşadığını anlatamamıştı. Ailemden kendimi en yakın hissettiğim ve en uzağına atıldığım kişiydi Hata. Onun benliğinin yok oluşuna ilk elden şahit olup, buna karşı hiçbir şey yapamamış, yetersiz, utanç abidesi bir abiydim sadece. O gerçekten de bir ışıktı… Akıllı, sevecen ve herkese örnek olabilecek biriydi. Saçın telinde mutluluk, duruşunda dostluk taşırdı. Ancak birkaç dakikada, anlamsız bir zevk uğruna ondan her şeyi almışlardı. Bense… Sadece izlemiştim. Suratımdan süzülen kanlara bulanan yaşlarımdan medet ummuştum. Çaresizliğin en dibini görmüştüm. Hata ise… Tamamen yok olmuştu.

O melun günün ardından, geriye içi boş bir beden kalmıştı sadece. Herkes, hiçbir şey yokmuş gibi davranıyordu ve Hata’dan da geriye hiçbir şey kalmamıştı. Bundan mıydı herkesin sessizliği?

Onu kurtarmaya, yok edildiği topraklardan çıkarmakla başlamıştım. Ona bir hayat vermeliydim. Ona bir gelecek sunmalıydım. Bunu benden başka yapabilecek biri olduğunu da düşünmüyorum. Kendini kaybetmiş kardeşime yeni bir hayat sunacak ve onu geri kazanacaktım. Aslında Hata, tüm mücadelemin en somut vakasıydı… Hata, bu ülkenin gerçek yüzüydü.
► Show Spoiler

Return to “Bağlar”

cron