Re: [Livei Nyawodz] Nyo Dyo Dunlo Briskt

#11
Her şey planladığı gibi ilerliyordu. Vermek istediği mesajı Vodhis ikilisi anlamışlardı ve hemen istikametlerini değiştirmişlerdi. Genç kız, komisere belli etmemeye çalışarak hafifçe gülümsedi. Yüreği adeta ağzında atıyordu. Kişisel merakı ve zevki için görevine ihanet etmişti. Küçük ve beyaz bir yalan söylemişti. Nedense bunun bilincinde olmak, damarlarından akan adrenalin ona daha önce hiç yaşamadığı türde farklı bir haz veriyordu. Kurallara uymamanın böyle bir haz yaşatması etik miydi gerçekten? Umuyordu ki bu hisleri yüzünden cezalandırılmayacaktı. Kovalamaca oyunu devam ederken Livei, komiserin elindeki telsiziyle tavernanın kapısına kadar geldiğini göz ucuyla fark etmişti. Acaba komiser bir şeylerden şüphelenmiş miydi? Neyse ki ters yöne doğru ilerlemeye başlamıştı. Genç kız derin bir nefes alıp sahte kovalamacaya bir süre daha devam etti. Çok zaman geçmemişti ki Vodhisgillerin bir binaya girdiklerini fark etti. Sağını ve solunu bir anlığına kolaçan ettikten sonra kimsenin onları takip etmediğine kanaat getirip aynı binaya kendisi de girdi. İkiliyi binanın girişinde soluklanırken yakalayan Livei buruk bir gülümseme ile beyleri yeniden selamladı. "Ucuz atlattık galiba."

Dyoch kapıyı açtıktan sonra alelacele içeri girip kendisini en yakın bulduğu koltuğa bırakmıştı genç kız. Dhæcho da kısa bir süre karşıdaki koltukta dinlendikten sonra kalkmış ve başka bir odaya geçmişti. Onu gözleriyle takip eden Livei'nin dikkati Dyoch'un sözleri ile dağılmıştı. Siyah saçlı adamın söylediği gibi yazar elinde iki kitap ile salona dönmüştü. Dyoch'un "Çok güzel şeyler olacak." söylemi genç kızın istemsizce ürpermesine sebep olmuştu. Bu adamın söylediği her kelime, kulağına tabak üzerindeki çatal cızırtısı gibi geliyordu. Dhæcho, genç kızın yanına oturduktan sonra iki kitabı da ona sırayla tanıttı. Birisi kütüphanede okuduğu kitabın temiz bir kopyasıydı. Diğeri ise Deinzei katliamını anlatan bir kitaptı. Genç kız kendisine uzatılan her iki kitabı da ilgiyle inceledi. Kapaklarını eliyle okşadı, yapraklarını kokladı. Bir yandan da yazarın söylemekte olduğu şeyleri ilgiyle dinliyordu. Dyoch da onlara oldukça güzel kokan bir bitki çayı getirmişti. Kokusu Livei'nin gözünün önüne tonton gülümsemesi ile şirin Madam'ı getirmişti. Öğrendiği ve yaşadığı her şeyi ona da anlatabilmeyi ne çok isterdi. Ne yazık ki anlatabilse bile Madam'ın tüm bunları anlayabileceğini düşünmüyordu. Peki ya annesi ve babası? Onlara anlatabilir miydi? Ona inanırlar mıydı? Belki de kitapları onlara okutabilirdi.

Kırılan cam sesi ile irkildi ve elinde tuttuğu kitapları düşürdü genç kız. Refleksle sesin yükseldiği yere döndüğünde Dyoch'un beyninden akan kanları ve boş bakan gözlerle cansız bedeninin yere düşüşünü izledi. Her şey birkaç saniye içinde olmuştu. Livei'nin zihninde son görevinde kafasına yemek üzere olduğu kurşun canlandı. Bir kurşun kullanıcısı! "Dyoch!" Bu haykırış genç kızın dudaklarından istemsizce çıktı. Sol taraftan gelen gürültüyle çığlığı yarıda kesilmişti. Evin kapısı açılmıştı ve üst rütbeli beş polis özel zırhlarıyla içeri dalmışlardı. "Hani her şey güzel olacaktı Dyoch..." Genç kız yüreğinin burkulduğunu hissetti. Dyoch'a karşı beslediği tüm hislerinden utanç duydu. Öldükten sonra pişmanlık hissetmesinin de fazlasıyla ironik olduğunu düşünüyordu. Bu adam her ne kadar itici olursa olsun yanlış bir şey yapmamıştı ve böylesi ani bir ölümü hak etmiyordu. Livei kendine gelemeden üstüne devrilen çay bardakları ve masayla yeniden irkildi. İri yarı bir çift elin onu sıkıca kavradığını hissetti. Dhæcho kendisini bir kurtuluş yolu olarak polislere karşı blöf olarak kullanacaktı. Yazar boğazını sıkıyor gibi yapsa da genç kız hiçbir şey hissetmiyordu. Bu sanırım onun, genç kıza ihanet etmediğini söyleme şekliydi. Acaba şu an nasıl hissediyordu? Ailesinden birisini az evvel gözlerinin önünde kaybetmişti. Dyoch'un cansız bedenine kaydı yeniden kan kırmızısı gözleri. Bu adam en azında bir cenazeyi hak ediyordu.

Dhæcho'nun genç kız ile blöf yapması polisleri bir süreliğine afallatmış olsa da uzun vadede bu plan bir işe yaramayacaktı. Genç kız rütbesiz, acemi bir polis memuruydu. Dyoch'u bu kadar soğuk kanlılıkla öldüren bir ekip karşısında canının kıymete bineceğini sanmıyordu. Hatta kendisini öldürdükten sonra suçu Dhæcho'nun üzerine atabilirlerdi. Hem genç kızın hem Dyoch'un katili olarak kalan ömrünü hapishanede geçirebilirdi. Belki de onu da asarlardı. Livei'nin bu durumdan sağ çıkacağına dair hiçbir umudu yoktu. Keşke ölmeden önce kitapları okuyabilme şansına erişebilseydi. Hafifçe iç geçirdi.

Derken genç kızın hiç beklemediği bir şey yaşandı. Polisler blöfü yuttular ve ellerindeki copları yere attılar. Belki de bir umut vardı! Belki de gerçekten canlı kurtulabilirlerdi! Livei bir şey yapması gerektiğini hissediyordu. Polis olmasının gücünü kullanarak bu adamı kurtarabilirdi. "Ne yaptığınızı sanıyorsunuz!" diye kükredi kendinden beklemeyeceği bir şekilde. "Bütün planımı mahvettiniz. Ben zaten komiserimden bu adamları yakalamak için emir almıştım. Ne diye böyle gereksiz bir şey yaptınız!" Sesini fazla yükseltmeden oldukça kendinden emin bir şekilde konuşmaya çalıştı. Yalan söylüyor sayılmazdı sonuçta. "Ben burada bir soruşturmadaydım. Bu adamların öldürülmesine ya da tutuklanmasına ilişkin bir emir bana gelmedi. Lütfen bu emri kimden hangi sebeple aldığınızı bana açıklar mısınız? Bu beyefendiyi de daha fazla ürkütmeyin lütfen." dedikten sonra sanki kendisini saran bu iki elden kurtulmaya çalışıyormuş gibi yapacaktı ama çaktırmadan yazarın ellerini boğazına daha sıkı bastıracaktı. Şu anda tek umutları bu blöfü yemeye devam etmeleriydi. Livei bir şeyden emindi ki Dhæcho kendisini serbest bırakacak olursa öldürülecekti.
Image
► Show Spoiler

Re: [Livei Nyawodz] Nyo Dyo Dunlo Briskt

#12
Polislere haykırışının ardından polislerin kendi aralarında fısıldadıklarını gözlemliyor ve fısıldamaların bir kısmını duyabiliyorsun. Gözlerin duvara geçmiş olan kurşuna gidiyor. Sanki her şey olması gerektiği gibi değil. Bir yanlışlık var, bir şeyler yanlış. Polislerden biri sana dönüyor ve çığlık ata ata konuşuyor. "Yeni polis olduğun belli, şerefsiz! Kesin Gedhilfe'yi satmaya çalışıyorsun!" Başka bir polis söz hakkını kullanıyor. "Saçmalama, kızı rehine almış. Kız belli ki işi gizlice halletmeyi planlıyordu." Bir başkası konuşuyor. "Coplarınızı niye bıraktınız salak herifler? Çabuk yerden alın, bir kişinin ölümü önemli değil! Kiminle uğraştığımızı bilmiyor musunuz?" Bir polis daha. "Emirler yukarıdan, adam doğru söylüyor. Hemen işe koyulalım ve ikisini de aynı anda öldürelim. Olayın üstünü kapatırız." Bir tane daha. "Onursuz orospu çocukları! Sizin gibi piçlerle dolu bir ekiple buraya geleceğime ölseymişim keşke." Adrenalin hat safhada. Gözlerin tekrar kurşuna gidiyor. Tekrar polislere bakıyorsun. Neden gözlerin kurşuna gidiyor? Şu kurşuna bakmayı keser misin artık? Gözlerini polislere doğrult, tehlike orada. Beni dinliyor musun? Beni dinle. Kim olduğunu sanıyorsun?

GÖZLERİNE BİRAZ DAHA DİKKAT ETSEYDİN PLANLARIMI DEĞİŞTİRMEK ZORUNDA KALMAZDIM
01010100 01001000 01010010 01001111 01001110 01000101
01010100 01001000 01010010 01001111 01001110 01000101
01010100 01001000 01010010 01001111 01001110 01000101


.

.

.

01100110 01101001 01110010 01110011 01110100 01110011 01110100 01100101 01110000 01110011 01101111 01110101 01110100 01101000 01100101 01100001 01110011 01110100

Ups, bunları görmemeniz gerekiyordu! Lütfen bekleyin.

Bize güvendiğiniz için teşekkür eder, iyi günler dileriz. Devam edin.

:   )


Polisler coplarını yerden alırken bir anda gözlerin Dyoch'a kayıyor. Cansız olduğunu düşündüğün bedeni hareket etmeye başlıyor ve yerde kıvranırken kendi ellerinin desteğiyle yavaşça ayağa kalkıyor. Polislerden biri elinde mor bir alev oluşturuyor ve Dyoch'a dönüp beklemede kalıyor. Dyoch, yarım yamalak bir halde ayağa kalktığı anda eliyle kafasını kontrol ediyor. Kafasında hiçbir yara olmadığını, herhangi bir darbe almadığını fark ediyor. Dyoch'un etrafına baktığında yerde kan ve iç organ izleri görebiliyor, ancak Dyoch'un herhangi bir darbe aldığını hatırlamıyorsun. Dyoch'un tamamen sağlıklı olduğunu ve polisler geldiğinden beri yerde yattığını düşünsen de Dyoch'un hareketsiz bir şekilde yerde yatıyorken kalkması ve etrafında kan izleri olması sana anlamsız geliyor. Şaşkınlık içinde Dyoch'u gözlerken arkasındaki kırık cam da dikkatini çekiyor. Camın nasıl kırıldığını anlamaya çalışırken Dyoch'un soluna göz gezdiriyor ve hemen yanındaki duvarda bir oyuk olduğunu fark ediyorsun. Oyuğun içi tamamen boş gibi görünüyor. Sen etrafındaki olayları kavramaya çalışırken Dyoch da kendine geliyor ve kendini hızlıca kırılmış olan camdan aşağıya doğru atıyor. Dyoch kendini camdan attığı anda camın hizasında olan Dhæcho seni bırakıyor ve aynı camdan dışarıya fırlıyor. Polislerle yüzleşmek veya Dyoch ve Dhæcho'yu takip etmek arasında kalıyorsun. Sağında kalan masada Dhæcho'nun sana takdim edeceği kitapların durduğunu kendine hatırlatıyorsun.

Re: [Livei Nyawodz] Nyo Dyo Dunlo Briskt

#13
Genç kız polislerin kendi aralarındaki konuşmalarını duyabiliyordu. Tam olarak amaçladığı şekilde ilerliyordu her şey. Polislerin aklı karışmıştı. Kendi aralarında tartışıyorlardı ve bu esnada kendisi ile Dhæcho'ya zaman kazandırıyorlardı. Hızlıca düşünüp bir çıkış yolu bulabilirdi. Kendisini kurtaramasa bile yazarı kurtarmanın bir yolu olmalıydı. Polisler kendisinin acemi olduğunu anlamışlardı ancak onu öldürüp öldürmeme konusunda fikir birliğine varamamışlardı. Aralarına bir fitne tohumu atacak olursa, vicdanlarına ulaşacak olursa iki tanesini kendi tarafına çekebilirdi. Böylece kendi aralarında kavga etmeye girişirlerdi ve genç kız, yazarı ortamdan uzaklaştırabilirdi. Gözleri istemsizce duvardaki kurşuna takıldı. Kurşun... Kurşun... Sahi, kurşun elementi kullanıcısı olan kişi neredeydi? Camı kim kırmıştı? Keskin nişancı? Bu beş polisten birisi olmadığı kesindi. Bir şeyler doğru değildi. Hayır, kesinlikle bir yanlışlık vardı. Kuralları bozan bir şey... Kurşun... Polisler... Polisler değil... Kurşunu kim attı... Duvardaki kurşun... Dyoch'un cansız bedeni... Dyoch'un beynini delip geçen kurşun... Taze cesetten sızmaya devam eden sıcak kan...


Kurşun.
Dyoch.
Kurşun.


Polisler coplarını yerden alırken Dyoch yavaş yavaş kendisine gelmeye başlamıştı. Livei yüreğinden bir sis perdesi kalkmış gibi rahatladı ve derin bir iç çekti. Neyse ki Dyoch iyiydi, hayattaydı. Livei bir an için onu kaybettiklerini zannetmişti ve gerçekten çok üzülmüştü. Dhæcho'nun gözlerine bakabilecek olsaydı şu an ona kesinlikle içten bir şekilde göz kırpardı. İçten göz kırpmak nasıl oluyorsa artık. Sersemleyen Dyoch ayağa kalkmaya çalışırken polislerden birisinin eliyle mor bir alev oluşturduğunu fark etti. Demek kendisi gibi o da bir sezyum kullanıcısıydı. Sezyum elementinin böyle bir stili olduğunu biliyordu genç kız ancak kendisi bu stile sahip değildi. Yine de bu bilgiyi aklına kazıdı. Sahi, az önce Livei neyi düşünüyordu? Sezyum değildi. Başka bir elementin kullanıcısı vardı, değil mi? O elementi kullanan kişinin nerede olduğunu merak etmişti. Hatta camı kırıp duvara saplanmıştı elementi. Genç kız duvarda oluşan boşluğa gözlerini dikti. Hiçbir şey yoktu. Ama... Olması gerekiyordu? Hatta Dyoch'u öldüren- Dyoch ölmemişti ki! Genç kız başının ağrıdığını hissediyordu.

Dyoch nedense kendisine geldiğinde ilk olarak kafasını kontrol etmişti. Neden böyle bir şey yapmıştı ki? Dyoch'un kafasına mı vurmuşlardı? Yerdeki kan izlerini görebiliyordu genç kız. Bunlar kimin kanıydı? Zihninde cevaplayamadığı çok fazla soru işareti vardı. Sanki az önce yaşanmış olan çok önemli bir sahne avuçlarının içinden kayıp gitmişti ve onun hatırasını geri çağıramıyordu Livei. Dyoch madem herhangi bir darbe almamıştı, o halde neden yerde baygın bir halde yatıyordu? Belki de genç kız fark etmeden polislerden birisi ona copla vurmuştu. Genç kız kadar dikkatli bir polis memurunun gözünden böyle bir sahnenin kaçması inanılmaz absürt geliyordu. Bu mümkün değildi. Deminden beri bu durumdan nasıl kaçacağını hesaplayan onun gibi birisi Dyoch'un dayak yediği bir sahneyi gözden kaybedemezdi. Dyoch'un önünde oturup çay içtiği cam kırılmıştı. Cam nasıl kırılmıştı? Polisler kapıdan içeriye dalmışlardı. Camı ancak dışarıdaki birisi kırabilirdi. Tek bir kelimeye ihtiyacı vardı genç kızın ancak bu kelime bir türlü dilinin ucuna gelmiyordu. Her şey gittikçe anlamsız bir hale geliyordu.

Livei zihninde kartopu gibi büyüyen sorularla cebelleşirken Dyoch kendisini kırık camdan aşağıya doğru fırlatmıştı. Dhæcho da genç kızı cam hizasına kadar çektikten sonra Dyoch'un peşinden atlamıştı. O ikisine sorması gereken şeyler vardı. Az evvelki sahneyi onlar nasıl hatırlıyordu? Bunu öğrenmek zorundaydı. Ayrıca Deinzei katliamına dair de duyması gerekenlerin sonu gelmemişti. Buradaki polislerle daha fazla zaman kaybedemezdi. Polislere dönüp tehditkar ve kendinden emin bir ses tonuyla konuştu. "Bu işi bana bırakın." Ardından sağ tarafta yazarın ona verdiği iki kitabı da kucaklayarak ikiliyi takip etmek üzere camdan atladı. Onları da kitapları da kaybetmeye niyeti yoktu. Olaylar bu noktaya geldikten sonra başına ne geldiğinin bir önemi yoktu. Tüm vücudunda salgılanan adrenalin hormonunun verdiği hazzı dibine kadar yaşamaya kararlıydı.
Image
► Show Spoiler

Re: [Livei Nyawodz] Nyo Dyo Dunlo Briskt

#14
Kitapları kucaklayıp Dyoch ve Dhæcho'nun ardından camdan atlıyorsun ve atladığın gibi çimene hafifçe çakılıyorsun. Yerden kalkarken camdan bir polisin baktığını görebiliyorsun. Şansına bir polis memuruna denk geliyorsun ve seninle eşit rütbede olduğu için yaptığını tolere edip eliyle selam veriyor. Polisler gitmene izin verdikten sonra sokakta koşmaya devam eden Dyoch'u görüyorsun ve ikilinin peşinden hızlıca koşmaya başlıyorsun. Bulunduğunuz sokakta adeta bir karmaşa dönüyor. Büyük, mor tabelalı bir kuaförün olduğu beş katlı bir binanın solundaki ara sokaktan girerken bir önceki sokağın içinden dört tane polis arabasının ikişerli olarak iki farklı yönden geldiğini fark edebiliyor ama dikkatini Dyoch ve Dhæcho'yu kaybetmemeye verdiğin için duraksamıyor ve yoluna devam ediyorsun. Dyoch'a iyice yetişiyorsun ve Dhæcho ile aranızda uzun bir mesafe olduğunu görüyorsun. Bir süreliğine polis arabalarının koştuğunuz alana uzak kaldığını düşünsen de çok geçmeden yine polis sirenlerini işitiyorsun. İkilinin polisler tarafından neden bu kadar azimle arandığını sorgularken bir yandan da yola dikkat ediyor ancak dengeni kaybedip düşecek gibi oluyorsun. Durumu fark eden Dyoch hızlıca yardımına koşuyor ve düşmeni engelleyip teşekkür etmene bile süre bırakmadan koşmaya devam ediyor. Dhæcho, Dyoch ile bir süre anlam veremediğin ama Deinzce olduğunu tahmin ettiğin bir konuşmayı sürdürüyor.

"Deild thrandz kwefri jot cho jonrufyipt!"

"Boch æch bos. Hufto deild kwefri olt cho frungz?"

"Thrawu. Chodh es munt!"

"Chots, Dhæcho."

Konuşmaları bittiği anda yol değiştiren ikiliyi takip ediyor ve onların ardından sağa doğru ilerliyorsun. Ara sokakların içinden süren kaçış bir anda bir ana sokağa geçiş yapmanızla bitiyor. İkilinin yavaşladığını görüyorsun ve sen de onlara çarpmamak için yavaşlıyorsun. Etrafta herhangi bir polis arabası yokmuş gibi görünse de size keskin gözlerle bakan birkaç kişiyi fark ediyorsun. Bu insanların sizi koşuştururken gördüğü için de gözlerini size doğrultmuş olabileceği aklına geliyor ancak giydikleri kıyafetler polis üniformaları olmasa da nadir ve resmi kıyafetler. Dyoch sana dönüyor ve konuştukları hakkında kısa bir bilgilendirme yapıyor. "Bizi biri alacak, tanıdık. O da Vodhis'tir, bilesin. Güvenli bir alana geçeceğiz." Dyoch'un açıklamasının ardından çok süre geçmeden bej renginde bir araba size yanaşıyor ve arabaya biniyorsunuz. Sürücünün tipinin Dyoch'a çok benzemesi dikkatini çekiyor. Herkes selamlaştıktan sonra kısa bir muhabbet açılıyor ve sürücünün Dyoch'un yakından akrabası olduğunu öğreniyorsun. Bir sessizlik oluyor ve Dyoch etrafı incelerken gözlerini kısıyor ve sürücüye sesleniyor. "Bu yoldan gidiliyor muydu?" Sürücünün terlemeye başladığını ve sessiz kaldığını görüyorsun. "Yanlış yoldan gidiyoruz, buna eminim." Dyoch, sürücünün omzuna dokunuyor ve kafasını öne eğiyor. Sürücü arabayı hızlıca sürmeye devam ediyor. Etraftaki binaların azaldığını ve ileride kocaman bir binanın belirdiğini görüyorsun. Bu bina tanımadığın bir bina değil, yakın zamanlarda büyük olaylar yaşadığın bir bina. Sürücü sessizliğini bozuyor ve "Hepinizden özür dilerim." demekle yetiniyor. Sürücünün yanaştığı bina Kraliyet Şatosu.

Dyoch ve Dhæcho her ne kadar paniklediklerini belli etseler de istiflerini bozmuyorlar ve yerlerinde oturup sakinleşmeye çalışıyorlar. Sürücü, Kraliyet Şatosu'nun kapısına geliyor ve arabayı durduruyor. Solunuzda nöbet tutan kraliyet polisi sürücünün tarafına geliyor ve cama eğilip "İyi iş, bundan sonrası bizde. İn aşağı." diyor. Sürücü, arabadan iniyor ve sağınızda nöbet tutan polis sürücünün kolundan tutup götürüyor. Diğer kraliyet polisi ise arabanın sürücü koltuğuna biniyor ve Kraliyet Şatosu'nun bahçesine doğru arabayı sürüyor. Bahçenin içine arabayı park ediyor ve yanınıza beş farklı kraliyet polisi geliyor. Her iki polis bir kişiyi iki kolundan da tutacak şekilde kavrıyor ve şatonun içine giriyorsunuz. Şatonun merdivenlerinden yukarı çıkıyorsunuz ve kralın odasına giriş yapıyorsunuz. Odaya girdiğinizi gören Kral Deith, öncelikle gözlerini sana çeviriyor ve şaşırıyor. "Livei? Polis memuru demişlerdi ama senin çıkmanı beklemiyordum. Çok garip oldu böyle." Sade bir tebessümün ardından gözlerini Dyoch ve Dhæcho'ya çeviriyor. Tebessümünün aniden ciddi, sert ve soğuk bir bakışa dönüştüğünü gözlemliyorsun. Kral Deith, tekrar sana dönüyor ve oldukça net bir soru soruyor. "Baştan sona ne olduğunu anlat bakalım. Senin dürüstlüğüne güveniyorum."

Re: [Livei Nyawodz] Nyo Dyo Dunlo Briskt

#15
Camdan atlayıp çimene bastığı anda bacaklarına giren sızıyı hissetti Livei. Epey yüksekten atlamış olmalıydı. Kaçıncı kattan atladığına dikkat bile etmemişti. Gözü Vodhis ikilisinden başkasını görmüyordu. Ona selam verip geçmesine izin veren bir acemi polis memuru ile karşılaşmıştı. Etrafındaki herkesi düşman gibi gördüğü için başıyla belli belirsiz bir selam verip yüzünü gizleyerek hızla uzaklaşmıştı genç kız. Kucağındaki kitapları üzerindeki kıyafetinin içine yerleştirmişti koşarken. Şortunun içine sıkıştırmıştı. Böylece elleri serbest bir şekilde koşabilecekti. Koşmakta olan Dyoch'u fark ettikten sonra derhal onun peşine düşmüştü. O kadar hızlı soluk alıp veriyordu ki etrafındaki sesler ve görüntüler bulanıklaşmaya başlamıştı. Kalbinde hızla pompalanan kanın, kaslarına yayılışını hissediyordu adeta. Uzun kızıl saçları o koştukça rüzgarla dalgalanıyordu. O kadar terlemişti ki ensesindeki bebek tüyleri sırılsıklam olmuştu. Etraftaki polis arabalarını fark etmişti Livei. Siren seslerini duyabiliyordu. Bulunacaklar mıydı? Kaçabilecekler miydi? Kaçacaklarsa nereye gideceklerdi? Livei artık bir suçlu muydu? Suçu neydi? Vodhislerin suçu neydi? Artık hiçbir şeyden emin olamıyordu. Zihni bulanıklaşmaya başlıyordu. Dyoch'un yanında koşan minik bir kız çocuğu olduğunu fark etti. Koşarken arkasına bakıp gülümseyip genç kıza dil çıkarıyordu. Kimdi bu kız? Ona çok tanıdık geliyordu. "Hwulwo?" Dudaklarından fısıltı gibi dökülen bu kelimeden sonra dengesini kaybedip tekledi genç kız. Dyoch bunu fark ettikten sonra hemen koluna girip destek olmuş ve genç kız ona teşekkür edemeden koşmaya devam etmişti. Gözlerini tekrar küçük kızın olduğu yere çevirdiğinde onun çoktan kaybolup gittiğini fark etti. Hwulwo'nun ona yeniden kendisini göstermesi hayra alamet değildi. Livei ciğerlerine derin derin soluk çekmeye devam etti.

Ne anlama geldiğini bilmediği birtakım kelimeler işitiyordu genç kızın kulakları. Muhtemelen Dyoch ile Dhæcho kendi aralarında Deinzce bir şeyler konuşuyorlardı. Ne söylüyor olduklarını sormak istedi ancak ne kadar istese de nefesi çıkmıyordu. Kendini daha önce hiç bu kadar tuhaf hissetmemişti. Varlığını bile bilmediği, tanımlayamayacağı bir duygunun kollarına düşmüştü. Konuşmaları bittikten sonra ikili aniden yollarını değiştirmişti. Genç kız da onları takip etmeye devam ediyordu. Acaba iyi mi yapıyordu? Çok dikkat çekiyor olduklarını hissediyordu. Az evvelki polisler onun söylediği minik yalanı yutmayacak kadar tecrübeliydiler. Peşlerine düşeceklerdi. Nereye kaçacaklardı? Dusha'ya mı? Ara sokakların arasından bir ana sokağa geçiş yaptıklarında Vodhis ikilisi yavaşlamaya başlamıştı. Dyoch onları alacak bir aile dostları olduğunu söylemişti. Demek bir Vodhis mensubu ile daha tanışacaktı? Ülkede bu kadar Vodhis aile üyesi olması güzel bir şeydi elbet. Hepsi bu şekilde kaçak göçek mi yaşıyorlardı? Bahsedilen arabanın gelmesi ile çabucak yerlerini almışlardı. Livei nereye gidiyor olduklarını ve ne yapacaklarını, polislerin neden bu insanların peşinde olduğunu sormak istedi ancak kendinde yeterli gücü bulamıyordu. Sorsa bile alacağı cevap onu tatmin etmeyecekti.

Araba yolda ilerlerken Dyoch bir şeylerden şüphelenmeye başlamıştı. Yanlış yoldan gidiyorlardı. Genç kız arabanın dikiz aynasından sürücünün Dyoch'unkine çok benzeyen yüzünü inceledi. Bu sıkılmış ifadeyi nerede görse tanırdı. Sonuçta o sert eğitimlerden geçmiş bir polis memuruydu. Sürücü kesinlikle bir şeyler saklıyordu. Derken genç kız nereye doğru ilerlediklerini anlamıştı. İlk vakasında görev aldığı, bir patlamanın ve cinayetin yaşandığı, az daha hayatını kaybedecek olduğu mekan... Kraliyet şatosu. Sürücü özür dilemişti. Adi! Alçak! Dönek! Ailesinin üyelerini nasıl satardı! Böyle bir şeyi nasıl yapabilirdi! Livei öfkeyle dişlerini gıcırdattı. Yapabileceği hiçbir şey yoktu. Dyoch ile Dhæcho da paniklemeye başlamışlardı. Genç kız bir elini Dyoch'un omzuna koyarak hafifçe pat patladı. Bir şekilde onların tarafında olduğunu ve korkmamaları gerektiğini ikiliye hissettirmek istiyordu. Halbuki kendisine dokunsalar ağlayacak kıvamdaydı.

Polislerden birisi sürücüyü tutup götürmüştü. Bir polis arabayı park etmişti. Geriye kalan üçlüyü ise ikişer polis kavrayıp götürmüştü. Genç kız hüsran, utanç ve öfke karışımı duygulanımlar içerisindeydi. Haksızlığa uğradığını düşünüyordu. Yanlış bir şey yapmamışlardı. Kralın karşısına bu şekilde çıkmak en son istediği şeydi. Kral Deith Ozæf onu görüp şaşkınlığını dile getirdiğinde utançtan başını eğdi. Onun gözlerine bakacak cesareti yoktu. Kralın sesindeki acıma barındırmayan sert tondan gözlerindeki ifadeyi tahmin edebiliyordu. Ondan her şeyi anlatmasını istediğinde derin bir nefes aldı Livei. Kralın karşısındaydı. O beceriksiz yalanları artık bir işe yaramayacaktı. Kötü bir şey yaptıklarını düşünmüyordu bu yüzden her şeyi olduğu gibi anlatacaktı. Ağlamaklı bir ses tonuyla söze başladı. "Kralım... Her şeyi olduğu gibi anlatacağım. Lütfen sözlerime inanın." Boğazını hafifçe temizledikten sonra yüzünü iyice aşağı eğerek konuşmasını daha sakin bir ses tonuyla sürdürmeye çalıştı. "Kütüphaneye kitap okumaya gitmiştim. Arşiv odasında değişik bir kitap buldum. İçinde yazanlar çok ilgimi çekti." Bildiklerini anlatıp anlatmama konusunda tereddüt etti. Deinzei hakkındaki gerçekleri söylerse idam edilir miydi? Bu detayı atlamaya karar verdi. Kral soracak olursa cevap verecekti. "Ülkemizin tarihi hakkında ilginç bir kitaptı. Anlatımı da hoşuma gitti. Eski şeyleri okumayı severim de..." Boğazını yeniden temizledi. "Ancak kitabın ikinci bölümünden sonrası mürekkep lekesi ile doluydu ve okuyamadım. O esnada bu siyah saçlı beyefendi ile tanıştım." Dyoch'un ismini verip vermeme konusunda tereddüt etti. Söylememeye karar verdi. "Kendisi çok kibar birisiydi. İstersem beni yazarla tanıştırabileceğini söyledi. Ben de hem kitabın devamını öğrenmeyi çok istemiştim hem de hayatımda ilk kez bir yazarla tanışacaktım. Bu yüzden kabul ettim. Eski bir tavernaya gittik. Yazar bey ile tanıştık. Tam muhabbet ediyorduk ki komiser rütbesinde bir polis memuru gelip yazara küfür etti. Sonra orada ufak bir arbede çıktı ve kaçmaya başladılar. Ben de onları takip ettim." Bir süre soluklanmak için duraksadı. O kadar heyecanlıydı ki kelimeleri arasında nefes almayı unutuyor ve çok hızlı konuşuyordu. Devamını nasıl anlatacağından emin değildi. "Sonra yazarın evine gittik. Çay içiyorduk. Bana kitabının kirlenmemiş bir kopyasını verecekti. Sonra mekanı polisler bastı ve... Kaçtık. Hepsi bu. Yanlış veya kötü bir şey yaptığımızı düşünmüyorum. Herhangi bir suç işlemedik. Bu beyefendilerin de bir suç işlediklerini düşünmüyorum. Onlarla bugün tanıştım ve gördüklerimin hepsi budur. Bir yanlış anlaşılma olmalı. Bizi birisi ile karıştırmış olmalılar Kralım. Ben... İşlediğimiz bir suç varsa tüm sorumluluğu üstlenmeye hazırım. Lütfen bu beyefendileri değil beni cezalandırın. Onlar yanlış bir şey yapmadılar. Komiserime onları yakalayacağımı söyleyip yakalamayan bendim. Özür dilerim. Her türlü cezalandırmaya hazırım."

Tüm bedeninin korkudan ve öfkeden titremeye başladığını hissetti. Kontrol edemiyordu. Midesi bulanıyordu. Hem kusacak hem de kusmayacak gibiydi. Birkaç detayı atlamıştı ancak anlattığı hikaye baştan sona doğruydu. Kralın yüzüne hala bakamıyordu. Bacakları o kadar titriyordu ki ayakta daha fazla durabilecek gibi değildi. Tüm ağırlığını onu tutan polislere vererek çöktü ve kendini bıraktı. Derin derin nefes almaya çalışarak kendisini sakinleştirmeye çalıştı. Gözünün önüne annesinin ve babasının yüz ifadesi geldi. Gözünden süzülen bir damla yaşı tutamadı. Hayatının en kötü gününü geçiriyordu. Artık kral tarafından mimlenmişti. Ömür boyu ızdırap ve ceza çekecekti. Ama bir suçu yoktu!
Image
► Show Spoiler

Re: [Livei Nyawodz] Nyo Dyo Dunlo Briskt

#16
Kral dediklerini dikkatle dinlerken bir yandan da beden dilini oldukça ciddi bir tavırla inceliyor ve sözlerini bitirdiğin anda sana doğru yaklaşıp elini omzuna koyuyor. "Sakin ol, anlaşılan uzmanlık alanın olmayan bir yere farkında olmadan adım atmışsın. Bu işi bana bırak." Kral Deith, güven verici konuşmasının ardından gözlerini Dhæcho'ya çeviriyor ve ona doğru yürümeye başlıyor. Dyoch'un önünden geçerken Dyoch bir anda Kral Deith'in yüzüne tükürüyor ve tükürük tam olarak kralın yanağına isabet ediyor. Dyoch'u tutan kraliyet polislerinden biri hızlıca Dyoch'un boynunu kavrıyor ve sıkmaya başlıyor ancak Kral Deith hızlıca durmasını emrediyor ve ceketinin sol ön cebinden çıkardığı kırmızı bir peçeteyle yüzündeki tükürüğü siliyor. Dhæcho'nun yanına yürümeye devam ediyor ve konuşuyor. "Ben insanları, toplumları, ülkeleri ve hükümetleri geçmişten gelen önyargılarla ve geleceğe dayalı endişelerle değerlendirmeyi doğru bulmayan bir insanım. Sizler bunu başaramadığınızı tüm eylemlerinizle gösteriyorsunuz. Atalarınızın geçmişte yaşadıklarından pişmanlık ve acı duyabilirsiniz, bunu anlarım. Günümüzd-" Dyoch aniden Kral Deith'in sözünü kesiyor ve Deinzce konuşmaya başlıyor. Kral Deith'i en kötü anlarda bile sakin ve dengeli görmüş biri olarak ilk defa kendisine yapılan saygısızlığı tolere etmediğini görüyorsun. Kral Deith, hızlıca Dyoch'a doğru yürüyor, Dyoch'un çenesini sert bir şekilde sıkıp ittiriyor ve kendisini yere düşürüp çenesini sıkmaya devam ediyor. Bunun üstüne Dyoch'u tutan kraliyet polisleri hemen geriye çekiliyorlar ve hazır ol duruşuna geçiyorlar. Kral, Dyoch'a iyice yaklaşıyor ve konuşmaya başlıyor. "Nerede nasıl hareket etmen gerektiğini kendi başına öğrenmezsen sana öğretmesini çok iyi bilirim." Dyoch'un 'özür dilerim' diye sayıkladığını duyabiliyorsun. Etrafın gerginliği seni de etkiliyor ve gözlerini Dyoch'a doğrultman zorlaşıyor. En son Kral Deith'in kısık bir sesle "Haberin olsun." dediğini işitiyorsun.

Kral Deith, hışımla Dyoch'un çenesini bırakıyor ve ayağa kalkıyor. Kral'ın ayağa kalkmasıyla kraliyet polisleri Dyoch'u kollarından tutup ayağa kaldırıyor ve eski pozisyonlarına geçiyorlar. Dhæcho, kral sözlerine devam edemeden söze giriyor. "Kralım, size sorunumuzu söyleyeyim. Geçmişte yapılmış olanları bize karşı 'hata' diye belirtebiliyorsunuz ancak iş bunu halka duyurmak, tarih kitaplarını düzeltmek ve sizin atalarınızın hatalarını kabul etmeye geldiğinde suspus oluyorsunuz. Kısacası bulanık suda balık avladığınızı hepimiz biliyoruz. Zamanında vermiş olduğunuz sözlerin hiçbirini tutmayacağınızı da çok iyi biliyoruz. Kendi çapımızda bir şeyler yapmak istediğimizde ise aynen atalarınız gibi bizi kısıtlıyor ve yok sayıyorsunuz. Belki de biraz daha uğraşsak bizi yok edeceksiniz. Bizim sorunumuz tam olarak bu." Kral Deith, Dhæcho'nun sözlerini dikkatle dinledikten sonra duyduğunda kulaklarına inanamayacağın bir bilgiyi uluorta açıklıyor. "Yani yer altından örgütlenmeniz ve toplam 57 Gedhilfe vatandaşını öldürmeniz tamamen sesinizin duyulmamasından kaynaklı olan acınız mı?" Kafanı Dhæcho'ya çeviriyorsun ve krala boş boş gözlerle baktığını görüyorsun. "Tam olarak 12 kasabada Gedhilfe Krallığı'nın bayrağını yakmanız ve size karşı çıkanlara fiziksel şiddet uygulamanıza ne demeli? O da atalarınızın vasiyeti falan mı? Siz benimle taşak mı geçiyorsunuz?" Laflarının sonlarına doğru sesini yükselten Gedhilfe kralı duraksamadan konuşmaya devam ediyor.

"Benden bu konuda bir şeyler yapmamı istediğiniz sırada bir Pakt toplantısı vardı ve bu toplantı için 14 gün boyunca Pakt Bölgesi'nde bulunmak zorundaydım. Siz ise bunu çok iyi bildiğiniz halde kötüye kullandınız ve 10 gün bekledikten sonra 'bir şey yapılmıyor' bahanesiyle bayrağımızı yaktınız. Af çıkarttık ve hapse girmemenizi sağladık. Ayrıca sözümüzden de dönmedik. Bir hafta geçti ve tarih kitaplarının Deinzei halkını içerecek şekilde düzenlenmesi yasasını yayınlamadan bir gün önce Yofær'de terör saldırısı düzenlediniz. Bu durum sözümden dönmemi sağladı, olması gerektiği gibi. Üstüne üstlük şans eseri saldırıda hiçbir vatandaşımıza zarar gelmediği için hapis cezanız kısa oldu. Sadece 3 ay sonra hapisten çıktınız ve bu sefer 17 kişinin öldüğü bir terör saldırısı düzenlediniz. Ülkeden kaçtınız, sonra tekrar izinsiz bir şekilde ülkeye giriş yaptınız. Sizi bulmak için elimizden geleni yaptık ve bulduğumuzda elemanlarınızdan biri bir terör saldırısı daha düzenledi ve tekrar ülkemizi tehlikeye attı. Tüm bu olanlardan sonra lütfen bana söyleyin, siz Deinzei'lerin var olmasını mı istiyorsunuz, yoksa sadece Deinzei'lerin var olmasını mı istiyorsunuz?" Kral Deith, birkaç saniyelik sessizliğin ardından sözüne devam ediyor. "Cevap vermeye tenezzül bile etmeyin, o hakkınızı çoktan kaybettiniz. Artık cezanızı çekeceksiniz." Kral, kraliyet polislerine kafasıyla 'evet' işareti yapıyor ve polisler ikiliyi alıp odadan götürecekken Dyoch'un elini kendi elinde hissediyorsun. Dyoch sana katlanmış, küçük bir kağıt parçası veriyor ve elini yumruk oluşturacak şekilde sıkıyor. Kraliyet polisleri Dyoch ve Dhæcho'yu odadan çıkardıktan sonra Kral Deith gözlerini elindeki kitaplara çeviriyor.

"Seni de buna maruz bıraktığım için özür dilerim. Sadece bu adamların aslen ne olduğunu öğrenmeni istiyordum. Büyük ihtimalle seni de örgütlendirmeye çalışacak ve kullanacaklardı. Umarım bunu engelleyebilmişimdir." Elindeki kitapları senin elinden almadan havada kavrıyor ve "Bu kitaplar sende kalsın. Senin gibi yeni polislerimizden bu ülkeye zarar gelmeyeceğini düşünüyorum. Senden tek isteğim bu kitapları tanıdıklarınla paylaşmaman. Umarım isteğime saygı gösterirsin." Kral, tebessüm ediyor ve kendisine yönelteceğin bir soru bulunmadığı takdirde gidebileceğini söylüyor. Kralın gözlerini sana doğrultmadığı bir sırada Dyoch'un sana verdiği kağıtta yazanı kontrol ediyorsun. "Seldshuts Sokağı, Yarın, akşam 11:00. Mavi bandana."
Off Topic
Eğer istersen bundan sonra atacağın RP mesajı ile konuyu sonlandırabiliriz. Kitapların peşinden gitmek ve derinine inmek amacıyla yeni bir konu açabilirsin.

Re: [Livei Nyawodz] Nyo Dyo Dunlo Briskt

#17
Genç kız omzunda hissettiği nazik bir dokunuş ile yerinden sıçradı. Bütün düşünceleri bir anlığına bir sis bulutu gibi dağılmıştı. Kralın ses tonundaki şefkat ona güven vermişti. Hala titriyor ve nefes almakta zorluk çekiyordu ancak başını biraz olsun kaldırıp krala çevirecek cesareti kazanmıştı. Kral Deith, Dhæcho'ya doğru yürürken Dyoch'un onun yüzüne tükürdüğünü fark etti. Livei gözlerini Dyoch'a dikerek başını yapmaması gerektiğini belirtircesine iki yana salladı ancak Dyoch ona bakmıyordu bile. Krala karşı bunu nasıl yapabilirdi! Bu cesaret... Hayır, tüm bu öfke nereden geliyordu? Kral hiçbir yorum yapmadan yüzünü peçeteyle silmişti. Dyoch karşısındaki Kral Deith Ozæf olduğu için çok şanslıydı. Başka birisi onun şimdiye kafasını uçururdu. Kral tam Dhæcho ile konuşurken Dyoch yine kendisini tutamamış ve Deinzece bir şeyler söylemeye başlamıştı. Livei bu dili bilmese de sesinin tonundan söylediklerinin sevgi sözcükleri olmadığını anlayabiliyordu. Kralın Dyoch'un üzerine atladığını gördüğünde Dyoch'un ölümünü ikinci kez izleyecek cesareti olmadığına kanaat getirip bakışlarını yeniden yere doğrulttu genç kız. Bir saniye... İkinci kere mi? Neyi ikinci kere? Az evvel ne düşünüyordu?

Tüm yaşananlara rağmen gayet soğukkanlı görünen ve Dyoch'un tavırlarını fazla önemsemiyormuş gibi duran Dhæcho konuşmaya başlamıştı. Belki de Dyoch'un böyle olmasına fazlasıyla alışkındı. Genç kız kendisini ait olmadığı bir evrene girmiş gibi hissediyordu. Her şey kendisine çok yabancıydı. Onların atalarının acılarını paylaşmıyordu. Niye onlarla birlikteydi? Bir şekilde bu insanlarla yollarının kesişmesi kaderin bir oyunu muydu yoksa? Yazar oldukça akıcı bir şekilde kendini ifade ettikten sonra kralın söyleyeceklerini duymaya henüz hazır değildi Livei, ancak bunu bilmiyordu.

"Yani yer altından örgütlenmeniz ve toplam 57 Gedhilfe vatandaşını öldürmeniz tamamen sesinizin duyulmamasından kaynaklı olan acınız mı?"

Kendini yavaş yavaş toplamaya başlamış olan Livei duyduklarının etkisiyle yeniden afalladı. Şu anda yüz ifadesinin nasıl göründüğünü merak ediyordu. İnsanlara hızlı bir şekilde güvenmemesi gerektiğini biliyordu ancak sabahtan beridir münasebet içerisinde olduğu insanların bir terör örgütü üyesi olmalarını asla beklemiyordu. Sesli bir şekilde yutkundu. Ne hissetmesi gerektiğinden emin değildi. Bu insanların bu suçları işlemesinin altındaki motivasyon neydi? Ataları ve kendileri ne çeşit acılar yaşamışlardı? Kralın sözlerini duydukça feleğini şaşıracak gibi oluyordu genç kız. Pek çok terör suçu işlenmişti, hem de onlara haklar tanınacağı esnada! Belki de baloda yaşanan patlama da onların eseriydi. Livei gözlerini Dhæcho'ya çevirdi. Gözlerinde hiçbir duygu emaresi yoktu. Suçlamalar karşısında söyleyecek bir şeyi yok gibiydi. Livei duymak istiyordu. Bunları neden yapmışlardı? Yüzyıllar boyu yok sayıldıkları için mi? Yüzyıllar boyu kendi ülkelerine yabancılaştırıldıkları için mi? Deinzei katliamının hikayesini dinleyememişti. Soyları tamamen yok edilmenin eşiğine geldiği için mi? Ülkeyi kurmalarına rağmen artık varlıkları bilinmediği için mi? Var olduklarını kanıtlamak için yazdıkları masum kitaplar yasaklandığı ve bu yüzden hapislere atıldıkları için mi? Bu öfke, bu kin... Tüm bunların bir sebebi olmalıydı. Dhæcho da Dyoch da mantıksız insanlara benzemiyorlardı. Kesinlikle bir sebebi olmalıydı. Livei bunu öğrenmek istiyordu. Kendini bu işe bulaştırmalı mıydı? Emin değildi ama artık bu kadar içlerine girmişti, öğrenmek zorundaydı.

Kralın sözlerini bitirmesi ile birlikte ikili polisler tarafından götürülürken genç kız eline dokunan bir yabancı eli hissetti. Dyoch, genç kızın avuçları arasına bir kağıt sıkıştırmıştı. Livei krala yakalanma korkusu ile tereddüt etse bile avuçlarını sıkı sıkı kapattı. Dyoch'un gözlerine son bir kez bakmak istemişti ancak artık her şey için çok geçti. Alnından soğuk soğuk terler boşaldığını hissediyordu. İkisine ne olacaktı? İdam mı? Onları bir daha görecek miydi? Sormak istediği çok şey vardı. Öğrenmek istedikleri vardı. Elindeki kitapları istemsizce sıktı. Kralın kendisine seslenmesi ile irkildi. Deith Ozæf, kitapları başkaları ile paylaşmaması şartıyla tutabileceğini söylemişti. Krala sormak istediği çok şey vardı. Bu hislerle buradan ayrılmak istemiyordu. Kralın ona bakmadığı bir an avucuna sıkıştırılan kağıtta yazanları okudu. Kağıdı yeniden buruşturdu ve avucunu sımsıkı kapattı. "Kralım... Deinzei olayları doğru yani..." Söze nereden başlayacağından emin değildi. "Şey... Merak ettiğim bir şey var..." Boğazını temizledi. "Deinzei olayının neden saklandığını merak ediyorum. Bu kitapların neden yasaklandığını ve neden bu kitaplar yüzünden hapse girdiklerini de... Açıkçası terör olaylarından haberim yoktu. Ancak bu terör olaylarının başlaması yüzyıllardan gelen bir yok sayılmanın öfkesi olabilir mi? Yani onları kabul edip halka açıklarsanız dinme ihtimali var mı? Ölen insanlar olduğu için sizin de onlara öfke duymanız çok normal elbette ama bu şekilde körüklersek onların öfkesini daha da arttırmış olmayacak mıyız?" Gözlerini elindeki kitaplara çevirdi. "Çok şey sordum ama... Baloda yaşanan olay da onların işi miydi? Bunu da merak ediyorum. Ve bir de... O ikisine ne ceza vereceksiniz?" Sıkılgan bir ifadeyle sormuştu tüm bunları. Kralın ne tepki vereceğini kestiremiyordu.
Off Topic
Konuyu burada bitirebiliriz. İkinci konudan devam edelim.
Image
► Show Spoiler

Re: [Livei Nyawodz] Nyo Dyo Dunlo Briskt

#18
Kral Deith sorularını dinledikten sonra her zamanki tebessümlü ifadesiyle hepsini tek tek cevaplamaya koyuluyor.

"Öncelikle Deinzeilerin neden saklandığı konusuna gelelim. Bu konunun muhatabı ne yazık ki ben değilim, atalarım. Gerçeği bilenler durumun sadece halktan gizlendiğini sanıyor ancak Ozæf ailesinin varislerinden de yıllardır gizleniyor. Ben de olayları çok sonradan öğrenen insanlardan biriyim. Bunu araştırmacı yapıma verebilirim sanırım, gerçeği senden çok farklı bir şekilde öğrenmedim. Ailemize ait bir kütüphane mevcut ve bu kütüphanede yasaklanmış kitapların yerleştirildiği bir depo var. Bu depoya gizlice girip çocukken öğrenmiş ve aileme isyan etmiştim. Senin de bildiğin gibi savaşın yeni bittiği ve ülkelerin uzlaşma yolunda melek gibi görünmesi gereken yıllardı. Babamın odak noktası benim isyan ettiğim şeylerden çok farklıydı. Farklı olması bir yana babam gelenekselci bir adamdır. Açığa çıkarabileceği bir ortama sahip olsaydı da yapmak istemezdi diye düşünüyorum. Deinzeilerin günümüzde neden saklandığını soracak olursan biz uzlaşma yoluna gittiğimiz halde bahaneler kullanarak tehlikeli bir ortam yaratan kendileri, o yüzden artık bunu hak ettiklerini düşünmüyorum. Yani anlayacağın artık amacım, amacımız onları kucaklamak değil, bitirmek. Bu sebepten ötürü acılarının dinmesi veya saldırganlıklarının bitmesi gibi amaçlarla uzlaşmaya gitmeyi düşünmüyorum artık."

"Baloda yaşanan olayla bağlantıları olup olmadığını hala araştırıyoruz. Senin de bildiğin gibi ülkemizde fazla terör saldırısı olmuyor, o yüzden benim de aklıma ilk olarak onlar geliyor. Henüz bir kanıt bulamadık ama bulduğumuz zaman öğreneceğinden şüphen olmasın."

"O ikisine ne ceza vereceğimi halkımızın tamamı gibi resmi gazetemizden bu akşam öğrenebilirsin."


Kral Deith, sorularını cevapladıktan sonra seni gönderiyor ve evinin yoluna koyuluyorsun.
Off Topic
Konu sonlanmıştır.

Ödüller:

Livei Nyawodz
• 50 IP
"Vodhis Ailesi ve Jondri Vodhis" (x1)
"Deinzei Katliamı" (x1)
Locked

Return to “Æfgrenst”

cron