...
Sabahın ilk ışıklarında, güneşin selamlamasıyla birlikte uyanıyordu Dits. Gerçi, gece pek iyi bir uyku çektiği de söylenemezdi zaten. Aklına kazınan o sahne yüzünden, gece sürekli uykusundan uyanmış, ardından tekrar uykuya dalmıştı. Yabancı, uykusuna devam ederken, genç adam hızla mutfağa doğru geçiyordu. Açlığı, karnında oldukça muazzam bir sancıya sebep oluyordu. Hızlı bir şekilde yemeğini yemiş, ardından kendi odası gibi duran, kıyafetlerle dolu bir odaya geçiyordu. Kapüşonlu ceketler, deri ceketler, birkaç çift bot ve ayakkabı, bir sürü siyah pantolon, gömlekler ve tişörtler. Siyah haricinde hiçbir rengi bulunmayan pantolonları, gömleklerinin hepsinin çiçekli olması gözüne takılan ayrıntılar oluyordu.
"Demek ben bunları giyiyordum. Biraz takıntılı olduğumu dahi düşünmeye başladım." diyordu elini kıyafetlerin üzerinde gezdirirken.
"Evet takıntılıydın. Gömleğin olacaksa her zaman çiçekli olmak zorundaydı, pantolonların ise her zaman aynı tonda siyah olmalıydı." Yabancının ani sesiyle ürkülen Dits, kendini hızla dönerken yabancıyı görüp rahatlıyordu.
"Hep böyle arkamdan aniden konuşmak zorunda mısın lan?" Yabancı, hafifçe gülümseyerek dayandığı kapıdan omzuyla hafifçe ittirerek doğruluyor ve
"Giyin. Gitmemiz gereken bir yer olduğunu söylemiştim." diyerek uzaklaşıyordu odadan. Dits, derin bir nefes alıp verdikten sonra, kıyafetini giyiyordu.
Dits hazırlandığında, evin kapısının önünde bekliyordu yabancı.
"Çıkalım." diyordu ağzında yeni yaktığı sigarasından bir duman alıp.
"Bu adamda ne çok emir veriyor. Daha tanışalı bir gün olmadı hoşuma gitmemeye başladı, acaba eskiden nasıl en yakın arkadaş belledim bunu?" diye içinden geçirirken, yabancının ardından çıkıyordu. Yabancının yanında, ellerini cebine sokmuş yürüyordu.
"Nereye gidiyoruz?" diye sordu. Yabancı, sigara paketinden hızlıca bir dal çıkardı, Dits'e uzattı.
"İçer misin?" Genç adam,
"Kullanıyor muyum?" diye bir soru yöneltti hızlıca. Yabancı, elini biraz daha uzattı gülümseyerek,
"Uzattığıma göre..." diye cevap verdi. Dits önce sigarayı kaptı, sonrasında yabancının uzattığı çakmağı. Çakmağa bir eliyle siperlik yaptıktan sonra, sigarasını yakıp derin bir nefes çekti. Dumanı gökyüzüne yavaşça verirken, yüzünü gökyüzüne doğru kaldırdı. Dumanı verip, ciğerlerini yavaşça boşaltırken rahatladığını hissediyordu. Gözlerini kapadı. Tekrardan derin bir nefes çekti sigarasından, yavaşça gökyüzüne doğru bıraktı ciğerlerine çektiği dumanı. Sigarayı dudağının kenarına iliştirdi, gözlerini açtı yavaşça. Mavi gökyüzünden gözlerini alamadı birkaç saniye. Dün yaşadıklarından beri, ilk kez kendini bu kadar rahat hissediyordu. Mavi gökyüzü, sanki ilham veriyordu onun cesaretine.
"Mavi gökyüzüne bakınca, dünden beri kendimi ilk kez özgür hissettim." Dedi yumuşak bir ses tonuyla gökyüzüne bakarken. Sigarasının dumanını ciğerlerine çekmek için dudaklarına yaklaştırırken, dinlemekle yetiniyordu yabancı.
"Dünden beri ayaklarıma pranga vurulmuş gibi hissediyorum. Çaresizlik, öfke, sinir, geçmişimi bulmaya çalışmak, ortada kaldığım durum, hepsi beni bağlıyordu. Ancak bu gökyüzü, bu mavi gökyüzü beni ilk kez özgür hissettiriyor. Hiçbir duygum yokmuş gibi, hiçbir derdim kalmamış gibi. Kimseye güvenemiyorum. Sana bile, hala tam olarak güvenemiyorum. Doktor, hafızamı kaybetmeme sebep olan olayın dövülmem olduğunu söylüyor. Kim tarafından dövüldüm, neden dövüldüm hiçbir şey bilmiyorum. Ancak her an birinin beni tekrardan dövebilecek olması ihtimali beni çaresizlik içerisine, güvensizlik içerisine sokuyor. Keşke, bu mavi gökyüzünde kuşlar gibi özgür olabilsem." diye tamamlarken cümlelerini, yabancı gözlerini hafifçe gökyüzüne doğru kaldırdı.
"Olacaksın, sadece zamana ihtiyacın var. Eminim düzeleceksin, seni tanıyorum." Dits sigarasından son bir nefes daha aldı, hızlıca fırlattı sokağın bir kenarına. Kapüşonunu hızla kafasına attı, ellerini cebine soktu tekrardan.
"Gitsek iyi olur Jodhuld." Yabancı, gülümsedi tekrardan ilerlemeye başlarken.
"Sonunda rahat bir şekilde konuşabildin. Dünden beri ilk." Dits, ileriye doğru bakarken ciddiyetini bozmuyordu. "Gökyüzü bana ilham verdi. Birde sana çok hafif güvendiğim için böyle oluyor." Gülümsediğinde, yabancıyla göz göze geldiler bir anlığına. Yabancı, Dits'in gözlerinde geçmişini geri almaya çalışan birinin kararlığını okuyabiliyordu. Dits ise, yabancının gözlerinde güvenli biri olduğunu gerçeğini görebiliyordu.
Uzun ve yavaş bir yürüyüşün ardından, Seldshuts Sokağı'nda bir merdivenin önünde durdular. Dört basamaklı bu merdiven, çokta büyük olmayan ahşap bir kapıya çıkıyordu. İkili, merdivenin önünde elleri cebinde bekliyordu. Hiçbir yazı yazmayan, bu kapının ardında ne olduğunu bilen tek kişi yabancıydı. Yabancı, sağ eliyle yüzünü kapatan saçlarını hafifçe düzeltirken
"Buraya gireceğiz. Seni çoğu şey burada bekliyor. Şimdilik, keşfine buradan başlaman gayet iyi olacak." diye ekliyordu. Dits, kapıya kararlılıkla bakarken,
"Güvenebileceğim insanlarla mı karşılaşacağım? Yoksa tetikte mi kalmalıyım?" Dits'in haklı sorusu karşısında yabancı,
"Güvenebileceğin insanlar olduklarını hep söylemişlerdi. Ancak ben bile bilmiyorum. Bence güveniyormuş gibi yapmalısın, ancak tetikte kalmalısın Dits. Dikkatli olman gerekiyor." diye cevap veriyordu. Dits, merdivenin ilk basamağına adım attığında, içindeki hisler oldukça garip bir hal almaya başlıyordu. Heyecanlıydı, hafızasının önemli bir kısmını geri getireceğini düşünüyordu burada. Aynı zamanda korkuyordu, kendisini döven adamlar burada olabilir miydi? Onu tekrardan yakalayıp dövebilirler miydi? Hafızasını bir daha kaybedemezdi. Yabancının dediği gibi, hem tetikte olmalı hemde onlara güveniyor gibi davranmalıydı. Hafızasını geri almak için, ne gerekiyorsa onu yapmak zorundaydı...