[Eithratsei Thradhodz] İçindeki Çocuk Ölmesin

#1
Eithratsei'nin canı bugün çok sıkkın çünkü yapacak hiçbir şey yok. Polis oldu eyvallah ama vakaya atanmasına daha var. Kitap okumak istese okuyacağını okudu zaten. Hem kitap okuma havasında da değil. Biraz abur cubur ve biraz içecek eşliğinde televizyon izleyebilir fakat kendisini kırk beş yaşında göbekli bir kel adam gibi hissetmesine neden olur. Öyle bir sonu olmaması için Frum ve Ser'e bu gece yatmadan yakarsa iyi olur. Peki, geriye ne kaldı? Bugünlerde aklı hep kılıç ve kalkan konusunda. Satın alamayınca hevesi kursağında kaldı. Kafaya da taktı o konuyu. "En azından evi toparlayayım. O sırada da radyo açayım. Kafam dağılsın." dedi ve verdi kendini ev işine. Rastgele bir radyo kanalı açmak istedi ama yarım saat boyunca kanal aradı. "Çok yavaş, geç. Çok hızlı, geç. İlgimi çekmiyor, geç. Geç, geç ve geç." En sonunda yavaş bir parça olmasına karşın alttan alttan hareketli bir müziğe denk geldi. Beğendi bunu. Artık işe koyulabilir.

Müzik eşliğinde yatağını toparladı, odasının tozunu aldı ve birkaç eşyanın yerini değiştirdi. Ardından banyoyu kontrol etti. Sorun yok, temiz. Tuvalete baktı. Sorun yok, temiz. Koridoru inceledi. Ah, kırıntılar. Gezerek yemenin sonuçları. Hemen aldı eline elektrikli süpürgeyi, açtı radyonun sesini, başladı süpürmeye. Hazır kırıntıları almışken halıyı da halletti. Ardından makineyi kaldırıp radyoyu kıstı. Salona gidince ne görsün? Kırıntı. Haydi, yine içeriye! Radyonun sesini aç, süpür ve makineyi kaldır. Radyoyu tekrar kıs. "Girişte de sorun olmadığına göre, işimiz bitmiştir eh, Eithratsei?" diye kendine yanıt gerektirmeyen bir soru sordu ve oturdu koltuğa. Sırtı biraz ağrımıştı. İyice yaslandı ve üç dakika sonra kalktı. Fazla oturmaya gelemezdi. Ağrısı gitsin yeter.

O sırada müzik bitti ve reklamlar başladı. "Armağan Oyuncak İndirim Günleri başladı! Çocuğunuzu mutlu etmek için bu fırsatı kaçırmayın. Trablo Meydanı'nda sizleri bekliyoruz." Mmmm, oyuncak. Çocukluğun en değerli parçası. Eithratsei bir an çocukluğunu anımsadı. Hehehehehe, ne eğlenceli günlerdi be! Bir o kadar da masum. Üstelik kimse sizi utanç verici bulmuyor. Şimdi eline bir oyuncak alıp dışarıda oynamaya kalksa utancından yüzü kızarır ve alev alır. Bağıra bağıra eve kaçar. Hahahaha! Düşününce çok komik oldu bu senaryo. Sahi, yanında getirdiği oyuncakları yok muydu onun? Bir an hatırlayınca koşarak odasına gitti. Yüzünde içten bir gülümseme ile yatağının altından geniş bir karton kutu çıkardı. Oyuncakları! Ne çok oynamıştı onlarla. Onun için teker teker hepsinin özel bir yeri vardı yüreğinde. Elini nazikce gezdirdi oyuncaklarının üstünde. Atmaya kıyamıyor, oynamaya utanıyor. Öyle iki arada bir derede kalınca da o nereye, oyuncakları oraya.

Tam kutuyu yatağın altına kaldıracakken göründüğünden daha ağır olduğunu fark etti. Sahi, neden bu kadar ağırdı ki? Merak aklını çeldi ve kutuyu boşaltmaya başladı. Oyuncakları çok değildi sonuçta. Bu ağırlığın nedeni ne? "Yüce Frum ve Ser aşkına, hadi ama!" diye sevinçle haykırdı evinin içinde. Oyuncak kılıç ve kalkanı! Onları kaybettiğini sanıyordu. Ne ağlamıştı arkalarından! Güle güle kuşandı oyuncaklarını. Ardından salona gitti. Büyük salonun ortasına geçti ve kafasını geriye atarak rol yapmaya başladı. "Ben ki Gedhilfe'nin soylu askeri, senin gibi bir barbarın bu toprakları kirletmesine asla göz yumamam. Çek kılıcını! An savaşma anıdır!" Sanki karşısında biri varmış gibi duruş aldı ve harekete geçti. Hızlı bir kılıç darbesi attı havaya ardından hemen kalkanını kaldırıp savunmaya geçti. Sanki sürekli ve şiddetli darbeler alıyormuş gibi yavaşça çömeldi. "Hayır!" diye haykırdı ve kılıcını sapladı havaya. Ardından "Asla kaybetmeyeceğim!" diye bağırarak kılıcını kaslarını kasarak havaya doğru savurdu ve kendi de ayağı kalktı. Gövdesini boydan boya yardığı hayâli düşmanı yerde can verirken kılıcını yana savurarak hayâli kanı temizledi ve beline koydu. Bir süre soğuk bakışlar attıktan sonra arkasını döndü ve kalkanını en tepeye kaldırıp "Zafer bizimdir!" diye seslendi hayâli yurttaşlarına. Hayâli kutlamalar eşliğinde derin bir nefes aldı ve gerçekliğe döndü. Bu gerçekten güzel bir senaryoydu. Bir eserin sonuna yakışır bi senaryo.

Eithratsei bir süre öyle dikildi. Sonra koşarak içeriye gitti. Not defterini alıp yatağa attı kendini ve hemen sayfaları hızla çevirdi. İşte burada! Sonunu bir türlü yazamadığı savaş kurgusu. Hazır aklına bu rol yapma gelmişken bunu kurgusuna uyarladı. Yazdı da yazdı! "Ve bitti! Bu kadar işte!" diye sevindi Eithratsei. Kurgusunu bitirebilmişti artık. Kurgularını hep yarıda bırakıyor ve buna sinir oluyordu. Sonunda bir kurguyu bitirmeyi başardı. Helâl olsun be!
Image
► Show Spoiler

Re: [Eithratsei Thradhodz] İçindeki Çocuk Ölmesin

#2
Derin bir nefes aldı Eithratsei. Güneş tepede parıldıyor, arada bir de serin rüzgârlar esiyordu. Bugün güzel bir gündü. "Frum ve Ser'in adıyla." diyerek yola koyuldu Eithratsei. Başkenti gezip tozup yolları kafasına kazımak istiyordu. Yakında göreve çıkacaktı sonuçta. Adres bilmesi şarttı. Başlangıç noktası Trablo Meydanı olmalıydı. Oradan her yere gidilebiliyordu. Önce meydanı dolaşmalıydı. Trablo Meydanı, burada ne yoktu ki. Akla hayale gelebilecek her şey burada mevcuttu. Eithratsei gezisi sırasında nice dükkanlar, lokantalar, hanla ve hamamlar gördü. İnsan bütün ömrünü burada geçirebilirdi. Rüzgâr onu nereye götürürse giden Eithratsei, kendini bir an meşhur yerde buldu. Seldshuts sokağı; nam-ı diğer Beyaz Yol. Yasadışı kavramının kalbiydi burası. Daha girişinde bile polislerle tartışanları ve arkaplandaki kovalamacaları görebiliyordu. Hemen yönünü değiştirdi. Kısa sürede kendini Teşkilat Binası'nda buldu. Yakında, çok yakında günleri burada geçecekti. Birçok iş arkadaşı olacaktı. Beraber görevlere çıkacaklardı. Kötü adamları tartaklayıp adaleti sağlayacaklardı. Eğlenceli olacağına emindi. Aksiyon ve adrenalin her zaman iyi gider sonuçta. Yürümeye devam etti ve Konutlar'a vardı. Çocukları gördü. Ayak topu oynuyorlardı. Küçükken o da oynardı. Çok değil ama olsun. Kötü oynuyor diye savunmada kalırdı hep fakat savunması da iyiydi he! Bir ara neredeyse ünlü olacaktı. İlerlerken çocuklardan biri topa gelişigüzel vurdu. Top Eithratsei'nin ayağına kadar geldi. Eithratsei topa bakarken kurgu dünyasında yolculuğa çıktı. Çocuklarla ayak topu oynuyordu. Onlara püf noktaları anlatıyordu. Hatta koçluk ve hakemlik bile yapıyordu. Kendine geldiğinde çocuklardan birinin ona seslendiğini duydu. Topa yerinde bir vuruşla çocuklara yolladı onu. Biraz iç geçirdi. Sonra da koy verdi gitti. Yolculuğu onu önce Æfgrenst Hastanesi'ne, sonra ise Şehir Mezarlığı'na getirdi. Mezarlık boyunca yürüdü. Kişisel mezarlar olduğu gibi aile mezarları da vardı. Eithratsei ölümü kafasına takmayan birisiydi. "Öleceksek öleceğiz. Bu kadar basit." derdi eskiden. Tabii, bu adanmışlık elde etmeden önceydi. Kendi belirlediği amaca adadıktan sonra buraya gelmek onsa bir endişe yaratıyordu. Her an yarım kalabilecek başarısız bir yaşam gözünü korkutuyordu. Kara düşüncelere dalmışken kendini Şehit Anıtı'nda buldu. İçini garip bir mutluluk kavradı. Gülümser bir yüzle çiçeklerle ilgilenen görevliye selam verdi. "Başarısız olsam bile en azından unutulmayacağım." dedi kendi kendine. Gözlerini kapattığında aklına bir an önceki çocuklar geldi. Anlayışla kafasını salladı ve eve doğru yol aldı. Bugün düşündüğünün aksine daha anlamlı bir gün olmuştu.
Image
► Show Spoiler
Post Reply

Return to “Æfgrenst”

cron