Re: [Dufo Slitshut] Gedhilfe Eğitim Kampı'na Hoşgeldin, Aydınlık Yarınların Gölgesi!

#21
Rakibi ile mücadelesi sona erdiğinde kendini çok garip hissetmişti. Rakibinin, yaşanılan baskılara ve sorunlara rağmen dövüşmeye ve karşısındaki kişinin, aynı onun koşullarından geçiyor olmasına rağmen düşmanı olduğunu varsayarak mücadele etmesi genç delikanlının sinirlerini bozmuştu. Ancak buna tepki göstermenin ne yeri ne de sırasıydı. Rakibi ile tokalaştığında yalandan da olsa bir sırıtış sergilemek en azından kendine daha az düşmancıl duygular beslemesine neden olur diye düşünüp yaşananlardan mutluymuş gibi davrandı.

Mücadele sonrasında bir görevli yardımıyla revire benzeyen garip bir odaya gitmişti. Karşısındaki kişinin söylediği şeyleri harfiyen yaparak hiçbir huzursuzluk çıkartma niyetinde değildi. Neler yaptığını henüz anlayamamış olsa da burada bulunan insanların kıtadan daha üstün şeylere sahip olduğu konusunda yeterli izlenime sahip oluyordu. Daha sonrasında ise söylenenleri dinleyip karşısındaki kişiye bir şeyler anlatması gerekiyordu. Bundan bahsederken temkinli bir şekilde sadece garip bulduğu ve anlamadığı şeyleri dile getirmekle yetinecektİ:

"Karşılaşmamız sırasında dostça bir mücadele olacağını düşündüğüm için çok da kendimi zorlamak istemedim. Fakat karşımdaki kişi eğer izin verseydim bana zarar verme niyetinde gibiydi. Bunu anlamadığımdan veya anlamaya çalışacak vaktim olmadığından karşılık verip, nasıl başladıysa öyle bitmesini istedim. Bunun dışında söyleyecek herhangi bir şey yok. " diyor ve karşısındaki kişinin gözlerinin içine bakıyordu. Gerçekten söyleyeceklerinin bittiğine inanmasının çok doğru olacağını düşünmüştü istemsizce.
Image
► Show Spoiler

Re: [Dufo Slitshut] Gedhilfe Eğitim Kampı'na Hoşgeldin, Aydınlık Yarınların Gölgesi!

#22
"Hmmm..." Yetkili sesli bir şekilde homurdandıktan sonra kağıdına yazdıklarını seslendiriyor. "Rakibinin düşmancıl tavrına karşı ne yapacağını bilemedi." Odaya bir başka görevli giriyor ve senin yorumunu almış yetkiliye bir dosya uzatıp gidiyor. Karşındaki yetkili dosyayı da inceledikten sonra "Lütfen dışarıda bekle." diyor. Odadan çıkıyorsun ve duvara yaslanıp beklemeye koyuluyorsun. O sırada az önce kapıştığın eleman muayeneden çıkıyor. Senle aynı odaya girerken seni fark edip başıyla selam vermeyi eksik etmiyor. İçeride sana kıyasla uzun süre kalan arkadaş sonunda odadan başını dışarı uzatıp sana doğru içeri gelmen için el hareketi yapıyor. İçeri giriyor ve rakibinle karşılıklı oturuyorsunuz. Masanın ardındaki yetkili söze giriyor. "Bu benim alanıma girmiyor elbette ama konu üzerinde durmam gerektiği kanaatindeyim. Sen rakibinin düşmancıl tavır sergilediğini söylemiştin fakat bir yanlış anlaşılma olmuş anlaşılan. Burada uzun süre beraber olacaksınız. O yüzden, aranızda kötü kan olmasını istemem." Bu konuşmasında sonra rakibine el işareti yapıyor ve rakibin söze giriyor. "Benim adım Lürme Elükübo, acemi bir güreşçiyim. Kendimi test etme fırsatı bulduğum gibi bunu sonuna kadar kullanmak istedim ancak heyecanımı yanlış anladın. Ben güreşmeyi çok seviyorum ve birazcık fazla gaza geliyorum. Dediklerimin anlamı aklına ilk gelenden farklı, emin ol. Sana gerçekten düşman olarak gözüktüysem özür dilerim fakat sözlerim de ciddiydim. Sen de bastırılmış duygu ve düşünce seziyorum. Dışarıya yansıtmadığın bir şeyler var gibi. Bu tutum sana zara verir, arkadaşım. Hem de çok." Lürme konuşurken yetkilinin tek kaşı hafiften kalkıp sana bakıyor ama sonra gülümseyerek "Gençsiniz, kanınız kaynıyor tabii! Ah, ben de biraz daha genç olsam size katılırdım ama neyse artık. Olay tatlıya bağlanmıştır. Çıkabilirsiniz." Beraber dışarı çıkıyorsunuz ve merkez alana dönüyorsunuz. Komutan olduğu yerden kımıldamamış bile ama sizle işi bittiği belli. En azından şimdilik. Yanında bir kadın var. Sekreter olsa gerek. Onunla konuşmakta ve onun arada gösterdiği çizelgeye bakmakta. Anlaşılan o ki, ara verilmiş. Boş durmayacağına eminim.

Re: [Dufo Slitshut] Gedhilfe Eğitim Kampı'na Hoşgeldin, Aydınlık Yarınların Gölgesi!

#23
Sınavlarım olduğu için kısa bir ara.
Image
► Show Spoiler

Re: [Dufo Slitshut] Gedhilfe Eğitim Kampı'na Hoşgeldin, Aydınlık Yarınların Gölgesi!

#24
Genç delikanlının açıklamasından sonra karşısındaki kişi onun söylediği ve ima ettiği her şeyi not alıyordu. Üstelik söylediği ve düşündüğü şeylere karşın bazı notlar ekliyordu ki bunlar yargılara yer veriyordu kağıdın içinde. Dufo'nun dile getirdiği hisleri ve düşünceleri bir başkası tarafından küçümsenmişti. Bu en son sefer yaşandığında yanındaki adamın bütün vücudu delik deşik olmuştu. Aynısını karşısındaki kişi ve ona bu görevi veren herkes için de dilemeyi ihmal etmedi içinden. Not alma işlemini bitirdikten sonra ise Dufo'yu dışarıda beklemesi için yönlendiriyordu.

Duvara sırtını yaslamış şekilde beklerken bulundukları bölgenin masum açıklamaları nasıl değerlendirdiğine dair bir kaç fikre sahip olmuştu. Ancak bu çelişkinin sebebi kendisinin zayıflığı değil aksine buranın söylediği ve yapmalarını istediği eylemlerden geçiyordu. Max'in anlattıklarının ve burada gördüklerinin üzerine bir takım şeylerin farklı olduğunu kavrayabiliyordu. Az önce bir deney faresiyken şimdi bir kahraman olarak sahaya çıkacağı söylendiği zaman işlerin tezatlığı onun sırıtmasına sebep oluyordu.

Bu kısa süreç içerisinde rakibi ile karşılaşıyordu. Ona karşı herhangi bir kin, nefret ve kötü hissiyatı yoktu. Ancak anlam veremediğinden ötürü kızgındı ve öfkesinin onu kontrol etmesine izin vermişti kısa bir süre için. Çoktan onu öldürebileceğini bildiği için ona karşı herhangi bir tutumda bulunmayacaktı. Pek tabii, karşısındakinin tavırlarını gözeterek ona öyle davranacaktı ki burada ilk başta edindiği felsefe, tek başına kalmamak ve düşman edinmemek gibi önemli ideaların onun çevresinde toplanması burada olan işleyişin sonucuna onu daha rahat ulaştıracaktı.

Adamın içeriye girmesinden çok da uzun bir süre geçmemişti. Kapıdan kafasını dışarı çıkartıp genç delikanlıyı içeriye çağırıyordu. İçeriye girdiği vakit rakip olarak karşılaştığı kişiyle yüz yüze bakıyordu. Bu sırada içerideki yetkili konuşmaya başlıyordu ve durumu tatlıya bağlamaya çalışıyordu. Genç delikanlı uslu bir çocuk olmayı istediğinden ötürü karşısındaki kişiler ondan ne bekliyorsa onu sergileyecekti. Çünkü bu insanlar ona bir şey yapmıştı ve o bunun ne olduğunu bilmiyordu. Üstelik sarı saçlı kadının hangi nedenle kulağına bir şeyler söylediğini de öğrenmesi gerekiyordu.

Adam konuşmasını bitirdiği sırada karşısındaki kişi de konuşmaya başlıyordu. İsmini ve ne iş yaptığına dair şeyler söylediğinde onu can kulağıyla dinliyordu fakat yine bastırılmış duygular konusunda öğüt alınca genç delikanlı sıkılmıştı. Herkes tarafından aynı şeyleri duymaktan çok sıkıldığı için sadece gülümsemişti. Daha fazla kızamadığı ve sinirlenemediği için bu anlamsız öğütleri sadece gülümsemek ile göğüsleyebilirdi.

Herkesin konuşması bittiğinde ana bölgeye doğru hareket ediliyordu. Etrafına baktığı süreçte herkesin bir işle meşgul olduğunu gözlemleyebiliyordu. Sonunda o aradığı fırsatı bulmuş gibi hissetti. Kaybolan eşyalarını bulmak için önce kendi odasına, sonra etraftaki bazı insanlara bu durumla ilgili sorular soracaktı. Maskesinin onun için değerli olduğunu dile getirerek olayı masumlaştırmak ilk adımıydı. Ancak asıl amacı Max'in ona verdiği o şeyi bulmaktı. Çünkü o şey, burada kullanabileceği ve hayatta kalması için gereken yegane silahtı. Eğer onun ne olduğunu biliyorlar ise de bir yalan düşünmeye başlamalıydı. Koridorların arasından giderken yalanını da düşünmeye başlayacaktı.
Image
► Show Spoiler

Re: [Dufo Slitshut] Gedhilfe Eğitim Kampı'na Hoşgeldin, Aydınlık Yarınların Gölgesi!

#25
Öncelikle odana dönüyorsun. Dolapları kurcalıyorsun. Beyaz renkli rahat ve bol kıyafetler dışında başka bir ürün bulamıyorsun. Yataklarının ortasındaki çekmecelere bakıyorsun. Orada da yine beyaz renkte atletler ve iç çamaşırları var. Hepsi aynı. Odadan çıkıp etrafa sormaya başlıyorsun. Aldığın yanıtlar ise şöyle oluyor.

"İnan bana dostum, hiçbir fikrim yok! Düpedüz adam kaçırdılar. Nerede olduğumuz bile belli değil ki."

"Ben de baba yadigarı kolyemi kaybettim. O yüzden, seni anlıyorum. Yardımcı olmak isterdim ama bir şey bilmiyorum. Sen bir şeyler öğrenirsen lütfen benimle de paylaş."

"Ah, evet. Görünen o ki, özel eşyalarımızı bir yerde saklıyorlar. Çöpe atma gibi bir gerizekâlılık yapmış olamazlar. Bunların amacı ne bilmiyorum ama nefret ediyorum bu durumdan. Eğer yardıma ihtiyacın olursa, söyle."

Rakibin ile de konuşuyorsun. Onu es geçmek ahmaklık olur sonuçta.

"Kendilerine yetkili diyen ofis çalışanlarının konuşmasına kulak misafiri olmuştum. Özel eşyaları kesinlikle bir yerde toplamışlar ama nerede olduklarını bir türlü bulamadım. Etrafa biraz bakmışlığım var. Yine de sonuç yok. Açıkçası özel eşyaları bulsan bile kullanmana izin vermeyecekler. Şuradaki komutanı görüyor musun? Onun sekreterlerin biri ile tartışmasını duymuştum. Anlaşılan o ki, Pakt öncesi ulusal ordu anlayışını uygulamak istiyorlar. Ordu disiplininde de ben diye bir şey yoktur. Sadece biz diye bir şey vardır. Bunun olması içinde askerlerin kendilerini diğerlerinden farklı kılacak eşyaları olmamalı. Yaşlı Kurt bu konuda çok ciddi. Oh, rica ediyorum, bunu ona söyleme. Yaşlı Kurt dediğimi yani. Başım belaya girer."

Rakibinle de konuştuktan sonra herkesin bir haber olduğuna kanaat getiriyorsun. Herkes bir gün ne olduğunu anlamadan kendilerini burada buldular ve "Kutlu" bir amaca dahil edildiler. Herkes aslında gergin, korkuyorlar ve sinirliler. O sırada gözüne biri ilişiyor. Karanlık bir köşede duran beyaz kıyafetli biri. Sadece gölgesi doğru düzgün gözüküyor. Gölgesini izlerken elinde küçük bir daire olduğunu ve bunu havaya atıp tuttuğunu görüyorsun. Paraya benziyor. Burada hiç kimsede olmayan özel eşya diyebileceğimiz bir nesne. Onunla da konuşuyorsun. Bütün seçenekler değerkendirilmeli.

"Ah, oyuncağını kaybetmiş bir bebek daha. Üzüntünü paylaşıyorum. Kim bilir ne kadar güzel anıların vardı onla? Onun anıları salya ile doludur eminim. Neyse, iş başı yapmak gerekirse, durum şöyle. Özel eşyaların nerede olduğunu biliyorum ve oradan istediğim bir nesneyi alıp getirebilirim. Bu zavallıların ruhu bile duymaz. Gel gör ki, sonuçta fazla riskli bir iş bu. Kendimi bir başkası için ateşe atacak kadar asilim ama karşılıksız yapacak kadar aptal değilim. Anlaşmamız şöyle olacak. Getirdiğim eşyayı kimseye göstermeyeceksin. Ne yetkililere ne de diğerlerine. Eğer yakalanırsan, sorumluluk senin. Eğer beni ele verirsen, yarını bırak, bugünün sonunu bile göremezsin. Bunlar uyman gereken kurallar. Oyuncağına kavuşmanın bedeli ise o kadar ağır olmayacak. Sadece zamanı gelince kendini ateşe atacaksın o kadar. Atmazsan, ne olacağını tahmin edebiliyorsundur. Bebekler çabuk öğrenir derler." Eleman elini uzatıyor. Sıkarsan, teklifi kabul edersin. Çekip gidersen, kendi başının çaresine bakmak zorundasın.
Off Topic
Konunuzun pasiflik süresi 7 güne çıkarılmıştır.

Re: [Dufo Slitshut] Gedhilfe Eğitim Kampı'na Hoşgeldin, Aydınlık Yarınların Gölgesi!

#27
Genç adam boşluğu elde ettiği ilk fırsatta eşyalarını aramaya koyulmuştu. Burasının çok ilginç bir yer olmasının yanı sıra bazı kurallarını veya neden o kuralların olduğunu hala bilmiyordu. Çok dikkat çekmek istemediği için her şeye hazırlıklıydı ve en azından istemeden bir şeye sebep olursa bunun için kendini kurtarma planını devreye sokmalıydı. Her şeye kafasında hazırdı ancak çevresindeki insanlardan öğreneceği şeyler çok da mühimdi şu anda. O yüzden odağını buna vermişti.

Etraftaki insanlarla konuşmaya başladıktan kısa bir süre sonra bir kaç bilgiye erişebilmişti. Eriştiği bilgiler üzerine buranın nasıl bir yer olduğuna dair bir kaç izlenime sahip olmuştu ve bu izlenimler olumsuz yöndeydi onun için. Hem eşyalarını geri almak çok zor olacaktı hem de alsa bile onları kullanması pek mümkün değil gibiydi. Bu yüzden bu işe şimdilik bulaşmak pek mantıklı gelmedi ona.

Kafasındaki düşünceleri tartarken bir karanlığın içerisinde ona parıldayan ışığı gördü. Bu ışık, az önce bahsedilen kuralların aksine özel bir nesneden çıkageliyordu. Bu yüzden onu takip etti ve karşısında onunla garip garip konuşan, onun dileğini gerçekleştirebilecek ve ona "bebek" diyen birisi vardı. Genç adamın bu kişiye karşı olan duyguları ağzından dışarıya çıkabiliyor olsaydı karşısındaki adamı boğazlarlardı. Böyle birisi için kendini ateşe atmayı bırak, kimse için kendini ateşe atmayacak olan genç delikanlı kibarca teklifi reddetmişti karşısındakinin. Ancak onun sesini ve kim olduğunu unutmayacaktı. Şimdilik ona sorun çıkarmayı veya ona bir şey yapmayı düşünmüyordu ama onu takip edecekti gizliden gizliye. Buradan ayrıldıktan sonra hala vakti olursa sarışın kadınla burası hakkında bazı şeyleri konuşmak istediğini dile getirecek ve ona buradan çıktığında ne yapması gerektiğini soracaktı.
Image
► Show Spoiler

Re: [Dufo Slitshut] Gedhilfe Eğitim Kampı'na Hoşgeldin, Aydınlık Yarınların Gölgesi!

#28
Teklifini reddettiğin kara borsa elemanı aşağılayıcı şekilde gülerek kafasını çeviriyor. Tekerlek sesleri kulağına dolmaya başlıyor. Merkez bölgeye birileri hedef kuklaları getiriyor. Tekerlekli masalar üstünde sancak gibi insan şeklinde kesilmiş hedefler bunlar. Yan yana sıralanıyor. Dokuz taneler. Yaşlı Kurt takma adı olduğunu öğrendiğin komutan borazan gibi sesiyle bağırıyor. "Dikkat! Raporlara göre fiziksel durumunuzda iyileşme var. Hepiniz önceden olduğundan daha iyi koşuldasınız. Bu da demek oluyor size sunulan fırsatı değerlendirebiliyorsunuz. Şu an için büyük resmi görmenize engel olan duygu ve düşüncelerin esirisiniz. Ancak bunları aştığınızda büyük resmi görebileceksiniz! Sıradaki aşama ise element güçlerinizi test etmek olacak. Bakalım, nasıl bir ilerleme kaydedeceksiniz? Gördüğünüz hedeflere yedi metre öteden saldıracaksınız. Elementi uzakçı olmayanların da bunu denemesini istiyorum çünkü ikinci bir element elde etmeniz söz konusu. Bunun ne kadar nadir bir durum olduğunu dillendirmeme gerek yok herhalde. Eğer yeni bir element söz konusu değilse ve yakıncı iseniz, uzakçılardan sonra hedeflere uygun mesafeden saldırırsınız. Her hedefşn karşısında tekli sıra olun!" Herkesle beraber, başta biraz karmaşa ile, sıra olmayı başarıyorsun. Teker teker bütün element kullanıcıları kendini test etmiş oluyor. Yakıncılardan sadece biri ikincil bir element sergileyebiliyor. Hedefin karşısında ıkınıyor, kendini sıkıyor, iki eliyle de görünmez bir duvarı aniden itiyormuş gibi yapıyor. En son pes edip tek eliyle hedefe doğru "Lanet gitsin!" dercesine hareket yapınca kolu garip bir sıvıya dönüşerek hedefe doğru uzuyor ama ulaşamadan balçık gibi yere yapışıyor. Eleman korku içinde değişime uğramış koluna bakıyor. Nefes alışverişi sıklaşıyor. Bağırdı bağıracak. Komutan ok gibi saplıyor sözlerini elemana. "Gedhilfe ulusunun Cıva elementinin Dönüşüm tekniği. Kişinin uzuvunun cıvaya dönüşmesini sağlıyor. Düşünmeyi kes, dikkatini dağıt, kolunun önceki hâlini zihninde canlandır. Gitmesi için bırakman gerekiyor!" Eleman komutanın dediklerini bilinçli bir şekilde uygulayamadan kolu normale dönüyor. "Aferin evlat! Böyle devam edersen istediğin ayrıcalığı alırsın. Bu hepiniz için geçerli! Başarı daima ödüllendirilir!" Bu olaydan sonra herkesin birbiri ile fısır fısır konuştuğunu duyuyorsun. Sıra sana beklenenden daha kısa sürede geliyor. Hodri meydan! Göster hünerlerini! Çevir çarkıfeleği! Tanrı sana ne sunacak?

Re: [Dufo Slitshut] Gedhilfe Eğitim Kampı'na Hoşgeldin, Aydınlık Yarınların Gölgesi!

#29
Dufo karşısındaki aşağılığın teklifini reddetmiş ve bu çok riskli olan işi kabul etmek istememişti. Buraya gözlerini açtığından beri çok fazla dikkatten uzak, olabildiğince sıradan ve diğerlerine onun gibi olanlara daha yakın olmak istiyordu. Çoktan buradaki insanlar ona bir değer veriyorken bunun onu kurtarmak için yeterli olmadığının en başından beri bilincindeydi. Diğerleri tarafından bir hedef haline gelmek istemediği için onlara da yakın olmak zorundaydı. Üstelik şu gizli işi yapan adam beyaz bir önlük giyiyordu. Burada çalışanların giydiği önlüğe benziyor gibiydi. Herkes istediği gibi bu önlüğü giyebiliyor muydu? Bu önlüğe ulaşmak bu kadar kolay mı? Şu an için bu düşünceleri burası ile ilgili düşündüğü senaryoda not edilmesi gereken bir kısımda kalması gerekiyordu.

Genç adamın kafasını kurcalayan düşüncelerin esaretinden kurtulması aynı şekilde kafasını kurcalamaya başlayan tekerlek sesleriyle mümkün olmuştu. Neler olduğunu anlamak için hareketlenmeye başlamış ve neticesinde sesler kadar korkulacak bir şey olmadığını görmüştü. Merkez bölgeye araçlardan inen bir çeşit aletler görüyordu. Kısa bir süre sonra getirdikleri şeylerin ne olduğunu anlıyordu. Bir nevi hedef tahtası olan bu şeyler insan bedenini anımsatan şekildeydi. Belki de gerçekten insan bedeniydi? Buradaki insanların hala neler yaptığına ve yapabileceğine dair bir fikri yoktu genç adamın. Bu konuya yaklaştığı sürece tehlikenin de ona yakın olacağını biliyordu bu yüzden çok irdelemek istemiyordu.

Daha sonrasında sesini anımsadığı ve lakabı olduğunu bildiği yaşlı adam megafondan bağırarak konuşmaya başlamıştı. Anlattığı şeylerin ilk kısmını dinledikten sonra gözü dönmüştü genç delikanlının. Yine duyduğunda ve ilk duyduğunda da onu sinirden delirten "Büyük Resim" saçmalığına şahit olmuştu. Konuşmasının diğer kısmı ondan bir şey istedikleri yönünde olduğu için sadece söyleneni yapacaktı ama bu "Büyük Resim" kısmına çok takılmaya başlamıştı. Herkesin dilinde pelesenk olmuş bu iğrenç tasvir bir süre sonra tekrar karşısına çıkınca genç delikanlı, öfkesini içinde sessiz çığlıklar atarak bastırmaya çalışıyordu.

Toplanma sırasında genç delikanlıya bazı bilgiler aktarılıyordu. Çevresindeki herkes de bunları duyabiliyordu. Duygu ve düşüncelerinin esiri olduğu söylendiğinde tekrar bir damarı atmıştı delikanlının. Bugüne kadar karşılaştığı kim varsa neredeyse hepsi ona bu tarz şeyler söylemişti. Çevresindeki herkes onun gibi olamazdı böyle düşünmüyordu çünkü öyle olsaydı kendisinin bir amacı olamazdı. Herkesin amacı olabilirdi ancak hiçbiri onun amacı kadar görkemli ve sadece onun yapabileceği kadar kutsal değildi.

Hedefin önünde sıra olduklarında şu an kuklaların karşısında olan kişiyi izliyordu. Neredeyse herkes bir başka elemente doğal yollarla sahip olmak için çaba gösteriyordu. Sahi, elementler nasıl oluyordu da insanın bir parçası oluyordu? Kendisinin farklı olduğuna inanışı buradan beslenirken böyle özel bir gücü düşünerek, hissederek kullanmaya başlamak mümkün müydü? Şu ana kadar gördüğü tüm denekler başarısız olmuştu ve bunun artık çok mümkün olmayan ve herkesin yapamayacağı bir şey olarak görmeye başlamıştı delikanlı. Kendisi uzaktan bir saldırı uygulayabilirdi ama şansını denemek istiyordu. Bugüne kadar onun hiç yanında olmayan şansı belki bu sefer onun yanında olabilirdi.

Hedef tahtasının önündeki kişi bir süre çabaladıktan sonra vazgeçer gibiydi. Gerçekten hurafe olduğuna inandığı anda adam, çok ilginç bir şey yapmıştı! Kendisini daha önce görmediği şekilde bir güce kullanırken görmüştü. Tavırları ve söylediklerine bakıldığı zaman bu anlaşılıyordu. Yaşlı Kurt'un da onu yönlendirmesi ile böyle bir şeyin gerçekten mümkün olduğu görülmüştü. O kişi bunu başardığı için artık ayrıcalıklı birisi olmuştu. En azından yaşlının gözünde böyle olduğu için bu durum genç delikanlıyı hırslandırmıştı zira bu dünya kimsenin fakat kendisinin ayrıcalıklı olduğu bir yer olmamalıydı.

Fısır fısır konuşmalar esnasında sıra hızlıca ona gelmişti. Şaşkınlığı ile birlikte güç olarak ne yapabileceğini ve ne istediğini hiç bilmiyordu. Bir kaç adım öne attıktan sonra önce önündeki hedefin tekine baktı, sonrasında da tüm alana baktı ve çevresini inceledi. Adamın anons sırasında söylediği büyük resim lafı tekrar tekrar aklına gelmeye başladı ve buraya gelmeden önce yaşadıkları, gördükleri ve buradan daha öncesine çok hızlı bir gidiş gerçekleştirdi.

Bu gidiş sırasında kişilerin ve toplulukların yaşamı ne kadar etkilediği göz önüne geldi. Bu gerçekle yüzleşti ama bu gerçekten daha derinde, daha karanlıkta bir gerçek vardı ki o da yaşam faaliyetlerinin şekillendirilebildiği bir ortamda her şey mümkündü. Peki bu ne demekti? Genç adam, kişilerin veya toplumların bir amaç doğrultusunda bir araya geldiğini ve bu kişilerin aynı zamanda sorunlara sebep olabileceğini tekrar kendine hissettirdi. Yani sorunu çözmek için kişileri ve toplumları ortadan kaldırmak sadece geçici bir çözüm olacaktı. Eğer ki bütün bunları kenara bırakıp...

Bir süreliğine çok önemli bir şeyi hatırladı genç delikanlı. Bu yola çıkmasında ve ona bu yaşadıklarını, yüzleştiği ve öğrendiği şeylere sebep olan şey neydi? Büyük Resim'e olan kini nereden geliyordu? Heifteth! Küçük bir çocuğun çam ağacına can vermesi ve onu büyütmesi sonucunda başına gelenleri araştırmak için çıktığı bu yolda, laboratuvar diye araştırmak istediği yerin belki de içerisine düşmüştü. Belki de Tanrı'nın bir parçası ve elçisi olan kişiyle neredeyse aynı kaderi yaşamıştı? Şu an burada ise yapması gereken şey tam olarak o duvarı aşmak ve onu yıkmaktı. Var olan tüm duvarları, tabuları ve gerçekleri kendisi için doğru olacak şekilde tekrar yazmalıydı!

Bütün içindeki karanlığı ve öfkesi vücuduna akıyordu adeta. Elçi'nin can bahşetmesiyle son bulan özgürlüğü ve yaşamı genç delikanlının da sonu olacaktı belki. Bu yüzden, bütün yapması gereken tek şeyin "Mucize" değil "Felaket" olmasıydı! Elçinin ağacı bereketlendirmesiyle değişen kaderi genç delikanlının burada var olan herkesin ve toprağın her karış parçasının kontrolünü ele alarak bütün her şeye son vermesi Heifteth'in intikamı için çok büyük bir adım olurdu. Bütün zihnini ve enerjisini elinde topladığını hayal etti ve elini yere vurduğu zaman yerin yarılıp, kötü insanların ve onların oluşturduğu tüm emellerin içine çekilmesini ve sonsuz karanlığa hapsolmalarını istedi. Heifteth'in mucizeyi bahşettiği tüm doğadan yardım dileyip onlar adına onun için intikam almak istediğini hissettirecekti yere vurduğu anda. Kim bilir, elini belki de bir kaç defa vurması gerekirdi. Belki de kafasını taşlara vurması gerekirdi ama doğanın, yaşamın kontrolünü eline alırsa insanoğlunun her daim üstünde olacağını bilerek hareket edebilirdi.

Bu zamana kadar ona hiçbir faydası olmayan Frum ve Ser'den intikam için yakarırken elini çok sert bir şekilde yere vurdu ve önündeki tüm hedeflerin toprak tarafından yutulmasını hayal etti. Belki de etrafında olan her şeyin, her doğanın parçasının ona eşlik edeceğini, rehberlik edeceğini hayal ederse sahip olmak istediği kıtayı sonuna kadar koruyabilirdi. İnsanların mucizelere ihanet ettiğini bilen genç delikanlı felaketleri olursa neler olacağını görmek istiyordu. Belki de bulundukları tüm alanı yerin en karanlığına gömmek, kötü insanların öldüğünde gittiği bir yer varsa oranın nöbetçisi olmak başkaları için korkutucu olabilirdi ama bu, onun için huzur dolu bir hayat olurdu.
Image
► Show Spoiler

Re: [Dufo Slitshut] Gedhilfe Eğitim Kampı'na Hoşgeldin, Aydınlık Yarınların Gölgesi!

#30
Karanlık bir odada geniş ekranlı ve görülmemiş bir görüntü kalitesi sunan televizyonun önündeki figür güneş gözlüğüyle dünyayı izlemekte. Uzay boşluğunda dönen gezegene sırıtarak bakmakta. Bilinmeyen bir dilde bilinmeyen bir şikayette bulunurken bir kaşı kalkar. Ağzı insanlık dışı bir şekilde kulaklarına varır. Yüzünün yarısı ağız denemeyecek bir yarığa dönüşür. "İlgi...çekici..." Ağzını açtığında siyahın tonları sarmal şekilde dışarı çıkar ve odayla beraber kendisini yutar. Figür neresi olduğu belli olmayan bir yerde, zeminde açılan sarmal delikten dışarı çıkmaya başlar. Uzun ve sivri pençeli eli ile uzun kemikli kolu önce gözükür. Zemini tutup ona yapışır. Sonra aynısında bir tane daha. Çarpık kesici uzuvlarla dolu kambur sırtı gözükür. Yine uzun ve sivri pençeli olan ayakları ile yine kemikli olan bacakları dışarı çıkar. Aynı şekilde zemini tutup yapışır. En son kafası gözükerek dışarı çıkar. Gerçek sureti ancak unutulmuş sembolik dillerle anlatılabilir. Uğursuz bir uğultu ile bütün uzuvları döner, kırılır ve bedeninin merkezinde toplanır. Ardından havada asılı katran veya zift yığınına dönüşüp insan şeklini alır. En son renk kazanır ve sıradan bir insandan farksız kılar kendini. Etrafına bakarak derin bir nefes alır. O an bir beynin parçalanışın sesini duyar. Kafasını çevirdiğinden elinde top tutan küçük bir çocuk görür. Çocuk bütün deliklerinden kan fışkırtarak teker teker her bir uzvunun ters dönerek parçalanması sonucu geberir. Geriye sadece çarpık bir ceset kalır. HA HA HA HA!"

Öte yanda Dufo'nun beyninde üreyen karanlık gittikçe artar. Tıpkı kaynayan bir katran veya zift yığını gibi baloncuklar çıkararak fokurdar. Dikkatini belli bir amaç uğruna bileyen Dufo neyi çağırdığını anlamadan devam eder. Sırasıyla gözlerinden, kulaklarından, burnundan, ağzından, cinsel organından ve makatından zifiri yoğun bir akışkan çıkmaya başlar. Teker teker bütün duyularını yitirmeye başlar. Panikten yüreği göğüs kafesine vura vura onu çatlatır. Kasları kendilerini yırtar. Beyin kanaması geçirir ve beyni kafatasını kırar. Bütün duyularını yitirir, çektiği acı haykırabilse kulak zarını yırtıp onu sağır edecek. Ancak her şeyini yitirdiğinde gösteri başlar. Korku ve dehşet ile suratları beyaza dönmüş ve çığlık atamayacak kadar felç olmuş herkes oldukları yere çivilenmiş iken Dufo patlar. Tanımlanamaz siyah akışkan madde sel olur. Herkes ve her şey siyaha boyanır. Herkes bu madde ile dolarak boğulur ve ölür. Bütün merkez yokluk olduğunda, Dufo uzun zamandır nefes alamamışçasına derin bir nefes alarak sırtüstü konumda dimdik ayağı dikilir tek seferde. Ardından öne diz çöküp öksürmeye başlar. Derin derin nefes alır. Aldığı nefesler soluk borusunu ve ciğerlerini keser. Soğuk, çok soğuk. Verdiği nefesi göremez. Zangır zangır titremeye başlar. Bunla beraber fark eder ki, kördür. Aynı anda sağır, koku alamaz, dokusuz ve tatsızdır. Göremiyor, koklayamıyor, duyamıyor, dokunamıyor ve tadamıyordur. Sadece yokluğun karanlığında düştüğü dehşet ve soğuk yanındadır. Hissedemediği gözyaşları şelale olurken duymaya başlar. "Yapay ırklar arasında gördüğüm en insaniyet dolu aciz yaratık sensin. İnsanlığın gerçek özünü senin kadar besleyen birini daha görmedim. Seni fark etmemi sağladın. Şimdi, bütün dikkatim sende. Varlığımda yıkan!" Yankılanan ve gittikçe söz geçiren ses ile kafasını kaldırdığında onu görmeye başlar. Yokluğu bol bir kapüşonlu olacak şekilde bedenine sarmış biri. Elleri cebinde kapüşonlunun cebinde. Var olan tek renk bıyığında ve sakalında. O da tek tük bir turuncu. Çömerek Dufo'nun suratına yaklaşır. "çok fazla dikkatten uzak, olabildiğince sıradan ve diğerlerine onun gibi olanlara daha yakın olmak; Yine duyduğunda ve ilk duyduğunda da sinirden delirten "Büyük Resim" saçmalığı; Bu iğrenç tasvir ve içinde sessiz çığlıklarla bastırman gereken öfke; Duygu ve düşüncelerinin esiri olduğun söylendiğinde tekrar atan damarın; Herkeste olan ancak seninki kadar görkemli ve ancak senin yapabileceğin kadar kutlu bir amaç; Bugüne kadar yanında olmayan fakat belki bu sefer olabileceğini umduğun o şans; kişioğlunun doğasında olan toplum gereksinimi ve çıkaracağı sorunlar; İnanmadığın bir dinin tanımadığın bir elçisinden adanmış veya seçilmiş gibi güç almaya kalkışman; Teker teker herkesin ve her bir karış toprağın kontrolünü arzulaman; Her şeye son vermeyi istemen; kötülüğün ta kendisini cezalandırmak ile yükümlü bir varlığa dönüşmenin huzuru; sahip olma ve koruma isteği; üstünlük!" Figürün son sözcüğünü heyecan ile bağırması ile iraden dışı ayağı kalkıyorsun ve yitirdiklerin hızla sana dönüyor. "Sen gerçek bir insansın! Şimdi O'nun neden bu projeye bağlandığını anlayabiliyorum! Bembeyaz bir ışık yakıp yararak sana gelirken son sözünü söylüyor figür. "Ne ve kim olduğu belirsiz bir şey yerine bana yakar! Benim şampiyonum ol! Bir sonraki sefer yanıtını alacağım. Şimdilik, seni kutsuyorum!" Işık kaybettiği hakimiyetini kazanırken figürün beynini parçalayacak bir surete dönüştüğüne tanıklık ediyorsun. Şükürler olsun ki, ışık sana yetişiyor ve sana sarılıp seni korurken sana ait olanı sana dolduruyor.

Kendini fazla sık şekilde nefes alıp verirken buluyorsun. Yerdesin ve gözlerin yuvarlarından çıkacak kadar açık. Her bir organın insanüstü hızda ve kudrette çalışmakta. Bu ana kadar birden fazla iğne vurulduğunun farkındasın. Tekrar vurulan iğne ile sakinlik ve nötrlük hüküm sürüyor. Artık normale dönüyorsun. Bunu anlayan etrafındaki sağlık görevlileri seni kaldırıyor. Kalktığında önündeki hedefi görüyorsun. Daha doğrusu, olmayan hedefleri. Yaşlı Kurt takma adlı komutanı duyuyorsun. Sinirden bağırdığını. Diğerlerini görüyorsun. Şaşkınlık ve korku içinde. "Burada oyun oynadığımızı mı sanıyorsunuz? Taşşak mı geçiyorsunuz benimle? Hedefler nerede? Kim hedefleri neden kaçırdı? Manyak mısınız siz?" Olay yerine bir yetkili geliyor. Geldiği gibi de komutan yakasına yapışıyor. "Burada nasıl elektrikler gidebiliyor? Bu ne rezillik? Bunun sorumlusu kim?" Kargaşanın ortasında uyandığın belli. Kendini sıradan hissediyorsun ama yine de desteksiz duramıyorsun. Komutanı tekrar duyuyorsun. "Allah kahretsin! Bir basit projeyi bile beceremiyor musunuz? Savaş kapımızda; çok yakında bu kıtada kıyamet kopacak ve biz hâlâ hazır değiliz!" Komutan sinir krizi geçirip duvara vuruyor. Duvar vurduğu yerden çatlamaya, hatta, kırılmaya başlıyor. Bunu yaparken arkasını dönmüş oluyor. Üniformasının en üst kısmına işlenmenmiş bir arma görüyorsun. Masmavi bir kurt başı sinirli bakışlarla hilâli ısırmış. Sivri ve kalın dişleri gözüküyor. Tepesinde beş köşeli yıldız duruyor. Hilâl ve yıldız bembeyaz. Ne olduğunu anlamaya çalışırken ruhunun derinliklerinden kendi sesini net duyuyorsun. "Ne bekliyorum? Şans sonunda yüzüme gülüyor. Kargaşa! Herkesi öldürebilirim! Komutandan başlayarak. Başları o, değil mi? Başlarını ezersem, beni durduramazlar. Bana boyun eğerler! Bütün bilgi bana ait olur! Herkesi esir alıp beyinlerini boşaltabilirim. YAPHADİYAPHADİYAPHADİYAPHADİYAPHADİYAPHADİYAPHADİYAPHADİYAPHADİYAPHADİYAPHADİ
















T A P I N B A N A
Post Reply

Return to “Diğer Bölgeler”

cron