[Vaka] Yok Olan Altınlar

#1
Senin için ayarlanmış otel odasında uyanıyorsun. Teşkilat başka şehirden gelecek memurları bir gün önceden bilgilendiriyor ve onlara otel odası ayarlıyor. Sınırlı olsa da istediğini yeme içme olanağı tanınıyor. Gerekli eylemleri gerçekleştirdikten sonra otel girişine iniyorsun. O sırada siyah saçlı ve kahverengi gözlü bir eleman ile göz göze geliyorsun. Sana gülümseyerek selam veriyor. Üzerinde bütün vücudunu kaplayan gri bir kıyafet var. Sana selam verdiği gibi arkasından üç kişi yaklaşıyor ve ayaküstü tartışırmış gibi bir havayla oteli terk ediyorlar. Sen de kısa süre sonra otelden çıkıyorsun.
Telsiz çağrısı üzerine karakolun toplantı odasında yerini almış bulunuyorsun. Komiser, Takım elbiseli ve gözlüklü bir kadın, telefon görüşmesini bitirirken başpolis, kısa saçlı ve uzun boylu bir genç yetişkin, belgeleri düzenliyor. Her ikisi de işini bitirdikten sonra komiser söze giriyor. “Çağrı üzerine bu kadar çabuk geldiğin için teşekkür ederim. Ben komiser Pemebi Tekoneodan. Elimizdeki vaka büyük. O yüzden, pürdikkat kendini vakaya vermeni istiyorum. Hentanden şehrinde bir kuyumcunun soyulduğu haberini aldık. Kilolarca altın ve gümüşten değerli taşlarla bezeli takılar çalınmış. Hiç vakit kaybetmeden oraya gideceğiz. Başpolis memurun yolda sana gerekli bilgileri verecek. Arabaya geçelim.” Komiser ve başpolis önden, sen arkadan karakolun hemen dışındaki arabaya biniyor ve yolculuğa çıkıyorsunuz. Yol esnasında başpolis sana olay hakkında bilgi verirken copunu ve kelepçeni uzatıyor. “Adım Dakaden Gitaodan. Hentanden şehir merkezine yakın bir ara sokakta bulunan kuyumcu dükkânı soyulmuş. Sağlam mal kaldırmışlar. O kadar yük ile hayatta kaçamazlar. O yüzden, kesinlikle altlarında araba var. Şükürler olsun ki, kuyumcu yaşıyor. Oraya vardığımızda kuyumcunun ifadesini alacağız, olay yeri inceleme gerçekleştireceğiz ve etrafı da sorup soruşturmayı ihmâl etmeyeceğiz. Ne kadar hızlı davranırsak o kadar iyi.” Şehir merkezine vardığınızda kuyumcuyu bulmak zor olmuyor. Birçok insan kuyumcu etrafında toplanmış merakla gözlerle seyrediyorlar zaten. Arabadan indiğiniz gibi komiser hızlı adımlarla ilerleyerek bağırmaya başlıyor. “Uzaklaşın olay yerinden! Görülecek bir şey yok. Hadi kalabalık etmeyin!” Komiserin emriyle insanlar yavaş yavaş uzaklaşmaya başlıyor. Başpolis memuru ile komiserin peşinden gidiyorsunuz ve kuyumcuya varıyorsunuz. Komiser hemen kuyumcunun ifadesini almaya başlıyor. O sırada başpolis olay yerini incelemeye koyulurken sana sesleniyor. “Biz burayla ilgilenirken sen de etrafı sorgula. Kesinlikle bir şey görmüş veya duymuş birileri vardır.” Başpolis emri üzerine etrafı sorgulamak adına kalabalığa yaklaşıyorsun. Gözüne hemen üç kişi çarpıyor. Biri genç bir kız, diğeri yaşlı bir adam, öbürü ise küçük bir çocuk.
Pemebi Tekobeodan
► Show Spoiler
Dakaden Gitaodan
► Show Spoiler

Off Topic
Bu konunun GM'i Hiperyus olarak sizlerle birlikteyim. Pasiflik süresi 120 saattir. (5 gün)

Re: [Vaka] Yok Olan Altınlar

#2
Çömezlere reva görülen bu muydu yani? İlk görev yeri olarak atandığı teşkilatın dışındaki bir şehre gönderilmek? Bereket, kalma masraflarımı karşılıyorlardı. Apar topar vardığım Hentanden'de bir otelde konaklama rezervasyonum çoktan ayarlanmıştı ancak ben, daha evimdeki yatağımı yadırgayan birisiydim. Burada nasıl uyuyacaktım? Ah keşke tekli koltuğumu da götürebilsem. Belki de dünyanın en rahat yataklarından biri olan yatağın üstünde 5-10 dakika uyumaya çalışsam da fayda getirmiyordu. Yatağı bulduğum gibi yeniden düzenleyerek soğuk suda duş aldım ve ardından odanın balkonuna geçerek ufak bir taburenin üstüne oturdum. Hava daha karanlıktı lakin tanın beyaz ipliği kara iplikten ayrılmaya başlamıştı. Sigaralarımdan birini yakarak tan yerini izlemeye koyuldum.

Güneş yeniden zâhir olup göğe hakim olmaya başlayınca otel ve çevresi de hareketlenmeye başlamıştı. İnsanların sesleri duyulur olmuştu. Kimse beni anadan doğma görüp şikayet etmeden önce içeri girsem iyi olacaktı. Slip bir külot, sıradan bir atlet ve Tinkadoko'dan gelirken giydiğim kahverengi takım elbisem. Kesinlikle farklı bir güne başlıyorum. Otelin yemekhanesinden vejetaryen bir menü seçerek kahvaltımı yapmış ve ardından da odamın anahtarını teslim etmek üzere resepsiyona gelmiştim. Bu sırada otelin lobisinde rastgele birisi dikkatimi çekmişti. Adamı süzerken o da bana bakmış ve kısa bir süre göz teması kurmuştuk. O dostane bir gülümseme ile başını sallayarak selam verirken ben tüm ciddiyetimi koruyan çatık kaşlarım ile selam verdim. Elbisesi neyin nesiydi bu arkasından gelen üç kişi kimdi? Muammaydı. İçgüdülerim harekete geçmişti ama onları bir adım öteye götürecek bir ipucu ortada yoktu. Resepsiyona adamın kim olduğunu sormak istesem de fazla paranoyakça bir davranış olacağını düşünerek vazgeçtim. Eğer haklıysam bile, Himota'nın tek polisi ben miydim?


Resepsiyondan ayrılmak üzere Hentanden'i tanımak üzere dolaşmaya çıkmıştım. Fiyatlar nedir? Sokak ahalisinin dilinde ne dolaşıyor? Öğrenmek istiyordum. Bu gayem Hentanden Teşkilatı tarafından bana verilen telsizden gelen bir çağrı ile mahvoldu. "Sora sora Æfgrenst bulunur" vecizesine dayanarak teşkilatın yerini kısa sürede bulmuş ve Teşkilat Merkezi'nin toplantı odasına iki tıklatma ile adım atmıştım. İçeride güzel bir hanım ve yakışıklı bir genç duruyordu ve ikisi de başka işler ile meşgul idi. Hentanden komiserlerinin emirlerini beklemeye koyulmuştum. Telefon görüşmesini bitirdikten sonra tokalaşmak üzere elimi uzatarak "Ben Memur Rodoron Teneodan." diyerek kendimi tanıtmıştım. Aslında adını bile bilmediğim bu hanımefendiye "Sizden çok bahsettiler, tanışmak bir şeref" diyerek elini öpmek de istemiştim ancak kendisinin fazla heyecanlı olması ve söze hızlıca girmesi sebebiyle bu gayemi hasıraltı etmiştim. Bunun üzerine Pemebi Tekoneodan çağrılma sebebim olan soygun vakasını kabaca anlatarak ekip otosuna binmek üzere ilerledi. Arabaya geçtikten sonra adının Dakaden Gitaodan olduğunu belirten başpolis kelepçe ve copumu vererek söze girmişti. Şüphelilerin arabalı olduğunu ve ifadesi alınacak birkaç kişiyi bildiriyordu. Bahsedilen kuyumcuya ulaştıktan sonra Komiser Tekoneodan ve Başpolis Gitaodan hızlı adımlarla arabadan inerken biraz ağırdan alarak arabada kaldım ve Uyuşturucu yeteneğimi kullanarak 5-10 saniye kafamı kaldırarak göğe baktım. Mademki tüm dikkatimi vereceğim...

"That should do the trick"

Arabadan indikten sonra hızlı adımlarla komiserime yetişmiş ve kuyumcuya ulaşmıştım. O kuyumcunun ifadesini alırken başpolis beni çevredeki tanıklara yönlendiriyordu. "Evet, efendim!" diyerek kalabalığı yararak aralarına dalmıştım. Ortam çok kalabalıktı kimin meraklı ahali kimin ise tanık olduğunu ayırmak pek güçtü. Etrafa biraz göz gezdirme sonucunda göze çarpan üç tip bulunuyordu. Çocuk burada uzun süredir bulunuyor olabilirdi zira yaşı küçüktü ve evinin yakınlarından fazla uzağa gidebilecek izni yoktu. Ancak dikkat ettiği detaylar can alıcı olabileceği gibi tamamen alakasız da olabilirdi. Yaşlı adam da yaşına binaen, muhtemelen çocuk gibi uzun süredir burada bulunuyordu ancak detayları ayrıntısıyla görmemiş olması muhtemeldi. Genç kız ise belki de sadece gürültü ve patırtıya gelen ahaliden olabilirdi ancak eğer olaya tanık olduysa en oturaklı ayrıntılara tanık olan muhtemelen oydu. Ayrıca diğer iki şahıs muhtemelen bu hanım ile konuştuktan sonra da yerinde olacaklardı ancak bu genç hanım her an ortadan kaybolabilirdi. Zira genç idi.

Bu yüzden de ilk olarak onun yanına yaklaştım:

"Dobe ba babo ban nomopo. Don Rodi. Polis Memuruyum. Birkaç sorum olacaktı."
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Yok Olan Altınlar

#3
Genç kız önce selamına karşılık veriyor ardından ifadesine vermeye koyuluyor. "Ya ben arkadaşlarımla gezmeye çıkmıştım. Kız gecesi! Geçerken de kuyumcuya uğrayalım dedik. Uğramaz olaydık. İçeriden dört kişi çıktı. Hepsi siyah maskeliydi. Biz tabii hemen uzaklaştık başımıza olay gelmesin diye. Ben sadece birini doğru düzgün gördüm. Üzerinde kahverengi bir kıyafet vardı. Böyle bütün vücudunu kapatıyordu. Arabaya atlayıp tam gaz kaçtılar. Son zamanlarda çok hırsızlık oluyor. Artık ciddiye mi almıyorsunuz ne..." Genç kızın ifadesini aldıktan sonra komiserin sana seslendiğini duyuyorsun. Başpolisin yanında olduğunu görüp bir koşu yanlarına gidiyorsun. Komiser kuyumcudan aldığı ifadeyi özetliyor ve başpolisten rapor istiyor. "Kuyumcu kendisini soyanların birkaç gündür uzaktan dükkanı kestiklerini söylüyor ve hatta onları yakınlardaki bir otelde gördüğünü iddia ediyor. Yani, suçlular planlı hareket etmişler. Sen ne buldun dakaden?" Başpolis son kez etrafa baktıktan sonra komisere dönüyor. "Gözüme ilk lastik izleri çarptı. Tam gaz kalkış gerçekleştirmişler. Ardından etraftaki cam kırıklarını fark ettim. Kyumcuyu korkutmak amacı ile camı çerçeveyi indirmişler. Kişi ani şiddet karşısında şok hâline girer. Bir de birkaç tane yüzük ve kolye buldum. Artık ne kadar acele etmişler ise az da olsa malların bir kısmını düşürmüşler. Lastik izleri sağ taraf doğru kıvrılıyor. O tarafta Gedhilfe sınırı var ama sınırdan asla geçemezler. Ya hâlâ şehirde saklanıyorlar ya da şehri terk ettiler. Eğer Gedhilfe tarafına doğru sürersek belki de yarattıkları kaosun izlerini bulabiliriz." Komiser sigarısından derin bir fırt çekiyor ve kafasını kaldırıp dumanı yukarıya üflüyor. Ardından sana dönüyor. "Peki, sen ne öğrendin bakalım?"
Off Topic
Rodoron Teneodan, atom enerjin %100'den %75'e düşmüştür ve her iki turda bir %25 azalacaktır.

Re: [Vaka] Yok Olan Altınlar

#4
Bir insan neden en eğlendiği anda kuyumcuya uğramak ister ki? Altınların bir insan üzerinde ne gibi bir etkisi olabilir? Güzel göründüğü için insanı mutlu mu eder? İyi de bir elmas ile bir camın arasındaki fark nedir? Yalnızca bir kuyumcunun anlayabileceği kadar ufak farklılıklar. Öyleyse bu dört hanım neden bir camcıya gitmiyor da kuyumcuya, tırnak ucu kadar elmasları görmeye gidiyor? Herkesin bir sebebi vardır elbet. Kız ifadesini verdikten sonra da Polis Teşkilatına da çuvaldızı batırıyordu. Onun bu sözüne karşı gülümseyerek "Teşekkür ederim. Haklısınız, Hentanden Teşkilatı biraz işi savsaklamış bu yüzden beni özel olarak gönderdiler. En kısa sürede asayiş berkemali tesis edeceğime emin olabilirsiniz." Sanki çok da umrumdaymış gibi. Bu sırada Komiser Pemebi'nin bana seslenmesi ile özür dileyerek hanımefendinin yanından ayrılıyor ve diğerlerine katılıyordum.

Komiser'in bildirdiğine göre şüpheliler birkaç gündür kuyumcuyu gözlemliyor ve çevredeki bir otelde de bu eylemi planlıyorlardı. Komiser'den sonra Başpolis söze giriyordu. Lastik izleri, kırık camlar, yere düşmüş ziynetler. Anlaşılan bu arkadaşımız detaylara çok dikkat ediyor. Şüpheliler bir kuyumcu soygunu gerçekleştirmiş gibi duruyor ha Dekaden? Lastik izleri sağ tarafa doğru gidiyor ve şüpheliler şehri terk etmiş ya da şehirde saklanıyor olabilirmiş. Bilimsel bir fenomen olarak kayda geçsin: Dekaden'in suçluları. "Suçlular biz bulmadıkça ya şehirdedir ya da şehri terk etmiştir. Öyleyse onlar hem şehirdedir hem de değildir." Dekaden'in söylediği birkaç gereksiz bilgi sonrası Komiser bana dönerek edindiğim bilgileri soruyordu.

"Dört kişilermiş, hepsi de siyah maskeli. Tanık yeterince detaylı görememiş lakin birisinin kahverengi tulumlu olduğunu söylüyor. Çoktan üstlerini değiştirmiş ve ayrılmışlardır bile. Büyük bir yardımı dokunacağını sanmıyorum. Hepimizin Gedhilfe sınırına doğru gitmesindense şu otelleri araştıralım diyorum. Otelin adı belli mi? Ya da bu civarda kaç tane otel var? Kayıtları bi' yoklamak lazım. " Gerekli konuşma yapıldıktan sonra olay mahalinden ayrılacağımız sırada Komiser Pemebi'ye seslenecektim:

"Ne tütününden yapılma sigara bu komiserim? Kokusu hoşmuş."

Eğer olur da sigarasından bir tane ikram ederse Uyuşturucu yeteneğimi kapatacaktım.
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Yok Olan Altınlar

#5
"Otellerin kayıtlarını inceleme fikri hoşuma gitti. Buraya en yakın otel teşkilatın sana oda ayarladığı otel. Orada bir günlüğüne bile olsa kalmış bulunmaktasın. Aramızdan en iyi sen biliyorsun orayı. Sen kaldığın otelin kayıtlarına bakarken biz de diğerlerine bakacağız. Bu şehirde toplamda dört tane otel var. Sen kendi otelindeki kayıtları inceledikten sonra bizi bekle. Seni almaya gelceğiz. Æfgrenst sigarası, taze hem de." Komiser talimatları verdikten sonra sana bir dal uzatıyor. Ardından arabaya biniyorsunuz. Önce seni oteline bırakıyorlar. Sonra da gaza basıp diğer otellere gidiyorlar.

Daha otelin girişinde iken önceden karşılaşmış olduğun gri kıyafetli elemanla karşılaşıyorsun. Otelin danışmanı ile konuşmakta. Danışman ona bir anahtar uzatıyor ve o sırada elemanın telefonu çalıyor. Telofonla konuşrken seni farkediyor. Seni tekrar görünce şaşırıyor fakat selam vermeyi unutmayıp merdivenlerden yukarı çıkmaya başlıyor. Cebinden sarkan altın bir zincir görüyorsun. Danışmana vardığında rozetini gösteriyor ve son günlerde yapılan kayıtları görmek istediğini söylüyorsun. Danışman rozetini gördükten sonra sana beklemeni söylüyor ve yan taraftaki odaya giriyor. Güneş tepede, hafif bir rüzgâr var ve etraf gayet sakin. Otelin içi ferah ve sessiz. Bir aksiyon başlatmak için sence de şartlar uygun değil mi?
Off Topic
Rodoron Teneodan, Uyuşturucu stilin kapatılmıştır ve atom enerjin %75'e sabitlenmiştir.

Re: [Vaka] Yok Olan Altınlar

#6
Otelin önünde indikten sonra arabaya dönüp hafifçe selam verip "İyi şanslar komiserim." demiş ve araba giderken kısa süreliğine arkalarından bakmıştım. Yaklaşık 50 metre kadar uzaklaşınca da "Amına kodumun zevksizi" diyerek bana verdiği sigarayı orta parmağım ve baş parmağımın arasına sıkıştırarak yola doğru fırlattım. Derince bir soluk alıp gökyüzünde göz gezdirmiş ardından da otelin kapısını hızlıca ittirerek içeri girmiştim.

İçeri girer girmez gözüme ilk çarpan şey sabahki adam oluyordu. Danışmandan odasının anahtarını almış ve telefonla da bir görüşme gerçekleştiriyordu. Bu sırada benimle göz göze gelmiş ve şaşkınlığını da gizleyememişti. Yine sabahki gibi bir selam vererek merdivenlerden yukarı doğru, odasına doğru çıkmaya başlamıştı. Adamın cebinden de altın bir ziynet parıl parıl parlıyordu. Belki de kuyumcudaki kızın tarif ettiği dörtlüden birisi olabilirdi lakin, ziynetleri taşıdığı bir çantası görünürde yoktu. Haliyle bu durum yalnızca bir rastlantı olabilirdi. Ya da ziynetleri belirli bir yere koyduktan sonra polisleri atlatmak için bir süre dağılmış da olabilirlerdi. Öyleyse şimdilik adamın arkasından kaplan gibi atlamaya gerek yoktu. Adam yukarı çıktıktan sonra da danışmanın yanına bu sefer ben yanaşıyordum.

Danışmanın yanına varır varmaz "İyi günler." demiş ve ardından da rozetimi takdim etmiştim. "Belki kulağına gelmiştir; Şehir Merkezi'nde bir kuyumcu soygunu gerçekleşti. Şüpheliler yakındaki otellerde konaklamışlar. Son haftanın yazılı olarak kaydını almam gerekiyor." Danışman bunun üzerine bir zorluk çıkartmaksızın kayıtları getirmek üzere yerinden ayrıldı. O ayrılmadan evvela belki de en yardımcı olacak soruyu şimdiden soracaktım. "Az önce anahtarını verdiğin adamın oda numarası kaç? Unutma, zaten müşteri gizliliği ilkesinin bittiği noktadayız." Böylelikle şu anda elimdeki tek şüpheli hakkında birkaç fikrim olacaktı. Zira beni fark etmişti, muhtemelen neyin peşinde olduğumu da az çok anlamıştı. Eğer odası zemine yakın ise pencereden atlayarak kaçması içten değildi.
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Yok Olan Altınlar

#7
Danışman kayıtları getirmek için yan odaya girmeden sorunu cevaplıyor. "Beyefendi on numaralı odada kalıyor. Bir kat yukarı çıktığınızda koridorun sonundaki odada." Cevabını aldıktan sonra danışmanı beklemeye koyuluyorsun. Yaklaşık on beş dakika sonra danışman yazılı bir liste ile geliyor. Makinede kopyasını çıkartıyor ve sana veriyor. Sen kopyayı aldığın gibi yukarı kattan şidettli bir kırılma sesi geliyor. Danışman endişe ile önce yukarı sonra sana bakıyor. Önceki düşüncelerin hızla zihnine dolarken danışmana güven verecek birşeyler söyeleyip hızla yukarı kata çıkıyorsun. Koridorda biraz ilerledikten sonra koridorun sonundaki odanın kapısının aralık olduğunu fark ediyorsun. Ses çıkarmadan kapı eşiğine kadar geliyorsun ve içeriye göz atıyorsun. Odanın girişi sıradan bir hacime sahip ve mutfak ile salon gözükmekte. İçeriye doğru giden de bir koridor var fakat sadece başlangıcını görebiliyorsun. Bu sırada odanın daha iç kesiminden birisinin telefon ile konuştuğunu duyuyorsun. Kapıyı yavaşça açıp içeri giriyor ve varlığını hissettirmeden iç kesime ilerliyorsun. Eğer suçlu ise onu suçüstü yakalama fırsatını kaçırmak istemezsin. Değilse de polis olduğundan sorun çıkmaz, değil mi?

Kısa koridorda birkaç adım attıktan sonra lavaboyu geçip yatak odasına varıyorsun. Göz ucuyla içeriye baktığında elemanın cam önünde telefonla konuşmaya devam ettiğini görüyorsun. Dikkatini ilk çeken elemanın yanında durduğu duvar oluyor. Yumruğunu hala çekmemiş olduğu duvar büyük ölçekte çatlamış, bazı parçaları kırılıp dökülmüş ve yumruğun olduğu yer içine göçmüş durumda. "Polislerin yakınlardaki otelleri aramaya gelecekleri gün gibi ortadayken niye otelde kalma konusunda bu kadar ısrarcı davrandınız ki? Siz gerizekalılar yüzünden hem paramızdan olduk hem de polisin izimizi bulması daha kısa sürecek! Neredesiniz onu söyleyin bana. Tamam, en yakın zamanda yakınlara gelip beni alın yoksa hepinizi teker teker bulur ve kafatasınızı ellerimle parçalarım."

Anlaşılan suçlulardan birini buldun ve savurduğu tehditi gerçekleştirip gerçekleştiremeyeceği bir yana duvara yaptığı göz ardı edilemez. Fiziksellik konusunda dikkatli yaklaşılması gereken biri fakat avantaj sende. Senin bu kadar yakında olduğunu bilmiyor. Hemen aksiyona girebilirsin veya zekanı konuşturabilirsin. Sonuçta baya bir puan vermişsin.

Re: [Vaka] Yok Olan Altınlar

#8
Adam birinci kattaydı demek. Eğer adam durumun farkındaysa beni kapı eşiğinde bekliyor olabilirdi. Destek gelmeden kahraman olmaya çalışmanın bir anlamı yoktu. Peki ya adam pencereden kaçarsa? O zaman şüphelinin tam olarak eşkâlini bilecek ve suçluluğu kesinleşmiş olacaktı. Şimdilik beklemek daha iyiydi. Danışmana "Teşekkürler" diyerek beklemeye koyulacaktım. Biraz bekledikten sonra danışman sonunda makinede kopyalayarak, gerekli kağıtı bana vermişti. Ben kağıdı alırken üst kattan şiddetli bir kırılma sesi cereyan etmişti. Başlangıçta deprem oluyor sansam da bir afetin yaşandığı yoktu. Bu sırada danışman ile göz göze gelmiştik gergince bir soluk alıp verdikten sonra ona " Güvenlik çalışanınız varsa derhal on numaralı odanın pencerelerini gören bir mevziye gönder. Şu andan itibaren otele giriş çıkış yasak. Soran olursa da otelde bulunan bir Gedhilfe vatandaşında bulaşıcı bir virüs tespit edildi de. " diyor tam gitmeye yeltenirken geri dönüyordum. "Ya da Djuratlı de sen." Sözlerimi bitirmemle beraber hızlıca üst kata doğru çıktım ve 10 numaralı odaya doğru yavaşça yaklaştım. Kapı açık görünüyordu. Evet, Rodi. Bu kesinlikle bir tuzak değil. Kendimi kapıdan geçmeye ikna ettikten sonra kapının eşiğine kadar usulca sokuluyor ve içeriyi gözlüyordum. Sıradan görünüyordu lakin bu sırada koridorun sonundaki odaya doğru ilerlemiştim. Şüpheli eleman pencerenin önünde telefonla konuşmaktaydı. Adam inanılmaz bir güce sahip olmalıydı. Zira yanı başındaki duvara attığı yumrukla duvarı tuz buz etmişti. Paralarından mı olmuşlar? Nasıl yani? Ne yani paralar yok mu? Bunun binlerce yolu olmalıydı lakin az önceki konuşmadan anladığım en net şey diğer suçluların yakın bir zamanda bu adamla buluşacakları olduğuydu. Kesinlikle adamın gücünden korktuğum için değil akıllıca bir hamle olacağı için şimdilik geri çekilecektim. Zira bir gürbüzün tek yumrukla duvarı kırabilmesi kimseyi korkutmaz.

Geldiğim sessizlikle bastığım yerlere dikkat edecek ve kapıyı aynı şekilde bırakarak lobiye yeniden inecektim. Eğer bir aksilik çıkmazsa danışmanın yanına gidecek ve "10 numarada bulunan şahsın suçu sabittir lakin operasyonun yükümlülükleri gereğince harekete geçilmeyecektir. Girişler serbest, çıkışlar bizzat ben tarafından kontrollü gerçekleşecektir. Olabildiğince doğal davranın." diyecektim. Lobideki koltuklardan birine oturmak üzere ilerlerken geri dönmüş olacaktım.

" Güvenlik ya da hademe şapkası varsa bana getirin. Bir de girene çıkana dökmek için kolonya. Ha bir de bir bardak su. "

Bu sırada yerime geçecek ve danışmanın bana verdiği fotokopiyi çıkararak 10 numarada oturan şüpheli hakkındaki bilgilere bakacaktım.
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Yok Olan Altınlar

#9
On numaralı odadan bir aksiyon yaşamadan, sağ salim dönüyorsun. Döndüğün gibi danışman gitmeden önce verdiğin talimat doğrultusunda on numaralı odanın baktığı yan bahçeye güvenlik ekibini yolladığını bildiriyor. Henüz gelen giden olmadığı için virüs muhabbetini açmadığını da bildiriyor. Yeni talimatlarını dinledikten sonra seni fotokopi odasının yanındaki odaya yönlendiriyor. Odanın içinde çeşitli temizlik malzemeleri ve hademe kıyafetleri mevcut. Üzerindeki kıyafetlerin şapkayı taksan bile suçluyu uyarıcağından endişe edip üstünü değiştirmeni öneriyor. Bu fikre uyarak üstünü değiştiriyor ve hademe tulumunu giyip şapkasını takıyorsun. Hademenin bu saatlerde görev başında olmaması ne kadar iyi! Odadan çıktıktan sonra danışman su ve kolonya getiriyor. Keskin zekânı kullanarak etrafındakileri yönlendirip akıllıca bir plan yapmış bulunmaktasın. Geriye devamını getirmek kalıyor. Sana verilen fotokopiyi çıkarıp suçlu hakkında bilgi edinmeye koyuluyorsun. On numaralı odaya kayıt yaptıran isim Gipo Pinodan. Bir hafta önce kayıt yaptırmış. Kayıtlı fotoğrafı inceliyorsun. iri yarı bir vücut ve kilolu bir surat. Evet, odada gördüğün kişi ile uyuşuyor. Sadece bir detay ilgini çekiyor. Odada gördüğünde kahverengi bir palto giyerken, burada gri bir palto giyiyor. Fotoğrafa dikkatli bakınca fotoğrafta odada görmediğin bir detay daha ortaya çıkıyor. Yanakta bir çizik. Aradaki farklar kafanı kurcalarken içeriye bir grup Gedhilfeli turist geliyor. sekiz kişiler. Hemen kendilerini karşılayıp kolonya tutuyorsun. Gülümsemeler ve teşekkürler eşliğinde kolonyayı kabûl ediyorlar ve danışmaya yöneliyorlar. Biraz sesli konuştuklarından kulak misafiri oluyorsun. "Esenlikler, bizim önceden kaydımız vardı. Eşyaları odalarımıza bırakmaya geldik. Keban Çiftliği nerede biliyor musunuz?" Soylu atların olduğu çiftliği görmek istiyorlar. Danışma ile konuştuktan sonra hepsi anahtarlarını alıyorlar ve yukarı çıkıyorlar. Danışma anahtarları verirken sana endişeli bir vücut dili ile suçluyla aynı katta olacaklarını bildiriyor. Aradan yirmi beş dakika sonra Gedhilfeli grup merdivenlerden iniyorlar. Şakalaşmalar ve gülüşmeler eşliğinde çıkışa ilerlemekteler. Frum ve Ser'e şükürler olsun ki, sorun çıkmamış. Gedhilfeli grup ağır adımlarla birer ikişer yanından geçip çıkarken aralarından bir kahverengiliğin geçiyor olduğunu görüyorsun. Yoksa suçlu Gedhilfelilerin arkasına gizlenerek kaçma uğraşında mı? Galiba bu sefer aksiyon zamanı!

Re: [Vaka] Yok Olan Altınlar

#10
Planımın en eğlenceli kısmı boşa çıkmış görünüyordu. Demek kimse Djuratlı virüslülerden bahsetmeyecekti. Ne yazık. Danışmanın önerisiyle hademe odasına geçmiş ve orada da üstümü tamamen değiştirmiştim. Temizlik malzemelerine şöyle bir göz gezdirdiğimde şeytan kanıma giriyor gibi hissediyordum. Kolonyadan daha verimli olabilirlerdi. Biraz durduktan sonra sırıtarak niyetimden vazgeçtim. Böyle bir şeye gerek yoktu. Jopumu ve kelepçemi ve gerekli şeyleri yanıma alarak odadan ayrılmıştım. Odadan çıkmamla beraber danışman isteğim üzerine gelen bir bardak su ve kolonya ile tam karşımda duruyordu. Hızlıca "Hımhım" diyerek elinden suyu ve kolonya şişesini kaparak lobiye doğru yürümüş bardaktan bir yudum aldıktan sonra lobide bulunan saksılardan birisine dökmüştüm. Lobideki koltuklardan birine oturduktan sonra da kolonyayı bardağın içine boşaltmaya başlamıştım. Kolonya'yı bardağın içine ters ancak hafifçe yamuk bir biçimde bırakıp kendine kendine dökülmesi için bıraktım. Cebimden danışmanın verdiği kağıdı çıkararak zanlı hakkındaki bilgileri okumaya başladım. Gipo Pinodan. Görünüşe bakılırsa bir haftadır bu soygunu planlıyorlardı. Fotoğraflara dikkatlice bakıldığında bazı detaylar kendisini ele veriyordu. Bıkkınca bir nefes vermiş ve elimi başıma koymuştum. Bu sırada içeriye tiplerinden Gedhilfe'li olduğunu varsaydığım 8 kişi giriyordu. "Hadi bakalım ayakçı Rodi." Ayaklanarak gülümsemiş ve söze girmiştim. Otelin adını bile hatırlamıyordum. "Hanımlar-baylar! Mütevazı otelimize hoş geldiniz." Olabildiğince cıvık karşılamamdan sonra kendilerini danışmana doğru yollamıştım. Yerime oturmaya niyetlenmiştim fakat danışman hal ve hareketleriyle bana bir tehlike ahvali hissettirmeye çalışıyordu. Anladığım kadarıyla da yeni gelen turistler şüpheli ile aynı katta ikamet edeceklerdi. 8 kişi tek bir adam tarafından alt edileceği bir konjonktür söz konusuysa zaten yapabileceğim bir şey yoktu. Zanlının da 8 turisti darp edip çok değer verdiği başını daha da belaya sokmasını isteyeceğini öngörmüyordum. Hem öyle olsa bile bu benim problemim değildi. Elimle hafifçe "Sakin ol" işareti yaparak gözlerimle güven vermeye çalışarak yerime geçmiştim. Görünüşe bakılırsa uzun bir gün olacaktı...

Keban Çiftliği. Nasıl bir yer acaba?

Yaklaşık yarım saat sonra Gedhilfe taifesi kahkahalar eşliğinde merdivenlerden iniyordu. Güvenlik protokolünü kendim yaptığıma göre, uygulaması gereken yegâne kişi de ben olmalıydım. Bir elime kolonya ve bir elime de bardağı aldıktan sonra kapının önüne doğru geçecektim. Bana yaklaştıklarında da "Hanımlar Baylar, Frum ve Ser neşenizi daim kılsın. Şu sıralar Gedhilfe'den gelen vatandaşlarda grip hastalığı normalden fazla görülmekte. Affınıza sığınarak çok kısa sürecek bir sağlık protokolünü uygulamak zorundayım." Bu sırada eğer bir taşkınlık yaşanır da aralarından bir şüpheli bana saldırmaya çalışırsa hızlıca elimdeki bardakta bulunan kolonyayı şahsın üzerine dökmeye ve ardından bardağı bıraktığım elimle adama doğru Kıvılcım oluşturmaya çalışacaktım. Olur da taşkınlık yaşanmaz ve şüpheliyi sakince tespit edersem elimden geldiğince ilk hamleyi ondan bekleyecektim. Gezginleri sıraya dizdikten sonra burun deliklerine bakmak bahanesi ile kafalarını kaldırmalarını isteyecek, ellerinden de küçük kan örneği almak üzere ileri uzatmalarını isteyecektim. Eğer şüpheli buna uyarsa eline kelepçe takacaktım. İlk hamleyi, özellikle birisini cızbız yapacak bir hamleyi ben yapmamalıydım ki biraz sonra yapacaklarım aklanmış olsun idi.
► Show Spoiler
Post Reply

Return to “Hentanden”