Re: [Tegin Hentanodan] Düşmüşlerin Yükselişi

#21
Yanımdaki sinirli arkadaş yaptığım olanı açıkça beğenmediğini söylese de ben harekete geçtikten sonra o da bana katıldı. Ancak ikimizde kurtları vurmamıza rağmen verdiğimiz hasar hareket etmelerine engel olmadı. Benim vurduğum kurt ok yedikten sonra üstüme atlayarak beni yeri düşürdü. Hatta biraz daha ileri giderek yerdeyken bana saldırmayı çalıştı. Yeni arkadaşım sayesinde bu saldırı girişiminden yara almadan kurtulabildim. Yeni arkadaşım beni kurtardıktan sonra yaralı hayvana bir tane daha ok atarak yanımızdan uzaklaşmasını sağladı. İki ok yemesine rağmen hala daha hareket edebilmesi beni biraz tedirgin etmeye başladı. Kurtların bu kadar dayanıklı olduklarını bilmiyordum.

İlk kurt uzaklaştıktan sonra bu sefer tam tersi bir şekilde yanımdaki adam zor durumda kaldı. Etraftaki kurt uluma seslerinden yaklaşmakta olan tehlikenin farkındayım ama ne olursa olsun bana yardım eden birini zor durumdayken arkada bırakarak kaçmayı düşünmüyorum. Bu yüzden mümkün olduğunca hızlı bir şekilde bu kurdu etkisiz hale getirip buradan uzaklaşmaya çalışmamız lazım. Sadece biraz vakit kazanabilirsek yeterli olacağını düşünüyorum. Etrafta bu kadar ses varken kısa zaman sonra diğerleri de buraya gelip bize yardım edeceklerdir. Bu yüzden tereddüt etmeden yayımı gererek yerde yatan savunmasız kurda nişan alıp atışımı yapacağım. Ardından da adama bana takip etmesini işaret ederek patikaya doğru hareket etmeye başlayacağım.
Image
► Show Spoiler

Re: [Tegin Hentanodan] Düşmüşlerin Yükselişi

#22
Her ne kadar aranızda kötü kan olsa da, elemanı kurtarmaya karar veriyorsun. Sen okunu attıktan sonra, eleman fırsattan yararlanarak belinden bir hançer çıkartıyor. O an ki sinir harbinden olsa gerek hayvanı feci bıçaklıyor. Sonradan ne yapmak istediğini fark edip peşinden geliyor. Beraber patikaya çıkıyorsunuz ve başlangıç noktasına doğru koşuyorsunuz. Kurt sürüsü ise hemen arkanızdan geliyor. Hızla aranızdaki fark kapanırken üstadı görüyorsunuz. Yanındaki eleman bağırıyor. "Kurucu aşkına, kurtarın bizi!" Onun bağırmasıyla üstat sizi ve içinizde bulunduğunuz durumu görüyor ve depar atarak size doğru geliyor. Size vardığında duraksamadan yanınızdan geçiyor ve kurt sürüsünü karşısına alıyor. Hafifçe çömüyor ve bekliyor. Üç kurttan oluşan sürü de üstadı karşısına alıp bekliyor. Üstat imdadınıza yetişse bile güvenlik hissiyatı oluşmuyor siz de. Gergin bir şekilde üstadı izliyorsunuz. Üstat hiçbir şey yapmıyor. Kurtlar ona öfke ile hırlarken, zaman zaman biri atlıyormuş gibi yaparken, üstat olduğu yerde duruyor. Acaba nasıl bir surat ifadesi var? Göremiyorsunuz. Gerginlik dolu anlar uzadıkça uzuyor. O sırada üstat Himota dilinde konuşmaya başlıyor. Öz dilinizde kurduğu bu cümle sonucunda kurtlardan en önde olanının suratı hala vahşet dolu olmasına karşın yumuşuyor ve bakışları size dönüyor. Hayvan sanki bakışlarıyla ruhunuzu bile deliyor. Üstat size dönmeden sesleniyor. "Avlarını mı çaldınız? Yoksa, onlardan birine mi zarar verdiniz?" Yanındaki eleman hemen atlıyor. "Önce onlar etrafımızı sardı! Nasıl kurtulduğumuzu bile idrak edemiyorum şuan!" Üstattan ses çıkmıyor. Kurt ise bakışlarını üstada çeviriyor. Bu sefer çalıların oradan bedeni attığınız oklarla dolu bir kurt çıkıyor. Yalpalayarak ve ağır ağır ilerliyor. Ağzında ise bıçaklanarak ölmüş sürü üyesi. Artık sürünün lideri olduğunu anladığınız kurt cesede dönüyor ve yanına onu koklamaya başlıyor. Etrafında dönüyor. Farklı farklı yerlerden burnuyla itiyor. Sonrasında cesedi getiren kurtla bakışıyor. O sırada üstat yavaşça doğruluyor ve etrafına bakıyor. Sırtından yayını çıkarıyor ve sadağından bir oku alıp yerleştiriyor yaya. Keskin gözlerle sağına ve soluna baktıktan sonra sağına doğru nişan alıyor. Gözlerini kısıyor. Nerdeyse kapalı gibi gözleri. Sessizlik hakim olduğunda sadece rüzgarın uğultusu duyuluyor.

Bir hışırtı!

Zınk!

Acı dolu bir inleme başladığı gibi bitiyor.

Üstat oku attığı yöne doğru gidiyor. Gözden kaybolduğunda aranızda uzaklık olsa dahi sürü ile baş başa kalıyorsunuz. Şükürler olsun ki, sizle ilgilenmiyorlar artık. Hepsi üstadın gittiği yöne bakıyor. Üstat yerde sürüklediği dağ ceylanı ile dönüyor. Avı sürünün önüne getiriyor ve tekrar çömüyor. Sürünün lideri başta temkinli davranıyor ama en sonunda avı enseden ısırıp götürüyor. Böylelikle sorun çözülmüş oluyor. Üstat onların gözden kaybolmasını bekliyor. Gözden kaybolduklarında da yanınıza geliyor. "Orada dikilmeye devam ederseniz sınavı geçemezsiniz. Hadi, iş başına!" Eleman kafasını ikiye sallayıp söylene söylene uzaklaşıyor. Başladığın yere dönmüş olan senin ise karşında yine aynı seçimler bulunuyor. ileri, sağ ve sol. Bu sefer her yönden çeşitli hayvan sesleri yükseliyor. Patika biraz ilerliyorsun. İlk avı orada gördüğünden yine kontrol etmek istiyorsun. Sağında yemek yiyen kurt sürüsünü görüyorsun. Sola doğru ilerleyip dikkat ettiğinde bir kuş görüyorsun. Tombul bir kuş. Kabarık tüyleri var. Arkasındaki tüyler yelpaze gibi. Boynu uzun. Etrafta geziniyor ve yerde bulduklarını gagalıyor. İlk avını gördüğün yere döndüğünde ise yaban koyunu buluyorsun. Tombul kuş kendini güvende hissetmesine karşın çok hızlı hareket ediyor. Tehdit altında olduğunda kim bilir ne kadar kıvrak olacak? Yaban koyunu daha yavaş ve vurması kolay gözüküyor. Tabii, bütün bedeninin kalın yünle kaplı olması oku kesinlikle engelleyecek. Seç, beğen, al!

Re: [Tegin Hentanodan] Düşmüşlerin Yükselişi

#23
Yeni arkadaşım okumu attıktan sonra vakit kaybetmeden harekete geçti. Yarattığım fırsatı iyi kullanarak belindeki hançeri çıkartıp boğuştuğu hayvanı alt etmeyi başardı. Can korkusu yüzünden birazcık abartsa da sonuç olarak hayvandan kurtulmayı başardı. Paramparça olan kurdu ardımızda bıraktık sonra birlikte patikaya doğru koşmaya başladık. Yolda bir hainlik yapacak mı diye tedirgin olsam da çok kısa sürede bir hayli fazla etkileşime girip yakınlaştığımız için hiçbir kötü eylemde bulunmadı. Patikaya çıkıp hızımızı kesmeden başlangıç noktasına koşarken kurt sürüsünün ensemizde olduğunu fark ettik. Aramızdaki fark hızlı bir şekilde kapanırken üstadı gördük. Yanımdaki yeni dostum hemen ondan yardım istedi. Üstat hızlı bir şekilde olayın ne olduğunu anladıktan sonra bize doğru koşmaya başladı. Yanımıza geldikten sonra hızını kesmeden ilerlemeye devam etti. Kurt sürüsünü karşısına alacak bir konuma geldikten sonra gergin anlar başlıyor. Uzun mu kısa mı olduğunu kestiremediğim belli bir süre üstadın sürüyle bakışmasını izledikten sonra yeni dostum üstadın sorduğu sorulara cevap verdi. Soru cevap etkinliğimiz bittikten sonra az önce delik deşik olan kurt ağzında biraz önce öldürdüğümüz kurtla birlikte karşımıza çıktı. Üstat karşısında yaralı kurdu gördükten sonra bir ceylan vurarak onlara verdi. Bu takastan sonra kurtlar şimdilik bize olan ilgilerini kaybettiler gibi gözüküyor.

Kurtlar uzaklaştıktan sonra bana parazit gibi yapışan elamandan da kurtuluyorum. Üstadın harekete geçmemizi söylemesinden sonra istemeye istemeye de olsa yanımdan gitmek zorunda kaldığı için mutluyum. Herkes uzaklaştığı için ikinci başlangıcımı çok daha rahat bir şekilde yapabiliyorum. Etrafta benim dışında çok fazla kişi olduğunu düşünmediğim için civarda duyduğum sesleri gidip kontrol edersem av konusunda sıkıntı yaşayacağımı sanmıyorum. Bu yüzden patikaya geri dönüp yavru ceylanı gördüğüm yeri tekrar kontrol etmek için yürümeye başlıyorum. Yolculuk sırasında kurtlar ile daha fazla haşır neşir olmamak adına onların zıt istikametine gittiğim zaman kabarık tüyleri ola tombul bir kuş ve bir tane de yaban koyunu görüyorum. Koyun yavaş ama savunması güçlü, kuşun ise savunması zayıf ama anladığım kadarıyla çevikliği bir hayli yüksek. Bunları göz önünde bulundurduktan sonra şansımı önce kuş üzerinde denemeye karar veriyorum. Gittiği yönü tahmin etmeye çalışarak atacağım oku biraz önüne atmam gerektiğini düşünüyorum. Okun sesini duyduktan sonra hangi tarafa kaçacağını ön görebilirsem bir ok ile onu kolay bir şekilde avlayabilirim. Eğer başarılı olursam ardından da yavaş hareket eden koyunu başından vurmaya çalışacağım. Tüyleri ne kadar sert olursa olsun kafasında boynuzlarının olmadığı hassas bir noktası olduğunu düşünüyorum.
Image
► Show Spoiler

Re: [Tegin Hentanodan] Düşmüşlerin Yükselişi

#24
Tombul kuşun oradan oraya durmadan hareket etmesine çözüm olarak varsayımsal bir atış yapıyorsun ve gittiği yönde biraz ileri ok atıyorsun. Attığın ok ayaklarının dibini, gövdesini sıyırarak saplanıyor. Kuş anlık bir hızla geriye doğru zıplıyor ve havada yükseliyor. Hemen ikinci oku atıyorsun fakat havadaki hedefi vuramıyorsun. Okun bir kez daha sıyırıyor. Kuş can havliyle bulunduğun bölgenin derinliklerine zıplaya zıplaya, kanat çırpa çırpa gidiyor. Sesi hâlâ kulaklarında. Planın bir parçasıymışçasına vahşi koyuna dönüp yayını geriyorsun. Kaybedecek zamanın yok. Otlanmakta olan koyunun kafasına nişan alıyorsun. Yün olmayan tek bölge yüzü. Okunu salıyorsun. Tam da gözünden vuruyorsun hayvanı. Hayvandan ses dahi çıkmıyor. Olduğu yere yığılıyor. Yanına gittiğinde ise öldüğü her hâlinden belli oluyor. Kafasından akan kanlar küçük bir birikintiye neden olmuş. Hayvanın ağırlığını yokluyorsun. Gerçekten ağır. Kucağına alsan gencecik yaşta sırt sorunu yaşarsın. Taşır mısın? Kesinlikle! Üstada kadar götürürsün ama sırtın çok ağrır. Ne ironiktir ki, Sırtlanırsan ağrısız bir şekilde hedefine ulaşırsın. Tabii, bu sefer ortada başka bir sorun var. Hayvan leşi yırtıcıların dikkatini çeker. Ya aç olanların ya da bedava yemek peşinde olanların. Avını taşırken de yavaş olacağın kesin. Burada bıraksan ve avlanmaya devam etsen, leşçilerden birisi kapabilir. Başkalarının avlarına sayı üstünlüğü ile konup haksız kazanç sağlamak konusunda üzerlerine yoktur! Ya risk alıp sırtlanacaksın ya da leşten fazla uzaklaşmadan avlanmaya devam edeceksin. Şu an açıktasın. Görüşünü kapatacak ağaçlar ve çalılar yok. İleriyi gözlemlediğinde de bir vahşi koyun daha görüyorsun. Onun daha da sağında, on metre uzaklık vardır aşağı yukarı, bir grup kuşun toplandığını görüyorsun. Sanki bir şey ilgilerini çekmiş de gelmişler gibi.

Re: [Tegin Hentanodan] Düşmüşlerin Yükselişi

#25
Geleceği tahmin etme planım beklediğim kadar başarılı olmadı. Etraftaki tüm değişkenleri hesaba katamadığım için attığım ok kuşu sıyırarak ayaklarının dibine saplandı. Canı yanan kuş panik halinde havaya zıplayarak yapabileceği en kötü hamlelerden birisini yaptı. Havada savunmasız bir şekilde duran hedefime tereddüt etmeden yeni bir ok fırlattım. Ancak bu okumda bir önceki gibi hedefi vurmadı. Açıkçası sabit bir hedefi vuramadığım için birazcık üzüldüm. Yaptığım antrenmanlardan sonra eski formumu hatta belki de eskisinden daha iyi bir hale geldiğimi düşünüyordum. Attığım iki başarısız oktan sonra düşüncelerimin çok da doğru olmadığını anladım. Hala daha gidecek çok yolum var.

Kuşu elimden kaçırdıktan sonra planladığım gibi diğer avıma yöneldim. Az önce minik bir kıyamet kopmasına rağmen hiç oralı olmadan sakin bir şekilde otlanmaya devam eden koyunun görebildiğim tek yün olmayan bölgesine kafasına nişan alarak okumu fırlattım. Bu sefer atışımda başarılı olsam bile hayvandan hiçbir reaksiyon almadığım için bir şeylerin ters gittiğini düşünmeye başladım. Savunmasının yüksek olduğunu fark etmiştim ama gözlerinden birini kaybetmesine rağmen ses dahi çıkarmayacak seviyede bir hayvan olduğunu düşünmemiştim. Hayvanın yanına gittiğim zaman olayın benim sandığımın aksine ani bir ölüm olduğunu gördüm. Bu hayvanların zayıf noktasının gözü olduğunu öğrendiğim iyi oldu. Etraftaki yırtıcı hayvanların dikkatini çekmemek için oku koyunun gözünü çıkarmadan taşımaya karar verdim. Bu sırada etrafa kan bulaştırmamak için okun etrafını bir kumaş parçası ile sarmayı deneyeceğim. Üstadın olduğu yerden çok fazla uzaklaşmadığım için hızlıca hayvanı sırtlanıp götürebileceğimi düşünüyorum. Hatta eğer yeteri kadar hızlı olabilirsem belki bir tane daha koyun avlayabilirim.
Image
► Show Spoiler

Re: [Tegin Hentanodan] Düşmüşlerin Yükselişi

#26
Sırtında koyun ile tempolu bir şekilde üstadın yanına geliyorsun. Üstat seni görünce bakışlarını avına sabitliyor. Sırtından indirdiğin koyunu üstadın önüne bırakıyorsun. "Evet, besili bir yaban koyunu. Yünlerinden kıyafetler yapılır, etinden ve çoğu organından yemek yapılır, başka yemeklere katılır. Hatta kalan sakatatlar evcil hayvanlarımızı doyurur. Hehehehe, gözünden vurmuşsun bir de. Güzel! Avı en az zarar verecek şekilde avlamak esastır. Yarasını da sarmışsın. Kokunun yırtıcıları çekeceğini biliyordun galiba. Aferin sana! Şimdi, git! Avlanmaya devam et!" Üstat yana doğru bir adım atıp arkasındaki avları gösteriyor. Başkaları da avlarını getirmiş ve gerçekten çok av var. Tavşanlar, kuşlar, ceylanlar... "Geri kalmak istemezsin." Üstadın bu son sözleri ile tekrar açık alana çıkıyorsun. Gözlerini etrafta gezdiriyor ve dolanıyorsun. Yaban koyunları taşıması zor fakat uygun avlar. Bir tane buluyorsun. Çömerek ilerliyorsun. Hayvan ne seni görmeli, ne de duymalı. Yeterince yaklaşınca durup okunu geriyorsun. Bekle, hayvan etrafına bakıyor. Beklemeye devam et. Otlanırken bir süre güvenliğinden emin olmak isteyecek. Tamam, bütün dikkati yemekte. Atış serbest!

ZINK!

Tam gözünden! Ha ha! Bu işi kavradın, he! Avının yanına gidiyorsun. Ani bir ölüm daha. Yine kan kokusu dağılmasın diye sarıyorsun yarayı. Başını kaldırmanla yırtıcın teki ile göz göze gelmen bir oluyor. Vahşi bir kedi! Yumuşak ve kabarık tüyleri ile, sivri kulakları ile sarı, beyaz ve siyah renkleri ile, koyu sarı gözleri ile sana bakıyor. Aranızdaki uzaklık üç metre bile değil. Bakışlarını senden ayırmadan, ağzını açmadan, sesler çıkarmaya başlıyor. Her an yüksek ve tiz bir sesle kulaklarını kanatacak gibi. Olduğu yerden hareket etmiyor ama çok iyi biliyorsun ki kediler hızlı. Her anlamda hızlı. Soğuk terler dökmeye başlıyorsun, yüreğin göğüs kafesinden çıkacakmış gibi atıyor. Nefes almakta bile zorluk çekiyorsun. Ölümle burun burunasın şu an. İstese sen algılayamadan seni öldürebilir. Şimdi söyle bakalım, ölüme karşı nasıl bir kozun olabilir?
Off Topic
Konunuzun pasiflik süresi 7 güne çıkarılmıştır.

Re: [Tegin Hentanodan] Düşmüşlerin Yükselişi

#28
Koyunu istediğim şekilde sarıp sarmaladıktan sonra tempolu bir şekilde üstadın yanına geri döndüm. Koyunu gördükten sonra yakaladığım av ile neler yapabileceğimi bir çırpıda söylemeye başladı. Konuşma arasında hayvanı gözünden vurup olabilecek en az zararı verdiğim için beni övmeyi de ihmal etmedi. Ancak beni pohpohladıktan sonra diğerlerinin getirdiği avları göstererek geri kalmak istemiyorsam devam etmem gerektiğini söyledi. Doğru bir noktaya parmak bastı. Avımı güvenli bir şekilde geri getirdiğim için artık burada durmama gerek yok. Bir an önce geri dönüp koyunda olduğu gibi büyük ve kullanışlı bir şeyler bulmam gerekiyor.

Avlanmaya geri döndükten sonra tekrar bir koyun ile karşı karşıya geldim. Az önceki tecrübelerim sağ olsun onların zayıf noktasını bildiğim için hemen ses çıkarmadan yanına yaklaşmaya başladım. Yeterli mesafeye geldiğime kanaat getirdikten ve hayvanın da beni fark etmediğinden emin olduktan sonra bir önceki avımda yaptığım gibi gözüne nişan alarak okumu fırlattım. Ok sorunsuz bir şekilde koyuna saplandıktan sonra vakit kaybetmeden yanına gittim. Galiba gerçekten koyun avlama konusunu çözdüm. Önceki gibi bu koyunda da gözünden tek atışla avlamaya başardım. Kan kokusuna karşı yine önlemimi aldıktan sonra tam koyunu taşımak için ayağa kalkarken başımın üzerinde vahşi bir kedi ile göz göze geldik.

Sevimli kedicik ile aramda çok fazla mesafe olmadığı için yapacağım hamlemi iyi seçmem gerekiyor. Bir kere kaçmayı denemeyi düşünmüyorum. Arkamı döndüğüm anda peşimden gelebilir. Yırtıcı bir hayvana sırtımı dönerek ölüm fermanımı imzalamak istemiyorum. Belki ben kaçarken yerde yatan koyun ile de ilgilenebilir ama hayatım söz konusu iken bu riski göze alamam. Her şeyden önce sakin olmam gerekiyor. Doğadaki yırtıcı hayvanların eğer daha önceden bir insana saldırmadılarsa doğrudan bir sebep yokken insanlara saldıracağını düşünmüyorum. Büyük ihtimalle daha önce karşısına çıkmayan bir varlığı görünce merak edip yanıma gelmiş olabilir. Bu yüzden ilk olarak hamle yapmaya hazır bir şekilde kediciğin ne yapacağını bekleyeceğim. Sandığım aksine aç olduğu için bekliyorsa koyuna hamle yaptığı anda geri adım atarak avımı almasına izin vereceğim. Bana saldırmaya çalışırsa tam tersi bir şekilde sadağımdan bir ok çektikten sonra oka uranyum yükleyerek ileriye hamle yapmaya çalışacağım. Kedicik ile aramdaki mesafeyi kapatabilirsem elimdeki ok ile ona vurmaya çalışacağım. Bir çizik bile atabilirsem onun hızını yavaşlatabileceğime inanıyorum. Önceliğim barışçıl bir şekilde bu sorunu çözmek olsa da bana saldırmaya karar verirse savaşmadan pes etmeyi düşünmüyorum.
Image
► Show Spoiler

Re: [Tegin Hentanodan] Düşmüşlerin Yükselişi

#29
Vahşi kedi gözlerini senden asla ayırmadan keskin bakışlarına devam ediyor. sen de gözlerini ondan ayıramıyorsun. Ayırmanın ne kadar kötü sonuçlanacağı belli zaten. Gözlerinin siyahı dikey bir çizgi. Sanki her an seni kesebilecek gibi. Dişlerini gösterse daha rahat olurdun. En azından düşmanın silahını bilirdin. Orada olduğunu biliyorsun, ne olduğunu da biliyorsun ama görmemek rahatsız edici. Seni o kadar kolay ve hızlı öldürebilir ki...

Vahşi kedi ilk adımı atıyor! Bunu adımı attıktan sonra, belki de ikinci adımı atarken fark etmen korku kat sayısını arttırıyor. Bu kadar yakındaki bir düşmanın hareketini mi göremiyorsun? Dikkatini fazla verdiğinden mi algılayamıyorsun? Gittikçe yaklaşırken ne yapacağının planı beyninde var oluyor ama bedenin bunu uygulayabilecek mi? Kedi gittikçe yaklaşıyor. Saldırmıyor ama üzerine yürüyor. Ağır ağır yürümeye devam ediyor ama sanki sana olan uzaklığı hep aynı. Ancak Kedi duraksayıp sana olan bakışlarını çevirmeden gerilediğinden anlıyorsun ki, bunca zamandır bir hayvan gibi dört ayak üzerinde geri gitmişsin. Hayvan iyice gerileyip koyuna kılıçtan keskin gözüken dişlerini geçiriyor. Ardından gittikçe hızlanarak uzaklaşıyor. Sen de ardından onu izliyorsun. Ağzında koyun kadar ağır bir avla bile bu kadar hızlı gidiyorsa...

Düşünmeye kesiyorsun ve derin derin nefes alıp veriyorsun. Hiç nefes almıyordun sonuçta. Bütün kasların gevşiyor ve olduğun yere çöküyorsun. Başın ve çenen kendini kasmaktan ağrıyor. Avcunun içinde tırnak izlerini görüyorsun. Acıyor. Bedenine yayılan ani rahatlık ıslık sesi ile yok oluyor. Kafanı sese döndürüyorsun. Üstadın olduğu yerden geliyor. Bacakların titreyerek ilerliyorsun. Üstadı görüp yaklaştıkça kendine geliyorsun. Çok geçmeden herkes toplanıyor. Üstat herkesin avlarını önüne almasını istiyor. Hepsini inceliyor. Sen de bakıyorsun. Kim ne yapmış diye. Av bol, çeşit bol. Senin aksine. Üstat herkesin avlarını inceledikten sonra ağzını açıyor.

"Bugüne kadar sayısız kere öğrencilerimi ava çıkardım. İlk defa bu kadar bereketli, çeşitli..." Üstadın sözleri ile elemanlar göğüslerini öne çıkarıp memnun memnun sırıtıyorlar. "...ciğeri beş para etmez, aşağılık, aldatıcı ve küçük düşürücü Himotalılar tanıyorum." Herkesin suratı düşüyor ve şaşkınlık suratlarından okunuyor. Üstat havayı titretiyor. "Sizi gerizekâlılar! Siz daha babanızın tohumuyken ben vahşi doğada av yönetiyordum! Cahil cüheyla zavallılar! Beni kandırmaya çalışacak kadar onursuz, kandıramayacak kadar da beceriksizsiniz! Sen, ondan destek aldın! Sen, şuradakinden yardım aldın! Sen, bütün işi ona yaptırdın!" Üstat hızla herkesi parmakla gösterip yaptıklarını sıralamaya başlıyor. Nokta atışı yaptığı ise elemanların suratından kitap gibi okunuyor. "Kutlu Himota adını lekelediğiniz için kendinizden utanmalısınız! Siz kim köpeksiniz ki bu kutlu kana leke sürüyorsunuz? Yıkılın karşımdan! Bir daha asla Polis Teşkilatı'na adım atamayacaksınız!" Üstadın suratı öfkeden ve kesintisiz şekilde bağırmaktan kıpkırmızı oluyor. Nefes nefese kalıyor. Bir şahin sesi kulakları yırtarak yaklaşıyor. Üstat kolunu kaldırıyor ve şahin konuyor. Üstat şahine cebinden çıkardığı yemleri teker teker verip onu severek sakinleşiyor. Yem verdikten sonra onu okşamaya başlıyor. Şahin gibi amansız bir yırtıcının okşanmaktan zevk aldığını görmek sende hayranlık uyandırıyor. En vahşi hayvanlar bile evcilleştirilebilir demek. Elemanlardan biri şahini görünce gözleri büyüyor ve haykırıyor. "Bunca zamandır tepemizde uçan hayvan senin miydi? Onun yüzünden kaç kere av kaçırdık, biliyor musun? Durmadan gelip bize saldırması yüzünden hiçbir şey yapamadık. Hatta, onun yüzünden dibimize gelmiş bir yırtıcıyı fark edemedik." Eleman kolunu gösteriyor. Ciddi bir ısırık izi var. Hâlâ daha kanıyor. "Senin hayvanın yüzünden oldu bu!" Üstat elemana dönüyor. "Şahinim avlanmanıza engel olmuyordu. Kuralları çiğnemenize engel oluyordu. Söz dinleseydiniz sizi rahatsız etmezdi." "Ulan seni de, hayvanını da!" Kin ile üstadın üzerine yürüyen elemana şahin çığlık atarak saldırıyor. Sağlam kolu da yaralanıyor böylelikle. "Beni iyi dinle, düşmüş. İmparatorumuzun acıması sayesinde sana ikinci bir fırsat verildi. Sen de bunu elinin tersiyle ittin. Geldiğin yokluğa dönmek istemiyorsan, uzaklaş. Kendine başka bir yaşam biçimi bul. Bu diğerleri için de geçerli." Herkes söylene söylene uzaklaşırken üstat sen dahil dört kişiye kalmanızı söylüyor. Herkes gittikten sonra size güzel haberi veriyor. "Sizlerin avları az fakat olması gereken bu zaten. Siz avcı değilsiniz, okçu da değilsiniz. En azından resmiyette. Avlarınızda ister gıda olarak, ister tekstil olarak verim dolu. Hile yapmadığınız için teşekkür ederim. Tebrikler, sınavı geçtiniz! İne dönelimde başarınızı kağıda dökeyim." Beraber inin yolunu tutuyorsunuz. Şahin İni'ne vardığınızda da, üstat dördünüze de kağıt yazıp veriyor. "Bugünlük evinize dönün ve dinlenin. Yarın erken kalkın ve Kurt İni'ne gidin. Oradaki üstada bu kağıtları gösterin. Ak At yolunuzu açık kılsın!"

Böylelikle ilk aşamayı geçmiş oluyorsun. Eve vardığında bir polis arabası görüyorsun. Senle etkileşime geçemseler bile kontrol altında tutuluyorsun. Güneşin ilk ışıklarıyla uyanıp Kurt İni'nin yolunu tutuyorsun. İne vardığında daha herkesin toplanmadığı belli oluyor. Etrafta sakin bir hava var. Kimseden çıt çıkmıyor. Sadece silahlarıyla ilgilenenlerin çıkardığı sesler mevcut. İleride ise üstadı görüyorsun. Selvi boylum, al yazmalın bir kadın. Buradan bile kasları belli oluyor. Sabahın köründe birisinin bu kadar enerji yaydığına ilk defa tanıklık ediyorsun. Kollarını kavuşturmuş, kocaman bir gülümseme ile sana bakıyor. Karşısına çıktığında gür ve canlı bir sesle konuşuyor. "Günün aydın olsun, taze et! Seni buraya Beyaz At'ın yelelerindeki rüzgâr getirmiş olsa gerek. Söyle bakalım, neden buradasın?" Sana taze et demesinden her şeyi bildiğini bir şekilde iğnelemiş oluyor fakat konuşmayı seviyor gibi.

Re: [Tegin Hentanodan] Düşmüşlerin Yükselişi

#30
Kedicik beni biraz korkutsa da sadece avladığım koyunun peşinde olduğu için bana zarar vermeden avımı alıp uzaklara gitti. Olası bir çatışmada kazansam bile yaralanmadan işin içinden çıkmam çok zor olacağı için içimde buruk bir sevinç var. Hayatımı kurtardım ama polis teşkilatını girmek için elimde olan tek fırsatım riske girdi. Bir an önce kendimi toparlayıp yeniden avlanmaya başlamam lazım. Yarışmayı kazanmak için elimden geleni yaparak ileride pişman olmak istemiyorum.

Bir sonraki avım için hazırlanmaya başlayacakken Üstadın olduğu yerden bazı sesler duymaya başladım. Bu seslerden sonra bir tane daha av için zamanım kalmadığını anladım. İstemeye istemeye de olsa mecburen seslerin geldiği yere doğru gittim. Kısa süre içinde ava çıkan herkes avlarıyla birlikte geri döndü. Benim tek koyunuma kıyasla diğerlerinin avlarını görünce hafiften moralim bozulmaya başladı. Bu kadar sınırlı zaman aralığında çeşitli şeyler avlamaya başladıkları için şanslarının benden daha yüksek olduğunu düşünmeye başladım.

Bütün herkes toplandıktan sonra üstat konuşmaya başlayarak milleti azarlamaya başladı. Başlangıçta dediği kurallara uymadıkları için böyle bir tepki alacaklarını az çok tahmin ediyordum ama diskalifiye olacaklarını düşünmemiştim. Gerçi polis teşkilatına geri dönmek için yaptığımız bir eğitimde kurallara uymamamın bedelinin sadece diskalifiye olması da çok büyük bir yaptırımda değil. Elenenler gittikten sonra üstadın şahinine hayran hayran bakıp sınavı geçmemin gururu ve mutluluğu yaşadım. Daha önümde farklı farklı sınavlar olacak olsa da en azından ilk adımı sorunsuz bir şekilde geçtiğim için mutluyum.

İlk aşamayı geçtikten sonra evime geri dönüp dillenip bitkilerim ile vakit geçirerek minik bir ara verdim. Bir günlük bu aram bittikten sonra kapının önündeki polis arkadaşların eşliğinde bir sonraki aşamaya geçmek için kurt inine doğru yola çıktım. Biraz erken geldiğim için etraf şimdilik çok sessiz. Bu sessizliğin ortasında buranın ustasını gördüm. ve ne yazık ki o da beni gördü. Eğer fark edilmeseydim öncekinde yaptığım gibi dikkat çekmemeye çalışarak diğerlerinin gelmesini bekleyecektim ama şimdi mecburen gidip üstada selam vermem gerekiyor. Üstadın yanına gittiğim zaman çok enerjik bir şekilde konuşmaya başladı. Anlaşılan bu sefer biraz daha zor olacak. Derin bir nefes alarak "Sizin bilgi birikiminizden yararlanıp yeni şeyler öğrenebilmek için geldim." diyeceğim. Umarım bu konuşma çok fazla uzamadan diğerleri yardımıma yetişir.
Image
► Show Spoiler
Locked

Return to “Gidinpese”

cron