[Tegin Hentanodan] Düşmüşlerin Yükselişi

#1
Ağırlaştırılmış müebbet hapisten af yoluyla çıktığına hâlâ inanmakta zorluk çekiyorsun. Himota tarihinde bir ilk bu! İlk defa af altında suçlular salınıyor. Devrim niteliğinde bir karar bu! Düşünmeden edemiyor değilsin, arkaplanda tam olarak ne oldu? Teşkilat Başkanı, İmparator ve Konsey ile beraber bu kararı onayladığını söylemişti. Acaba aralarında nasıl bir görüşme gerçekleşti? Neyse, dikkatini önüne vermen gerek. Sen salındıktan sonra polisler seni evine götürdüler. Uzun zaman sonra evine dönmenin verdiği his paha biçilemezdi. Ne var ki, evinin hemen dışında hep nöbet tuttular. Fazla geçmeden de Gidinpese'ye doğru yola çıkardılar seni. Gidinpese çok iç açıcı bir yer. Şehir canla dolup taşıyor. Herkes geziyor, tozuyor, alışveriş yapıyor, çocuklar oyun oynuyorlar, gençler ve yetişkinler parklarda keyif yapıyorlar, doğal güzellikler mis mis! Buraya ilk defa geliyorsun. Bildiğin tek şey, Himota savaş sanatlarını sırtlayan yer olduğu. Bir de Tihami'ye sınırı olduğu. Sahi, etrafta da düzenli olarak Tihamili görüyorsun. Elçilik de buradaydı zaten, değil mi? Seni indirdikleri yer ise Gidinpese'nin yüreği oluyor. Himota'nın ünlü inleri karşındalar. Şahin İni, Kurt İni ve Yükseliş İni. Hepsinin hedefi farklı ama amaçları aynı. Üstünlük! Senin gibi birçoğunu getiren polisler hepinize bir açıklama yapıyor. "Buraya yüreğinizi arındırmaya ve tekrar toplumun tek koruyucuları olmaya geldiniz. Size verilen bu mucizevi fırsatı iyi değerlendirin ve eskisinden çok daha iyi polisler olarak tekrar aramıza katılın. Sizin gibi nicelerine örnek teşkil edin. Kurtarıcı sizinle olsun!" Bu sözlerinden ardından ilk durağın Şahin İni oluyor.

ZINK! ZINK! ZINK! ZINK! ZINK!

İçeride bundan başka ses yok. Sadece okların saplanma sesi var. Adımlarını bile duymuyorsun. Etrafta duvarlara asılı uzun görseller ve Himota dilinde yazılar var. İnin sonundaki duvarda ise anlamını bilmediğin rün sembolleri uyum içinde, sanki bir şekil almışlar gibi duruyorlar. İnin sonuna vardığında. Yaşlı bir adam görüyorsun. Üzerinde rahat ve hava alan bir kıyafet var. Seni görünce sıcak bir gülümse ile karşına çıkıyor. "Hoşgeldin, genç adam. Seni buraya hangi rüzgâr attı?" Sesinde bir yumuşaklık var ama çıkan her bir sözcük kusursuz vurguya sahip. Ardından arkandan gelenleri görüyor ve hafifçe gülüyor. "Yeni yüzler görmek ne kadar güzel! Sizle beraber ben de genç olurum şimdi. Hehehehe!" Himota dilinde "Dikkat!" anlamına gelen bir komut kullanıyor ve herkes ok atmayı kesip bulunduğunuz yere geliyor. Üstat sizi tanıtıyor bir nevi "Bu yeni gelen gençler kaybettiklerini kazanmaya geldiler. Onlarla iyi anlaşın. Sizler onların kıdemlileri sayılırsınız. Onlara öğretmekten çekinmeyin." Öğrenciler hep bir ağızdan "Hu!" dermişçesine bir ses çıkarıyorlar. Bu onay anlamına geliyor. Hepsi size duvarda asılı olan oklardan ve yaylardan birer ve beşer tane alıyorlar ve size dağıtıyorlar. İlk alıştırmanız on metre ötedeki bir hedefi vurmak. Hedef bir metre yetmiş santimetre uzunluğunda ve iki karıştan biraz fazla genişlikte, ahşaptan yapılma bir hedef. İnsana benzetilmiş. Üstat komut vermeye başlıyor. "Yay tut! Ok çek! Yay ger! Nişan al! At!"
Off Topic
Esenlikler dilerim, bu konuda GM olarak ben, yani Hiperyus ile ilerleyeceksiniz. Pasiflik süresi 3 gündür. Sai Nopaodan isterse katılabilir.

Re: [Tegin Hentanodan] Düşmüşlerin Yükselişi

#2
Tam yeni ortamıma alışmaya başlamışken enteresan bir şekilde ceza kaldırıldı. Daha önce hiç müebbet hapis cezası almış birinin affedildiğini duymamıştım. Yüce imparatorluğumuzun tarihinde bir ilk olabilirim. Bu onura erişebildiğim için son derece mutluyum. Mutluluğumun sebebi hem artık özgürce dışarıya çıkabilecek olmam hem de af kararımın arkasında bizzat imparatorumuzun olması. Artık bana verilen bu ikinci şansımı daha dikkatli olarak ulusuma hizmet etmek ve imparatorumuzu hayal kırıklığına uğratmamak için kullanmam lazım.

Dışarıya çıktıktan sonra gözlerim bir anda istemsizce eski ortağım Sai'yi aradı. Benim için bu önemli anda onu da yanımda görmek istedim ama anlaşılan beni karşılamaya gelmemiş. Dışarıya çıktıktan sonra beni bekleyen polis memurlarını takip ederek onlarla birlikte evime gittim. Uzun zaman sonra eve geri döndüğüm için hemen hızlıca bir bitkilerimi kontrol etmeye başladım. Sonuç beklediğim gibiydi. O kadar bitkilerimle ilgilenmesini söylememe rağmen Sai beklediğim gibi bu sorumluluğun altından kalkamamış. Kaktüsler hariç diğer bitkilerim ne yazık ki çürümüşler. Hızlıca ortalığı topladıktan sonra beni bekleyen polislerle tekrardan yola düştük. Beni Gidenpese'ye bırakıp küçük bir konuşma yaptıktan sonra yanımdan ayrıldılar. Onlar yanımdan ayrıldıktan sonra okların sesini takip ederek Şahin İni'ne giriş yaptım.

İçeri giriş yaptığım zaman nostaljik görüntüler ile karşılaşıyorum. Beni kibarca karşılayan sorumlu olduğunu düşündüğüm yaşlı adamı sözleri bittikten sonra kafamla selamladıktan sonra kenarda duran yaylardan birini alarak bende diğerleri gibi hedefi vurmayı deneyeceğim. Hapishanede kondisyonumu kaybetmemek için ne kadar uğraşmış olursam olayım şu anda ne durumda olduğumu görmek için en kısa ve etkili yol biraz pratik yapmak. Bu yüzden zaman kaybetmeden ne durumda olduğumu öğrenmem lazım.
Image
► Show Spoiler

Re: [Tegin Hentanodan] Düşmüşlerin Yükselişi

#3
Zınk! Zınk! fiyuv! Fiyuv! Zınk!

İlk iki oku hedefe tutturmakta zorluk çekmiyorsun fakat hemen sonrasında kollarına inanılmaz bir ağrı giriyor. Parmakların ağrımaktan öte acımaya başlıyor. Aniden bu olumsuzlukla karşılaşınca sonraki iki oku ıskalıyorsun. Atışları arası kısa bir süren olsa da, son ok için bekleyebildiğin kadar bekliyorsun. Son ok da hedefi buluyor. Üstat sıra sıra herkesin yanına gelip sayım yapıyor ve onlara bir çift laf ediyor. Sana da aynısı yapıyor. "Beş üzerinden üç. Kabul edilebilir bir sonuç. Çoğu kişi ilk defa yay kullandığında bir tane oku bile zor tutturuyorlar. Gel gör ki, sen ilk defa tutmuyorsun. Duruşundan ve bakışlarından belli. Sadece hapis paslanmana neden olmuş. Bir de hiç kol kasın yok. Yay germek kas ister. Yayı çekmek için güçlü, gergin tutmak için dayanıklı olman gerek. Herkesle konuştuktan sonra geri gidiyor. "Bir savaşçı var olan bütün olanakları ustalıkla kullanabilen kişidir. Sizlerden beklenen bireysel üstünlüktür. Ok da atacaksınız, kılıç da savuracaksınız, kalkan da kullanacaksınız, Çıplak ellerinizle de dövüşeceksiniz! Eğer birinden bile gereken başarıyı yakalayamazsanız, bir daha asla mesleğinizi elinize alamazsınız! Sınavınızı ciddiye alın ve kendinizi verin!" Bir anda sertleşen üstat bazılarını şoka sokuyor. Birkaç saniye boyunca herkesi süzen üstat "Şikayeti olan var mı?" diye soruyor. Biri direkt sıradan çıkıp söze giriyor. "Siz benimle dalga mı geçiyorsunuz? Haksız yere hapis yattığım yetmiyor, bir de hiçbir bilgi verilmemiş sınavda tek hakkım mı var? Siz bizimle oyun mu oynuyorsunuz?" Sessizlik ini sarıyor. Öğrenciler öne çıkmış kişiye "Vah, vah!" diye bakıyorlar adeta. Üstat sert bir bakış atıyor. Sanki bakışlarıyla delecekmiş gibi. Sonradan gülümsemeye başlıyor. "Alın size yaşam boyu bir ders. Asla duygu ve düşüncelerinizi dillendirmekten çekinmeyin ve cesur olun. Aferin sana! Yerine geçebilirsin!" Öne çıkan kişi beklenmedik olumlu tepki sonucu ve istediği yanıtı alacağı inancıyla yerine gitmek için dönerken üstadın bir kol hareketi yaptığı görülüyor. Eş zamanlı olarak da havaya sıçrayan kan ve yerine geçmek için dönen kişinin kendisini yere atıp acı içinde bağırarak kıvranması görülüyor. Beyniniz neyin gerçekleştiğin ancak yerde kıvranan kişinin yanağını delip diline saplanmış oku ve üstadın elindeki küçük ve kısa yayı görebilince anlıyor. Üstat bakışlarını yerdekinden çekip size yönlendiriyor. "Yaşam boyu ders iki! Haddinizi bilin!" Üstat yayını arkasına doğru yerleştiriyor ve size bir soru yöneltiyor. "Aranızdan ok ve yayın Himota ulusu için önemini ve değerini bilen var mı? Bu yazılı sınavda çıkar."

Re: [Tegin Hentanodan] Düşmüşlerin Yükselişi

#5
İlk başlarda attığım oklar sorunsuz bir şekilde hedefi vurunca hala paslanmadığımı düşünüp sevinmeye başladım. Ancak bu sevincim çok uzun sürmedi. İlk iki oktan sonra parmaklarım acımaya başladığı için ondan sonra attığım iki oku ıskaladım. Daha önce böyle bir durumla karşılaşmadığım için ilk ne yapacağımı bilemedim. Hapishanede geçirdiğim sürenin böyle bir geri dönüşü olması beni bir hayli üzdü. Bu duruma düşmemek için antrenmanlarımı aksatmadan sürdürsem bile kaçınılmaz sonla karşılaşmam gerekti. En son oku atmadan önce iyice konsantre olup parmaklarımın az da olsa kendine gelmesini bekledim. Çünkü en azından attığım oklardan çoğunu vurabilmek istiyordum. Belki parmaklarımı biraz dinlendirdiğim belki de iyice konsantre olduğum için bilemiyorum ama sonunda son okumu da hedefe isabet ettirebildim.

Atışlarımı bitirdikten sonra üstat yanıma gelerek diğerlerine verdiği gibi bana da öğütler verdikten sonra yanımdan uzaklaştı. Herkes ile tek tek konuştuktan sonra genel olarak hepimize hitap ederek mesleğimizi elimize almak için bir sınava gireceğimizden bahsetti. Polisler de benim gibi oldukları için yol boyunca ve yoldan sonra beni buraya bıraktıklarında çok fazla konuşma fırsatımız olmadı. Aslında hiç olmadı. Bu yüzden şimdiye kadar neden burada olduğumu bilmiyordum. Ben sadece tanıdık bir ses duyduğum için içeride neler olduğunu görmek adına buraya gelmiştim. Ancak şimdi işlerin biraz daha karmaşık olduğunu öğrenmiş oldum. Mesleğime geri dönebilmem için üstadın dediği şu sınavlardan başarıyla geçmem lazım. Şimdiki halim ile biraz zorlanacak bile olsam kısa süre sonra ortama ayak uydurup sorunsuz bir şekilde eski mesleğime dönebileceğimi inanıyorum.

Üstadın yaptığı açıklamada sonra bir arkadaş kendini ortaya atarak bu durumdan rahatsız olduğunu dile getirdi. Üstat ilk başta arkadaşa karşı nazik davransa da beklenmedik bir anda yayını çekerek arkadaşı yanağından vurdu. Ciddi bir yara gibi gözükmese de anladığım kadarıyla burada ne konuşmamız gerektiğine dikkat etmemiz gerekiyor. Gerçi bu konuda çok sorun yaşayacağımı sanmıyorum ama yine de dikkatli olmakta fayda var. Bana doğrudan soru sorulmadığı sürece sadece ortamı gözlemleyerek neler olacağını gözlemleyeceğim.
Image
► Show Spoiler

Re: [Tegin Hentanodan] Düşmüşlerin Yükselişi

#6
Üstat kimseden ses çıkmayınca sıkkın ve bıkkın bir iç çekiyor. "Hapse düştüğünüze şaşmamalı. Hiçbiriniz kökünüzü bilmiyorsunuz! Oysaki, kişi kökünü bilmeden dallarını göğe uzatamaz. Benden dinleyin o zaman." İnin başlangıcına kadar gidiyor ve kendisini takip etmenizi istiyor. Girişe kadar gelince duvardaki ilk resmi gösteriyor. "Bizler bilinmeyen çağda doğa inancına sahiptik. Doğanın bizler gibi iradesi olan üstün bir varlık olduğuna inanırdık. Bu yüzden sadece hayatta kalacak kadar meyve ve sebze toplardık. Yeteceği kadar su çekerdik etraftan. Asla avlanmazdık. Ağaç bile kesmezdik. kendiliğinden düşen ağaçları kullanırdık. Barışçıl bir toplumduk ve savaşa karşıydık. Diğerleri ise bizimle aynı fikirde değillerdi. Her fırsatta bize kan kusturuyorlar, barış görüşmelerini reddediyorlar ya da kabul edilemez koşullar sunuyorlardı. Demirin de bulunmasıyla savaşmak zorunda olduğumuzu anladık. İnancımızın getirdiği acı ile sayısız ağacı kestik. Tüm olumsuzluklara karşın savunmacı bir yol izledik. Kimseye saldırmayacak, sadece kendimizi, kaynaklarımızı, topraklarımızı savunacaktık. Barikatlar yaptık, duvarlar ördük, gözcü kuleleri inşa ettik. İlk bulduğumuz ve kullandığımız silah ok ve yaydı. Düşmanlara göz dağı vermek için, onları uzak tutmak için, onlar bize ulaşana kadar nice kayıplar vereceğinden saldırmaktan caysınlar diye. Bu dilediğimiz kadar işe yaramadı ve kısa bir süre sonra topyekun savaşın kucağına daldık. O gün bugündür savaşçıyız. Ok ve yay hiçbir zaman önemini ve değerini yitirmedi. Savaş alanında menzil avantajı karar vericidir. Yayanlar ve atlılar üzerinize doğru gelirken göğü kaplayan ok yağmuru karar vericidir. Düşmanın asla göremeyeceği ve bulana kadar katliama kurban gideceği bir duruma düşmesi karar vericidir. Ok ve yayın avantajı çoktur ama dezavantajı da vardır. Düşman size yaklaşırsa, hiçbir işe yaramazsınız. Anında katledilirsiniz. Ordu da en büyük desteğini kaybeder. Eskiden ordularımız devasa alanlarda ok atmayı öğreniyorlardı ve deneyimlerini ancak savaş alanında elde edebiliyorlardı. Artık, günümüzde yani, çok daha güvenli ve sağlıklı bir ortamda savaş alanının ölümcül risklerini almadan okçuluğa dair her şeyi öğrenebiliyoruz. Sizler element kullanıcısısınız. Sergilediğiniz güçler dudak uçuklatıcı fakat sadece bu gücünüze bel bağlarsanız, kaybedersiniz. Asla tek bir yetenekle yetinmeyin! Her yetenek ve becerinin zayıf noktaları vardır. Bu noktaları başka başka yetenek ve becerilerle kapatın!"

Üstat konuşmasını bitirdiğinde fark ediyorsunuz ki, duvardaki bütün resimleri geçmişsiniz. Her bir resmin Himota tarihinin başından sonuna kadar okçuluk öyküsünü anlatmakta olduğunu artık görebiliyorsunuz. Bu duvarlarda ulusal bir tarih yaşıyor. Sizin tarihiniz yaşıyor. Benimseyin ve özümseyin. Sizin kimliğiniz budur. Üstat bir süre duvardaki resimlere bakmaya devam ediyor. Sonra hızla inin sonuna ilerliyor. Siz de peşinden gidiyorsunuz. "Burada iken bol bol atış yapacaksınız zaten. O yüzden, biraz aksiyona tabii tutulacaksınız." Üstat tıpkı okuldaki bir öğretmen gibi tahtaya kaldırmak için birisini arıyor. Çekingen birisi, göze batmak istemeyen birisi, kenarda köşede izlemeyi isteyen birisi, senin gibi birisi. Evet, sen. Her fırsatta kaçınıyorsun ama bu sefer olmaz. Hehehehhe! Gel bakayım şöyle! "Sen, geç karşıma hemen!" Üstat parmağıyla Tegin'i gösteriyor. Tegin de paşa paşa üstadın karşısına çıkıyor. "İki tur döneceğiz. Önce sen durmadan hareket eden beni sana ulaşmadan vurmaya çalışacaksın. Sonra ben durmadan hareket eden seni vurmaya çalışacağım." El işareti yapıyor ve öğrencilerden biri sana yay ve dört adet ok getiriyor. Okların ucu sivri değil. Daha çok oval. Aranıza 15 metre gibi bir uzaklık koyuyor üstat. Sen daha oku yayına koyup germeden de "Başla!" diye bağırıp sana doğru koşuyor. Aranızdaki 15 metreyi hızla kapatmaya başlıyor ve bunu çapraz şekilde koşarak yapıyor. Önce sola, sonra sağa atılarak ilerliyor. Acele etsen iyi olur!

Re: [Tegin Hentanodan] Düşmüşlerin Yükselişi

#7
Herkes benim gibi susmayı tercih ettiği için üstat sıkkın bir şekilde onu takip etmemizi isteyerek yürümeye başladı. İnin girişine kadar sessiz bir şekilde yürüdükten sonra bize duvardaki resimleri göstererek konuşmaya başladı. Genel olarak sıradan bilindik şeylerden bahsetti. Okçuların savaş alanında ne kadar önemli olduğunu ama dikkatli olmazsak bu önemimizin dostlarımıza zarar verebileceğini anlattı. Ana silah olarak yayı kullanmaya başladığımdan beri bu avantaj ve dezavantajların farkında olduğum için dediklerine çok şaşırmadım. Ancak konuşmaya başlarken dedikleri biraz ilgimi çekti. Buradaki herkesin hapse düştüğünü daha önce öğrenmiştim ancak hepimizin element kullanıcı olduğunu bilmiyordum. Bu kadar kişinin aynı anda serbest bırakılması çok iyi bir haber değil. Yeniden bir savaş çıkabilir. Savaşların başlayıp bitmesi sıradan şeyler ama imparatorluğumuzun hapse attığı element kullanıcıları kullanmak için böyle şeyler yapması normal değil. Bize ikinci bir şans verecek kadar ileri gitmelerine bakılırsa büyük şeyler olacak gibi hissediyorum.

Duvardaki tüm resimleri görüp üstat konuşmasını bitirdikten sonra inin sonuna giderek bizi de peşinden sürükledi. Onca kişi arasında göze batmamayı birazcık abartmış olduğum için beni göstererek karşısına geçmemi söyledi. Mecburen verdiği emri yerine getirerek ne olacağını merak ederek dediklerini yerine getirdim. Karşısına geçtikten sonra hızlıca bana ve diğerlerine ne yapacağımızı açıkladı. Daha önce gerek yakından gerek uzaktan hareket halindeki hedefleri vurduğum için eğer tam kondisyonumda olsaydım kolayca onu vurabilirdim ama şimdi neler olacak emin değilim. Üstelik karşımdaki tecrübeli kişiyi vurabilmek için sadece dört atış şansım var. Ben görevimi nasıl yapabileceğimi düşünürken üstat bana hazırlık şansı vermeden başladığımızı söyleyerek üzerime koşmaya başladı. Çapraz bir şekilde koştuğu için vakit kaybetmeden koştuğu yöne doğru bir ok atmayı deneyeceğim. Ok dan sıyrılmak için hangi yöne hamle yaparsa ikinci ve üçüncü oku da peş peşe bu yöne atacağım. Son okumu ise beklemediğim bir hamle yaparsa diye şimdilik saklayacağım. Eğer tüm oklarımdan sıyrılırsa olabildiğince yaklaşmasını bekleyerek sakladığım son oku karnına doğru atmaya çalışacağım.
Image
► Show Spoiler

Re: [Tegin Hentanodan] Düşmüşlerin Yükselişi

#8
Yaşlı üstat şaşırtıcı şekilde fiziksel beceri gösterirken senin bir genç olarak onu yakalaman bekleniyor. Sağ, sol, sağ, sol, SAĞ! O sağa atılmadan sağ doğru ok atıyorsun. Üstat ok attığın yöne atılıyor, evet ama yana doğru etrafında dönerek kurtuluyor. İlk oku attığın yönden fazla uzaklaşmadığından hızla iki ok daha atıyorsun. Bu sefer üstat yerde takla atarak kurtuluyor ve son kez depar atıyor. Dördüncü okun yaydan çıktığında çoktan karşında boğazına bir hançer tutmuş oluyor. Okun yaydan çıktığı gibi üstadın karnına değiyor ve yere düşüyor. Üstat gülümsüyor. "Düşmanı indirmeyi başardın ama kendin de indirildin. Yine de seni azarlamamın anlamı yok. Diğerlerinin aksine beceriksiz değilsin. Sadece açılman gerekiyor. Birkaç deneme ve alıştırma sonrası hem eski becerine hem de fazlasına ulaşırsın." Üstat hançerini çekiyor. Yayı elinden alıyor ve okları topluyor. "Savaş alanında düşmanlarınız, herhangi bir açık alanda da rakipleriniz çevik olacaktır. Ok tek bir çizgede, o çizgiden sapmadan gider. Ne kadar süratli olursa olsun, düşmanı veya rakibi takip edemez. Bu yüzden varlığınızı bilenler veya konumunuzu görenler sizden kaçabilirler. Temel bilgi varsayımsal karardır. Eğer bilinmiyorsanız, ilk oktan kazanırsınız. Eğer biliniyorsanız, ikinci oktan. Birinci oku öyle atacaksınız ki, karşınızdaki sizin istediğiniz yöne gitsin. Buna Zorunlu Yönlendirme deniyor. Karşınızdaki belli bir yöne gitmeye zorluyorsunuz ki, o yöne ondan önce ok atabilesiniz. Karşınızdaki o yöne ulaştığında okla burun buruna gelsin. Karşınızdaki herhangi birisiyse, işiniz kolay ama okçu ise veya okçulara karşı çalışmışsa, işiniz çok zor." Senle rolleri değiştikten sonra da yayını geriyor. Bu sefer başla demeden alnının ortasına bir ok atıyor. İkinci oku sağına, üçüncü oku soluna, dördüncü oku da belden aşağıya atıyor. Dört tane oku aynı anda atarmışçasına beyninin o an idrak edemediği bir hız gösteriyor. Seni zorunlu şekilde yönlendirmiyor. Seni bulunduğun konuma hapsediyor. Bütün çıkışlarını kapatıyor. Bu ileri teknik karşısında ne yapabileceksin acaba?

Re: [Tegin Hentanodan] Düşmüşlerin Yükselişi

#9
Üç ok ile hedefi vurmayı planlasam da ne yazık ki başarılı olamadım. Başarısızlığımın ana sebebi ise rakibimi iyi değerlendiremememdi. Yaşlı olduğu için onu küçümsemedim ama bu kadar çevik olabileceğini de hesaba katmadım. Bu yüzden üstat attığım oklardan gayet rahat bir şekilde kurtulabildi. Son çare olarak iyice yanıma yaklaşmasını bekleyerek son okumu karnına doğru fırlattım. Okum hedefini vurdu ama aynı anda üstadın hançerini boynumda hissettim. Sınavı geçmiş olsam bile eğer gerçek bir savaşta olsaydık hiç istemeyeceğim bir sonuç elde ettim. Üstat beni azarlamasa bile bu sonuçtan hiç memnun değilim.

Üstat kalabalığa karşı az önce benim yapmak istediğim ama tam olarak beceremediğim taktiği açıkladıktan sonra bir anda elime hançeri vererek oklarını peşi sıra fırlattı. Benim aksime bir b planı olmadan hepsini neredeyse aynı anda bana doğru fırlatması beni biraz şaşırttı. Böyle bir hamle yaptığına göre kendine çok güveniyor olmalı. Üzerime gelen oklara alışık olduğum için panik yapmadan neler yapabileceğimi düşünmeye başladım. Çok fazla vaktim olmadığı için bu düşünme faslını olabildiğince hızlı tutmam gerektiğinin farkındayım. Sağa veya sola kaçmayı düşünmüyorum. Kaçmaya çalışırken ok yemek istemiyorum. Ayrıca kaçabileceğimin bir garantisi yokken böyle bir hamle yaparak risk almak istemiyorum. İlk okuyla kafamı hedef aldığı için ondan sıyrılmaya çalışacağım. Ardından da elimdeki hançer ile belden aşağıya gelen oku engellemeye çalışacağım. Ok ve yay kullanmayı sevsem de aldığım eğitim sayesinde diğer silahları da kullanabilirim. Eski formumda olmasam bile bu planı uygulamaya çalışacağım.
Image
► Show Spoiler

Re: [Tegin Hentanodan] Düşmüşlerin Yükselişi

#10
Yukarıdan gelen oktan kaçınıyor ve aşağıdan gelen oku hançerinle karşılıyorsun. Okun hançerinle temas ettiği o an; saniyeden bile kısa o süre oku durdurmak veya saptırmak için o kadar kas gücü harcıyorsun ki, yaşamın boyunca ne bu kadar harcadın ne de harcarsın. Kasların acı ve ağrı içinde çığlık atıyor ve koluna kramp giriyor. Suratın büzüşüyor ve içten içe inliyorsun. Dişlerini kasıyor ve arasından nefes alıp veriyorsun. Çığlıklar dindiğinde ise oklardan kaçındığın gibi saldırman da gerektiğini anımsıyorsun. O sırada, üstadın havayı yırtan sesini duyuyorsun. "Gerizekâlı! Sen element mi kullanıyorsun da oku karşılamaya kalkıyorsun, salak herif?" Üstat yürüyen bir öfke olarak üzerine yürüyor. Bileğini tutuyor ve kolunu sıyırıyor. Bakışlarının etini delip direkt kaslarına baktığına ant içebilirsin. Burnundan nefes veriyor ve öğrencilerinden birisine sesleniyor. "Sen! Çabuk bu aptalı revire götür. Kramp giren bölgeye buz koy. Ardından durulayıp bekle. Kas yumuşasın ama sakın ısısını yitirmesin. Bekledikten sonra merhem sür, sargı sar ve bana getir." Öğrenci hemen yanı başınızda bitiveriyor. Seni alıp inin sonundaki kapılardan birine sokuyor. İçerisi, her ne kadar hastane kalitesinde olmasa da, oradakilere benzer bir revir. Öğrenci seni oturtuyor. Buzluktan bir torba buz çıkarıyor ve kolunu sıyırıp kramp bölgesine uyguluyor. Önce değdirip değdirip çekiyor. Senin ve kaslarının alışması için. Ardından bastırıp tutuyor. Kısa sürede torbayı çekip yerine koyuyor ve kolunu peçete ile siliyor. Dayanamayıp soruyor. "Kurucu aşkına, niye o kadar çılgınca bir eylemde bulundun? Çok daha kötüsü olabilirdi. Sakın bir daha tekrar etme." Yanıt vermeye süren oluyor. Merhemi sürüp kolunu sardıktan sonra üstadın yanına dönüyorsunuz. Üstadın yanına vardığında üstat bir ok ve yay alıyor. "Arkadaşınıza gösterip anlatacağım. Siz de izleyin ve dinleyin." Oku yaya koyup geriyor ve sizlere dönüyor. "Yayı germek ve gergin tutmak için belli bir düzey kas gücü gerekir. Okun çıkış hızı ve sürati uyguladığınız kas gücünün katlarca fazlasına eşdeğerdir." Gerdiği oku yandaki hedeflerden birine nişan alarak salar. Ok hedefi deler geçer ve delikten başlayan çatlaklar hedef boyunca uzar. "Siz etten ve kemiktensiniz. Kas ve kan yığınısınız. Atılan her bir ok kaslarınızı yırtabilir, kemiklerinizi kırabilir ve bedeninizi delebilir. Tek bir ok yaşamınıza son verir!" Üstat gözlerinin içine bakarak konuşmasını sonlandırıyor. "Oku karşılamayı çok istiyorsanız, ya yandan saldırının ya da kalkan kullanın!"

Üstat diğerlerini aynı uygulamaya sokarken senin de dinlenmek için zamanın oluyor. Yere oturup sırtını duvara yaslıyorsun. Ders alan senin gibi düşmüşler, kendi çalışmalarını yürüten öğrenciler, ekipmanları ile ilgilenenler ve senin gibi oturup dinlenmekte olanlar. Şimdilik serbestsin.
Locked

Return to “Gidinpese”

cron