Re: [Nopaodan & Hentanodan] Ruhsuz Bir Aydınlık ve Durağan Bir Karanlık

#21
Tegin: Sen bilirsin koç! Ben sana yolu da yordamı da gösterdim. Günah benden gitti. İlaçları ve yara bantlarını ceplerine dolduruyorsun. Çok geçmeden doktorlar ve gardiyanlar geri geliyorlar. Olduğun yerde öyle duruyorsun. Gözleri hemen Hironen'i arıyor. Gardiyanlardan biri seni sorguluyor fakat daha sorgularken doktor istediği yanıtı veriyor. "Camdan aşağı atlamış. Yüksek olasılık ile dümdüz devam etti. En iyi rota o yönde sonuçta. Dışarıdakilere ve kapıya haber salın." Gardiyan başıyla onaylayıp odadan çıkıyor ve çıkarken telsizinden anons çekiyor. Geriye kalan gardiyan gülerek "Hiç pes etmiyor." diyor ve o da odadan çıkıyor. Doktorlar muayene bitiriyorlar. Doktorlardan biri odadan çıkıyor ve dışarıdaki gardiyanla konuşuyor. Sesleri anlayamıyorsun ama kapının camından gördüğün kadarıyla tartışıyorlar gibi. Gardiyan telsizine davranıyor ve bir süre hem doktorla hem de telsizle konuşuyor. Ardından gardiyan uzaklaşıyor. Doktor içeri giriyor ve sana şunları söylüyor. "Adalete boyun eğecek kadar onurlu olanlar hakkaniyete lâyık bulunurlar." Ne demek istediğini anlamıyorsun. Taa ki, gardiyanlar gelene kadar. Doktora onay aldıklarını söylüyorlar. Doktor sana doğru gülümsüyor ve işinin başına dönüyor. Gardiyanlar seni bu sefer farklı bir yoldan götürüyor. Herkesin hücresinin bulunduğu bölgeye taşındığını fark ediyorsun. Hey, artık yalnız değilsin! Burası daha geniş ve ferah. Bol bol gün ışığı alıyor ve dışarıyı da görebiliyorsun. Hücre arkadaşın bile var! Yatağında oturur vaziyette dışarıya bakmakta. Sen gelince sana dönüyor, başıyla selam veriyor ve tekrar dışarıyı seyrediyor. Karşısındaki yatağa oturuyorsun. Yatak kesinlikle daha yumuşak. Burası genel olarak da daha sıcak. Sonunda yedi yirmi dört hasta olmayacaksın! Yatma saatine daha var. Ne dersin? Yeni oda arkadaşınla küçük bir sohbete var mısın?
Off Topic
Sai Nopaodan, ilk habersiz pasifliğini yapmış bulunmaktasın.

Re: [Nopaodan & Hentanodan] Ruhsuz Bir Aydınlık ve Durağan Bir Karanlık

#22
Adamın dediğini onaylamaktan başka çarem yoktu. Adalet sarayındaki yargıçların adaletine güvenmek zorundaydım. Bunun için de liderden ses kaydını almam gerekiyordu tabi ki. Planım adamın hoşuna gitmişti. Artık uygulamaya geçme vaktiydi. Kayıt cihazını arabaya bırakma fikri pek sağlıklı görünmese de tek olur yolu bu gibiydi. Aracı mezarlığa olabildiğince yakın bir yere bırakmam gerekiyordu bu durumda. Çok fazla araç kullanmamış olsam da neyse ki temel eğitimim vardı. Bir süre önce de Bok’u sınıra bırakırken kullanmıştım aynı şekilde. En azından gideceğim yer kadar sürme kabiliyetine sahiptim. Bu görevde tek başımaydım.

Adamın son sözünden Himota’ya bağlılığı belli oluyordu. Fakat kimdi bu adam? Bunu sorma fırsatım da hiç olmamıştı. Bu motivasyona gelmek için ne yaşamıştı acaba? Böle bir cihazın varlığından haberdar ve ulaşabildiğine göre bağlantıları da olan biri gibi duruyordu. Tabi bu sonraki meseleydi. Bunları öğrenecek zamanımda olacaktı elbet. Önceliğim ses kaydını ele geçirmekti.

Arabayı olabildiğince yakın bir yere takip ettikten sonra mezarların yanına gitmiştim. “Bu işe sizi de alet ettiğim için üzgünüm. Bazı şeyleri açıklığa kavuşturmam gerekiyor.” diye mırıldanmıştım mezarlarının başında. Bu sırada lider, beklediğim gibi gelmişti. Hala çok üzgün görünüyordu. bu adam hakkında ne hissetmem gerektiğini gerçekten kestiremiyordum. Ama şimdi vicdan yapmanın sırası değildi. “Neden mi geldim? Onlar için dua etmek istedim. Ayrıca adalet karşısına çıkıp ceza aldığımızı da bizzat kendim söylemek istedim. Bir süredir kimseyle konuşmuyordum. Belki de içimi dökecek birilerine ihtiyaç duymuşumdur. Şikayet etmeye hakkım olmadığını söyleyebilirsin. Doğru… Yüce Himota adaletine kendimiz teslim olduk. Senin teklifini kabul etseydik şimdi Tegin de dışarıda olurdu değil mi? Günlerdir birçok soru dolanıyor beynimde. Şu an sadece kendi açımdan bakmadan öğrenmek istiyorum. Neden suçumuzun sabit olduğunu düşünürken bizi kurtarmak istedin. Adamlarının boşluğunu katilleri olduğuna kanaat getirdiğin kişilerle doldurmak istemen bana biraz garip geliyor.”
Image
► Show Spoiler

Re: [Nopaodan & Hentanodan] Ruhsuz Bir Aydınlık ve Durağan Bir Karanlık

#23
Başarılı bir şekilde gözüme kestirdiklerimi ceplerime doldurduktan sonra gardiyanlar ve doktor geri geldi. Gelir gelmez odadaki eksikliği fark ettikleri için gardiyanlar beni sorgulamaya başladı. Beni geride bıraksa da yeni tanıştığım arkadaşı gammazlamayı planlamıyorum. Bu yüzden her zamanki gibi sessiz bir şekilde bekleyecekken doktor araya girerek yeni arkadaşımın kaçış rotasını ve ne yapacaklarını bir bir gardiyanlara söyledi. Anlaşılan doktor arkadaşın rütbesi gardiyanlardan daha yüksek. Verilen emirden sonra gardiyan gülerek bir şeyler söyleyip odadan dışarı çıktı. Dediklerinden anladığıma göre bu kaçma girişimi yeni arkadaşımın daha öncede denediği bir şey. Hala daha burada olduğuna göre bu girişimlerinin hiçbiri başarılı olmadı. Buna rağmen hala daha pes etmeden bulduğu her fırsatı değerlendirmesi beni birazcık etkiledi. Umarım bu girişiminde farklı bir sonuç elde ederek özgürlüğün tadını çıkarabilir.

Doktor ve gardiyan odanın dışında kısa bir süre kendi aralarında konuştuktan sonra doktor tekrardan odaya geri geldi. Ardından da anlamadığım bir şeyler geveleyip gülümseyerek beni gardiyanlara verdi. Gardiyanlar buraya gelirken olduğu gibi aynı şekilde beni geri götürmeye başladılar. Ancak kullandıkları rota hücreme doğru gitmiyor. Neler olduğunu anlamak için etrafa daha dikkatli bakıyorum ama bir şey değişmiyor. Beni başka bir yere götürüyorlar. Kısa bir süre sonra minik yolculuğumuz son buluyor ve beni nereye götürdüklerini anlıyorum. Kaçma fırsatım olduğu halde bunu kullanmadığım için beni normal mahkumlar ile aynı hücrelere götürdüler. Artık o karanlık hücrede tek başıma kalmak zorunda değilim. Hatta yalnızda değilim. Yeni bir oda arkadaşım bile var. Bu yeni oda arkadaşım ben odaya girdikten sonra bana kısaca selam verip ardında arkasına dönerek kendi halinde takılmaya başladı. Beni konuşmaya zorlamadığı için bu anlayışlı oda arkadaşımdan gayet memnunum. Onun sayesinde etliye sütlüye karışmadan sakin bir şekilde kafamı dinleyebilirim.
Image
► Show Spoiler

Re: [Nopaodan & Hentanodan] Ruhsuz Bir Aydınlık ve Durağan Bir Karanlık

#24
Sai: Tarikat lideri mezarları suladıktan sonra senin gibi karşılarına oturuyor ve Himota dilinde yakarmaya başlıyor. Yakarış bittikten sonra feri gitmiş gözlerini mezarlardan ayırmadan içini döküyor. "Size garip geliyorum çünkü kendi çizdiğiniz yolda at gözlüğü takarak ilerliyorsunuz. Diğer yolları görmemeyi, büyük resmi idrak etmemeyi seçiyorsunuz. Evet, haksız yere masum vatandaşları katletmiş oldunuz fakat, her ne kadar haksız ölümün suçu ağır olsa da, kültürümüz ölümün ne kadar doğal olduğunu biliyor. Bugüne kadar teşkilat ile çok sorun yaşadık. Her gelen yeni nesil polisler bizi tehdit olarak gördü. Her seferinde kendimizi açıklamak zorunda kaldık. Polis Teşkilatı'na gidip gelecek nesiller için uyarı hazırlamalarını bile istedik. Doğal olarak geri çevirdiler çünkü zaten rütbeliler bizim devlet onaylı olduğumuzu durmadan anlatıyordu. Ben işlerin böyle düzelmeyeceğini anladım ve bambaşka bir yoldan gitmeyi seçtim. Eğer ulusumun kimliğini yaşatmam bu kadar yanlış anlaşılıyorsa ve bunu ben engelleyemiyorsam, o zaman siz engelleyeceksiniz. Buraya ne kadar polis katılırsa, asıl itibarımız o kadar belirgin olur diye düşündüm. Gelenler oldu tabii ama çoğunluğun ilgisini çekmedi. Bu da sonsuza kadar sorun çıkacağı anlamına geliyor. Eğer ulusumun kimliğini öğreten tek mekan hep karanlıkta kalırsa, nasıl ulusumun kimliğini yitirmesini engelleyebilirim. Kara kara düşünürken böyle, sizler çıkageldiniz. Mükemmel kişilerdiniz. Genç, potansiyel sahibi ve kararlılık dolu polisler. Elime de altın tepside koz sundunuz. Eğer sizin kararlılığınızı ulusal kimliği koruma ve yayma ideasına yöneltebilirsem, sonunda çürüyen Himota'yı tazeleyebileceğimi düşündüm. İşlenmemiş ruhlarınız uygun bir rehber ile harikalar yaratabilirdi. Siz ise içi boş, saçma salak bir gurur yapıp sanki yeryüzünde yüzyıldır yaşıyormuşçasına önünüzdeki muazzam teklifi reddettiniz. Ne oldu peki? Biriniz içerde, biriniz ise rütbesiz. İyi mi oldu? Sizi koruyabilirdim! Sizi daha büyük bir amaca sevk edebilirdim!" Tarikat Lideri konuşmasının sonuna doğru yaşadığı olumsuz duygu ve düşünce yoğunluğundan ötürü sesini yükseltiyor ve nefes nefese kalıyor. Ardından öfkeli suratını senden alıp göğe çeviriyor. "Frum ve Ser mi? Gedhilfe'nin yalanlarında başka bir şey değil? Oraya gittim. Rahipleri ile konuştum. Konseye bile ulaşabildim. Kurdukları her cümle beş yaşındaki bir çocuğun hayâl gücünden çıkma! Bir şey çeviriyorlar. Kutlu kanımın o alçaklar tarafından ele geçirilmesine izin vermeyeceğim! Siz olmasınız bile bir yolunu bulup Kızıl Güneş Tarikatı'nı hak ettiği görkeme kavuşturacağım. Şimdi yıkıl karşımdan! Bir daha da buraya gelme sakın." Bundan sonra lider kalkıp binaya doğru yol alıyor. Galiba almak istediğini aldın. Geriye yetkili mercilere gitmek kalıyor.

Tegin: Gardiyanların sesi ile irkiliyorsun. "İzin vakti!" İzin mi? Ne izni? Hücrelerin parmaklıkları teker açılıyor ve herkes dışarı çıkıp sıra hâlinde ilerliyorlar. Herkes nereye gidiyor? Bahçeye! Serin rüzgâr, açık gök ve yeşil toprak. Herkes önce dışarıdan bakıldığında dağınık ve plansız bir şekilde dolaşıyorlar. Ardından gruplara ayrılıyorlar. Bir grup anladığın kadarıyla bedenlerini ısıtıyorlar ve görmeyi beklemediğin spor aletlerini kullanıyorlar. Bir grup ayak topu oynuyor. Bir grup dövüş sanatı çalışıyor. Bir grup ise diğer bütün grupları görüş alanına alacak bir konumda toplanmış durumdalar. Hilâl çizmişler ve Hilâl'in ortasına denk gelecek bir hizada, biraz uzakta yaşlı bir kadın oturmakta. Bir şey anlatıyor gibi. İzin vakti ne kadar sürecek bilmiyorsun. Ortamı tanımak ve dahil olmak için iyi bir fırsat bence. İstediğin kadar tek tabanca takılmak isteyebilirsin fakat sürüden ayrılanı kurt kapar ve bunu hiç istemezsin.
Off Topic
Ana kurgu etkinliğimiz başlayacağı için bireysel konunuz belirsiz bir süreliğine dondurulacaktır. Ana kurgu etkinliğinin bitmesiyle veya planların değişmesiyle konuya devam edilecektir.

Re: [Nopaodan & Hentanodan] Ruhsuz Bir Aydınlık ve Durağan Bir Karanlık

#25
Beklenmedik olaylar silsilesinden sonra yeni taşındığım hücreme alışmak için elimden geleni yapıyorum ama hala daha başarılı olamadım. Uzun süre yalnız kaldıktan sonra yeni girdiğim ortam beni mutlu etse de alışmam biraz zaman alacak. Yine de tek başıma olmadığım için mutluyum. Artık karanlıkta sadece yemek getirmek için yanıma gelen gardiyanı beklemek zorunda değilim.

Gardiyanın bağırmasıyla istemsiz bir şekilde irkilerek ne olduğunu anlamak için etrafa bakmaya başladım. Benden daha tecrübeli olan mahkumlar vakit kaybetmeden dışarı çıkmak için hazırlık yapmaya başlamışlardır. Bende onlar gibi hücremin önünde sıranın bana gelmesini bekledim. Bir ihtimal hücrem değişse bile dışarıya çıkmama izin vermeyecekler diye endişelensem de hiçbir sorun çıkmadan bahçeye çıkabildim. Etraf oldukça renkliydi. Güneş, rüzgar ,çiçekler uzun zamandır görmediğim her şeyin tadını çıkarabileceğim için oldukça heyecanlıyım. Şimdilik tek sorunum ne kadar süreliğine burada olduğumu bilmemem. Eğer dışarıda ne kadar vakit geçirebileceğimizi bilirsem ona göre spor aletlerini kullanabilirim. Tek kişilik hücremde biraz hamlanmış olabilirim. Bu açığı kapatmak için önüme gelen bu fırsatı kullanmak istiyorum.

Spor aletleri ve dövüş sanatları çalışan arkadaşları es geçerek hilal şeklinde tüm bahçeyi gözetleyen grubun yanına yaklaşmayı deneyeceğim. Açıkçası bu kadar mahkumun bir arada ne yaptıklarını merak ediyorum. Ayrıca konuşmalarından belki de bu bahçe iznimizin ne kadar olduğunu öğrenebilirim. Doğrudan biri bana soru sormadıkça sadece dinleyip etrafa göz gezdirmeye devam edeceğim. Yok eğer bana soru sorarlarsa mecburen kısa bir konuşma yapmam gerekebilir.
Image
► Show Spoiler

Re: [Nopaodan & Hentanodan] Ruhsuz Bir Aydınlık ve Durağan Bir Karanlık

#26
Adam içindekileri dökmeye başlamıştı. Teşkilatla arasındaki olaylardan tut kendi amacına kadar anlatıyordu. Söylediklerinin beni etkilemesi mi gerekiyordu? Bize yaptıklarından sonra ona sempati beslememi mi bekliyordu? Belki sadece bizden beklentisini dile getiriyordu. Fakat onu anlamaya çalışsam da hiçbir şeyi değiştirmeyecekti. Ben buraya ondan intikam almaya gelmemiştim. Arkadaşım için yapmam gerekeni yapmaya gelmiştim. Durum tamamen benden bağımsızdı. Yaptığı adaletsizliği kanıtlayıp Tegin için en azından bir şey yapmak istiyordum.

Adamın söylediklerine tek bir cevap bile vermeyecektim. İstediğimi almıştım. Yanımdan uzaklaştıktan sonra arabaya yönelecektim. Aletin ses kaydı aldığını umarak kahvehanedeki adamın yanına dönecektim. Aletin kayıt alıp almadığını kontrol etmemiz gerekiyordu. Daha sonra ise gerekeni yapabilirdik.
Image
► Show Spoiler

Re: [Nopaodan & Hentanodan] Ruhsuz Bir Aydınlık ve Durağan Bir Karanlık

#27
Tegin: Hilal şeklinde oturmuş grubun yanına gidiyor ve oturarak onlara katılıyorsun. Tam karşınızda ise yaşlı bir kadın. "Kabile lideri bundan dolayı ne yapması gerektiğini anladı ve karşı olduğu baltayı kavrayıp kendi elleriyle öldürdü. Ağaç kanamıyordu ama onun yüreği kan ağlıyordu. Yine baltalamaya devam etti. Yıkılan ağaçlar kesildi, oyuldu, parçalandı ve atalarımız ilk defa ellerine ok ve yay aldılar." Kadın anlatımını bitirdikten sonra gruptan biri el kaldırıyor. Kadının söz hakkı vermesiyle bir soru duyuluyor. "Kabile lideri ağaç keserken neden bu kadar acı çekiyor. Hani, doğaya verilen önemi anladım ama bu verdiği tepki abartı değil mi?" Kadın gülümseyerek yanıt veriyor. "Varoluş'un başlangıcında hiçbir şey yokken doğa vardı da ondan. Doğa Varoluş'un sonsuz kaynağıdır. Bütün canlılar ve cansızlar ondan gelir. Bu yüzden kutludur. Belki de en kutlu olan odur. Ağacı kesmek demek yaşam veren kutlu doğanın bir uzuvunu kesmek demektir fakat nasıl nice canlı kendi çıkarları doğrultusunda doğayı kullanıyorsa, biz de kendi çıkarlarımız için kullanıyoruz. Bunun doğamızda olduğunu söyleyebiliriz. Hammaddeyi şekillendirip ona bir amaç vermek. Bu yüzden, bu ve benzeri eylemlerimiz öz inancımıza ters değildir." Bir kişi daha parmak kaldırıyor ve söz hakkı alıyor. "O zaman Kurucu bu düzenin neresinde kalıyor?" Kadın gülüyor. Çok hoşuna gitmiş bir ses tonu ile anlatmaya başlıyor. "Çok güzel bir soru! Hatta sorulması gereken bir soru. Kurucu bu düzenin en tepesinde. Bizlerin potansiyelini görüp vahşi hayvanlardan çok daha farklı ve üstün ve özel olduğumuzu anlayarak onlar gibi doğaya karışmamızı uygun bulmadığından layık olanlar için cenneti; layık olmayanlar için cehennemi yarattı." Kadın devam etmek için ağzını açıyor ama zil çalıyor. Gardiyanlar dışarı çıkıp herkesi içeri çağırıyor.

Sai: Kendini amacına o kadar sabitliyorsun ki, tarikat liderinin duygu ve düşünceleri sana ulaşamadan defediliyorlar. Arabaya atlayıp hayırsever destekçinin yanına varıyorsun. "Başardın mı?" diye heyecanla yaklaşıyor sana. Aleti masaya koyuyorsun ve onun yardımıyla aleti çalıştırıyorsunuz. Gerçekten de tarikat liderinin sesi duyuluyor aletten. Anlaşılır bir şekilde dediği her şeyi tekrardan dinleyebiliyorsunuz. Destekçin "İdealistlikten gözü körmüş. Yazık lan! Acıdım adama ama suç işlediğinin kanıtı bu kayıt. Adalet yerini bulmalı. Hadi gidelim, bu iş bugün bitsin!" adamla beraber arabaya biniyorsunuz. Bu sefer o sürüyor. Yolda ona istediğini sorabilirsin. Senle konuşmaktan çekinmeyeceği belli zaten. Adalet Sarayı'na varıyorsunuz ve içeri giriyorsunuz. Karşınıza önce Danışma Masası çıkıyor. Kadın sizi karşılarken adam bir anda ses kayıt cihazını kaldırıp masaya koyuyor. Kadın bu anlık hareketten ötürü olduğu yerde hopluyor. Ayağı kalkıyor ve sinirle çıkışacakken adam aleti çalıştırıyor. Son seste. Danışman kadınla beraber herkes duraksıyor ve dinliyor. Bazıları şaşkınlıkla, bazıları inanmakta güçlük çeker, bazıları ise meraktan. Adam daha sonra sana dönüp göz kırpıyor ve her şeyi açıklıyor. Bunun üzerine danışman kadın size bir kayıt kağıdı uzatıyor. Kağıdı doldurmanızın ardından danışman bir telefon görüşmesi yapıyor. Sonrasında sizi içeride bir ofise yönlendiriyor. Ofise gidip oradaki yetkiliye ifadelerinizi veriyorsunuz. Yetkili suç tespitini resmileştiriyor ve ifadelerinizi kağıda döküyor. Ardından sizi bambaşka bir ofise yönlendiriyor. Orada da mahkeme seçip dava gününü ve saatini kararlaştırıyorsunuz. Bütün işlemler bittikten sonra binayı terk ederken tarikat liderini görüyorsunuz. Polisler ters kelepçeye almış onu içeriye sokuyorlar. Direniyor, suçlu olmadığını ve hata yaptıklarını bağırıyor. Bir anda bir polisin elinden kurtuluyor. Bunu gören Adalet Sarayı'nda görevli polislerden biri dışarı çıkıp onların yanına geliyor. Tarikat lideri ona dönüp ağzını açıyor ama açtığı gibi öyle bir tokat yiyor ki, arkasındaki polis sayesinde yere düşmekten kurtuluyor. "Götürün bunu buradan!" diye komut veriyor sonrasında. Aradan birkaç gün geçiyor ve davaya çağırılıyorsunuz. Tarikat lideri mahkemede kendisini ne kadar savunsa da, nafile. Ses kaydı başlı başına yetiyor ve artıyor bile. Siz de prosedür gereği hakime görüşlerinizi bildirdikten sonra karar veriliyor. "Sanığın kendisini Himota kanunlarından ve Himota devletinden üstün görmesi yoluyla adaletin gerçekleşmesini engelleme suçunu işlediğinden ve bu suçu Himota'nın kültürünü ve inancını öğreten bir kurumun başı unvanında iken gerçekleştirdiğinden ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmasına karar verilmiştir."
Off Topic
Konu sonlanmıştır.

Ödüller
Sai Nopaodan & Tegin Hentanodan
• 75 IP
Off Topic
Ana Kurguya katıldığınız için dağıtabileceğiniz 10 stat puanı bulunmaktadır.
Off Topic
Tegin Hentanodan'ın bireysel konusu 3 gün sonra açılacaktır. Sai Nopaodan isteğe bağlı olarak bu konuya katılabilir.
Post Reply

Return to “Tinkadoko”

cron