[Nopaodan & Hentanodan & Gidinodan] Kurtlar ve Çakallar

#1
Başkentin en büyük teşkilat merkezinde hazırlıklarınızı yaparken yüksek rütbeli bir elemanın emirlerini dinliyorsunuz. "Korkusuz yiğitlerim, yapmanız gereken şey basit ama stratejik zeka gerektiriyor. Başkentin yakınlarında bir mafya örgütlenmesi olduğunu duyuyoruz. Yakınlarda hastaneye yatırılmış olan bir vatandaşımızın üç parmağının kesildiğini fark ettik. Mafyaya 3000 PBF borcu olduğunu, bunu zamanında ödemediğini öğrendik. Tefecilik işleri de dönüyor anlayacağınız. Gençler! Bugün bu mafyanın merkezini tespit edeceğiz. Elimizde şu an tam olarak üç farklı şüpheli bölge mevcut. Planı size bırakıyorum. İster üç kişi farklı yerlere dağılabilirsiniz, ister hep birlikte sırayla gidebilirsiniz. Ve sizden başka gönüllü..." Adam etrafa kısa bir süreliğine göz atıyor. "Yok."

Teşkilat merkezinden çıkıyor ve size verilen koordinatları inceliyorsunuz. Elinizde bulunan dökümanlarda ilk olarak Dekobesan Üniversitesi'nin arka sokağında bulunan bir kafenin alt katından şüphelenildiği yazılıyor. İkinci sırada ise Nopa Yolu'na çok yakın olan bir oyuncakçı dükkanı gösteriliyor. Son olarak da Odosai Hastanesi'nin içinde bir örgütlenme olduğundan şüphe duyulduğu belirtiliyor. Yazıları tekrardan kontrol ediyorsunuz ve başka bir bilgi yazmıyor. Sonra da size verilen ekipmanları kontrol ediyorsunuz. Dökümanları saklayabilmeniz için bir çanta, her birinize kelepçe ve telsiz verilmiş durumda. Plan yapmaya başlıyorsunuz.
Off Topic
Esenlikler dilerim, bu konuda (kısa bir süreliğine) GM olarak ben, yani Barisu ile ilerleyeceksiniz. Pasiflik süresi 48 saattir. (2 gün)

Re: [Nopaodan & Hentanodan & Gidinodan] Kurtlar ve Çakallar

#2
Kıdemlim Tegin ve Başpolis memuru Sai ile yeniden bir görevde beraber olma şerefiyle onurlandırılmıştım. Zaten onların ne kadar büyük polis memurları olduğunu bilsem de onları çalışırken gördükten sonra ne kadar büyük bir yanılgı içerisinde olduğumu fark ettim. Çünkü onlar sadece büyük polis memurları değillerdi. Onlar ultra mega büyük polis memurlarıydılar. Çatışma esnasında deli gibi sabit bir noktaya yumruk atmalar ve adeta bir atmaca gibi kıvrak hareketlerle gelen saldırılardan sıyrılıp bir kuğu gibi düşman üzerine ok fırlatmalar. Bu dediklerim her polis memurunun görebileceği şeyler değillerdi. Hele ki bunları yapanlar ise öylesine basit polis memurları hiç değillerdi.

Kıdemli ve Başpolis memurunu görünce heyecandan anılara daldım. Bu daldığım girdaptan hemen çıkıp yeni görevime odaklandım. Yeni görevime kısaca kesik üç parmak diyeceğim. Çünkü olaylar bir adet Yüce Himato vatandaşının üç tane parmağı kesiliyor ve bunun nedeninin mafyaya olan borcundan dolayı olduğu anlaşılmasıyla olaylar başlıyor. Araştırma yapmamız gereken üç farklı lokasyon vardı. Bunları incelememiz gerekiyordu. Yapmamız gerekenler çok açıktı. Bilgiler ise çok netti. Sadece eyleme geçmemiz gerekiyordu. Buradaki yetki Başpolis memurunda olduğu için nasıl bir strateji geliştireceğimiz de onun inisiyatifine kalmış gibi görünüyordu. Fakat benim tanıdığım Başpolis memuru her zaman önerilere açık son derece çağdaş bir Himatoluydu. Bu yüzden sağ elimi havaya kaldırdıktan sonra Başpolis memuruna bakarak '' Zanlıların kaçmaması için aynı anda üç noktaya gitmeyi öneriyorum efendim. Birazcık tehlikeli olabilir fakat tüm şüphelileri yakalama olasımız çok yüksek '' diyecektim. Tek tek gitme seçeneği seçerse de itiraz etmeyi düşünmüyordum. Sonuçta Başpolis memuru Sai bu seçeneği seçerse eminim ki bunun altında benim göremediğim farklı şeyleri görmüştür.
► Show Spoiler

Re: [Nopaodan & Hentanodan & Gidinodan] Kurtlar ve Çakallar

#3
Sai ve Santin ile birlikte yeni görevimizin detaylarını dinlemek için teşkilat merkezine gittik. Brifingden anladığım kadarıyla olay amirimizin bahsettiği gibi gerçekten de basit gibi duruyor. Sadece 3000 PBF için parmak kesip mafyacılık oynayan birilerini bulmamız gerekiyor. Halihazırda bakmamız gereken yerler bile belli olduğu için çok fazla zorlanacağımızı düşünmüyorum. Bizim sadece önceden belirlenen bu yerlere giderek şüpheli bir şeyler olup olmadığına bakmamız gerekiyor. Görevdeki tek sorun bizden başka kimse gönüllü olmadığı için kişi sayımızın yeterli olmaması. Eğer ayrılırsak her bölgeyi kısa sürede araştırabiliriz ama üçümüzden biri kesin olarak tek başına mafyacılık oynayan arkadaşlar ile uğraşması gerekecek. Yok ayrılmazsak bu seferde şüpheliler baskın haberlerini öğrenip kaçabilirler.

Bir yandan bize verilen ekipmanları kontrol ederken bir yandan da nasıl bir yol izlememiz gerektiğini düşünmeye başladım. Açıkçası ayrılırsak benim için hiçbir sorun yok. Yanlış bölgeyi araştırırsam etrafta sadece siviller olduğu için bir sorun yaşamam. Doğru bölgeye gidersem de etrafta sivil birileri olmayacağını düşünüyorum. Bu durumda etrafımda dostlarımda olmayacağı için istediğim gibi element özelliğimi kullanabilirim. Ayrı ve beraber gitmenin avantaj ve dezavantajlarını düşünürken Santin konuşmaya başlayarak ayrı ayrı gitmemizi teklif etti. Benim için iki türlü de bir sıkıntı olmadığından sakince Sai’nin vereceği emri beklemeye başladım.
Image
► Show Spoiler

Re: [Nopaodan & Hentanodan & Gidinodan] Kurtlar ve Çakallar

#4
Mafya sorunu hakkında duyumlar aldığımda büyümeden çözülmesi gerektiğini düşünüyordum. Bu konu hakkında da birilerinin bir şeyler yapması gerekiyordu. Tabi bu durumda gönüllü olmak için de çok düşünmemiştim açıkçası. Bir yandan hazırlıklarımı sürdürürken bir yandan da görev hakkında bilgileri dinliyordum. Görevin ayrıntılarını dinledikten sonra bunu üzerine bir plan yapmamız gerekecekti. Bu yüzden her ayrıntıyı da gözden geçirmeliydik. Sonuçta mafyanı içine bodoslama dalamazdık. Küçük bir grup olsa bile dikkatli olmalıydık.

Tegin ve Santin de bu görevde beni yalnız bırakmamışlardı. Tegin’le zaten bir takımdık artık ama Gidinpese’deki olaylardan sonra Santin’in hala benim yanımda durmasını pek beklemiyordum. O günden sonra onunla bu konuyu da konuşmamıştım. Aslında ona bir özür borcum da vardı. O gün az daha elime yüzüme bulaştırıyordum. Düşünmeden yaptığım hamleyle Santin’de kalıcı bir hasar bırakabilirdim. Neyse ki durumu iyiydi. Yine de umarım beni affedebilirdi.

Dışarı çıktığımızda ilk olarak ne yapacağımızı konuşmak için hamle yapacaktım ki Santin benden önce davranmıştı. Söylediği mantıklıydı. Tehlikeliydi ama garantiye oynamalıydık. Ben de onunla aynı düşüncedeydim. “Merkezlere sırayla gidersek haber uçurulması ihtimali var. Bu riski alamayız. Eş zamanlı olarak üç merkeze dağılmak daha doğru olur. Dikkat çekmeden gözlem yapalım. Zaten yanımızda telsizlerimiz var. İrtibatta kalırız. Eğer başa çıkamayacağınız bir durum olduğunu düşünürseniz kahramanlık yapmayın. Telsizden haber verin. Tehlikeli bir ortama girdiğinizde ise telsizi kapatmayı unutmayın ki kendinizi ele vermeyin ki geri dönüş olmadığında bulunduğunuz yerde bir durum olduğunu anlayabilelim. Gittiğimiz yerde bir hareketliliğe rastlamazsak diğer merkezlerden birine yardıma gideriz. Her adımımızı dikkatli atmamız gerek.” dedikten sonra Tegin’e dönerek “Sen zaten konuşmayacaksın değil mi?” diyerek gülümsedikten sonra “Herkes için uygunsa ben üniversitenin arka sokağındaki kafeyi alıyorum.” diyecektim.
Image
► Show Spoiler

Re: [Nopaodan & Hentanodan & Gidinodan] Kurtlar ve Çakallar

#5
Sai: Ekip arkadaşlarınla anlaştıktan sonra Dekobesan Üniversitesi yakınlarında bulunan kafeye doğru yol alıyorsun. Dekobesan Üniversitesi'ni gördüğün anda tanıyorsun. Ülkede bulunan tek yükseköğretim kurumu olması bir yana, ülkenin çağdaşlaşmasını ve ilerlemesini isteyen bireylerin bir arada olduğu, çok değerli bir yer olduğunu da biliyorsun. Üniversitenin yanından geçerken bir grup öğrenci gözüne takılıyor. Birbirlerinin öğle yemeklerini tadıyorlar gibi görünüyor. Üç öğrencinin ikisi erkek, biri kız ve kız olan ikisine de oldukça yakın davranıyor gibi görünüyor. Öğrencilerin yanından geçip arka sokağa doğru ilerlerken yemek kutularının mat siyah plastik kapakları olduğunu ve her birinin aynı marka olduğunu fark ediyorsun. Bunu bu öğrencilerin fazla yakın olmasına yoruyorsun. Biraz daha ilerlediğinde başka bir öğrenci dikkatini çekiyor. Yalnız başına yolda giden öğrenci uçan kuşlara göz atıp not defterine bir şeyler yazıyor gibi görünüyor. Yanından geçerken sadece yazı değil, aynı zamanda çizimler de olduğunu fark ediyorsun. Biraz daha ilerliyor ve dökümanlarda bulunan kafeye ulaşıyorsun. Tabelasında "Tinka-fe" yazan kafeye giriyorsun ve içeriye göz atıyorsun. Kafede masalar yerine yer sofraları olduğunu gözlemliyorsun. İnsanlar genellikle bağdaş kurmuş bir şekilde içeceklerini içiyorlar, atıştırmalıklarını yiyorlar ve sohbet ediyorlar. Kapıda bekleyen eleman seni görünce üniforman gereği hemen saygı duruşuna geçiyor ve "Memurum, hoş geldiniz." diyor. Kasiyer ise uzaktan sizi görüyor ve "Kız ne isteen? Otur şüüle de keefine bak!" diyor.

Santin: Oyuncakçı dükkanına doğru yol alıyorsun ve Nopa Yolu'ndan geçiyorsun. Nopa Yolu'nun ferahlatıcı manzarasını kirleten birkaç kişiye rastlıyorsun. Bu dört kişilik grubun her biri siyah gömlek ve siyah kot pantolon giyiyorlar. Sokakta genç yaşlarda bir çocuğa sataşıyorlar. Çocuk kaçmaya hazırlanıyor gibi görünüyor. O sırada içlerinden birinin fısıldamasını yanlarından geçerken duyabiliyorsun. "Kaçmayı dene de bacağına sıkayım, karşında bir kurşun kullanıcısı var yarram." Yanındaki arkadaşlarından biri lafı söyleyen elemanı dürtüyor ve gözlerini sana doğrultup "Abi, polis." demekle yetiniyor. Dörtlü yavaş adımlarla oradan uzaklaşıyorlar. Yolun diğer ucunda oyuncakçıyı görüyorsun. Elemanları takip etmek ve oyuncakçıya doğru ilerlemek arasında kalıyorsun.

Tegin: Odosai Hastanesi'ne doğru ilerliyorsun ancak hastanenin önüne kadar geliyorsun ve etrafta şüphe uyandıran hiçbir şeye rastlamıyorsun. Hastaneye giriş yapıyorsun ve resepsiyona doğru ilerliyorsun. Resepsiyonda çalışan bir kadın seni bir gülümsemeyle karşılıyor ve "Buyrun, hoş geldiniz." diyor. Sağ tarafa bakıyorsun ve bekleme salonu olduğunu görüyorsun. Sol tarafta ise bir merdiven olduğunu görüyorsun. Merdivenin yanında bulunan tabeladan anladığın kadarıyla hastane tam olarak beş katlı. Kadın senden bir cevap beklerken soldaki merdivenden takım elbiseli bir adam iniyor, yanından geçiyor ve bekleme odasına doğru ilerliyor.

Re: [Nopaodan & Hentanodan & Gidinodan] Kurtlar ve Çakallar

#7
İleri sunmuş olduğum dahiyane planımı Başpolis memuru Sai de onayladı. Üç yere de aynı zamanda ayrı ayrı gitmeye karar verdik. Üniversite yakınlarındaki yeri Sai aldı. Diğer iki yer arasında seçim yapmam gerekiyordu. Bu yüzden göze daha çok kolay gelen ama bir o kadar da zor olabilecek oyuncakçı dükkanını seçtim. Tek başıma yapacağım bir görev olduğu için tüm yetki bende olacaktı. Artık tek başıma operasyon yönetme kıvamına gelmiş gibiydim. Yakın bir gelecekte bu günün geleceğini biliyordum. Sadece biraz erken oldu ve ekibimde benden başka kimse yok.

Heyecanlı ve kararlı bir şekilde oyuncakçı dükkanına doğru giderken yolda birkaç şüpheli kişiye rastladım. Aynı yerden alış veriş yaptıklarından neredeyse emin olduğum dört siyahlar içerisindeki şüpheli bir adet küçük çocuğu sıkıştırıp ona sataşıyorlardı. Şüphelilerden birisi çocuğu element gücüyle vurma konusunda tehdit ederken grup beni fark etti. Tabii ki heybetli Yüce Himota Polis memuru üniformamı gördükleri gibi olay yerinden apar topar kaçtılar. Sadece auramla etraftaki tehlikeleri yok ediyordum. Artık yapacağım küçük yürüyüşlerle şehrimiz refah seviyesini daha da arttırabilirdim. Bu fikrimi Başpolis memuruyla paylaşabilirim belki de. Kazandığım küçük zaferin ardından hedef yerime doğru emin adımlarla ilerlemeye devam edecektim. Oyuncakçı dükkanına kararlaştırdığımız şekilde en kısa zamanda ve olabildiğince tedbirli bir şekilde uğramak istiyordum. Bu yüzden yolumdaki küçük engellerle uğraşmamayı tercih edecektim.
► Show Spoiler

Re: [Nopaodan & Hentanodan & Gidinodan] Kurtlar ve Çakallar

#8
Herkes gideceği yeri seçtiğinde görev yerlerimize dağılmıştık. Zaman kaybetmeden kafenin yolunu tutmuştum. Bu sefer arkamı koruyacak kimse olmadığı için elime yüzüme bulaştırmamaya dikkat etmeliydim. Gittiğim yerde neyle karşılaşacağımı bilmiyordum. Üstelik üzerimde üniforma vardı ve kendimi gizleyemezdim. Neyle karşılaşırsam karşılaşayım sakin olmam gerekecekti. Beni nasıl karşılayacakları çok önemliydi. Orası bir kafe olduğundan, mafya işinin içinde olsalar bile, bozuntuya vereceklerini düşünmüyordum. Sonuçta kafeye bir polisin gitmesi garip bir durum değildi. Üstelik tek başıma olacağımdan durumu idare edebilirdim.

Yaklaştığımı, üniversiteyi gördüğümde anlamıştım. Eğitim hayatımın üzerinden çok geçmemiş olsa da biraz tuhaf hissetmiştim açıkçası. İster istemez yanlarından geçerken de öğrencileri inceliyordum. Ben onlar kadar sosyal bir insan değildim tabi o zamanlar. Yemek kaplarını bile aynı alacak kadar yakın arkadaştılar sanırım. O zamanlar kimseyle zaman geçirmeyi sevmeyen biri olarak bana yabancı şeyler gibiydi bunlar. Fakat polis memuru olduktan sonra birçok kişiyle tanışmıştım. Belki de fikirlerimi şekillendiren insanlara. Her zaman içine kapanık biri olarak bile kısa sürede bu meslekten bir şeyler öğrendiğimi hissediyordum.

Kafeye gidene kadar yanından geçtiğim her öğrenciyi dikkatle incelemiştim. Sokakların aksine, kendini geliştirmeye çalışan, farklı hobilere yönelen gençleri görmek güzel hissettirmişti. Bilgiyi arayan insanların geleceğe ışık tutacağı bir gerçekti. Himota, geleneklerine bağlı bir ülkeydi. Bundan kopamazdık fakat bu gelenekleri akılcı şekilde yönlendirebilen bir nesille doğru yolda ilerleyebilirdik. Tabi ondan önce bizim görevimiz bu yolu temiz bir şekilde tutmak olacaktı. Bu amaçla da kafeye varmıştım. Kapıyı açıp içeri girdiğimde ise beklediğimin aksine yer sofralarıyla karşılaşmıştım. Beni karşılayanlara dönerek gülümseyecektim. “Kolay gelsin.” diyerek etrafı süzdükten sonra “Yoğun bir gün oluyor. Tahmin edersiniz. Moladayım da kafenizin tarzı ilgimi çekti. Şöyle biraz dinleneyim dedim. Yorgunluğumu üzerimden atabileceğim bir şeyler getirebilir misiniz?” diyerek bir yere oturacaktım. İlk iş olarak etrafta ilgi çekici, garip bir şey olup olmadığına bakacaktım. Dikkat çekmeden bir ipucu bulabilirsem üzerine gidebilirdim.
Image
► Show Spoiler

Re: [Nopaodan & Hentanodan & Gidinodan] Kurtlar ve Çakallar

#9
Sai, riskleri tarttıktan sonra Santin’in kararını destekleyerek ayrılmamızı emretti. Birazcık riskli bir karar olsa da eş zamanlı baskın yaparak şüphelileri yakalamamız için bu riski almamız gerekiyor. Umarım verdiğimiz bu karar yüzünden kimsenin başına bir şey gelmez. Gerçi durum biraz belirsiz olmasına rağmen minik grubumuzdaki herkesin başının çaresine bakabileceğini düşünüyorum. Zaten en kötü ihtimalle gerçekleşse bile bakacağımız üç yerin üçünde de mafyaya denk geleceğimizi sanmıyorum. Bu yüzden işini erken bitirenler hızlıca diğerlerine yardım ederek ciddi bir sorunla karşılaşmadan görevi başarıyla tamamlayabiliriz. Burada önemli olan nokta ise bölgesini araştırmayı bitirenlerin kişilerin bize verilen telsizleri kullanarak diğerleriyle düzgün bir iletişim kurarak yardıma ihtiyacı olan kişiyi bulabilmesi. Konuşmayı çok fazla sevmediğim için bu benim için azıcık külfetli bir iş olacak gibi duruyor.

Herkes belirlenen bölgelere dağıldıktan sonra bende kendi bölgem olan hastaneye doğru yola çıktım. Hastane dışarıdan gayet normal sıradan bir yer gibi görünüyordu. Dışarıdan baktığım zaman ilgimi çeken veya şüpheli bir şey fark etmedim. İçeriye girdiğim zaman yine ilk etapta bir sorun göremedim. Resepsiyondaki arkadaş gayet normal bir şekilde beni karşıladı. Etrafa baktığım zaman hastanenin beş katlı olduğunu fark ettim. Bu demektir ki bakmam gereken çok fazla yer olacak. Kadınla konuşmamın gerekli olup olmadığını düşünürken sol taraftan merdivenlerden takım elbiseli bir adam gelerek bekleme odasına doğru gitmeye başladı. Kadına gülümseyip kibarca başımla selam verdikten sonra sakin ve yavaşça adamın arkasından bekleme salonuna doğru gideceğim. Salona girdikten sonra çok dikkat çekmemeye çalışarak bir yere oturarak takım elbiseli arkadaşın neler yapacağını gözlemleyeceğim.
Image
► Show Spoiler

Re: [Nopaodan & Hentanodan & Gidinodan] Kurtlar ve Çakallar

#10
Sai: Kibar dilin seni karşılayanların yüzünü güldürüyor ve sana kafenin tamamını görebileceğin yumuşak minderler ile dolu bir yer hazırlanıyor. Hemen yer sofrası açılıyor. "Atıştırmalıklar ikramımızdır." dendikten sonra tatlı tuzlu yemişler geliyor. Taptazeler! Kısa sürede sofrana buz gibi bir Saf Zevk geliyor. Yemişlere bakıyorsun, içeceğe bakıyorsun, ortama bakıyorsun. Kendini evde hissediyorsun. Garip bir duygu. Kendi vatanında kendini evde hissetmek. Zaten evde değil miydin bunca zamandır? Duvarlara bakıyorsun. Geleneksel işlemelerle dolu kilimlerin asılı olduğunu görüyorsun. Belki de evde hissetmen için sadece vatanda olmak gerekmiyordur. Oranın vatanın olduğundan emin olman gerekiyordur. Belki de vatan bulunduğun toprak değil, o toprağı senin yapan şeylerdir. Belki de bu yüzden ataların göçebelikte sorun yaşamadı. onlar vatanlarını gittikleri her yere beraberlerinde götürdüler.

Daldığın düşüncelerden yükselen seslerle uyanıyorsun ve hızla etrafa bakıyorsun. Kafenin sahne vari bir bölümünde bir kişi sandalyeye oturup sazını çalmaya başlamış bile. Eski dilde bir Himota türküsü. Herkes sanatçıya kısık bir sesle eşlik ediyor. O sırada birkaç masa ilerisinde bir konuşma duyuyorsun. "Anasını avradını siktiler Himota'nın. İçim acıyor be, içim! Ne demeye barış antlaşması imzaladık ki? Kayıp mı ediyorduk? Hayır! Elbet bir gün Kızıl Güneş ufukta gözükecek. Sözleri söyleyenin kim olduğunu göremiyorsun veya "Kızıl Güneş" derken ne demek istendi anlamıyorsun ama içinde bir yerlerde acı tatlı bir duygu ve düşünce yoğunluğu oluşuyor. Bakışların derinleşmiş olacak ki seni karşılayan eleman yanına gelip "Memurum, iyi misiniz? Yüzünüzden düşen bin parça." diyor. Belki o buraya gidip gelenleri tanıyordur. Direkt soru sormaktan ziyade ağzından laf almaya çalışsan iyi olacak.

Santin: Göğsünü gere gere oyuncakçıdan içeri giriyorsun. Kasada yaşlı bir amca var. Sana başı ile selam veriyor. İçeriyi dolaşmaya karar veriyorsun. Ana babalar çocuklarına oyuncak bakıyor, iki kardeş kendilerine oyuncak seçmeye çalışıyor. İleride iki çocuk raftan aldıkları oyuncaklarla oynuyorlar. O sırada içeriye biri giriyor. Yanağında yatay bir yara izi var. Yaşlı amcaya selam veriyor ve iki cümleden fazlasını kurmuyor. Ne dediklerini duymuyorsun ama anladığın kadarıyla eleman bir şey almaya gelmiş. Yaşlı amcadan bir anahtar aldıktan sonra dükkanın en sonuna doğru ilerlemeye başlıyor. O sırada yanında geçtiği ana babanın Gedhilfe markalı bir oyuncağı övüp aldığına tanıklık ediyor ve nefes altından "Hepinizin kökü kuruyacak. Az kaldı." diyor. Şüphelenip çaktırmadan peşinden gittiğinde ise en arka kısımdaki bir kapıdan içeri girdiğini görüyorsun. Kapıyı aralık bıraktığından içeriyi görebiliyorsun. Aşağı inen merdivenler yer yer lambalarla aydınlatılmış fakat merdivenlerin sonu gözükmüyor. Ne dersin, yüce Himota polis memuru? Var mısın dedektifçilik oynamaya?

Tegin: Takım elbiseli beyefendi bekleme odasında cam kenarı bir koltuk buluyor ve çantasını oraya bırakıp bekleme odasının en uç köşesindeki telefona yöneliyor. Bir jeton attıktan sonra beklemeye koyuluyor. Konuşmayı duymak için telefona giden yolun başındaki koltuğa oturup kulak kabartıyorsun. Yine de uzak olduğundan sadece belli başlı sözcükler seçebiliyorsun. "Hanımefendi...yakın...hazır...kurtulacağız." Konuşması daha sürecekmiş gibi duruyor. Bu sırada gözlerin çantaya gidiyor. Ne kadar güzel, savunmasız ve gizem dolu bir çanta. Acaba içinde ne var? Şüpheli bir iş adamının çantasında kim bilir neler vardır şimdi. Hmmmm, merak uyandırıcı. Evet, öyle.
Off Topic
Himota ulusal marşı eşliğinde Hiperyus admin siteye giriş yapar. Yiğitlerime esenlikler olsun! Geri döndüm ve ulusumun başına tekrardan geçtim. Bundan sonra konularınızda kan, demir, ihanet, devrim ve savaş olacak. Hazırlıklı olun. Hadi uğurlar olsun! Himota ulusal marşı eşliğinde Hiperyus admin siteden çıkar.
Locked

Return to “Tinkadoko”

cron