Re: [Nopaodan & Hentanodan & Gidinodan] Yarım Kalan Bir İş

#41
Lider size arabanın aynasından bir bakış atıyor. Tıpkı bir babanın aynı şeyi kırk kere anlatmasına karşın çocuğunun saçma salak ve yersiz fikirleri yüzünden anlamayı reddetmesi sonucu gösterdiği öfkeli tavır gibi. "Siz bilirsiniz." demekle yetiniyor. Gaza abanıyor ve yol boyunca ağzını bıçak açmıyor. Karakolun önünde durduğunuzda sanki siz yokmuşsunuz gibi davranıyor. Anahtarı çeviriyor ve dışarı çıkıyor. Hızlı adımlarla içeri giriyor. Siz de peşinden gidiyorsunuz. Gitmek zorundasınız da. Hiç kimseye bakmadan dümdüz Komiser Odası'na ilerliyor. Kapıyı tıklıyor ve içeri giriyor. Komiser onu gördüğü gibi masasından kalkıyor. "Varlığınız bizi onurlandırıyor efendim. Umarım, bir sorun yoktur." "Bir ihbarı resmiyete dökmek istiyorum. Eminim, geçtiğimiz günlerde tarikatımda yaşanan olayın belgeleri size ulaşmıştır." "Elbette ulaştı efendim. Bizzat ben işlemlerle ilgileneceğim. Lütfen, anlatmaya başlatın." "Malum gün yaşanan olay iki adamımın katledilmesidir. Kendileri tarikatın depo işlerini hallederken öldürülmüştür. Öldüren kişilerin de, tıpkı belgede belirtildiği gibi, kimlikleri bellidir. Sai Nopaodan ve Tegin Hentanodan. Kendilerinin en yakın zamanda mahkeme karşısına çıkarılmasını talep ediyorum. Ayrıca, bu katillerin mahkeme gününe kadar nezaret altında tutulması da gerekiyor." Komiser sizin adınızı duyunca inanmak istemeyen gözlerle şaşkınlığını belli ediyor. Acı bir bakış ile lideri onaylıyor ve memurlara sizi içeri almalarını komut ediyor. Polisler sizi alıkoyup içeri tıkıyorlar. Beraber kaldığınız hücrede dört iş günü kaldıktan sonra kelepçeleniyor ve polisler eşliğinde mahkemenin huzuruna çıkarılıyorsunuz.

Yargıç öncelikle ön elden incelediği belgelerde bulunan bilgileri doğrulatıyor. Ardından lideri dinliyor. "Bu görmüş olduğunuz iki kişi gün ortasında tarikatıma girerek iki takipçimi katletmiş bulunmakta. Aileleri acı kayıplarından ötürü yoğun bakımda. Kendileri ile hukukun uzlaşma yoluna varmak istedim fakat oralı olmadılar. Adalet yerini bulsun." Yargıç, görgü tanıklarını da dinliyor. Görgü tanıkları ise o an yakınlarda bulunan tarikat üyeleri ve size tokadı basmış Başpolis ile ekibi. Liderin lehine konuşuyorlar. Ardından Yargıç ikinize dönüyor. Davacının ve görgü tanıklarının dedikleri suç belgeleri ile birebir örtüşüyor. Bu belgeler savunmanızın tarikatı bir mafya örgütü ve tarikat üyelerini de mafyanın adamları sandığınızı, bu yüzden tarikata izinsiz giriş yapıp iki kişiyi öldürdüğünüzü söylüyor. Peki, işini yapmaya çalışan polis memurları olarak gerçekleştirmiş olduğunuz bu kesin eylemin dayanakları nelerdir? Şüpheleriniz neydi? Kanıtlarınız var mıydı ve vardıysa nelerdi? Karakola haber verdiniz mi? Tarikat ile ilgili önceden bilgi sahibi miydiniz? Ağzınızdan çıkacak her bir sözcük yararınıza veya zararınıza kullanılabilecektir. Açıklamalarınız ve savunmalarınız sonrasında hakkınızda son karar verilecektir. Konuşabilirsiniz."

Re: [Nopaodan & Hentanodan & Gidinodan] Yarım Kalan Bir İş

#42
Adam, kararımızdan pek memnun olmamışçasına yol boyunca sessizliğe bürünmüştü. Bunun üzerine ben de tek kelime etmemiştim. Arabadan indiğimde gökyüzüne bakarak derin bir nefes almıştım. Belki de gökyüzünü son kez görüyordum. Bu anın tadını çıkarmalıydım. Sessiz geçen yolculuğun ardından komiser odasındaki karşılanmasına da bir anlam veremiyordum. Aslından son birkaç gündür olan hiçbir şeyi kafamda oturtamıyordum. Az önce tatlı dille bizi ikna etmeye çalışırken şimdi gaddar bir şekilde cezamızı çekmemiz için elinden geleni yapıyordu. Bununla ilgili bir sorunum yoktu. Kimsenin bize toleransa göstermesine ihtiyacımız yoktu. Tabi ki herkesle aynı muameleyi görecektik.

Herkes bu kadar saygı duyarken böyle bir tarikatın varlığını bilmemek benim ayıbım mıydı onu bile bilmiyordum. Bu adam hakkında kafamdaki soru işaretleri azalması gerekirken her seferinde artıyordu. Tarikatı ve onun neye hizmet ettiğini az çok anlamıştım fakat bu saygınlığı, bu kadar söz sahibi olması nedense bana garip geliyordu. Teklifini kabul etmememin en önemli nedenlerinden biri de buydu. Onun eğitimlerini kabul ettiğim anda onun ideallerini kabul edecektim ve bu tartışmayı onunla zaten yapmıştım. Bugüne kadar Himota insanlarının düşüncelerinden yakınırken böyle bir seçim yapmam hiç kolay değildi. Yeteneklerimi çok geliştirebileceğimden hiç şüphem yoktu fakat bunu karşılığında ruhumu mühürlemem gerekiyordu. Belki de bu cevabı verirken buna değmeyeceğini düşünmüştüm.

Aynı şeyleri tekrar tekrar düşünmek için bol bol vaktim olmuştu. Fakat bir adım bile ilerleyememiştim kafamda. Belki de çok önemi de yoktu bu saatten sonra. Mahkeme günü gelmişti ve az sonra yargılanacaktık. Bazı şeyleri kafama takmanın hiçbir anlamı kalmayacaktı. Yargıcın karşısına çıktığımda hiç heyecan hissetmiyordum. Normalde böyle durumlarda kalbimin küt küt atması gerekirken sanki her şeyi kabullenmiş gibiydim. Adamın konuşmasından sonra yargıç söze girmiş ve dosyayı açıkladıktan sonra sözü bize bırakmıştı. “Sayın yargıç, ben başpolis memuru Sai Nopaodan. Öncelikle uzlaşmaya varmamamızın sebebi hükmümüzü bir tarikat liderinin değil, yüce Himota mahkemesinin vermesini istememizdir. Bugüne kadar bu teşkilatta adalet için görev almış biri olarak adaletten kaçmayı reddetmiş olmamızdır. Yaşanan olayı anlatacak olursam, belgelerde de olduğu gibi bir mafya örgütünün merkezini bulmak üzere görevlendirilmiştik. Merkez üssü şüphelisi olarak elimizde üç nokta vardı. Ekip arkadaşlarım ve ben bu üç noktayı araştırmak için ayrıldık ve aslında tek başımıza bir hareket yapmamak için anlaştık. Fakat bilirsiniz ki görev esnasında işler her zaman istediğiniz gibi gitmiyor. Benim şüpheli mekan olarak gittiğim kafede olup biteni izlerken kafeye gelen üç kişinin çalışanlara saldırmasıyla çıkan çatışmada yaralandım ve bu olayın ardından ekip arkadaşım Tegin’in anonsunu duydum. Kendisi de bir çatışmanın ortasındaydı ve bol miktarda cephanelik bulduğunu bildirerek bulunduğu yeri bildirmişti. Bunun ardından ben, aldığım yara yüzünden bayılmışım. Gözlerimi açtığımda hastanedeydim ve yaram dikiş atılmış ve tedavi edilmişti fakat ben zaten anonsa çok geç kalmıştım. Hiç beklemeden Tegin’in söylediği yere gittiğimde kaybedecek zamanım olmadığını biliyordum. Arkadaşım içeride tehlikedeydi. Halihazırda anons geçilmişti fakat destek gelmesini de bekleyemezdim ve çok düşünmeden müdahale yaptım. Çok geçmeden de bizi bulan komiser olay yerine geldi zaten. Benim gözümden olay bu şekilde sayın yargıç. Bu söylediklerim ışığında tüm sorumluluğu ekip lideri olarak kabul ediyorum.”
Image
► Show Spoiler

Re: [Nopaodan & Hentanodan & Gidinodan] Yarım Kalan Bir İş

#43
Benim dediklerimden sonra kadim dostum Sai'de beni destekleyen şeyler söyledi. İkimizin konuşmalarını büyük bir sabırla dinleyen lider ise sadece siz bilirsiniz dedikten sonra arabayı çalıştırarak bizi karakola götürdü. Karakola vardıktan sonra arabadan iner inmez liderin önderliğinde komiserin odasına gittik. Komiser büyük bir saygıyla lideri karşıladıktan sonra lider yaptığımız olayları ona anlatıp resmi bir tutuklama talebinde bulundu. Komiserimiziz zaten gerçekleşen olaydan haberi vardı ancak verdiği tepkilere bakarsam spesifik olarak olaya karışan polisleri bilmiyordu. Bu işin bizim başımızın altından kalktığını öğrendikten sonra bize acı bir bakış atarak memurlara komut vererek bizi nezarethaneye gönderdi. Bu küçük nezarethanede dört iş günü kaldıktan sonra kelepçeler eşliğinde mahkemeye doğru yola koyulduk.

Yaptıklarım yüzünden mahkemeye çıkma konusunda bir sorunum yok. Ancak nezarethanede bekleyip üstüne birde kelepçelenmek birazcık üzülmeme neden oldu. Ülkeme hizmet etmek için elimden geleni yaptıktan sonra bu duruma düşeceğimi hiç ihtimal vermemiştim. Yine de hala yaptıklarımdan pişman değilim. İki kişinin ölmesi tabi ki hoşuma gitmiyor ama o anki durumu analiz ederek verebileceğim en iyi kararı vermeye çalıştım.

Duruşmaya çıktıktan sonra yargıç elindeki belgeleri doğruladıktan sonra önce lideri ardından da görgü tanıklarını dinledi. Tabi ki tüm tanıklar bizim lehimize konuştular. Bunların olmasını beklediğim için çok şaşırmadım. Yargıç kararını vermeden önce son olarak bize söz verdi. Sai benden önce söze girerek kabaca bildiği kadarıyla olayları anlattı. Konuşmasının sonunda rütbece benden yukarda olduğu için tüm sorumluluğu üstlendiğini söyledi. Açıkçası durum bu kadar kötü bir hale gelmesine rağmen hala yanımda olduğu için mutluyum. Bu kadar iyi bir arkadaşa sahip olduğum için çok şanslıyım. Ancak örgütteki kişileri öldüren benim. Ayrılmamızı o istemiş olsa bile bu kadar ileriye gidip tüm sorumluluğu almasına izin veremem. Bu yüzden istemeye istemeye de olsa konuşmaya başlayarak "Başpolis memurunun tüm sorumluluğu almasına izin veremem. Bütün olaylar olurken o başka bir yerdeydi... Mafya örgütünü araştırmak için ayrıldıktan hastanedeki şüpheli kişileri takip ederek örgütün içerisine sızdım. Daha önce böyle bir oluşumdan haberim olmadığı için içerdeki yüklü miktarda silahları görünce önce destek istedim sonrasında ise önüme çıkan iki örgüt görevlisini konumum açığa çıkmaması için öldürmek zorunda kaldım. Düşman bölgesinde olduğumu düşündüğüm için yakalanmak istemiyordum." diyeceğim. Kabaca neden onları öldürdüğümü söyledikten sonra yargıcın vereceği kararı bekleyeceğim.
Image
► Show Spoiler

Re: [Nopaodan & Hentanodan & Gidinodan] Yarım Kalan Bir İş

#44
Yargıç ikinizi de dinliyor ve dediklerinizi terazisinde tartıyor. Önündeki Pakt Yasası ile Himota Yasası kitaplarını inceliyor. Ardından kararını açıklıyor. "Yaz kızım, sanıklardan polis memuru Tegin hentanodan'ın yetersiz kanıt ve şüphe ile pekiştirilmiş cinayet suçunu işlediğine, Başpolis memuru Sai Nopaodan'ın olay sırasında olay yerinde bulunmadığı gibi vardığında da suça ortak olmadığından aslen alması gereken sorumluluğu alamayacağına, bu etmenler doğrultusunda Tegin Hentanodan'ın ağırlaştırılmış yaşam boyu hapsine, Sai Nopaodan'ın ise Teşkilat Başkanı tarafından disiplin cezasına karar verilmiştir. Tegin Hentanodan, cezasını çekmeden önce, eğer varsa, ailesi ve yakınlarıyla toplamda yarım saat konuşabilir. Ankesörlü telefon hemen dışarıda bulunmaktadır. Dava sona ermiştir. Dağılabilirsiniz." Yargıcın kararı ile görevliler Tegin'i hemen dışarıda bulunan ankesörlü telefona götürüyorlar. Sai'ye ise kimse dokunmuyor, Hatta bakmıyor bile. Davacı taraf hızla mahkemeyi terk ediyor.

Elvada, Tegin Hentanodan! Teşkilat Başkanı'na raporunuz en yakın zamanda bekleniyor, Sai Nopaodan!

Re: [Nopaodan & Hentanodan & Gidinodan] Yarım Kalan Bir İş

#45
İfadelerimizi bitirdikten sonra yargıç önündeki kitapları karıştırmaya başladı. İnsanlık için kısa benim için ise çok uzun bir süre geçtikten sonra sonra başını kitaplardan kaldırıp kararını açıkladı. Açıkçası ceza alacağımı bekliyordum ama cezamın ömür boyu hapis olacağını hiç düşünmemiştim. Ayrıca cezamın ağırlaştırılmış olması beni iyice şaşırttı. İlk görevlerimin bir tanesinde buraya Himota'nın adalet anlayışını öğrenmek için gelmiştim. O zaman öğrendiğim kadarıyla bizim adaletimizin böyle olmaması gerekiyordu. Ölen örgüt üyeleri ve aileleri için üzgünüm ama görev sabahındaki brifingde aldığımız bilgilerden sonra kim olursa olsun benim gördüklerimi gördükten sonra onları mafya olduğunu düşünürdü. Bu yüzden mahkemenin sonunda bile yaptıklarım için pişman değilim. Eğer örgütün varlığını öğrenmemiş olsaydım kaç kez böyle bir durumla karşılaşırsam karşılaşayım yine aynı kararı verirdim. Zaten daha öncede böyle bir durumla karşılaşmalarına rağmen hala ısrarla gizli saklı işlere devam etmeleri tamamen onların hatası ama artık bunların hiçbirinin önemi yok. Hayat gerçekten çok garip ilkinde polis memuru olarak geldiğim binadan şimdi bir suçlu olarak çıkmak zorunda kalacağım.

Ankesörlü telefonun başına gittikten sonra en azından Sai'ye bir şey olmadığı için buruk bir sevinç içindeyim. Tüm olayı disiplin cezasıyla atlatması bana kıyasla çok büyük bir başarı. Telefon ile arayacak hiçbir tanıdığım olmadığı için bana verilen bu yarım saatlik süre boyunca neler yapabileceğimi düşünmem lazım. Ellerimdeki kelepçeler ile element gücümü kullanabileceğimi sanmıyorum. Kaldı ki kullanabilsem bile bu kadar sivilin olduğu bir yerde radyasyon kullanmak çok iyi bir fikir değil. Hem zaten kaçarak polis teşkilatının onurunu ayaklar altına almak da istemiyorum. Bu yüzden sadece beklemeyi düşünüyorum. Acaba içeride bana özel bir hücre verirler mi? Evdeki bitkiler mi de yanıma aldırabilirsem aslında bu olayı bir tatil olarak değerlendirebilirim. Tatil diyorum çünkü az da olsa eninde sonunda yüce imparatorumuzun bu yanlışlığı fark edip beni kurtaracağına inanıyorum. Yok eğer işler beklediğim gibi gitmezse de yapacak bir şey yok. Yeni ortama adapte olarak ülkem için içeride yapabileceğim başka neler olduğunu bakmam gerekecek. Belki mahkum arkadaşları eğiterek topluma kazandırabilirim.

Kenarda sakin sakin beklerken Sai'ye bakarak elimle sıkıntı yok manasında bir el hareketi yapacağım. Tüm gün boyunca bu kadar konuşmak bana fazla geldiği için daha fazla açıklama yaparak kendimi yormak istemiyorum. Zaten eski ortağımı da diyecek bir şeyim yok. İşleri daha karmakarışık bir hale getirerek onu zor durumda bırakmak istemiyorum.
Image
► Show Spoiler

Re: [Nopaodan & Hentanodan & Gidinodan] Yarım Kalan Bir İş

#46
Böyle olmamalıydı. Tegin’i kendi gururumun peşimden sürüklerken onun ömür boyu hapis cezası alıp da benim sadece disiplin cezasıyla kurtulmam kabul edilemezdi. Bir şeyler yapmalıydım. İtiraz etmeliydim ama yaşadığım şoktan dolayı hiçbir şey yapamıyordum. Sanki etrafımdaki insanlar beni umursamadan, ben yokmuşum gibi hareket ediyordu. İçimdeki alev burayı yerle bir etmemi söylese de mantığım beni dizginliyordu. Hiçbir şey yapamadan Tegin’i götürmelerini izlemekten başka bir hamle yapamıyordum. Göz göze geldiğimde eliyle her şeyin yolunda olduğunu anlatsa da öyle değildi. Beceriksizliğimin faturasını yine başkaları ödüyordu.

Buradan çıkarak öylece uyumaya gidemezdim artık. Bir süredir yaşadıklarımızın son perdesi bu olaydı. Artık olanları kabullenemiyordum. Bize verilen görevi yerine getirirken hata yapmıştık ama bunu cezası bu kadar ağır mı olmalıydı? Üstelik Tegin’in girdiği yer de bir tarikat binasıydı. Bu heriflerin ülke siyasetinde ve adaletinde bu kadar söz sahibi olmaları midemi bulandırmaya başlamıştı. Bu ülkenin nesi vardı? İmparator… Himota hasta… Meydan kavgası olduğu gün, kahvehanede konuştuğum adamı söylediği sözler yankılanıyordu beynimde. Parçaları oturtmaya çalışıyordum fakat hala eşleşmeyen bölümler vardı. Örneğin o adam da teşkilat lideri de gelenekçi konuşmalar yapmıştı. Söylediklerini bununla bağdaştıramazdım kesin olarak. Yine de yanlış bir şeyler vardı. İçimi kemiriyordu. Bu herif bir şekilde kendini adaletten üstte görüyordu. Belki de kahvehanedeki adamı tekrar bulmalıydım. O adamın huzursuz olduğu her neyse bu işle bir bağlantısı olmasa bile öğrenmek istiyordum. Eğer ülkede yanlış giden şeyler varsa bunun bir parçası olmayı reddediyorum. Hem Himota için hem de Tegin için ülkede yaşananları sorgulamak zorundaydım. Verilen görevleri yerine getirdiğimizde başımıza gelenler ortadaydı. Ülkeyi zehirleyen bir şey varsa bir yerlerde panzehri de olmalıydı. Fakat ondan önce teşkilat liderine raporumu sunup cezamı kabullenmem gerekiyordu.
Image
► Show Spoiler

Re: [Nopaodan & Hentanodan & Gidinodan] Yarım Kalan Bir İş

#47
Yarım saat geçtikten sonra yetkililer seni dışarıya çıkarıyorlar. Beyaz pamuk şekerlerle süslenmiş yumuşak maviye boyanmış sonsuz gökyüzüne son kez bakıyorsun. Seni arabaya bindiriyorlar ve son kez yurdunun sokaklarına bakıyorsun. Oyun oynayan çocuklar, ticaret yapan yetişkinler, sohbet eden yaşlılar, düzenlenen etkinlikler...

Cezaevine vardığında bir kez daha koluna giriyorlar. Kollarını iyice kavradıkları doğrudur fakat acı veya ağrı hissetmiyorsun. Zorlama dahi yok davranışlarında. İçeriye girdiğinde cezaevi memurları seni kayda geçiriyorlar. Sana dair her şey yazıya dökülüyor, dosyalanıyor ve damgalanıyor. Artık resmî olarak bir mahkûmsun.

Hiç bitmeyen, belki de bitmesini istemediğin, bir koridorda yürüyorsun. Gittikçe cezaevi bahçesinden, memurlarından, gardiyanlardan ve hücrelerden uzaklaşıyorsun. Cezaevinin en ücra noktasına kadar geliyorsun. Ne ses var ne de insan. Ağır, penceresiz ve parmaklığı olmayan bir kapı açılıyor. Dışarının ışığı içeriyi sonradan aydınlatıyor. Sağ köşede tek kişilik bir yatak var. Düz ve sert gözüküyor. Sol köşede ise bir klozet. Soğukluğunu şimdiden hissedebiliyorsun. Biraz daha kapıya doğru bir ayna ve lavabo var. Aynada bir çatlak var gibi. Lavaboda ise sadece bir kalıp sabun. Karşındaki duvarın bayağı yukarısında pencere görevi gören bir parmaklık var. İçeriye giriyorsun. Senle beraber yetkililer de giriyor. Kelepçelerini çıkarıyorlar ve soyunmanı söylüyorlar. Sen soyunduktan sonra kıyafetlerini yokluyorlar. Temiz. Sana mahkûm kıyafetlerini veriyorlar. Giyiyorsun. Altına lastikli, eşofman gibi bir şey giyiyorsun. Üstüne ise uzun kollu tişört gibi bir şey. İkisi de ne kalın ne de ince. Ayağına çorap bile verilmiyor. Sadece babet tarzı bir şey. Aynaya bakıyorsun. Üzerindeki kıyafetleri gördüğün anda sana "kirlenmiş, çürümüş, ele geçirilmiş, düşmüş" kavramlarını çağrıştırıyor. Bütün memurlar sıra sıra çıkıyor. Kalan tek memur da son sözü söyleyip hücreni terk ediyor. "Tegin Hentanodan, öleceğin ana kadar burada suçlarının cezasını çekeceksin. Hiç kimse senle iletişime geçmeyecek, hiçbir insan yüzü görmeyeceksin."

Sadece ulaşamayacağın ve nereden bakarsan bak dışarıyı göremeyeceğin parmaklıktan ve kapı ile yer arasındaki ince boşluktan gelen ışıklar hücrene loş bir aydınlatma sağlıyor. Karanlığın ağırlıkta olduğu bu hücredeki aynada bile yüzünü görmek zor. Ölmeden de yokluğa karışabiliyormuş insan...
Off Topic
"Tegin Hentanodan'ın macerası ayrı bir konu başlığında, dört gün sonra devam edecektir."
İlk defa başkent sokaklarında bu kadar suratsız bir şekilde yürüyorsun. Dışarısı aydınlık ve parlak ama için karanlık ve mat. Himota Polis Teşkilatı Ana Merkezi'ne geldiğinde ise için sıkılıyor ve yüreğin sıkışıyor. İlk defa Teşkilat Başkanı ile görüşeceksin. Keşke bu şekilde tanışmamış olsaydın. Teşkilat Başkanı'nın kapısını çalıp izin için bekliyorsun. İzin alınca da içeriye giriyorsun. Masanın karşısında selam duruyorsun. Teşkilat başkanı gözleri kapalı bir şekilde parlayan bir gülümseme takınıyor. "Hoş geldin, seni buraya hangi rüzgâr attı?" Durumu izah ettiğinde ise gözlerini açıyor ve gülümsemesi zayıflıyor. Senle ilgi resmî dosyayı çıkarıyor ve prosedürü uyguluyor. "Bir Başpolis olarak komutan altındaki bütün astlarından sorumlusun. Hukuk alanında birey topluma karşı yargılandığından astın cezalandırıldı. Teşkilatta ise birey teşkilata karşı yargılanır. Bir üst olarak yetersizliğini kanıtladın. Disiplin cezan rütbe düşüşü. Artık Başpolis değilsin. Sıradan bir polis memurusun. Doğal olarak yetkilerin ve gelirin de düşmüş bulunmakta. Bir sonraki komuta kadar serbestsin. Çıkabilirsin!" Arkadaşını kaybettin, rütbeni kaybettin, gelirini kaybettin. Bundan sonra yaşam senin için çok farklı olacak.
Off Topic
Tegin Hentanodan
Ödül: 60 IP
Sai Nopaodan
Ödül: 60 IP
Konu burada sonlanmıştır. Bir sonraki konuya kadar sağlıcakla kalın!

Return to “Tinkadoko”

cron