Re: [Nopaodan & Hentanodan & Gidinodan] Yarım Kalan Bir İş

#31
"Yanlış olduğunuzu kabul ederken bile burnunuz kalkık konuşup hareket edecek kadar çocuksunuz. Kobin sizi teşkilata alırken ne düşünüyordu acaba?" Ayağı kalkıyor ve camdan dışarıya bakıyor. "İdam edilseniz de, ömür boyu hapis yeseniz de yaptığınızın bedelini ödemiş olmayacaksınız. İnsan yaşamının en acımasız tarafı bu olsa gerek. O zaman telafinizin tek bir yolu kalıyor. Onların yerini doldurmak. Bugünden sonra Kızıl Güneş Tarikatı'nın üyelerisiniz. Sizin gibi cahil ve burnu kalkık katil çocukların rehberliğe ihtiyacı var. Aksi takdirde yarın öbür gün psikopatın teki olabilirsiniz ki zaten ana belirtilerden birini gösteriyorsunuz. Size önce öldürme eyleminin ne kadar ağır bir sonucu olduğunu göstereceğim. Ardından eğitiminize başlayacağız. Sakın kaçmaya kalkmayın. Sizler en ağır suçlardan birini işlediniz ve hem buradaki herkes hem de buraya gelen teşkilat üst rütbelisi bunu biliyor. Eğer kaçarsanız, hakkınızda şikayette bulunacağım. Her şey gün gibi ortada olduğu için de hakkınızda arama ve tutuklama emri çıkarılacak. Mahkemeye yargılanmaya gideceksiniz. Bu kadar kuvvetli tanıklar varken de yargıcı kandıramayacaksınız ve hapiste geberip gideceksiniz." Lider kaderinizi tayin ettikten sonra kapıyı açıyor ve "Düşün ardıma!" diye ilk emrini veriyor.

Beraber teşkilat binasından çıkıyorsunuz ve öldürdüğünüz iki elemanın mezarının önüne geliyorsunuz. "Giran Titona ve Dami Gomondon, tarikatın dokuz yıllık üyeleriydiler. Dami üniversitede Himota kültürü ve Dil'i okuduktan sonra mitolojiye merak saldı. Zaman içerisinde de mitolojiye olan inancı arttı. Bana burada kendini bir bütün gibi hissettiğinden bahsederdi. Giran ise idealistti. Kıta tarihi okudu. Diğer ulusların kültürlerini araştırdı. Ulusları birbirinden ayıran; onları farklı ve özgün kılan özelliklere kafayı takardı. Çok büyük bir amacı vardı. Diplomat olmak istiyordu. Bir temsilci. Kıtadaki bütün ülkeleri gezme fırsatı olmuştu. Her ülkede bir tarikat bulup izni yettiği sürece bilgi toplamıştı. Hep en derinde ne saklı sorusunu kendine sorardı. Buraya gelmesinin nedeni de buydu." Lider yan yana bulunan iki mezarın ortasında bağdaş kurdu. "İkiniz de bir mezarı karşınıza alacak şekilde bağdaş kuracaksınız. Ardından benim yakarışımı tekrar edeceksiniz. İlk dersiniz bu olacak. Ölüler nasıl uğurlanır?" Liderin dediğini yapıyor ve mezarlara karşı bağdaş kuruyorsunuz. Gözünüze ilk çarpan mezar taşı veya kabir olmaması. Birisinin yattığı belli olan toprağın baş kısmına bir kılıç saplanmış ve kılıca da bir kolye asılmış. Kolyelerde ise ölülerin adı, soyadı, doğum ve ölüm tarihi yazan dikdörtgene benzer bir metal parça var. Lider yakarışa başlıyor.

Bedenler yaşam veren toprağa karışırken,
kan ağlıyoruz.
Akılları yok olurken,
anılarını kazıyoruz.
Yürekleri atmayı keserken,
kendimizi dizginliyoruz.
Doğanın iradesi yerini bulurken,
emin ve farkında oluyoruz.
Ölüm yaşama, yaşam ölüme ağırlık katıyor.
Ağıt ancak onurlandırmak içindir.
Döngü ne iyi ne de kötüdür. Sadece gereklidir.
Ki yaşam kutlu olsun,
ki ölüm alıkoysun,
Ki kişi değer bilsin.

"Ruhları sonsuz gökte özgür kalsın." Lider tek seferde ayağı kalkıyor ve şu ağır cümleyi kuruyor. "Sıradaki durağımız aileleri olacak. iki aile de bugünlerde beraber yatıp kalkıyorlar. Çocuklarının ölümünü asla yalnız atlatamazlar. Onlara itirafta bulunacaksınız. Bilmeyi hak ediyorlar." Lider aranızdan hızla geçip teşkilat binasının önünde duran arabasına ilerliyor. Yanınızdan hızla geçip gitse de saklamaya çalıştığı gözyaşlarını görebiliyorsunuz. İstediğiniz zaman kaçabilirsiniz.

Re: [Nopaodan & Hentanodan & Gidinodan] Yarım Kalan Bir İş

#32
Sonunda sadede gelebilmişti. Demek bizi ölen adamlarının yerine koymayı planlıyormuş. Üstelik fikrimizi bile sormuyordu. Artık tarikatının bir üyesi olduğumuzu ilan etmişti bile. Ardından da yine şikayetçi olmakla ilgili tehditlerine devam ediyordu. Bize başka seçenek bırakmıyordu kendince. Belki de öyleydi. Onu geri çevirirsek ne yapabilirdik ki. Haklı bile olmuş olsak uzun bir süre mahkemelerle uğraşmamız gerekecekti ki bu durum sicilimize de işlenecekti. Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum fakat düşünmek için de zamanım yoktu. “Kuyruğunu kıstırıp kaçacak kişiler değiliz.” diyecektim kalkıp adamın peşinden giderken.

Adam, kısaca iki ölen yoldaşından bahsettikten sonra bize yapacaklarımızı söylemişti. Buradaki herkesle bu şekilde güçlü bağlar mı kuruyordu? Hiç öyle görünmüyordu halbuki. Hiç sesimi çıkarmadan adamın talimatlarını yerine getirdikten sonra Yakarışına başlamıştı. Ben de aynı şekilde onun söylediklerini tekrar etmiştim. Kendi öldürdüğümüz insanların ruhlarını uğurlama ayinine katılmıştık. Bu, beni bir miktar garip hissettirmişti.

Gözyaşlarını saklamaya çalıştığı çok belliydi. Açıkçası öncesinde bizi sindirmek için biraz şov yaptığını düşünsem de iki adamı için neler hissettiğini yavaş yavaş anlamaya başlamıştım sanki. Üstelik söylediklerinde de haklıydı. Aileleri ile yüzleşmemiz gerekiyordu. Bu çocuklar bugüne kadar karşılaştığımız suçlular gibi değillerdi. Tegin’e baktım. Aklından geçenleri bilemezdim. Hissettiklerini de… Fakat yapmamız gereken bir şey vardı. “Ne yapacağımızı bilmiyorum. Tarikat üyeliği ya da her neyse canımı çok sıkıyor ama bu adamların ailelerine karşı bir sorumluluğumuz var gibi. Günah çıkarmak ya da ne dersen de bilmiyorum ama gidip konuşmalıyız. Ondan sonrasında ne yapacağımızı düşünürüz. Gerekirse gider teşkilata kendimiz teslim oluruz ve cezamızı da çekeriz. Yine de kaçmak bize yakışmaz. Öncelikle ailelerle bir görüşelim. Ne diyorsun?”
Image
► Show Spoiler

Re: [Nopaodan & Hentanodan & Gidinodan] Yarım Kalan Bir İş

#33
Olayı kısa ve öz bir şekilde anlattıktan sonra Sai araya girerek lidere bize ceza verecek konumun o olmadığını söyledi. Sai'nin dediklerinde sonuna kadar haklı olduğunu düşünüyorum. Ne yapmış olursak olalım sadece Himota yasalarına göre yargılanabiliriz. Yaptığımız şey ne kadar kötü olursa olsun sonuç değişmez, örgüt liderinin bu konu hakkında yapabileceği bir şey yok. Bu ülkede yaşadığımız sürece ülkedeki yasalara uymamız gerekiyor. İmparatorumuz dahil hiç kimsenin yasaları inkar ederek eski törelere baz alarak kafasına göre birilerini yargılamaya hakkı yok.

Örgüt lideri benim ve Sai'nin dediklerinden sonra tek taraflı bir şekilde bizi örgüte aldığını ilan etti. Ardından da hiç vakit kaybetmeden ilk emrimizi vererek bizi öldürdüğüm iki kişinin mezarının başına getirdi. Açıkçası bu durumdan oldukça rahatsızım. Bizi kafasına göre örgüte alabileceğini düşünmesi çok saçma. Benim zaten hali hazırda bir işim var. Gayri resmi başka bir oluşum içerisinde olmayı düşünmüyorum ve de istemiyorum. Ancak karşımızdaki arkadaş bizim isteklerimizi göz ardı etmeye devam ediyor. Bulunduğumuz konum gereği şimdilik dediklerini yapıyorum ama fırsatını bulduğum anda buradan bir an önce uzaklaşmamız gerektiğini düşünüyorum. Liderin akıl sağlığının iyi olduğunu sanmıyorum. Yaşadığı kayıplar yüzünden bazı şeyleri normal ve sağlıklı şekilde düşünemiyor. Bizi örgüte dahil etmesi ve emirler yardırmasının tek sebebinin de bu olduğunu düşünüyorum.

Liderin dediklerini eksizsiz bir şekilde yaptıktan sonra ölen kişilerinin evlerine gitmeden önce Sai ile konuşma fırsatı buldum. Onun dediklerini iyice dinledikten sonra "Kesinlikle sana katılıyorum. Adamın düzgün düşündüğünü sanmıyorum. Aileleriyle karşılaşmanın ise iyi bir fikir olduğunu sanmıyorum. Kim çocuğunu öldürmüş birini karşısında görmek ister ki ? Yapabileceğimiz en iyi şey buradan ve bu örgütten bir an önce olabildiğince uzaklaşmak. Bana kalırsa buraya gelmemiz bile büyük bir hataydı." diyeceğim.
Image
► Show Spoiler

Re: [Nopaodan & Hentanodan & Gidinodan] Yarım Kalan Bir İş

#34
İkiniz de zıt görüşleri dile getirip tartıyorsunuz. Sonuç olarak, arabaya biniyor ve yola koyuluyorsunuz. Birkaç saatlik yolculuk boyunca bir kargaşa ortamı yaşanacağından emin düşüncelerle büyük anı bekliyorsunuz. Araba tek katlı ve bahçeli bir evin önünde duruyor. Araban hep beraber iniyorsunuz ve kapıya geliyorsunuz. Lider kapıyı çalıyor. Kapı geç açılıyor. Yetişkin bir kadın gözleri kıpkırmızı size bakıyor. "Gününüz aydın olsun, Kama Hanım. Beni anımsıyor musunuz?" "Elbette, birkaç kere sizleri ziyarete gelmiştim. Oğlum Giran da sizden çok söz ederdi." Kadın kısa bir süre elini bağrına bastırıp kafasını çeviriyor. Kendisini toparladıktan sonra sizi içeri buyur ediyor. Misafir odasına geçip oturuyorsunuz. Kama Hanım ile beraber bir kadın daha içeri giriyor. Lider elini yüreğini götürerek "Umuyorum daha iyisinizdir, Noson Hanım." diyor. Kadın, ışığında olmuş gözleriyle lidere bakıyor ve bir şey demeden yine kafasını eğiyor. "Diğer aile üyeleri nerede?" diye soruyor lider. Kama Hanım yanıtlıyor. "Hastanede aile büyüğümüzün başındalar. Hepimiz kaybımızı ağır yaşıyoruz fakat o yaşından ötürü daha kötü bir durumda." Lider derin bir iç çekiyor ve söze giriyor. "Yanımdaki gençler Sai Nopaodan ve Tegin Hentanodan. Polis teşkilatındanlar." Kama Hanım yarım bir gülümseme ile ikinizi selamlıyor ve lidere dönüyor. "Bize yardım etme isteğinizi anlıyorum. Sağolun, bugüne kadar bize çok yardımınız dokundu fakat daha fazla polise gerek yok. Oğullarımızın katili yakında bulunacaktır." "Zaten bulundu." Liderin bu sözüyle başı eğik Noson Hanım başını kaldırıyor ve gözlerine ışık geliyor. Ağlamaklı bir ses tonuyla "Kutlu Kurucu'ya şükürler olsun!" diyerek hıçkırmaya başlıyor. Kama Hanım, Noson Hanım'ın elini tutarak aynı şükrü ettikten sonra size dönüyor. "Peki, adalet yerini buldu mu?" Lider size dönüyor ve kafasıyla "Meydan sizin" işareti yapıyor. Karşınızda biri gözleri kan çanağı hâlâ keder aşamasında bir anne ile artık kederi geçip karamsarlık aşamasına gelmiş bir anne bulunmakta. Size sözcük seçiminiz bir şeyleri değiştirebilir diyemem. Kendinizi haklı ifade etsiniz de, soğukkanlılık ile konuşsanız da, sonuç ortada. Suçsuz yere öldürülmüş iki kişi ve perişan olmuş bir aile.

Re: [Nopaodan & Hentanodan & Gidinodan] Yarım Kalan Bir İş

#36
Ölenlerin ailesiyle yüzleşmek için yola koyulmuştuk. Kesinlikle iyi karşılanmayacaktık. Bunun farkındaydım. Yine de bu sorumluluktan kaçarak hayatıma devem etmek istemiyordum. O nefret dolu bakışları ve sözcükleri göğüslemem gerekiyordu. Tabi ne kadar hazırdım bilemiyordum. Kapıyı çalarken kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyordu. Doğru kelimeleri toparlayıp konuşabileceğimden bile şüpheliydim belki de. Sadece sakin kalarak yapmam gerekeni yapmalıydım.

Adam konuşmanın zeminini hazırlarken biz de konuşulanları dinliyorduk. Daha doğrusu sıramızı bekliyorduk. Kadının ise son sorusu durumu açıklar şekildeydi. “Bulacak.” diye karşılık vermiştim dayanamayarak. Ardından etrafıma bakıp tekrar söze girecektim. “Mafya oluşumunu çökertmek için bir görevdeydik. Yolumuz mafya elemanlarıyla kesişmesi gerekirken oğullarınızla kesişti. O dövüşte biz de ölebilirdik. Fakat ölümün olduğu yerde kimse haklı değildir. Buraya sizden af dilemeye de gelmedim. Çünkü buna yüzüm yok. Duygusal bir konuşma yaparak kendimi de acındırmayacağım. Yalnızca doğruyu bilmeye hakkınızın olduğunu düşünüyorum. Buradan çıktığımızda da cezamız neyse çekeceğimizden şüpheniz olmasın.” diyerek sözü fazla uzatmadan arkama yaslanacaktım.
Image
► Show Spoiler

Re: [Nopaodan & Hentanodan & Gidinodan] Yarım Kalan Bir İş

#37
Sai ile aynı fikirde olmasam da sonunda onu ikna edemediğim için beraber arabaya bindik. Hala daha yaptığımızın şeyin doğru olduğunu düşünmesem de ortağımı bu dengesiz lider ile yalnız bırakmam söz konusu olamaz. Bu yüzden şimdilik bu saçmalıklara katlanmam gerekiyor. Birkaç saatlik kimsenin ağzını bıçak açmadığı araba yolculuğumuzdan sonra tek katlı ve bahçeli bir evin önünde durduk. Az sonra yaşanacak kargaşayı düşünerek arabadan indim. Buraya kadar geldikten sonra artık yapabileceğimiz tek şey sakin olmaya çalışarak karşı tarafı tahrik edecek sözlerden kaçınmak. Bunlar dışında yapabileceğimiz hiçbir şey yok.

Lider, eve yaklaşıp kapıyı çaldıktan sonra kısa bir süre beklemek zorunda kaldık. Beklememizin ardından bir kadın kapıyı açarak lider ile konuşmaya başladı. Yaptıkları küçük konuşmadan sonra kadın bizi içeriye davet etti. İçeri girdikten sonra başka bir kadın ile daha karşılaştık. Lider sakince bizi tanıtıp ailenin durumunu sorduktan sonra sonunda katilin bulunduğunu söyleyerek bombayı patlayıp topu bize attı. Sai hemen liderden sonra söze girerek kabaca neden böyle bir şey yaptığımızı anlatarak cezamızı çekeceğimizi söyleyerek konuşmasını bitirdi. Yaptığı konuşmasının karşısındaki acılı kadınları sakinleştireceğini çok düşünmüyorum. Yine de dediklerinden sonra ortaya atılarak olayı daha da karıştırmak istemediğim için sessizce olacakları beklemeye devam edeceğim.
Image
► Show Spoiler

Re: [Nopaodan & Hentanodan & Gidinodan] Yarım Kalan Bir İş

#38
Sai kendisini açıkladıktan sonra annelerden biri küt diye bayılıyor. Diğeri ise kendini fazla kastığı bariz bir şekilde ıslak bir öfkeyle üzerinize yürüyor fakat o da kalbini tutup diz çökmeye başlıyor. Lider hemen koltuğun yanındaki masada duran ankesörlü telefonu alıp ambulans çağırıyor. Çok geçmeden gelen sağlık görevlileri iki kadını da sedyeye yatırıp arabaya alıyorlar. Ardından tam gaz en yakın hastanenin yolunu tutuyorlar. Lider sizle beraber evden çıkmadan önce yine ankesörlü telefonu kullanıyor. Kızıl Güneş Tarikatı'nı Para İşleri'nden sorumlu elemanı arayıp ona ailelerin hastane masraflarını karşılayacaklarını söylüyor. Ardından hepiniz arabaya biniyorsunuz.

Lider arabayı çalıştırıyor ve size son kez seçim hakkı tanıyor. "Sizlerde potansiyel görüyorum. İnlerden eğitim almadan, altyapınız olmadan, buraya kadar gelebilmişsiniz. Hatta, Tihami İç Savaşı'nda bile bulunmuşsunuz. Hem görevinizi yerine getirebilmişsiniz hem de sağ çıkabilmişsiniz. Eğer gerekli olan rehberliği alırsanız, Himota'nın geleceği olabilirsiniz. Himota'yı temsil edebilirsiniz. Himota'nın üstün olmak için sizin gibi gençlere ihtiyacı var. Tek eksiğiniz, Himota ruhu. Himota'yı tanırsanız ve Himotalı olmayı öğrenirseniz, zaten kendiniz bu yola baş koymak isteyeceksiniz. Buna inanıyorum. Bu yüzden hapse gitmenizi istemiyorum. Yaşamlarınız kararsın istemiyorum. Gelin görün ki, suçlu olduğunuz gerçeği ortada ve adalet kesinlikle yerini bulmalı. Aksi takdirde, zaten çürümüş olan Himota çökmüş olacak. Ben sizi korumak istiyorum. O yüzden söyleyin, arabayı tarikata mı süreyim? Yoksa, hapishaneye mi?"

Son karar anına varmış bulunmaktasınız. Tarikata karşı çıkmaya devam ederseniz, mahkemeye çıkarılacaksınız ve yargılanacaksınız. Katılırsanız, suçunuz tarihin tozlu sayfalarına gömülecek ve kim olduğunuzu, kimlerden olduğunuzu öğreneceksiniz. İki tarafta da bambaşka bir yol ve bambaşka bir sonuç var. Hanginiz hangisini seçecek? Yollarınız ayrılacak mı?

Re: [Nopaodan & Hentanodan & Gidinodan] Yarım Kalan Bir İş

#39
Sai'nin açıklamasından sonra hiçbir şey demememin doğru bir karar olduğunu düşünüyorum. Karşımızdaki acılı kişilerden bazı küçük detayları saklamış olsak da bu verilmesi gereken bir karardı. Olayları sadece kapa taslak anlatmış olmamıza rağmen bu bile bir tanesinin bayılmasına diğerinin ise öfkelenip üzerimize yürümesine neden oldu. Verdikleri tepkilerde tabi ki haklılar. Oğullarının bu olayda bir suçları yoktu. Sadece yanlış zamanda yanlış yerdeydiler. Gerçi bu tesadüfler silsilesi olmasa bile hatta çocukları gerçekten suçlu olsalar bile yine de ne olursa olsun hiçbir ebeveynin çocuğunu kaybettikten sonra gülümseyeceğini düşünmüyorum. Bu yüzden verdikleri tepkileri soğukkanlı bir şekilde karşılayıp sakince liderin çağırdığı ambulansın gelmesini bekledim.

Kadınlar ambulansa bindikten sonra bizde geldiğimiz arabaya binerek liderin bize yaptığı son teklifi dinlemeye başladık. Bizi hala örgüte katmak istiyordu. Hatta bu son konuşmasında bizi hapishaneye atabileceğini ima ederek üstü kapalı bir şekilde küçük bir tehdit bile savurdu. Hapishanede çürümektense örgüte katılmak en mantıklı seçenek gözükse de polis teşkilatını bırakmak veya aynı anda iki yere sadakatimi sunabileceğimi sanmıyorum. Ayrıca zaten hali hazırda liderin bahsettiği Himota ruhuna sahip olduğumu düşünüyorum. Sadece ondan farklı düşünüyoruz. Ben bu ülkeye olan borcumu aynı şekilde mesleğime devam ederek elimden geleni yaparak ödemek istiyorum. Bu yüzden sakin bir şekilde "Ne yazık ki hala örgütünüze katılmakla ilgilenmiyorum. Size zahmet olmayacaksa ben karakola gitmek istiyorum." diyeceğim.
Image
► Show Spoiler

Re: [Nopaodan & Hentanodan & Gidinodan] Yarım Kalan Bir İş

#40
Sorumluluğumuzu yerine getirip ölen tarikat elemanlarının aileleriyle konuşmuştum. Kadınlardan sert bir tepki beklerken ne yazık ki yaşadıkları acının da etkisiyle olsa gerek söylediklerimi kaldıramamıştı. Onlara göre oğullarının katilleri gözlerinin önünde duruyordu. Haksız da sayılmazlardı. Adam hiç zaman kaybetmeden telefona sarılıp bir ambulans çağırmıştı. İşler her hamlemizde çığırından çıkmaya başlıyordu. Bundan sonrası sağlık ekiplerindeydi. Umarım durumları iyidir de bir de bizim yüzümüzden bu kadınlar daha fazla sorun yaşamazlardı.

Arabaya bindiğimizde adamın ses tonundan bizimle son konuşması olduğunu hissetmiştim. Şimdiye kadar ki en yapıcı ses tonuydu. Bizi bir şeylere zorluyor, tehdit ediyor gibi değildi. Tam tersine bu sefer önümüze seçim hakkını bırakıyordu. Sözlerinin ardından ise nadir bir olay gerçekleşiyor ve Tegin benden önce lafa giriyordu. Bu işe başından bile sıcak bakmadığı ortadaydı. “Söylediklerinizde haklı olabilirsiniz. Kendimizi geliştirmemiz için eğitimden geçmeye ihtiyacımız ad olabilir. Fakat geriye dönüp baktığımda sorumlu olduğum bir olaydan dolayı kaçarak yaşamak istemiyorum. Ben hala polis teşkilatının bir üyesiyim ve yaptığım şeyden dolayı bir mahkemeye çıkmam gerekiyorsa kendimi orada savunmalıyım. Dediğiniz gibi adalet yerini bulmalı. Hem cezamızı çekmeden onalrın yerini alırsak Giran ve Dami’nin ruhuna saygısızlık etmiş olmaz mıyız? Eğer yaşarsak ve bir gün tekrar karşılaşırsak bu teklifinizi tekrar düşünmek isterim fakat şimdi ben de karakola gitmek istiyorum.”
Image
► Show Spoiler

Return to “Tinkadoko”

cron