Re: [Ana Kurgu] O Adam

#71
Gizemli adam konuşmasını bitirdikten hemen sonra Mabi adama doğru yürümeye başlıyor ve ilk iş çenesine yumruk atıyor. Attığı yumruk öyle sert bir darbeye sebep oluyor ki adam Mabi kendisini yakalayamadan hızla yere kapaklanıyor. Mabi kendisini tekrar yakalayamadan saatine ulaşabiliyor ve bir anda yok oluyor. Bir anda kocaman uçağın tepesinde beliriyor. Adamın nefes nefese olduğunu görebiliyorsunuz. Ellerini Mabi'ye çeviriyor ve "Mabi, bu tepkini anlıyorum. Lütfen beni dinle." diyor zar zor nefes alırken. Herkese teker teker bakıyor ve "Ben düşman değilim, düşman olmak istemiyorum ve beni burada öldürmeye çalışsanız da size zarar vermeyeceğim. Ama kendimi korumak zorundayım." diyor. Tekrar gözlerini Mabi'ye çeviriyor. "Yere düştüğümde ne yapmaya çalıştığını gördüm." diyor. Saatini kolundan çıkarıyor ve havaya doğru tutuyor. "Bunu mu istiyorsun?" diye soruyor. "Bu gördüğün aletten binlerce var Mabi. Gezegeninizin özgür kalmasının tek yolu ise her birini yok etmek. Ben ve yol arkadaşlarımın en büyük isteği de bu. Şu an bunu kullanan art niyetli insanlarla başa çıkabilmek için kullanıyoruz. Onların kökünü kuruttuğumuzda tüm saatlerimizi yok edeceğiz." Bir süre duraksıyor ve "Kıta insanlarının bu illeti kullanmasını istemiyorum. Elbet bu benim karar verebileceğim bir şey değil, istersen git bir tane bul ve al, bu saat sadece insanları güç ile lanetliyor. Kıtanın kaderini değiştirebilecek kadar güçlü bir saat. Bununla kıtanın dışından bir insan ne yapabilirse kıtanın içinden bir insan da aynı şeyleri yapabilir. Kimin art niyetli, kimin ise iyi niyetli olacağını bilemeyiz. Senin iyi bir adam olduğunu biliyorum Mabi, o yüzden bana güvenmeni istiyorum. Günün sonunda tek amacım kendi kaderinize kendinizin karar vermesi. Ama bu gördüğün saat..." diyor ve saate dikkatle bakıyor. "Bu kader belirlemiyor. Kaderi çarpıtıyor."

Adam Dufo'nun sözlerini dinledikten sonra "Merak etme, o konuda şüphen olmasın. Sizi olabilecek en doğru yere, en doğru zamanda ve en doğru senaryo ile geri göndereceğim. Şüphe uyandırmamanız için elimden geleni yapacağım. Prenslere olanlar benim planıma dahil değildi, o konuda bir şey yapamam sadece." diyerek cevap veriyor. Hemen ardından Fera'nın sözlerine kulak misafiri oluyor. Bir süre ne diyeceğini düşünür gibi duruyor ve uçağın tepesinde bağdaş kuruyor. "Bizler onbinlerce, hatta yüzbinlerce yıl boyunca başka canlıların, bitkilerin ve hatta insanların kaderini tayin ettik. İnançlı bir adam değilim ama işlediğimiz günahların haddi hesabı olmadığını da söyleyebilirim, mecazi de olsa. Ben düzenin değişmesini istiyorum. Tarihte ilk defa bir topluluğun kendi kaderini tayin edebilmesini istiyorum. Belki argüman olarak bu yaptığıma da kader tayin etmek diyebiliriz ama ben siz kontrolü ele aldıktan sonra sıradan bir vatandaş olarak artık kaç yaşıma kadar yaşayacaksam yaşayıp ölüp gitmek istiyorum. Kendi gezegenimin yapmak üzere olduğu büyük hatayı durdurmak istiyorum. Tarihte bir kez de olsa iyi anılalım, bir kez de olsa başkalarına zarar vermeyelim ve bir kez de olsa son sözü biz söylemeyelim istiyorum. Sonra ne mi olacak? İşte o size kalmış." Hemen ardından Ae'nin tek tek soru sormaya başladığını görüyor ve soruları teker teker dinliyor. "İlk insanları nasıl getirdiklerini bilmiyoruz. Bu projeyi yapan şirketin belli başlı sırları var ve bu sırlara en kıdemli çalışanlar bile erişim sahibi değiller. Ingenium'un kaç yıldır var olduğu konusuna gelirsek bunu idrak etmeniz zor olacağı için bunu size daha sonra daha detaylı açıklamak isterim. Şimdilik şu cümleyi kurmam yeterli olur diye düşünüyorum, Dünya gezegeninin bir yılı ile Ingenium'un bir yılı aynı sürede geçmiyor. Farklı bir zaman aralığına sahip iki gezegen olduğu için sizin yaşadıklarınız size on yıl gözükse bu Dünya'ya çok farklı gözükebilir. Biz yıllardır yol arkadaşlarımla kıtada olan olayları gözlemliyoruz. İster inanın ister inanmayın, son yaşanan olaylar, yani Tihami'nin ikiye bölünmesi, Djurat'ın Pakt'tan ayrılması, bunlar Dünya gezegeninin işi değil. Bunlar sizin siyasetçilerinizin kararlarıyla oluşan ve sonuçlanan olaylar. Yöneticinin kim olduğunu ise söylemem imkansız." Burada duraksıyor ve Ae'ye dikkatle bakıp "Bunu mecazi söylemiyorum, teknik olarak sana bunu söylemem mümkün değil. Bu onun yazdığı bir kod ile alakalı. Ingenium gezegenindeyken ister Ingeniumlu olun, ister Dünyalı olun onun ismini anmanız yasak. Bu yasağı aşmak mümkün değil. Şu an ismini söylemeye çalışsam bile bunu düşündüğüm için ilk harfinden itibaren sesim size duyulmamaya başlayacak. Kısacası onun ismini bu gezegende öğrenmeniz mümkün değil." diye açıklıyor. Laflarının ardından tekrar zemine iniyor.

Zemine indiğinde herkese teker teker bakıyor ve "Sizlere tekrar sormak istiyorum. Kimler geliyor?" diyor. Ae'nin kendisine doğru geldiğini görüyor ve şaplağı hissettiği anda gülümsüyor. Ae ona nasıl hitap edeceğini sorduğunda ise hem Ae'ye, hem de diğerlerine bakıyor ve "Dürüstlük..." diye mırıldanıyor.

"Bana Max diyebilirsiniz."
Off Topic
Bu tur vereceğiniz karar uçağa binip binmeyeceğinizi belirler nitelikte olacaktır. Kararınızı belirten kısa bir tur atmanız yeterlidir. Herkesin kararı netleştiğinde konu ilerleyecektir.
Off Topic
Livei Nyawodz | Haberli Pasiflik x1
Haga Nomua | Haberli Pasiflik x1
Smildreiz Dyogodz | Habersiz Pasiflik x2

Re: [Ana Kurgu] O Adam

#72
Planımın yürümesi için ilk adımı attım, yumruğu çenesine oturttum. Tabi, ben adamı yakalayamadan yere düştü, yerde uzanan adama doğru harekete geçtiğim anda yok oldu ve uçağın tepesinde belirdi. Elindeki saat, gerçekten muazzam bir güçtü. Adam kendini korumak zorunda olduğunu belirtirken, yüz ifademden hiçbir şey kaybetmemiştim, hala sertti. Adam, yere düştüğünde her şeyi gördüğünü söyleyip saati havaya kaldırmış, bu saati kullanan binlerce kişi olduğunu ve şuanda art niyetli kişilere karşı bu saati kullandığını belirtmişti. Hepsini yok ettiğinde, kendi saatlerini de yok edeceklerdi.

Bunlar hepimizi kandırmak için söylenen birkaç kelimelik yalandan ibaretti.

Bu adama güvenme şansım olamazdı, kendi kaderimi yaratan kişiye kaderimin iplerini bırakamazdım.

Bu saatten binlerce varsa, birini ele geçirmek zorundaydım.

Adam, insanların bu güç ile lanetlendiğini söylerken sakince dinledim. Bu kıta için belki lanetlenebilirdim, ancak bu adamın kendi saatini yok edip etmeyeceğini bilemezdim. Kimse ama kimse, bu saatler olduğu sürece özgür değildi. Adamların ne yapacağını bilmiyordum, belki de saatleri hiçbir zaman yok etmeyecek, saate sahip olan tek kişi olacaktı. Ona güvenemezdim. Hatta, bu kıtanın, daha doğrusu "Ingenium" da bulunan kimseye güvenemezdim. Güvenebileceğim tek kişi kendimim, saat bulabilirsem, karşımdaki adam dahil herkesi yok etme şansına sahip olabilirdim, üstelik bu sefer tüm saatlerin yok olacağından da emin olabilirdim.

Bu saatler kaderi çarpıtıyor olabilirdi, ancak kaderimi aynı zamanda çizen kişi kendisiydi. Kaderimi onun ellerine bırakmışken, en azından çarpıtma şansını kendi ellerime almak zorundaydım. Kaderimin işleyişinin bir yerinde kendi gücümün olduğunu bilmek istiyordum.

Adam tekrardan konuşmaya başladı. Dinlemedim. Aklımda olan tek bir şey vardı, bir saat bulmak. Her saat kullanıcısı bu şekilde güçlere sahipse, işim oldukça zordu ve tam olarak nereden başlayacağımı dahi bilmiyordum. Belki karakolda birkaç ipucu yakalama şansım olurdu, insanların açıklayamadığı vakalar. Bu adama sorabilirdim belki, ancak cevap alabileceğimi hiç sanmıyorum. Bu yüzden, kendi kendime halletmem gerek. Bunun için de önce Djurat'a dönmek zorundayım, Mavi Yıldız denen örgütü araştırabilirim. Bir yerlerden, bir şeylerden başlamak zorundayım ve kendime bir saat bulmalıyım. Bu adamı, diğer tüm saatleri yok edecek olan benim.

"Sana güvenmiyorum ve güvenmeyeceğim."

Dedim sakin bir şekilde. Sonrasında arkamı döndüm. Buradan gitmenin zamanı geldi. Djurat'a geri dönmeliyim, her şeyi araştırmalıyım. Mavi Yıldız, bu adamın saatiyle yaptığı ancak açıklanamamış vakalar, art niyetli saat kullanıcıları, her şeyi. Kendime bir saat bulana kadar.

"Kendime bir saat bulacağım." Dedim ilk adımımı atarken geriye doğru. İkinci adımı attım ardından kendime oldukça güvenerek. Aslında korkmuştum, böyle bir işe kalkışmak, bu adamın karşısına çıkacak olmak, belki de o art niyetli dediği saat kullanıcıları tarafından bir saniyede yok olmak. Hepsi mümkündü. Ancak korkumu sakladım, gizledim. Kendime güvenerek üçüncü adımı attım, yumruğumu sıktım. "Saati bulduktan sonra senin de peşinden geleceğim Max. Diğerlerinin peşinden gideceğim gibi." Adımlarımı hızlandırdım, Djurat'a dönmeli ve işlere başlamalıyım. Zaman kaybedemem.
► Show Spoiler
Image
GERIR BIREJ
Image
Image
image

Re: [Ana Kurgu] O Adam

#73
Genç Dufo yaşananları izlerken hayretlikle insanların ne denli arzuları olduğunu gözlemliyordu. Aslında bunların hepsine arzu demek yanlış olurdu zira hepsinin kendi yaşadığı durumlardan oluşan tereddütler, onların aksiyonlarına yansımış durumdaydı. Karşılarındaki kişi onların asla sahip olamayacağı bir güce sahip iken hala onlara yardım etmeye çalışması içten içe onu dizginlemişti. Max'in anlattıklarını dinledikten sonra kararı değişmemiş aksine bu yolda yürümek için daha da heveslenmişti. Ae'nin de önden gittiğini görünce gülümseyerek onu takip etmeye başlamıştı. Max'in yanına doğru geldiğinde dosthane bir şekilde elini omzuna koyup, sadece ikisinin duyabileceği bir şekilde konuşmaya başlamıştı:

"Ben, senin iyi biri olduğunu düşünmüyorum. Bu kötü olduğun anlamına gelmez. Benim senden tek beklentim evimi korurken bana yardım etmen. Bu yüzden, evime göz dikmiş kim varsa bunu uçağın ile bu gezegeni terk ettiğimizde konuşacağız. Ayrıca unutma, bana söz verdin. Cevaplaman gereken sorular olduğunu biliyorsun. Arkadaş olabileceğimizi düşünerek düzgünce tanışmamız gerektiğini düşünüyorum. Memnun oldum Max, ben Dufo. Tihami'yi korumak ve onu yüceltmek çocukluk hayalim iken sayende büyük resmi görüp, kıtayı korumanın daha önemli olduğunu anlamış oldum." diyor ve omzuna koyduğu elini sessizce cebine geri koyuyordu. Ardından Max'in onlara gösterdiği uçan araca doğru ilerlemeye devam ediyordu.

Burada herkesin gözünde belki Dufo iyi birisi olarak gözükecek veya Max için "aradığı kişi" olarak nitelendirilebilecekti. Ancak onun nihai amacı kendi olanı, sahip olduğunu düşündüğünü kimse ile paylaşmamaktı. Çünkü kıta bu genç adamın avucunun içinde olmalıydı. Bunun bedeli ne olursa olsun herkes ve her şey bunun için bir bedel ödemeli, gerekirse yaşayan her canlı ölmeliydi. Ancak o zaman gerçek bir kahramanlık öyküsünden bahsedilebilirdi. Ve söylemek gerekirse Dufo, ölmeye hiç niyetli değildi...

Çünkü o gerekli güce ulaştığı vakit Frum ve Ser'in yaptığı hatayı yapmayacak, kıtayı kendi başına yönetecek ve bunu kime karşı olursa olsun yapacaktı. Bu yüzden bir başka canlı türünü öğrenmek ve onun neler yapabildiğini görebilmek onun için oldukça kıymetliydi. Bilmediğin bir şeye karşı dövüşmek oldukça yorucu ve zaman kaybı olacaktır. Genç. delikanlı bunun farkında olarak Max'in teklifini kabul etmişti. Şu an ki yeterliliği bir düşmanı yenebilecek halde değildi bunun farkındaydı. Ancak zaman geçtikçe, bunun mümkün olabileceğini, gördüğü şeylerden sonra ona bunu kanıtlar nitelikteydi. Şimdilik en büyük dost o olmalıydı ki; en büyük düşmana evrilebilsin.

Yolculuk sırasında sormayı düşündüğü sorular ise onun bu zamana kadar aklını kurcalayan, son konuşmasından sonra Max'in dile getirdiği ve bizlerin asıl düşmanı olduğunu söylediği kişi ve kişiler hakkında olacaktı. Bu yüzden sabırsız bir şekilde bekleyiş içerisine girmişti.
Image
► Show Spoiler

Re: [Ana Kurgu] O Adam

#74
Birinin gizemli arkadaşa saldırma girişimi dışında ortalık beklediğimden çok sakin. Çoğunluk adama sorular sorarak az önce dediklerinden daha fazlasını öğrenmeye çalışıyor. Hala daha adamın dediklerinin doğru olduğunu sanmıyorum. Dediklerini bir anda kabul etmek çok zor. Hatta belki de imkansız. Sai'nin de adama inandığını düşünmüyorum ama hala daha hamle yapmadığı için onunla beklemeyi planlıyorum.

Bütün konuşmalardan sonra hala daha herkes neden bizim araştırma tesisine gitmek istiyor bilmiyorum. Eski ortağımda sağ olsun etrafımda neler olup bittiğini daha bana anlatmadı. Bu yüzden muazzam bir bilgi eksikliğim var. Etrafta kalabalık olduğu için kimin dost kimin düşman olduğunu bilmemek sinirlerimi bozuyor. Şuana kadar ne Sai ne de etrafımızdakiler birbirlerine karşı herhangi bir düşmanlık göstermedi ama bu ileride de böyle devam edeceğini göstermiyor. Az önce konuşmaya başlayan hasta adam yüzünden herkes uçak ve tesise odaklandı. Bu durumdayken etraftan sağlıklı bir bilgi elde edebileceğimi sanmıyorum. Bu kadar insanın tesise girmesine izin vermek doğru bir karar mı bilmiyorum. Acaba uçağı havaya uçurmayı mı denesem? Tepesindeki pervanelerinden bir tanesini halledebilirsem tesisi güvenceye alabilirim ama Sai'nin bu tutumu yüzünden bunu yapmamın doğru olup olmayacağından emin olamıyorum.

Deli Max'in konuşmasından sonra Sai'nin ne yapacağını izleyeceğim. Eğer uçağı binmek isterse onunla beraber gideceğim, uçağa binmezse bende binmeyeceğim.
Image
► Show Spoiler

Re: [Ana Kurgu] O Adam

#75
Adam hala herkesin sorularını itinayla cevaplıyordu. En son ise yöneticiden ve onun uyguladığı yasaktan bahsetmişti. O konuşurken etrafıma bakınıyordum. Bu kadar kişinin kesinlikle anlamlandıramadığım bir konunun peşinden sürüklenmesine öncülük etmiştim bir nevi. Tegin ise tamamen sıfırdı. Olaya ortasından düşmüş ve hiçbir şey bilmiyordu. Ona bir ara başından sonuna nasıl buraya geldiğimizi anlatırdım. Ondan önce ne yapacağımıza karar verecektik. Madem herkes bu kadar hevesli benim de bu saatten sonra geri durmak gibi bir planım yoktu. Adam sözlerini bitirip kendini tanıttıktan sonra “ E- yaz o zaman.” diyecektim az ince bahsettiği yöneticinin ismini kastederek. Ardından bir iki saniye bekledikten sonra “Neyse boş ver. Yöneticiler, yaratıcılar ya da her ne ad veriyorsanız umurumda değil. Koydukları kurallar da umurumda değil. Max, anlattıkların hayatımda duyduğum en saçma şeyler. Yine de doğru olmasına, bizi kandırmaya çalışmadığına inanmayı en çok ben istiyorum. Buradan da geri dönecek değilim ayrıca.” ona güvendiğimi göstermek için gülümseyecektim yanından geçerken. Güvenmek istiyordum çünkü. Bilim kurgudan hallice hikayesi beni korkutsa da kandırılmış olmak istemediğimden belki de.
Image
► Show Spoiler

Re: [Ana Kurgu] O Adam

#76
Mabi'nin beni zerre siklememesi gerçekten şaşılacak bir şey. Şaşkın şaşkın izledim yaptıklarını. Sonra da uçağa binmedi. Geri geri adım atarken izledim sadece kendisini. "Mabi..." dedim üzgün bir ses tonuyla. Gitmesini istemiyordum. Yine gidecek, yalnız bırakcaktı beni. Onu kendimden tiksindirtmiş olmalıydım herkese yaptığım gibi. Söylediklerime cevap vermemesi, söylediklerimi kabul bile etmemesi bunu gösteriyordu sadece. Kafamı eğdim. Bir arkadaş edinmek gerçekten çok zordu. Kaybetmek de öyle. Kalp kırıklığı...

Adının Max olduğunu söyleyen herif kesinlikle Mabi'nin yerini tutamazdı. Mabi'nin arkasından bakıp iç çektim. Eğer şuan Max tarafından bir tuzağa düşersem Mabi'nin dışarıda olduğunu bilmek içimi rahatlatıyordu ancak kendimden emin olmadığım için Mabi'nin umrunda olup olmayacağımı da bilmiyordum. Fera'ya baktım ardından. Onun için kararı da ben veremezdim. Kendilerinin seçmeleri gereken bir durumdu.

Uçağa bineceğime karar vermiştim çoktan. Dufo ve Himota'lılar da geliyordu. Max'e, "Bu aletle İngenium'un dışarısına uçabilir miyiz?" diye sordum. "Yöneticinin adını söyleyebileceğimiz bir yere. Belki de Dünya'ya... Uçakla Dünya'ya gidebilir miyiz Max?"
Image
Yaz geldi.
► Show Spoiler
Yan çar
Podosḧi Øfinuafeme

Re: [Ana Kurgu] O Adam

#77
Artık duyduklarımın ne derece gerçek veya ne derece inanılır olduğuna dair sorgulama yetimi çoktan kaybetmiştim. Adının Max olduğunu söyleyen adamı yakalamama rağmen bir şekilde elimden kurtulması ve akabinde duyduklarım, yüzümde saçma bir gülümsemeden fazlasına neden olmuyordu. Ne adına Ingenium denilen ve bizim sözde yaşadığımız iddia olunan gezegene dair söylenenler ne de başka bir şey artık sorgulamamın ötesine geçmişti çoktan. Ne çok şey yaşanmış ve ne çok şeyin var olduğuna inanmamız bekleniyordu. İşin en kötü yanı ise, bu yaşananlara ve duyduklarıma bir şekilde inanmak zorunda hissediyor olmamdı. Ne var ki, ruhum bunlara yenik düşecek kadar körelmemişti. Artık zıvanadan çıkmış şeylere dair yorumda bulunmamın, üzerine kafa yormanın veya uyduruk dahi olsa bir plan yapmanın anlamı kalmamıştı. İşte bu durumda yapılacak olan şey belliydi. İyisini kötüsünü düşünmeden, doğrusunu yanlışını tartmadan ve ne olduğu ile ne olacağını hesaba katmadan…

Tüm yaşadıklarım ve belki de tüm öğrendiklerimin önceden hazırlanmış veya önceden hazırlananların sonucu olduğu bu köhnelikte, yaşadığım şeylerin gerçekliği ruhumu darlıyordu sadece. Hata’nın yaşadıkları, sonrasında gelen tepkiler, doğduğum topraklardan çıkışım, Hata’nın yok oluşuna şahitli edişim… Bunların hepsi gerçekti. Sözde bir gezegenin sözde bir coğrafyasında kurulan sözde bir ülkenin sözde köklerinden ari bir şekilde gerçekti hem de… İnsandı… Ya da insan olduğu iddia edilen varlıklar… Artık anlamı yoktu. Başından beri düşlediğim gerçekliğin, sonucuna ne derece etki edeceğini bilemiyordum. Tek güvencem, doğru zamanda, doğru yerde, doğru senaryoyla var olabileceğime dair sözlerdi… Max denilen adam zerre inancım kalmamıştı. Ancak daha vahimi, tasarlanan bu yaşam alanında var olmuş biri olarak, kendime bile inancım yoktu. Bu nedenle, inancımı yeniden doğurmak için atılacak birkaç adım vardı. Bu adımlar da, sonu yok oluş dahi olsa, Max’ın bahsettiği uçaktan geçiyordu. Sonum cehennem bile olsa, Hata’nın beni anlayacağını biliyordum. O hep anlamıştı…

Adımların uçağa doğru yönelirken, yüzümdeki gülümseme yerini keskin bir bakışa devretmişti. Bu sıradan bir yolculuk olmayacaktı… Bu Haga Nomua’nın bir kez daha doğması gereken yolculuktu ve eğer bu dünyaya ağır geleceksem, hiç doğmayacaktım. Nihayetinde herkes ölürdü ve Haga da böyle ölebilirdi. Yanımda kimin olduğu veya olacağı da önemsizdi… Bu benim ölümüm ve doğumumdu…
► Show Spoiler

Re: [Ana Kurgu] O Adam

#78
Gizemli adamın saatinin yalan olduğunun ortaya çıkması ile birlikte, içine doğduğu evrene dair bildiği her şeyin de yalan olduğunu öğrenmesi Livei'yi donuklaştırmıştı. Adam onlara dünya adında bir gezegenden geldiğini ve o gezegende teknolojinin çok daha ileri olduğunu söylemişti. Saatin zamanı geri sarması ve onu aniden hızlı bir şekilde hareket ettirmesi de bu teknolojinin bir parçası olmalıydı. Adam gezegeninin insanlar tarafından yıpratıldığını, yok oluşun eşiğine geldiğini hüzünle söyledi. Livei kendi yaşadığı ülkedeki yozlaşmayı düşününce onunla empati kurabiliyordu. Livei'nin aksine, dünyalılar kendilerine bir çözüm yolu bulmuşlardı. Başka bir gezegen yaratmak. Kendi gezegenleri! İçine doğduklarını bildikleri yer, bir başkasının deney ortamıydı. Buradaki herkes birer deney faresiydi. Anıları gerçek miydi? Kıtasının tarihi gerçek miydi? Tanıştığı, görüştüğü insanlar gerçek miydi? Duyguları gerçek miydi? Kendisi gerçek miydi?

Artık her şeyi sorgulamaya başlamıştı. Bir başka gezegeni kurtarmak için kendilerini feda ediyorlardı. Peki kendisi neydi? Burada mı doğmuştu? Yoksa buraya nakil mi edilmişti? Bu onun gerçek bedeni miydi? Sahip olduğu element gücü... Teknolojiye ihtiyaç duymamalarını sağlayan element gücü... Onları polisliğe zorlayan element gücü yalnızca bu dünyayı da yok edip etmeyeceklerini görmeleri için tasarlanmış bir laboratuvar ortamıydı. Bu gerçeği bilerek hayatına kaldığı yerden nasıl devam edecekti? Bunları herkesle paylaşmalıydı. Özellikle Mavi ve Friks ile... Öğrenince ne tepki vereceklerdi acaba? Uğruna savaştıkları her şey boştu, her şey saçmalıktı. Hayatın bir anlamı yoktu. Nasıl olsa bu deneyin fişi çekildiği an her şey son bulacaktı. Bu gerçekle yaşamaya mahkum edilmek korkunçtu.

Gizemli adam onların tarafında olduğunu söylüyordu. Gizemli adam, bu deneyi durdurmak istediğini ve kıtayı kıta sahiplerine bırakmak istediğini söylüyordu. Livei ona inanmak istedi zira başka tutunacak bir dalı yoktu. Bu adam belli ki bir şeyler biliyordu, gerçekten onların tarafındaysa en azından bilmedikleri bu güce karşı bir şansları vardı. Bir yandan da üzülüyordu diğer gezegen için. Adı Dünya olan gezegen için. İnsanlar nasıl "evim" diyebilecekleri tek mekanı yaşanmayacak hale getirecek kadar bencil olabilirlerdi?

"Ben geliyorum." dedi sessizce adamın sorusuna karşılık. O uçağa binmeliydi. Nihayet içine girerek deneyimleyecekti o çok korktuğu aleti. Nereye uçacaklarını ancak Frum ve Ser bilirdi, tabi onlar da gerçekse... Ama artık karanlıkta kalarak yaşayamayacağı kesindi, daha da aydınlığa çıkmalıydı. Her şey çırılçıplak kalıncaya kadar gerçeği öğrenmeliydi. Buna göre hayatına yön verecekti.
Image
► Show Spoiler

Re: [Ana Kurgu] O Adam

#79
Hsssssktr. Neler oldu şu birkaç saatte? Çok manyak şeyler. Az sonra içkime hap karıştırdıklarından bir hastane odasında veya derin uykumdan uyandığımda otel odamda bulur muyum kendimi? Adama soru sorup tartışırlarken kendimi çimdikledim uyanacak mıyım diye. Yok anasını satayım. Bir gün hayatında bildiğin her şeyin yalan olduğunu öğreniyorsun ve başka bir kıtaya yolculuk etme fırsatı yakalıyorsun... İyi kitap konusu çıkar bundan. İyi reklamı da yapılırdı. Babam olsa milleti kandırırdı da geçrek hikaye diye, dolandırırdı üzerine uçaktan bilet satıyorum diyerek. Kitapları seven biri olarak bu kadar fantastik konular yazan yazarlara pek saygım yok açıkçası. Rüya aleminde yaşıyor gibiler. Gerçek olamayacak bir şeyle niye okuyup vakit kaybedeyim? Bunlar artık eski düşünceler. Hepsini okuyacağım lan bundan sonra. Her şey gerçek olabilir.

Vazgeçmek aklımın ucunda dahi yoktu. Buraya kadar geldik, adaya yüzme sorunumuz bile yok artık. Dümdüz devam işte derdim ne ki? Peşlerinden uçağa binmek için hareketlendim. Zaten şimdiye kadar ne yaşadım da ne kaybedeceğim? Aynen böyle düşünüyorum. Evde bekleyenim var mı? Bir annem için yaşıyorum o da yavaştan kafayı üşütmeye başladı. Dönünce bunları anlatsam aha beraber delirmiş oluruz sonunda. Belki de çoktan üşütmüşümdür ben de.
► Show Spoiler

Re: [Ana Kurgu] O Adam

#80
Mabi'ye ayak uydurmak istemiştim en başta. Sonra bir baktım adam farklı bir seviyeye çıktı. Ona bu üstünlüğü veren saat miydi? Çok rahatsız olmuştum. Olmayan güvenim bir daha hiç oluşmayacaktı artık. İhtimali bile olamazdı. Omuz silktim. Olan biteni izlemekle yetinecektim, yine. Adamın söyleyeceklerine ve hareketlerine odaklandım. Her şey iyi güzel de... İkna edici değil. Saf iyiliğe inanamıyorum bir türlü. Silik bir gülüş var yüzümde. İçten içe sinirliyim. Ae'nin omzundan tutuşuyla nefes alış verişim anca normale dönüyordu. Mabi birçok şey söylemişti. Dufo politik mi davranıyordu yoksa cidden inanmış mıydı? Ya Ae? O bu mevzulara daha aşina duruyordu. Soğukkanlılığı ile daha kontrollü ilerliyordu kesinlikle. Mabi ortamı terk ederken başımı yere eğdim. Destek vermem gerektiğine cani gönülden inanıyordum ama ya herkes teknolojinin büyüsüne kapılırsa? Şüpheciliği bırakmam gibi bir durum yok ortada. Ancak bu durumda da yalnızca tek bir çözüm görebiliyordum ortalıkta. O uçağa binmeliydim. Mekaniğe olan ilgimle belki birkaç şey öğrenebilirdim. Nedir, ne değildir bu uçak? Teknolojinin seviyesi nedir? Aklımın sınırlarını zorluyor şu an olanlar bile. İçten ilerlemem gerekliydi. Tek tek sorduğunda gönülsüzce uçağa bineceğimi belirttim. Buraya kadar gelmiştim. Gökyüzünde olmayı hayal bile edemezken daha ötesi varsa mutlaka bilmeliydim.
Image
► Show Spoiler

Return to “Tinkadoko”

cron