Trenden indiği gibi sigarasını dudakları arasına yerleştirdi ve etraftan kibrit dilenmeye başladı. Sırtında ceketi ve üzerinde önceki gece trene binmeden önce içtiği kadehlerce şarabın bitkinliği vardı. Yorgunluktan hafif sallanarak yaslandı bir duvara sonunda. Yanında bulunan kadının omzuna dokundu. "Pardon hanfendi ateşiniz-" diyecekken kadın sigara içmediğini söyledi. O sırada öbür tarafından uzanan bir kibritle sigarası alevlendi. Teşekkür etmek için adama döndüğünde kendisinden daha uzun ve daha kalıplı bir cüsseyle karşılaştı. "...baba?" diyebildi sadece. "Oo...birileri evin yolunu bulmuş."
Duga Shøge. Bundan 10 yıl kadar önce ülkenin her köşesinde ismini duyabileceğiniz, vatansever ve sert kişiliğiyle etrafa ismini duyurmuş bir komiser. Karısını kaybettikten sonra erken yaşta emekli olmuş ve kendini eve kapatıp depresyonla sarmaş dolaş bir şekilde hayatını devam ettirme kararını almış bir adam. Shisha'nın şaşırmasının sebebi de buydu aslında. Babasını uzun zamandır evden dışarıda görmemişti. Sürekli bir şeyler üzerine çalışırdı ama Shisha ne olduğunu asla anlayamamıştı. Duga'nın oğlunu almak için gelmiş olması Shisha adına oldukça ilginç ve duygusal bir durumdu. Eh, yine akşamları evden kahveye gittiğini görüyordu ara sıra ama uzun zamandır araba kullandığını görmemişti. Yine de polis kişiliğinden hiçbir şey kaybetmemişti. Zaten evde bulunduğu tüm zaman boyunca geçmiş vakaları araştırıyor ve vücut geliştiriyordu. Sadece insanlara ve teşkilata pek inancı kalmamıştı. En azından Shisha'nın teorisi buydu.
Babasının soğuk bakışları eşliğinde neden bu kadar geç kaldığı üzerine uzun uzun açıklamalar yapıyordu Shisha. Yaklaşık 4 dakika kadar süren uzun bir açıklama sonrasında derin bir nefes aldı ve gözlerini babasına dikti. Babasının gözleriyse daha çok yoldaydı. Ara sıra mırıldanarak araba kullanma konusunda uzman olduğu söylenemeyecek sürücülere sövüyordu. Sanki olay yerine yetişecek gibi hızlı sürüyordu arabayı. "...din adamı avına çıkmışsın." dedi Duga bir süre sessizliğini koruduktan sonra. Başından aşağı kaynar sular indiğini hisseden Shisha, önceki geceden kaynaklanan yorgunluğundan da kaynaklı olarak kendini saldı ve yaslandı koltuğa. "Teşkilatta arkadan bıçaklamayı mı öğretiyorlar artık? İyi olmuş. Erkek olmak hiçbir zaman iyi olduğun bir alan değildi zaten." Kafasını cama yasladı Shisha. Diyecek bir şeyi yoktu. Babasına yaptığı şeyin etik açıdan doğru olmasa da farklı bir ahlaki bakış açısından bakıldığında ne kadar doğru olduğunu açıklayamazdı. Farklı jenerasyonların farklı fikirlerine sahip iki insandılar ne de olsa. Duga ile göz göze gelmemek için başka bir iş bulmaya çalıştı kendine. Torpidoyu açtı. Ardından babasına baktı ister istemez. Çünkü içeride açılmamış bir zarf vardı ve üzerinde kendi ismi yazıyordu. Zarfı aldı ve açtı. Okumaya başladı. Bu sırada Duga konuşmaya devam etti. "Sabah annenin mezarına gideceğiz. Şimdi de yemek yeriz istiyorsan. Bir restoran var yeni açılan. Böyle Himota usulü müydü neydi işte oranın yemekleri-" derken Shisha, gözleri mektubu süzmeye devam ederek söze daldı. "Himota ilgimi çekmiyor." Mektubu bitirdikten sonra sözlerine devam etti. "Zaten akşama katılmam gereken bir buluşma var. Varmış yani. Okul buluşması." Aslında okuldaki kimseyi hatırlamıyor ve bu buluşmayla da ilgilenmiyordu. Ancak Duga'nın aklının hala din adamı kimliğinin arkasına saklanan iki tecavüzcüde olduğunu düşünüyordu. Bu da biraz korkmasına sebep olmuştu haliyle. "Pek senlik işler değildir ama hadi bakalım. Geç gelme."
Birkaç farklı işi olduğunu söyleyip kendisini buluşmanın gerçekleşeceği barın yakınlarına bıraktırmıştı erkenden. Bir iki tanıdık dükkana uğradı. Ardından bir şeyler atıştırdı. Hala ayılamamıştı. Tüm haftanın yorgunluğu şimdi kendini belli ediyordu resmen. O gün alkol almamaya karar vermişti. Vaktinden biraz daha erken girdi bara. Barmen yeni bir kokteyli ona tanıtırken sözünü kesti. "Sen bana bir soda limon yap. Limonlu soda demiyorum ha. Sodaya limon yani. İki de buz. Bir de gazete." Uykulu bir vaziyette sodasını yudumlarken gazetesini okumaya dalmıştı. Bu sırada bar eski okul arkadaşlarıyla dolmuştu. Canı sıkılmıştı iyice. Gazeteyi bir kenara bıraktı ve bir soda daha isteyip etrafı izlemeye başladı. Güzel kızları izliyordu daha çok. Belki yine şans yüzüne gülerdi. Öyle de olacaktı. Şans, ona farklı bir hediye sunacaktı o gün. Ancak bu hediye, bir kızla geçirilen basit bir geceden farklıydı.