[Vaka] Aduri Gupuha Adına

#1
"Ey, Dushuma milleti.
İntikam günü gelmiştir.
Bizi kolaylıkla yenebileceklerini sanıyorlar.
Tüm Dushuma vatandaşları meşalelerini alıp Nyakusto şehrini basmalı.
Bu akşam saldırıyoruz."

Dusha Krallığı tarihinde krallığın bu sözlerin ardından kurulduğu söylenir. Aduri Gupuha’nın yaptıkları günümüzde iyi veya kötü olduğu kanısıyla tartışılır bile olsa sonuç olarak tüm beyliklerin birleşip yepyeni bir krallığın yolunda ilerlemiş olmalarını sağlamıştır. Aduri Gupuha, sadece yüzyıllar boyunca sürmüş olan bir kraliyet geleneğini başlatmamış, aynı zamanda yoksulluk içinde yaşayan Dushuma milletlerini bir araya getirmiş ve onlara yaşayabilecekleri büyük ve güçlü bir ülke bahşetmiştir. Aduri Gupuha, yaptıkları iyi veya kötü olsun, sonsuza dek Dusha Krallığı tarafından sevilecek, sayılacak ve anılacaktır.


Sabahın 7’sinde uyanıp kendinize göre kahvaltınızı edip hazırlandıktan sonra teşkilat merkezine geliyor ve kısa bir muhabbetin ardından yürüyüşün başlayacağı yere doğru yola çıkıyorsunuz. Bindiğiniz siyah beyaz Pakt armalı polis arabasının geniş camlarından içeri giren yoğun rüzgar yüzünüze vururken günün anlam ve önemini aklınızdan çıkaramıyorsunuz. Arabanın sürücüsü size başpolis ve komiserinizle yürüyüş bölgesinde tanışacağınızı söylüyor. Kısa süreliğine aranızda muhabbet ettikten sonra yürüyüş bölgesine varıyor ve arabadan iniyorsunuz. Arabadan indiğiniz anda müzik sesleri kulağınıza geliyor. Sağ tarafınızda tunge çalıp eğlenen bir grup genç, sol tarafınızda her tarafı Dusha bayraklarıyla süsleyen çocuklar, önünüzde ise yürümeyi bekleyen ve gülüp eğlenen devasa bir grup insan görüyorsunuz.

Tam olarak nereye gitmeniz gerektiğini kavramaya çalışırken iri yarı bir adamın size doğru yaklaştığını görüyorsunuz. Saçında hem siyah hem beyaz teller olan adamın en dikkat çeken tarafı giydiği siyah-kırmızı, absürt ve devasa zırh oluyor. Önce Hae’ye doğru yaklaşan adam bir anda Hae’nin kafasına sarılıyor ve “Hobaaaa gençler, nasılız?!” diye bağırıyor. “Bendeniz komiseriniz Gufa Tungome! TANITIN LAN KENDİNİZİ!” Adamın sürekli olarak bağırıyor olması kulaklarınızı acıtsa da kendinizi sorusuna cevap vermek zorunda hissediyorsunuz. “Bu arada başpolisimiz sonradan gelecek, başı ağrıyormuş. NEYSE, TANITIN LAN KENDİNİZİ!”


Gufa Tungome
► Show Spoiler

Off Topic
Bu konunun GM'i Barisu olarak sizlerle birlikteyim. Pasiflik süresi 120 saattir. (5 gün)

Re: [Vaka] Aduri Gupuha Adına

#2
Korsan kadın, hararetli bir biçimde: "Ummmmmm. Ciciklerimden çek o pörtlek gözlerini küçük kurbaa! Yoksam seni parça pinçik haline getirip, balıklara yem olarak atarım, belkim de satarım, bilemedim. Annadın mı? Annamadıysan annatmasını da bilirim ben! CÜCÜK!" dedi, ellerini pistollarına götürürken.

Kral Kaplumbağa: "Yimimimi-hi?hihihihihi!! Kızmasana güzellik. Gel yamacıma biraz laflayalım. Biraz güzel yüzünden bahsederiz, biraz da dolgun kalçalarından, birazcık da roket memelerinden. Yimimimi-hi?hihihihihi!" diyerek muzip gülümsemesini sürdürüyordu.

Korsan kadın, ayaklarıyla yeri hafiften eşeleyerek:"Cücük, öldün sen! Bi' kerem yeraltındaki kurbaalar, yerüstüne çıkmaya kalkarlarsa ninja kurbaa olmuyo'. Bi' şeyler, bi' şeyler oluyodu da unuttum. Annadın? Yok annamadın.!" dedi ve pistollerini ateşlemeye başladı.

Kral kaplumbağa sağa sola zıplayarak, mermileri savuşturmaya çalıştı: Ve sırtındaki kabuğundan çıkarttığı kılıcını, yere paralel çizerek ilerlerken şu sözleri sarf etti: "Ananız skim. Şimdi ananı laciverde boyadım güzellik." dedi.

Bütün bu olaylar yaşanırken, onları izlemekte olan küçük kız, "Puof. Kaplumbağa abiyle güzel abla niye kavga ediyo ki?" diye kendince söylenmekteydi. Elinde tuttuğu elması ağzına götürüp, bir ısırık aldı.

Ne müptezel rüyaydı amma: Dün zeplin gibiydim; bu rüya bütün havamı aldı. Avvvvy! Esneme hareketleri yap, kıvır popoyu. Bitirdiysek işimizi o zaman macera başlasın..! C'mon! Bam bam. Gırrrrr...Püğğh. Dişlerim kamaştı. Diş kamaşması nedir biliyor musunuz? Bembeyaz dişler kamaşır; tıpkı benim dişlerim gibi.

Her zamanki gibi sabah kahvaltımı yapıp, yola çıktım. Bugün önemli bir gündü avvvvy: Geçit var dediler, yola çıktık! Karşılaştığım ekürilerime, "Avvvvy.! Sivil geliyorduk değil mi? İlk günden işimden olursam bittiniz siz?!" dedim ve onların lafının bitmesini bekleyip, yola koyuldum. Siyah-beyaz arabaya biner binmez, "Hey, arabada amma kıyakmış ha! Piyasası vardır bunun. İlk maaşımla böyle bir şeyi taksite bağlayacağım." dedim. Demez olaydım.! Yol boyunca camlardan içeriye dolan yoğun yüzgar aklımı kullanmama engel oluyordu: Doğru düşünemiyordum, sadece bu sikik rüzgarın dinmesini istiyordum. Yüzüm büzüldü, memiktolarım raks etmeye başladı.. "Biri camı kapasın.! Donduk avvvvy!" Şoför bi' şeyler geveledi, güzel geveleyiş. Donduk burada; başlarım başpolisine! Sonunda geldik. Açılın, ben, şahsım adına buradaki olaylara el koyuyorum. Kulağıma çalınan müzik ne bayat. Amma insanlar eğleniyor, çocuklar bayrak sallıyor: Halk her yeri kaplamış... Mutlular... Mutlu insan tanımlaması bu kadar basit işte. Birkaç cümle sıkıyorsun ve bum! Patlıyor.

Zırhlı bir adam yanımıza doğru yanlamaya çalışırken, soluğu grubumuzun erkek kişisi olan polis memurunun yanında alıyor. Sonra bağırmaya başlıyor. Sonra gene bağırıyor. Sağır galiba. Duyuyoruz be avvvvy!

"Polis Memuru Figa Ranushe. Avvvy, zırh terletmiyor mu? Ben terledim be avvvvy."

Not: Karakterim "Avvvvvy" kelimesini babalık-moruk anlamında kullanıyor.
Image
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Aduri Gupuha Adına

#3
“Önemli bir görev öncesinde rahatlamak iyi oldu. Ouff.”

Diye geçirdi içinden küvetin içinde, sabahın erken vakitlerinde sıcak su ile birlikte keyif yaparken. Henüz güneş doğmadan uyanmıştı her sabah olduğu gibi. Saçları kolları arasında, yüzünü göğsüne yaslamış Gugo’nun saçlarına karışmıştı. Uzun zaman sonrasında bu kadar güzel bir sabaha ilk kez uyanıyordu. Gugo’yu uyandırmadan, yavaş hareket ederek kendisini banyoya atmayı başarabilmişti. Yarım saat süren, keyifle dolu sıcak bir banyo sonrasında kahvaltı hazırlamanın vakti gelmişti. Hem Gugo için, hem annesi için.

Banyodan çıktığında, sabah saat 7 civarındaydı. Odasına girdiğinde, Gugo henüz yeni yeni uyanıyordu. Genç adam, yatakta uzanmaya devam eden kızın üzerine doğru uzandı, “Günaydın. Hadi uyanmaya bak, kahvaltı hazırlayacağım.” Dedi yanağından öperek. Gugo ise, yeni uyanmanın ve ayılmaya çalışmanın verdiği yorgunluk ile birlikte, tatlı iniltiler çıkararak cevap vermişti. Hae hafifçe gülümsemiş, ardından gardrobunu açmıştı. Beyaz bir tişört, siyah bir pantolon giydikten sonra babasından kalan ceketini geçirmişti üstüne. Ceketin bileklerini dirseklerinin biraz daha aşağısında kalacak şekilde kıvırmıştı. Tamamen hazırlandıktan sonra, henüz ayılamamış olan Gugo’ya döndü. “Hadi kalk güzellik, biliyorsun gitmem gereken bir görevim var. Kahvaltıyı geç yapmak istemeyiz. Hadi.” Diyerek ikna etmeye çalışmışsa da, on dakika daha uğraşmış ve sonunda kaldırmayı başarmıştı. Kucağına alarak.

Gugo, kahvaltının hazırlanışı erken saatlerde uyanmanın verdiği yorgunluk ile sadece izlemişti. Hae, zengin bir kahvaltı masası hazırlıyorken, ara sıra yaptığı baharatlı yiyecekleri zorla Gugo’nun ağzına tıkıyordu. “Annem uyanır şimdi. Güzel bir kahve yapayım üçümüze.” Dedikten sonra metal karıştırma kabını çıkarttı çekmeceden. İçinde bir miktar süt ve şeker koydu. Ardından kahvesini ısıtmaya başladı. Kahvesi yeterince ısındıktan sonra, karıştırma kabına ekledi kahveyi. İçine biraz buz koyduktan sonra, karıştırma kabının kapağını kapattı ve sol elinde çalkalamaya başladı. “Bu bir süre çalkalanırken, çikolata ezeceğim. O zaman kahve daha güzel olacak.” Çekmeceden çıkarttığı çikolatayı ezmeye başladı çalkamaya devam ederken. Beş dakika sonrasında, önünde oldukça iyi parçalanmış çikolata parçacıkları vardı. “Şimdi oldu.” Dedikten sonra karıştırma kabının kapağını açtı. Çikolataları içine ekledikten sonra karıştırmaya devam etti. Üç bardağa eşitçe dağıttığı kahvelerini masaya yerleştirirken, annesinin sesini duydu. Gugo Hae’nin suratına bakarken, “Onu alıp geleceğim.” Dedi gülümseyerek.

Annesinin olduğu odanın kapısını hafif araladıktan sonra, yatağın kenarında oturduğunu görüp içeri girdi yavaşça. Annesinin meraklı gözlerine karşılık gülümsedi ona doğru ilerlerken. Annesi, genç adamın ona yaklaştığını gördükçe gözleri büyüyordu. “Sen kimsin?” diye sorduktan sonra, Hae dizlerinin üstüne çöktü annesinin yanında. Yatağın kenarında duran komodinin üzerindeki çerçeveyi eline aldı. “Fotoğrafa bak. Buradaki ben, oğlun.” Dedikten sonra çerçeveyi annesinin eline tutuşturdu. Annesi parmaklarını çerçevenin üzerinde gezdirirken, çekmeceden biraz daha eski, babasının bulunduğu fotoğrafı aldı eline. “Bak, bu biraz daha eski bir fotoğraf. Babam burada, bende oldukça küçüğüm tabi.” Dedi gülümseyerek. Annesi iki fotoğrafa da bakıyorken, “Sen, benim oğlum musun?” diye tekrarladı. “Evet öyle. Beraber yaşıyoruz.” Derken annesinin gözlerindeki mutluluk ona mutluluk pompalıyordu. “Kahvaltıyı hazırladım, hadi gel.” Diyerek annesinin koluna girdi. Beraber yürüdüler mutfağa doğru, onu Gugo’nun karşısındaki sandalyeye oturttu.

“Bu kız kim?” diye sordu annesi. Gugo gülümseyerek söze girdi hızlıca. “Ben Gugo Nomua. Oğlunuzun kız arkadaşıyım.” Dediğinde, annesinin dudakları yukarı doğru kıvrılmaya başladı. Oğlu için mutlu olduğu gözüküyordu. “Hadi anne, sonra konuşuruz bunu. Yemeğini ye güzelce.” Dedi gülümseyerek. Kahvaltılarını güzel bir sohbet eşliğinde ettikten sonra, Adudi’nin gelmesi ile birlikte Gugo ve Hae evden çıktı. Kapının önündeyken, yolları ayrılmadan Gugo genç adama sarıldı hızla. “Bugün dikkatli ol tamam mı?” diye sorup daha sıkı sarılırken, “Tamam olacağım. Merak etme.” Cevabını alarak biraz daha rahatlatmıştı içini. Gugo okuluna doğru ilerlerken, Hae teşkilat merkezine ilerliyordu. Bugünün nasıl olacağını merak ediyordu, o kadar insanın arasında tehlikeli suç örgütlerini nasıl tespit edeceği ayrı bir merak konusuydu.

Teşkilat merkezine geldiklerinde esmer kızın sorusu karşısında kahkaha atmıştı. “İlk gün sivil geliyormuşsun, ancak sonrasında sadece pantolonun sivil olabilirmiş. Üstün illaki polis üniforması olacak, ha birde polis üniformasıyla sigara içersen anneni babanı arıyorlarmış.” Dedi dalga geçerek. Aralarındaki konuşma bitince, siyah beyaz Pakt armalı araca bindiler. Şoför, başkomiser ve komiserle orada tanışacaklarını söyledikten sonra esmer kızın cümlelerini dinlemeye başladı. “Bizi de gezdirirsin artık.” Dedi gülerek. Arabadan indikleri anda müzik sesleri kulağa gelmeye başlamıştı. Yürümeyi bekleyen grup, gülüp eğlenen insanların arasında suç örgütünü hala nasıl arayacağını düşünüyordu. İnsanları biraz daha incelemeye başlarken, iri yarı bir adamın kendilerine doğru ilerlediğini gördü. Siyah-kırmızı dev bir zırh giyen bu adam, Hae’nin kafasına sarılıp Gufa Tungome olarak tanıtmıştı kendini. Kendilerini tanıtmasını bağırdıktan sonra, başkomiserin sonradan geleceğini belirtip tekrardan bağırmıştı. Söze ilk giren, esmer kız olmuştu. Figa Ranushe.

Hae, elini bir anda adamın sırtına attıktan sonra bağırmaya başladı Gufa’yı taklit etmeye çalışarak. “BENİM ADIM HAE TUMİ. BEN ZIRH FALAN GİYMEM, BENİM ZATEN BEDENİM BAŞLI BAŞINA BİR ZIRHTIR.” Diyerek cümlelerini tamamladıktan sonra bağırmadan, hafif ciddi bir ses tonuyla birlikte tekrardan söze girdi. "Gördüğünüz gibi hanımlar, Gufa Tungome ile asker arkadaşıyız. Kendisine çok şey borçluyum. Benim hayatımı kurtardı zamanında. Bu kocaman zırhı sayesinde, bana siper oldu." Diyip boştaki eliyle zırhın karın tarafına bir iki kez vurduktan sonra, işaret parmağını uzattı beyaz tenli kadına. "NEYSE, TANIT LAN KENDİNİ!" diye avazı çıktığı kadar bağırdı, dalga geçtiğini anlaması için dilini çıkarttı ardından. Tek istediği, komiserin bu şakayı anlamasıydı. Yoksa burnu boktan çıkmayabilirdi bugün.
Image

"Sende babanı görüyorum, Hae."
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Aduri Gupuha Adına

#4
"Uyanman gerekmiyor mu artık?"

En pahalı ve ihtişamlı ipeklerden bezenmiş bir kadife gibiydi sesinin tonu. Hera gözlerini yeni bir güne açmadan hemen önce kulaklarında yankılandı Fepø'nun sesi. Sanki daha dün duymuş gibi; az önce yanındaymış gibi ve nefesi ensesinde bir seher yeli gibi vücudunu kaplarken hiç bitmeyecek bu mutluluk tufanının coşkusunu sonsuza kadar yaşarmış gibi. Hepsi sesini anımsaması sayesinde olmuştu. Uykulu suratına bir renk gelmiş, yüzüne kiraz ağaçlarının kokusunun yarattığı o derin mutluluğun habercisi bir tebessüm kondurmuştu. Onun için bir sabahı çekilebilir kılan şey buydu. Yüksek tepelerden koşan atlar gibi hızlıydı. Tek hamlede yataktan kalktı, bir kaç hamlede yatağını düzeltti. Dağınık saçlarını bu sefer düzeltmekle uğraşmak istemiyordu. Yatağının hemen karşısında duran, pencere demirlerine asılı saksılarına konan kuşların silüetlerinin yansıdığı aynasının karşısına geçti. Masasından aldığı lastik toka ile saçlarını bağlarken Fepø'nun bilincine huzur ve endam bahşeden, yakın zamanda söylediği o sözleri anımsadığı, ilk uyandığı o ana gitti aklı. Saçını toplarken yüzünde bir gülücük daha tomurcuklandı. Hera dişlerini kolay kolay göstermezdi. Fakat aynada dahi kafasında topladığı kollarının altından ona sokulmaya çalışan güzelliğin hayaline baktıkça kendini alamadı gülmekten. Kıyafetlerini giymek üzere dolabına yöneldi. "Bence de..." dedi çiçekleri yeşertecek kadar muzip bir mutluluğun kokusunu etrafına saçan o uyku mahmuru gözleriyle.

Hera, hayatının hiç bir döneminde özel bir diyet yapmadı. Fakat Üniversite yıllarında çeşitli spor dallarında ve dövüş sanatlarında amatör düzeyde yaptığı çalışmaları sayesinde nasıl sağlıklı besleneceğini öğrenmişti. Yine de fazla kiloları onu biraz kaygılandırıyordu. Özellikle al yanaklarının her geçen gün olgunlaşan elmalara benzediğini gördükçe biraz tedbirli hissediyordu kendini. Yine de bir vakadan önce bir şeyler atıştırıp çıkmak istiyordu. Eli dağınık mutfak tehgahında gezinirken bir bıçağı kavradı ve hızlıca bir dilim ekmek doğradı. Ardından dikkatli ve düzgün şekilde en sevdiği reçeli sürdü ekmeğine. Tüm gece uyumanın verdiği açlık sayesinde ekmeği bir kaç saniyede indirmişti midesine. Hera yemek yerken pek düşünen, yavaş giden insanlardan değildi. Bir an önce midesine indirmekle meşgul olurdu genelde. Bu yüzden hep hızlı yerdi. Oyalanmak istemedi. Teşkilat Merkezine gidip iş başı yapması gerekiyordu. Duvarda asılı mızrağını sırtına yerleştirdikten sonra ayakkabılarını giydi. Kapıyı hızlıca kapatıp kendini sokaklara bıraktı.

Teşkilat Merkezine geldiğinde kendine bir kahve doldurdu. Ardından ekip arkadaşlarını aramaya başladı. Onları bulup yanlarına gitmesi kolay olmuştu. Hera yanlarına geldiğinde ikisinin konuşmasına şahit oldu. Şu ana kadar takım olarak çıktığı vakalarda problem yaşamamıştı, bu sefer de yaşayacağını zannetmiyordu. Hera'nın dikkatini çeken şey aslında oldukça yakışıklı bir adam ve oldukça hoş bir kız ile bu vakada yer alacağıydı. Kendini alımlı ve güzel bulsa dahi nedense çocukça bir yarışın içinde olmak da istedi. İkilinin konuşmalarına genelde gülümseyerek ve onaylayarak katılıyordu. Zaten kısa süre sonra da yola koyulmaya başladılar. Bindikleri Pakt armalı arabanın içinde ikilinin muhabbetlerini bir süre daha dinledi. Yol boyunca genel olarak dışarıyı izliyor ve kendi kendini motive ediyordu. Hera'nın şu günlerdeki tek motivasyonu Fepø'nun dudaklarında kayıp gitmek olsa dahi bugünlük ciddiyetini koruyacaktı. Komiser ve başpolis ile buluşacakları yürüyüş bölgesinde indiklerinde çevresini inceledi Hera. Müzik sesini farketti ilk. Kendisinin de çok uzun zamandır çalmadığı Tunge sesini ne zaman duysa neşelenirdi. Keyif dolu gözlerini sesin geldiği yöne çevirirken kafasını da müziğe eşlik eden bir konser dinleyicisi gibi sallamaya başladı ahenkle. Ardından bundan kurtulup etrafı tekrardan incelemesi gerektiğini düşündü. Kafasını çevirdiği noktada ise direkt Hera ve arkadaşlarının bulunduğu konuma gelen, iri yarı, kocaman bir zırh giyen; deyim yerinde ise yürüyen koca bir teneke geliyordu. Adam geldiği gibi takımındaki güzel gözlü çocuğa sarılmış ve onları selamlamıştı. Selamlaması ise biraz korkutucu cinstendi. Genel olarak Dusha'nın polis teşkilatında orta şekerli bir komiser olmadığını düşündü. Çünkü nihayetinde Dongota'da pek normal sayılmazdı. Biraz gülümsedikten sonra komiserini başıyla selamladı ve kulak zarını yırtacak kadar güçlü kükreyen komiserinin sorusuna diğerlerinin verdiği cevapları dinledi. Kız konuştuktan sonra lafa girecekti ki, isminin Hae olduğunu öğrendiği elemanın garip ve alaycı tanıtma merasimiyle karşılaştı.

Eleman parmağını Hera'ya yöneltmiş şekilde komiser Gufa'yı taklit ediyordu ve işin bilmece kısmı, komiserin buna nasıl tepki vereceğini hiç biri bilmiyordu. Hae'nin muzır yüz ifadesi ve ses tonu karşısında ciddi bir tavır takınmak istemese dahi komisere saygılı olması gerekiyordu. Gözlerini istemsizce devirmiş ve adama bakarak "Gerçekten mi..." demişti bıkkın bir ses tonu ile. Bu esnada Hae'ye yönelttiği bakışlarını komiserine kaydırdıktan sonra kendini tanıtan cümlesini kurmaya başladı. "Hera Memuga ben."



Image
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Aduri Gupuha Adına

#5
Komiser Gufa, Hae'nin şakasını dinledikten sonra uzun bir süre boyunca şaşkın bir ifadeyle tek tek her birinizin gözünün içine bakıyor. Ne tepki vereceğini bilmediğiniz için gözlerinizi kaçırıyor ve utanmaya başlıyorsunuz. Komiser Gufa, bir anda kulak zarınız adeta delinmiş gibi hissettiren hayvansı bir kahkaha atıyor. Kahkaha sesini 1 gün boyunca yemek verilmemiş bir gorilin haykırışlarına benzetiyorsunuz. "HOHOAOHAHAO LAN SENİN EBENİ! AHUAHNAOEH ASKER ARKADAŞI DİYOR ULAN!" Komiser Gufa çıldırmış gibi 5 dakika boyunca güldükten sonra sakinleşiyor ve gözlerini Figa'ya çeviriyor. "Kız, seni de unuttum kusura bakma. ZIRH ADAMI ÖLDÜRMEZ, YAŞATIR! SICAK İYİDİR, TERLEMEK LAZIM! Bu arada, bir daha üniformasız gelme." dedikten sonra Hera'ya dönüyor. "Hoş geldin güzel kızım. Sen delikanlı bir kıza benziyorsun." Bir anda kocaman kollarıyla her birinizi kucaklıyor ve bir çember haline getiriyor. "BAŞLIYOR MUYUZ LAN YÜRÜYÜŞE? HADİ!"

Komiser Gufa, hızlı adımlarla yürüyüşü düzenleyen insanların olduğu yere doğru ilerlemeye başlıyor ve siz de onun arkasından ilerliyorsunuz. Kısa boylu, esmer, siyah saçlı, beyaz önlüklü bir adam sizi karşılıyor. "Üniformalarınızdan tanıdım, polissiniz değil mi? Adım Metohu, bu yürüyüşü ben düzenliyorum." dedikten sonra Komiser Gufa'ya elini uzatıyor. Gufa, adamın elini öyle bir sıkıyor ki adamın acıyla inlediğini duyuyor ve gülmemek için zor duyuyorsunuz. "Kardeşim, Poshota ve Tumi seninle olsun. Yüce önderimiz Aduri Gupuha adına böyle bir yürüyüş düzenlenmesi beni duygulandırdı. TANIT LAN KENDİNİ! NERELİSİN?!" Metohu, afallıyor ve "Buralıyım efendim, Dateremi, başkent." demekle yetiniyor. "Efendim, elim-" derken Gufa hızlıca elini bırakıyor ve "Bizim başpolis nerede ulan? Gençler, Metohu abinizle iki dakika muhabbet edin de şu asalak herifi bir arayayım telsizle." diyor. Komiser kalabalıktan uzaklaştıktan sonra Metohu size dönüyor ve "Öyleyse size Aduri Gupuha'nın halkımız için önemini biraz detaylandırayım." diyor.

"Yirmi tane beylik düşünün, her biri dağılmış, her birinin kendine ait bir bayrağı var, arması var. Her biri kendi sınırlarını çizmiş ve kendi ilkeleriyle ilerliyor. Kötü görünmüyor, değil mi? Bir de şu yönden bakalım. Her biri aynı dili konuşuyor ve her biri aynı yerden geliyor. Her biri aynı milletin mensubu. Ve en kötüsü ne, biliyor musunuz? Her biri birbiriyle savaşıyor." Derin bir nefes alıp konuşmasına devam ediyor. "İçlerinden Forøhata Beyliği, başka bir millet olan Gedhilfelilerle savaşmaya başladığında galip gelemiyor ve Gedhilfe Krallığı'nın kurulmasına sebebiyet veriyor. Bununla birlikte beyliklerin gücü de azalıyor ve her biri bu durumdan olumsuz etkileniyorlar. Aduri Gupuha dediğimiz cesur yiğit, tüm bunlara isyan ediyor ve beyliklerin birleşmesi adına bir isyan başlatıyor. Bu isyan sayesinde ise tüm Dushalılar, tüm Dushuma milleti bir araya geliyor ve Dusha Krallığı'nı kuruyorlar. İşte tam olarak bu yüzden Aduri Gupuha her birimizin önderi ve bugünlere gelebilmemizi sağlayan yegane kişidir." Adamın duygulandığını sulu gözlerine baktığınızda anlayabiliyorsunuz. "Biz de yüce önderimizi onurlandırmak adına bu yürüyüşü düzenliyoruz. Umarız ki siz de bizim yaşadığımız duyguları yaşarsınız." Bir süre sessizlik olduktan sonra "Siz Aduri Gupuha hakkında ne düşünüyorsunuz?" diye soruyor ve topu size atıyor.


Metohu
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Aduri Gupuha Adına

#6
Avvvvvvvvvy: Komiser, gözümün içine baktığında utandım, heyecan bastı. Terledim... Sonra o kahkaha atması yok muydu, sanırsın o değil hayvanat bahçesindeki goril dönerek çiftleşme narası atıyordu. Avvvvvvvy, kötü oldum. Heyecan bastı... Komiser, gruptaki tek erkek kişisine laga luga ettikten sonra sıra bana geldi. Bana da giydirdi; terlemek iyidir felan dedi. Komiseeeeeer? Senin ağzından çıkanla kulağının zarını yala.... Şey, neyse, sonra sivil giyinmemem gerektiğini söyledi. Avvvvvvvvy, ne bu resmiyet? Biz bizeyiz hani. Üniformalı olsam diğerlerinden farklı olmazdım. Ardından yanımdaki sıska kıza delikanlı ayağı çekti: BİZİM KOMİSER AKŞAMLARI TOST OLUP, ŞEY YAPIP DELİKANLILARLA BERABER POKER OYNUYOR OLABİLİR. Sonra hepimizi bir anda kucakladı, çembere alındık: götü kolla Figa! En çok da şu erkek kişisinden! Komiser gezintiye çıkacağımıza dair şeyler söyledi! Aman Tanrım! Dörtlü gezinti, bayılırııım! "Dörtlü gezinti Avvvvvy. Ben en arkadan gelirim."

Laps laps. Herkes kıvırıyordu burada. Yerden bitme bir adam bizi karşıladı. Ben o sırada önümde duranların arkasını kolluyordum. Muhabbete oralı değildim, ta ki komiserimiz yerden bitmenin elini sıkana değin. Yavaş komiser, ciğerini söktün adamın! Komiser ile yerden bitmenin konuşmalarını dinlerken sıkılmıştım. Uykum gelmişti: Sonra kafamı bizim erkek kişinin omzuna -yetişebildiğim yerine- koyarak biraz şekerleme yapma vaktimin geldiğini düşündüm: "Avvvvy, az kestiriyorum ben. Komiser gelince kaldır beni. Yoksa sivil kıyafetin hesabını sorarım sana!" diyorum, ardından grubumuzdaki kıza dönerek: "Hey, delikanlı! Sen de adamın ağzına düşeyim deyip, komiseri unutma. Bu mala güvenemiyorum pek. Gözlerini dört aç yoksa aletimin tadına bakarsın." diyerek paşamı ona gösteriyorum. Sonrası yatış.



Image
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Aduri Gupuha Adına

#7
Donuk gözleri ve taştan dudakları bir an bile kıpırdamadan bekliyordu komiserin tepkisini. Hae'nin şakasının ardından önce toplamayı düşünmüştü fakat komiser beklediğinden daha değişik biriydi. O sert ve heybetli görünüş, koca zırhın altında görünüşe göre çok da sert bir adam yatıyor sayılmazdı. Fakat patlattığı kahkahalar gerçekten kulak kanatacak cinstendi. Hera önce kulaklarını kapatmayı denedi fakat saygısızlık olarak algılanabileceği için bundan vazgeçti. Babacan tavırlı komiser Figa ve Hae'ye cevaplarını verdikten sonra Hera'yı da cevaplamıştı. Delikanlı bir kız demişti ona... Hera hayatı boyunca, gerek okul yıllarında gerekse mesleğe ilk başladığı zamanlarda ona yapıştırılan 'erkek fatma' etiketinden kurtulamamıştı. Galiba zaman geçtikçe kurtulmayı da istemediğini farketti. Şu anki durumdan memnundu.

Komiseri izlemeye başladı arkadaşları ile birlikte. Kısa bir yürüyüşün ardından etrafta pek bir değişiklik sezmedi. Onları üniformalı, esmer bir adam karşıladı. Önce komiser Gufa ile tokalaşan adam ardından hepsini selamladı. Gufa onlara yaptığı gibi tekrardan tanıtma merasimine girişmişti. Sanırım insanları tanımak ve nereli olduğunu öğrenmek Gufa için büyük önem arzediyordu. Bu esnada kendini tanıtan ve adının Metohu olduğunu öğrendikleri adamın eli sancılar içinde kalmıştı. Komiser biraz orantısız güç sahibi olabilirdi. Biraz da başpolisin gecikmesine kızmış olabilirdi. Tebessümünü saklayamamıştı Hera. Aslında her şey oldukça iyiydi. Etrafta insanların eğlenmesi, komiserin tavırları... Bir sorun çıkmadan bu vakayı atlatmak istiyordu. Gufa, telsizi ile başpolisi aramak üzere biraz uzaklaştığında Metohu söze girmişti.

Uzun bir tarih dersinde gibiydi Hera. Üniversite yıllarında aldığı tarih dersleri sağolsun, Metohu'nun anlattığı bir çok şeye hakimdi. Fakat Metohu oldukça vatanperver duygularla anlatıyordu tüm hikayeyi. Yer yer ne kadar duygulandığını yüzünden ve mimiklerinden anlayabiliyordu. Bu esnada tanık olduğu garip şey Figa'nın sözleriydi. Önce kestirmek istediğini söyledi ve kafasını Hae'nin omzuna koydu. Ardından Hera'ya seslenerek komiseri unutmaması gerektiğini söyledi. Hera ise bunu önemsememişti. Kız gerçekten de yatmaya başlıyordu. Burada her ne kadar bildiği şeyleri dinliyor olsa da, en azından ünlü lider Aduri Gupuha adına tekrar dinlemesi ve günün önemini tekrar hissedebilmesi adına Metohu'nun sözlerini kafasıyla onaylıyor ve onunla göz kontağını kesmemeye çalışıyordu. Figa'nın uyuklamasından sonra Metohu ile göz göze geldi. Ardından "Bak sen şu işe..." şeklinde mırıldandı. Açıkcası takımındaki kimsenin birbirinden üstün olduğunu düşünmüyordu Hera. Bu yüzden aynı rütbede olduğu kimseden de emir almazdı. Fazla rahat davranmanın sonuçlarını yaşamıştı daha önce. Yine de adamın anlattıklarını dinlediği esnada sürekli Komiser Gufa'yı gözüyle kontrol etti ve başpolisin gelip gelmediğini anlamak için bakındı.

Metohu'nun konuşması bittikten sonra nazik sorusu üzerine bir cevap hazırlamıştı. "Lider Aduri Gupuha'nın ne kadar önemli birisi olduğunu şurada toplanan kalabalıktan bile anlamamız gerek aslında. Ancak bu denli büyük bir lider seneler sonra dahi bu kadar büyük bir coşkuyla hatırlanabilir. Poshota ve Tumi onun ruhunu sonsuza kadar onurlandırsın."

► Show Spoiler
Image
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Aduri Gupuha Adına

#8
Hae'nin şakası, komiserin ne tepki vereceği düşünülmekten pek komik bir hal almamıştı. Komiser herkese şaşkın şaşkın bakarken, hala iyi bir tepki almayı bekliyordu Hae. Alacağı sert bir tepki bu görevden sonrasında başını ağrıtabilirdi. İçine hafif hafif korku basmaya başlarken, komiserin hayvansı kahkahasıyla hem kendine gelmiş, hemde kulak zarları yırtılacak duruma gelmişti. Kahkaha sesi kulaklarını yarmaya çalışırken, "Ehehehehe" şeklinde kendi kendine kıkırdıyordu şakasının yanlış anlaşılmadığının sevinciyle. Komiserin beş dakikalık kulak işkencesi olan kahkahasına dayanmış, ancak o zaman sakinleşmişti. Figa'dan sonrasında, Hera'ya delikanlı kız demesi biraz garibine gitmişti Hae'nin. Bunun sebebini Hera'ya sormak istiyordu aslında uygun bir vakitte. Erkeksi bir kıza benziyor olması ve bir kız olarak kendisine böyle davranılması zoruna gidiyor muydu yoksa gitmiyor muydu bunu oldukça merak ediyordu.

Komiserin ardından yürümeye başladılar insanların toplandığı yere doğru. Kısa boylu, esmer, beyaz önlüklü bir adamla karşılaştıklarında başta bu adamın doktor olduğunu düşündü. Adının Metohu olduğunu öğrendiği bu adam, ilk hatasını komisere elini uzatarak yapmıştı. Yürüyüşü düzenleyen Metohu, bu hatasının bedelini acıyla inleyerek ödemişti. Hae o anda gülmek için zor tutuyordu kendini adamı zor duruma düşürmemek için. Komiserin tekrardan bağırarak kendisini tanıtmasını istemesiyle bir anlığına arkasını dönmüş ve gülmesini durdurmak için birkaç saniye uğraşmış, tekrardan dönmüştü Metohu'ya doğru. Metohu afallayıp elini söyledikten sonra başpolisi aramak üzere gitmişti komiser. Metohu söze girmeden önce komiserin gittiğini gören Hae hızlıca söze girmiş, "Kankamın kusuruna bakma, sert bir adamdır. Askerlik arkadaşım olduğunu biliyor muydun? O koca zırhı giymeyi ona ben öğrettim. Yani kaslarımızın benzerliğinden anlamışsındır zaten." diyerek göz kırpmıştı Metohu'ya doğru.

Metohu'nun konuşmalarını dinlerken kendisine yaslanan Figa'ya karşı rahat olması için kolunu atmış, dikkatle Metohu'yu dinlemeye devam etmişti. Aduri Gupuha'nın, tüm Dusha'lıların birleşmesine sebep olan isyanını ve bu isyana olan sebebi dikkatle dinlemişti. Adamın duygulandığını görünce daha ciddi bir yüz haline bürünmüştü bilerek. Aslında o kadar duygu dolu bir şey anlattığını düşünmüyordu. Metohu'nun sözü kendilerine bırakmasının ardından, ilk söze giren Hera olmuştu. Figa'nın uyuklaması sayesinde zaten konuşmayacağı belliydi. Hera'nın konuşmasından sonra, kendisinin de böyle bir konuşma yapması gerektiğinin farkındaydı. Aduri Gupuha hakkında şuana kadar bir şey düşünmediği için, hızlıca uydurması gerekiyordu.

"Evet kadim dostum Hera'nın dediği gibi, Aduri Gupuha önemli biridir, kendisi kalbimizde yaşamaya devam etmektedir. Onu umarım büyük bir coşkuyla selamlayacağız, sizlerle birlikte bizim de duygularımız oldukça kabaracak. Onu tüm duygularımızla onurlandırmak için elimizden geleni yapacağız."


Diyerek tamamlıyordu cümlelerini, yüzüne coşku ve gururun vermiş olduğu yüz ifadesini yerleştirmeye çalışırken.
Image

"Sende babanı görüyorum, Hae."
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Aduri Gupuha Adına

#9
Metohu, Figa'nın uykuya dalmasıyla gergin bir yüz ifadesiyle tebessüm etse de Hae ve Hera'nın cevabını duyduktan sonra mutlu oluyor ve gözleri parlıyor. "Ülkesinin tarihini önemseyen, kendini ülkesini korumaya adamış bir grup genç. Çoktan kutsanmış gibi hissediyorum." dedikten sonra tekrardan her birinize elini uzatıyor ve sıkıyor. Figa'ya doğru elini tam uzatacakken çoktan uyumaya başladığını görüyor ve elini geri çekip diğer ikiliye doğru gülümsüyor. Arkanıza doğru bakıyor ve "Sanırım başpolisiniz geldi." diyor. Arkanıza dönüyorsunuz ve Figa da o sırada yavaş yavaş ayılıyor. Komiserinizin yanında neredeyse onun kadar uzun boylu, siyah ve kısa saçlı bir adam geliyor. Yanınıza doğru gelirken konuşmalarını duyabilmeye başlıyorsunuz. Başpolisin ağzından çıkanları duyduğunuz anda her biriniz cesaretine şok oluyorsunuz.

"Moruk, sikmişim Aduri Gupuha'yı. Ne işimiz var burada amına koyayım? Hadi bizi bırak, bu piçlerin ne işi var burada? Bir teröristi alkışlıyorlar."

Bu lafları duyan Metohu bir anda kızarıyor ve başpolise doğru hızlı ve sert adımlarla ilerliyor. Başpolisin yanında küçücük kalan Metohu, kızgın bir yüz ifadesiyle başpolise bakıp gür bir sesle konuşmaya başlıyor. "Böyle konuşmaya hakkınız yok! Siz bu ülkeye kendinizi adamış bir bireysiniz, ülkemizin değerlerini korumak sizin göreviniz! Bu saygısızlığı kesinlikle kabul etmiyor-" Başpolis, Metohu'nun sözlerini yarıda kesiyor ve eğilip sert bir yüz ifadesiyle konuşuyor. "Bücür, sikini kopartırım. Toz ol." Metohu, ürktüğünü belli etmemeye çalışarak mesafesini koruyor ve sözlerine devam ediyor. "Aduri Gupuha'yı nasıl terörist olarak görürsünüz? Çıldırdınız mı siz aca-" Başpolis, tekrar Metohu'nun sözünü yarıda kesiyor ve bağırarak konuşmaya başlıyor. "Lan pezevenk, adam direnişi başka bir milletin vatandaşlarını katlederek başlattı. Bu mu direniş? Siktirtmeyin belanızı, görevimizi zaten yapıyoruz, bırakın söylenelim." Metohu tekrar sinirlenmeye başladığında Komiser Gufa araya giriyor ve "SAKİN OLUN LAN! Yeter, millet duymasın. Sen de adamların huzurunu bozma, Refa." diyor. Başpolis, gözlerini komisere çeviriyor ve bir süre sırıttıktan sonra tekrar Metohu'ya dönüp "Yanımdaki herif kafamı koparabilecek güce sahip olmasa daha da sinirini bozardım da yapacak bir şey yok. Hadi gidin kutlayın ulu yüce mis mükemmel parlak liderinizi." diyor. Metohu, arkasına dönüp hızlı adımlarla oradan uzaklaşıyor. Başpolis yanınıza geliyor ve her birinizi selamlayıp "Selamlar, Refa ben. Refa Egudamuhi. Kaytaralım mı?" diyor.


Refa Egudamuhi
► Show Spoiler


Komiser Gufa "Nereye kaytarıyorsunuz ulan?! Yürüyüş iki dakika sonra başlayacak. Hadi düşün önüme." dedikten sonra yürümenizi bekliyor ve siz de Başpolis Refa'nın ardından yürümeye başlıyorsunuz. Gerginlik ve kavga ihtimaliyle başlamış olan yolculuk yürüyüşün başlamasıyla bir anda şen şakrak bir hal alıyor. Yürüyen insanların attığı "Çok yaşa Aduri Gupuha!" sloganını ve çalınan geleneksel Dusha müziklerini bir arada işitiyorsunuz. Yürüyüşü düzenleyenlerle birlikte yürürken arada bir Metohu'yu görüyorsunuz ve solgun bir yüz ifadesine büründüğünü fark ediyorsunuz. Yürüyüş yaklaşık 10 dakika boyunca ilerledikten sonra geniş bir sokakta duruyor ve Metohu yüksek bir yere çıkıyor. "Yüce Dushalılara sesleniyorum, bugün burada olduğunuz için her birinize teşekkür ederim!" Kalabalık deli gibi alkış tutuyor ve ıslık çalanların sesi kulağınızı acıtacak kadar artıyor. "Bugün içimizde, Aduri Gupuha'nın önemini anlamayan, hatta Aduri Gupuha'ya terörist diyen bir şerefsiz var!" Bir anda Başpolis Refa'nın gözleri fal taşı gibi açılıyor. Komiser Gufa, öfke içinde sahneye doğru ilerlemeye başlıyor. Metohu, konuşmasına devam ediyor. "O adamı linç etmek hepimizin hakkıdır. Kendisi tam olarak şurada!" Metohu, eliyle Başpolis Refa'yı gösteriyor ve bir anda kalabalık sinirli bir şekilde size dönüyor. Komiser, sahneye doğru ilerlerken Başpolis Refa da sizin yanınızda tek tek her birinizin gözüne bakıyor. "Gençler, kaçın." Başpolis Refa bir anda kalabalığın ters yönüne doğru hızlıca koşmaya başlıyor ve kalabalık da arkasından ilerliyor. Metohu ise her birinin ters yönüne doğru koşmaya başlıyor ve Komiser Gufa onun arkasından ilerliyor. Siz ise ortada kalıyor ve kimi takip edeceğinize karar vermeye çalışıyorsunuz.

Re: [Vaka] Aduri Gupuha Adına

#10
Baygın gözlerini takım arkadaşları üzerinde gezindirirken Metohu'nun onlara bakıp kıvanç ve gurur dolu ifadesine eşlik eden, onore edici sözlerini dinlemekteydi. İşin aslı, bu sıkıcı ve bayıcıydı. Ne olursa olsun Dusha'lı olmaktan ve Dushuma milletine hizmet etmekten onur duysa bile bu kadar abartı bir millet bilinciyle dolu olmamıştı hiç bir zaman. Zaman ve şartlar ona her şeyin değişebileceğini, tüm koşulların her zaman geçerli olmadığını yaşadığı süre boyunca öğretmişti. Metohu tek tek, Hae ve kendisinin elini sıktı ve uyuyakalan esmer kızı pas geçti. Bu esnada ise başpolisin geldiğini haber verdi. Hera hızlı bir hamleyle kafasını adamın baktığı yöne çevirdi ve onlara yaklaşmakta olan uzun boylu adamı farketti. Fakat sesi, manyaklık ve küfürlerle dolu sözleri daha o gelmeden yankısını hissettiriyordu. Sikmişim Aduri Gupuha'yı mı... Gerçekten mi...

Hera'nın beyninde yankılanan yüz kızartıcı ve utanç verici cümleler bir anlık yüz ifadesinin ekşimesine ve utanmasına sebep oldu. Kendini çabuk toplamayı başaran kız bu esnada bakmak istediği, merak ettiği yere doğru baktı. Az önce lideriyle gurur duyan ve milliyetçi duyguları hiç olmadığı kadar kabarmış bir polis memurunun yüzünün yıkılışına şahitlik etmişti. Metohu'nun suratındaki yıkıma şahit oldu ve ağzından çıkan bir kaç tepki cümlesinin de tekrardan kesildiğine şahit oldu! Başpolis, inanılmaz bir şekilde vurdumduymazdı. Hayır, tam anlamıyla saygısız ve gamsızdı! Hera, her ne kadar bu güne saygı duysa dahi Metohu kadar bir fanatik değildi ve Başpolisine bir müdahalede bulunmak istemiyordu. Nitekim, görevini yaptığı sürece ona karşı gelemezdi. En nihayetinde, düşüncesini belirtiyordu. Saygısızlığı ise, rütbesi sayesinde anlaşılacak ve yadırganmayacak seviyedeydi. Asıl düşündüğü şey, savaş yıllarında yapılması gerekeni ve o zamanın koşullarını göz önünde bulundurarak düşünüldüğünde pek de Başpolisin söyledikleri doğru sayılmazdı. Nihayetinde yaptığı mesleğe karşın, militarist bir adam sayılmazdı. Aslında, sonraki cümlelerinden; yapılanlardan rahatsızlık duyduğunu çok rahat anlamıştı. Hera, başpolis memurunun karakterini biraz daha anlamaya başlamıştı. Bu sırada Metohu kızarıyor, yüzü şekilden şekile giriyor ve üzerine kızgın yağlar dökülmüş gibi eriyordu. Bu durum içini hoş hislerle doldurmuyor, aksine birbirine çarpan bulutlar minik şimşek tohumlarını ekmeye başlıyordu ortama.

Komiser Gufa'nın araya girişiyle ortam bir nebze olsun gerginlikten uzaklamış, Metohu ise arkasını dönerek uzaklaşmaya başlamıştı. Başpolis Refa, kendini tanıttıktan sonra kaytarma teklifi sunsa dahi komiserin sert ve komik tepkisiyle karşılaşmıştı. Hera, az önce yaşananlar hiç yaşanmamış gibi istifini bozmadı ve adını söyleyerek kendini tanıttı. Ardından ekibiyle birlikte ilerlemeye başladı. Tunge sesleri ve geleneksel Dusha melodileri kulağını doldururken, atılan sloganlar ve neşeli insanların naralarını dinledi. Az önceki gerginlik nihayet tüm rüzgarını geri çekmişti. Bu durumdan mutluydu. Fakat az önce tekrardan gördüğü Metohu, bu sefer yapacağını yapmıştı. Her şey çok hızlı oldu Hera'nın gözlerine göre. Pek takip edemedi olayları. Şoka girmek ne kadar insani bir davranış da olsa, şoktan hızlıca çıkabilmek için eğitim almıştı. Metohu, yüksek bir yere çıkarak kalabalığa karşı bağırmaya başlamıştı bile. Konuşmaları provake edici ve az önceki gerginliğin öcünü almak istiyormuşcasına asiydi. Aslında ekipteki herkesin Metohu'yu öyle gördükten sonra ne yapacağını kestirdiğini tahmin etse de bunu engellemek için pek bir seçenekleri yoktu. İşte başlıyordu... Çok büyük bir bela geliyordu ve Metohu sözlerini ağzından döküp kalabalığı kışkırttıkça Hera bir şeyler yapması gerektiğini farkediyordu. Elini aniden mızrağına götürdü ve çevik bir hareketle mızrağını çekti. Elinde yavaşça bir tur döndürüp kolunu ısıttı. Halihazırda Gufa, az önce tıpkı bir aptal gibi kalabalığı galeyana getiren polise ilerlerken Refa da kaçmak için hazırlanmış ve kalabalığı yararak koşmaya başlamıştı.

Yapılacak doğru hamleyi düşünmeye koyuldu Hera. Bunu yaparken fazla bir vaktinin olmadığının pekala farkındaydı. Bu nedenle Metohu vitaminsizini yakalaması için komiserine güvendi. Arkadaşlarıyla göz göze geldi fakat onlarla ne yapacağını paylaşmadı. Refa'nın kaçtığı yöne doğru hızlı adımlarla ilerledi ve onlara kızgınca bakan kalabalığa karşı bağırmaya başladı. "Yerinde KAL!" Bir kaplanın kükreyişi kadar maskülen olan sesinin tonu, yeri gelince bir çiçek kadar nazik olabiliyordu. Fakat bugün, o günlerden biri değildi. Hızlı adımlarla ilerlerken kaşlarını çattı ve polisliğinin getirdiği psikolojik üstünlüğü sinirli vatandaşlar üzerinde kullanmaya karar verdi. Emrine karşı gelenleri yerine sabitlemek adına mızrağını havaya kaldırdı ve kafasının üstünde yavaş ve dikkatli biçimde yarım tur çevirirken tekrar bağırdı. "Herkes yerinde kalsın! KAL YERİNDE DEDİM!" Bu esnada ilerlemeye devam eden birini görürse ona da aynı vahşi sert tonuyla, "Sen! Bir adım daha atarsan böbreklerini eline veririm!" şeklinde bir uyarı daha yapabilirdi.

Amacı, Refa'nın uzaklaştığı yolu tutmak ve ona ilerlemek isteyenleri durdurmaktı. Fakat buna rağmen bir kaç kişinin, belki daha fazlasının bir şekilde başpolisi takip edeceğinin bilincindeydi. O yüzden insanların dikkatini uyarılarıyla çektikten sonra tekrar konuşacaktı. "Sakin olun! Provakasyonlara gelmeyin. Aduri Gupuha adına, Poshota adına sakin olun! Bu günü mahvedenlere acımam, beynini pestil gibi ezerim!"

Tüm bunlardan sonra ekip arkadaşları da ne yapacağını anlamış olacaktı kızın. Hera'nın bir şekilde kalabalığı sakinleştirmesi ve başpolisin linç edilmesini önlemesi gerekiyordu. Bunu başarabilirse destek istemeye dahi gerek kalmayabilirdi. Hae ve Figa komiserin peşinden de gidebilirdi. Bu yüzden tek başına bu kalabalıkla başa çıkmalıydı. Eğer sağlı sollu geçip başpolisin arkasına takılanlar olursa onlara da aynı tehditkar aura ile yaklaşacaktı. Eğer bir saldırı ile karşılaşırsa silahının erim gücünden yararlanıp kendini savunacaktı, kimseye zarar vermek de istemiyordu. Mızrağının bir kısmını sağ koltuk altına koltuklayıp sabitleyecek, sol eliyle de kontrolünü alacaktı. Tehdit sezdiği yönlere doğru çevirecek ve insanlara yerlerinde kalması için uyarılar yapmaya devam edecekti. Sesi kısılsa bile, bağırmaya devam edecekti. İnsanların yatıştığını gördüğü zaman kendine bir yol açacak ve başpolisin peşine takılacaktı. Hızlı adımlarla bunu yapacak ve kısa sürede bulundukları konum ile oradan hızla uzaklaşan başpolis Refa'ya doğru uzanan yol arasındaki kalabalığı kontrol altına almaya çalışacaktı. Bir yandan da komiser Gufa'nın Metohu gerizekalısını yakalayıp güzelce paket etmesini umuyordu. Şu güzel günü bu denli berbat eden kereviz saçlı dangalağın daha fazla ortalığı karıştırması, en son isteyeceği şey olurdu.
Image
► Show Spoiler
Locked

Return to “Dateremi”