Re: [Vaka] Aduri Gupuha Adına

#11
Figa'nın uyuması, Metohu'nun yüzünü düşürdüğünde Hae'nin sırıtması artıyordu. Sanki bunu her zaman yapıyormuş gibi doğal davranıyordu genç adam. Metohu'nun tekrardan parlayan gözlerini gördükten sonra, yaptığı tüm numaraları yediğini anlamıştı. "Bu kadar sevgi ve saygı neden yahu? Tamam belirli bir saygı sunulabilir, ancak bu adam kafayı kırmış gibi davranıyor. Baksana, kutsanmış gibi hissettiğini falan söylüyor. Çooook ilginç. Ah keşke annemde görseydi burayı. Çok isterdim ama ne yapalım." diye konuşuyordu kendi kendine içinden. Metohu'nun başpolisin geldiğini haber etmesi ve Figa'nın uyanmasıyla beraber yavaşça arkaya doğru çevirmişti kafasını. Başpolisin Aduri Gupuha adına düzenlenmiş bir yürüyüşte, Aduri Gupuha'ya küfür etmesi ve terörist demesiyle birlikte, hiç yaşanmaması gereken olayların fitilini ateşlediğine şahit oluyordu genç adam. Ancak henüz bunun farkında değildi, sadece başpolisin gösterdiği cesarete tanıklık etmekle yetiniyordu.

Metohu'nun kızarması ve başpolise doğru hızlı adımlar atmasıyla ortamın kızışacağını tahmin edebiliyordu. Başpolisin yanında oldukça küçük kalan Metohu'nun sinirli bir şekilde başpolise karşı çıkmaya çalışması, başpolisin tehdidiyle bir anda kesiliyordu. Hae, elini çenesine koyup daha dikkatli bir şekilde izliyordu ortamı. Metohu'nun saygılı bir şekilde sürdürmeye çalıştığı tartışma ortamı her seferinde başpolisin can sıkıcı sert ve tehditkar tavrı ile yarıda kesiliyordu. Başpolisin düşündükleri kendince haklı olabilirdi, ancak bunları daha düzgün bir şekilde anlatması gerekiyordu. Metohu tekrar sinirlenecekken, Gufa'nın araya girmesiyle birlikte tartışma bitiyordu. Tabi başpolis, Gufa'dan dolayı tartışmaya devam etmediğini ekliyordu özellikle. Metohu'nun gitmesiyle beraber başpolis kendini tanıtıyordu. Refa Egudamuhi. Sert, belki elinden geldiğince görevlerden kaytaran bir başpolis. "Tavrı karşıt görüşte birine karşı oldukça sert. Her zaman mı böyle yoksa sadece karşısında duranlara karşı mı?" diye kendi içinden sorgularken, Gufa'nın kaytarma fikrine karşı çıkmasıyla birlikte düşüncelerini bir kenara bırakmış ve ilerlemeye başlamıştı Refa'nın arkasından.

"Biz askerdeyken bu Refa bizim alt devremizdi. Dövüp dururduk bunu Gufa ile beraber, baksanıza nasıl büyümüş başpolis olmuş. Tanımamazlıktan geliyor şimdi, o günleri hatırlamamak adına. Ehehehehehehe." Figa ve Hera'ya doğru yönlendirdiği cümleleri, ekip arkadaşlarıyla iyi bir sohbet etme ve dostluk kurma amacı taşıyordu. Henüz ikisini de yeteri kadar tanımıyordu, fakat bu tanıyamayacağı anlamına gelmiyordu. Yürüyen insanların sloganları, çalınan müzikler kulağında yankılanmaya devam ediyordu attığı her adımla beraber. "Keşke anneme burayı gösterebilseydim. Bu müzikleri dinleyebilseydi. Eminim çok isterdi." diye içinden geçiriyordu bu anın hayalini kurarak ilerlemeye devam ederken. Suratına belli belirsiz, küçük bir tebessüm oturuyordu her anın hayalini kurduğunda. Ara sıra Metohu'nun solgun yüzüne rastlamış olsa dahi, etrafındaki canlı ortam onun oldukça ilgisini çekiyordu. Yürüyüşün 10. Dakikasından itibaren, Refa'nın yaktığı fitil dinamiti patlatıyordu...

Metohu'nun güzellikle başlayan cümleleri, Refa'yı azmettirmek ve insanları suç işlemeye yönlendirmesi ile devam ediyordu. İkinci cümlesinden itibaren Hae'nin yüzü oldukça ciddi bir hal almış ve hızla bıçağının kabzasını tutmuştu önlem için. Etrafına ara sıra kaçamak bakışlar atıyor, ancak Metohu'yu dikkatle dinlemeye devam ediyordu. Gufa öfke içinde sahneye doğru ilerlerken, Metohu Refa'yı parmağıyla gösteriyor ve herkesin öfkesini yönlendiriyordu. Refa herkesin gözüne bakıp kaçmasını söylerken, kendisi çoktan gitmeye başlıyor ve kalabalıkta onu takip ediyordu. Metohu ters bir yöne doğru ilerlerken, ne yapacağını henüz tam olarak kestiremeyen Hae, Hera'nın bağırması sonrasında zihni açılıyordu. "Ablacığım, sen burayı kesin tutarsın. Maşallah, güç desen var güzellik desen var. 10/10 Kadın olarak yaratılmışsın. Neyse, Figa bence burada kalman daha iyi olur. İkiye iki ayrılmış oluruz. Ben Metohu'nun peşinden gidiyorum. Kalabalığı dağıtmayı denerim. Sayonara bebeklerim." dedikten sonra hızla Metohu'nun gittiği yere doğru koşmaya başladı. Kalabalığı dağıtmak için aklında hiçbir fikir yoktu, bu yüzden koşarken avazı çıktığı kadar "LAAAAAAAAN! BURADA BİRİSİ DAHA ADURİ GUPUHA'YA TERÖRİST DİYOR! KOŞTURUN ULAN KAÇIYOR ADAM! NEEEEY? ADURİ GUPUHA'YA NASIL KÜFÜR EDERSİN SENİ ÖLDÜRECEĞİM LAN!" naraları atarak koşturmaya devam ediyordu. Kalabalığı dağıtmak için aklına daha iyi bir fikir gelmemişti, gerçi bu bile iyi bir fikir değildi....
Image

"Sende babanı görüyorum, Hae."
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Aduri Gupuha Adına

#12
Bir koyun, iki inek, üç maymun, iki ördek, beş rakun: SEVİŞİYORLAR AVVVVVVVVVVVY! O gazı çektiğim günlerdeki gibi rüyalandım. Ağğğğğğh! Eller birbirine kenetli, yukarıya doğru kaldır; parmakları kırtlat. KIRT! Lak lak eden adam, başpolis falan deyince gözümü iliştirdim o tarafa doğru: Dalyan köftelik komiserimiz yanında eli yüzü düzgün bir herifle geliyordu. Herif küfre buladı ortamı: Nereden geliyor bu cesaret yiğidim?! Bu adam ya çekip gelmiş ya da hain.Hainler dışımızda değil, içimizde avvvvvvvy! Yerden bitme ile başpolisimiz olduğunu düşündüğüm herif arasında sözlü münakaşa çıktı! Avvvvvvvy, nedir bu tantana? Öpüşün barışın. Bunları diyemiyordum çünkü ast-üst ilişkisi gereğince benim söze dahil olmam olanaksız. Bu münakaşa bana şunu hatırlattı: İki boğa aynı ottan yerken, diğeri senin otun daha iyi diyor, öbürü de hayır seninki daha iyi; sonra dövüşmeye başlıyorlar. Bu sırada çakal ise onların dövüşünün bitmesini bekliyor. Avvvvvvvvvvy! Fikirlerinizi alın, bohça yapıp dereye atın!

Kendimi tanıttıktan sonra komiserimizin sözüyle yola düştük. İkili arasındaki gerginlik yürüyüşümüzle beraber geçti, gitti. Her yer neşeli, mutlu insanlarla doluydu. Sıkıcı. Yol boyunca bizim erkek kişisinin goygoyuda çekilmedi zaten. Ona "Yalancıyı iyi ki kucakta dolaştırıp, şey etmiyorlar. Siktir." dedim. Neyse, yerden bitme kürsüye çıktığında yanımdakilere: "Ne sıkacak kim bilir." dedim, Akabinde, "YERDEN BİTME SUSMA, KONUŞ!" diyerek kalabalıkla beraber aynı şekilde hareket etmeye başlamıştım. Gaza geldim avvvvvy! Yerimde duramıyordum. Ellerim istemsizce yumruk şeklini almış, ileri-geri doğru hareket ediyordu. Dans partilerinde olsam bu hareketim oldukça hoş karşılanırdı ama burada tam bir dehşettim! Ters bakan olsa yere sererdim. Sonra, yerden bitmenin sözleriyle kendime geldim: Provakasyon amacı güdüyordu sözleri ya da ona benzer şeyler.

Yerimde bir süre kalakaldıktan sonra, başpolisin sözleriyle kendime geldim ama bizim grubun diğer dişisi yerinde kalıyordu. SALAK! Böyle bir durumda 'topuk' en büyük kozumuzken dişinin yerinde kalması sinirimi bozdu. "SALAK! Neyin kafasını yaşıyorsun sen!? Arada kaynayan biz olacağız salak!" dedim, ardından paşamı iki elimle sıkıca kavradım. Bu sırada bizim erkek kişisi bi' şeyler söyleyip, topukladı. Bizi bırakıp, kaçtı lan!. "Senin erkekliğine tüküreyim! Karı kılıklı puşt!" Bizim kıza saldıran ilk kişiye paşamı yataylamasına doğru savuracağım. Daha da gelen olursa, onlara da enlemesine boylamasına girişeceğim. Baktım, duracak gibi değil halk; bizim dişinin elinden tutup, "TOPUKLUYORUZ! Emre karşı geliyoruz zaten! Meslekten atılacağız, borçlarımın taksidi bitmedi daha avvvvvvvvy! Aç açıkta mı bıraksın beni!!" diyeceğim ve koşturacağım. Hala yerinde kalırsa onunla kalacağım. Kızı bırakamam...

► Show Spoiler
Image
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Aduri Gupuha Adına

#13
Hera: Mızrağınla kalabalığı tehdit etmenle birlikte topluluğun büyük bir kısmı can güvenliklerini sağlamak adına duraksıyorlar ve geri çekiliyorlar. İçlerinden biri "O şerefsize değil de bize mi silah tutuyorsunuz? Hainler!" diyor ve bunu duyanların arasından her türlü onaylama cümlesini duyabiliyorsun. "Aynen kardeşim, durmayın!" diyeninden "Hepsinin derisini yüzelim!" diyenine kadar kalabalığın neredeyse tamamı gaza geliyor. Her biri sana doğru koşmayı göze almışken ekip arkadaşın Hae'nin etkisiyle büyük bir kısmı yollarını değiştiriyor. Bunun sayesinde az da olsa rahatlama şansın oluyor. Yaklaşık 10-15 kişi yanında kalıyor ve içlerinden biri "Ne yapıyorsunuz ulan, adam apaçık taşak geçiyor sizinle!" diyor ancak güruhlarının büyük bir kısmının bu duruma kandığını fark edince gözlerini tekrar sana doğrultuyorlar. Herkese tek tek odaklanmaya çalışırken bir gencin sana doğru sol taraftan bir taş fırlattığını fark ediyorsun. Taş kolunu sıyırıyor ve yere düşüyor. Taştan herhangi bir hasar almamış olsan bile dikkatini birkaç saniyeliğine de olsa dağıtmaya yetiyor ve kalabalığın önünde kalan kalıntısının büyük bir kısmı dikkatinin dağılmasıyla yanından geçip Başpolis Refa'nın gittiği yöne doğru koşmaya başlıyorlar. Gördüğün son şey önünde kalan 3 kişi ve Metohu'nun ters yöne kaçışı oluyor. O sırada ise Figa'nın elini tuttuğunu görüyorsun.

Hae: Hızlıca planını uygulamaya başlıyorsun ve kalabalığın büyük bir kısmını tarafına çekmeyi başarıyorsun. Önüne baktığında Komiser Gufa'nın Metohu'yu hala yakalamaya çalıştığını ve Metohu'nun komiserin hızını rahatlıkla aştığını görebiliyorsun. Komiser, arkasına bakıyor ve senin geldiğini gördüğünde yüzünde bir tebessüm beliriyor. Ona verdiğin insanüstü gayret sayesinde hızlanıyor ve Metohu'yu yakalamayı başarıyor. Metohu'yu kaptığı gibi koşmaya devam eden Komiser Gufa, sana dönüp "KALABALIĞI DURDURMANIN BİR YOLUNU BUL LAN!" diye bağırıyor. Komiser Gufa ve Metohu'nun arkasından ilerlemeye devam ediyorsun ve arkanda bulunan kızgın kalabalığı dağıtmanın yollarını düşünmeye çalışıyorsun.

Figa: Hera'nın yanında kalmayı ve onu korumayı seçtikten sonra olanları izliyorsun ve taş atan gence doğru paşanı sallıyorsun ancak genç geriye doğru kaçıyor ve bir anda gencin etkisiyle önünüzde bulunan insanların büyük çoğunluğu Başpolis Refa'nın gittiği tarafa doğru koşmaya başlıyor. O sırada Hera'nın elini tutuyorsun ve Başpolis Refa'nın olduğu yöne doğru koşmaya başlıyorsun. Önünde koşan insanları ve hepsinin önünde Başpolis Refa'yı görüyorsun. Başpolis Refa, sana dönüyor ve "Sol tarafa gir, emrediyorum!" diyor. Soluna bakıyorsun ve bir ara sokak olduğunu fark ediyorsun. Ara sokağa hızlıca giriyorsun ve ara sokağın çıkmaz sokak olduğunu fark ediyorsun. Ara sokakta Hera ile birlikte beklemeye başlıyorsun. Bir süre sonra kalabalığın sesi azalıyor ve Başpolis Refa kaçtığı yoldan geri dönüp yanınıza geliyor. "Tamam, atlattık sıkıntı yok. Bu Metohu piçinin peşinden gitsek iyi olur, pezevengin provokasyon yapacağını bilsem uğraşmazdım amına koyayım." Başpolis bir sigara yaktıktan sonra yavaşça geldiğiniz yöne doğru yürümeye başlıyor ve sizin de ardından gelmenizi emrediyor. Başpolis Refa'nın peşinden ilerlemeye başlıyorsunuz. Başpolis Refa, sigarasını tüttürdükten sonra "Aduri Gupuha'yı ciddi ciddi seviyor musunuz lan?" diye soruyor.

Re: [Vaka] Aduri Gupuha Adına

#14
Koştu, elinden geldiğince bağırmaya devam ederek koştu. Aklına koyduğu planını uygularken, işe yarayıp yaramayacağını bilmiyordu. Tek istediği ekip arkadaşlarını rahatlatmak, başpolis Refa'nın kurtulmasını sağlamaktı. Bir anlığına kurduğu, kendisinin bile pek inanmadığı plan işe yarıyordu. Kalabalığın büyük bir kısmı kendisiyle birlikte koşarken, başarmış olmanın gururu yüzüne yansıyordu. Onları çekebilmişti, arkadaşlarını rahatlatabilmişti ve bundan oldukça memnundu. Koşmaya devam ediyorken, Metohu'nun Komiseri rahatlıkla aştığına şahit oluyordu. İlk başta zırh yüzünden komiserin hızının kesildiğini ve Metohu'yu yakalamanın oldukça zor olacağını düşünüyordu. Bu düşünce yüzünden yavaş yavaş silinmeye başlayan gülümsemesi, Komiserin kendisini gördükten sonra tebessüm edip insanüstü bir gayretle hızlanmasıyla birlikte yeniden yerleşmişti yüz hatlarına. Metohu yakalandığında, Komiser koşmaya devam ediyordu.

Komiser, Hae'den kalabalığı dağıtmanın yolunu bulmasını istediğinde tekrardan gülümsemesi silinmeye başlıyordu. Nasıl durdurabilirdi onları? Bir yalanın üzerine insanları buraya çekmişti ve onlara verebilecek hiçbir şeyi yoktu. Ne aradıkları kişiyi verebilirdi, ne başka bir şeyi. Elinde olan tek şey söylediği basit bir yalandı. Onları durdurmak üzere olan planında, en mantıklısı dürüst bir şekilde davranmaktı. Komiserin Metohu'yu alıp gitmesini sağlamak her şeyden daha önemliydi. Son bir kez daha gülümseyerek "Komiserim, burayı bana bırakın, siz gidin. Ben hallederim, eheh." dedikten sonra yüzü ciddi bir hal almış ve biraz daha hızlı bir şekilde kalabalıkla arayı açıp durmuştu. Kalabalığa hızla dönmüş ve iki kolunu da kalabalığın durması için havaya kaldırmıştı. Elinden geldiğince yüksek bir sesle, "DURUN! SİZE SÖYLEMEM GEREKEN BİR ŞEY VAR!" diye bağırmıştı. İşte şimdi, tamamen dürüst olma vaktiydi. Bu olayın sonunu düşünemezdi, sonunu düşünen kahraman olamazdı...

Yüzü ve ses tonu, oldukça ciddi bir haldeydi Hae'nin. "Herkes beni dinlesin. Size yalan söyledim. Beni buna mecbur bıraktınız. Bunun sebebi başpolisime saldırmanız değildi. Sizin suça teşvik edilmenizdi. Duygularınızı ve düşüncelerinizi anlayabiliyorum. Saygıyla, coşkuyla, sevgiyle andığınız birine karşı hakaret edilmesi tüm duygularınıza baskı uyguluyor ve onu cezalandırmak için harekete geçiyorsunuz. Ancak bu yanlış! YANLIŞ! Orada ekip arkadaşlarım vardı. Onlardan birisine zarar verseydiniz, sizleri karakola götürmek zorunda kalacaktım! Belki de, polislerden kendinize karşı bir şiddet görecektiniz. Başpolisin ettiği cümlelerin kötü olduğuna katılıyorum, ancak sizin kendinizi yakmamanız için sizi çekmek zorundaydım. Korumakla yükümlü olduğum halkımın, kendilerini suça teşvik eden birisi yüzünden içeri girmesini, şiddet görmesini istemiyorum. Bunu yapmak istemiyorum! Ama illaki biz hıncımızı alacağız diyorsanız..." dedikten sonra oldukça ciddi ve sinirli olan yüz hali daha ciddi bir hal aldı. Bıçağını sakince çıkartıp havaya kaldırdı ve tüm kalabalığa gösterdikten sonra kenara fırlattı. İki kolunu iki yana açtı sakince. "Hıncınızı benden çıkarabilirsiniz. Sizi buraya çeken, korumak için yalan söyleyen benden! Tek amacı zarar görmemenizi isteyen benden alın hıncınızı! Ancak ne yaparsanız yapın, emin olun sizi suça teşvik ettiği gerekçesi ile Metohu'yu alacağım. Sizden şikayetçi olmayacağım. Halkımın tüm eğlencesini, coşkusunu bozan provokatör adamı alacağım! İşte buradayım! SAVUNMASIZ BİR ŞEKİLDE DURUYORUM!" diye bağırdı. Kalabalığı durdurmanın en iyi yolu, dürüst olmak ve kendini ateşe atmaktı. Sonunu düşünmeden.
Image

"Sende babanı görüyorum, Hae."
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Aduri Gupuha Adına

#15
Karavana!. Tüh. Hamlem sonrası dikkatimiz dağılmıştı ve bir anda herkes başpolisin olduğu yöne doğru koşmaya başlamıştı. Ekürime sözlerimi sarf ettikten sonra elini tutup, ben de onlarla beraber koşturmaya başlamıştım. Koşarken memiktolarım bir aşağı, bir yukarıya doğru hareket ediyordu! Yoksa evden çıkarken sütyen mi giymeyi unutmuştum avvvvvvvvy! Yoksa memiktolarım bizim dalyan komiserimiz yüzünden hormonlarına mı yenik düşmüştü? İkisi de pekala olabilirdi. Koşturanların peşinden, "Bizi bekleyin lan! Kaçmayın!" diye de cırtlak bir şekilde bağırıyordum. En önde ilk topuk yapan kişiyi görmüştüm: Başpolis! Başpolisi gördüğüm gibi bana emir verdi: Onun emrine uyup, kendimi sol taraftaki sokağa attım. Ekürüm ile beklerken memiktolarımı kontrol ettim ve ona, "Pişt, sütyen giymeyi unutmuşum." diyerek memiktolarımı avuçlayıp, salladım: "Büyümüşler avvvvvy.! Sakın kıskanayım deme; göze gelmeyelim." dedim. Ekürim ile konuşmamızın bitiminde etraftaki sesler kesilmişti. Ve başpoliste çıkagelmişti: Durum hakkında serzenişte bulunup, bir sigara kondurdu ağzına. Akabinde başpolisin emrine uyup, yürümeye başladık. Onun sorusuna karşın: "Yoooo, o kim tanımıyorum bile avvvvvy! Okul hayatım pek iyi değildi de." dedim ve sözlerime şöyle devam ettim: "Avvvvvvvy, biz maaşımızı ne zaman alacağız? Borçlular kapıya dayandı dayanacak.! Bu görevin ikramiyesini önden alabilirsem iyi olur. Hem şu erkek memurun bana borcuda vardı. Onu da alabilirsem hoş olur. Yoksa bana takacak puşt!" O puşt, bizi bırakıp kaçtığına göre onun parasını temin etmemde bir sakınca yoktu. Hem parayla ne yapacak ki o? En azından benim sütyene ihtiyacım var. Bir on kadarına felan.
► Show Spoiler
Image
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Aduri Gupuha Adına

#16
Hera çevresine bakındı. Gözlerinin parlayan, siyah bebekleri titremekteydi. Ortaya koyduğu sinirli ve saldırgan tavrın karşısında kalabalığın tutumu karşısında şaşkınlığın izlerini taşıyordu her bir bakışı. Buna rağmen duraksamamış ve kalabalığa doğru bağırarak uyarılarına ve tehditlerine devam etmişti. Hera kendisine karşı söylenen hiç bir söze karşı müsamaha, en ufak bir tedirginlik belirtisi göstermeden devam ediyordu. Silahını tehdit gördüğü yöne çevirerek kalabalığı dağıtmaya çalışıyordu fakat bu durum fazla uzun sürmeyecek gibiydi. Çünkü ne kadar denerse denesin kimsenin sakinleştiği falan yoktu. Bu boşa uğraşın tamamen zaman kazanmaya yönelik bir strateji olduğunu kendi kendince özümsemesi, yeni bir fikre ihtiyacı olduğunu hatırlattı zihnine. Ancak aklına şu an yaptığından fazlası gelmiyordu. Bu durumda, daha sağlam duracak ve işlerin daha da kötüye gitmesine engel olacaktı. Tam o sırada duyduğu sese kulak kabarttı.. Tereddütsüz bir şekilde anladığı, Hae'ye ait sesin geldiği yöne baktı. Hae, bir şekilde kötü bir Metohu taklidi yapıyordu. Ne yapmaya çalıştığını anlamıştı Hera. Kalabalığı farklı bir yöne çekmeye başlamıştı bile. Bunun başarılı olacağını bir an bile düşünmemişti nedense fakat gerçekten de kalabalık inanılmaz seyrelmiş, genç kızın tutabileceği bir miktara inmişti. Bu sırada ise tekrar bir ses duydu. Kalabalıktan yine homurtular yükselmesiyle beraber bir miktar kişi geri dönmüş ve tekrar sinirli gözlerini kızın gözlerine doğrultmuşlardı. Bu esnada her birine tek tek dikkat etmeye çalışan ve izleyen Hera'nın kolunu bir taş sıyırmıştı. Pek acı vermese dahi taşı atan gence doğru gözlerini fal taşı gibi açarak bir küfür savurmuştu. Ne dediğini kendi bile hatırlamıyordu. Bir anlık öfkelenmiş ve dikkatini kaybetmişti. Bu esnada bir kaç kişinin yanından geçebildiğini ve başpolisin kaçtığı yöne doğru koştuğunu görmüştü. Yapabileceği pek bir şey kalmamıştı açıkcası. Kazanabildiği biraz zamandı. Onun haricinde Hae'nin de yakalandığı takdirde dayak yemesine sebep olacaktı. Bu onu sinirlendirmişti. Hayatta kendilerinden başka her şeyi seven, her şeyin fanatiği olan zavallılar... Gözleri o kadar dönmüştü ki, genç kızın bazen ülkesindeki insanlardan nefret etmesi durumu çok doğal bir hale bürünüyordu. Siniri kulaklarından taşacakmış gibi hissettiği an "Lanet olsun size!" şeklinde homurdandı. O an yanına biri daha yaklaşsa mızrağıyla böğrünü deşerdi. Lakin sonrasında Figa'nın elini tuttuğunu hissetti. Dönüp ekip arkadaşına baktı. Bu bakışma pek uzun sürmedi. Figa'nın ardından başpolisin kaçtığı yöne doğru koşmaya başladılar. Hera, az önce yaşadığı sinir harbine karşılık şu an daha sakinleşmişti. Derin bir nefes aldı. Figa'nın peşinden sürüklenmeye devam etti.

Koştukları sırada pek düşünmemeyi seçti. Etrafı inceliyordu ve boş boş bakıyordu. Bir anda Figa'nın, önden koşan başpolis ile konuştuğuna şahit oldu. Tekrardan nefes aldı ve yaşamaya geri döndü. Figa, ona emreden başpolisin sözleri üzerine soldan sapmış ve ara bir sokağa girmişti. Esmer kızın ardından Hera da onu izleyerek sokağa girmiş ve beklemeye koyulmuştu. Figa'nın az önceki duruma karşın oldukça sakin olduğunu farketti. Etrafında olan şeyleri anlamlandırmakta oldukça zorlanıyordu Hera. En son memeleri hakkında konuşuyordu ve büyüdüklerinden söz ediyordu. Normalde bu tarz konuşmalar Hera'nın utanacağı ve bahsetmek istemeyeceği konuşmalardı. Fepo'nun gidişiyle birlikte kimseyle bu tarz konuları konuşmuyor ve özellikle yanında konuşulduğunda utanıyordu. Çok uzaklarda olan ve duygusal olarak hala çok büyük bir bağ hissettiği kızın geri dönüş gününün hayalini kuruyordu. Figa'nın memeleriyle alakalı söylediklerine gülerek karşılık verdi. Ardından. "Yok yok.. Asla kıskanmam." dedi. Ardından tüm yaşanan koşuşturmacaya rağmen mutlu olduğunu belli etmek için tekrar gülümsedi esmer kıza. Ona karşı cana yakın davranmaya karar vermişti. Onu korumaya çalışması ve buraya kadar getirmesi hoşuna gitmiş ve iki takım arkadaşının da ona oldukça yardımcı olduğunun farkına varmıştı.

Başpolisin sokağın ucundan görünmüş ve kızlara doğru yaklaşmaya başlamıştı. Kendince söylenmeye başlamıştı ve durumdan bahsetmeye başlamıştı. Bir sigara yakmış ve kızlara Aduri Gupuha'yı sevip sevmediklerini sormuştu oldukça gamsız bir surat ifadesiyle. Bu soru Hera'yı bir miktar kızdırdı. Hera'nın çok sabit görüşleri vardı. Dushuma öğretilerini benimseyen, oldukça geleneksel bir ailede yetişmesine karşın hiç bir zaman onların düşüncelerini miras alması yönünde bir telkine maruz kalmamış; bir çok konuda seçimini kendi iradesi vasıtasıyla yapmıştı. Şimdi dahi siyasi bir figürü sevip sevmediği sorulduğunda, bunun altında yatan tüm düşünceleri ve sorunun soruluş amacını biliyordu. Karşısındaki insan, eğer üstü olmasa vereceği cevap belliydi. Fakat şimdi bir polemiğe girmek istemediği bir durumdu. Figa'nın tahmin edilebilir ve konu ile alakasız konuşmalarından sonra kendi de üstünkörü, kendisinin bile söylediğine inanmayacağı bir cevap verecekti. Başpolise gözlerini devirmiş bir şekilde bakarken konuşmaya başladı. Bakışları, konuşmasına devam ettiği her saniye boyunca daha da bayıklaşıyordu."Seviyoruz, sevmiyoruz. Ne farkeder ki? Neyi değiştirir? " dedikten sonra bir adım atmış ve başpolise daha da yaklaşmıştı. Ne kadar üstlerine gösterdiği saygıya hep dikkat etse de bu sefer kendini frenlememişti. Nedense Rafe'nin bunu takmayacağını düşündü. "Çok takma böyle şeyleri kafaya Başpolisim. Biraz daha rahatlaman gerek." dedikten sonra donuk suratının hemen sağında yer alan gözünü hızlı bir hamle ile kırpmış ve çevresine bakınmaya devam etmişti. Başpolisinin dediklerini dinledikten sonra tekrar söze girecek ve "Eee, şimdi n'apıyoruz?" diyecekti. Bir sonraki hamlelerini planlamalılar ve yürüyüşün düzenini bozmadan işlerini yapmaya devam etmeliydiler.
Image
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Aduri Gupuha Adına

#17
Hae: Onlara bağırmanla birlikte duran kalabalık olabildiğince sessiz bir şekilde dediklerini dinliyorlar. Laflarını bitirdikten sonra yere fırlattığın hançeri izlemeye koyulan halkın arasından bir kişi sana doğru sesleniyor. "Polislerimiz çok yaşa!" Herkes bağıran kişiye doğru bakıyor ve içlerinden biri daha "EVET, POLİSLERİMİZ ÇOK YAŞA!" diye bağırıyor. Bir anda kalabalığın büyük bir kısmı polisleri destekleyen haykırışlar eşliğinde seni içlerine alıyorlar ve sana teşekkür etmeye başlıyorlar. İçlerinden yaşlı bir amcanın omzuna dokunup "Bizi koruduğun için Poshota ve Tumi seni kutsasın oğlum." diyor. Babacan tavırlı bir adam sana sarılıp "DUYGULANDIRDIN LAN BENİ!" diye bağırıyor. Koruduğun halka selam verip aralarından ayrılıyor ve komiserinin peşine düşüyorsun. İlerlerken bir anda telsizinin çaldığını fark ediyor ve arka cebinden alıp dinlemeye başlıyorsun. Telsizden gelen sesin komiserine ait olduğunu fark ediyor ve dediklerini dinliyorsun. "Buraya doğru geliyorsan ara sokaklardan dolaşarak gel, sayıları fazlaymış." Komiser Gufa'nın verdiği emre uyuyor ve soldaki ara sokaktan ilerliyorsun. Ara sokakta ilerlerken tam önünden iki tane beyaz önlüklü adamın geldiğini fark ediyorsun. İkisi de Metohu'nun giydiği önlüğün tam olarak aynı tasarımına sahip olan önlükler giyiyorlar. Solda bulunan adam, caddeye doğru koşmaya başlıyor ve sağdaki adam parmağının ucunda atom enerjisi biriktirip hemen önünde bulunan zemine bir adet mermi yolluyor. Adamın Kurşun elementini kullanmış olduğunu böylelikle anlayabiliyorsun. Mermi yere çarptıktan hemen sonra adam da diğeri gibi ters yönde koşmaya başlıyor ve onları hızlıca takip ediyorsun. Caddeye çıktığınızda aynı adamın elini sana doğrulttuğunu fark ediyorsun. Diğeri ise sokakta bulunan herkese elini tek tek doğrultuyor ve konuşmaya başlıyor. "DİNİMİZİ, KÜLTÜRÜMÜZÜ, GELENEKLERİMİZİ BU HÜKÜMET KORUMAYACAKSA, BİZ KORUMASINI BİLİRİZ! İBRET ALIN! ŞİMDİ BU POLİS MEMURUNU ÖLDÜRECEĞİZ VE İSTEDİKLERİMİZİ VERMEZSENİZ DEVAMI GELECEK!" Sağını ve solunu kontrol ediyorsun ve Komiserini göremiyorsun. Telsizine ulaşmaya çalışıyorsun ancak sana doğru elini tutan adam kıpırdamaman için bağırıyor. Hızlıca bir şey düşünmezsen ikinci bir mermi gelecek ve kafana isabet edecek gibi görünüyor.

Figa ve Hera: Başpolis Refa, öncelikle Figa'nın dediklerini dinliyor ve gelmiş geçmiş en boş yüz ifadesini takındıktan sonra önce havada parlayan güneşe, sonra da Figa'nın yüzüne bakıp "Ne diyon la amına koyim?" diyor. Ardından Hera'nın dediklerini dinliyor ve Hera'ya cevap veriyor. "Laf olsun diye sordum yahu, sev sevme bana koymaz da bunlar gibi fanatik davranırsan ölümüne eleştiririm, söyleyeyim." dedikten sonra telsizini eline alıyor ve "Gufa beyimiz ne yapmış bir soralım." diyor. O esnada Komiser Gufa'nın Hae'ye söylediklerini her biriniz telsizden duyuyorsunuz. Başpolis Refa, hızlıca koşmaya başlıyor ve "Hop, komutan neredesin?" diye telsize doğru bağırıyor. Siz de Refa'nın arkasından koşmaya başlıyorsunuz. Telsizden tekrardan herhangi bir ses gelmiyor ve sonunda Hae'nin de bulunduğu caddeye ulaşıyorsunuz. Caddeye ulaştığınızda beyaz önlüklü bir adamın Hae'ye doğru elini tuttuğunu görüyorsunuz. Adama doğru adım atacakken adam önce Refa'yı, sonra da sizi fark ediyor ve "Bir adım daha atarsanız arkadaşınızı Poshota ve Tumi'ye yollarım." diyor. Başpolis Refa, size doğru eğiliyor ve "Hae'ye nişan alanı değil, öbürünü hedef alın." diye fısıldıyor.

Re: [Vaka] Aduri Gupuha Adına

#18
Genç adamın kafasında bir anda tasarladığı, tüm dürüstlüğünü ortaya koyan konuşmasını kalabalık sessizce dinliyordu. Hançerini attıktan sonra halkın arasından gelen bir sesle, yüzündeki ciddiyet yavaş yavaş yerini pozitifliğe bırakmaya başlıyordu. İnsanlar, haykırışlar eşliğinde genç adamı içlerine alırlerken, Hae’nin mutluluğu yüzünden okunabiliyordu. Yaşlı amcanın iyi dileği, babacan bir adamın kendisine sarılması, hiç tanımasa bile korumakla yükümlü olduğu insanlarla kurduğu o küçük bağ. Her şey, ona tekrardan yaşadığını hatırlıyordu sanki. Bu insanların yüzlerinde oluşan gülümsemeyi görmek, onlarla arasında oluşan o küçücük bağı hissetmek bile genç adamı mutlu etmeye yetiyordu. Onları Metohu’nun yaşatacağı kötü olaylar zincirinden dışarıya çekmiş olmanın verdiği sevinci halkıyla beraber kısa bir şekilde kutlamasının ardından, halka selam verip komiserinin peşine, tekrardan görevine dönmek için adımlamaya başlıyordu.

Komiserinin telsizden verdiği ara sokaktan geçme emriyle birlikte soldaki ara sokaktan ilerlemeye başlıyordu. Ara sokakta ilerlerken, önünden Metohu gibi önlük giymiş iki adamın geldiğini fark ediyordu gözleri. Metohu’nun yaptığı suça teşvik olayından sonra, hafiften bunlarda bir şeyler olduğunu düşünmeye başlıyordu. Solda bulunan adam, caddeye doğru koşarken sağda duran adam ise atom enerjisi biriktirip hızla mermi atıyordu Hae’nin önüne. O anda kafasında netleşen olay, aradıkları teröristleri buldukları yönündeydi. Kurşun elementi kullanan adam, bu hareketinden sonra hızlıca koşmaya başlıyordu. Teröristleri bir an önce yakalama heyecanıyla yanıp kavuşurken, adamın kendisine hızla elini doğrultmasıyla yerine kalıyordu Hae. Ancak, genç adamı asıl korkutan şey diğer adamın caddedeki insanlara elini doğrultması oluyordu. Bu hükümetin dinlerini, kültürünü, geleneklerini korumadığını, bu yüzden kendilerinin koruyacağını belirtiyorlardı. İbret için Hae’yi öldüreceklerini söyeldiklerinde, Hae’nin aklı hala halkındaydı. İstediklerini vermezlerse devamının geleceğini söylediğinde, bir şeyler yapması gerektiğinin farkındaydı. Komiseri hiçbir yerde yoktu ve hareket ederse anında vurulacağını biliyordu.

Biraz önce koruduğu, sarıldığı, mutluluğunu paylaştığı halkının bir tehditle karşı karşıya olduğunu görmek, nefesini kesmeye yetiyordu. Yutkunamıyordu, kendisine bir şey olması onun için önemli değildi. Halkının, dostlarının zarar görmesini istemiyordu. O an, zaman onun için yavaşlamıştı sanki. Saniyeler, saatler gibi geçerken zihninden geçen binbir türlü düşünce vardı. Mermi kafasına isabet ederse arkasında kendisini hatırlamayacak bir annesi, kendisini hatırladıkça üzülecek bir sevgili bırakacaktı. Düşünüyordu, sanki zamanı bolmuş gibi düşünmeye çalışıyordu. Zamanının, iyi bir plan oluşturmak için yeterli olmadığını biliyordu. Ne yapması gerektiğinin farkındaydı, kendisine nefes aldığını kanıtlayan halkı için, nefesinin kesilmesine izin vermeliydi. Orada vurulmamak için korkakça beklemektense, vurularak halkını kurtarmak için caddede insanlara elini doğrultan adamın dikkatini dağıtabilirdi. İnsanların kaçışmasını sağlayabilirdi.

Kararını verdiği anda, yüzündeki endişe yerini huzura bıraktı. Huzurlu bir gülümseme, yüzüne yerleşirken, elinde Uraninit oluşturmak için Atom Enerjisi biriktirmeye başladı. Sanki son nefesini alıyormuşcasına derin ve yavaş bir nefes aldı. İleri doğru atılırken, biraz da zıplamaya çalıştı yukarı doğru. En azından vurulursa, göğsünden veya boğazından vurulmaya çalışacaktı. İhtimali bile olmasa, annesinin belki kendisini hatırlayabileceğini düşünüyordu. Caddede insanlara elini doğrultan adama uraniniti son anlarında atmak, tek planıydı. Onu durdurabilmesi, hatta şaşırtması bile yeterliydi. İnsanların kaçışabileceği ihtimali, komiserin kendisini bulabileceği ihtimali ağır basıyordu Hae’nin aklında. Ancak tek bir gerçek vardı ki, insanların canı tehlikedeyken kendi canını düşünemezdi. Hae, kendini mutlak huzura teslim etmeliydi, halkının mutlak huzuru için. Yüzündeki büyük gülümseme, halkının her daim gülümsemesi için silinmeliydi. Hae, halkı için kendini feda etmeliydi…

"Seni içten içe özleyeceğimi biliyorum anne. Belki seni yalnız bırakacağım, içim burkuluyor düşününce. Ancak, bu kadar insanı yalnız bırakamam. Halkımın ölmesine izin veremem. Sana bakacak birileri olacaktır, belki hatırlayamadığın oğlun öldüğü için üzülmeyeceksin bile. Tek istediğim, kalbinin derinliklerinde beni sevdiğini hatırlayabilmen. Baş ucunda duran fotoğrafımıza baktığında, içinde bir şeylerin kıpırdaması. Emin ol ki, halkımın huzuru için kendimi ortaya atıyorum. Babamla birlikte seni huzurla, mutlulukla bekliyor olacağım. Sen geldiğinde, olması gerektiği gibi mutlu bir aile tablosu oluşturacağız. Temennim, bunların son sözlerim olmaması. Yine de, yüzüne diyemesem bile son sözlerimi içimden sana söylüyor olmak beni mutlu ediyor. Eğer şuan son anımı yaşıyorsam, gülümsediğimi bil. Her zaman gülümseyeceğim. Sana kucak dolusu sevgi bırakıyorum, beni ne olur ruhunun derinliklerinde hatırla anneciğim..."
Image

"Sende babanı görüyorum, Hae."
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Aduri Gupuha Adına

#19
Başpolisin suratına baktıkça ne düşündüğünü, neyi sorguladığını pek anlamıyordu. Figa önce sütyenleriyle ilgili bir hikaye, ardından ikramiye almak istemesiyle alakalı peşi sıra birbirine kenetlenmiş cümleler kurmuştu. Hera'nın suratındaki ciddiyet yerini yavaş yavaş bir bilinmezliğe bırakırken, ağız çizgilerinin de belirgin şeklini kaybettiği görülüyordu. Ara sıra ağzını açıp konuşmaya niyetlense de son sözlerinden sonra Refa'nın söyleyeceklerini dinlemeye kararlıydı. Bir yandan ise vücudunu belli belirsiz saran bu tedirginliğin örtüsünü kaldırmak istiyordu. Refa'nın ağzından kelimeler dökülmeye başlamıştı. Figa'yı pek ciddiye almamıştı anlaşılan. Hera, onun da anlatacak bir şeyi olduğunu düşünüyordu. Kimseyi önemsiz görmemeye özen gösteren genç kız, hayatta hep önemsiz gördüğü insanların aslında gelecekte önemli roller biçilecek insanlar olabileceğini düşündü. Refa, Hera'nın sözlerine cevap vermeye başladı. Umursamaz ve vurdumduymaz tavırlarını sürdürse bile niyetini az çok anlamıştı Hera. Refa'nın keskin çizgileri, hudutlarla ve çelik parmaklıklarla çevrelenmiş bir ideolojisi vardı. Hera'nın bir fanatik olması, karşıt görüşü savunur olması durumunda Refa'nın ona karşı ne yapacağı belli bile olmazdı. Neyse ki Hera'nın bu konu ile bir derdi de yoktu. Hiç bir şeyin fanatiği değildi ve tek umursadığı şey vaka idi.

"Fanatik mi? Beni tanımaman ne üzücü." dedi genç kız, tok ve kendinden emin bir ses tonu ile. Refa'nın duyup duymadığını bilmiyordu. Telsizini çıkarmış ve komisere ulaşmaya çalışıyordu. Komiser Gufa ile Hae'nin telsiz konuşmasını duymuştu. Gufa'nın söylediklerine göre kalabalık bir gruptu. Az önce tüm yaşananların planlı olduğu, Refa geldiğinde ise planlanandan daha erken cereyan ettiğini anladı Hera. Hae'nin zor durumda olmasına karşılık, erkenden hareket etmeleri gerekiyordu. Buna rağmen komuta Refa'daydı. Refa telsizinden komisere ulaşmaya çalışıyordu. Seslense dahi bir cevap alamadı. Aslında o an için, telsizden bir ses gelmesini ne çok isterdi Hera. Tek isteği bu olurdu. Komiserin dağlara taşlara yükselttiği, kuşların kanatlarını döktüğü, herkesin kulak zarını patlattığı o gürültülü sesinin telsizi yırtarak gelmesini istedi. Fakat şimdilik bu isteğinin gerçekleşmeyeceğini anlaması kısa sürdü. Bununla beraber yapılacak tek şeyin Refa'nın ardına takılarak ilerlemeye devam etmek olduğunu biliyordu. Hızlı bir şekilde koşuşturmaya ve sokakları aşmaya başladı. Kalp atışıyla doğan, içini sarmalayarak bedenini karanlık bir bohçaya sarmakta olan bu kötü hissin ise azalarak bitmesini istiyordu. Zira, en son böyle kötü hissettiği zaman hoş şeyler yaşamamıştı.

Refa'nın ardından koştuğu her saniye etrafı incelemekle geçiyor, hızını korumaya çalışıyor ve bir yandan kulaklarını telsize doğru kabartıp bir ses duymayı ümit ediyordu. Lakin saniyeler birbirini kovaladıkça hiç bir ses duyamadı. Nihayet bir caddeye doğru yaklaşmışlardı. Yakınlaştıkça caddedeki hemen herkesi seçmeye başlamıştı. Tıpkı Metohu'nun giydiği gibi beyaz önlükler giymiş bir adamın Hae'ye elini doğrulttuğunu gördü önce. Tehdit mi ediyordu? Yoksa onu mu hedef alıyordu. Çünkü aynı önlüğe sahip bir diğer adam ise caddenin diğer tarafındaki insanlara naralar saçıyordu. Refa'nın ardından ilerledikçe biraz daha yaklaştılar. Adamın onları kolayca farketmesi üzerine dönüp bir tehdit savurması ise işi biraz daha zora sokmuştu. Anlayabildiği üzere adam parmağında biriktirdiği atom enerjisi ile Hae'ye bir element saldırısı gerçekleştirecekti. Şu aşamada adama gizlice sokulup, bir şekilde onu durdurmaktan başka çare yoktu. Hera pek düşünmüyordu. Sonu nasıl biterse bitsin, doğru ve mantıklı olanı yapmak istiyordu. Lakin Refa'nın emrini duyana kadardı bu. Refa, açıkca Hae'ye nişan alan adamı değil, diğer adamı hedef almaları gerektiğini emretmişti. İçine sinmiyordu bu durum Hera'nın. Zira kendisinin hala zamanı vardı ve avantajı alabilirdi. Fakat Hae, aynı durumda sayılmazdı. Adamlar element kullanıcısıydı ve bir şekilde Hae'yi kıstırmışlardı. Bu durumda olmanın dayanılmaz acısını bir kenara bıraktı ve durumla yüzleşti. Yapacağı şeyleri aklının bir köşesinden sildi. Başpolisin emrini dinleyecekti. Adamın açık tehditinden sonra ilerlemeyi durdurmuş ve otomatik olarak 'Takviye' stilini uygulamıştı. Böylece diğer adama ulaştığı an daha hızlı ve isabetli bir saldırı gerçekleştirebilecekti. Refa'nın emrine uymayı seçmişti. Çünkü onun pek fazla zamanı yoktu ve adama karşı bir hamle yapmaları çok geç olmadan ters tepecekti. Hızlı ve isabetli bir hamle yapmalıydı. Çünkü diğer adam tek tek insanlara elini doğrultmuş ve tehditler savurmaya devam ediyordu. Önce konumunu caddede insanları tehdit eden adama göre ayarlayacaktı. Durduğu yerden bir yere sıçraması veya hızlıca koşması çok dikkat çekerdi. Tek bacağının üzerinde bir veya iki tur dönerek, konumunu değiştirecekti. Görüşünü tam olarak diğer adamı doğrusal bir açıdan görecek şekilde düzeltecekti. Bu esnada gerekli momentumu sağlayacaktı ve sağ kolunu yeterince çevirip ivme kazanacaktı. Elementinin sağladığı refleks ve kavrama artıları sayesinde mızrağını isabetli bir şekilde adama yollayabilirdi.

"Lanet olsun Hae, bir mucize yaratsan iyi olur."


Diğer yandan, Hae'yi düşünmeden de edemiyordu. Makine gibi çalışan ve artık ısınan beyninde bir tarafta hep arkadaşının başına ne geleceği sorusu vardı. Bu soru işaretlerini alıp, bir askıya asıp tekrar odaklansa dahi şu an kanının bu denli ısınmasını sağlayan ve ona itici güç veren şeyin bu düşünce olduğunun farkındaydı.

Planında bir kaç pürüzle karşılaşması ise muhtemeldi. Hera'nın düşünemeyeceği şey o an için, Hae'ye nişan alan adamın onu farketmesiyle birlikte kendisine nişan alması ve saldırmasıydı. Bu noktada, bunun olduğunu sezdiği gibi rotasını değiştirecek ve halihazırda görüşünde olan adama mızrağı yollayacaktı. Adamın arkasına dönmesi zaten zaman alacaktı. Hera için bu süre kurtulmasına yetebilirdi. Bir diğer nokta ise, takımındaki bir diğer üyenin hedeflediği adamı ondan daha önce halletmesi idi. Hae'den gelecek bir sürpriz saldırı beklemese dahi, onun az önce ne kadar fedakar biri olduğunu tecrübe etmişti. Refa veya Figa'nın ondan daha hızlı olması durumunda ise Hae'nin karşısındaki adamın durumu idrak etmesini beklemeden yine ona saldıracaktı. Planını yapmıştı, fakat planı yolunun yarısında çeşitli koşullara bağlı olarak değişikliğe uğrayabiliyordu. En önemlisi, hedeflediği kişi yolun yarısında değişebilirdi. Yine de Hera, duruma ayak uydurmak için dikkatini ve odağını kaybetmeyecekti ve elementine güvenecekti. Figa ve Başpolisin de arkasında olduğunu biliyordu. Bu durum, kendine olan güvenini tazeliyordu.
Image
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Aduri Gupuha Adına

#20
Bi' şey anlatıyoruz şurada, dinlesene be adam! Benim gibi narin ve hassas bir bayanı siklemedi başpolis. Ne üzücü... İleride senin şantaj kasetlerini elime geçirirsem bu laflarını yediririm sana ama neyse, şimdilik ayıya dayı diyelim. Bu başpolisin cinsel sıkıntıları olduğunu düşünüyorum çünkü yanımdaki kıza da atar gider yaptı. Evde karısına/sevgilisine sözünü geçiremeyen burada gelip, bize halleniyor. Sonra başpolis benimkini aradı... Yani bizimkini... Yani şey komiserimizi. İkili arasındaki diyalog ile beraber başpolis götüne vura vura koşmaya başladı. Tabii bizde onun peşinden koşturuyorduk.

Telsizdeki ses kesilmişti. Ve bizim erkek memur kişisini görmüştük: Beyaz önlüklü bir adam bizimkinin elini tutuyordu??! Bu durum karşısında toplumsal baskı, toplumsal dayatmalar ve birtakım ıvır-zıvırlar beynimde dolanmaya başladı. Hoş ya, beyaz önlüklü fena sayılmazdı ama bizimki... Mendebur suratlının tekiydi. Olmaz bu iş. Akabinde beyaz önlüklü adamın sözüne kulak kesildim. Sanırım bizim erkek memur ölüme yol alacaktı ya da bilemiyorum. "Hişt, geliyorum. Kolla kendini avvvvvvvvvy." Her neyse, başpolisin direktifine karşın ayaklarımı zeminle iyice kavradıktan sonra, "Kalsiyum: Kas" stilimi kullanacağım. Bi' anda hızlı bir çıkış yaparken, paşamı da sağdan sola doğru diğer adamın gövdesine doğru savuracağım. Böylesi bir durumda bitirim olmak şart. Yoksa bizim çocuk nanay. Hedefim ile işim bitince iyi bir pozisyon almam gerekiyor. Ve bu pozisyon ise tam olarak durduğum yer olacak ve paşamı "selam dur" (paşam aşağıdan yukarıya doğru göğüs hizamda, dikey bir biçimde duracak; iki elim ile paşamın alt kısmını sıkıca kavrayacağım.) pozisyonundaki gibi yüzümü koruması amaçlı bizim erkek polis memuruyla ilgilenen adamın görüş açısına doğru tutacağım.

► Show Spoiler
Image
► Show Spoiler
Locked

Return to “Dateremi”

cron