Re: [Vaka] Sahte Elçi

#11
Sesini çıkarmadan kızın arkasından yürüdü Shisha. Hafifçe esnedi bir yandan. Ufak insanlarla vakit geçirmeyi sıkıcı bulduğu için değil, önceki geceden biraz uykusuz kaldığı içindi bu esnemenin sebebi. Tabi, görevin de pek eğlenceli geçtiğini söylemek doğru olmazdı. İnsan daha fazlasını bekliyordu. "Polis memuru" dendiğinde aklınıza gelen ilk şey çocuklarla saklambaç oynamak olmaz herhalde. Shisha da aynı fikirdeydi ama itiraz edecek hali de yoktu. Ne de olsa emirlere uymakla görevliydi.

Kocaman bir ağacın altına saklanmak için yanaştıklarında, Shisha ağacın dibine oturup kızın yanağını sıkmaya başlamıştı. Gugo, yanakları konusunda telaş yapmayı bırakınca sorgu başlamıştı. Annesinden bahsediyordu. Annesinin sırtındaki gizemli bir ağrıdan. Gizemli olmasının sebebi ise annesinin sırtını özellikle göstermiyor olmasıydı. "Çocuğuna göstermiyorsa herhangi bir başkasına, ya da bir doktora da görünmemiştir herhalde." diye geçirdi içinden Shisha. Belki de saçma bir düşünceydi bu. Belki de sırtı öyle bir haldeydi ki Gugo'nun bunu görmesini istemiyordu. Bu da bir ihtimaldi ama sonuçta bunların hepsi birer tahmindi. Vaka açısından bu durumun bir önemi var mıydı orası bile kesin değil. Yine de komiserin emirleri kesindi. En ufak ayrıntıyı bile dikkate alacaktı Shisha. Zaten küçük bir şehirdi burası. Belki de bu küçük gizem, davanın gidişatında büyük bir önem taşıyacaktı.

Shisha, Gugo'nun söylediklerine cevap vermemişti. Düşünmesi gerekiyordu. Bu sırada Gugo'nun bir arkadaşı onları bulmuştu ve galiba bu oyunun bittiğini işaret ediyordu. En azından o tur son bulmuştu. Yola koyulma vakti gelmişti. Gugo, Shisha'yı eve davet etmişti. Herhalde annesine bir iyiliğinin dokunabileceğine inanıyordu. Shisha bu işlerden pek de anlamazdı doğrusu. Yine de Gugo'Nun annesinin genç bir hanfendi olma ihtimalini de göz önünde bulundurup bu işi daha eğlenceli bir vaziyete getirmeye karar verdi.

"Evet evet. Boşa polis memuru olmadık biz. Rahat olabilirsin. Annene yardımcı olacağım. Şey, kaçtı yaşı acaba? Annenin yani."


Yola koyulduklarında farklı bir plan yapıp yapmaması gerektiğini düşündü. Sonuçta insanlar polislere açılmak istemeyebilirdi. Ancak, anlaşılan bu kadın kendini bir doktora da göstermemişti. Öyle olsa sırtındaki problem belli olurdu zaten. Bunu düşünmeden önce kendini bir doktor olarak tanıtmayı düşünmüştü ama bu düşünceler aklına gelince vazgeçmişti. Risk almaya gerek yoktu. Tatlı dille hareket edecek ve kadının problemini öğrenecekti. Bu işin bir şekilde bu davayla ilgili olmasını umuyordu. Aksi halde vaktini tamamen boşa harcamış olacaktı. Görev esnasında vaktini boşa harcamaktan daha fazla canını sıkacak tek şey, böyle sıkıcı bir şehirde vaktini boşa harcamak olurdu.
"I know your anger, I know your dreams
I've been everything you want to be"
Image
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Sahte Elçi

#12
Kadının yüz hatlarına kilitlenmişti Hera. Cildindeki her bir ayrıntı, çukurlar, parlaklıklar; gözlerindeki ışıltı ve dudaklarındaki gülümseme. Sahi ya, acı dolu bir yüreğin temiz yüzünde vuku bulmasını sağladığı o duru gülümseme. Hera o an için kadını anlayabildiğini düşündü. Sanki ona her şeyi hiç konuşmadan anlatmış, bitirmişti. Asıl acı verici şeyin sevdiğini kaybetmesi olup olmadığını düşünmüştü kapıda beklediği süre içinde. Lakin bununla birlikte bir ihtimali daha mümkün görmüştü. Yolunu kaybetmesi, işte bu her şeyden beter olanıydı. Kızın nazik bir şekilde gülümseyişinin ardından onu içeri buyur edişiyle adımlarını attı eve doğru. Peşinden gidiyordu. Kapıyı kapatırken rüzgarın yüzüne son kez çarpışına tanıklık etti. Eve girdiğinde kokladı havayı. Acı verici hislerin kokusu yoktu. Yüreğiyle hissedemediği sürece anlayamazdı bu evdeki hüznün kokusunu. Sadece basık, eksik ve yabancı bir evdi burası. Kadını takip ettiği süre boyunca düşüncelerini dizginlemeye çalıştı. Sanki onu duyacakmış gibi gerildi. Tüylerini diken diken eden bu hissiyatı uzaklaştırmaya çalıştı. Utanmaya yer yoktu zira, görevinin başındaydı. Onu oturması için buyur edişiyle gözüne kestirdiği bir koltuğa oturdu. Oturduğu süre boyunca hiç düşünmedi.

Ne kadar süre geçtiğini anlayamamıştı. Bir, belki iki dakika. Kadının elinde iki fincanla gelip ona çay ikram edişiyle irkildi. Nazik bir gülümseme ile ona teşekkür ettiğini belirtti. Kurumuş boğazını biraz temizlemeye çalıştıktan sonra önünde tüten fincanı eline aldı. Sıcak fincanı iki eliyle kavrayıp içmeye hazırlandı. Önce kokladı. Tüten dumanları içine çekti. Kadının yöresel bitkiler ile hazırladığı bu güzel ikramı içmeye koyuldu. Ardından kadının sözlerine gömüldü. Çok uzun süre dinledi onu. Her bir sözü ağzından çıktıkmaya yakın tahmin edilebilir olmuştu. Hera istifini bozmuyordu. Yanlış giden neydi? Anlamlandıramadığı her şeyi bir çizgiye sokmaya çalıştı. Belki buradan eli boş dönecekti. Doğru ya, komiseri onu kadının sorununu öğrenmesi için yollamıştı buraya. Hera artık öğrenmiş sayıyordu kendini her şeyi. Fakat onu rahatsız eden neydi, bunu anlayamıyordu. Kadının sözleri ona neden doğru gelmiyordu? Hayır, doğru geliyordu. Poshota, Tumi, sevgi, bedenlerin bir oluşu, iki oluşu.. Kalbinde yer eden tüm öğretileri düşündü. Ne kadar çarpıtılmaya müsait, ne kadar makyajlanıp parlatılıyorlar doğrusu diye düşündü. Üvey annesi ve babası onu yetiştirirken derin bir saygı ve etik anlayışı güderek yetiştirmiş; kendi fikir ve kararlarına göre özgür bırakmıştı. Fakat buradaki yanlışlığı görebiliyordu. Kadının ağzından dökülen cümlelerin devamında açıkca ne yaptığını belirtiyor gibi duruyordu. Makyajlı cümleler, terbiye sınırları içinde gezen terbiyesizlikler... Hera kadının ona tebessüm yüklü yüzüyle kurduğu son cümleye ithafen gülümsemiş ve çayından bir yudum daha almıştı.

"Bunu size Fogi mi öğretti? Çok bilgili ve yüce bir insana benziyordu."

Sözlerini söylerken gözlerini arada sırada yudumlar aldığı fincana kaydırıyor, ardından kadına tekrar çeviriyordu. Utangaç tavırlar sergilemiyordu aslında. Sesindeki maskülen hava, yüzünün donukluğuna rağmen biriyle iletişim kurabilmesi onu mutlu ediyordu. Hera, vakasında sorguladığı insanlarla dahi konuşurken mutlu olabiliyordu. Her şeye rağmen kadının bir mağdur olma ihtimalini göz ardı edemedi. İlginç bir huyu vardı, gerçeğin peşini bırakmamak. Bir yudum daha aldıktan sonra göz kapaklarını sonuna kadar açtı. Oturduğu koltuktan kalkmadan kafasını kadına doğru yaklaştırdı. Gözlerini aşağı doğru kaydırdı. Sonuna kadar açtı ve aşağı, tek bir noktaya odakladı.

"Küçük kız kardeşim.. Onu kaybedeli bir kaç ay oldu sadece. Acısı hala yüreğimde, taze. Unutamıyorum, unutmak ne mümkün. Uykularım kaçıyor, tabii o gece uyuyabilirsem." dedikten sonra duruldu. Gözlerini hiç kırpmamıştı. Gözlerinin dolu dolu olmaya başladığını hissettikten sonra kırpıp yüzündeki tüm hüznü kadına yansıtacaktı. Konuşmaya devam edecekti.

"Bu acıyı unutabilmek benim için bile mümkün mü? Bunu yapmayı istiyorum."

Image
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Sahte Elçi

#13
► Show Spoiler

Shisha: Gugo, annesine yardımcı olacağını duyduğunda mutluluğunu rahatlıkla belli eder bir hale bürünüyor ve seni sürükleyerek evinin yolunu tutmaya başlıyor. O sırada annesinin yaşının bilgisini de sana aktarıyor. "Annem 45 yaşında, niye ki?" Sana bir süre tip tip baktıktan sonra yoluna devam ediyor. Köyün en işlek yerlerinden geçiyorsunuz. Saat hala erken olduğu için köyün içinde bağırarak ürünlerini satmaya çalışan birden fazla dükkan sahibini işitebiliyorsun. Gugo evine yaklaştıkça saklambaç oynarken gösterdiği mutluluğun azaldığını gözlemliyorsun. Yüzündeki gülümseme yavaş yavaş kayboluyor ve evini uzaktan görmeye başladığında yürüme hızı da yavaşlıyor. Evinin kapısına geldiğinizde, kapıyı çalıyor ve annesi birkaç saniye içinde kapıyı açıyor. Gugo, annesinin kapıyı açmasıyla birlikte içeriye dalıyor ve sana sesleniyor. Annesi, sen eve girmeden kapıyı örtüyor ve sana sesleniyor. "Kimsiniz? Neden geldiniz?" Annesinin gerildiğini ve rahatsız olduğunu fark edebiliyorsun. Bunun üstüne Gugo, annesine tek tek olanları anlatıyor. Annesi de sana dönüyor ve sesleniyor. "Bugün müsait değilim, yarın sabahtan Gugo yokken gelir misiniz acaba? Teşekkür ederim." Sözleri bitince kafasıyla sessizce selam veriyor ve kapıyı kapatıyor. Böylelikle gün içinde yapabileceğin başka bir şey kalmıyor.

Hera: Kadın, sorduğun soruya zarif bir ses tonuyla, olabildiğince sakin konuşarak cevap verdi. "Evet, Elçi Fogi öğretti. Elçimizin küçümsenmesi ve hor görülmesi hoşuma gitmiyor. Köyün dışından farklı farklı duyumlar aldım. O sadece bize doğru olanı öğretiyor. Eğitiyor, terbiye ediyor, şekillendiriyor ve düzeltiyor." Kız kardeşine olanları duyduktan sonra kadının gözleri doluyor. Kadının gözlerinin içine baktığında adeta bir boşluğa bakıyor gibi hissediyorsun. Geçmişinde yaşadığı kötü olayları tekrar hatırlıyor ve senin yaşadıklarınla bağdaştırıyor gibi görünüyor. Kısa bir süreliğine gözün kadının odasındaki vazoya gidiyor ve -..vazo nedense ilgini gerçekten de çok çekiyor. Kadın, sorduğun soruyu duyunca bir anda içindeki boşluğu bir kenara atıyor ve heyecanla sana dönüp cevap veriyor. "Elbette mümkün. Yarın üç kişiyle birlikte özel bir ayine katılacağım. Lütfen, benimle gel. Acılarından arınman için ellerinden geleni yaparlar." Konuşmanız bittikten sonra hava kararmaya başladığı için kalkmak zorunda kalıyorsun. Kadınla vedalaşıyorsunuz ve evden ayrılıyorsun. Böylelikle gün içinde yapabileceğin başka bir şey kalmıyor.

Akşam vakti, aldığınız bilgileri aktarmak için söz verdiğiniz gibi köyün merkezinde Komiser Dongota ile buluşuyorsunuz. Komiser Dongota, buluştuğunuz anda size aldığı bilgileri aktarıyor. "Oteldekilerle konuştuk, çok canım cicim insanlar. Yarın bir toplu ayin gerçekleşecekmiş. Ona katılmam gerekiyor kızlar, makyajımı falan da hazırladım şimdiden bak söylemedi demeyin sonra. Gututo da katılacak benimle birlikte. Bu gece her türlü otelde kalmamız gerekiyor. Haydi bakayım beni takip edin, otelde anlatırsınız neler öğrendiğinizi." Komiserin lafı üstüne hep birlikte otele doğru ilerliyor ve kısa bir süre içinde otele varıyorsunuz. Otele girdiğinizde loş ışıklı ve mumlarla süslenmiş olan otel salonunda sizi ilk önce kapı görevlisi, sonra da otel sahibi karşılıyor. Pala bıyıklı, gür kaşlara sahip olan otel sahibi, sizi selamladıktan sonra anahtarlarınızı teslim ediyor. Böylelikle Dongota'nın çoktan otel odası ayırttığı anlaşılmış oluyor. Dongota, sizi iki yataklı bir odaya yönlendiriyor. Odalar küçük de olsa konforlu ve yumuşak yataklara sahip. Yan yana iki yatağın bulunduğu odada aynı zamanda büyük ve geniş bir masa, masanın üstünde de biri diğerlerine göre daha büyük olan üç tane mum bulunuyor. Komiser Dongota ve Başpolis Gututo, sizinle birlikte aynı odaya giriyor ve masanın etrafına oturuyorlar. Komiser, cebinden dört tane küçük cam bardak çıkarıyor ve hepsini masaya koyup tek tek içki dolduruyor. Gututo'ya tekrar bakıyor ve bardaklardan birindeki içkiyi kafaya dikip yerine portakal suyu dolduruyor. Hepinize tek tek bardakları uzatıp sohbeti başlatıyor. "Kızlar, siz bu odada kalacaksınız, biz de yandaki odada kalacağız. Topladığınız bilgileri bana tane tane aktarın, sonra da yatarız. Her ne kadar bu bücürle aynı odada kalmak istemesem de yapacak bir şey yok."

Re: [Vaka] Sahte Elçi

#14
Gugo'nun annesinin yaşını duyduğunda gözlerini hafif kısıp, kafasını bir sağa bir sola çevirerek kendi kendine mırıldanmıştı. "Hı, olur. Olabilir." Sonrasında küçük kız yaşın ne önemi olduğunu sormuştu. Sırt ağrılarında yaşın da önemli bir faktör olarak görülebileceğini ama annesinin yaşlı da olmadığını dile getirmişti Shisha. Gerçekten de böyle sıkıntıları yaşa bağlamak tam olarak mantıksız değildi. Ancak, ortada farklı bir problem olduğu açıktı. Kadın sırtını göstermekten çekiniyordu. Belki de utanç duyduğu bir olayın sonucunda sakatlamıştı sırtını ve olup bitenleri insanların öğrenmesinden çekindiği için ağzını kapalı tutuyordu.

Eve yakınlaşmaları ve Gugo'nun mutluluğunun düşüşü arasındaki orantıyı görmek zor değildi. Shisha, bir süre kızı izledi.Zamanla bu olayın asıl davayla alakalı olabileceği fikrini aklından çıkarmaya başlamıştı ama yine de bu küçük kıza yardım edebilmek istiyordu. Shisha'nın ilgisini yeniden hareketlendiren şey ise eve gelip kapıyı çaldıklarında yaşanmıştı. Kızın annesi sanki perdenin arkasından yolu izliyormuş gibi hızlıca kapıyı aralayıp Gugo'yu içeri çekmişti. Tedirgin bir insan olduğu açıktı ama bunları bir polis memurunun karşısında yapmak oldukça şüphe uyandırıcı bir hareketti. Kapının arkasında tek başına kalan Shisha, ceketini çıkarıp eline aldı ve kravatını gevşetti. Saatler ilerledikçe sıcaklık da artıyordu. Bir an önce akşam olmasını ve bir iki kadeh bir şeyler içmeyi diledi. Bu sırada içeriden Gugo'nun annesinin seslenişini duydu. Kendisini tanıtması gerekiyordu.

"Shisha. Gugo ile bugün tanıştık. Bana ve ekibime yardımcı oldu. Şey, zamanınız varsa probleminizi-"


Derken kadın müsait olmadığını ve Gugo evde yokken Shisha'nın bu ziyareti yeniden gerçekleştirmesini dilediğini söyledi. İster istemez bir tebessüm oluştu polis memurunun yüzünde. Tabi, bu bir yanıltma olabilirdi. Oldukça yüksek bir ihtimaldi bu. Belki de saklamak istediği bir şey vardı ve sonraki güne o şey ortadan kaldırılmış olacaktı. Belki de...Gugo evde yokken çağrılmış olmasının farklı bir sebebi vardı. Shisha tebessüm ederek iç cebinden bir dal sigara ve bir kibrit aldı. Sigarasını yaktı ve kibriti söküp attı. Sigarası ağzındayken mırıldandı kendi kendine gülerek. "Hayda.." Dumanı üfleyip sigarayı eline aldı ve devam etti. "Bak şimdi ya..." Ardından içeri seslendi. "Tamam hanfendi. Sabah kızınız yokken uğrarım o zaman ben." Shisha olayı çözmüştü. Kadın kapıyı direkt açtığına göre kesin camdan izliyordu. Shisha da eli ayağı düzgün, oldukça cazip bir adamdı. Ayrıca gençti de ! Tabi ki Gugo evde yokken çağrılacaktı. Eh, bir iki hazırlık lazımdı o zaman sabaha. "Şey, eczane meczane var mı yakınlarda- kalmadı da bende." diye seslendi içeri. Karşılık yoktu. Bir iki kez camdan içeriyi görmeye çalıştıysa da başarılı olamadı. Elleri cebinde bir vaziyette köy merkezinin yolunu tuttu. Ekibiyle buluşacaktı.

Böylece bu geri kalmış insan topluluğu içerisinde bir gece daha geçireceği garantilenmişti. Sabah Gugo'nun evine uğraması gerekiyordu. Aynı şey komiser için de geçerliydi. Sonraki gün bir ayine katılacaktı. İşlerin bir gün daha uzaması katlanması zor bir durum değildi. Bu sürenin uzaması problem olabilirdi. Komisere gelecek olursak, kalacakları oteldeki insanların oldukça iyi niyetli olduklarını söylemişti. Ayrıca sonraki gün ayine çok bilmiş veledle birlikte katılacağını söylemişti. Yani yine tek kalacaktı Shisha. Böylesini daha çok seviyordu. Odağı başka yerlere kaymadığında görevini daha rahat yerine getirirdi. Otele vardıklarında loş ışıklar altından gelen pala bir bıyık karşılamıştı ekibimizi. Oda anahtarlarını aldıklarında komiser kalacakları yeri göstermişti birer birer. Doğru mu anlamıştı Shisha? Hera ile aynı odada mı kalacaktı? Polis teşkilatının ayrı odalara para vermemek için yaptığı pintilik, bu sefer bizimkinin işine yaramıştı.

İçkiler içilmiş, portakal suyu içen oğlanla dalga geçilmiş ve günün yorgunluğu kendini tam olarak göstermeye başlamıştı. Gün içinde neler yaptığını, göreve ne açılardan katkıda bulunduğunu anlatıp sonunda da bir ekleme yapmıştı. "İşin doğrusu...göreve hiçbir katkım olmamış da olabilir." Alnını kaşıyarak tebessüm etmişti bunu derken. "Yine de burası küçük bir şehir. Birçok şey birbiriyle bağlantılı çıkabilir." demişti. Bu esnada kendisini içki dağılımından sorumlu kişi mevkisine getirmişti. İçkisi biteni tazeliyor, kendisine iki onlara bir koyuyordu. Tabi bunu herkesin kafası hafif güzelleşince yapmaya başlamıştı.

Gün tamamlanıp uyku vakti geldiğinde camı çerçeveyi açtı ve odanın soğumasını sağladı. Oldukça sıcak bir günün üzerine buna ihtiyaç vardı. Perdeyi açıp bir süre dışarıyı izledi. Ne olursa olsun, Dusha'nın sarı renkleri her gece maviye dönüyor ve bu Dusha'yı belki de tarihin en güzel ülkesi yapıyordu. Bir süre izledikten sonra yatağa uzandı ve kol saatini yandaki masanın üzerine koydu. Hera'ya döndü tebessüm ederek. "Üşürsen falan buraya gelmekten çekinme. Gece hava soğuk oluyor." Sulanmasını da tamamladıktan sonra artık bir günü geride bırakma vakti gelmişti galiba.
"I know your anger, I know your dreams
I've been everything you want to be"
Image
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Sahte Elçi

#15
Sorduğu sorunun cevabını nazik bir gülümsemeyle eşlik eden sözler ile aldığı esnada kendi içinde bazı şeyleri onaylamış, anahtarlarını yerleştirmişti beynine. Bu konudaki yorumlamalarını daha sonraya bıraktı. Uydurduğu hayali ölü kardeş hikayesine ithafen kadının gözlerinin dolması ve zaten acılı kalbinde üzülmeye yer arayan kalbinin ne kadar hassas olduğunu göstermesi, aklındakini başarıyla uyguladığını hissettirdi ona. Kadın sözlerini sarfederken yüzünü daha da düzeltmiş, ara ara gülümseyerek ona moral vermeye başlamıştı. Bu esnada nedendir bilinmez ancak odadaki vazoya gözleri kayıp duruyordu. Hera genelde meraklı bir insan değildi ve öyle çok dikkatli biri de sayılmazdı. Ancak vazo, görüntüsünden yada durduğu konum itibariyle garip bir biçimde ilgisini çekmişti. Fakat daha fazla ilgisini çeken bir gelişmede vardı. Hera, attığı yeme ithafen kadından bir dönüt almıştı. Yarın özel bir ayine katılacaktı ve Hera da an itibariyle davetliydi. Bu çok önemli bir gelişme olmuştu.

Hera, evden çıkarken adımlarını köy merkezine doğru kaydırmıştı. Komiser Dongota ile buluşacak ve onun direktiflerini dinleyeceklerdi. Büyük ihtimalle geceyi burada geçirmek zorunda kalacaklardı. Ertesi gün daveti vardı nasıl olsa. Shisha ve diğerlerinin elde ettiklerini de karşılaştırması önemliydi. Kısa süre sonra köyün merkezine ulaşmıştı. Bücür ve Komiser ile buluşmuş, onları selamlamıştı. Dongotanın sözlerini dinlemişti. Oteldekilerle konuştuğunu ve yine bir ayin olduğunu ona katılması gerektiğini belirtmişti Dongota. Zaten bununla birlikte bu geceyi burada geçirecekleri kesinleşmişti. Şimdi geriye tek kalan şey otele gidip ekip olarak neler öğrendiklerini anlatarak bir tartışma yapmaktı.

Sırasıyla kapı görevlisine, ardından onları karşılayan pala bıyıklı otel sahibine dostane bir selam verdi. Nezakete önem verirdi Hera. Bıyıklı otel sahibi onlara anahtarlarını vermişti. Dongota buraya insanları sorgulamak için geldiğinde büyük ihtimalle hepsi için yer ayırtmıştı. Anahtarlarını aldıktan sonra odalara doğru çıkmak için merdivenlere yöneldiler. Hera da arkadaşlarını takip etti. Odanın birine girerken etrafı süzmeyi de ihmal etmedi. Bu köy için lüks bile sayılırdı aslında oda. Çok bir beklentisi olmayarak girmişti fakat yumuşak yataklara sahipti ve hemen hemen her şey vardı. Mumlar, masa ve sandalye... Hera lüks içinde yaşamamıştı ve mütevazi bir hayat sürüyordu zaten. Ekibiyle oturup komiserini dinlemeye koyuldu. Dongota'nın tek tek içki doldurduğu bardaklardan önüne konulanı aldı ve kafasına dikti. Eliyle ağzını silerken Dongota'ya bir tane daha ister gibi bakış atıp onu dinlemeye devam etti. Öğrendiklerini ve kızın olayını anlatmak üzere konuşmaya başladı.

"Kız babasını kaybetmiş. Bir hayli üzgün fakat Fogi'den öğrendiklerinin onu iyi ettiğini söylüyor. Acısından arındığını, başka bedenlerin olduğunu, hatta bir, iki iken üç, dört olduğunu söyledi. Siz ne kadarını anladıysanız ben de o kadarını anladım. Ama.." dedikten sonra bir an duraksayıp etrafın nabzını yoklayacaktı. Fikirlerini söyleyecek olan olabilirdi belki. Sonra devam edecekti.

"Yarın üç kişiyle özel bir ayine katılacağını söyledi. Beni de davet etti. Gidip olayın ne olduğunu çözeceğim sanırım."

Demiş ve kendini tekrardan ekibini dinlemeye vermişti. Konuşması bittikten sonra Shisha'nın tebessüm saçan yüzüyle garip teklifini dinlemişti. Hera alışkındı aslında böyle laflara ve sululuklara. İşin garibi, demir gibi sert yüzünün altında bunlara tebessüm etmesini sağlayan ve eğlenen bir yönü de vardı. Shisha'nın kötü niyetli olmadığını seziyordu ve iyi anlaşabileceklerini biliyordu. Eğer Shisha bir kız olsa idi şansının daha yüksek olacağını tayin ediyordu. Ona aynı dozda gülümseyerek yanıt verdi.

"Çok centilmen bir adamsın Shisha. Ama ben zaten hep yanıyorum, almayayım."
Image
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Sahte Elçi

#16
Dongota, önce Shisha'ya cevap veriyor. "Aklıma her türlü şey geliyor. Dikkatli ol ve telsizini kesinlikle yanından ayırma." Ardından Hera'yı dinliyor ve dikkatini ona çeviriyor. "Kadının canını koruyacağın kadar kendi canını da koru lütfen. Başına her şey gelebilir." Gece bir süreliğine sohbetiniz devam ettikten sonra Dongota ve Gututo kendi odalarına çekiliyorlar. Odada açık kalan son mum bir süre sonra sönüyor ve gece karanlığıyla baş başa kalıyorsunuz. Odada bulunan küçük camdan odanıza yansıyan ışık hüzmesinde birkaç insanın gölgesini görüyor, ama herhangi bir eylem saptamadığınız için pek de ilgilenmiyorsunuz. Bir süre sonra günün getirdiği yorgunluk üstünüze çöküyor ve uykuya dalıyorsunuz.

Sabahın köründe uyanıyor ve hızlıca hazırlanıp bulunduğunuz odadan çıkıyorsunuz. Odadan çıktığınızda kuşların cıvıl cıvıl ötüşünün sesini duyuyor, pala bıyıklı adamın köyün sakinleriyle güle güle sohbet ettiğini görüyor, güneş ışığının altında güneşlenen otel çalışanlarının mutluluğunu izliyor ve aynı zamanda Komiser Dongota'nın bu mükemmel düzeni bozan çığlığını duyuyorsunuz. Bir anda odasından fırlıyor ve çığlık atmaya devam ediyor. "ÖRÜMCEK! ÖRÜMCEAAAAAAAAAAAAAĞK!" Ardından Gututo, mahmur bir yüz ifadesiyle yavaşça odadan çıkıyor ve Dongota'ya tip tip bakıyor. Bu olaydan kısa bir süre sonra topluca kahvaltı ediyor ve çay içiyorsunuz. Kahvaltı sırasında Dongota sakinliğini korumaya çalışsa da Gututo sürekli söyleniyor ve Dongota'yı sinir edip tekrar sakinliğini koruyamamasına sebep oluyor. Karmaşa ve kaos içinde geçen bu sabahın ardından hepiniz işlerinize koyuluyorsunuz.

Shisha: Otelden çıktığında tekrardan dün gittiğin yoldan ilerliyor ve düne benzer bir köy manzarasını gözlemlemenin ardından Gugo'nun evine ulaşıyorsun. Senin evin kapısına varmanla Gugo'nun evden çıkması bir oluyor. Gugo, evden çıktığında seni görüyor ve gülümseyip elini sallıyor. Hemen ardından da Gugo'nun arkadaşları Gugo'nun elinden tutup onu da birlikte sürükleyerek uzaklaşıyorlar. Gugo'nun annesi, kızının gidişini izlerken gözlerini sana doğrultuyor ve senden içeri gelmeni istiyor. Ev, diğer köy evlerinin aksine biraz daha modern bir görünüme sahip. Dıştan diğer köy evlerinden pek farklı gözükmese de içeri girdiğinde eşyaların kesinlikle şehirden geldiğine emin oluyorsun. Kadın, seni salonuna davet ediyor ve salonun kapısını kapatıyor. Bir süre boyunca etrafını kontrol ediyor, salonda bulunan tüm camları kapatıyor ve bir anda önüne gelip diz çöküyor. "Lütfen, bana yardım et. Sana tam olarak ne olduğunu açıklayacağım. Şehirden geliyorsun, polissin değil mi? Burada hiçbir şey göründüğü gibi değil." Laflarının ardından dizlerinin üstündeyken arkasını dönüyor ve üstünü çıkarıyor. Sırtına göz gezdiriyorsun ve kan dondurucu bir manzarayla karşılaşıyorsun. Sırtı; yanık izleri, kesikler ve morluklarla dolu. Kadın, oldukça telaşlı bir şekilde sana dönüyor ve bir anda ağlama krizine giriyor. "Bana... Çok kötü şeyler yapıyorlar." Son sözlerini söylerken sesi iyice titremeye ve söyledikleri anlaşılmamaya başlıyor. "B-bana.. B-" Kadın, sözleri bittiği anda gözünün önünde bayılıyor. Bayıldığında bile vücudunun sürekli olarak titrediğini ve gözlerinden yaşların akmaya devam ettiğini görebiliyorsun.

Hera: Otelden çıkıyor, Dongota ve Gututo'yla birlikte köyün büyük ibadethanesine doğru ilerliyorsun. Dongota ve Gututo, ibadethanede gerçekleşecek olan toplu ayine katılacağı için bir süre sonra ayinin başlamasıyla birlikte yanından ayrılıyorlar ve sen de ibadethanenin önünde dün konuştuğun kadınla buluşuyorsun. Kadın, seni gördüğünde sana içtenlikle sarılıyor ve sonrasında kollarından tutup gözlerinin içine bakıyor. "Bugün arınma günün. Çok heyecanlı olduğuna eminim." Kadın, çok beklemeden elinden tutuyor ve seni ibadethanenin arka tarafında yer alan küçük bir kulübeye doğru yönlendiriyor. Taştan inşa edilmiş, camı olmayan küçük kulübenin kapısına geldiğinizde kapıda bulunan kocaman bir kilit olduğunu, ama bu kilidin açılmış olduğunu fark ediyorsun. Kadın, kapıyı yavaşça açıyor ve sana da eliyle gelmeni işaret ediyor. Kadının arkasından ilerliyor ve içeri giriyorsun. Kadın, kapıyı kapatıyor ve içerisi zifiri karanlık oluyor. Kadın, odanın içine sesleniyor. "Lütfen mumları yakın." Kadın lafını bitirdiği anda çakmak sesleri duyuyorsun. Bir anda üç tane mum birbiriyle yakın zamanlarda yanıyor. Her mumu bir kişinin tuttuğunu görüyorsun. Üçü de köyün genel insan profiline benzeyen siyah saçlı, yeşil gözlü erkekler. Erkeklerden biri söze giriyor. "Arınma ayinimize hoş geldiniz. Bakıyorum bugün aramızda bir kişi daha var." Kadın, tebessüm ediyor ve senin arkana geçiyor. Bir anda kadın, senin vücudunda elini yavaşça gezdirmeye başlıyor. "Onu sizin için hazırlayacağım, ama önce sizi hazırlamak istiyorum." Kadın, ellerini gezdirmeyi bırakıyor ve önüne geçip sana doğru fısıldıyor. "Çok kısa sürecek, yapacaklarımızı izle, sırada sen olacaksın." Kadın, ortadaki adamın önünde diz çöküyor ve adamın pantolonunun fermuarını açıyor. Bir tecavüz sahnesini yaşıyor olduğunu fark ettiğin gibi yaşadığın şoku atlatmak için pek bir vaktin olmadığını da fark ediyorsun. Hızlıca bir şeyler düşünmezsen her şey için çok geç olabilir.

Re: [Vaka] Sahte Elçi

#17
Sohbetin sonu yaklaşıyordu. Hera belli belirsiz bir şeyler söylemiş, bir şeyler dinlemişti. Genel olarak komiserine ve Shisha'ya güvendiğini farketmişti. Gututo da zararsız bir çocuktu zaten. Onun yeteneklerine de güvenebilirdi. Dongota'nın uyarılarını dönüp dolaştırdı kafasında. Artık çaylak değildi ve bu da bir tatbikat, sınav değildi. Her hareketini sorgulayarak atmalı, acele karar vermemeli; fakat yine de sezilerine güvenmeliydi. Hera kendinden emindi. Yatağına kafasına koydu ve konuşulan her şeyi hatırladı, titrek mumlar söndüğü zaman Shisha'nın uyuyup uyumadını bilmiyordu. Yine de ona fısıltıdan hallice "İyi geceler" demeyi unutmadı. Gözlerini karanlığa bıraktı.

Odanın kapısını açtı ve Shisha ile birlikte odadan çıktı. Kuşların cıvıldaşmaları neşeyle kulağına çalınırken gözlemlediği insanların neşe ve mutluluğu da film karesi gibi gözlerinin önünde geçiyordu. Her şeye rağmen huzur denen şeyin varlığından söz edebilirdi. Dongota'nın çığlıkları ise onun için yanlızca minik tebessümlerden ibaretti. Köyü, köylüleri ve doğayı sevmediğini biliyordu fakat komiserinin sahip olduğu bu feminen yapı bu tepkileri vermesine neden oluyordu. Gututo ise tam bir muamma. Bu ikilinin birbirini nasıl hala parçalamadan durduğunu merak ediyordu Hera. Kahvaltı yaptıkları süre boyunca Dongota'yı deli eden hareketlerle ve sözlerle onun gazabını tüm ekibe tattırtmayı başarmıştı. Yine de şenlik ve karmaşayı özlemiyor değildi. Köy yaşantısına özlem duymadığı tek bir an yoktu aslında. Yine de şu an yaşamakta olduğu hayattan memnundu ve vazifesinin başında olmaktan gururluydu.

Kahvaltı bittikten sonra Dongota ve Gututo ile birlikte yola koyulmuştu. Yol esnasında pek bir şey düşünmüyordu. Konuştuğu ve onu ayine davet eden kadını getiriyordu arada aklına. Onu birazdan görecekti ve tahminlerinde haklı çıkması halinde yapabileceği şeylere bakacaktı. Dongota ve Gututo ayin başladıktan sonra ibadethaneye girmiş ve Hera kadını beklemeye başlamıştı. Gözleri ile uzaktan silüetini seçtiği, düzgün fizikli ve alımlı kadın kısa süre sonra yanına ulaştı. Hera bugün oldukça durgundu aslında. Çok fazla düşünmüyor ve çok fazla sorgulamıyordu. Bunun nedenini de biliyordu. Hera, duygusal davranmak istemiyordu. Kadın ile empati yapmaya çalışması, ona üzülüp acıması hatalı kararlar vermesine neden olabilirdi. Bunun aksine, en doğru olanı yapmak için hareket etmeye çalışıyordu. Kadın ona olabildiğince içtenliği ile sarılırken tüylerinin diken diken olduğunu hissetti. Gözlerinin içine bakmış, ellerini tutarken ona bugünün arınma günü olduğunu söylemişti. Hera, bir şekilde ekibi içinde bu olayın en temeline inen kişi olduğunu düşünüyordu. Kadında normal olan tek bir şey yoktu. İnanılmaz mutlu, bir o kadar hüzünlü; bir o kadar umutsuz bir vakaydı. Çok geçmeden kadın onu camı dahi olmayan minik bir kulübenin kapısının önüne getirmişti ve içeri girmeye hazırlanıyorlardı. Bu saatten sonra Hera tüm duygularından arınmaya baktı. Birazdan öğrenecekti. Tahminleri, sezileri ve tahmin edemeyeceği şeyleri görecek; bir karara varacaktı. Onun için tek önemli olan şey, bu kararın hızlı ve doğru olması idi.

Kilidi halihazırda açılmış kapıyı kadının aralamasının ardından onu takiben içeri yönlendirdi adımlarını. Kadın arkasından kapıyı kapatırken zifiri karanlık sarmaladı bedenini. Gözleri hiç bir şey görmese dahi artık her daim tetikteydi. Kadının odayı aydınlatmak için talepte bulunmasından kısa süre sonra zifiri karanlığı ayrı ayrı delen üç çakmak sesi, ardından üç mum ışığı aydınlattı odayı. Üç adam, bir de kadın. Işık kaynaklarına hızlıca gözünü gezdirdi Hera. Üçünün de görünümlerinden ve suratlarının tipik özelliklerinden buranın köylüsü olduğunu anlamıştı. Adamlardan biri onu karşılarken kadının arkasına geçip bedeninde ellerini dolandırdığını hissetti. Hera, bu kadın ile sıradan şartlar altında karşılaşsa idi ona bariz bir şekilde ilgi duyabilirdi. Hatta şu an dahi, kadının elleri bedeninde gezinirken vücudunun alarm verdiğini, kendini bırakmamakta zorlandığını hissediyordu. Toparlanması kısa oldu. Hera, zaten buna hazırlıklıydı. Tahminleri doğru çıkıyordu. Kadının ağzından çıkanlar ve tüm bu yaşananları önceden düşünmüş olması nedeniyle biraz daha rahattı. Vazifesinin önüne geçemezdi hiç bir hissi. Gerekirse o hisleri kökünden söküp atardı.

Kadının son hareketi ise her şeyi açık etmişti aslında. Hera, açık bir şekilde bir grup seks partisinin içine düşmüştü. Burada sorgulanacak çok fazla şey vardı. Birincisi, bu yaşananların arkasında kim vardı? Burada bulunan üç kişinin içinden biri mi, yoksa bir başkası mı? Bunlar ile Elçi Fogi'nin bir ilgisi var mıydı, bilemiyordu. Kadın, adamlardan birinin önünde diz çökmüştü ve adamın pantolonunun fermuarını açmaktaydı. Az önceki sorgulamalarını biraz daha sonraya ertelemeliydi. Çünkü artık burada kadınla birlikte, kendi de tehlikedeydi. Bir plana ihtiyacı vardı. Tek başınaydı ve kadının hayatının tehlikeye girme ihtimali vardı. Hera şu anda direkt olarak onları etkisiz hale getirmeye çalışırsa kızın zarar görme ihtimali vardı. Bu noktada, sürpriz avantajını elinde tutarak en azından sayısal üstünlüklerini kırabilmeliydi. Hera hızlı adımlarla adamlara doğru yanaştı. Bu esnada ise elementine başvuracaktı. Bu kadar dar bir alanda üç kişi ile burun buruna gelmişti ve açık bir biçimde onlardan daha atik olması gerekiyordu. Takviye stilini aktifleştirdikten sonra, keskin bir ses tonu takınmıştı. "Ben sabırsız biriyimdir ve beklemek pek..." demiş ve kadının eğildiği, adamın hemen sağındaki adamın görebileceği bir şekilde dudaklarını ısırmıştı. Ardından sağ elini adamın yüzünde çok kısa bir süre tutkulu bir şekilde gezdirecekti, bu esnada sağ tarafa iki adım atacak ve onu da çekecekti. Ardından az önce şehvetle ısırdığı dudaklarından cümlelerinin devamını dökecekti.

"...Huyum değildir."

Adamın bir şey denemesine fırsat vermeden az önce onu tahrik etmek için kullandığı sağ eliyle olabildiğince hızlı ve güçlü bir biçimde boğazına sert bir yumruk darbesi indirecek, elini çektikten sonra dirseğiyle tekrardan suratına hızlıca geçirecekti. Adamı indirdiğinden emin olursa, kızın önünde diz çöktüğü adama hızlıca sokulacaktı. Eğildiği esnada kadının saçlarından tutup geriye çekerek onu adamdan uzaklaştırmayı ve diğer eliyle de adamın hayalarına sağlam bir yumruk çıkarmayı planlıyordu.
Image
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Sahte Elçi

#18
Hera'nın sözlerinden sonra gülümseyip iyi bir uyku çekmesini dilemişti. Ardından hızlı bir şekilde uykuya dalacaktı. Tasasız bir insan olmasıyla bilinirdi. Babasına göre bu oldukça kötü bir özellikti. Bir polis memuru bu kadar umursamaz olmamalıydı. Özellikle Dusha'lı bir polis memuru. Babası birçok ülkeyi gezmişti ve Dusha polisinin her zaman sert olması gerektiğini savunurdu. Belki de onun zamanında öyleydi. Herhalde Shisha'nın komiserini tanısa neye uğradığını şaşırırdı. Uykuya dalmadan önceki saniye bunu geçirdi aklından ve esneyerek gülümsedi. Belki babası bazı açılardan haklı olabilirdi. Dusha, alt tabakada yaşamak için pek iyi bir ülke değildi Shisha'nın da gözünde. Kim ne derse desin kaliteli bir suç dünyası vardı. Bu da oldukça kalitesiz bir durumdu. Sokakları temizleyecek olmak Shisha için bir amaç değildi ama bir tür tutkuydu. Dusha'yı daha kaliteli bir yer yapabilirdi. Sonraki gün yapacaklarını planlamak istedi. Üşendi ve uzun esnemesini tamamlayıp uyudu.

Sabah olunca Hera ile beraber uyandı ve otelin dolabındaki atıştırmalıklardan ağzına tıkıştırdı. Camdan dışarı baktı. Tüccarların sesi içeri kadar geliyordu ama onları bile bastıran bir ses vardı. Anlaşılan küçük bir örümcek, koca komisere zor anlar yaşatmıştı. Arkasındaki yeni yetme de yine kendini beğenmiş bir tavırla orada dikiliyordu. Ayrıca komiserin sinirlerini bozmak için de uğraşıyor gibiydi. İyi bir ikili olmuşlardı doğrusu. Shisha kravatını düzeltti. Herkese gülümsedi ve tek kelime etmeden kendini sokağa attı. Gugo'nun evinin yolunu tuttu. Yol üzerinde bir tezgahtan yeşil bir elma kaptı ve gömleğine sürterek tozunu temizledi. Ardından ısırdı ve tezgahtaki adama ağzı dolu bir şekilde el sallayarak seslendi.

"Poshota sana huzur versin dayı. Helal et."


Shisha gelirken Gugo çıkıyordu. Hemen Gugo'yu yakalayıp yanaklarını çekiştirdi. Hemen ardından arkadaşları kızı tuttu ve sürükleyerek uzaklaştırdı. Böylece Shisha görevini düzgün bir şekilde sürdürebilirdi. Problemi neydi bu kadının? Bugün ortaya çıkacaktı. Shisha içeri girdiğinde Gugo'nun annesi tüm camı çerçeveyi kapatıp bir anda dizlerinin üzerine çökmüştü. Shisha ne olduğunu anlamaya çalışıyordu ki kadın yalvarmaya başladı. Genç adam tebessüm etti ve konuşmak için ağzını açtı. Onu rahatlatacaktı. Kadın hızla arkasını döndü ve yara izleri içindeki sırtını Shisha'ya gösterdi. Dudakları arasından hiçbir kelime dökülmeden ağzı açık kalan polis memuru, derin bir iç geçirdi ve ağzını kapadı. Yüz ifadeleri şaşırmış gibi değildi ama bu onun doğal haliydi. İçten içe sinir küpüne dönüşmüştü. Stresten bayılan kadını kucağına aldı ve sakin bir şekilde kanepeye yatırdı. Ceketini çıkarıp astı ve sanki planlamış gibi tüm perdeleri sıradan örttü. Polis memuru olduğu şehir çapında bilinmese de otelde bilenler olmalıydı. Küçük bir şehirde laf hızlı yayılırdı. Buraya gelmiş olduğu duyulursa kadın açısından bir sorun teşkil edecek bir durum olamazdı. Çünkü Shisha oradayken kimse kadına zarar veremezdi ama Gugo dışarıdaydı. Olaya tam anlamıyla hakim olmayışı, genç polis için işleri karmaşık bir hale sokuyordu. Çıkıp Gugo'yu mu aramalıydı? Bu daha çok dikkat çekerdi. İki gün boyunca bir polis memuruyla görülmesi, Gugo ve annesi için iyi sonuçlar doğurmazdı. Bir şey yokmuş gibi davranılmalıydı şimdilik. Kravatını çıkarıp kanepeye attı. Sonrasında sıra sıra odaları dolaşıp fazla dağıtmadan işine yarayabilecek bir şeyler aradı. Yatak odasına, yatakların altına, kitaplıklara ve geri kalan her yere göz attı. Sonrasında mutfağa girdi.

Ağzına sigarasını aldı ve Gugo'nun odasından aldığı pembe lastik bir tokayla saçlarını topladı. Bir yandan aklındaki batı ezgilerini mırıldanırken, bir yandan da tavaya iki adet yumurta kırdı. Kadının iyice kendinde olmasını istiyordu. Onun yardımına ihtiyacı vardı. Hazırladığı omleti, kadının uyuduğu kanepenin yanındaki sehpaya yanında bir kupa kahveyle koydu. Ardından evin içindeki bir kitabı alıp oturdu ve okumaya başladı. Kadın uyandığında direkt lafa girecekti.

Yüzündeki tebessüm hala hiç bozulmamış gibi oradaydı. "Daha yeni hazırladım. Soğumamıştır. Yine de bekletme." Kadın yerke Shisha konuşmaya devam edecekti. "Rahatla biraz. Ben varken kimse sana ya da kızına zarar veremez. Ekibim de şuan bu olay üzerinde çalışıyor- yani...muhtemelen." Ardından kadına yaklaştı ve sırıtarak ekledi. "Onları bir kenara koyarsak...bak. Eğer bana yardım edebilirsen sana bunu yapanları parmaklıklar arkasına yollamaktan fazlasını yapabiliriz. Biraz eğlence çıkar hem. Daha büyük bir cezayı hak ediyorlar. Bana olayı tamamen anlatman lazım bunun için. Ayrıca sana bunu yapanları nerede bulacağımı da eklemelisin."
"I know your anger, I know your dreams
I've been everything you want to be"
Image
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Sahte Elçi

#19
Hera: Takviye stilini aktive ediyor ve tahrik etme amacıyla sağ tarafa çektiğin adamın boğazına başarılı bir şekilde yumruk ve dirsek darbesi atabiliyorsun. Adamın yere düştüğünü gördüğünde hızlıca eğilip diz çökmüş olan kadının saçlarından geriye çekip önündeki adamın hayalarına yumruğu çakıyorsun. Adam, bir anda acıyla haykırıyor ve dizlerinin üstüne düşüyor. Bunları fark eden üçüncü adamın arka cebinden küçük bir şişe çıkardığını görüyorsun. Şişenin kapağını açıyor ve bulunduğunuz kulübenin tek kapısına doğru fırlatıyor. Şişenin içindeki sıvı yerin büyük bir kısmını kaplıyor. Adam titreyerek elindeki mumu size doğru tutuyor. "Eğer yaklaşırsanız mumu yere atarım, her yer yanar! Yerde gazyağı var!" Adamın gözlerine baktığında ne kadar korku dolu olduğunu anlayabiliyorsun. Senin onu geriye çekmenle yere yığılan afallamış kadın ise bir anda üstüne çullanıyor ve seni yere yığıyor. Kadının yüzüne bakma şansı bulduğunda sana nefret dolu bir bakış attığını fark edebiliyorsun. "Sadece kendini arınmaktan alıkoymadın, aynı zamanda benim arınmamı da engelledin. Senin arınmanın tek yolu cezalandırılmak." Kadın seni tutarken bir anda kulübenin kapısı çalıyor. Ayakta kalan tek adam elindeki mumu masaya bırakıp hemen kapıya koşuyor ve kapıyı açıyor. Kapının aralığından dışarıda Fogi'nin olduğunu görebiliyorsun. Fogi hızlıca içeri giriyor ve kapıyı kilitliyor. Elinde bir gaz lambası ve metal bir çubuk olduğunu görüyorsun. Fogi, seni tutan kızla konuşuyor. "Çabuk kızın üstünü çıkar, sonra da bayılana kadar boğ." Kız oldukça mutlu bir yüz ifadesiyle üstündeki kıyafeti çıkarmaya çalışıyor.

Shisha: Kadın, 15 dakika içinde gözlerini açıyor ve onu yatırdığın yerden yavaşça kalkıyor. Ona önünde hazırladığın yemeği gösterdiğinde ise mutfağa doğru bakıyor ve duygusuz bir ifadeyle hazırladığın omleti yemeye başlıyor. Kahveyi yavaşça yudumlarken ona söylediklerini dinliyor ve sen konuştukça yemeği daha hızlı yemeye başlıyor. Yemeğini tamamen bitirdiğinde ve kahvesinin son yudumunu aldığında ise söze giriyor. "Memur bey, korkuyorum. Gugo'ya da bir şey anlatamıyorum. Hepsinin acı çekmesini istiyorum ama güçsüz bir insanım. Bir kızım var ve risk alacak gücüm yok." Kadın, yavaş yavaş güvende hissetmeye başlıyor ve söylediği sözlerin anlamsız olduğunu fark edip istediğin şekilde sana baştan sona olan her şeyi anlatıyor. "Köyümüzde kendine elçi terimini yakıştırmış olan haysiyetsiz herif, köyün reisliğini üstlendiğinden beri köyün kadınlarını kandırıyor. Başta ben de kanmıştım. Belirli bir yaşın altında olan kadınlarla ilişkiye giriyor ve adamlarının onlara tecavüz etmesini sağlıyor. 40-45 yaşın üstünde olan kadınlara ise her hafta işkence yapıyorlar. Bunun kurtuluşa erme amacıyla yapıldığını, hepimizi mutlak huzura kavuşturacağını söyleyerek yapıyorlar ve buna herkes inanıyor. Köyün erkeklerinin büyük bir kısmı olanlardan habersizler. Bu tecavüz ve işkenceler yapılırken bundan kimseye detaylı olarak bahsedilmemesi gerektiğini söylüyorlar. Doğduğumdan beri bu köyde yaşıyorum ve bu yaptıkları bize hep varmış gibi anlatıldı. Ama hayır, Fogi denen piç herif gelmeden önce bunlar olmuyordu. Olmuyordu..." Kadın titremeye başlıyor ancak bu sefer kendini kontrol altına alabiliyor ve daha sakin bir ses tonuyla konuşmasına devam ediyor. "Köydeki büyük ibadethanenin arka tarafında küçük bir kulübe var. Tecavüzler de işkenceler de o kulübede yapılıyor. Tanıdığım bir kız var, geçenlerde babası öldü. Ona da bu bahaneyle tecavüz edecekler. Hatta şu an başlamış olmalılar. Lütfen oraya git ve onları durdur."
Off Topic
Hera Memuga; Atom enerjin %100'den %75'e düştü.

Re: [Vaka] Sahte Elçi

#20
Hiç sesini çıkarmadan kadının söyleyeceklerini dinlemeye koyuldu Shisha. Tebessüm ediyor ve yeri geldiğinde kadının söylediklerini anladığını ya da onayladığını belirtecek bir şekilde başını yukarı aşağı sallıyordu. Uzun zamandır kendini insanlara açamayan bu kadın, yaslanacak bir duvar bulduğunda kendisini bu hale getirenlere kin kusmaya başlamıştı. Onların ölmesini diliyordu. İntikamdan daha güçlü bir duygu yoktu. Yıllarca bir açık arıyordu insan. Sıvışıp geçeceği bir kapı. İntikam almak için doğru vakit. O vakit, Gugo'nun annesi için o gündü. Belki de kadın, gün sonunda Shisha'nın Poshota tarafından yollanmış bir adalet elçisi olduğunu düşünecekti. Halbuki durum böyle değildi. Shisha, insanların sağlayamadığı adaleti sağlama görevini üstlenmişti. Doğrusunu söylemek gerekirse bu, sağlıklı bir zihniyetten oldukça uzak, egoist bir düşünceydi. Belki de bunun cezasını çok farklı bir şekilde çekecekti bir gün. Ancak o güne dek ceza kesen rolünü üstlenecekti.

Kadının sözleri bittikten sonra bu şehre geldiği ilk anı düşündü. Sonra ibadethaneye girdiği ilk an geldi aklına. Zafer kazanmış gibi sırıttı. Din adamlarından bir cacık olmayacağı ön yargısıyla yetişmiş olması, bu duyduklarından sonra şaşırmamasına sebep olmuştu. Kadın titremeye başlamıştı. Shisha elini omzuna koydu ve onu sakinleştirdi. Kadının son sözlerinden sonra hızla ayağa kalktı ve ceketini sırtına alıp kapıya yürüdü. Kapıyı açtı ve arkasından çekerken kadına döndü. Gülümsedi.

"Rahatlasana biraz! Birkaç saat içinde tüm problemin son bulacak."

Kapıyı arkasından çektiği gibi hızla koşmaya başladı. Kızı kurtarması gerekiyordu, evet. Fakat ibadethanede başka polisler de vardı. Şüpheli bir durum sezdiklerinde bahsi geçen küçük kulübeye Shisha'dan erken ulaşacaklardı. Bu durumda gerekli ceza kesilmeyecekti ve adamlar hapis ödülüne uygun görülecekti. Elinden geldiğince hızlı koştu Shisha ve sonunda kulübenin önünde, eli dizlerinde nefes nefese sırıtırken etrafına bakındı. Tek başınaydı. Diğer polisler henüz yetişmemişti. İçeride kaç kişi vardı? Bilmiyordu. Element kullanıcıları var mıydı? Bilmiyordu. Önemi de yoktu. Sadece anı yaşamanın önemi vardı. Deneyecekti ve başarısız olursa ölme ihtimalini göze alacaktı. Aksi takdirde polisliğin ne zevki kalırdı?

Sessizce kapıya yaklaştı ve eğilip kapı deliğinden içeri baktı. Az çok seçebiliyordu içerideki adamları. Fogi'yi gördü. Gugo'nun annesinin anlattığı gibi ilerliyordu olay anlaşılan. Plan basitti. Oldukça hızlı gelişecekti. Bacağını kaldırdığı gibi sert bir tekme indirdi kapıya. Kapıyı kıracaktı. Kapıyı kırdığı anda elinde neon bir kılıç oluşturacak ve bu kılıcı hızla Fogi'nin sırtına, eğer o sırada arkasını dönerse de göğsüne saplayacaktı. Tek darbede bitirecekti işini. İçeride bir şaşkınlık yaşanacağını düşünüyordu. Yerdeki kadının Hera olduğunu gördüğünde rahatlayacaktı. Çünkü kendini savunabilecek olduğunu biliyordu. En azından içeride kopacak kargaşadan sonra. O esnada bir kılıç daha oluşturacak ve içerideki diğer adamın boğazıyla göğsü arasına saplayacaktı. İkinci saldırısında adamın şaşkınlığa yenik düşmemesi durumunda bir adım geri atıp kendini savunmak için gardını alacaktı.
"I know your anger, I know your dreams
I've been everything you want to be"
Image
► Show Spoiler
Locked

Return to “Pudaerø”

cron