Re: [Fera Pongushe] Baharat Yolu

#11
Büyükburun'un arkamı kollamış olması ve bunu kendi tarzıyla yapmış olması hoşuma gitmişti. Güvenimin onun için bir önemi yok veya var, bilemezdim ama destek çıkmasıyla arkamda bir duvar varmış gibi hissetmemi sağlamıştı. Adam ise hala olayla alakası olmadığını söylüyordu. Doğru düzgün konuşsa bir sıkıntı olmayacak aslında işte de kime neyi anlatacaksın? İçeriye davetiyle girdik. Gözlerimle hemen içeriyi taramaya başlamıştım. Neden bu kadar çok Dusha'ya ait şeyler barındırıyordu ki? Kafam allak bullak oldu. Adam başladı konuşmaya ve aklımdakiler şekillenmekten ziyade daha da birbirine dolandı. Bu adamla bir işimiz olduğunu sanmıyordum artık ama tedbiri de elden bırakmamak gerekirdi. Tipine ve konuşma tarzına bakınca da ödemesini yapmak için evi aldığı kişinin peşinden koşacak birine benzemiyordu.Büyükburun'un şaşkınlığıyla bölündüğümde ne yapacağımı biliyordum. Önce onun neye şaşırdığına bakmak için kafamı kimliğe çevirdim. Benden de bir "Oha." patlak verdi. Ardından hemen boğazımı temizledim. Büyükburun beni olayın içine daha da girebilmem için iteleyince de giriştim söze. "Emlakçıya gidelim en iyisi." diyerek ardından yaşlı(?)adama parmağımı dikerek devam ettim: "Sen burada kalıyorsun. Tekrar uğrayacağız. Geldiğimizde burada olmazsan daha büyük sorunlara yol açarsın... Ya da... Bir dakika!" Karar değişikliğiyle es verdim. "Hayır, sen de bizimle geliyorsun. Emlakçı teyit ettikten sonra evine dönüp uğraşmak zorunda kalmazsın." Adamın kolundan sıkmadan tutarak olduğu yerden hafifçe dürttüm. Küfretmesine aldırış etmeyecektim, yaşı başı var sonuçta. Saygı da kusur etmek istemiyorum ne olursa olsun.

Büyükburun'a da evden çıkmadan önce kısık sesle "En doğrusunun bu olduğunu düşündüm." diye belirttim. Adam söylene söylene tarif ettiği şekilde emlakçıya getirdi bizi. Neyse ki çok yakınmış. Vakit kaybettikçe sinire vuruyor yoksa bana. İçeri girer girmez kimseye söz hakkı tanımadan bulduğum emlakçıya yanımda getirdiğimizi, hikayesi doğruysa eğer bu adamın eski ev sahibini, onun hakkında bildiği her şeyi, ek olarak da Dusha-Gedhilfe mimarisinin bu sokakta ki yoğunluğunun sebebini soracağım. Bakalım bu sefer nasıl bir karaktere denk gelecektik? İçimden bir ses bu gün için "cins insan" kotamı henüz doldurmadığımı söylüyordu. Burnumda da pis işlerin kokusu vardı. Ya fazla paranoyak davranıyordum ya da haklıydım. Görecektik ne olacağını.
Image
► Show Spoiler

Re: [Fera Pongushe] Baharat Yolu

#12
"Kızım sen kıt mısın? Şurada iki ev uzakta diyorum sana! Ben gelip de ne yapacağım yahu?" derken adamı sürüklüyorsun ve götürüyorsun. Büyükburun da arkandan geliyor. Emlakçının da diğer binalarla aynı mimariye sahip olduğunu görüyorsun. Hemen içeri dalıyor ve sorularını sormaya başlıyorsun. Takım elbiseli, sakallarını yeni kesmiş, kısa saçlı, jilet gibi bir adam girdiğin gibi sormaya başladığın soruları baştan sona dinliyor. Adam yanındaki yaşlı adama bakıp kafasıyla selam veriyor, buradan birbirlerini tanıyor olduklarını anlıyorsun. Büyükburun da heyecanla olanları izliyor. Jilet gibi olan adam ayağa kalkıyor ve konuşmaya başlıyor. "Aşko şimdi şöyle..." Hay aksi. "Ay neyden başlayayım, ay Poshota'nı Tumi'ni yesinler senin. Eski ev sahibi şey ya, yok mu bu öbür dükkandaki.." Adam boşluğu gösteriyor. "Ay şey işte. Ha bu Motonz bey." Yaşlı adam karşı çıkıyor. "Ne Motonz'u be oğlum, Meilfodz o." Adam bağırarak gülüyor ve "Ay kıçına kum girsin senin! Meilfodz Meilfodz. O oturuyodu işte gitti sonra ay ne bileyim ben be!" diyor. "Çok iyi tanımıyordum ben onu." diye ekliyor. Gedhilfe-Dusha mimarisiyle ilgili soruna ise "Bundan yıllar önce Gedhilfeli bir işadamı arsa satın almış buralardan, sonra bu evleri yaptırmış. Bu evler öyle yeni değil ha, eski baya. İşte o günden beri böyle sentez halinde yaşıyoruz hayatım. E n'apalım ayak uydurduk bir şekilde. Ay ayak demişken ben ilgiliyimdir öyle şeylere, var mı bi' tanıdığın?" diye cevap veriyor. Büyükburun kafayı yemene az kaldığını hissetmiş olacak ki "Bakın. Bizim acelemiz var, bu konu ile ilgili bilgi edinebileceğimiz biri varsa bizi yönlendirebilir misiniz?" diye soruyor. Karşınızdaki adam ise "Rüşvet." diyor. Seni muhatap alıyor olacak ki elini sana doğru uzatıyor. Poshota ve Tumi kurtarsın. Seni değil, bu hareketinden sonra adamı.
Off Topic
Ana kurgu etkinliğimiz başlayacağı için bireysel konunuz belirsiz bir süreliğine dondurulacaktır. Ana kurgu etkinliğinin bitmesiyle veya planların değişmesiyle konuya devam edilecektir.

Re: [Fera Pongushe] Baharat Yolu

#13
Pazar gününe kadar yazamayacağım. Konum pazar gününden itibaren 7 güne çıkarılabilir mi rica etsem? Teşekkürlerimle. İyi çalışmalar. Saygılar efenim.
Image
► Show Spoiler

Re: [Fera Pongushe] Baharat Yolu

#15
Doktorluğu özlediğim anlardan birini yaşıyordum, yine. Polisliği sevmediğimden değil ama doktorluğu daha çok sevdiğimden. İnsanlarla yüz yüze iletişim konusunda çok iyi olamasam da insanların bedenleriyle daha kolay iletişim kurabiliyordum. Onların bir kılavuzu vardı. Karşımdakilerin ise yoktu. Neyse ki, Büyükburun beni şaşırtmış ve beklediğimden daha iyi bir şekilde durumu idare etmem konusunda yardımcı olmuştu. Ona güvenebilirdim. Kendimi içten içe sürekli bir sorun olmayacağına ve sinirlerime hakim olabileceğime dair telkinlerde bulunuyordum. Arka planda ise karşımda konuşan eğri büğrü tipler vardı zihnimin içinde. Daraldığım ortamda midem bulanırdı. Çocukluğumdan beri aşamadığım bir sinirlenme durumuna karşılık stresle birleşen ruh haliyetim anında savunma mekanizması olarak mide bulantısıyla beni başbaşa bırakıyordu. Çoğu zaman kendimi tutardım. Derin nefes ala ala hallediyordum bunu. Çok kısa bir an oluyordu zaten. O an geldiğinde adamı yaka paça sürüklemekle bu dürtümü kontrol altına almıştım.

Getirdi bu adam bizi emlakçıya zorla da olsa. Doğru düzgün bir bilgi edinebileceğime dair pek umudum yoktu. Yine de, sonuna kadar zorlayacaktım şansımı. Kaba kuvvet kullanmak istemiyorum. Büyükburun’un arkamı toparlamaya çalışmasını da istemiyorum. Düzgünce halledilebilir bu. “Merh-“ diye girişecektim ki söze, kıssadan hisse direkt sorularımı sormakla başlamak daha mantıklı geldi o an. Takım elbiseli adamı da gözüm tutmadı. Hayır, neden bu gün hiç kimseyi gözüm tutmuyor? Kavga etmeye yer aramıyorum elbette. Sadece… Sadece bu tipler tekinsiz. Fazla rahatsız ediciler. Görünüm ve konuşma tezatlığı mı dersiniz, mahalle üslubu bu şekilde mi dersiniz; hiçbir fikrim yok ama bu gün kafamda geçirdiğim hiçbir şeyi uygulamaya koyamayacağımı düşünmeye çoktan başlamıştım. “Ne?” dedm refleksle adamın hitabına karşılık. Gözüm seğirdi. Aralarında giderek iğrençleşen muhabbetle daha da huzursuzlandım.

Adamların konuştuğu süre boyunca bir bebeğin doğum öncesi anne karnını tekmeler gibi yeri tekmelediğimin bile farkında değilim. Büyükburun’a baktım. Yönlendirin bizi, diyor. Ne iyi adam çıktı şu Büyükburun! Ağzımı açmadım onca önce tekrardan. Yalnızca usulca vaktimi bekledim. Ta ki emlakçı konuşana dek. Cebimden kumaş mendilimi çıkartmaya hazırlanıyordum o esnada. Göz bebeklerimden ateş saçmadan önce Büyükburun’a çevirdim başımı. “Bu böyle olmayacak.” dedim. Çok sakin bir ses tonuyla başlangıç yapmıştım. “Acelemiz var demiştik.” Mendili sol elime alırken sağ elimi de rüşvet isteyen adam için hazırlıyordum. Sahte bir gülümseme kondurdum yüzüme. İnanın, sakin kalmayı çok denedim. Sıkıldım artık laçka tavırlardan da. Yüzümdeki gülümsemeyi adama yaklaştıkça büyüttüm yüzümde. Bana doğru uzattığı elini tuttum denyonun tokalaşmak için sıkar gibi. “Aklında bir şey var sanırım. Benim de var. Kendimi tutmaktan vazgeçtim. Ya üzerine kusacağım, ya dayak yiyeceksin ya da bunların hiçbirine gerek kalmadan konuşmaya başlayacaksın.” Özen gösterdiği belli olan giyim kuşamına hiç acımadan istifra etme fikri çok cazip geliyordu. Peçeteyi ona uzattım. “Bu birazdan kanamaya başlayacak olan burnun için.” Sağ yumruğumu sıktım ama hemen vurmadım. Onun yerine öncesinde hemen önünde durduğu masasına bir tekme attım. Bir yandan da elmas enerjimi hazırlıyordum. “Ha… Unutmadan… Konuşmaya başlamadan önce özür dilemeyi es geçmeyeceksin.”
Image
► Show Spoiler

Re: [Fera Pongushe] Baharat Yolu

#16
Masaya attığın tekmeyi duyduğu anda eleman "Çokzürdilrimçokzürdilrim hanımefendi hemen anlatıyorum her şeyi!" diye anırıyor ve gözleri dolmuş bir halde konuşmaya başlıyor. Sen de gerek kalmadığı için atom enerjini biriktirmeyi bırakıyorsun. "Bahsettiğiniz adamın adı Gungute Meilfodz. Evinden ayrılalı bir hafta oluyor. Ayrılma şekli çok garip gelmişti, bir anda geldi ofisime dedi önemli işlerim var Gedhilfe'ye seyahate çıkacağım, evimi satmak istiyorum. Dedim ayol bi' dakka, olur mu öyle kız?! Neyse adam da demesin mi çok ucuza satacağım yarısını da size vereceğim. E ben de kıt mıyım, kabul ettim tabii. Neyse sattı bu evi ha bu yanınızdaki adama, kaçtı gitti. Eşyalı falan ha, evdeki eşyalar da onun." Bir anda gözlerinizi evde şu anda oturmakta olan amcaya çeviriyorsunuz. Büyükburun amcaya "Evinizdeki eşyaları inceleyebilirsek çok iyi olur efendim." diyor. Yaşlı adam ise "Madem böyle bir durum var, gelin inceleyin o zaman." diyor. Böylelikle emlakçıdan kalkıp tekrar yaşlı adamın evine gidiyorsunuz. Vardığınız gibi ikiye ayrılıyor ve etrafı incelemeye başlıyorsunuz. Odalara teker teker bakıyor ve içlerinde bulunan tüm hediyelik eşyaları inceliyorsun. Vazolar, küçük biblolar ve hatta heykeller bile var evin içinde. Tam umudunu kaybedecekken mavi ve altın sarısı renkte olan bir vazonun içinde bir kağıt buluyorsun. Hemen Büyükburun ile salonda buluşuyor ve kağıdı açıyorsun. Kağıdın içinde "İki hafta, Nyakusto şehir merkezi, cumartesi, akşam 7, Hafuru Kafe" yazıyor. Büyükburun şaşkınlık içinde kağıdı inceliyor ve "İki hafta... Evin satılmasından bir hafta geçtiyse bir hafta sonra cumartesiyi kastediyor olmalı. Peki bu kağıt neden burada? Kendine hatırlatmak için yazdıysa neden giderken almadı?" diyerek sesli düşünüyor. Yaşlı adam ise "Unutmuş olabilir mi acaba? Poshota ve Tumi şahidim olsun bir şey bulamazsınız diye düşünüyordum. Anlatılanlar palavra gibi gelmişti. Vay anasını." diyor. Büyükburun ise adama teşekkür ediyor ve evden çıkıyor. Sen de Büyükburun'un arkasından çıkıyorsun.

Sokakta kağıdı üstünde gizli bir şey olup olmadığını kontrol etmek için incelemeye devam ediyorsunuz. Ardından Büyükburun "Anlaşılan Nyakusto'ya gitmemiz gerekiyor. Fera hanımefendi, güzeller güzeli memurum, buraya kadar iyi iş çıkardınız. Şimdi size sormak istiyorum, önümüzde çok net bir ipucu var ve bu ipucuya göre ilerleyecek olursak bir hafta var. Haftaya perşembe günü Nyakusto'ya yola çıkmalıyız ki bu beyefendiyi yakalayıp sorgulayabilelim. Bu yolculukta benimle gelmek isterseniz ne ala, istemezseniz mualla. Malum bu vaka için şehri bırakın ülke değiştirme gibi bir bilgi verilmemişti, gelmek istemezseniz anlarım. Ama kağıdın buraya bırakılmış olması da bana sorarsanız oldukça absürt. Araştırılması şart, hatta belki de burada pes etmek yerine etrafı incelemeye devam etmeliyiz. Ne diyorsunuz, var mısınız bu yolculukta bendeniz Büyükburun'la?" diyor ve hemen ardından "Bence varsınız." diyerek sözünü bitiriyor.

Re: [Fera Pongushe] Baharat Yolu

#17
25 ya da 26’sı gibi yaznış olacağım. Saygılar efenim.
Image
► Show Spoiler

Re: [Fera Pongushe] Baharat Yolu

#18
Adam nihayet konuşmaya başlayınca gönülsüzce atom enerjimi biriktirmeyi bırakmıştım. “Gungute Meilfoldz demek… Hmm.” dedim çenemi sıvazlarken. En baştan söylese bunca uğraşa gerek kalmazdı. Neyse ki artık alacağımızı alıp gidebilirdik. Adamın ilk söylediklerinde sıkıntı yoktu, haliyle o gayrimenkul üzerinden para kazanmaya çalışmış. Yine de sorgulamadan bunu yapması bana fırsatçılık gibi gelse de ben kendi işime bakacaktım. “Başka?” diye ekledim. O sırada Büyükburun sahneyi devraldı. Eşyaları incelemek iyi fikirdi. Oradayken de bakabilirdik ama benim aklıma hiç gelmemişti. Tecrübe daha farklı bir şey tabi ki. Saygı duydum Büyükburun’a. “İyi dediniz.” diyerek destekledim onu. Yaşlı adamla yolu koyulup geri döndük geldiğimizden daha hızlı adımlarla. Evin içine yeniden girmek bana Dusha’yı özlememe sebebiyet veriyordu. Daha önce çok sık tecrübe ettiğim bir hissiyat değildi. Hoşuma gittiğini inkar edemezdim. Kendine dürüst olmak önemliydi. Yüzümde gölgeli bir gülümsemeyle ayrıldım Büyükburun’un yanından. Bana kalan odaları titizlikle incelemeye koyuldum. Fazla paranoyakça olsa da odaların zeminlerinde dört dönüp bir boşluk dahi aramıştım. Evi dağıtmamak için çabalasam da nafileydi. Üstünkörü de olmasın düşüncesiyle dağıttıklarımı hızlıca toparlamaya girişmiştim bir de yaşlı adam için. Hiç yaşlı durmuyordu ama o kimliği bir kere görmüştüm.

Bir şey bulacağımıza dair ümidimi yitiriyordum neredeyse. Büyükburun işe yarar herhangi bir şey bulmuş mu diye bakmak için odadan çıkakoyarken kapı eşiğinden döndüm. Hediyelik eşyaları incelemiştim ama o kadar dağılmışlıkla gözümden mavi ve altın sarısının hakim olduğu vazoyu son anda fark etmiştim. Şansa bırakmama isteğiyle vazoya koşturdum. Elimi içine daldırınca bulduğum kağıdı direkt Büyükburun’a götürdüm. Bu, kesinlikle bize lazım olan şeydi. “Bir adres, ha?” derken düşünceli bir tavır hakimdi suratımın her zerresine. Takım arkadaşımı yanıtladım: “Çok mantıksız. Unutmuş olabileceğine inanmmak güç doğrusu.” İç güdülerim en azından bu yönde düşünmeye itiyordu beni. Çok geçmeden yaşlı adamı özgür bırakıp kapının önüne çıktık. Alacağımızı almıştık ama henüz yolun başındaydık. Kağıdı bakışlarımızla yakacak kadar incelemiş olsak da başka bir şey bulamamıştık. “Can sıkıcı.” Kendi kendime düşüncelerimi değerlendirip yanıtlar veriyordum iç sesime. Büyükburun deli olduğumu düşünmeden ilgimi ona yöneltmeye çalıştım. Ne yapacağımızı konuşmanın zamanı gelip çatmıştı. Söze benden önce girdi ve klasik ‘bence’ söylemleriyle bitirdi. Gözüme rahatsız edici şekilde batmıyordu artık. Aksine, komik bulmaya başlamıştım Büyükburun’u. Daha normal bir karakteri olsa sürekli görüşebileceğim bir arkadaş olabilirdi. Hala da olabilir. Emin değilim. Gözleme yiyelim dememişti hiç değilse. Dusha’ya gidip geri dönebilirdim ya da merkezle konuşup bir hafta daha buralarda oyalanabilirdim. Ufak detaylardı bunlar. Kararım çoktan belliydi. “Efendim bana kalırsa görevi bitirmeliyiz.. Ne gerekirse gereksin. Bu notun peşini bırakırsak samanlıkta iğne aramaya geri döneriz. Kim ister ki? Dediklerinize katılıyorum. Absürt ki ne absürt. Tuzak olması ihtimaline karşılık daha dikkatli ilerlemeliyiz. O esnada yeni gelişmelerde olabilir. Her seçeneği değerlendirelim. Hı-hım! Hadi o yolculuğa çıkalım!” Motiveydim çok. “Yani, bir hafta sonra.” Dozumu ayarlamaya çalışıyordum.
Image
► Show Spoiler

Re: [Fera Pongushe] Baharat Yolu

#19
Büyükburun heyecanına yenik düşmene gülüyor ve "Siz var ya siz, hınzır! Hınzırrr!" diyor ve kahkaha atıyor. Bir süre sonra çirkinleşiyor ve bunu fark ettiği anda duraksıyor. "Şaka bir yana, gerçekten size saygı duydum bugün yaşananlara karşı nasıl olgun tepki verdiğinizi görünce. Ağırbaşlı olmak Dushalı hanımefendilere ne yakışıyor, ne yakışıyor! Poshota ve Tumi bir araya gelse gün doğar siz doğarsınız." İltifat yağmurunun ardından toparlanıyor ve "Lütfen izin verin, sizi evinize bırakayım. Elbette amacınız eve gitmek ise. Değilse de, başka bir yere bırakayım!" diyerek sana bir teklifte bulunuyor. Sen de nereye gidecek olursan ol teklifi kabul ediyorsun. Böylece yol boyunca Büyükburun sana eşlik ediyor. Yolda giderken şu kısa süre içerisinde bir üst rütbeli mevkidaşını etkilemiş olmanın verdiği hazzı düşünüyorsun. Hele ki boru değil, Büyükburun. Büyükburun ile şehirlerarası yolculuğa çıkacak olmanın verdiği bir heyecan da var sanki hafiften, değil mi? Bence var. Büyükburun da aynı şeyi fark etmiş olacak ki konuşmaya devam ediyor. "Fera hanım, sizinle bir yolculuğa çıkmak gerçekten hoş olacak ama şimdiden söylemeliyim. Ben uyurken çok fena horlarım. Boşuna Büyükburun demiyorlar. Ahayt! Kopardım yine ortalığı! Benden güneş sizden ay." Büyükburun biraz abartıyor mu acaba? Bir dakika. Yoksa Büyükburun seninle... flört mü ediyor?

Eyvah.
Off Topic
Konu sonlanmıştır.

Ödüller:

Fera Pongushe
• 75 IP


Bir sonraki konuyu siz açabilirsiniz!
Off Topic
Ana Kurguya katıldığınız için dağıtabileceğiniz 10 stat puanı bulunmaktadır.
Locked

Return to “Diğer Bölgeler”

cron