[Fera Pongushe] Baharat Yolu

#1
"Dusha'nın Gedhilfe'ye ve Himota'ya uzanan kocaman bir baharat yolu vardır. Bu baharat yolu başlar kendini Hetaguhe'den göstermeye, dolanır Gedhilfe'nin içinden, geçer Nyakusto'dan Himota'ya, Begidanden'den Domisheto'ya, döner Hetaguhe'ye. Rivayetler der ki bu yolu kızdıranları güneş 'kızdırır'.

Dushalılar tarafından kutsallaştırılmış ve üstüne anlam yüklenmiş bir yoldur. Bunun başlıca sebeplerinden biri bu yolun Dusha'nın eski dönemlerinde en büyük ekonomi aracı olmasıdır. P.Ö. 745 yılında dönemin kralı Guruti Hafuru tarafından inşa emri verilmiştir ve aynı kralın döneminde yol aktif hale gelmiştir. Üç-Güç Birliği dönemi sebebiyle sadece Gedhilfe'ye açık olan yol birliğin yıkılması itibariyle Himota ile yapılan anlaşmalar sonucu genişletilmiş ve başlangıç şehri Hetaguhe'ye bağlanan bir rota oluşturulmuştur."


Hetaguhe şehrinin sınır kapısında gördüğün anıtın üstünde bunlar yazıyor. Yazıyı okuduktan sonra seni buraya bırakan otobüsün şoförüyle vedalaşıyor ve şehrin merkezine iniyorsun. Polis merkezini bulmak için birkaç insanla konuşuyor, yol tarifi alıyor ve eninde sonunda merkezi buluyorsun. Polis merkezinin tabelasının üstünde Dusha bayrağı ile birlikte Djurat ve Gedhilfe bayrağının da asılı olduğunu görüyorsun. Bayrakları incelediğini gören yoldan geçen bir kadın yanına geliyor ve "Üç-Güç Birliği'ni hiç duymuş muydun? Zamanında Gedhilfe ve Qardakh kabileleri ile bir antlaşma imzalanmıştı. Himota'yı devirmek için yapılmış bir antlaşmaydı. Hem birlik sayesinde baharat yolunun açılması, böylelikle Dusha ekonomisinin iyi yerlere gelmesinden, hem de birliğin oluşturduğu siyasi ilişkilere duyulan saygıdan ötürü hem Gedhilfe'nin, hem de artık Qardakh kabilelerini temsil etmese de bulundukları bölgedeki ülke olan Djurat'ın bayrakları asılır." diyerek bilgi veriyor. Seni baştan aşağı süzüyor ve bir anda duruşunu düzeltip "Memur olduğunuzu bilmiyordum, iyi çalışmalar dilerim efendim." diyor. Kadın yoluna devam edince sen de merkez binasına giriyorsun. Binanın içinde meslektaşları ile sohbet eden bir komiser görüyorsun. Rütbesi üniformasından belli olan adam senin kapıdan girdiğini gördüğü anda arkadaşlarından müsade istiyor ve yanına geliyor. Gür sakallı adam tokalaşmak elini uzatıyor. "Ünlü şairimiz Agi Domugi ne demiş? Ahdar gözlü abideler nice aceme baş döndürür. Sizi daha tanımadım, beni büyülediniz efendim. Elbette saygı çerçevesinde efendim. Ne duruyorsunuz? Bana kendinizi tanıtın!" Çok zor bir gün olacak gibi duruyor.
Off Topic
Uyandığından bulunduğun şehirden Hetaguhe'ye gidene kadar yaşadıkların sana ait.
Off Topic
Esenlikler dilerim, bu konuda GM olarak ben, yani Barisu ile ilerleyeceksiniz. Pasiflik süresi 96 saattir. (4 gün)

Re: [Fera Pongushe] Baharat Yolu

#2
"Rivayetler der ki bu yolu kızdıranları güneş 'kızdırır'."

Oldukça ilginç bir söylem. Dikildiğim yerde üstüne düşünmeye devam ediyordum bir süredir. Aklıma annem gelmişti. Dine ve rivayetlere yoğun bir şekilde bağlılığıyla ben uyumadan önce her zaman yatağımın başına gelip bu tarz şeyler anlatırdı. O zamanlarda da anlamamıştım söylediklerini. Dümdüz mantık üzerinden düşünüyordum o yaşta da. Anılarım tezahür edince başka bir şey anlatmış mıydı acaba diye zihnimi yoklasam da elim bomboştu. Normal şartlarda bu tarz şeylere takılmazdım bile. Ancak polis memurluğunu icra etmeye başladığımdan beri daha çok her şeye takılır olmuştum. Detaylarda kaybolmayı sevmeme rağmen zorlanıyordum ve bu daha çok mesleğe olan ilgimi ilgim artırıyordu. Merkeze ufak tefek olaylar geliyordu başladığımdan beri hem. Kaza haberini aldığımda haliyle heyecanlanmıştım. Büyük bir şeydi. İncelenecek ve düşünülecek bir sürü şey olmalıydı. Olay yerine çok samimi olmayı tercih etmediğim bir meslektaşımla gitmiştim. Cansız bir beden beni hiçbir zaman rahatsız etmemiştir. Alışkınım. Lakin baharatın çalınmasından çok kıyılan cana üzülmüştüm. Baharat için. BAHARAT İÇİN. Tiksindiriciydi yapılan. Daha o dakikada kafama koymuştum sorumlusunu bulmaya. Baharatları da teslim edecektim gitmesi gereken yere.

Görevi alır almaz vakit kaybetmeden yola çıktım. Otobüse atladığım gibi soluğu Hetaguhe şehrinde almıştım. Binen ve inen yolcuları izledim. Çeşit çeşit tip vardı. Genel bir profil çıkaramadığımdan mıdır huzursuzlanmıştım biraz. Belki de bir bilinmeze ilerlemenin tatsızlığıydı üstümdeki. Neyse ki otobüs şoförünün yanındaki koltuğa oturmuştum ve kendi lisanımla konuşmanın keyfini sürmüştüm yol boyunca. Adam Djuratlı imiş, karısı da Dushalı. Genç yaşta yanlış anlaşılma üzerine evlendirilmişler. Kadını vatanından koparmak istemeyecek kadar düşünceli bir adammış ayrıca. Dilini de öğrenmiş. Karısıyla zaman geçtikçe birbirlerini sevmişler tabi. Erken yaşta eceli ile vefat edince de adam üzüntüden kendini yollara vermiş. "Posho ve Tumi yolunu aydınlatsın." dedi bana inmeme yakın. İhtiyacım olacaktı buna.

Artık ilerleme vaktiydi. Yol sormayı hiç sevmem, daha doğrusu iletişim kurmayı sevmem ama mecburum. Sora sora şehir merkezine gidişi kavramıştım. Devamında da asıl gitmem gereken yerin adresini öğrenmiştim. Çok uzak sayılmazdı. Daha hızlı olmaya çalışıyordum. Yoldan çevirdiğim çocuklardan biri anlamadığım bir dil konuşuyordu mesela. Hiç zorlamadım kendimi anlamak için. İnsanlarla yalnızca polis memuru olarak iletişim kurmak istiyordum. Doğru dürüst bir tarifle merkezin önüne geldiğimde duraksadım. Bayrağa bakakalmıştım. Tarih, siyaset, politika... Hiç ilgilenmedim. Biraz olsun üstüne düşmem gerekirmiş. Dusha dışına da çıkmadım çok fazla. Bir kadın sesi imdadıma yetişircesine açıklama yapmaya girişince ona doğru döndüm. Üç-Güç birliği... Duyduysam bile öğrenecek kadar önemli gelmemiş bana. Tabi, genel hatlarıyla da bir bilgim var ama oldukça geniş bir coğrafyada yaşıyoruz. Her an yeni bir şey öğrenebiliyor insan. Qardakhlar dediğinde suratımı ekşitmeden de duramadım zaten. Azınlıklar... Her yerdeler. İfadesiz bir yüzle "Bilgilendirdiğiniz için teşekkürler." dedim yalnızca. Üzerimde dolaşan gözlerin ardından üniformam kaynaklı olacak ki üslubunu değiştirip iyi çalışmalar dilemişti. İyi yönde mi algılamalıydım kötü mü? Şüphe kırıntısını zihnimin gerilerine iteleyerek başımı salladım kadına cümle kurmaktansa. Binaya girmeden önce kadının gidişini izledim. Gözden kaybolunca da daha fazla oyalanmadan adımladım içeriye doğru. İçerisi beklediğimden kalabalıktı. Yetkiliyi ararken rütbesi keskin gözlerime takılan bir adamın hareketlenişiyle ona doğru yürüdüm ben de. Uzattığı eli tutup tokalaşırken alıntı yapması beni afallatmış olmasına rağmen yansıtmamaya çalışarak sahte bir gülücük ile karşılık verdim. İnsanları sevmiyorum diye sosyal ilişkilerim berbat sayılmaz, genellikle politik davranmaya çalışıyorum. Saygı çerçevesinde büyülenmiş adam. Ne diyeyim? Çok da donuk olmayan bir ses tonuyla konuştum: "Bu da benden size gelsin o zaman. 'En doğrusu, dosta düşmana iyilik etmen; iyilik seven kötülük edemez zaten. Dostuna kötülük ettin mi düşmanın olur: düşmanınsa dostun olur iyilik edersen.' Saygı çerçevesinde efendim elbette. Fera Pongushe. Üniformamdan anlayacağınız üzere Dusha'nın görevlendirdiği polis memuruyum. Araştırma sırasında bana siz mi eşlik edeceksiniz? Bay...?"
Image
► Show Spoiler

Re: [Fera Pongushe] Baharat Yolu

#3
Lafına kahkaha attıktan sonra "Büyükburun." diyor. "Bay Büyükburun." diye de ekliyor. Etrafınızdaki insanlar size bakarken hiç garip bir şey söylememiş gibi önce etrafına sonra da yüzüne bakıyor ve "Ne?" diyor. Hemen ardından "Haaaa! Dusha dilinde Tomugishashi. Kusura bakma ya, Dusha dili öğrenmeye çalışan turistlere özel ders veriyorum ek iş olarak, onlara da anlamını Pakt dilinde söyleye söyleye aklımda öyle kaldı. İşe bak!" diyor ve kahkaha atıyor. Arkanızdaki bir memur sana bakıp bay Tomugishashi'yi gösteriyor ve eliyle deli işareti yapıyor. "Madem kendimizi tanıttık, tanıştık, el sıkıştık..." diye başlıyor lafına el sıkışmamış olmanıza rağmen. "O halde ne duruyoruz Pongushe hanım? Gidelim bu diyarlardan, bir baharat yolu bizi bekliyor!" diyor. Önce komiserin, sonra sen heyecanla binadan çıkıyorsunuz ve çıktığınız anda "Tabii öyle dediğime bakmayın baharat yoluna gitmiyoruz. Daha çok işimiz var, ehehehe!" diyor. Belirtmek isterim ki gülmüyor, olduğu gibi "ehehehe" diyor. Komiserin arabasının anahtarlarını cebinden çıkarıyor ve seni eliyle arabaya yönlendiriyor. Ön koltuğa geçiyorsun, o da sürücü koltuğuna geçiyor. Arabayı sürmeye başlıyor ve senin koltuğunu biraz geriye alıyor. "Rahatlayın efendim, uzatın bacaklarınızı. Disiplin, ciddiyet, bunlar boş işler. İşimizi halledelim de, gerisi önemli değil! Hehehehe!" diyor ve yaklaşık 30 saniye sürdükten sonra bir sokağın başında arabayı park ediyor. Arabadan iniyor ve senin de inmeni istiyor.

"Bu sokakta çok güzel gözleme yapan bir mekan biliyorum Pongushe hanım. Yer miyiz bir gözleme araştırma öncesi? Bence yeriz!" diyor ve gözlemeciye doğru yürümeye başlıyor. Sen de onun arkasından gitmek zorunda kalıyorsun. Gözlemeciye varıyorsunuz ve hemen iki kişilik bir masaya oturuyorsunuz. Tomugishashi kendisine bir patatesli gözleme söylüyor. Gözleme çeşitlerini teker teker inceliyorsun. İçlerinde Toteshisha peynirli, sebzeli (patlıcan, soğan ve ıspanak karışımı), etli, çikolatalı ve meyveli seçenekleri var. İçlerinden birini seçiyor ve söylüyorsun. O sırada komiserin konuşmaya başlıyor. "Pongushe hanım, benimle tanıştınız. Bir insanla göreve çıkabilmem için ne yazık ki bu yeterli değil. Bana kendinizi anlatın. Tanımlayın kendinizi hatta. Siz kimsiniz? Neden buradasınız? Neden burada olmayabilirdiniz? Anlatabiliyor muyum? Bence anlatabiliyorum."

...
Kolay gelsin.

Re: [Fera Pongushe] Baharat Yolu

#4
Karşımdaki adam adının Büyükburun olduğunu söyleyince afalladım. "Hı?" derken gayet normal bir şeymiş gibi davrandığında bozuntuya vermeden devam ettim. Bu adam mı özel ders veriyormuş? İnanılır gibi değil. Anadilimiz kimlere kalmış böyle. Birden fazla dil konuşmanın geçişlerde zorladığını bildiğimden sesimi çıkarmadım. Olabilirdi nihayetinde. Ancak, önyargılı olmak istemesem de adam bana biraz kaçık gibi gelmişti. Ağzından her çıkan cümle de bu yargımı doğrular nitelikte olmaya başlamıştı giderek. Kaldı ki arkasından deli işareti yapan memura bakarken karşımdakine çaktırmamak için mahcup bir tavra bürünmüştüm. Zor durumda kalmaktan, iletişim kurmanın zorlaştığı durumlardan, absürtlüğün içinde bulunduğum her seferde keyfim kaçıyor. İnsanlar çeşit çeşit. Sorun etmiyorum yine de. Olabildiğince saygımı bozmayarak başımı salladım gidelim dediğinde Tomugishashi. Gülüyor mu ne yapıyor o? Hiç bilmiyorum. 'Ehehehe' demek nedir? Poshoto ve Tumi neredesiniz? Sesimi işitin. Sabır bahşetmenize çok muhtacım şu an. Ikına sıkıla ciddiyetimi hiç bozmamaya niyetlendim ve boğazımı temizleyerek "Gidelim Bay Tomugishashi." dedim onunla birlikte adım atmaya başlarken.

Merkezden çıkınca yönlendirdiği arabanın ön koltuğuna geçtim. "Yolda soru-".Otobüste gelirken kafamda bir sürü soru vardı komisere sormak için ama adam koltuğumu ben camdan dışarı bakarken geriye almak için hareketlenince cümlemi kuramadan yutmak zorunda kalmıştım. Ters ters baktım adama. Umursadığını düşünmüyorum. Kendi kendine konuşurken dediklerini bir bir aklıma yazdım. Bu ne laubali söylemler? Çalışabileceğim en tırt komisere denk gelmiş olmalıydım. Yola odaklanayım, civarı inceleyeyim diyordum zıplayan sinirlerimi kontrol altında tutmaya çalışırken ama adam birden durdu. Ben de sandım ki arabada bir sorun var. Sorgular nitelikte bakışlarımı es geçip inmemi istedi. Arabanın arkasına ilerleyecek diye beklerken söyledikleriyle dişlerimi sıkmam bir oldu. Nasıl sıktıysam kendimi çenem ağrımıştı. "Görev bekler efendim!" diye yanıtladığımda adamın arayı iyice açtığını fark etmemle hızlanarak arkasından mecburen ilerledim. Gözlemeciye girerken aldığım hamur kokusu iştah açıcı gelse de yeme taraftarı değildim. Komiserin karşısına geçip oturduğumda ilk sorgulamam gerekenin o olduğunu düşünüyordum. Üniforma ve anahtar mı çaldı bu adam? Buraların delisi olmasın bu? Fazla paranoyak davranıyor da olabilirim. Zaman tanımalıydım, mutlaka açık verirdi nasılsa. İçimi yiyen düşüncelerimi bastırıp gözleme çeşitlerini inceledim çıkıntı olmamak için. Bilmediğim yerlerde yemek yeme konusunda bariz takıldığım şeyler var. Hem tedbirli davranmaktan ödün veremiyorum hem de hijyenik mi değil mi bilmiyorum. Görünüşüne bakıp karar verebilirdim masaya geldiğinde. En azından sipariş verip duruma göre bir şeyler düşünürdüm. Baktım, bu komiserle çok işim var. Kan şekerimi düşürecek bu herif benim, meyveli olsun bari dedim. Siparişimi verdikten sonra söze yine yeniden giren komiseri dinlerken meyveden bu şeker ihtiyacımı karşılayamayacağımı anlamam bir olmuştu. Elimi alnıma götürüp karıştırdım. Karıştırırken bir yandan "Adınız..." dedim. "Adınızın hakkını veriyorsunuz." Her şeye de bir burun sokma çabası. Olmaz ki, profesyonellik nerede kaldı? Bir anlık sinirle ağzımdan çıkanlardan ben de hoşnut değildim. Elimi alnımdan çekerken gülümsemeye çalışan bir ifadeyle kendimi ifade etmeye çalıştım: "Bakın Bay Tomugishashi, az önce söylediğim şey için üzgün olduğumu belirtmek isterim. Onun dışında da benim hakkımda bilmeniz gereken iki önemli şeyi de biliyorsunuz. Adım ve nereli olduğum. Elbette ki göreve çıkacağınız kişiyi tanımak isteyebilirsiniz ancak ben kendimi anlatmaktansa komiserimin beni incelemesini ve kendi fikirlerini oluşturmasını isterim. Eğer hala aynı şeyi düşünüyorsanız da: buyrun. Lütfen, siz anlatın da ben sizi tanıyayım. Takdir edersiniz ki buralara yabancı olan benim. Siz anlatın ki biz de bir an önce asıl konumuza dönerek görevimizi yerine getirmenin ilk adımını atalım. Evet... Siz kimsiniz? Neden sizinle göreve çıkıyorum? Neden buradasınız? Neden şu an bir gözlemecideyiz? Lütfen, buyrun. " Vurgulu şekilde konuşmaktan kaçınmamış sakin bir tonda olabildiğince kibar olmaya çalışmıştım.
Image
► Show Spoiler

Re: [Fera Pongushe] Baharat Yolu

#5
"Şu an tam olarak ben ne istiyorsam onu yaptınız, farkında mısınız acaba? Bence farkındasınız." dedikten sonra eliyle onaylama işareti yapıyor ve sözlerine devam ediyor. "Siz görevi öncelik olarak gören, kendinizi ön plana atmaktan kaçınan ve isteğe bağlı olan şeyleri tercih etmeme taraftarı olan bir insansınız. Bunu bana direkt söyleme gibi bir gereksiniminiz zaten yoktu, bizzat tepkinizle anlattınız. Sizi kutlarım Pongushe hanım. Siz sadece güzel bir hanımefendi değil, aynı zamanda bir bilgesiniz. Hakkını da veriyorsunuz ha!" Önündeki gözlemeyi bitirdikten sonra ayağa kalkıyor ve sen ödemeye yeltenmediğin halde "Lütfen zahmet etmeyin, çok kızarım. Ben ödeyeceğim." diyor ve kasaya gidip gözlemelerin parasını ödüyor. Tekrardan arabaya dönüyor ve yola çıkıyorsunuz. Arabanın içindeyken kendisine kendi sorusunu yönelttiğini hatırlıyor ve cevabını veriyor. "Ben kendimi anlatmayı, başkalarının da bana kendilerini anlatmasını seven bir insanım. Kendimi size zevkle anlatırım. Adım Misḧa Tomugishashi. Zor bir adım vardır, o yüzden kendimi soyadımla tanıtma taraftarıyımdır. Tam olarak on beş yıldır komiserlik yapıyorum. Komiserliğin yanında polis memurları için eğitmenlik yaptığım da oluyor. Dil dersi verdiğimi de biliyorsun zaten. Hikayem bu ülkede başlamıyor, biliyor musun? Bence bilmiyorsun, çünkü anlatmadım. Æfgrenst şehrini duymuş muydun? Gedhilfe'nin başkentidir. Oraya leylekler getirdi beni! Ahahahah!" Bir süre güldükten sonra sözüne devam ediyor. "Bu şahane mizah gösterisinin ardından konumuza dönelim, Æfgrenst'in nezih sokaklarında yetişen ben öz Dushalı babamın tayini ile buraya geldim. Sekiz yaşında falandım diye hatırlıyorum. Ama bir şey diyeyim mi, Gedhilfe'nin tadı yok! Yok! Valla yok ya! Gedhilfe'de bir kere insanlar nazikti, güzeldi, yakışıklıydı. Ah, tabii siz güzelliğinizle bu önyargımı yıkmak için elinizden geleni yapıyorsunuz ama insanlar müt hiş ti efendim ya! Bakın size ne diyeceğim. Dusha ve Gedhilfe bilirsiniz ki yıllardır it dalaşında olan iki ülkedir afedersiniz, ben Gedhilfe'de esmer tenim yüzünden bir kere bile ırkçılık çekmemişken Dusha'da kızıl saçım yüzünden nice insan tarafından laf yedim. Sonra neden önyargılıyız efendim? Bir ayağı çukurda babamı köpek gibi çalıştırıyorlar da ondan! Ha bakın, o da ayrı bir konudur. Adam gelmiş altmış altı yaşına, emekli olamadı. Gedhilfe'de kalsak emeklilik yaşı elli. İnanabiliyor musunuz ya? Rezalet ötesi bir şey bu, resmen kaos!"

Arabayı bir ara sokağa park ediyor ve durduğunuz anda sana dönüp "Önceden dedektif olarak da çalıştığımı söylemiş miydim Pongushe hanım? Bence söylememiştim. Söylediğimi hatırlamıyorum, yanlışım varsa düzeltin. Neyse, olaylar olurken oradan arabayla geçtiğini söyleyen bir adam burada yaşıyormuş. Baharat yoluna gitmek için şehirden ayrılmadan onunla görüşeceğiz. Sen de birkaç soru sorarsın, hehehehe!" diyor ve arabadan çıkıyor. Sen de arabadan çıkıp arkasından geliyorsun ve sokağın ortasında bulunan bir evin kapısını çalıyorsunuz. Dusha'da başkentte göremeyeceğiniz tarzdan, Gedhilfe mimarisini andıran bir ev olması dikkatini çekiyor. Hatta sokaktaki tüm evler aynı tarzda inşa edilmiş. Kapıyı orta yaşlı, pala bıyıklı, kel bir amca açıyor. Büy-Tomugishashi boğazını temizliyor ve "Efendim, merhabalar. Bizler polisiz ve sizinle konuşmamız gerekiyor." diyor. Amca ise önce sana, sonra da Tomugishashi'ye bakıyor ve "Siktirin gidin amına koyayım." deyip kapıyı yüzünüze çarpıyor. Tomugishashi olayın şokuyla sana dönüyor ve "Daha önce hiç böyle bir şey yaşamamıştım. Ne yapacağız?" diyor.

Ne yapacağını biliyor musun? Bence bilmiyorsun.


Misḧa Tomugishashi
► Show Spoiler

Re: [Fera Pongushe] Baharat Yolu

#6
Buraya yarın akşam veya en geç bir ertesi günü cevap gelecektir. Üzgünüm.
► Show Spoiler
Image
► Show Spoiler

Re: [Fera Pongushe] Baharat Yolu

#8
Büyükburun nutkumun tutulmasının baş rolüydü. Hayretler içerisinde adamın söylediklerini dinledim usulca. O esnada gelen gözlemeyi çatalımla belli etmeden biraz eşeleyerek kontrol ettim. Şüpheciliğim had safhadayken baktım karşımdaki büyük bir iştahla yiyor ben de birkaç parça aldım ayıp olmaması için. Beklediğimden lezzetliydi. Sonuçta yemek yemek ve yedirmek istemesi iyi niyet göstergesi sayılırdı.Başta biraz sıkıntılı bulsam da adamı -bulmaya devam edecek olsam da- anlayışlı olmaya davet ediyordum kendimi. Hele de onca sözün ardından… Peçeteyle ağzımı nazikçe silerken “Teşekkürler efendim.” diyebildim. Rahatsız edici olsa da kendine has bir stili olduğunu inkar edemezdim. Benimsemek lazım adamı bu şekilde. Bir de ‘artık’ acelesi varmış gibi ücreti ödemeye yeltendi. Bir şey demekle dememek arasında kaldığımda üstelemenin bir anlamı olmayacağını düşünerek boş verdim. Sonunda yola çıkmaya hazırdık. İşe koyulmak için yanıp tutuşuyordum. Büyükburun hesabı ödedikten sonra kapıda buluşup onunla arabaya geçtim. Emniyet kemerini takıp ağırbaşlılıkla gideceğimiz yolu izleyecektim. En azından benim kafamdaki buydu. Büyükburun ise direksiyona geçtiği anda konuşmaya başladı. Adını öğrendiğim adamın söylediğinin tersine soyadının daha zor olduğuna kanaat getirmeme rağmen bir şey diyemedim yine. Resmen kelimeleri kifayetsiz kılıyor Büyükburun. Ben ses çıkarmadıkça o da kendini anlatmayı bırakmadı. Görüntüsüne bakan havalı biri olduğunu düşünür. Halbuki adam çok dertli. Yükleri iyice çeneye de vurmuş. Üzülmedim değil. Bu yolculuk bittiğinde hakkında bilmediğim bir şey kalmayacaktı muhtemelen. O sebeple acımı kabullenerek kulağımdan girenleri süzgeçle eledim ve gerekli olabilecek bilgileri aklıma kazıdım. Aynı zamanda koruma içgüdüme bir etkisi oldu bu anlattıklarının.

Gedhilfe dediğinde burnumu kıvırdım. Kızıllardan hoşlanmıyorum. Genel bir önyargım var Gedhilfeliler’e makul sebeplerle. Konusu geçtiği anda geriliyorum içten içe. Dusha sınırları içerisinde ırkçılığa uğradığına hiç inanmamıştım ancak kendi içimde bile çelişmiş oluyordum bu şekilde. Belirsiz bir suçluluk hissetmedim değil. Kafamı yoldan bir anlığına çevirip sürücü koltuğuna baktım. Yol boyunca hiç konuşmamış olmama rağmen susmayan Büyükburun hala enerjisi yerinde gözüküyordu. Güzeldi bu. İş yapacağına inancım tamdı. Poshota ve Tumi’ye şükürler olsun ki bir ara sokağa girip durduğumuzda burnumdan nefes almıştım. Her zaman agresif değilimdir, görevlere çıktığımda ve kafamı kurcalayan bir şeyler olduğunda daha odaklıyımdır sadece. Olağan bir sonuç olarak, vücudumdan elektrikler geçercesine gerginim. Herhangi bir aksilik istemiyorum. Yüzüme gülümsememi takınıp indim arabadan. Büyükburun’a da “Soracağımdan hiç şüpheniz olmasın.” diyerek ilerledim arkasından bir ördek yavrusu gibi. Sokakta ilerlerken Büyükburun’un hangi eve gireceğini yönünü hafif kırmasıyla şöyle evin mimarisine baktım. Gedhilfe tarzı olduğu dikkatimden kaçmamıştı. Hayır, şu an fark ediyorum ki sokağın geneli Gedhilfe mimarisi ile donatılmış evlerle doluydu. Neden içimde bu olayın gidişatının Gedhilfe’ye bağlanacak olduğu gibi kötü bir his vardı ki?

Kapıyı çalarken Büyükburun ben de duruşumu düzelttim. Söze daha deneyimli olanın girmesini bekleyecektim. Arada da kendi sorularımın hepsini yöneltirdim. Kapının hızlıca açılmasıyla açan kişiye baktım. Kel, bıyıklı, orta yaşlı bir tip. Elimle Büyükburun’a söze girmesini beklediğimi belli etmek istercesine işaret ettim. Ancak herif önce bana baktı sonra da Büyükburun’a. Ne var yani adam nazik nazik gelmiş kapına, bu ne tavır? Olmadık yerde küfür yiyoruz. Kapının kapanmasıyla da ben bu herifin lakayıt tavırlarına katlanamayacağıma emin olmuştum artık. Büyükburun onca deneyimiyle şaşkın bir halde bana bakıp “Ne yapacağız?” diyor bir de. Bu adama yapma bari. İyi niyetine yazık. Ne yapacağımı çok iyi biliyorum. Üç beş adım geriye çıkıp evin başka bir çıkış noktası olup olmadığını da kontrol ettikten sonra olduğum yere geri gelerek“İzninizle Bay Tomugishashi… Bırakın ben halledeyim.” dedim sakin bir tonla. Sağ yumruğumu sıktım. Atom enerjimi yoğunlaştırıyordum elimde. Elmasa dönüştürüp kapıyı kıracağım. Adamı ürkütmekten pek memnun olmayacak olsam da gidip “Polis memuruna hakaretten tutuklarım seni. Efendi efendi otur ve sorularımızı cevapla.”diyerek gözdağı vereceğim. Kaç sularında oradan geçtiğini, tam olarak ne gördüğünü, şüphelendiği bir şey olup olmadığını soracağım. İş birliği yapması hepimizin hayrına olur. Baktım olmuyor biraz kafa kuvvet ve daha ağır sözlerle bir sandalyeye doğru dürüst ben oturtacağım ve bildiklerini öğreneceğim.

Bence olur mu? Olur.
Image
► Show Spoiler

Re: [Fera Pongushe] Baharat Yolu

#9
Önce bir çığlık sesi, hemen ardından da küfürleşmeler duyuyorsun.Bir anda kırdığın kapının ardında bıyıklı amcayı görüyorsun. Amca yavaş yavaş artık olmayan kapıya doğru ilerliyor ve "Ne demişti o ne?" diye soruyor. Büyükburun ise "Polis memuruna hakaretten tutuklarım seni dedi." diyor. Amca da "Ben de seni malıma zarar vermekten mevkidaşlarına tutuklatırım küçük hanımefendi! Olayla alakam yok amına koyayım!" diye bağırıyor. Büyükburun adamın yanına gidiyor ve "Efendim, merak etmeyin ben kapınızı yaptıracağım. Siz şimdilik sorularımıza cevap vermekle hükümlüsünüz." diyor. Amca ise "Hükümlü mükümlü değilim kardeşim ben! Yanlış adama geldiniz!" diyor. Büyükburun şaşırıyor ama şaşkınlığını sözlere dökemeden adam sizi içeri davet ediyor. İçeri giriyor ve evin salonuna geçip koltuklardan birine oturuyorsunuz. Dusha'daki evlerin büyük çoğunluğuna benzeyen işlemeli duvarlara, halılara ve koltuklara sahip olan evin dıştan Gedhilfe mimarisine yakın olması ama ev içerisinde bu kadar Dusha kültürü öğesi bulundurması ilgini çekiyor. Bıyıklı amca odaya giriyor, kapının önünde duran terliklerini giyiyor ve karşınıza oturuyor.

"Kardeşim, bakın şimdi. Ben buraya geçen hafta taşındım. Burada Gedhilfeli bir adam oturuyordu, kendisinden bu evi düşük bir fiyata aldım. Eskiden Hafuruguhe'de otururdum ben, Gedhilfelilerle iç içe yaşamış bir insanım yani. Dürüst ve mert adamlardır, severim kendilerini. Neyse, bu adamdan evi aldım, adama ödemenin yarısını yaptım, kalan yarısını daha sonra alacağını söyledi. Adam ertesi gün yok oldu amına koyayım! Her yeri aradım, anlaştığı emlakçıyla da konuştum, yok! Sanki adam yer yarıldı içine girdi yahu. Öyle işte memur beyefendi, memur hanımefendi. Ha nedir, emlakçıyla konuşmak isterseniz bizim evden sağa dönün, aynı hiza sağdan ikinci ev onların ofisi. Beni de iki saat uğraştırmayın." Büyükburun adamın kimliğini istiyor ve kimliğini incelemeye başlıyorsunuz. Orta yaşlı sandığınız adamın 78 yaşında olduğunu görüyorsunuz. Büyükburun sana dönüp "Oha." diyor. Amc- yani dede ise "Anlamadım? Neye oha beyefendi?" diyor. Büyükburun gergin bir ses tonuyla gülüyor ve okumaya devam ediyor. Sana dönüyor ve "Emlakçıya mı gidelim? Sormak istediğin bir şey var mı? Göster kendini!" diyor. Böyle bir adama soracak soru var mı ki?

Vardır belki.
Off Topic
Fera Pongushe
Atom Enerjisi; %75
Locked

Return to “Diğer Bölgeler”

cron