[Vaka] Devriye

#1
"Tiyem budrich, arkadaşlar!" Sabahleyin karakola giriş yaptığınız gibi karşılaştığınız Komiserinizden duyduğunuz ilk cümle bu oluyor. Sizi yanındaki başpolis memuru ile girişte karşılayan komiseriniz selâmına karşılık bekledikten sonra lafa giriyor. "Ben komiseriniz Adrud Egu. Yanımdaki başpolis memurunuz ise Ngumi Elütam. Direkt konuya giriyorum arkadaşlar. Acilen ilgilenmemiz gereken önemli bir konu var. Bu yüzden, oturmanıza izin vermeyeceğim. Aldığımız raporlara göre, birkaç şüpheli halkımızın aklını bulandırmaya ve devletimize karşı karalama politikası uygulamaya kalkışıyor. Bu asla affedilemez! Hemen harekete geçmek icâbet eder! Buyrun, yola çıkalım." Komiserinizin vatansever damarına basılmış olacak ki ortalığı kasıp kavuracakmışcasına herkesi peşine takıp yola çıkıyor. Ardından hızla size iki plan arasında seçim yaptırıyor. "Elimizde iki tür yaklaşım var. Ya hep beraber önce Hükümet Binası etrafına, sonra da yakınlardaki tavernalara bakarız ya da ayrılıp aynı anda her yere bakarız. Karar sizin ama çabuk olun. Onlara en kısa zamanda hadlerini bildirmeliyiz!"

Yapacağınız seçim ile beraber nasıl yaklaşacağınız da size kalmış. Devletin bekâsı adına!
Adrud Egu
► Show Spoiler
Ngumi Elütam
► Show Spoiler
Off Topic
Esenlikler dilerim, bu konuda GM olarak ben, yani Hiperyus ile ilerleyeceksiniz. Pasiflik süresi 168 saattir. (7 gün)

Re: [Vaka] Devriye

#2
Üzerine giydiği Djurat Üniformasının üstüne gururla geçirdi kırmızı şapkasını. Aynada kendine bakıp, şapkasını bir iki kez düzelttikten sonra “Hazırım. Görevime tamamen hazırım.” Diyerek kendini motive etti. Görev öncesinde iyi bir kahvaltı etmiş, kaslarını oldukça sıkı bir şekilde çalışmıştı. Mabi için bugün oldukça önemliydi, görevini iyi bir şekilde yerine getirmeliydi. Kapıdan dışarı adım attığı anda, Ae ile Ag’ın şaşırmış gözleriyle karşılaştı. Ag, işaret parmağıyla genç ayıyı gösterip kahkaha attıktan sonra “Ağabey nereye gidiyorsun, baloya mı?” diyerek alay etmeye başladı. Ae, cevap bekleyen gözlerle beklerken Ag’ın kahkahasına katılmamayı tercih etti. “Bugün görev günüm gençler, Djurat’ın Kudretli Ayı’ya ihtiyacı var.” Ag, daha sert bir kahkaha atmaya başlarken, Kudretli Ayı kafasına vurdu hafifçe. “Bir gün bu Kudretli Ayı’yı tüm Djurat Halkı tanıyacak. O zaman kahkaha atmak yerine gururla izleyeceksin beni kardeşim.” Diyerek cümlesine devam etti. “Başarılar ağabey. Sana güveniyorum.” Ae’nin bakışlarından o güveni görebiliyordu. Başparmağını havaya kaldırarak onayladı Ae’nin cümlelerini. Yürüyüşü bile Kudretli Ayı’ya yakışırken, Ag’ın tek yaptığı gülmek olmuştu.

Kızım şu vücuda bak
Kızım şu vücuda bak
Kızım şu vücuda bak
Egzersiz yaptım
Ayy
Egzersiz yaptım
Ayy
Seksiyim ve bunu biliyorum
Kaslıyım ve bunu biliyorum
Kudretliyim ve bunu biliyorum
Ayıyım ve bunu biliyorum
Kızım şu vücuda bak
Ayy
Kudretli ayıyı seviyorsun biliyorum
Dans edişimi seviyorsun biliyorum
Beni sevmeni seviyorsun biliyorum
Beni arzuluyorsun bebeğim biliyorum


Karakola giriş yaparken ağzına tutturduğu bu şarkıya parmaklarını şaklatarak ritim tutuyor ve sesli bir şekilde söylüyordu. Magna’yı gördüğü gibi selam vermek için sırtına hafif bir tokat attı, “Yeni şarkım nasıl Magna? Vigıl vigıl vigıl yee. Vigıl vigıl vigıl yee.” Dans hareketlerine bir yandan poposunu sallamayı da eklemiş, bundan hiçbir şekilde utanmamıştı. Poposunu sallamayı ise, komiserinden duyduğu cümle ile bir anda bırakmış ve selam vermişti. “Tiyem Budrich komiserim!” diyerek anırıyordu Kudretli Ayı’ya yakışır bir şekilde. Ama onun gözleri, Kudretli Ayı’nın gördüğü gözleri ve kalp gözü bir kişiye takılmıştı; Ngumi Elütam. Komiserinin sözlerini dinlerken bir yandan hayran hayran Ngumi’yi izliyordu. “Bu muhteşem bir kadın.” Diye geçirdi içinden. Komiserinin aceleci ve heyecanlı bir şekilde çıkmasıyla beraber, Ngumi’nin peşine takıldı. Arkasında kalıp, onu nasıl tavlayacağını düşünüyordu. Komiserinin hızlı bir şekilde seçim sunmasının ardından, önce biraz düşündü. Bu karalama politikasını uygulayanlara anında saldırmalı mıydı? Kim olduklarını, neden böyle bir şey yaptıklarını bilmiyordu Kudretli Ayı. Belki de önce onlarla konuşmalıydı, komiserinin aksine daha sakin bir tavırla yaklaşıp her şeyi çözebilirdi. Belki de bunlar kandırılmış birkaç çocuk ve yetişkindi, arkalarında daha büyük bir tarikat vardı. “Komiserim, ayrılmamız çok daha iyi olur. Ben Magna ile ilerleyeceğim, etrafta araştıracağız hızlıca.” Diyerek cümleye girdi. Ardından göğüs kaslarını bir sağ, bir sol olmak üzere hızlıca yukarı doğru oynatmaya başladı. “Ngumi komiserim, bu görevi başarıyla bitirirsek size bir içki ısmarlamak isterim. Bunu şimdiden söyledim ki teklifimi düşünmeniz için. Görev sonunda tekrar sormak isterim.” Kaslarını oynatmayı bırakıp göz kırptıktan sonra Magna’nın da gelmesini bekledi ilerlemek için. Magna geldiğinde, hızlıca söze girecekti. “Ayrılmak istememin en büyük sebebi bunların kandırılmış çocuklar veya yetişkinler olabileceği. En baştan şiddet uygulamak basit bir çözüm. Bence oturup düzgünce konuşmalıyız. Neyin ne olduğunu, düşüncelerine saygı duyduğumuzu söylemeliyiz. Ardından paketleriz. Bir nevi kandıracağız ancak arkalarında daha büyük insanlar varsa onları da öğrenmiş olacağız. Ne dersin?” Diyerek sözü Magna’ya bıraktı.
► Show Spoiler
Image
GERIR BIREJ
Image
Image
image

Re: [Vaka] Devriye

#3
Sabahın erken saatlerinde uyanmıştım. Yatağımdan kalkıp sakin adımlarla banyoya girmiş, aynada kendime bakmıştım birkaç saniye. Yüzümde donuk bir ifade olduğunu fark etmiştim. Nedenini bilmiyordum. Üzerinde de durmayıp yüzümü yıkamış ve saçlarıma şeklini vermiştim. Mutfağa girip kendime hafif bir kahvaltı hazırşamıştım. Mutfakta, saatin çıkardığı tik tak sesi ve çatal bıçağın çıkardığı sürtünme sesleri hariç çıt çıkmıyordu. Bulaşıkları hallettikten sonra kendime sıcak bir kahve koyup odamda oturma köşesine geçtim. Bugünün gazetesini almamıştım. Haber okumak da istememişti canım. Dalgındım. Siyah beyaz bir sis perdesi içerisindeydim sanki. Hayat renkli gelmiyordu. Kahvemden aldığım birkaç yudumun ardından ayağa kalkmış, perdeyi aralayıp dışarıdaki insanları seyre dalmıştım kısa süre. Ardından hafif bir tebessüm belirmişti yüzümde. İnsanları, canlılığı seviyordum. Koltuğuma dönüp daha bir yayılarak oturmuştum. "Keşke biraz daha uyusaydım." dedim kendi kendime. Ardından kahvem bitene kadar koltukta oturakaldım. Bugün beni işte ne beklediğini merak ediyordum. İşimiz, görevimi seviyordum bu yüzden içinde bulunduğum sıkıcı ortamdansa orada olmayı yeğlerdim. Üzerimi giyinip şapkamı taktım ayna karşısında. Yüzüme bakıyordum. Hala donuktu. Buna sinirlendiğimde kaşlarım hafif çatılmıştı. Hafif tebessümle "Böyle daha iyi." dedim kendi kendime.

Karakola geldiğimde girişe doğru Mabi'yle aynı anda geldiğimizi fark etmiştim. Yanıma gelip sırtıma hafifçe vurup 'vigıl vigıl' demişti. Sakince "Beğenmedim." dedim ona bakmadan, soğuk tonda. Ardından ona bakıp gülümsemiş ve "Şaka yapıyorum." demiştim. İçimdeki soğukluk biraz olsun gitmişti Mabi'nin sabah selamı sayesinde. Eğlenceli adamdı. Biraz zıt kişiliklerimiz vardı ama fazla benzesek de sıkıcı olurdu diye düşünüyordum. İçeri giriş yaptığımız gibi komiserle karşılaşıyorduk. Sözlerine cevaben "Tiyem budrich" diyordum ikisini de başımla da hafifçe selamımı vererek. Komiserle başpolisin güzellikleri dikkatimi çeken ilk şey oluyordu. Ancak profesyonelliğimden ödün vermemek üzere doğrudan onları incelemiyordum. Göz teması kuruyordum sadece.

Komiser Adrud doğrudan konuya giriyor ve birkaç şüphelinin devleti karalama politikası uygulamaya kalkıştıklarını söylüyordu. Bunu duyunca yüzümde ciddi bir ifade takınıyordum ister istemez. Tihami olayları daha yeni ortadayken Djuratta da bunun kıvılcımlarının oluşma olasılığı çok ciddi bir meseleydi. Ancak ne yaptıklarını henüz bilmiyordum. Bu yüzden peşin hüküm vermeyecektim bu konuda. Komiserin dediği gibi derhal bu meseleye el atmamız gerekiyordu. Hareketimiz konusunda seçimi bize bırakmıştı. Peşlerinden ilerliyorduk. Arama konusunda tercih bize bırakıldığında Mabi ben daha bir şey demeden ayrılacağımızı söylemişti. Ben de böylesinin daha iyi olacağını düşünüyordum. Yakalananların o bu kalabalığı gördüğünde korkudan zaten sözleri birbirine karışacaktı muhtemelen. Belki de iyice provoke olup agresif davranacaklardı. Daha az kişiyle çözmek iyi tercihti. Mabi'nin yanına vardığımda söze girmişti. Sözlerine cevaben "Henüz olasılıkları düşünmek için erken. Ama sana katılıyorum. Gidip neler döndüğünü öğrenelim." diyecektim ciddiyetle. İçimde hafif bir ısınma vardı dünyaya karşı. Olayların çıkması hoşuma mı gidiyordu? Kaostan mı besleniyordum gerçekten? Sanmıyordum ama sıkıcı, boş bir oda durmaktan iyiydi. Gruptan ayrılıp Mabi'yle kendi arayışımıza geçecektik. Provokatiflerden birilerini çabucak görmek istiyordum. Yönetim ile alıp veremedikleri acaba neydi?
► Show Spoiler
Image

Re: [Vaka] Devriye

#4
Kudretli Ayı'nın akıl dolu kararı ile Komiser ve Başpolis bir grup iken Kudretli ayı ve Kaos Aşığı bir gruba ayrılıyorsunuz. Komiser ve Başpolis Hükümet Binası etrafında devriye geziyorlar. Siz de yakındaki tavernalara gidiyorsunuz. Tavernalar halkın kalbidir. Herkesin içini döktüğü ve tatrışmaya açık konuları masaya yatırdığı yerler. Daha sonra ana avrat küfür ile birbirlerine girdikleri ve soluğu karakolda aldıkları günlük maceralar. Morluklarla ve kızarıklarla dolu bıçak takılmış bedenlerin eve döndüğü geceler. Her ne kadar diğer ülkerlerin gözünde Djurat "Kavgacı Ayyaş" konumda olsa da siz iyi biliyorsunuz ki bu tavernalarda yaşanan bu olaylar milli kimliğinizin bir parçası. Kim sarhoş olmamış ki? Kim kavga etmemiş ki? Kim hayatı boyunca bıçak yememiş ki? Siz kendinize karşı dürüstsünüz, insansınız diye mi yanlışsınız? Asla!

En yakın tavernalardan birine giriş yapıyorsunuz. Barmen ile selamlaştıktan sonra uygun bir masaya oturuyorsunuz. Garsonlardan biri sizlere ikram olarak biraz kuru yemiş getiriyor. Taze kuruyemiş eşliğinde diğer masaları gözlüyorsunuz. Ne konuşulduğuna kulak veriyorsunuz. Milletin kalbi gümbür gümbür ama dikkatinizi verirseniz sözleri seçebilirsiniz. "Neymiş? Eve geç gelemez mişim. Sanane be kadın! İstediğim saatte çıkar, istediğim saatte girerim. Sana mı soracağım? Belki yatakta iki kur yapsan, bir kere gülümsesen bana, tavernada yatıp kalkmam!" "Dayı geçen gittiğimiz kerane neydi öyle ya? Yemin ediyorum, hâlâ etkisinden çıkamadım. Beni de bu işlere bulaştırdın ya..." "Demem o ki, ayağını yorganına göre uzatacaksın. Ekonomi dengesiz, yarınımız belirsiz. Kenarda üç beş pakt bofu dursa fena mı? Ne demişler? Sakla samanı gelir zamanı!" " Ben Lüke Jekot'un bu ülkeyi yönetemediğini düşünüyorum. Adamın Pakt masasında ağırlığı yok ki! Sanarsın beş yaşındaki çocuk da abilerinin sohbetine katılıyor. Hep bi' yumuşak davranışlar, hep bi' yapmayın etmeyin havaları. Kimseye sözünü geçirebildi mi? Daha kendi ülkesine söz geçiremiyor adam! Olmaz olsun öyle Cumhurbaşkanı!" "Beni yanlış anlamayın lütfen, ben sadece sizin gibi genç beyinlerle seviyeli bir tartışma yürütmek istiyorum. Hadi, hesaplar da benden olsun. Delikanlı adamsınız sonuçta. Paranız cebinizde kalsın. Bakın, sizler bu ülkenin geleceğisiniz. Bizden sonra siz varsınız. Sizden sonra da küçükleriniz. Onlara çok daha iyi bir gelecek bırakmak istiyor musunuz? O zaman sorunu kökünden çözeceksiniz. İşin adabı budur. Akşemleyin yine burada olacağım. Arkadaşlarım da gelecek. Sohbete sizleri de beklerim. Müsaadenizle!"

Seçebildiğiniz kadarıyla birbirinden farklı konuşmalar dönmekte. Her kafadan ayrı bir ses çıkıyor. Siz dinlemeye devam ederken tavernadan müzik sesleri yükseliyor ve herkes aynı anda keyifle kalkıp bardakları tokuşturuyorlar ve şarkıya eşlik ediyorlar. O sırada görüntünüz de kesiliyor ama müsaade isteyen beyefendi ile Lüke Jekot'u eleştiren gencin tavernayı bir iki dakika ara ile terk ettiğini fark ediyorsunuz. Arzu ederseniz, başka bir tavernaya geçebilirsiniz veya başka bir masaya katılabilirsiniz. Taverna kültürü sonuçta, garip karşılanmaz. Ha, gidenlerin peşine de takılabilirsiniz fakat düşünce özgürlüğünü kullananlardan niye şüphe edesiniz ki? Sadece Lüke Jekot çağının sona ermesi gerektiğini savunuyorlar, o kadar.

Re: [Vaka] Devriye

#5
Burası Djurat. Burası gerçek erkeklerin üste çıktığı, tavernalarda yaşanılan kavgalarla hayatta olduğunu tekrar hatırladığın bir yer. Mabi tavernaya girdiği anda etrafı izlerken kendi anılarını hatırlamaya başladı. Burada hiç kavga etmemişti, ancak kavga edenleri görmüştü. Birbirini yumruklayan, kendinden geçmiş adamlar. Bıçaklananlar, mosmor dönenler. Kudretli Ayı, görünüşü sayesinde çoğu zaman kavga edilmeye çekinen biri olmuştu. Kendisi bunun farkındaydı, bir yumrukta kaç tane adamı yerin dibine sokabileceğinin farkındaydı. Onun için burası kum torbalarıyla doluydu sadece. Antrenman yapabileceği, etten kemikten olan kum torbaları. Ancak yine de zorba bir adam değildi Kudretli Ayı, kimseyle sarhoş olduğu için kavga etmemeliydi, sarhoş birisi ona sataşırsa onu bir çivi gibi yere çakmalıydı. Kavga etmek, dövüşmek bir sanattı onun için. Dövüşmek, rastgele yumruk sallamaktan ibaret olmamalıydı. Kudretli Ayı'nın vücudu bir mızraktan, kargıdan, kılıçtan daha ölümcül bir silahtı. Dirsekleri, yumrukları, dizleri, bacakları, hepsi ayrı birer silahtı. Bir kargı ustasının silahıyla ettiği dans gibi, ahenkli bir dans sergilemeliydi vücuduyla. Birbirini ardına gelen, ritimli, rakibe acımayan bir dans. Kudretli Ayı, yumruklarını çektiği ve saldırma pozisyonuna geçtiği an, fırtınanın vücut bulmuş haline dönüşürdü. Yıkıcı, vahşi, çekici ve görkemli. Belki de Ayı'nın ciddiye aldığı tek şeydi Mabi Tarzında dövüşmek ve gelişmek.

Barmenle selamlaşıp oturdukları masada ikram olarak gelen kuruyemişten yemeye başladı hafif hafif. Ardından barmene parmak şaklatarak büyük fıçı bardakta bira istedi. Dirseklerini ve kollarını masanın üstüne dayamış, insanları dinlemeye çalışıyordu bir yandan. Karısından laf yiyen adamı dinlerken, kahkaha atmıştı istemsizce. Adamın cümleleri oldukça komiğine gitmişti. Kudretli Ayı'ya yakışan kudretli kahkahaları sönerken, kulakları Lüke Jekot'un adını duymayı başarmıştı. Sanırım duyması gerekenler bunlar olmalıydı. Kendisi hakkında bir karalama kampanyası başlamıştı bile. Böyle bir Cumhurbaşkanı olmamasını söyleyen kişiden sonra, asıl konuşma kulaklarına gelmeye başlamıştı. Gençleri sohbete çeken ve akıllarını yıkayan biri olabilirdi bu kişi. Gerçi, buna pek akıl yıkama denemez. Herkes kendi özgür düşüncesini paylaşıyordu Mabi'ye göre, ancak bu durumun provakotörlüğe gitmesi durumuna karşı önlem almak zorundaydı. Birası önüne geldiğinde, birasından büyük bir yudum aldı, ardından altını masaya vura vura ritim tutmaya başladı. Başlarda duyulmayacak sesler olan bu ritimlerle birlikte konuşan adamları bekledi. "Akşam sohbete bizim de gelmemiz gerek." Dedi müziği bastırmaya çalışırken bir yandan.

Müsaade isteyen adamla Cumhurbaşkanımızı eleştiren gençler bir ya da iki dakika arayla ortamı terk etmişlerdi. Magna ile ayrılmaları gerektiğini ve bu gençlerin peşinden gitmeleri gerektiğini düşünüyordu Kudretli Ayı. Birasını daha sert vurmaya başladı masaya. Ritim tutmaya devam ederken, birasının köpükleri bardağından masaya saçılıyordu. "Bence diğer bir tavernaya geçelim, ancak önce şu gençlerle bir konuşalım derim ben. Akşam sivil olarak geliriz." Dedi. Sonuçta tavernada kalamazdı. Masadan ağır ağır kalktı, ayağa kalkarken birasından büyük bir yudum alıp, havaya kaldırdı.

"FIRTINA GÜMBÜRDÜYOR KUDRETLİ AYIYLA!
GÖRKEMİN VE VAHŞİLİĞİN HATIRASI!
KUDRETLİ AYI SANA SESLENİYOR!
GÖĞSÜNDEKİ ATEŞ HENÜZ YENİ ALEVLENİYOR!

YER SARSILIYOR, GÖKYÜZÜ YARILIYOR!
RÜZGAR ULUYOR, KAN FOKURDUYOR!
GÖĞSÜNDEKİ ATEŞ YENİ ALEVLENİYOR!
KUDRETLİ AYI DİŞLERİNİ GÖSTERİYOR!

HEEEEEEEY! KUDRETLİ AYI!
HEEEEEEEY! KUDRETLİ AYI!
GÖĞSÜNDEKİ ALEVİ SÖNDÜRME,
DİŞLERİNİ KANLA BİLE,
KUDRETLİ AYI ZİYAFET İÇİN DÖNÜYOR!"


Kudretli Ayı, gerçek bir ayıya yakışır kalın ve boğuk sesiyle, ayağa kalkıp tavernadaki müziğe eşlik etmeye başlamıştı bir anda. Sesi, her bir kelimeyle birlikte daha güçlü ve kendinden emin çıkmaya başladı. Bunu neden yaptığını bilmiyordu, hoşuna giden müziğe kendisini katmak istemişti. Bu şarkıyı, bir gün tüm Djurat'ın dilden dile söyleyeceğini arzuluyordu. Şarkısını söylerken, Magna'dan bir cevap bekliyordu aynı zamanda. Ona göre hızlıca çıkıp gençlerin peşine takılmalıydılar. Ancak buraya asıl, akşam olduğunda gelmeliydiler.
► Show Spoiler
Image
GERIR BIREJ
Image
Image
image

Re: [Vaka] Devriye

#6
Mabi, kendisini yurdunun tavernası ile özdeşleştirirken, bir yandan da hem kuruyemiş yiyip içkisini yudumluyor hem de duyduğu olası provakatörlük tehlikesini yorumluyordu. Şayet iş provakatörlüğe giderse ülkede ses getireceği kesindi. Siyaset burada her daim şiddetli geçer. Bu olay da, gerçekleşirse tabii, politikacıların silahı olacak. Sonra aylar boyunca bunun üzerine kavgalar, tartışmalar vesaire çıkacak. Durduk yere kargaşa ortamı çıkacak ve belki de amacına ulaşacaklar olacak. Her en kdar tarafsız bakış açısıyla ileri gitmek olsa da kesinlikle işe dahil olmak gerek. Mabi kafasında planı inşa ediyor ama tavernanın keyfini de çıkarmaktan mahrum kalmıyor. Herkesin eşilk ettiği şarkıya yeni ve özgün bir hava katmaya başlıyor. Gür sesi tavernanın her yerinden duyuluyor. Herkes dönüp Mabi'ye bakıyor ardından gülmeye başlıyorlar ve Mabi'ye eşlik ediyorlar. Kudretli Ayı'nın şarkısını yarım yamalak söylemeye başlıyorlar. Galiba arzuladığın hayâl o kadar uzakta değil. Şarkı beğenildi. Geriye sadece onu taşıyabilecek bir ün kaldı. Bu da görevlerini layığıyla yerine getirerek olacak. Gençlerin peşinden gitmeyi, onlara katılmayı istiyorsun. Kanlı canlı ortamda bulunursan kesinlikle en doğru bilgiyi elde edebilisin. Hatta olaya ilk elden müdahale de edebilirsin. Eğer büyük bir plan varsa gerçekleşmeden durdurabilirsin. Bunu ortağına söylüyorsun. Söylüyorsun söylemesine de ortağından bir cevap gelmiyor. Ya transa geçti ya da alkol çarptı anlaşılan. Onu geride bırakıp tek başına devam edebilirsin. Gençler tavernadan çoktan çıktı ve uzaklaşıyorlar. Ortağını beklersen onları kaybedebilirsin.
Off Topic
Magna Libjürat, ilk habersiz pasifliğini yapmış bulunmaktasın. Hayırlı olsun!

Re: [Vaka] Devriye

#7
İnsanlar, yarım yamalak bir şekilde Mabi'nin şarkısına eşlik etmeye başladıklarında, Kudretli Ayı daha da hissiyatlı ve sert söylemeye başladı. İnsanlar, onu tanımalıydı. Hep birlikte Kudretli Ayı'nın şarkısını tavernalarda dillendirmeliydiler. Kudretli Ayı halkın insanıydı, herkesten yanaydı. Aynı o giden gençler gibi. Kimsenin siyasi görüşü, eleştirileri onu ilgilendirmiyordu ancak bir provokotörlüğe kurban gitmelerini istemiyordu. Magna'dan cevap gelmeyince, çok az bir süre bekledi. Belki beş, belki on saniye kadar. Ardından, şarkısını söylemeyi bırakıp, ciddi bir şekilde ekip arkadaşına döndü. "Sen o adamın peşinden git, bende gençlerin peşinden. Lakin bana kalırsa ona zorbalık etme, akşam buraya sivil gelirsek daha çok bilgi alırız. Yani huyuna gidip bilgi alsan daha iyi olur. KUDRETLİ AYI KAÇAR!" Son bağırışıyla beraber, Kalsiyum: Kas stilini kullanmak için hazırlandı. Bacaklarını güçlendirerek gençlerin yanına olabildiğince hızlı gitmeyi planlıyordu.

Gençleri bulmak için koşturmaya başladı Kudretli Ayı. Başka bir şey düşünmüyordu. Gençleri gördüğü anda konuşmaya başladı onlara yetişirken hafifçe sesini yükselterek. "Hop gençler! Bir bakın hele! Gel gel bir şey konuşacağım sizinle!" Sesinde ne bir tehdit, ne bir öfke, ne bir sinir vardı. Bunlar gencecik çocuklardı daha. Gençlerin yanına gittiğinde, hepsini bir araya toplayacak ve bir konuşma yapacaktı. "Bakın gençler, sizin eleştiri yapabilmeniz, sorgulayabilmeniz muhteşem bir şey. Sonuçta robot değilsiniz. Ancak, bazı durumlar var ki hiç tahmin edemeyeceğiniz sonuçlara yol açar. Bu adam, yüksek ihtimal provokatör bir herif. Yani ilerde ne yapacağı belli olmayan bir adam. Sizler suçlu değilsiniz ancak tavernalarda böyle adamlarla sohbet ettikçe, onların isteklerini yapmaya başladıkça suçlu olacaksınız. Normalde buraya üstüm ile gelseydim sizi bile paketleyebilirdi. Bakın gençler, ben böyle bir şey istemiyorum. Sizler eleştirinizi yapabilirsiniz, sorgulayabilirsiniz ancak size yarardan çok zararı olacak bu tür adamlarla takılmayın. Bir gün, peşinden geleceğimiz kişiler olmanızı istemiyorum. Anlaşabildik mi gençler? Kudretli Ayı'dan size bir tavsiye bu." Sözlerini bitirdiğinde, gençlerin gözüne bakmaya başladı teker teker. Anlayabildiklerini görmek istiyordu.
► Show Spoiler
Image
GERIR BIREJ
Image
Image
image

Re: [Vaka] Devriye

#8
Bir an gerçekten donup kalmıştım. Gözlerim Mabi'nin sesini duyana kadar daldındı. Aslında Mabi'yi ilk defa duymamıştım. Ama belki de görev sırasında içip bir de üstüne ulu orta gümbürtle şarkı söylemesine donmuştum. O eğlenirken ona bakmıyordum. Sadece ve sadece önüme puslu bir bakış atıyordum. Mabi'nin sıcak havası üzerime geldikçe soğuk bir hava dalgasına dönüyordu adeta. Belki de sebebi buydu. Bunun üzerine daha fazla düşünmek istemeden Mabi'ye cevabını verecektim. Cevabımsa hafifçe başımla onaylayıp yerimden kalkmak, dış kapıya doğru yönelmek olacaktı. Mabi'nin de duracağı yoktu zaten ve zaten bu kadar burada daha fazla kalmak istemiyordum. Adamı bulmak için fazla mı zaman kaybetmiş olmalıydım. Belki de bulamayacaktım bile. Ancak hızlı adımlarla tavernayı terk ederken, dışarı çıktığımda hızla dört yana önce gözlerimle bakınacak, adamı göremezsem eğer burada oyalanmakta olan birine adamın fiziksel özelliklerini tarif edip ne yöne gittiğini soracaktım. Yalnızca bir kişiye. Soru soracağım kişinin adamın bir tanıdığı olabilmesi sebebiyle bir kişiye bile sormamam gerekir belki ama bir seferlik risk alacaktım. Tabi şansım yaver gider ve adamı görebilirsem bunlara gerek kalmayacaktı. Bulamasam bile Mabi'den ayrılıp amirlerin grubuna katılabilirdim. Tabi onları da bulmam gerekecekti. Belki de sadece tavernaya dönüp Mabi'yle akşamı beklemeliydim. Varsayımlar... varsayımlar....

Adamın gerçekten aradığımız türden biri olmasını diliyordum. Bu adam gibi daha nicesinin olduğunu kestirebiliyordum. Eğer gerçekten provokatör bir grup varsa, bunların nerede konuşlandığını, neler planladığını ve amaçlarının ne olduğunu bulmamız gerekiyordu. Kısa vadede yalnızca tespitte bulunmayı hedefliyordum. Tek başıma gereğinden fazlasını yapmak cüretkarlıktan çok aptallık olabilirdi.

Mabi'nin baş ağrıtan tavırlarına karşı işinde ne kadar ciddi olduğunu bildiğim için gözüm arkada kalmayacaktı. Eğer onu daha öncesinden tanımıyor olsam ondan nefret edeceğime emindim. Ama bu da tıptı diğer düşüncelerim gibi bir varsayımdan ibaretti. Boyunun benden yaklaşık yirmi santimetre uzun olmasına ise henüz değinmek bile istemiyordum. Şapkamı hafifçe önüme eğip gitgide soğuklaşan bakışlarımla tavernadan ayrılma zamanım gelmişti! Bol şans Mabi.
► Show Spoiler
Image

Re: [Vaka] Devriye

#9
Kudretli Ayı Mabi, takım arkadaşına talimatlarını verdikten sonra tabana kuvvet koşup gençlere yetişiyor. Gençler ilk başta bu kadar genel bir seslenmeyi üzerlerine almıyorlar fakat onlara hızla yaklaşan birisini fark ettiklerinde dönüp arkalarına bakıyorlar. Aslında Mabi'nin niyeti iyi. Karşındaki kişilere yanlış yola sapmanın ne kadar kolay olduğunu ve geç olmadan fark edemeyeceklerini anlatmak istiyor. Özgürlüklerin ve kişi haklarının ne kadar çarpıtılmaya ve çıkar uğruna kontrol edilmeye uygun olduğu konusunda uyarmak istiyor. Yurdunun gençleri neden gözünün önünde tehlikeli bir yola girsinler ki? Her vatanına sadık kişi buna karşı çıkar tabii. Gelin görün ki, Mabi'nin sözcük seçimleri, her ne kadar tarafsız bir bakış açısıyla doğru olsa da, bu bağlamda biraz yanlış tarafa düşüyor. 22 yaşındaki birisinin onun yaşı etrafındaki kişilere "Gençler!" diye seslenmesi onlarda bir iticilik duygusuna neden oluyor. Ardından tek seferde sanki hayat hikâyesi anlatır gibi bütün bilgiyi bocalaması gençlerin suratında belirgin bir bıkkınlık oluşturuyor. Mabi burada çocuğu daha yeni bir yola adım atmadan ona o yol hakkında iki saat öğüt veren yaşlı konumuna düşüyor. Gençlerden biri derin iç çekiyor, diğeri gözlerini avuşturuyor. Birininde bakışlarından zihinsel acı çektiği belli oluyor. Birkaç saniye sonra içlerinde biri "Birader, sen ne masal anlatıyorsun be? Yaşlı dedem gibi iki saat yaşam sevincimi sömürdün!" Diğeri söze girdi. "Bu ülkenin en sevmediğim yanı bu işte amına koyayım! Kırk yılın başı tavernaya geldik; gelmez olaydık." Aralarında biri Mabi'ye yaklaşıyor. "Sana kim söyledi biz bir yere katılacaz da provakatörlük falan, sen ne diyorsun amına koyayım?" En son en arkadaki arkadaşları "Abi her polis aynı. Uzatma, gel siktir olup gidelim. Tadım kaçtı zaten." dedikten sonra hepsine ona hak verip yollarına devam etmeye başladı. Zamane gençleri biraz hassas anlaşılan. Asabi de. Onlar uzaklaşırken içlerinden birinin sesini duyuyorsun. "Sana inat gitmezsem şerefsizim lan!"

Magna "Yaptık bir yanlış da hadi hayırlısı artık" edasıyla masasından kalkıp hızla dışarı çıkıyor ve etrafa bakınıyor. Son anda, göz ucuyla adamı bir dükkana girerken görüyor. Hızlı adımlarla dükkana doğru yaklaşıyor ve çaktırmadan önünden geçerken içeriye göz atıyor. Bir antikacı dükkanı burası ve adam içerdeki satıcı ile güle oynaya sohbet etmekte. Magna geçerken adamın satıcıya bir davetiye uzattığını görüyor. Anlaşılan adam akşamki sohbet için eleman topluyor fakat davetiye biraz garip kaçmıyor mu? Hani, eğer gerçekten provakatör ise adam, davetiye fazla resmi kaçmaz mı? Gizliden gizliye haber salınıp öyle buluşulması gerekmez mi? Sahi, tavernada buluşacaklar. Taverna yedi yirmidört dolu bir yer. Aklında aslen ne olduğunu sorgularken adamın dükkandan çıktığını görüyorsun. Yüzünde bir gülümseme ile yoluna devam ediyor. Adam sana doğru gelmekte. Bulunduğun yer ise trafik ışıklarının önü. Yeşil ışık bir süredir yanıyor. Yakında kırmızı yanacak. Adamın emin adımlarına bakılırsa karşıdan karşıya geçecek. Bu senin için bir fırsat olabilir. Yeşil ışığı beklerken ona sırnaşabilirsin veya varlığını gizleyerek onu takip edebilirsin. Sırnaşırsan, en iyi olasılık ile davetiye ve biraz bilgi alacaksın. Takip edersen, en iyi olasılık kimleri davet ettiğini ve nerede yaşadığını öğreneceksin. Seçim senin dedektif!

Re: [Vaka] Devriye

#10
Kudretli Ayı, hiç tahmin etmediği bir şeyle karşılaşıyordu gençlerle konuşurken. Cümleleri, onları yakalamak istemeyen, kullanılmasını istemeyen bir polise aitti. Ama bu çocukların sarf ettiği sözler, ağzından çıkan her bir kelime akılsız, aptal çocukların ağzından çıkan kelimelerle birdi. İlk çocuğun ağzını açmasından sonra Kudretli Ayı'nın yüzündeki ifade, git gide daha sıkıcı bir hal almaya başlıyordu. Kudretli Ayı akılsız bir avuç çocukla uğraşmak istemiyordu. Yine de onları uyarmıştı, kendi üzerine düşen görevi başarıyla yerine getirmişti. Gerisi önemsizdi Kudretli Ayı için. Eliyle saçlarını geriye attı çocukları sözlerine devam ederken. Sıkılmıştı. İnsanların beyninin düşünmeye yönelik kısımlarının iyi çalışmadığını bilmiyordu. İnat? İnsanlar neden birbirine inat eder ki? Düzgünce sohbet etmeyi bilmeyen çocuklar, birilerine neden inat yapar? Beyni bile kastan oluşan bu adam bunu anlamıyordu.

"Ben sizi uyardım gençler. Gerisi benim için önemsiz."

Dedi sıkılmış bir ses tonuyla gençler giderken. Arkasını döndü. "Ne salak çocuklar var. Akılları kıt olmuş. Oturup bir iki test çözmeleri gerek. Beyinlerini çalıştırmaları zorunlu bunların." diye geçirdi içinden geriye dönerken. Gece buraya sivil geldiklerinde onları burada gördüğünde ne yapmalıydı? Paket mi etmeliydi? Toplantının duruma bağlı olmalıydı. Toplantı gerçekten bir isyana teşvik ediyorsa, belki onları da içeri almalıydı. Ancak, bu gençler buraya Kudretli Ayı'ya inat olması için geliyordu. Onları son bir kez daha uyarma fırsatını o toplantı içerisinde bulabilirdi. Şimdi, diğer bir tavernaya uğramayı düşünüyordu. Takım arkadaşı adamın peşinden gitmişti, henüz dönmemiş olabilirdi. Bu yüzden, başpolisin ikisini de haşlamaması için tek başına araştırmaya devam etmeliydi. Gözüne kestirdiği diğer bir tavernaya giriş yapmak için hareketlendi Kudretli Ayı.

Taktik aynı olmalıydı. Bir masaya oturduktan sonra biraz kuruyemiş ve birasını alacak, ardından konuşulanları dinlemeye başlayacaktı. Belki bu sefer, kendisi araya girebilirdi, bir sohbet edebilirdi değil mi? Telsiziyle henüz takım arkadaşına haber vermeyi düşünmüyordu, zira onu yanlış bir duruma sokabilirdi. Bu yüzden tavernada oturacak, içkisini hafif hafif yudumlarken konuşulanlara kulak verecekti. Bu sefer, kendisi de bu sohbetlere katılacaktı. İnsanların neler düşündüğünü, ne yapmak istediğini görmek istiyordu. Bire bir sohbette, bunları daha iyi deneyimleyebilirdi.
► Show Spoiler
Image
GERIR BIREJ
Image
Image
image
Locked

Return to “Bolcheb”

cron