Re: [Livei Nyawodz] Nihai Karar

#11
Az Önce

Friks ona söylediğin şeyleri şaşkınlıkla dinliyor ve evin önünden yürümeye başlarken sana cevabını veriyor. "E Fengoe bana bir sevgilisi olduğunu söyledi? Ne oluyor amına koyayım?" Bir süre duraksıyor ve "Ya ikimize de yalan söylüyor ya da iş dediğine çıkıyor." diyor. "Bana mutlu bir ilişkisi olduğunu ve eve, sevgilisine dönmek için sabırsızlandığını söyledi. Bunu daha dün söyledi. Şimdi de seni bu şekilde tehdit ettiğini söylüyorsun. Çok mantıksız geliyor." Friks bir süre gözlerinin içine bakıyor ve "Bundan sonra onu her ihtimale karşı tek başıma ziyaret etmeyeceğim Livei. Hayatımın aşkı diyorsa vardır bir bildiği." diyor. Yolda giderken elini tutuyor, sıkıyor ve okşuyor. "Seni seviyorum ve yaşadığım sürece sevmeye devam edeceğim." diyor ve gülümsüyor.

Şimdi

Friks, Bok hakkındaki dosyaları okumaya devam ederken, ifadesi şoktan dehşete dönüşüyor. Bok üzerinde yapılan acımasız ve insanlık dışı deneylerin boyutuna inanamıyor. Aniden, Friks tekrar yaklaşan ayak seslerini duyuyor. Orada daha fazla kalamayacağınızı ve saklanmanın bir yolunu bulmanız gerektiğini söylüyor.Hızla odayı tarıyor ve tavana yakın büyük bir havalandırma deliği görüyor. Yakındaki bir masaya tırmanıyor ve havalandırmayı açıp onu takip etmen için işaret ediyor. Az önce ortaya çıkan isyancılardan kaçmak için can atarak yakından takip ediyorsun ancak havalandırmaya doğru ilerlerken gevşek bir tele takılıyor ve tökezliyorsun. Dengeni geri kazanmaya çalışırken bulunduğunuz odanın kapısı açılıyor ve isyancılardan biri seni yakalıyor. İsyancı seni yakaladığında, seni susturmak için hızla harekete geçiyor. Ağzında sert bir el hissediyorsun, yardım çığlıklarını bastırıyor. İsyancı seni sıkıca tutuyor ve hareket etmeni ya da daha fazla ses çıkarmanı engelliyor. İsyancı daha sonra sana sakinleştirici enjekte ederek her şeyin kararmasına neden oluyor. Uyuşturucu damarlarında dolaşırken ona karşı savaşarak uyanık kalmaya çabalıyorsun. Görüşün bulanıklaşıyor ve düşüncelerin dağılmaya başlıyor. Sanki derin, karanlık bir kuyuya batıyormuş gibi kayıp gittiğinizi hissediyorsun. Kaldırılma ve taşınma hissini zar zor fark ediyorsun, vücudun isyancının kollarında gevşiyor. Etrafındaki dünya sanki onu çok uzaktan izliyormuşsun gibi sessiz ve uzak hale geliyor. Hatırladığın son şey, seni bilinmeyenin daha da ötesine götürürken isyancıların ayak sesleri. Bilincin adım adım kapanıyor adeta, aklında kalan tek şey ise Friks'in nerede olduğu ve niye yanında olmadığı oluyor.

Yavaş yavaş bilincini geri kazanmaya başladığında tamamen yabancı bir odada olduğunu fark ediyorsun. Küçük bir oda, loş bir ışık ve küf kokusu var. Odanın ortasındaki tahta bir sandalyeye oturuyorsun ve elleriniz sandalyenin kollarına kaba iplerle bağlanmış durumda. Neden olduğunu bilmesen de ter içindesin, ter damlalarının alnından yanaklarına akışını hissedebiliyorsun. Hareket etmeye çalışıyorsun ama nafile. Aniden kapı açılıyor ve içeri seni korkudan titreten bir figür giriyor. Yanına gelen kişi uzun boylu ve kaslı bir yapısı var. Yüzü kukuletalı bir pelerinle örtülmüş ama gözlerinin parıltısı karanlıkta görülebiliyor. Kendini inanılmaz derecede savunmasız hissettiren soğuk ve tehditkar bir aurası var. Sana yaklaştığında yüzünü ortaya çıkarmak için pelerininin kapüşonunu indiriyor. Gözleri tam sana bakıyormuş gibi görünen derin, delici bir mavi. Derisi yara bere dolu ve yüzü birkaç dövmeyle süslenmiş durumda. Bu kişinin asıl sorgulayıcı olduğunu anladığında midende bir düğüm oluştuğunu hissediyorsun. Sana çok basit bir soru sorarak sohbetinizi başlatıyor, ses tonu alçak ve tehditkar.

"Sen kimsin ve sığınağımızda ne arıyorsun?"

Bir süre sessiz kalıyorsun, malum hala yaşadıklarının şokunu atlatabilmiş değilsin. Aradıkları bilgiyi elde etmek için ne gerekiyorsa yapacağını açıkça belirterek sana daha da yaklaşıyor. "Açık konuşacağım." diyor kukuletalı adam, kısık bir sesle homurdanıyor. "Bize bilmek istediğimiz her şeyi öyle ya da böyle anlatacaksın." Adam, seni konuşturmak için kullanabileceği çeşitli yöntemleri listelemeye başlıyor. İşkenceden, hayal edebileceğinin ötesinde acıdan söz ediyor. Psikolojik manipülasyondan, bir insan kabuğundan başka bir şey olmayana kadar seni parçalamaktan söz ediyor. Sana ilaç vermekten, anılarını çalmaktan, kendi amaçları için seni kukla yapmaktan söz ediyor. "Ne dediğimi anlıyor musun?" diye soruyor kukuletalı adam, sesi daha da meşumlaşıyor. "İşbirliği yapmazsan ne olacağını anlıyor musun?" Bir süre duraksıyor ve gözlerini hiç kırpmadan ağzını açıyor. "Şimdi tekrar soruyorum. Sen kimsin ve sığınağımızda ne arıyorsun?"

Re: [Livei Nyawodz] Nihai Karar

#12
Ayak seslerinin yeniden artması ile birlikte ikisi de paniklemişti. Friks yukarıda bir havalandırma görmüş ve ilerleyip kapağını açmıştı. Ona peşinden gelmesini söyleyerek havalandırma deliğinden içeri girmişti. Livei aceleyle onun peşinden tırmandı ve tam ilerleyecekti ki ayağı ne olduğunu anlamadığı bir şeye takıldı ve dengesini kaybetti. Ayak seslerinin yaklaştığını duyuyordu. Kendini hemen Friks'in yanına atmak istiyordu. Panikledi. Paniklediği için dengesini tekrar kazanamadı. Tam o esnada kapının büyük bir gürültüyle açıldığını ve birinin onu kollarından sımsıkı tuttuğunu hissetti. Kaçıp kurtulma refleksiyle çırpındı ve çığlık atmak istedi ancak ağzına doğru bastıran bir kuvvetle susturuldu. Son anda aklına ateş stilini aktif hale getirmek geldi. Ellerinden ateş çıkartmaya hazırlanıyordu ki cildine değen soğuk ve sivri bir baskı hissetti. İğne miydi? Ona ne vermişlerdi? Dünyasının yavaş yavaş boğuklaştığını, seslerin uzaklaştığını, her şeyin ona uzaktan gelmeye başladığını hissetti. Friks neredeydi? Güvende miydi? Kaçmış mıydı? Ona yardım edecek miydi? Başına ne gelecekti? Onu nereye götürüyorlardı? Uyanık kalmak zorundaydı. Uyuyamazdı. Vücudunu kontrol edemediğini fark etti. Yavaşça kaslarının kontrolünü kaybetti ve serbest kaldı. Onu taşıyan bedeni hissetti ancak karşı koyamadı.

Sonra tüm dünyası karardı.

Ağır ve küflü bir kokuyla gözlerini yavaş yavaş açtı. Nerede olduğunu ve aradan ne kadar zaman geçtiğini bilmiyordu. Her iki eli de oturduğu sandalyenin kenarlarına sıkıca bağlanmıştı. Ter içindeydi ve hızlı hızlı soluk alıp veriyordu. Ona bir şey enjekte etmişlerdi. Aklına Bok'a yapılanlar geldi. Ona da mı aynısı yapılacaktı? Onu da mı bir canavara dönüştüreceklerdi? Birilerinin kuklası mı olacaktı? Vücudunu hala tam olarak kontrol edebiliyor değildi. Daha yeni yeni kendine gelmeye başlamıştı ki kapı açıldı ve içeriye oldukça iri yarı, delici mavi gözleri olan bir adam girdi. Çok soğuk, çok gaddar ve ona gram merhamet göstermeyeceği duruşundan da bakışlarından da belli olan bir adamdı. Yüzünü kaplayan pelerini indirdiğinde yara bere ve dövmelerle dolu sıfatı ortaya daha net çıkmıştı. Ona kim olduğunu ve orada ne aradığını sormuştu. Livei korkuyla oturduğu yerde kıpırdandı. İçine her nedense büyük bir korku ve kaçma isteği dolmuştu. Ölmekten değil, başına ölmekten daha kötü şeyler gelmesinden korkuyordu. Adam daha da tehditkar ve uğursuz bir tonda konuşmaya başladı. İşbirliği yapmazsa başına gelebilecekleri ona tek tek anlattı. En ince ayrıntılarıyla tarif etti. Genç kız midesine kramplar girdiğini hissediyordu. Anlatılan şeylerin hepsi de başına gelmesinden korktuğu şeylerdi. Hiç fark etmemişti bu kadar korktuğunu. Kot'un başına gelenler, Dhæcho, Friks, Fengoe ve son olarak Bok... Hepsi de deney kurbanı olmuş insanlardı. Ve şu anda kim bilir başka kimler Dünya'nın ahlaksız insan deneylerine kurban gidiyordu. Livei tüm hayatının, sahip olduğu her şeyin, sevdiklerinin, benliğinin, bedeninin, ruhunun elinden alınabileceğini ve bu konuda hiçbir şey yapamayacağını hissetti. Çaresizlik ve korku içinde inledi adam ona son kez aynı şeyi tekrar sorduğunda.

Aklına adamı ağzından çıkaracağı ateşlerle yakma fikri geldi ama vazgeçti. Bunun sonuçları çok daha acı verici olabilirdi. İçeride kesinlikle daha fazla adam vardı. Ellerinde Dünya'dan edindikleri çeşitli teçhizatlar olabilirdi. Onu kesinlikle bir deney ürünü haline getirirlerdi. Korkuyordu. Ne yapacaktı? Dürüst mü olmalıydı? Ne yapacağını bilmiyordu. "B-Ben..." Yutkundu. Gözlerini adamdan çevirmek istiyordu ancak adamın öyle bir havası vardı ki o mavi gözlere bir an için bakmazsa başına kötü şeyler geleceğini düşünüyordu. "İsmim Livei." dedi oldukça zayıf bir sesle. "Gedhilfe'den Djurat'a Mavi Yıldız'ın bir üyesi olmam için getirildim. Otelde eğitimdeyken bir saldırıya uğradım. Bok Jemipech tarafından güvenli olduğu söylenen bir eve yerleştirildim." Sesi adam omzuna dokunsa ağlayacakmış gibi çıkıyordu. "Adamlarınız beni takip ediyordu, bu yüzden ben de onları takip ettim. Terk edilmiş okul binasını buldum. Kimse yoktu içeri girdim. Masanın üzerindeki dosyaları gördüm. Daha fazla bir şey bilmiyorum, yemin ederim ki bilmiyorum." Kısmen yalan yemin ettiği için Frum ve Ser onu çarpar mıydı acaba? "Bok Jemipech hakkında yazanları okumuş bulundum. Orada yazanlar doğru mu? Ona ne yaptılar? Bizi manipüle mi ediyor? Gerçekten yenilmez mi? Sadece gerçekleri öğrenmek istiyorum, başka amacım yok. Lütfen bana zarar vermeyin, lütfen beni onlara teslim etmeyin, yalvarırım, lütfen." Zihni, düzgün düşünmesini engelleyecek kadar korkuyla ve çaresizlikte dolmuştu ancak o hala profesyonel eğitim almış bir polis memuruydu. Adama söyledikleri tam doğru değildi, tam yalan da değildi. Yalan söylemenin en iyi yöntemi de bu değil miydi zaten? Masum ve zararsız olduğuna, hatta bir işe yaramayacağına inanırlarsa onu bırakabilirlerdi.
Image
► Show Spoiler

Re: [Livei Nyawodz] Nihai Karar

#13
Kukuletalı adam, sesinde bir miktar şaşkınlıkla sana Bok Jemipech hakkında bir dizi soru soruyor. Doğru cevaplar veriyor, hakkında bildiğin neredeyse her şeyi açıklıyorsun. Kukuletalı figür sen konuşurken başını sallayarak dikkatle dinliyor. Hikayeni bitirdiğinde adam elini cebine atıyor ve bir telsiz alıyor. Düğmeye basıyor ve konuşuyor. "Ben Kael. Tutsak bende. Bana her şeyi anlattı. Görünüşe göre bundan öğrenecek çok şeyimiz var." Kapüşonlu figürün diğer uçtan gelen yanıtı dinlemesini izliyorsun. Bir süre sonra sert bir bakışla sana dönüyor. "Bok Jemipech'e olanlar gerçek. Mavi Yıldız onu bizzat Güney Tihami'nin elinden kurtaran örgüt." diyor. "Bok Jemipech'i uzun süredir araştırıyoruz ve şimdi bizim için yararlı olabilecek bilgilere sahip birini bulduk gibi görünüyor. Bok bizim ulu liderimizi arkadan bıçakladı ve ölümüne sebep oldu. Mavi Yıldız'ın bir kısmı ona itaat etmeye karar verse de biz onun hakkında bilgi toplamaya devam ettik. Duyduk ki bize isyancılar diyormuş. Demeye devam etsin. Kendisi bu topraklara gelmiş en büyük isyancı."

Kukuletalı adam bir diğer cebinden çıkardığı iğneyi elinde sıkıca tutarak yavaşça sana doğru yürüyor. Yaklaşırken gözlerindeki kararlılığı görebiliyorsun, bakışları bir an olsun senden ayrılmıyor. Önünde duruyor, ifadesindeki soğukkanlılığı görebiliyorsun. Alçak sesle konuşuyor. "Seni yakından izliyorum. Herhangi bir şüpheli davranışta bulunursan seni uyuturum. Dediğimi yapacak ve beni takip edeceksin." Kukuletalı figür seni çözüyor ve onu takip etmen için işaret ediyor. Uyuşturucudan dolayı hala biraz uykulu hissederek ayağa kalkıyorsun ve seni terk edilmiş okul binasının karanlık ve ürkütücü koridorlarında gezdirirken onu takip ediyorsun. Geleceğin ne getireceğini ve bu asilerin senin için neler hazırladığını bilmeden yürürken bir huzursuzluk hissetmeden edemiyorsun ama bu yolculuğun seni nereye götüreceğini görmek için ilerlemeye devam etmekten başka seçeneğin yok. Kapüşonlu figürü takip ederken, daha önce Friks ile birlikte keşfettiğin spor salonunun sadece saklandıkları asıl yeri maskelemek için kullanıldığını fark ediyorsun. Adam seni bir kitap rafının arkasına gizlenmiş gizli bir kapıya götürüyor. Bir manivelayı çekiyor ve kitaplık yavaşça yana kayarak karanlık ve dar bir geçidi ortaya çıkarıyor. Kukuletalı figür onu takip etmeni söylüyor ve tereddütle bilinmeyene adım atıyorsun. Geçit, duvarlara ürkütücü gölgeler düşüren titrek ışıklarla loş bir şekilde aydınlatılmış. Hava burada daha küflü ve daha nemli. Damlayan suyun sesi kapalı alanda yankılanıyor. Kukuletalı figür seni labirenti andıran tünellerin daha da derinlerine götürüyor ve kendini farklı bir dünyaya çekiliyormuş gibi hissetmekten alıkoyamıyorsun. Sonunda, adam seni ağır bir zincir ve asma kilitle kilitlenmiş büyük bir metal kapıya götürüyor. Cebinden bir anahtar çıkarıp kapıyı açıyor ve ardından sana içeri girmen için işaret ediyor. Odaya adımını attığında karşına çıkan manzara karşısında bir an donakalıyorsun. Oda çok büyük, yüksek tavanları ve ferah bir düzeni var. Duvarlar kitap, kağıt ve gereçlerle dolu raflar ve dolaplarla kaplı. Odanın ortasında sandalyelerle çevrili büyük bir masa var ve masanın üzerinde Tihami yarımadasının önemli yerleri ve notlarla işaretlenmiş bir haritası var. Odada hepsi siyah giyinmiş ve silahlanmış birkaç kişi var. İçeri girdiğinde hepsi dönüp sana bakıyor ve seni şüpheyle incelerken gözlerini kısıyor. Kukuletalı figür seni masaya yönlendiriyor ve oturman için işaret ediyor. Huzursuz hissetsen de adamın isteği üzerine oturuyorsun. Kukuletalı figür diğer isyancılardan birine dönüyor ve "Bu o. Ben dönene kadar burada kalmasını sağlayın." diyor ve geri dönüp kısa sürede tünellerde gözden kayboluyor, seni ise garip ve alışılmadık bir yerde yabancılarla çevrili bir halde bırakıyor.

Otuzlu yaşlarının sonlarında, sert hatlara sahip bir isyancı karşına oturuyor ve konuşmaya başlamadan önce derin bir iç çekiyor. "Hoş geldin, sefalar getirdin. Ben Idriy. Mavi Yıldız'ın kurucu üyelerinden sayılırım. Sayılırım diyorum çünkü onlardan hemen sonra geldim ama onlar kadar katkı sağlamışlığım vardır. Mavi Yıldız Bok Jemipech'ten haberdar olduğunda onu araştırmak için görevlendirilen sayılı üyelerden biriydim. Bok Jemipech'i evimde ağırladığım bile oldu. Onu Güney Tihami'den koruduğumuz süre içerisinde benim evimde kaldı. Orospu çocuğu kontrolünü kaybetti ve ailemin ölümüne sebep oldu." Odayı sessizlik kaplıyor. "Tanıdığınmış sanırım. Buradaki insanlar neden bu kadar tepkili diye düşünüp şaşırıyorsan diye söyleyeyim, bir amacımız vardı. Bir ideamız vardı. Yıllar boyunca bu idea doğrultusunda çalıştık ve bir adam gelip tekerimize çomak soktu. Konu bundan ibaret yani." Diğer isyancılar gözlerini senin üstünde tutmaya devam ediyorlar ancak Idriy dışında kimse seninle konuşmaya niyetli değil gibi görünüyor.

Re: [Livei Nyawodz] Nihai Karar

#14
Adam Bok'un ismini duyduğunda şaşırmıştı. Bok'u tanıdığından emin olmak için kendisinden birkaç detay daha aldıktan sonra cebinden bir telsiz çıkarmıştı. Böylece genç kız, bu adamın isminin ya da kod adının Kael olduğunu öğrenmişti. Sözlerine kendisinden çok şey öğrenecekleri bilgisi ile son vermiş olması Livei'nin bir miktar canını sıkmış, bir miktar da merak uyandırmıştı. Bu insanlar neden Bok hakkında daha fazla şey öğrenmek istiyorlardı ki? Adam, telsizle olan konuşması bittikten sonra aynı soğuk bakışlarını koruyarak ona doğru eğilmiş ve o şok edici sözleri sarf etmişti. Bok, onu kurtaran örgüte ihanet etmiş, liderlerini öldürmüş ve onlara iftira atmıştı. Tabi bu onların söylediği şeydi. Yine de Livei, bayıltılmadan evvel okuduğu evrakları düşündüğünde söylenenleri oldukça inandırıcı bulmuştu. Fengoe çok şüpheli davranıyordu. Nasıl olduğunu bilmediği bir şekilde saldırıya uğramıştı. Üstelik Bok'un kafadan kontak davranışları ve tehditkar davranışlarını göz önünde bulundurmak gerekliydi. Bok onlara her zaman duymak istedikleri şeyi söylemişti, görmek istedikleri şekilde davranmıştı. Onun gerçekte nasıl birisi olduğunu Livei bu davranışlarından her daim kuşkulanmıştı. Friks... Friks büyük bir tehlike içindeydi!

Adam bir elinde bayıltıcı olduğunu tahmin ettiği bir şırıngayı tutarken bir yandan da Livei'yi çözmüş ve onu takip etmesi gerektiğini söylemişti. Genç kızın yeniden bayıltılmaya merakı yoktu. Zaten henüz tam olarak kendisine gelmiş de değildi. Yalpalayarak ayağa kalktı ve dengesini kurmaya çalıştı. Sonra da adamın onu gidecekleri yere sürüklemesine izin verdi. Hava karardığı için okul koridorları çok daha sessiz ve ürkütücü bir hal almıştı. Karanlıkta gezinen devasa gölgeleri dahi oldukça korkutucu görünüyordu. Adamın onu gizli bir geçitten geçirdiğini görünce neden yerlerinin tespit edildiğini çok iyi anlamıştı. Kendilerini tıpkı bir köstebek gibi gizlemişlerdi. Bu gizli geçidin bulunmasının pek bir yolu yoktu. Dışarıdan giren herkese karşı da fazlaca temkinli olmalarının sebebi bu olmalıydı. Geçitten geçtiğinde küf kokusu daha da artmış ve hava iyice ağırlaşmaya başlamıştı. Genç kız göğsünden yükselen bir öksürme isteği hissetti ancak ses çıkartmaktan fazlaca korkuyordu. Bu yüzden içine içine birkaç "ıhı ıhı" sesi çıkartmaktan fazlasını yapamadı. İsminin Kael olduğunu öğrendiği adam onu zincirli metal bir kapıya götürdü. Geçidi anahtarla açtıktan sonra ona önden gitmesini işaret etti. Livei emirlere uyarak ilerlemeye devam etti. Odaya girdiğinde ise şaşkınlıktan adeta yerine mıhlandı. Çok doğru bir benzetme yapmıştı, burası adeta bir köstebek yuvasıydı. Dışarısına kıyasla kocaman, nispeten daha ferah ve çok genişti. Tavanı o kadar yüksekti ki Livei bakmaya çalışınca başı dönmüştü. Ya da ilacın tesiri hala devam ediyordu. Duvarlar kitaplarla dolu raflarla döşeliydi ve tam ortada bulunan masada Tihami'nin belli bölgeleri işaretlenmiş bir haritası vardı. Bok'u pezevenklerin elinden gidip aldıkları bölgelerin işareti olmalıydı.

Odanın içerisindeki bütün adamlar tehditkar bakışlarını üzerinde gezdiriyordu. Genç kız ürperdi. Burada tek bir yanlış davranışı ile her an öldürülebilirmiş gibi hissediyordu. Kael ondan masaya oturmasını istemişti. İstemese de oturdu. Kael onu diğer adamlarla bir başına bırakıp gittikten sonra gergince yutkundu. Ne söylemesi ya da nereye bakması gerektiğini bilmiyordu. Çok rahatsız olmuştu. Neyse ki bu tuhaf sessizlik fazla uzun sürmemişti. Kendisinden on - on beş yaş kadar yaşlı olduğunu tahmin ettiği bir adam karşısına geçmiş ve oldukça misafirperver bir tonda onu karşılamıştı. Bok ile olan tanıdıklıklarını anlattıktan sonra Bok'un ailesini nasıl öldürdüğünü anlatmıştı. Livei bunu duyduğunda irkildi. Sonra omuzları düştü. Yüzü rahatsızlıkla buruştu. Derin bir iç çekti. Kalbindeki bütün hüznü ve rahatsızlığı yansıtan bir ses tonuyla söze başladı. "Bok'u Djurat'ta polis memuru olduğu dönemden tanıyorum." Zihninde Molchut Serthad konserine geri gitti. Bok ile ilk tanıştığı konsere... Sarhoş olup üzerine kusmasını, tuvalette şakalaşmalarını, evine gitmesini, öpüşmelerini... Nasıl da tutkulu bir yıldırım aşkıydı onlarınki. Onu ne zaman hatırlasa kalbi bu anılarla sıcacık oluyordu. "O benim hayatımda tanıdığım en mükemmel insandı. Çok naif, kibar, düşünceli, saygılı..." Sesi titredi. "Bir görevinde suçlu birisini yakalamaya çalışırken kurşunla vurarak ölümüne sebep olduğunu anlatmıştı. Hiç tanımadığı bu insanın Tuplo halkından, yani kendi azınlığından olduğunu öğrendiğinde kahrolmuştu. Bir suçluyu öldürdüğü için bile vicdan azabı duyan, bundan ötürü intihar etmeyi düşünecek kadar zarif ve zayıftı. O bir karıncayı bile incitmezdi." Titrek bir soluk aldı. "Güney Tihami savaşından sonra onu uzun bir süre hiç görmedim. Öldüğünü düşünüyordum. Ta ki Gedhilfe'de beni buluncaya kadar. Mavi Yıldız'ın lideri olduğunu söyledi. Eğer Gedhilfe'den hemen ayrılıp Mavi Yıldız'ın bir üyesi olmazsam tüm sevdiklerimi öldürmekle tehdit etti beni. Yani burada kendi isteğimle bulunuyor değilim. Bana sizin Dünya için çalıştığınızı, kıtamızı sattığınızı söyledi. Muhtemelen neyden söz ettiğimi biliyorsunuz, saklamanın bir anlamı yok. Bu yüzden size isyancılar diyor. Bana Dünya'yı alt edeceğimizi, kıtanın huzurunu refahını sağlayacağımızı söylediğinde dediklerini kabul ettim. Ama..." Bir süre masanın üzerindeki haritaya kaydı gözleri. "Bu Bok benim tanıdığım Bok değil. Onu gerçekten tanımış olsaydınız... Ona her ne yaptılarsa bunu geri çevirmenin bir yolu var mı? Tanıdığım Bok'u geri getirmenin bir yolu var mı?" Tüm bu olan bitenden çok yorulmuştu. "Çok sevdiğim bir insan şu anda onun yanında, onun söylediği şeylere inanıyor. Eğer Bok gerçekten dediğiniz kadar tehlikeli birisiyse onun da hayatı tehlikede! Onu kurtarmam lazım!" Friks'in öldürüldüğü bir sahne gözünde canlanınca iyice panikledi. "Ben önemli değilim. Onu kurtarmam lazım. Beni öldürebilir. Hatta beni yem olarak kullanabilirsiniz. Onu ülkesine ve ailesine sağ salim göndermek istiyorum. Benim yüzümden hayatını kaybederse bu vicdan azabıyla yaşayamam." Bu adamlara ve söylediklerine güvenme konusunda çok düşünmemişti ama en azından onun gerçekten samimi olduğunu anlayacaklardı. Bu saatten sonra gerçekten tek isteği Friks'in hayatta kalmasıydı. Kendi canından vazgeçeli çok olmuştu. Dünya da batsındı Ingenium da. Friks'i sağ tutmalıydı. Sahip olduğu tek şey oydu.
Image
► Show Spoiler

Re: [Livei Nyawodz] Nihai Karar

#15
Konuşman biterken isyancılara birer birer göz gezdiriyorsun ve içlerinden birinin sana kin ve nefret dolu bir bakış attığını görebiliyorsun. Idriy ise "Yani." diyor ve ayağa kalkıyor. "Bok önceki hayatında iyi bir adam olabilir. Bu şu an neye dönüştüğü gerçeğini değiştirmiyor. Sevgiline gelirsek ailemi öldürmüş adama karşı gelmek benim için bir zevk olur. Yine de her şeyin bir zamanı var." Bir sigara yakıyor ve odanın köşesine gidip içmeye başlıyor. Bir diğer isyancı sana doğru bakıyor ve "Burada gördüğün herkes Bok'tan nefret ediyor. Eğer dediklerinde dürüstsen ki bunu kanıtlamak için yollarımız var, sana yardım ederiz." diyor. Bir diğer isyancı ise "Orospu çocuğunu görüyor musunuz? Bir de bizim için Dünya ile çalışıyor demiş. Örgütten geriye kalanların ününü de kirletti piç herif." diyor sert bir ses tonu ile. Idriy sesini yükselten adama dönüyor ve "Sakin ol lan, hanımefendiyi korkutma." diyor. Idriy yavaşça sana doğru yürümeye başlıyor, gözleri hala elinde sönmüş sigaradan yükselen dumana sabitlenmiş durumda. O sırada ayak sesleri duymaya başlıyorsunuz ve çok geçmeden Kael odaya dönüyor. Idriy Kael'e sert bir ifadeyle bakıyor ve sessizce acil meselenin ne olduğunu soruyor. Kael'in ifadesi donuk ve Idriy durumun iyi olmadığını hissedebiliyor gibi duruyor. "Bir adam yakaladık." diye yanıtlıyor Kael, sert bir ses tonuyla. "Onu sorgulamanı istiyorum." Idriy'in kaşları çatılıyor ve durumun ciddiyetini anlayarak başını sallıyor. İzmariti kül tablasına koyuyor ve gözlerini Kael'den ayırmadan ona doğru yürüyor. Kael'i takip ediyor, ayak sesleri yeraltı sığınağında yankılanıyor. Kael ayrılmaya hazırlanırken yüzünde boş bir ifadeyle sana dönüyor. Sert tavrına rağmen, sana tazelenmen için bir fırsat sunuyor. "İstersen duş alabilirsin. Sana yol gösterirler." diyor soğuk, davetsiz bir ses tonuyla. Sesinin tonu tüylerini ürpertiyor, Kael'in devasa figürüne kıyasla kendini küçük ve savunmasız hissetmene neden oluyor. Daha sonra topuklarının üzerinde dönüyor ve hemen arkasından Idriy ile kapıdan dışarı kayboluyor.

Az önce sinirlenen isyancı ayağa kalkıyor ve "Gel, sana duşakabinin yerini göstereyim." diyor. İsyancı, loş bir koridorda sana eşlik ediyor, damlayan suyun sesi duvarlarda yankılanıyor. Ayakkabılarından sızan rutubeti hissedebiliyorsun. Sonunda "Duş" yazan bir tabela olan bir kapıya ulaşıyorsun. Asi huysuzca içeri girmeni işaret ediyor ve "Gel içeriyi bir gör, ister şimdi ister daha sonra girersin." diyor. İçeri girdiğin anda arkana geçiyor, kapıyı kilitliyor ve kilidi çıkarıp cebine koyuyor. "Kıyafetlerini çıkar." diyor. Yüzünde rahatsız edici ve alaycı bir gülümseme var. "Rica ediyorum, bu işi zorlaştırma. Bunu istemezsin." diyor. Dediklerine karşı tepkisiz kalınca sana doğru yürümeye başlıyor. "Stres atmam lazım." diyor. Adam ile aranda neredeyse hiç mesafe yok. Fayanslar yontulmuş ve küflenmiş, aralarındaki derzlerin rengi solmuş. Duş başlığı pasla kaplanmış, su zayıf, kahverengi bir akıntıyla sızıyor. Odanın ortasındaki gider saç ve diğer döküntülerle tıkanmış, sen orada dururken su ayaklarının etrafında birikiyor. Oda loş bir şekilde aydınlatılmış, tepedeki titrek ışık gözünü rahatsız ediyor. Adam elini koluna atıyor ve "Hadi." diye fısıldıyor. Hızlı davranman gerekiyor.

Re: [Livei Nyawodz] Nihai Karar

#16
Livei sevgilisine dair hiçbir şey söylememiş olmasına rağmen adının Idriy olduğunu öğrendiği adam bahsettiği kişinin sevgilisi olduğunu varsaymıştı. Bu Livei'ye oldukça geri kafalı ve cinsiyetçi bir yaklaşım gibi gelse de üzerinde durmadı. Çok sevdiği bir arkadaşından da bahsediyor olabilirdi, varsaymak manasızdı. Sigara kokusu burnuna vurduğunda hafifçe öksürdü. Nefret ediyordu bu zıkkımın kokusundan. Friks gibi bir adamla birlikte olmasına ve onunla her öpüştüğünde ağzına leş gibi sigara tadı gelmesine rağmen bir türlü alışamamıştı merete. Üstelik etrafındaki sigara içen insanlar yüzünden ciğerlerinin kapkara olduğuna emindi. Adam ona dönüp söylediklerinde dürüst ise ona yardım edebileceklerini söylemişti. Livei teslim olur gibi bir ifadeyle ellerini iki yana kaldırdı. "Tek bir yalanım olmadığına yemin ederim. Neden bu kadar gergin olduğunuzu da çok iyi anlıyorum." dedi. Ne yaparsa yapsın buradaki insanların ona güvenmeyeceğine dair bir hisse kapılmıştı. Söylediği her şey doğru olsa bile hoş görülmediği ortadaydı. İsyancılardan birisi haklarında "Dünya ile çalışıyorlar" denmesi hususuna aniden hiddetlenerek küfür etmişti. Bu ani tepki karşısında zaten uyarılmış bir halde bulunan genç kız yerinden hafifçe zıpladı. Idriy adamdan sesini kısmasını istemişti. Livei utançla gözlerini aşağı devirdi.

Tam o esnada biraz önceki iri adam beti benzi atmış bir şekilde içeri girmişti. Bir adam yakaladıklarını ve sorgulanması gerektiğini belirtmişti. Livei bir an için yakaladıkları adam Friks olabilir mi diye düşündü. Sevgilisinin onu kaderine terk edeceğini düşünmüyordu, hala buralarda olmalıydı. Ancak adamın neden bu kadar ürkmüş göründüğünden emin değildi. Bu olayın üzerine Idriy odadan ayrılmıştı. Arkasından da Kael onu takip edecek gibi duruyordu. O esnada adam aynı buz gibi bakışlarını kendisine çevirmiş ve isterse duş alabileceğini söylemişti. Eh... Ne? Yani... Böyle bir ortamda ilk teklif ettikleri şey bu muydu? Çok uygunsuz ve gereksiz bir teklifti. Yine de adamın cüssesi o kadar korkutucuydu ki Livei irkilmekten kendini alamıyordu. "Şey... Teşekkür ederim, ihtiyacım yok." dedi sessizce Kael giderken. Ne yapacağını bilemez bir halde ondan nefret eden adamlarla bir odada kalmıştı. En başından beridir ona kin ve nefret dolu gözlerle bakan adam ayağa kalkmış ve ona duşakabinin yerini göstereceğini söylemişti. "Teşekkür ederim, istemiyorum." dedi tedirgin ama sakin bir ses tonuyla. Adamın ısrarı üzerine onu daha fazla sinirlendirmemek için boyun eğdi ve uzun, loş koridorda onu takip etmeye başladı. Duş olduğu üzerindeki levhadan belli olan bir odanın kapısına kadar onu takip etti. Adam tekrar ona içeri girmesini ısrar etti. Bir bakmasını, istemezse sonra girmesini söylemişti. Bu ısrarcılığı ürpertici düzeyde tuhaftı. "İstemiyorum dedim zaten." dedi soğuk bir tonda ancak yine de boş bulunup içeriye doğru adımladı.

Arkasından içeri giren adamın kapıyı kapatıp kilitlediğini ve kilidi de cebine attığını fark etti. Ah... Demek böyle olacaktı. Adam yüzündeki iğrenç gülümseme ile kıyafetlerini çıkartmasını söyledi. Livei tepki vermedi. Donuklaşmıştı. Beyni savaşmakla kaçmak arasında gidip geliyordu. Adamın üzerine doğru yürüdüğünü fark etti. Stres atmak istediğini söyledi adam. Midesi bulanmıştı. Yerde birikmiş olan su, giderin pisliği, akan suyun pisliği, rutubet ve pis koku... Adamın kokusu, üzerine yürüyüşü, suratındaki fırsatçı gülümseme... İğrençti. Güçsüz değildi, bu adama karşı koyabileceğini biliyordu. Ya güçleri olmasaydı? Buna karşı koyamayan kadınların neler yaşadıklarını hayal etmeye çalıştı. İğrençti. Kusmak istedi. Adamın koluna dokunduğunu ve kulağına fısıldadığını hissettiği anda yerinden sıçradı ve birkaç adım geriye gitti. Bir eliyle adamın ona dokunan kolunu hızla kendisinden çekti. "DOKUNMA BANA!" Sesi, belki de bunca zamandır içine attığı tüm duyguların yarattığı patlama ve öfkeyle oldukça yüksek çıkmıştı. "SEN ŞAKA MISIN? BU BOKTAN ÜLKEYE GELDİĞİMDEN BERİDİR HER BOKU YAŞADIM BİR DE TECAVÜZE Mİ UĞRAYACAĞIM? ERKEK MİSİN SEN ŞİMDİ? ÖLÜMÜNE NEFRET ETTİĞİN O ADAM BİLE BANA BİR KEZ İSTEĞİM DIŞINDA DOKUNMADI. ESAS OROSPU EVLADI SENSİN." Ateş stilini aktif hale getirdi ancak ateşin seviyesini kontrol ederek avuçlarını can yakacak kadar ısıttıktan sonra adamı hızla tutarak geriye doğru, az önce kendisinin olduğu noktaya ittirdi. Sonra bir kez daha ittirerek duvara çarptı. Ardından kapıya doğru koştu. Ellerini kocaman alevlerle kapladı. "BANA TEK BİR ADIM DAHA YAKLAŞIRSAN O LANET OLASICA PİPİNİ BİR DAHA ÖMRÜN BOYUNCA İŞLEVSEL HALE GETİREMEYECEĞİN KADAR YAKARIM, ANLADIN MI BENİ?" Alev denizinden oluşan bir elini tehdit edercesine adama doğru tutarken diğer elini kapının kilidine yerleştirdi ve kilidi eritmeye başladı. "SENİN KALIBINA TÜKÜREYİM OROSPU ÇOCUĞU SENİ. TÜM İYİ NİYETİMLE SİZE HER ŞEYİ ANLATTIM BİR DE. LANET OLSUN SOYUNUZA SOPUNUZA!" Kilit eridiği gibi bu lanet olasıca yerden kaçıyordu, bir dakika daha duramazdı burada.
Image
► Show Spoiler

Re: [Livei Nyawodz] Nihai Karar

#17
Adam şok içinde gözlerine bakarken kilidi başarılı bir şekilde eritiyor ve dışarı doğru açılan bir kapı olduğu için adamı yasladığın kapıyı direkt açıyorsun. Adam kapıyı açmanla yere düşüyor ve sen de hızlıca kapıdan çıkıp önceden bulunduğunuz odaya doğru ilerliyorsun. Hengameyi duyan Idriy koşarak odaya geliyor ve seni gördüğü anda hızla az önce yanında olan adama doğru ilerliyor. Artık baya uzağında kalan adamın yanından Idriy'in bağırma sesini duyuyorsun. "Ne yaptın lan kıza?!" Yaşadığın şok nedeniyle deli gibi titriyorsun. Yanında bulunan bir diğer isyancı hızla kaptığı bir örtüyü alıyor ve yanına gelip üstünü örtüyor. Odada bulunan şöminenin yanına gelmeni söylüyor ve sana hemen ayaklarını uzattırıyor. "Ne yaptı sana?" diye soruyor ve o anda Idriy'in ayak sesleri duyuluyor. Idriy adamı sürükleyerek getiriyor ve yere fırlatıyor. "Bu pezevenk kızın üstüne kapıyı kilitlemiş ve hallenmiş." diyor. Idriy bir anda arka cebinden tabanca çıkarıyor. Daha önce gördüğün bu silahı adamın kafasına doğrultuyor ve "Burada yerin yok çömez." diyor. Adam bir anda ağlamaya başlıyor, yüzünden kanlar akıyor. Idriy onun pestilini çıkarmış gibi görünüyor. "Ağbi lütğfen yağmpa!" diyor, dediklerini zar zor anlayabiliyorsun. Idriy ise sonunda tetiği çekiyor ve adamı sonsuza kadar susturuyor. Gözlerinin önünde adamın yaşamını yitirdiğini görebiliyorsun. Bununla birlikte Kael koşarak odaya geliyor ve karşılaştığı manzara karşısında soğukkanlılığını ilk defa kaybederek "Ne oluyor burada Idriy? Açıkla hemen!" diye bağırıyor. Idriy Kael'e dönüyor ve olanları anlatıyor. Kael ise "Yeni üye almamamız gerektiğini söylemiştim." diyor ve arkasını dönüyor. Bir diğer isyancı "Cesedi gömün, şu diğer sorgulanacak adamı halledelim. Vakit kaybetmeyelim." diyor.

Havada ağır bir ceset kokusu var, sanki ter ve kan tuzlu suyuna batırılmış, sonra da nemli yeraltı sokağında pişmeye bırakılmış gibi. Küfün kokusu paslı metalin keskin kokusuna karışırken, nemli duvarlardan ancak çürüme olarak tanımlanabilecek hastalıklı bir koku yayılıyor. Atmosfer kalın ve boğucu ve her şeye yapışmış gibi, duvarlara, zemine ve hatta kıyafetlerine. Idriy ve Kael ile birlikte sığınağın derinliklerine doğru yürüdükçe koku daha da güçleniyor ve amansız yoğunluğuyla duyularına saldırıyor. Duvarlar atılmış çöplerle kaplı ve tepedeki loş ışık titreşiyor, ürkütücü bir dans gibi kıvranıp bükülüyormuş gibi görünen gölgeler oluşturuyor. Uzaktan, eşit ölçüde yatıştırıcı ve alaycı görünen hastalıklı bir ninni gibi damlayan suyun zayıf sesini duyabiliyorsun. Her şey tek öldürdükleri adamın o olmadığına işaret ediyor. Ondan uzaklaşsan da o öldükten hemen sonra solumaya başladığın hava gittikçe yoğunlaşıyor. İleriye doğru attığın her adım seni karanlığa, tanımlamaya meydan okurcasına görünen bir dünyaya daha da yaklaştırıyor. Sanki taşların kendisi masumların kanına bulanmış ve hava ölenlerin çığlıklarıyla canlanıyor. Yine de, hepsinde tuhaf bir çekicilik, seni iterken bile içine çeken çarpık bir güzellik var. Bu güzelliğin ne olduğunu kavramaya çalışıyorsun ve çok geçmeden anlıyorsun. Dürüstlük. Bulunduğun yerde bir diğerini öldüren o kadar fazla insanla karşılaştın ki artık öldürmeyeni bulmanın mümkün olmadığını, en azından dürüst olanı bulmak zorunuda olduğunu fark ediyorsun.

Kael yürürken "Bu süreçte güvende olman için seni yanımızda tutacağız." diyor. Yeraltı sığınağının loş ışıklı koridorlarında yürürken küçük bir hapishane odasıyla karşılaşıyorsun. Hava rutubet kokusuyla yoğun ve duvarlar kaba yontulmuş taştan yapılmış. Tek ışık kaynağı, tavandaki küçük parmaklıklı bir pencereden geliyor ve odaya zayıf bir ışık veriyor. Odanın köşesinde sarı saçlı ve yeşil gözlü bir adam görüyorsun. Yeşil gözlerinin ışığı kalmamış ve teni sanki haftalardır güneşi görmemiş gibi solgun. Çürük bir karyolada oturuyor, düşüncelere dalmış, uzaklara bakıyor. Giysileri yırtık pırtık ve yüzü sert bir sakalla kaplı. Kötü koşullara rağmen, içinde bulunduğu koşullardan kırılmayı reddediyormuş gibi, duruşunda bir gurur duygusu var. Oda seyrek, bebek karyolası ve çöp için köşede küçük bir kova dışında hiçbir eşya yok. Ara sıra nemli duvarlardan yankılanan damlayan su sesi dışında hava sakin ve sessiz. Belli ki burası bir tecrit yeri, duvarları arasına hapsolmuş insanın insanlığını alıp götürmek için tasarlanmış. Adama bakarken çaresizlik ve üzüntü duygusu hissetmemek elde değil. Kael Idriy'e dönüyor ve "Nerede kalmıştık? Bunun adı Bo'ek Ujmitga. Bok Jemipech'in destekçilerinden olduğunu öğrendik." diyor. Idriy ise "Djuratlı, değil mi?" diye soruyor. Kael evet anlamında başını sallıyor ve "Bok Jemipech aracılığıyla Mavi Yıldız'a katılmış. Eski bir üye değil." diyor. Adının Bo'ek olduğunu öğrendiğin adam seni görünce yavaşça doğruluyor ve "Livei Nyawodz." diyerek sana sesleniyor. "Bok'un eski sevgilisi." Kael ve Idriy şaşkınlık içinde adama bakıyorlar. Idriy "Konumuz sensin birader. Şimdi sorularımı cevapla bakalım." diyor ve cebinden bir çakı çıkarıp Bo'ek'e doğru yürümeye başlıyor. Kim bu adam? Seni nasıl tanıyor? Bok ile bağlantısı ne? Öğrenmek için çok fazla vaktin yok.

Re: [Livei Nyawodz] Nihai Karar

#18
Adam, genç kızdan bu tepkiyi beklemiyor olmalıydı ki geçirdiği şoktan hareket edemez hale gelmişti. Livei'nin zayıf bir karaktermiş gibi numara atması o kadar gerçekçi olmuştu ki bu heriflerin iliklerine kadar işlemişti. Eski kapının kilidini eritmesi fazla sürmemişti. Saniyeler içerisinde kapıyı açmayı başarmıştı. Kilidin gevşediğini fark ettiği anda kapıyı ittirmiş ve bunun etkisiyle yere düşen adamı umursamadan koşarak tek bildiği oda olan biraz evvel gittiği odaya doğru koşmaya başlamıştı. Çıkardıkları gürültü, daha doğrusu Livei'nin avaz avaz bağırmasını herkes duymuş olacaktı ki etrafa bir gerginlik hakim olmuştu. İsminin Idriy olduğunu öğrendiği ve onunla sohbet eden adam koşarak yanına gelmişti. Kendisine kısa bir göz atıp koridorda yere yuvarlanan adamın yanına ilerlemişti. Livei oradan yankılanan bağrışma ve patırtı seslerini duyabiliyordu. Elleri hala stilinin etkisiyle veya vücuduna basan kan sebebiyle sıcacıktı. Bütün vücudu kontrol edemediği bir titremeyle zangır zangır titriyordu. Çok uzun zamandır böyle bir öfke ve duygu boşalımı yaşamamıştı. Buna şok da eklenince vücudunun verdiği tepkiler çok daha ağır olmuştu. İsyancı gruptan bir başka adamın üzerine bir örtü örttüğünü ve onu şöminenin başına getirdiğini hissetti. "Teşekkür ederim." dedi titrek ve kısık bir ses tonuyla. Adam başına ne geldiğini sormuştu. Cevabını tahmin etmekte pek zorlanmadıklarını düşündüğü bu soruyu tam cevaplamak için ağzını açmıştı ki Idriy elemanı adeta sürükleyerek odaya getirmişti. Sonra da önlerine doğru fırlatmıştı. Herifin yüzünü görmek yeniden midesinin bulanmasına ve titremesinin artmasına sebep oldu. O alaycı gülümsemeyi ve ona yaklaşma şeklini unutamıyordu. Idriy çok net cümlelerle biraz evvel başına gelen aşağılayıcı olayın hikayesini özetlediğinde de kendisinin bir açıklama yapmasına gerek kalmamıştı. Evet, hayatında ilk kez bir tecavüz girişiminin kurbanı olmuştu. Evet, kaçabilecek kuvveti olduğu halde çok utandırıcı, aşağılayıcı, korkutucu, berbat bir tecrübeydi. Hiçbir kadının buna maruz kalmamasını diledi sessizce.

O esnada Idriy arka cebinden bir tabanca çıkarmıştı. Bu cihazın adının tabanca olduğunu biliyordu artık. Elemanın kafasına doğrultarak ona artık burada yeri olmadığını söylemişti. Livei bunun ne olduğunu biliyordu. Gedhilfe'deyken Patron'un evini basan Mavi Yıldız'ın adamlarında da aynı silahtan vardı. Kurşun kullanıcısı olmaya gerek kalmadan kurşun fırlatıyordu bu cihaz. Ve çok yüksek bir ses ve ışık çıkarıyordu. Korkutucuydu. Livei adamın ağlayışını, yalvarışını ve inlemelerini duyabiliyordu çok net olarak. Orada ağlayıp inleyen kendisi olabilirdi. Onu öldürmek istemişti aslında. Ona izni olmadan dokunmaya kalktığı için onu böyle ağlatmak, canı için yalvartmak, hatta ölüp kurtulmak için yalvartmak istemişti. Ona çok değişik işkenceler ve acılar çektirmek istemişti. Zihninden geçen bu düşüncelerden sonra Idriy onun canını almak istedi diye buna tepki gösterecek değildi. Bu adam ikinci bir şansı hak ediyor muydu bilmiyordu. İlk yaptığı yanlış bu olmayabilirdi. Ki bu olsa bile, büyük bir yanlış yapmıştı. Idriy'in tetiği çekeceğini anladığında gözlerini yumdu ve kulaklarını elleri ile kapattı. Işığın parladığını kapalı göz kapaklarının üzerinden hissetti, sesi de boğuk bir şekilde duydu. Gözlerini açtığında elemandan geriye başından kanlar akan bir ceset kalmıştı. Titremesinin yavaşladığını hissetti. Yüreği adalet hissi ile dolup taşmıştı. Bu sahneyi gördükten sonra ona aynı şekilde davranmayı düşünen tek bir eleman bile varsa bu odada, bunu yapmaktan çekinip korkacaklardı. Kendisinin de yenir yutulur lokma olmadığını anlamış olmuşlardı. Adamın boş boş uzaklara bakan gözlerini inceledi. Biraz evvel ona alay ederek bakan o gözler şimdi kim bilir neler görüyordu? Bir daha bu gezegene ait hiçbir şeyi göremeyeceği kesindi.

Sesleri duyan iri kıyım adam içeri girmişti ve gördüğü manzara karşısında şoka uğramıştı. Onu ilk kez herhangi bir duygu belirtisi gösterirken görüyordu. Idriy olanları ona hızlıca anlattığında yeniden o kayıtsız ifadesine dönmüş ve yeni üye alımını onaylamadığını belirten bir şeyler söylemişti. Etraftaki adını bilmediği diğer elemanlardan cesedi gömmelerine dair birtakım sesler çıkmıştı. Livei üzülmüş ya da ürkmüş hissetmediği için adeta kendini yabancıladı. Nitekim kendi elleri de temiz değildi. O da katildi, herkes katildi. Katil olmayan kim kalmıştı ki? Sorgulayacakları adama doğru giderlerken Kaey ve Idriy kendisinin de gelmesini istemişlerdi. Livei herhangi bir şey söylemeden onları takip etmeye başladı. Havadaki ağır küf ve sigara karışımı kokuya ceset ve kan kokusu eklenmişti. Çok boğucu ama bir yandan da çok mistik bir kokuydu bu. Burada kaldığı süre boyunca alışmıştı belki de. Ona çekici gelen bir tarafı vardı. Dürüst bir kokuydu. Sakladıkları bir şey yoktu. Arkasından iş çevirmiyorlardı. En azından o böyle hissediyordu. Bok'un yanındayken aldığı ve ne anlama geldiğini bir türlü çözemediği kokudan değildi, netti. Ne olduğu belliydi. Ceset kokusuydu işte, küf kokusuydu. Fare gibi yaşayan insanların alışık olacakları bir kokuydu. Muhtemelen daha yeni yıkadığı vücuduna, elbiselerine, saçlarına sinmişti çoktan. Bu kokunun ona uyduğunu düşündü. Gedhilfe'deyken de buradayken de... Böyle ortamlar uyuyordu ona. Bu yaşam uyuyordu ona. Her seferinde, girdiği her ortamda bu tarz insanları seçiyor ve onlara dahil oluyor olmasının bir sebebi olmalıydı. Onun için seçilmiş yol, kaderi bu olmalıydı. O bir lağım faresiydi ve bundan gurur duyuyordu. Ömrü boyunca böyle bir yaşam sürecekti. Tüm savaş sona erdiğinde hayatta kalırsa bile böyle yaşayacağını hissediyordu. Evli, çocuklu, huzurlu bir yuvada hayal ederdi kendini hep ancak belki de bu onun fıtratına uymuyordu. Bu onu mutsuz edecekti belki de. Şu anda burada kendini güvende ve huzurlu hissediyor olması, Mavilerle iken o küçücük depoda kendini iyi hissediyor olması... Bunlar tesadüf değildi. Friks gibi bir erkeği seçmiş olması tesadüf değildi.

Yeraltı sığınağına girdiklerinde Kael onun güvende olması için bunu yaptıklarını söylemişti. Livei başını salladı. Onunla konuşmayı reddeden ve ona kötü kötü bakan o adamlarla bir odada kalmasından iyiydi burası. Tabi birisi sorgulanırken ve muhtemelen işkence görürken izleyecekti. Zayıf ışık olan bir odada, bir deri bir kemik kalmış, saçı başı dağılmış, sarışın ve yeşil gözlü bir adam vardı. Oldukça solgun görünüyordu, sanki haftalardır buradaydı. Ama Kael onu yeni ele geçirdiklerini söylemişti. Yüzü haftalardır tıraş olmamış gibi sakallı, giysileri ise paçavraya dönmüş bir haldeydi. O kadar zavallı görünüyordu ki Livei ona karşı istemsizce bir acıma hissetti. Kael adamın isminin Bo'ek olduğunu söylediğinde irkildi. Bu ismi daha önce nerede duymuştu? Çok tanıdık geliyordu ona. Djuratlı olduğunu da öğrendiği bu adam Bok'un adamlarındandı. Adamla göz göze geldi. Ağzını açtığı anda kendi adını ve soyadını çok net olarak dudaklarından dökülürken duymuştu. Hemen ardından ise Bok'un eski sevgilisi olduğunu ifşa etmişti. Kael ve Idriy'in şaşkınlıklarını görebiliyordu. Kendisi de bir o kadar şaşırmıştı. Bu adamla tanışıyor olmalıydı, başka açıklaması olamazdı. Bok kendisinden ona bahsetmiş olsa bile bu kadar net bilebilmesi mümkün değildi. Idriy'in cebinden bir çakı çıkarıp adama yürüdüğünü fark etti. "Bekle lütfen." dedi Idriy'e doğru adamın tepkisinden biraz çekinerek. Sonra adının Bo'ek olduğunu öğrendiği adama doğru birkaç adım yaklaştı temkinli bir şekilde. Göz hizasında olacakları kadar çömeldi ve adamın gözlerine bakmaya başladı. Onu nereden tanıyordu? "Tanışıyor muyuz?" dedi sakin ve anlayışlı bir ses tonuyla. "Bok ile birlikte olduğum dönemden mi biliyorsun beni? Hiç karşılaşmış mıydık? Onun arkadaşı mısın?" Sonra aklına bir şey gelmiş gibi bir ifadeyle ekledi. "Polis olduğu dönemden mi biliyorsun yoksa? Eğer öyleyse hissetmiş olmalısın. O artık eski Bok değil, bunun farkındasın değil mi? Onun dediklerini dinlememelisin. O çok iyi ve dürüst bir adamdı ama artık insanların canını yakıyor. Bana yalan söyledi ve sevdiklerimi tehdit etti. Ne planlıyor? Bana anlatabilirsin. Ben sadece yaşadığım gezegenin ve kıtanın insanlarının huzurunu istiyorum. Güvenebileceğin birisiyim." Yeterince kötü polis davranışına maruz kalmış bu adama biraz iyi polisi oynarsa bunun ona iyi geleceğini ve çözümleneceğini umuyordu ancak yanılıyor da olabilirdi.
Image
► Show Spoiler

Re: [Livei Nyawodz] Nihai Karar

#19
Bo'ek bir süre yüzüne gözlerini kısarak bakıyor ve bir anda "Seni çok iyi tanıyorum Nyawodz." diyor. Gözleri seninle kapı arasında gidip geliyor, yüzünde bir şaşkınlık maskesi var. Sanki bilinmeyen bir tehdide karşı kendini savunmaya hazırlanıyormuş gibi gergin ve temkinli bir vücut diliyle oturuyor. Bir an için odada sessizlik oluyor, tek ses sen hareket ettikçe kumaşın yumuşak hışırtısı ve yakındaki bir borudan hafif damlayan su oluyor. Adamın gözleri, sanki neden orada olduğunu ve ondan ne istediğini anlamaya çalışır gibi senden hiç ayrılmıyor. Bir yandan da Idriy ve Kael dikkatle seni izliyorlar ve sessiz kalıyorlar. Bo'ek korku dolu gözlerle sana bakıyor ve "Bok'u asla satmayacağım. Yalan söylediğini biliyorum." diyor. Kael sabırsız bir şekilde öne atılıyor ve "Barışçıl bir yöntem ile cevapları almamız için son şansın." diyor. Kael ona yaklaşırken Bo'ek'in paniğe kapılmış ifadesi değişmiyor, hareketleri güçlü ve kasıtlı. Kael, kapana kısılmış bir hayvan gibi elleri kolları bağlı olan Bo'ek'in üzerine dikiliyor. Kael'in gözlerindeki keskin parıltı ve sesindeki buz gibi ifade sözlerinde ne kadar ciddi olduğunun belirtisi. Bo'ek gülümsüyor ve "Bok'un neler planladığını bilseydiniz şu an vaktinizin ne kadar kısıtlı olduğunu bilirdiniz." diyor. Kael ise "Anlaşıldı." diyor ve Idriy'e bakıyor. "Aletleri getir." diyor. Sorgulamaya başlarken Kael'in sesi sıkışık alanda gürlüyor. Soruları kısa ve öz, her biri Bo'ek'in zaten parçalanmış ruhuna bir darbe gibi adeta.

Idriy odaya girerken yanında küçük bir çanta taşıyor. Bo'ek'e doğru hareket ediyor ve çantayı önüne koyuyor. Çantanın içinde bıçaklar ve işkence için kullanılan diğer aletler dahil olmak üzere çeşitli keskin nesneler olduğunu görüyorsun. Idriy'nin yüzü Bo'ek'e tepeden bakarken soğuk ve duygusuz görünüyor. "Ne istediğimizi biliyorsun." diyor Idriy, alçak ve tehditkar bir sesle. "Neden burada olduğunu biliyorsun." Bo'ek, yüzüne bir korku kazınmış halde, Idriy'e bakıyor. "Söyleyecek başka bir şeyim yok." diye kekeliyor. Ancak Idriy, verdiği cevaptan memnun kalmıyor. Çantadan bir bıçak alıyor ve Bo'ek'in yüzünün önünde tutuyor. Bo'ek dehşet içinde irkiliyor, gözleri keskin bıçağa sabitleniyor. Idriy parmağını bıçağın kenarında gezdirerek keskinliğini test ediyor. "Anlamıyor gibisin birader." diyor, sesi hala sakin ve ölçülü. "Bok Jemipech hakkında her şeyi bilmemiz gerekiyor. Ve eğer bize söylemeyeceksen, ihtiyacımız olan bilgiyi almanın başka yollarını bulmamız gerekecek." Idriy Bo'ek'e yaklaşıyor, yüzü kendisininkinden birkaç santim uzağında. Bo'ek nefesinin keskin kokusunu alabiliyor ve tiksintiyle irkiliyor. Idriy onu saçından yakalıyor ve başını geriye çekerek boynunu açığa çıkarıyor. Bo'ek mücadele etmeye başlıyor ancak Idriy'nin gücüne rakip olamıyor.

Bo'ek eninde sonunda "Lütfen beni bırakın. Beni öldürmeniz hiçbir işe yaramayacak." diyor. Ama Idriy merhametle ilgilenmiyor. Bıçağı Bo'ek'in boğazına dayıyor ve derisine bastırıyor. Bo'ek bıçağın keskin ucunun etine saplandığını hissedebiliyor ve kontrolsüzce hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlıyor. "Bize bilmemiz gerekenleri söyle." diyor Idriy. "Buradan canlı çıkmanın başka yolu yok." Bo'ek dehşet dolu gözlerle Idriy'e bakıyor ama nedense hala ağzını açmıyor. Bok'u derinlemesine bir kararlılıkla korumaya devam ediyor. Ne olursa olsun onu ele vermiyor ve eninde sonunda Idriy'in ellerinde yaşamını yitiriyor. Kael ve Idriy, yüzleri sert ve sarsılmaz bir ifadeyle sana dönüyorlar. "Gitme zamanı." diyor Kael. "Bizi takip et." Onları takip etmek için odadan çıkacakken gözlerin yerde duran bir deftere takılıyor. Eski ve yıpranmış, sayfaları zamanla sararmış bir defter. Üstüne pek kafa yormadan yere uzanıyor ve defteri alıyorsun. Ancak odadan çıktığın gibi diğerleri elinde bir defter taşıdığını fark ediyor. Kael ve Idriy, ifadeleri karanlık ve okunamaz halde seni bekliyorlar. "Ne aldın yerden?" diye soruyor Idriy, sesi keskin ve kızgın. Yerden aldığın defteri onlara doğru tutuyor ve kendine güvenir bir şekilde incelemelerini istiyorsun. Kael ve Idriy birbirlerine baktıklarında kararından memnun olmadıklarını anlayabiliyorsun ama itiraz etmiyorlar ve sen de elinizde sıkıca tuttuğun defterle onları saklanma yerinin dışına kadar takip ediyorsun. Sığınaktan çıkarken Kael sana dönüyor ve "Dinle, bir günlüğüne gitmekte özgürsün. Ama unutma, seni izliyoruz. Bir gün içinde geri gelmezsen susturulacaksın, anlaşıldı mı?" diyor. Başınla onaylıyorsun ve sığınaktan uzaklaşırken soğukkanlılığını korumaya çalışıyorsun. Kael son anda seni durduruyor ve "Bizi Bok'a götürmene ihtiyacımız var. Ve ona ulaşmak için ne gerekiyorsa yapacağız. Bu seni yem olarak kullanmak anlamına gelse bile." diyor. Idriy hemen ardından araya giriyor. "İnan bana, biz doğru olanı yapıyoruz. Bok tüm kötülüklerin anası. Sayısız hayatı mahvetti. Onu adalete teslim etmek bizim görevimiz." Ne söyleyeceğinden emin olamayarak onlara bakıyorsun. Tehlikeli olduklarını ve onlardan uzak durman gerektiğini biliyorsun ama aynı zamanda Bok'u devirmeye yardım edebileceğin hissinden de kurtulamıyorsun. İkiliyle vedalaşıyor ve sokakta yürümeye başlıyorsun. Cevaplanmamış bir sürü soru var ama şu an en önemlisi Friks'in nerede olduğu ve neden peşinden gelmediği. Not defterine bakmak istiyorsun ama önceliğin Friks'i bulmak.

Şehrin yıkık bir bölgesinde bulunan terk edilmiş okulun dışında duruyorsun. Sokaklar dar ve dolambaçlı, yüksek ve harap binalar, tahtalarla kapatılmış pencereler ve duvarları kaplayan grafitiler var. Çevrene baktıkça, Friks'i bulmanın kolay bir iş olmayacağını anlıyorsun. En azından bulunduğunuz yere Friks ile birlikte geldiğin için şehrin neresinde olduğunu biliyorsun. Friks'i bulmaya çalışmak için kullanabileceğin seçenekleri değerlendirmeye başlıyorsun. Bölgedeki yerel halkla konuşmayı deneyebilir, Friks'i görüp görmediklerini veya nerede olduğu hakkında bir şey bilip bilmediklerini sorabilirsin. Bu, en güvenilir seçenek olmayabilir çünkü bu bölgedeki insanlar kendi içlerine kapanma eğiliminde ve bir yabancıya, özellikle de kızıl saçlı bir Gedhilfe vatandaşına yardım etmeye istekli olmayabilirler. Seni Friks'e götürebilecek herhangi bir ipucu için isyancıların saklanma yerinin yakınında arama yapmayı deneyebilirsin. Herhangi bir şüpheli aktiviteye veya Friks'le bağlantılı olabilecek kişilere göz kulak olarak bölgede dolaşabilirsin. Bu, sürekli takip edileceğinin söylendiği düşünülürse dikkatleri üzerine çekebileceği ve seni hedef haline getirebileceği için riskli bir seçenek. Friks'in oraya gidip gitmediğini görmek için Mavi Yıldız oteline dönmek uygun bir seçenek olabilir. Otel, oda anahtarı, eşyaları veya güvenlik görüntüleri gibi Friks'in nerede olduğuna dair bazı ipuçları sağlayabilir. Mavi Yıldız üyesi oldukları için otel personeline temkinli yaklaşmak akıllıca olacaktır, ancak bu Friks'i bulmaya yol açarsa riske değer olabilir. Sorgulamak veya takip etmek için sokakta herhangi bir Mavi Yıldız üyesini aramak da bir seçenek olabilir ancak bu daha büyük risk taşıyor. Mavi Yıldız üyelerinin silahlı olması muhtemel ve soru soran herkes için önemli bir tehlike oluşturabilir. Dikkat çekmemek için kılık değiştirmek veya grup halinde seyahat etmek iyi bir fikir olabilir. Buna rağmen, üyeler bilgi vermeyebilir ve onları takip etmek bir çıkmaza yol açabilir. Yakınlardaki binaları, dükkanları ve daireleri aramak bir başka seçenek olabilir. Olası bir saklanma yerini gösterebilecek işaretler olabilir. Friks'in binalardan birinde tutsak olması da mümkün. Ancak bölgede ipucu aramak zaman alabilir ve hem Mavi Yıldız'ın hem de isyancıların dikkatini çekebilir. Etrafına bakınıyorsun ve ilk gördüğün dükkan bir eczacı. Çeşitli ilaçlar satan küçük, loş bir dükkan. Sakallı yaşlı bir adam tezgahın arkasında duruyor. Hemen yanında ise bir kasap var. Bu küçük dükkanı fark ettiğin anda çiğ et kokusu etrafını sarıyor. Duvarlar, çeşitli et parçalarını tutan kancalarla sıralanmış ve iri, kel bir adam tezgahın arkasında durmuş bıçağını bilemekle uğraşıyor. Onun yanında eski kağıt ve mürekkep kokan şirin, küçük bir kitapçı bulunuyor. Duvarlarda kitap rafları sıralanıyor ve gözlüklü genç bir kadın tezgahın arkasında oturuyor, burnu kalın bir cilde gömülmüş durumda. Uzakta ise bir taverna, bir kıraathane ve panjurları kapalı, herhangi bir tabelası olmayan bir dükkan görüyorsun. Karar verme vakti geldi.

Re: [Livei Nyawodz] Nihai Karar

#20
Bo'ek garip davranıyordu. Sanki bir şeyden korkuyor gibiydi. Gergin ve savunmacı bir tonda konuşuyordu. Aynı zamanda onları tehdit etmeye de devam ediyordu. Livei bu adamın buradan sağ çıkamayacağına emin olmuştu. Bok'un neler planladığını bilseler, zamanlarının ne kadar kısıtlı olduğunu bilirlerdi demek... Livei bunun ne demek olduğunu tam olarak çözememiş olsa da Bok'un gizlice Dünya için çalıştığına dair şüpheleri anlam kazanmaya başlamıştı. Güney Tihami de Dünya için çalışıyor olmalıydı. Zaten yeterince güçlü olan Dünya, bir de kıta vatandaşlarını denek olarak kullanıp kimsenin hayatta kalmayacağına emin olmaya mı çalışıyordu? Gaddarlıktı bu. Idriy'in odaya getirdiği malzemeler ona bir zamanlar Mavi kaçırıldığında Friks'in odasına getirdiği çantayı anımsatmıştı. Ne kadar zaman geçmişti o günden beri? Ne kadar da değişmişti hayata bakış açısı, görüş çerçevesi.

Bo'ek ölecekti. Bu açıkça belliydi. Adam da anlamış olmalıydı ki yaklaşmakta olandan korkuyordu. Bo'ek'e dair tüm soruları ise ölümüyle birlikte cevapsız kalacaktı. Kimdi bu adam? Onu nereden tanıyordu? Bilmek zorundaydı. Genç kız sırtını döndü. Bunu izleyecek değildi. Zihnine kazınan son görüntünün bu olmasını istemiyordu. Kısa bir süre sonra sesler kesildi ve Kael gitme zamanı olduğunu söylediğinde hafifçe arkasına baktı. Cansız bedeni öylece yerde yatıyordu. Kalbinde sebebini anlayamadığı hafif bir sızlama hissetti. Çok yakında kendisi de katılacaktı ölüler mekanına. Kendi cansız bedeni de birileri tarafından çiğnenmek üzere yerde yatıyor olacaktı. Sevdiği diğer insanları bekleyecekti orada, ya da onlarla kavuşacaktı. Omuzlarına çöken yorgunlukla o günü sabırsızlıkla beklerken yere düşmüş olan bir defter gözüne ilişti. Yavaşça eğilip ellerinin arasına aldı defteri. Sayfaları eskilikten sararmış ve yıpranmış bir defterdi. Bo'ek'e ait olmalıydı. Ne yaptığını fark eden Idriy öfkeli bir sesle ne yaptığını sorunca kötü bir amacı olmadığını belli etmek için defteri onlara uzattı. Henüz içini açıp okumadılarsa öğrenebilecekleri bir şeyler bulabilirlerdi sonuçta. Ancak ikisi de uzanıp ondan almamıştı defteri. Sadece onaylamayan bir ifadeyle defterin kapağını incelemiş ve odadan çıkmışlardı. Livei de bırakmadı defteri elinden ve onları takip etti.

Kael ona bir günlüğüne özgür olduğunu ancak ertesi gün mutlaka geri gelmesi gerektiğini söylemişti. Kael ve Idriy'in son söylediklerine ifadesiz bir yüzle cevap verdi. "Daha önce de dediğim gibi, beni istediğiniz gibi kullanabilirsiniz. Tek şartım sevdiğim kişinin herhangi bir zarar görmemesi. Yarın geri geleceğim, gelmezsem Bok başıma bir şey getirmiştir." Bok gerçekten söyledikleri kadar kötü niyetli birisiyse onu durdurma konusunda sırtını yaslayabileceği başka kimsesi yoktu. Üstelik Bok da onu çifte ajan olarak kullanmak istemişti. Yani kimseye bir yalan söylemek zorunda değildi. Bok'un talebi doğrultusunda çifte ajanlık yapıyordu. İsyancıları da Bok'a ulaştırıyordu. Herkesin gönlüne göre oluyordu. Bomboş sokaklarda adımlarken aklına Friks gelmişti. O adam kaçırıldığını bile bile onu terk edecek birisi değildi. Başı belada olmalıydı. Ya da bir plan yapıyordu. En büyük korkusu Fengoe'nin ona zarar vermesiydi. O kıza asla güvenmemeliydi. Bok - Fengoe ve Idriy - Kael arasından birisini seçmesi gerekse Idriy ve Kael'i seçerdi kesinlikle. Friks'i bulmaya gidecekti ancak önce sessiz bir yere geçerek defteri incelemek istiyordu. Orada önemli şeyler yazıyor olabilirdi. Belki de Bok'a dair bir şeyler öğrenirdi. Sonra da Friks'i bulmaya odaklanacaktı. Friks'e Fengoe'den uzak durmasını tembihlemişti bu yüzden onun evine döndüğünü sanmıyordu. Eğer başına bir şey gelmediyse kendi kaldıkları eve dönmüş olabilirdi. İlk olarak oraya gidip bakması mantıklı olacaktı. Orada değilse Mavi Yıldız karargahına geri dönecek ve Bok'u bulacaktı.
Image
► Show Spoiler
Post Reply

Return to “Bolcheb”

cron