[Livei Nyawodz] Nihai Karar

#1
► Show Spoiler
Gözlerini açıyorsun ve yanında Friks'i mışıl mışıl uyurken buluyorsun. Onu böyle huzurlu görmek seni enerjiyle dolduruyor. Sevgilinle yan yana, mutlu mesutsun. Daha ne olsun yahu? Sessizce yataktan kalkıyor, mutfağa gidiyor ve kahve yapmaya başlıyorsun. Taze demlenmiş kahvenin aroması havayı dolduruyor ve yüzüne bir gülümseme getiriyor. Kahvenin demlenmesinin bitmesini beklerken hızlı bir kahvaltı hazırlamaya karar veriyorsun. Buzdolabından biraz yumurta, kilerden bir somun ekmek alıyorsun ve omletli sandviç yapmaya başlıyorsun. Kahvaltı hazır olduğunda kendine bir fincan kahve koyuyor ve yemeğinin tadını çıkarmak için masaya oturuyorsun. Yiyecek ve kahve sinirlerini yatıştırmaya yardımcı oluyor ve güne hazırlanman için ihtiyacınız olan enerjiyi veriyor. Nefis bir kahvaltının ardından hazırlanmak için banyoya gidiyorsun. Hızlı bir duş alıyor, giyiniyor, saçını ve makyajını yapıyorsun. Bugün herhangi biriyle görüşmen gerekirse diye elinden gelenin en iyisini yapmak istiyorsun. Derin bir nefes alıyor ve aynaya bakıyorsun, kendine eğitimli bir polis memuru olduğunu ve önüne çıkan her türlü durumun üstesinden gelebileceğini hatırlatıyorsun. Yatak odasına dönüyor, Friks'i yanağından öperek uyandırıyor ve ona kahvaltının hazır olduğunu haber veriyorsun. Friks de uyandığı gibi dudaklarına yapışıyor ve ışık hızıyla kahvaltı masasına geliyor. Friks, kahvaltıdan sonra sana bakıyor ve "Livei, inanamıyorum. Bu nasıl bir kahvaltı böyle? Sen ne zaman bu kadar güzel yemek yapmayı öğrendin? Dayanamayacağım. Benimle evlenir misin?" diyor ve diz çöküp arka cebinden küçük bir kutu çıkartıyor. Kutuyu açıyor ve içinde bir tek taş yüzük görüyorsun. Gözlerine inanamıyorsun, aşko kuşko sevgilin sana bir anda sırf iyi bir kahvaltı hazırladın diye evlenme teklif ediyor! Yuh! Çüş! Pes! Oha! İ na na mı yo rum!

Uyanıyorsun.

Friks'e uzanıyorsun ama orada değil. Oturup odanın etrafına bakıyorsun ve kalbin çarpmaya başlıyor. Kalkıp evi arıyorsun ama ondan hiçbir iz yok. Mutfak masasında Fengoe'yi aramaya gittiğini söyleyen bir not buluyorsun. Endişe ve hayal kırıklığı karışımı bir duygu hissediyorsun. Friks'in tek başına dışarı çıkması fikrinden hoşlanmıyorsun, özellikle de bu tehlikeli zamanlarda. Kendine bir fincan kahve yapmak için mutfağa gidiyorsun ama hiç yiyecek kalmadığını görüyorsun. Friks'in güvende olup olmadığı düşüncesi sana içten içe sıkıntı verirken, yiyecek kalmaması da kabus gibi bir durum. İşlerin iyiye gitmemesi, seni daha da endişeli ve kaygılı hale getiriyor. Yok, tüm bunlar çok fazla. Biraz hava almak için kapıya çıkıyorsun. Kapıdan dışarı adımını attığın anda tanıdık bir ses duyuyorsun. "Nerelere gelmişsiniz böyle, Livei hanım?" Bir anda zıplıyorsun ve sesin nereden geldiğini anlamaya çalışıyorsun. Sesin geldiği yöne döndüğün anda karşında tanıdık bir yüz görüyorsun. Bu Max'in ta kendisi. "Bayadır görüşemiyoruz, neler yaptın?" Hafiften eve göz gezdiriyor ve "Görüşmeyeli göç etmişsin bakıyorum..." diyor. Derin bir iç çekiyor ve "Livei, neden benimle tanıştığını bu kadar insana yaydın? Hani sırrımız olacaktı?" diye soruyor. Bunu saldırgan bir tavırla değil, gerçekten üzüldüğünü belli eden arkadaşçıl bir tavırla soruyor.
Off Topic
Esenlikler dilerim, bu konuda GM olarak ben, yani Barisu ile ilerleyeceksiniz. Pasiflik süresi 7 gündür.

Re: [Livei Nyawodz] Nihai Karar

#2
Gözlerinden mutluluk gözyaşları akarken yerinden sıçrayarak uyandı. Sabah olmuştu. Gözünde birikmiş olan iki damla yaşı koluna sildi. Tek taşı parmağına takıp haykırarak Friks'in kollarına atlamak üzereyken ağlamış olmalıydı. Derin ve bir o kadar da dertli bir soluk çekti içine. Bütün gece acısıyla tatlısıyla birbirinden alakasız yüzlerce rüya görmüştü. Hepsini hatırlamıyordu bile. En net hatırladığı son gördüğüydü. Gerçek olmasını ne kadar da isterdi halbuki. Hiç değilse Friks yanındaydı ve ona sarılarak biraz daha uykuya dalabilirdi. Ya da onu öperek uyandırırdı. Rüyanın yarattığı hayal kırıklığını gidermek için sevgilisinin yanında olmasının verdiği güveni ve rahatlığı hissetmek istiyordu. Yatağın diğer ucuna doğru döndü. Boştu. Eliyle Friks'in yatıyor olması gereken yeri yokladı. Soğuktu. Yataktan kalkalı uzun zaman olmuş olmalıydı. Yavaşça yattığı yerden kalktı ve odayı gözleriyle taradı. Hiçbir yerde bir hareket olmadığı gibi hiçbir ses soluk da yoktu. Bu sahne ona bir yerden tanıdık gelmişti. Muhtemelen yine masanın üzerine not bırakmıştı. İç sıkıntısıyla masaları yoklamaya başladı. Mutfak masasının üzerine bırakmıştı. Fengoe'yi aramaya gittiğini söylemişti. Livei okur okumaz kağıdı hunharca avuçlarının içinde buruşturdu ve külleri parmak aralarından mutfak zeminine dökülene dek yaktı. Lanet olasıca güçdaşını bulmuştu ya, koşa koşa onu görmeye giderdi tabi. Gel Livei sevgilim bir kahvaltı edelim yoktu. Aşkım Livei'm seni uyandırayım ve yüzüne vereyim bu haberi de yoktu. Anca gizemli yok oluşlar ve not bırakmalar vardı. Yakında Fengoe ile evlendiğinin notunu da bırakırdı o. "Kusura bakma Livei uyandırmak istemedim. Fengoe çok güzel yemek yapıyormuş dayanamadım da şey... Biz evleniyoruz hadi bye."

Not kağıdının küllerini terlikleriyle de iyice ezip hıncını çıkardıktan sonra kendine bir fincan kahve yapmaya karar verdi. Son dönemde fazla duygusallaşmıştı, gereksiz triplere giriyordu. Yaşadıklarının onda bıraktığı travmatik etkilerden dolayı ayrılıklara olan hassasiyeti artmış olmalıydı. Başkalarını suçlamaktansa bahtsızlığını suçlamak daha rahatlatıcıydı. Kahve bulmak için mutfak dolaplarını karıştırmaya başladı ve duygusallığı üzerine düşündüğü her şey bir toz bulutu olup yok oldu. Mutfak resmen çekirge istilasına uğramış gibiydi. Hiçbir şey yoktu. Hiçbir şey. Tam takır kuru bakır durumdaydı resmen. Friks'e olan öfkesi iki katına çıktı. Ya son kalan yiyeceklerden kendine kahvaltı yapıp gitmişti ya da duyarsızca hiç etrafına bakmadan çekip gitmişti aç karnına. Öküz herif! Hiç düşünmüyordu. Sevgilim uyanınca ne yer, ona bir şeyler alıp bırakayım gitmeden, kızcağız yaralı zaten her türlü bok üst üste geldi, geçen gün de onu öyle bok gibi bırakıp gittim bari bu sefer daha az öküzlük yapayım, yok! YOK! Hiçbiri yoktu! Lanet olsundu Gedhilfe erkeklerine! Friks'i o gün otel odasında tokatlayıp taşaklarına da tekme geçirecekti. Hatta ona inat olsun diye Mavi ile çıkmaya başlamalıydı. Hatta Bok'a geri dönmeliydi! Önceki sevgilisinin onu niye boynuzladığı belliydi zaten! Aklı varsa bu herifle evlenmezdi. Hatta ilk fırsatta kıçına tekmeyi basmalıydı! Hep Livei onu düşünsündü, hep Livei fedakarlık yapsındı, hep Livei onun peşinden koşsundu! O ise hiç! Canım isterse sarhoş olurum, canım isterse öperim, canım isterse flört ederim, canım isterse gizemli gizemli konuşurum kendime aşık ederim, cebe attım mı ohhh BOK PARÇASI GİBİ DAVRANIRIM NE OLACAK! Erkek milleti böyleydi işte.

Livei durduk yere öyle sinirlenmişti ki Friks'i hiç yapmadığı şeylerden dolayı suçluyor ve zihninde ona en ağır cezaları layık görüyordu. Hatta bunlara mantıklı birer sebep bile buluyordu. Regli filan mı yaklaşmıştı acaba? Biraz hava alıp sinirlerini yatıştırmak için kapıya yöneldiği esnada tanıdık bir ses ile yerinden sıçradı. "Anaskim-" Max gelmişti. "Of ya ödümü koparttın. Böyle pat diye girilir mi? Ya münasebetsiz bir anda yakalasaydın beni?" Başını ayıplar şekilde iki yana sallayarak adama doğru yaklaştı. Max ona neler yaptığını sormuş ve neden onunla tanıştığını herkese anlattığını sormuştu. Herkese mi? "Ay git işine Frum ve Ser aşkına ya, zaten sinirlerim tepemde. Esas sen neden biz seninle görüşürken Bok'un bizi gizli gizli gözetlediğini bana anlatmadın? Ayrıca ben sadece sevgilime anlattım. O da bu hayatta tek güvendiğim kişi, yanımda olmasına ihtiyacım var. Bu savaşı tek başıma yürütemem. Psikoloji denen bir şey var." Sesi oldukça gergin ve üst perdedendi. "Bizden bu kadar şey saklarken beni sırrımızı ifşalamakla yargılaman çok ironik bir durum." dedi ağzının içinden tıslayarak. "Ne yaptığımı merak ediyorsan Gedhilfe'den gitmek durumunda kaldım. Mavi Yıldız'a katıldım. Dünya'ya karşı onlarla birlikte savaşmayı düşünüyoruz derken örgütün içinde başka sesler olduğunu öğrendik. Darbe planlayan Dünyacılar varmış meğer. Onlarla çalışmamız gerektiğini düşünüyorlarmış. Boka batmış durumdayız kısacası. Umarım güzel haberlerle gelmişsindir. Güzel bir haber almaya ne kadar ihtiyacım var sana anlatamam."
Image
► Show Spoiler

Re: [Livei Nyawodz] Nihai Karar

#3
"Bir dakika..." Max şaşkın bir yüz ifadesiyle sana bakıyor. "Bok bizi takip mi etmiş?" Sözlerini sonuna kadar dinliyor ve derin bir iç çekip yere oturuyor. Bağdaş kuruyor ve kafasını kaldırıp konuşmaya başlıyor. "Sana yeterince bilgi vermediğim için özür dilerim. Sevgiline bahsetme ihtiyacı duymanı anlıyorum. Sadece sana işin arkasında yatan mantığı daha detaylı anlatmak istiyorum ki bir daha aynı hatayı yapmayalım. Ama baştan söyleyeyim, bunu doğru aktaramamak benim hatamdı. Özür dilerim." Ceketinin iç cebinden saatini çıkarıyor ve sana doğrultup "Buna sahip olmam 7/24 her şeyi izleyeceğim anlamına gelmiyor. Ama aynı şey Observerlar için geçerli değil. Ne yazık ki onlar sadece seni izlemekle kalmıyor, aynı zamanda konuştuklarını sürekli olarak kaydediyor ve seninle ilgili her şeyi kayıt tutuyorlar. Benim ismim şu an kara listede. Malum, biliyorsun ki kıtada benden başka benim adıma sahip biri olması mümkün değil, adım İngilizce. Ama herhangi biri adımı telaffuz ettiği anda bu Observerların veritabanına yansıyor. Yani demeye çalıştığım şey şu. Gerçekten güvendiğin insanları aramıza almak isterim, elbette gerekli incelemeleri yaptıktan sonra. Ama lütfen onlara ileride benden bahsedeceksen ismimi kullanmamaya gayret göster. Yanında bir başkası kullanıyor olsa bile tekrarlama. Ancak bu şekilde gizli hareket edebiliriz." diye açıklıyor. "Biliyorum, saçma geliyor. Sana bunu oturup daha detaylı anlatabilmeyi isterdim ama biliyorsun ki buralarda çok fazla takılamam. En azından sana iyi haberler getirdim desem?" diyor ve senden izin alıp eve giriyor. Koltuğu işaret edip "Oturabilir miyim?" diye soruyor ve izin aldıktan sonra oturup tekrar konuşmaya başlıyor.

"Bir Observer yakaladık ve saatini elinden aldık. Prui kabilesinin topraklarında araştırma yürütmeye başlamışlar. Sorgulama işlemlerine başladık ama bu süreçte kıtalı arkadaşlarımızdan yardım almak istiyoruz. Sen, Sai, Tegin, Haga, Dufo gibi insanlara ihtiyacımız var. Şu an meşgul olduğunun farkındayım ama bu bizim için büyük bir şans. Sana soracağım şey şu, ne zaman müsait olursun? Eğer boş vaktin var ise veya ilerleyen zamanlarda olacak ise seni tekrar ikinci kıtaya götürmek istiyorum. Bu kozu sonuna kadar kullanmalıyız Livei." Bir süre yere bakıyor ve "Bok gerçekten takip etti yani bizi, öyle mi?" diye soruyor. "Bok ile Mavi Yıldız lideri olmadan önce tanıştık. Bana planlarını anlattı ve onu desteklemediğimi ama karışmayacağımı açıkça söyledim. Ben sizin kendi kaderinizi çizmeniz taraftarıyım ama elinizde imkan ve Dünya gezegenine karşı kullanabileceğiniz bir koz olmasını istiyorum. En azından bir şansınız olması lazım. Bunun için de elimden gelen her şeyi yapacağım." Bir süre duraksıyor ve "Bok'a karışmayacağımı söyledim ama bir şartım vardı. O da bana karışmayacaktı. Anlaşmayı ihlal ettiğine göre..." diyor ve ayağa kalkıyor. "Sana bir cihaz vereceğim. Bu cihaz üzerinden bana ulaşabilirsin. Ama lütfen kimseye gösterme." diyor ve cebinden bir cihaz çıkarıyor. "Bu gördüğün şeye telefon diyoruz. Şu butona bastığında ekranı açılıyor." Sağında bulunan uzun bir butona basıyor ve bir anda cihaz ışıklanıyor. "Cep telefonu bir ağ üzerinden arama yapmana ve diğer telefonlara mesaj göndermene izin veren bir el cihazı. Ayrıca internete girmek, fotoğraf çekmek, müzik dinlemek gibi şeyler için de kullanabilirsin. Telefon, hareket halindeyken bile başkalarıyla iletişim kurmanı sağlayan bir servis sağlayıcı tarafından sağlanan bir hücresel ağa bağlanır. Mesajları telefonun ekranına yazıp şebeke üzerinden alıcının telefonuna göndererek gönderebilirsin. Bu, nerede olursan ol arkadaşlarınla ve ailenle iletişim halinde kalmanı kolaylaştırır." Açıklamayı az çok anlıyorsun, Max ise lafını düzeltiyor. "İnternetin ne olduğunu daha sonra açıklayacağım, ağ kısmına gelirsek de elbette bu kıtada sadece ev telefonları için oluşturulmuş bir ağ var. Bunu siz de kullanıyorsunuz. Bu cep telefonu şimdilik sadece benim cep telefonum ile bağlantı kurabiliyor. Şu menüden mesaj atabilir veya şu menüden beni arayabilirsin." Max sana teker teker nereden neyi yapabileceğini gösteriyor. Menü tamamen Pakt dilinde yazıldığı için rahatlıkla kullanabiliyorsun. "Şimdilik kaçayım. Senden en kısa zamanda haber bekliyorum. Görüşürüz!" diyor ve bir anda gözden kayboluyor. Kendisine veda edecek vakti bile bulamıyorsun.

Max'in gitmesiyle birlikte kapı çalıyor. Kapının deliğinden bakıyor ve tanımadığın bir adam ile karşılaşıyorsun. Adam sarışın ve mavi gözlü. Yeşil bir üniforma giyiyor. Kapıyı tekrardan tıklatıyor. Bir kere bile seslenmiyor, sadece kapıyı çalmaya devam ediyor. Kapıya cevap vermeyeceğini anlayınca cebinden bir tel çıkarıyor ve kapıyı açmaya çalışmaya başlıyor. Hızlıca hareket etmen gerekiyor gibi görünüyor.

Re: [Livei Nyawodz] Nihai Karar

#4
Ay ne çok konuşmuştu Max. Dır dır dır dır... Susmak bilmemişti. Bok'un onları takip ettiğini bilmiyor olması garipti. "Bilmiyor muydun?" dedi tek kaşını kaldırarak sorgular bir ifadeyle. Nasıl bilmeyebilirdi ki? Sonrasında da onu yeterince bilgilendirmediği için özür dileyerek observerlık sistemini anlatmaya başlamıştı. Onun dediğine göre observerların her şeyi ama her şeyi, tüm konuşulanları ve gerçekleştirilen eylemleri kaydetme gücü mevcuttu. Bu güce Max'in kendisi şu anda sahip değildi, bu nedenle her şeyden haberdar olamıyordu. Max'in ismi ise kara listedeydi bu yüzden söylememesi gerekiyordu. İsmi zaten kara listedeyse ve Dünya'ya ihanet eden bir observer olarak zaten adı çıktıysa onun ismini telaffuz edip etmemeleri nasıl bir fark yaratabilirdi ki? Gerçi Max'in onlarla irtibatta olduğunu veya nerede ne yapıyor olduğunu bilmemeleri daha iyiydi. Yine de Livei'yi çıldırtan bir başka gerçek vardı. "Her şeyi mi kaydediyorlar? Her şeyi kaydediyorlarsa onlara karşı nasıl bir şansımız olabilir ki? Yaptığımız her hamleyi, her planı bileceklerse nasıl hamle yapacağız? Üstelik biz onlar hakkında hiçbir şey bilmiyoruz, hem de hiçbir şey!"

Max daha fazla detay veremeyeceğini söyleyerek salondaki kanepeye oturmuştu. İyi haberler getirdiğini söylemişti. Bir observerı yakaladıklarını ve sorgulama işlemine geçeceklerini bildirmişti. Ama şimdi bunu söylediği anda tüm observerlar bu gerçeği bilmiyor muydu? Sonuçta her şeyi kaydediyorlardı? Max onun da bu sorgu sürecine dahil olmasını istediğini belirtmiş ve müsait olduğu anda katılmasını istemişti. Livei onaylar şekilde başını salladı. Max sonrasında Bok'un onun işlerine karışmasıyla ilgili bir şeyler zırvalayarak ona bir cihaz vereceğini söylemişti. Üzerinde garip tuşlar olan, telsize benzeyen ancak tam olarak telsiz de olmayan bir cihazı çıkarıp ona uzatmıştı. Livei tedirgin bir şekilde uzanıp eline aldı. İsminin cep telefonu olduğunu öğrendiği bu cihaz adeta bir sihirli kutuydu. Bir sürü fonksiyonu vardı, pek çok şeyi yapabiliyordu. En büyük özelliği ise iletişim kurmayı kolaylaştırmasıydı. Max'e ulaşabileceği bir butonu vardı. Evindeki telefonun minik ve cepte taşınan hali gibiydi. Nasıl bu kadar küçücük olup da bu kadar işlevi olabildiğini bir türlü anlamamıştı. Bir çeşit büyü olmalıydı bu.

Telefonu verdikten sonra Max gitmesi gerektiğini söylemişti. "O halde seninle buradan iletişime geçerim. Teşe-" Adam çoktan yok olmuştu. Livei bir süre sağına soluna bakıp yalnız kaldığından emin olmaya çalıştı. Böyle pat diye özelinin ihlal edilmesi hoşuna gitmemişti. Gerçi ne özelinden bahsediyordu ki, adamlar Friks ile bir postayı kaç dakikada attıklarını bile kaydediyorlardı orada Frum ve Ser bilirdi. Kapı zilinin sesiyle yerinden sıçradı. Sessiz adımlarla kapıya doğru ilerledi. Klasik Djuratlı görünümünde ve Mavi Yıldız üniforması giyen bir adamdı. Kendilerinden miydi yoksa karşı taraftan mı? Hiç seslenmemişti. Livei kapıyı açmadı. Kısa süren bir sessizliğin ardından adam kapıyı zorla açmaya başladı. Kesinlikle karşı taraftan birisiydi. Kahpe Max ve kahpe Friks onu öylece tehlikenin içinde bırakıp gitmişlerdi. Livei hızla yatak odasına koştu. Kapıyı kapatıp kilitledi. En yakın camı açacak ve hızla atlayarak evden kaçacaktı. Başka şansı yoktu.
Image
► Show Spoiler

Re: [Livei Nyawodz] Nihai Karar

#5
Hızla yatak odasına koşuyor ve kapıyı arkandan hızla kilitliyorsun. Sabah güneşi pencereden sızarak odayı sıcak bir ışıkla aydınlatıyor. Kaçmanın en iyi yolunu bulmak için hızla odayı tarıyorsun. Gözlerin pencereye takılıyor ve hızla ona doğru hareket ediyorsun. Derin bir nefes alarak pencere pervazına tırmanıyor ve sonra kendini dikkatlice dışarıdaki yere bırakıyorsun. Evle arana olabildiğince fazla mesafe koymayı amaçlıyor ve olabildiğince hızlı koşuyorsun. Gizemli kişinin yatak odasının kapısını yumruklayarak içeri girmeye çalıştığını duyabiliyor ama arkana bakmıyorsun. Herhangi bir tehlike belirtisine dikkat ederek koşmaya devam ediyorsun. Sonunda güvenli bir yere ulaşıyorsun ve nefes almak için duruyorsun. Yoluna devam etmeden önce son bir kez eve bakıyorsun. Kendini bir yerleşim bölgesinde buluyorsun ve solunda bir park, sağında ise işlek bir cadde görüyorsun. Koşarken ağaçların ve çalıların arkasına saklanarak parka doğru yönelmek için ani bir karar alıyorsun. Gizemli kişinin seni insanlarla çevrili halka açık bir yerde izlemesinin daha zor olabileceğini biliyorsun. Çimler çiyden ıslanmış ve yapraklar ayaklarının altında gürültülü bir şekilde hışırdıyor ama sen yavaşlamıyorsun. Sonunda bir banka varıyorsun ve nefesini tutmak için bir dakikalığına oturuyor, seni takip eden adamdan herhangi bir iz var mı diye etrafa bakıyorsun.

Hala güvende olmadığın için hızla ayağa kalkıyor ve sokağa doğru yöneliyorsun. Birkaç blok ötedeki hareketli şehir merkezini hatırlıyorsun ve gizemli adamı kaybetmek için en iyi şansının bu olduğuna karar veriyorsun. Kalabalık caddelerde ilerliyor, yayalardan ve arabalardan kaçıyorsun. Sonunda insan kalabalığı ve apartmanlarla dolu şehir merkezine ulaşıyorsun. Hızlı adımlarla ama dikkati üzerine çekmemeye çalışarak kalabalığa karışıyorsun. Çevreni sık sık kontrol ediyorsun, hala gizemli kişiden herhangi bir işaret için yüksek alarmdasın. Önüne oldukça kalabalık, belki en fazla bir boş yeri olan bir kafe görüyorsun ve hızla kendini içeri atıyorsun. Boş bir yer bulduğun gibi etrafına bakınmaya başlıyorsun. Aniden Friks ve Fengoe'yi kaldırımda sohbet ederek yürürken görüyorsun. Kafeden fırlayıp kalabalığın arasından sıyrılıyor, fazla dikkat çekmeden onlara ulaşmaya çalışıyorsun. Önce sessizce Friks'in adını söylüyorsun ama cevap vermeyince sesini biraz daha yükseltiyorsun. Sonunda Friks seni duyuyor ve arkasını dönüyor. Seni görünce gözleri parlıyor ve hızla sana doğru koşuyor. Fengoe, yüzünde bir şaşkınlık ifadesiyle sana doğru yaklaşıyor. Endişeli bir ses tonuyla "Noluyor la? Neden koşuyorsun?" diye soruyor Friks. Hızlı bir şekilde durumu açıklıyor, seni takip eden gizemli adamı ve evden nasıl kaçmak zorunda kaldığını onlara anlatıyorsun. Fengoe ihtiyatla etrafına bakınarak "Buradan hemen gitmemiz gerek." diyor. Üçünüz hızla yakınlardaki bir ara sokağa giriyorsunuz. Fengoe'nin yardımıyla hemen bir plan yapıyorsunuz. Ana yollardan kaçınarak ve arka sokaklara ve daha sessiz yan sokaklardan ilerleyerek şehrin içinden dolambaçlı bir rota izleyeceksiniz. Sizi takip eden adama karşı tetikte olacak ve Fengoe'nin bildiği güvenli bir eve gideceksiniz.

Fengoe, Friks'in o sabah erken saatlerde onu ziyarete geldiğinden ve birlikte bir plan yaptıklarından bahsediyor. Erkek arkadaşının son zamanlarda Fengoe ile giderek daha fazla zaman geçirdiği bir sır değil ve sensiz planlar yapmaları düşüncesini sindirmek zor. O konuşurken kıskançlığın daha da artıyor ve kendini döngünün dışında bırakılmış gibi hissetmekten kendini alamıyorsun. Friks'le ilişkin güçlü ama görünüşe göre o Fengoe ile olan dostluğuna giderek daha fazla zaman harcıyor. Yeniden bir araya gelip bir sonraki hamlenizi planlamak için güvenli bir yer olacağı konusunda hepinizin hemfikir olduğu bir yer olan Fengoe'nin güvenli evine doğru ilerlerken bu duyguları üzerinden atmaya çalışıyorsun. Yürürken, konuşmayı kafanda sürekli tekrarlamaktan kendini alamıyorsun ve kıskançlığın her adımda daha da büyüyor gibi. Sonunda güvenli eve varıyor ve yerleşiyorsunuz. Fengoe eve vardığınızda "Friks, bundan sonra her sabah yanıma gel, olur mu?" diyor ve Friks'e bakıp gülümsüyor. Friks ise sadece gülümsemekle yetiniyor. Fengoe'nin bir anlığına senin gözlerinin içine baktığını fark ediyorsun. Hemen ardından "Neyse, planımıza geçelim." diyor. Söyle bakalım, planı tartışmaya hazır mısın yoksa başka bir fikrin var mı?

Re: [Livei Nyawodz] Nihai Karar

#6
Camdan atladığı gibi arkasına bakmadan topuklamıştı. Eve girmeyi başaran adam yatak odasına gittiğini anlamış olacaktı ki kapıyı yumruklama seslerini duymuştu en son. O kapının kilidini de açıp camdan kaçtığını anlaması biraz vaktini alacaktı. Livei de bu süreyi kalabalığa karışmak için kullanacaktı. Kızıl saçlarının dikkat çekmesini önlemek için kapüşonunu başına çekti. Ana bir caddeye vardığını anladığında biraz soluklandı. Güzel bir parka gelmişti. Burası hemen göze çarpmayacağı kadar kalabalıktı. Zaten adam onun yüzünü hiç görmemişti, sadece saçlardan şüphelenebilirdi. Neyse ki Djurat turistik bir bölgeydi. Bir şeyden kaçıyor izlenimini kaybetmek için bir banka oturdu ve biraz soluklandı. Bu kadar tedirgin görünmesinin kimseye bir yararı yoktu. Yine de yeterince güvende hissetmiyordu. Kahrolası Friks neredeydi? Daha kalabalık bir yere gitmeliydi. İnsan ve araba selinin içinde onu bulması imkansız olurdu. Birkaç blok ötedeki caddeye doğru ilerlemeye başladı. Djurat hala ona yabancı bir şehirdi ancak bu caddeyi tanıyordu. Friks ile burada gezmişlerdi. Hatta şu kafede oturup bir şeyler içmişlerdi.

Sıcaklık hasretiyle kendini hiç düşünmeden kafenin içerisine attı Livei. Bulduğu ilk boş yere oturdu ve etrafını incelemeye başladı. Gördüğü bütün sarışın ve renkli gözlü erkekler sanki onu arayan örgüt üyeleriymiş gibi hissediyordu. Herkes onu izliyordu sanki, her adımını takip ediyorlardı. O esnada kafenin camında tanıdık bir figür gözüne çarptı. Kızıl saçlı, uzun boylu, yapılı bir erkek figürü. Friks... Oldukça tasasız ve gamsız bir yüz ifadesiyle kaldırımda Fengoe ile fingirdeşiyordu. Livei öfkeyle dişlerini kaskatı birbirine kenetlediğini fark etmedi bile. Onu yalnız bırakıp bu kadınla konuşmaya gelmişti. Hem de sabahın bir körü, bir kahvaltı bile etmeden. Ona bir hoşçakal bile demeden. İlk iş olarak bu kadınla konuşmaya gelmişti. Hapsedildiğinde de aynı şekilde onu kurtarmaya gelmişti. Dilinde devamlı Livei'nin iyi olması dilekleri dolaşıyordu ancak davranışları ile onun iyi olup olmadığını hiç umursamıyordu. Hep daha önemli başka bir şeyleri vardı. Hep kendisi dışında bir şeyler daha fazla vaktini alıyordu. Bu durum Gedhilfe'deyken de öyle değil miydi? Belki de Friks onu aslında sevmiyordu, mecburiyetten yanındaydı. Olan biten onca olay içerisinde hiç Livei'ye gerçekten aşık olup olmadığını sorgulamamıştı belki de.

Genç kız hızla yerinden fırladı ve ikilinin yanına gitti. Friks'e seslendi. Duymamıştı. Daha yüksek sesle seslendi. Duymuştu. Genç adam arkasını döndüğünde göz göze geldiler. Bir anda gözleri endişeyle parlamıştı, bir şeylerin yolunda gitmediğini anlamıştı. Koşarak yanına gelmişti. Livei bunu çok tatlı buluyordu. Belki herkesin yapacağı önemsiz bir davranıştı ama seviyordu işte. Yeşil gözlerindeki bakışın ona her baktığında farklı bir ifadeyle değişmesini seviyordu. Ona çok sinirleniyordu, çok kızıyordu ancak seviyordu da. Sonrasında Friks bütün bu büyüyü bozacak şekilde oldukça kıro bir üslupla ona neler döndüğünü sormuştu. Livei'nin uçuşan hisleri hızla yere dökülerek kaldırımda yürüyen insanların ayaklarının altında kalmıştı. "Birisi zorla eve girmeye çalıştı, kaçmak zorunda kaldım." Monoton bir ses tonuyla açıkladı hızlıca olanları tek cümleyle. Fengoe endişelenmiş görünüyordu. Gitmeleri gerektiğini söyledi. Hadi ya, cidden mi? Livei gözlerini devirdi. Şehri daha iyi bilen Fengoe ile birlikte basit bir plan yaptılar. Dolambaçlı yollardan geçerek izlerini kaybettirecek ve Fengoe'nin güvenli olduğunu düşündüğü bir eve gideceklerdi. Hani Fengoe güvenilmezdi? Hani ona karşı dikkatli olmak gerekiyordu? Öylece onun onları götürdüğü mekana mı gideceklerdi? Omuz silkti. Friks'in umurunda değilse onun da umurunda değildi. Kendini o kadar boşlukta hissediyordu ki ne olacaktıysa olsundu artık.

Livei'nin zihninde kurduğu tüm ihanet senaryoları yetmezmiş gibi Fengoe ona nispet yapar gibi Friks'in onu nasıl ziyarete geldiğinden ve nasıl birlikte plan yaptıklarından bahsetmişti. Birlikte kahvaltı da yapmışlar mıydı? Belki kahve bile içmişlerdi o kafede. Zihninde onları gülüşerek, fingirdeşerek, Fengoe'nin flörtöz bir şekilde Friks'in omzuna elini attığı bir sahnede kahvaltı ettiklerini canlandırdı. Bu sahne o kadar midesini bulandırmıştı ki neredeyse caddeye kusacaktı. Neyse ki midesi boştu. İştahı da kaçmıştı zaten. Aralarında bir şey dönüyor olmasa bile onsuz plan yapıyorlardı. Friks onu son zamanlarda sürekli olarak karanlıkta bırakıyordu. Planlarından kendisine ne zaman bahsedecekti acaba? Gedhilfede iken kendini daha yetkili hissediyordu. Orada ne zaman bir plan yapılsa herkes orada olurdu, herkesin söz hakkı olurdu. Mavi'yi ve Eidhæn'i özlemişti. Kendini oldukça dışlanmış, yalnız, geride bırakılmış hissetmekten alamadı. Sanki gezegenin tamamı hızla ilerlerken o geride kalıyordu ve diğerlerine yetişmeye çalışmak için koşuyordu. Elinin acıdığını fark etti. Yumruklarını o kadar çok sıkmıştı ki eline kramp girmişti resmen. Üstelik ne zaman sıkmaya başladığını bile hatırlamıyordu, hiçbir şey hissetmemişti.

Eve ne zaman vardıklarını, hatta ne zaman içeri girdiklerini bile anlamamıştı. Kendi iç dünyasında öyle dalgındı ki yol boyunca ne konuşulduğunu da hatırlamıyordu. Duyduğu bir cümle ile irkildi. Fengoe, oldukça flört eden bir ses tonuyla, Friks'den her gün onun yanına uğramasını istemiş ve gülümsemişti. Friks ise tabi ki de "Sevgilimi yalnız bırakamam her gün olmaz" filan dememişti. Sadece gülümsemişti. Fengoe bir anlığına kendisine de bakmıştı. Resmen gözlerinin içine bakmıştı. Ne ima ediyordu? Bu bir meydan okuma mıydı? Nispet mi yapıyordu? Aralarında çoktan filizlenen bir şeyler mi vardı? Livei etrafındaki dünyanın birkaç dakikalığına bulanıklaştığını hissetti. Hiçbir şey duymuyor ve görmüyordu. Büyük bir öfke, hüzün, kıskançlık, hayal kırıklığı karışımı bir yumak haline gelmişti tüm zihni. Burada resmen, bu mutlu insanların yanında cehennemi yaşıyordu ve kimsenin haberi yoktu. Resmen gözlerinin önünde birbirlerini seviyorlardı. Onların mutluluklarından ölüyordu. O işkenceler içinde kıvranırken onların mutluluğuna ölüyordu. Bunu ona nasıl yapardı? Ona ona, Livei'sine! Fengoe plana geçmek istediğini söylemişti. Livei'nin tek yapmak istediği bu odayı ikisi de içerisindeyken küllerine kadar yakıp yok etmekti. İçinde kopan fırtınanın boyutunu tahmin bile edemezlerdi. Başını kaldırıp Friks'in gözlerine bir bakış attı. Nasıl bir bakış attığını bile bilmiyordu. Fengoe'nin onlardan cevap beklemediğine kanaat getirerek bakışlarını kadına çevirdi ve dinlediğini belirtir bir vücut diliyle arkasına yaslandı. Hayatında geriye sadece bir avuç gururu kalmıştı, onu da ayaklar altında ezdirecek değildi. Her şey olacağına varırdı sonuçta.
Image
► Show Spoiler

Re: [Livei Nyawodz] Nihai Karar

#7
Friks ona olan bakışını inceliyor, muhtemelen anlamıyor ve önüne dönüyor. Fengoe ise bir süre daha sana doğru bakıyor ve hemen ardından "Tamam, ne yapalım Friks?" diye soruyor. Friks ise "Ben bu ibneleri sabahtan beri takip ediyorum. Fengoe'ye uğramadan önce nereye gidip geldiklerini anlamak için araştırma yaptım, bu Olit Hastanesi varmış." diyor. Fengoe başını sallıyor ve "Biliyorum orayı." diyor. Friks de sözüne devam ediyor. "Onun yanında bir okul var, kapatılmış galiba. O okulun içine giriyor bu herifler. Onlar bizi takip edecekse biz de onları takip edelim amına koyayım." Fengoe bu planı onaylıyor ve "Çok güzel Friks, işte bu! Sen hemen git ve hazırlıklara başla, ben de Livei ile birlikte plan yapmaya devam edeyim." diyor. Friks şaşkın bir yüz ifadesiyle Fengoe'ye bakıyor ve "Ne alaka ya? Plan yaptık işte, takip edeceğiz gidip. Tek gitmem ayrıca. Kim bilir orada kaç adam vardır." diyor. Fengoe ise "Ya Friks..." diyor ve ayağa kalkıyor. "Livei ile önemli kadın konuları konuşacağım. Biraz hava alsan?" diyor. Friks ise bir süre sessiz kalıyor ve "İyi be." deyip ayağa kalkıyor. Masaya bıraktığı sigara paketini alıyor ve evden çıkıyor. Fengoe de "Oh be, şimdi rahat rahat konuşabiliriz." diyor ve senin tam karşına oturuyor. "Livei'ciğim, her şeyin toz pembe olmasını isterdim ama ne yazık ki öyle olmayacak." Sana doğru yaklaşıyor. "Friks'ten hoşlanıyorum."
► Show Spoiler
Ona şaşkın ve kıskanç gözlerle bakarken Fengoe konuşmaya devam ediyor. "Sana çok güzel bir şans vereceğim. Biliyorsun ki şu an hepimiz saçma bir karmaşanın içindeyiz. Mavi Yıldız bölündü, ne amaçla geldin ne amaçla kalıyorsun belli değil. Friks de belli ki bana takmış, gidip geliyor sürekli. Yakında seni bırakır, onu kendime alırım." Bir bacağını diğer bacağının üstüne atıyor ve arkasına yaslanıyor. "Bok tarafından tehdit edilerek buraya getirildiğini biliyorum. Sana buradan kaçmak için bir şans vereceğim. Seni ülkene yollayacağım, ailenle ve arkadaşlarınla bir arada olacaksın. Bok'un icabına bakacağım, senin peşinden gelemeyecek. Karşılığında istediğim tek şey Friks'i burada bırakman." Bacaklarını masanın üstüne koyuyor ve "Teklifimi kabul edersen hemen yarın akşam seni evine göndereceğim. Kabul etmezsen burada kaldığın süre boyunca cehennemi yaşayacaksın." diyor. Fısıldamaya başlıyor. "Friks bu sabah buraya geldi ya? Burada olduğu süre boyunca göğüslerime ve bacaklarıma baktı. Öküzün teki yani. Ama onun gibileri benim tipim. Bak, sana sadık olmadığı da buradan belli." Fengoe gülümsüyor ve sözü sana bırakıyor.

Re: [Livei Nyawodz] Nihai Karar

#8
Fikrini ilk anlatmaya başlayan kişi Friks olmuştu. Onları takip eden tipleri Olit ismindeki bir hastaneye kadar takip ettiğini ve onun yanında kullanımda olmayan bir okulu yerleşke olarak kullandıklarını söylemişti. Onları takip etmeleri planını ortaya sunmuştu. Bu planda yolunda gitmeyecek o kadar çok şey vardı ki Livei umutsuz bir şekilde iç çekmekten kendini alamadı. Fengoe ilginç bir şekilde ona gitmesini ve hazırlık yapmasını söylemişti. Friks aptalı ise anlamamıştı olayı. Fengoe daha açık konuşmak zorundaydı. Livei ile baş başa, "kadınsı" konulardan konuşmak istediğini söylemişti. Livei kollarını göğsünde birleştirdi. Beklediği meydan okuma geliyor olmalıydı. Gururunu kesinlikle ayaklar altında ezdirmeyecekti, istediği silahıyla ona saldırabilirdi.

Friks gittikten sonra Fengoe hiç duraksamadan konuşmaya başlamıştı. Livei onun söylediği her şeyi yüzünde mimik oynamadan dinlemeye çalıştı. Friks'ten hoşlandığını, aradan çekilmesini, onu ülkesine göndereceğini ama tek isteğinin Friks'i bırakması olduğunu söylemişti. Sözleri bittikten sonra Livei ilk olarak kollarını yukarı açarak iyice gerindi. Sonra yüzüne olabilecek en sarkastik gülümsemeyi yerleştirdi. "Sen aptal mısın?" Eliyle saçlarını tarayarak araya birkaç saniyelik sessizlik koydu. "Ben de ne söyleyeceksin diye merak ediyordum. Bu muydu yani?" Fengoe'ye döndü. "Yalan yok, güzel göğüslerin var. Kadın olmama rağmen benim de ilgimi çekiyor." Birkaç saniye odaya göz attıktan sonra yeniden kadına döndü. "Benim Friks'e olan hislerimin yalnızca romantik olduğunu zannettiysen gerçekten büyük aptalmışsın. Bizim aramızda senin ucuz ilişkilerinde yer almayan bir şey var, sadakat. Buna saygı, sevgi ve bağlılık da ekleyebilirsin. Kim için çalışıyorsun, amacın ne, Friks'ten ne istiyorsun, ne planlıyorsun bilmiyorum ama ona hissettiğin bu ilginin güçlerinizin aynı olmasından kaynaklandığını düşünüyorum. Eğer ondan gerçekten hoşlanıyorsan bunu ona açıkça söylersin. O da senden hoşlanıyorsa ikinize mutluluklar, ne diyeyim. Olabilir, insanın gönlü kayabilir. Duyguları değişebilir. Sırf bunun için Friks'i hiç bilmediği bir memlekette hiç tanımadığı insanlarla yalnız bırakacağımı mı sanıyorsun? Benden ayrılmayı seçerse cehennemi yaşayacağım ve çok acı çekeceğim doğru. Ama bildiğim tek bir şey var ki Friks'e asla ihanet etmem ve onu terk etmem. Onun da aynısını yapacağını biliyorum. Duyguları değişirse gelir bunu bana söyler. Ben ona bir abiye güvenir gibi güveniyorum. Yellozun tekinin lafıyla değişecek kadar zayıf bir duygu değil bu. Romantik olarak birlikte olmasak bile her daim birbirimizin arkasını kollar ve destek oluruz. Bunu kaldıramayacaksan sana başka erkeğe yönelmeni tavsiye ederim. Ha, tabi amacın başkaysa ve planını rahat gerçekleştirmek için aradan çekilmemi arzuluyorsan o halde beni öldürmen gerekecek. Üzgünüm. Kurallarım böyle. Durma, istediğini yap bana hadi." Meydan okuyan gözlerle bakışlarını kadının bakışlarına dikti.
Image
► Show Spoiler

Re: [Livei Nyawodz] Nihai Karar

#9
"Şu an buracıkta seni öldürüp bahaneler üreterek işin içinden sıyrılabileceğimin farkındasın, değil mi?"

Fengoe sinsi gözleriyle sana bakıyor. Ayağa kalkıyor ve sana doğru eğiliyor. "Göğüslerimi beğenmen hoşuma gitti. İstersen bir ara tadına bakabilirsin. Ben iki tarafa da oynuyorum." diyor ve yanağından bir makas alıyor. "Pişman olacaksın." diyor ve odadan çıkıyor. Evde tek başına kalıyorsun. Birkaç dakika içerisinde Friks içeri giriyor ve Fengoe'nin olmadığını görüyor. "Noldu ya? Hani konuşacaktınız? Çıktı mı Fengoe?" diyor ve odaya göz atıyor. Evden çıkıp binanın koridoruna bakıyor fakat Fengoe'den iz yok. Friks ise "Neyse, acil bir işi çıktı herhalde. Livei, gel gidip takip edelim şu adamları." diyor ve tekrardan odadan çıkıyor. Böylece sen de Friks'in peşinden gidiyorsun.

Sen ve Friks, Fengoe'nin güvenli evini terk ediyor ve isyancıların sığınağı olarak hizmet veren terk edilmiş okul binasına doğru yolculuğunuza başlıyorsunuz. Şehrin içinden geçerken, hareketli sokaklar ile sığınağa giden sessiz, ıssız sokaklar arasındaki zıtlığı fark ediyorsunuz. Bir zamanların görkemli eski binası şimdi dimdik ama tek başına duruyor, geçmişin solmuş bir hatırlatıcısı adeta. Kırık camlar, dökülen boyalar ve duvar yazıları sadece ürkütücü atmosferine katkıda bulunuyor. Girişe yaklaştığınızda, ana kapının zorla açıldığını, karanlık ve küflü bir iç mekanı ortaya çıkardığını görebiliyorsunuz. Friks önüne geçiyor ve uzun, karanlık bir koridorda dikkatli bir şekilde ilerleyerek içeri giriyor. Ayak seslerinin boşlukta ürkütücü bir şekilde yankılandığının farkında olarak, yakından takip ediyorsun. Duvarlar eski, yırtık posterlerle kaplı ve bir zamanlar hareketli bir okul olan, şimdi eski halinin gölgesi olan okul sadece içi boş hatıralardan ibaret. Sonunda, isyancıların üslerini kurdukları eski bir spor salonu olan geniş bir açık alana ulaşıyorsunuz. Alan, tek ışığı sağlayan birkaç meşale ve fenerle loş bir şekilde aydınlatılmış durumda. Odanın her yerine dağılmış derme çatma yataklar ve masalar görebiliyorsunuz. Odanın ortasında birkaç sandalyeyle çevrili büyük bir ahşap masa duruyor. Friks "Muhtemelen burada toplantı yapıyorlardır." diyor kısaca. Etrafa bakınıyorsunuz fakat içeride kimse yok. Hatta okula girdiğinizden beri tek bir ayak sesi bile duymadığınızı fark ediyorsunuz. Masaya yaklaştığınızda, dağınık kağıtlar ve notlarla karşılanıyorsunuz. Friks, isyancıların neyin peşinde olduğunu anlamanıza yardımcı olabilecek bir şey bulmayı umarak onların dosyalarını ve defterlerini gözden geçirmeyi öneriyor. Biraz aradıktan sonra Güney Tihami'den olduğu belli olan gizli bir dosya buluyorsunuz. Dosya, Bok Jemipech üzerinde yapılan deneylerin sonuçlarını içeriyor. Friks şaşkınlık içinde araştırmayı okumaya başlıyor. "Nasıl yani? Hassiktir. İşkenceye uğradığını biliyordum ama..." Sen de Friks ile birlikte önündeki araştırmayı okumaya başlıyorsun.
1. SAYFA
► Show Spoiler
2. SAYFA
► Show Spoiler
3. SAYFA
► Show Spoiler
4. SAYFA
► Show Spoiler
5. SAYFA
► Show Spoiler
6. SAYFA
► Show Spoiler
Okumayı bitirdikten sonra Friks'e bakıyorsun ve gerçekleştirilen deneylerin ayrıntılarını okurken yüzünün bembeyaz olduğunu görebiliyorsun. İçini çekiyor, sana dönüyor ve tam bir şeyler söyleyecekken ayak sesleri duymaya başlıyorsunuz. Friks elini tutuyor ve "Çabuk!" diyor. Dosyaları yanına alıyor ve onu takip etmeni söylüyor. Ayak sesleri gittikçe yaklaşırken Friks seni yakındaki bir depoya sürüklüyor ve kapıyı arkandan hızla kapatıyor. Dışarıdan herhangi bir görüşü engellemek ve gözden kaybolmanızı sağlamak için kapının önüne hızla kutuları ve kasaları yığıyor. İkiniz de sessizce oturmuş, dışarıdan geçen ayak seslerini dinliyorsunuz. Birkaç dakika sonra ses azalıyor ve Friks sonunda rahat bir nefes alıyor. "Ne oluyor amına koyayım? Bok'a ne yaptılar?! Sen bu çocuk hakkında ne biliyorsun?" Friks o kadar gergin ki deli gibi ter döküyor. Sen ise hala okuduklarına odaklanmış durumdasın.

Re: [Livei Nyawodz] Nihai Karar

#10
Öldürebilse öldürürdü. Öldürmüyor olmasının bir sebebi olmalıydı. Livei hiç istifini bozmadan meydan okuyan bakışlarını bir an için olsun başka bir tarafa çevirmedi. Ona doğru eğilip alakasız bir şekilde göğüslerini beğenmesinin hoşuna gittiğini söylemişti. Genç kız haklıydı yani, Friks'ten hoşlanıyor filan değildi. Livei'nin aradan çekilmesini istiyordu. İkili oynadığını söylemişti. Hem Dünya için hem de onlar için çalışıyor olmalıydı. Veya başka bir amacı olmalıydı. Friks'i istiyor olmasının tek mantıklı açıklaması Friks'in sahip olduğu deney gücüydü. Onunkine çok benzeyen bu güce sahip başka birini istemediği için ortadan kaldırmayı planlıyor olabilirdi. Ancak... Bunu istese yapardı. Friks'i ve kendisini ortadan kaldırmak çok zor olmasa gerekti. Belki de Bok ile alakası olan bir durumdu. Ondan çekiniyor veya korkuyor olabilir miydi? Bu kızın istediği gibi rahat hareket etmesini engelleyen bir şey olmalıydı. Fengoe pişman olacağını söyleyerek yanağından makas almış ve aniden ortadan kaybolmuştu. Tıpkı bir observer gibi...

Genç kız olanları sindirmeye çalışırken Friks içeri girmiş ve Fengoe'nin nerede olduğunu sormuştu. "Nasıl yani? Evin önündeydin, görmedin mi? Buranın başka çıkışı yok ki?" Kesinlikle observerlar gibi kaybolmuştu. Max de aynı şekilde hareket ediyordu. O kızın başka bir planı vardı. Friks o adamları takip etmeleri gerektiğini söyleyerek onu harekete geçmesi konusunda teşvik etmişti. "Bir dakika." Friks odadan çıktığında onun peşinden koştu. Fengoe'yi beklemeden harekete mi geçeceklerdi? Sabahın bir körü kaçıp buluştuğu kızla oluşturduğu planda onsuz mu ilerleyecekti? Bu adamın aklı ne şekilde çalışıyordu anlam veremiyordu. Bahsedilen okul binasına doğru ilerlerken bunu daha fazla içinde tutamayacağına, hatta tutmaması gerektiğine karar verdi. "Friks. Bekle. Konuşmamız gereken bir şey var." Durdu ve onun da durmasını bekledi. "Bunu fazla uzamadan iki medeni insan olarak halledelim istiyorum." Lafa nasıl girmesi gerektiğinden emin olamamıştı. "Fengoe ile yalnız kaldığımızda bana senden hoşlandığını söyledi." Lafı hiç döndürmeden direkt olması onunla iletişim kurarken daha sağlıklı olacaktı. "Senin de ona karşı boş olmadığını düşünüyor. Bana aradan çekilmemi söyledi. Sen Gedhilfe'ye git Friks'i burada bırak dedi." Gözlerindeki tepkiyi incelerken bir şey söylemesine fırsat vermeden devam etti. "Ona seni asla terk etmeyeceğimi söyledim, romantik bir birlikteliğimiz olmasa bile. Bu davada birbirimizin yanında olup birbirimizi destekleyeceğimizi umuyorum. Seni buraya hayatta en çok güvendiğim kişi olduğun için getirdim sonuçta." Bir an duraksadıktan sonra devam etti. "Bak, dediklerimi yanlış anlama. Yetişkin insanlarız sonuçta. Bu konuda en olgun insan değilim ancak birine hissettiğini düşündüğün duyguların zamanla şekil ve yön değiştirmesi olağan bir durum diye düşünüyorum. Böyle bir şey varsa benimle açık konuşabilirsin. Ama... Fengoe ile aranda her ne olursa olsun o kıza karşı dikkatli olmanı istiyorum. Bence seninle sahip olduğun güç için ilgileniyor. Bence başka bir planı var. Dünya için bile çalışıyor olabilir. Kötü niyetli olabilir. O kızı tek başına görmeye gitmeni ve onunla yalnız kalmanı onaylamıyorum. Yine de sen bilirsin. Her türlü anlamda yanında sana destek olacağımı bilmeni istiyorum. Bunu söylemek istemiştim." Yaşadığı tedirginlik ve mutsuzluk sesine yansımış ve titremesine sebep olmuştu. Yine de ağlamamıştı. Friks'in ondan ayrılması değil, kendisi yerine Fengoe gibi bir kadını tercih etmesi daha şok edici gelirdi ona, eğer böyle bir durum vardıysa.

Terk edilmiş okul binasına giden yollar oldukça tenha ve sessizdi. İn cin top oynuyordu. Bu kadar işlek ve kalabalık bir şehirde böyle ıssız sokakların var olması akıl alır gibi değildi. Korku filmlerindeki okul binalarını andıran yıkık dökük yapıya giriş yaptılar. Her yer karanlık, küflü, eski kokulu, örümcek ağları ile kaplıydı. Zemin ayak sesleriyle gıcırdıyordu. Birisi üflese yıkılacakmış gibi ürkütücü bir görüntüsü vardı. Friks'in toplantı odası olduğunu tahmin ettiği bir odaya girmeye karar verdiler. Etrafta kimsenin olmaması garipti. Buraya ellerini kollarını sallayarak girmişlerdi. Koruması filan yok muydu mekanın? Masanın üzerinde birtakım dosyalar vardı. Bir ipucu edinmek amacıyla bunları incelemeye karar verdiler. Güney Tihami'den gelmiş olan ve Bok Jemipech ismindeki deneğin üzerinde yapılan deneylerin detaylı raporlarını sunan bir dosya vardı. Livei dosyayı ışık hızıyla okurken ve birbiri ardına gelen sayfaları çevirirken sırtından yayılan buz gibi terleri hissetti. Tüyleri diken diken olmuştu. Dosyada Bok'un kısmi yenilmezlik ve çevre manipülasyonu yeteneğine sahip olduğu yazıyordu. Bok'un çok tehlikeli olduğu, kontrolden çıkabildiği, birkaç insanı öldürdüğü... Yazılanları hazmetmek zordu. Dehşete düşmüş bir şekilde Friks'e baktı. Bok'un başına ne gelmişti?

O esnada binadan gelen ayak sesleriyle irkilmişlerdi. Friks onu hızla çekiştirerek depoya sürüklemişti ve kapının önünü kutular ve kasalarla kapatmıştı. Ayak sesleri geçene kadar bir süre tetikte beklediler. Ayak sesleri geçip gittikten sonra derin bir nefes aldılar. Friks çok gergin bir tonda ona ne bildiğini sormuştu. "Bilmiyorum ki... Yemin ederim bilmiyorum. Onu en son Güney Tihami Savaşı esnasında gördüğümü söyledim sana. Güney Tihami'yi destekledi, taraf değiştirdi. Engellemeye çalıştım ama gitti. Sonra da... Sonrasını biliyorsun. Sizi kaçırdı. Başka da bilgim yok..." Tedirginlikle yutkundu. "Friks... Kısmi yenilmezlik ve çevre manipülasyonu ne demek oluyor? Ona ne yaptılar? Ne planlıyorlardı? Daha kötüsü... O ne planlıyor? Ne yapacağız? Fengoe ne istiyor? Senin gücünle bir bağlantısı olmalı. Deneyleri geliştiriyor olmalılar. Bok aynı zamanda kurşun kullanıcısı. Onu bir süper silah haline getirmeye çalıştılarsa... Hangi amaçla? Hiçbir şey bilmiyoruz, lanet olsun. Lanet olsun..." Aklını kaçıracaktı.
Image
► Show Spoiler
Post Reply

Return to “Bolcheb”

cron