Re: [Ana Kurgu] Donmuş Toprak

#31
Ae'nin sorduğu soru karşısında donuk bakışlarını korumayı başarmıştı Mabi. Hiçbir şey neredeyse patlamaya hazır olan öfkesini bozmuyordu, ama arkadaşına patlayacak bir insan değildi. Ellerini birbirine geçirdi, dirseklerini dizine dayadıktan sonra elleriyle ağzını kapattı. Sadece gözlerini Ae'ye doğru çevirdi. "Ae." duraksadı bir an. "Seninle sevgili olamam. Ben kadınlardan hoşlanıyorum. Seni arkadaşım olarak görüyorum, seni üzmek istemiyorum." dedikten sonra gözlerini geri muhtara doğru çevirdi. Ae'yi kırmayacak bir şekilde reddettiğini düşünüyordu. Bu konuşmanın ardından muhtar araya girmişti hızlıca. Birlikte çıkalım teklifini onaylıyordu, ancak onlara da güvenmiyordu. Bu işin içine herkes karışmış olabilirdi. Kolundan tutan adamın kolunu hafifçe ittirerek çekmesini sağlamıştı ellerini. Saçlarını iki eliyle geriye doğru yapıştırdıktan sonra, derin bir nefes alıp vermişti. Kendi iradesini tazeledikten sonra tekrardan adımlamaya başlamıştı.

Köy hala hareket halindeyken, Mabi Ae'nin kulağına eğilmişti. Güvenebilecek başka kimsesi yoktu. "Ae, tüm bunlar vakit kaybı. Bir şeyler yapmamız gerek, bir an önce bu adamı bulmamız lazım. Bizden önce bulurlarsa ne olacağını biliyorsun. Şuanda bizi oyalıyorlar mı, yoksa gerçekten arıyor muyuz adamı emin değilim. Sen zeki adamsın, bir şeyler düşünmen gerek." demişti kimsenin duyamayacağı şekilde. Sonrasında gelen adamları incelemeye başlamıştı teker teker. Aralarında en çok ilgisini çeken ise kurt yeleli adam olmuştu. Giydiği yele oldukça hoşuna gitmişti Mabi'nin, belki bir gün kendisine de bundan yaptırabilirdi. Törun'u bulmak için yapılan kısa bir konuşmanın ardından kendisine soru soran kurt yeleliye dönmüştü Mabi. "Bana bu yeleyi nereden, nasıl yaptırdığını söylersen bende söylerim. Bende bu yeleyi kıskandım." demişti. Ardından dağılmaları gerektiği için, hızla yola çıkmıştı koca adam. Ancak aklının bir köşesi hala yeledeydi.

Arama kurtarma çalışmalarına hızlıca başlamışlardı. Her yere bakınıyorlardı, ancak on dakika sonra yanlarındaki cılız adamın bir anda düşmesiyle Mabi'nin siniri tepesine çıkmıştı tekrardan. Çaktırmamaya çalışıyordu ancak titriyordu öfkeden. Sinirden titrerken kulaklarına bir anda erişen uluma sesiyle, dudakları yukarıya doğru kıvrılmaya başlamıştı. Sinirli kurdu gördüğünde, ellerini arka ceplerine attı. Mabi Mabi Muştalarını eline geçirdi hızlıca. Kurt hızlıca Mabi'ye koşarken, Mabi tüm öfkesiyle dağı taşı inletecek bir şekilde bağırarak koşmaya başladı. "AUUUUUUUUUUUUUUMUNA KODUM ÇOCUĞU!" Sonunda öfkesini çıkarabileceği bir şey vardı karşısında. Takviye stilini kullanmaya başladı koşusuna başladığı anda. Sadece içgüdüsel yaklaşacaktı bu dövüşe. Kurdun üzerine atılacağını düşünüyordu, bu yüzden atıldığı anda sağa doğru manevra yapacak ve sağ kroşeyi kurdun suratının ortasına patlatacaktı tüm gücüyle.
► Show Spoiler
Image
GERIR BIREJ
Image
Image
image

Re: [Ana Kurgu] Donmuş Toprak

#32
Sorduğum sorunun ortamın ciddiyetine tezatı ve sessizlik ile birlikte ben de oldukça ciddi bir şekilde Mabi'ye bakarak ağzından çıkacak cümleleri bekliyordum. Mabi ciddiyetini ve sinirini bozmadan ellerini önüne götürüp sanki bir mastermind edasıyla benimle sevgili olamayacağını söyledi. Kadınlardan hoşlandığını ve beni arkadaşı olarak gördüğünü... Beni üzmek istemediğini. İfademi değiştirmeden baktım ona. Sonra da omzumu silktim ve önüme döndüm. Basit bir hayır eşcinsel değilim cümlesi yeterliydi. Neden uzattı anlamadım bile. Muhtar bizim aramızdaki bu garip sohbette bulaşmak istememiş olacak ki başladı oğlunu anlatmaya. Oğlunun ava gittiğini, çok bile geç kaldığını, arama kurtarma ekiplerini götüreceklerini, istersek katılabileceğimizi söyledi. Hemen ayarlayalım da gidelim cümleleri arasında kaşlarımın dış kısımları kalkmış ve irrite olmuş ifademle Qardakh köylülerinin şive dolu cümlelerini dinledikten sonra kalktım ayağa. Köy ortamı turistsen güzel. İş olarak buradaysan hiç güzel değil. Hale bak! Bir göreve geldik oradan oraya, ordan buraya gidip duruyoruz. Uzadıkça uzadı. Olayları uzatmadan ilerletmeye çalışan biri olarak her şey stress nedeni. Muhtarın binasının dışına çıktığımızda birikmiş adı üstünde "arama kurtarma ekibi" üyesi bir adam pazularını öpüp duruyor. Adamın bu hareketini garipsediğim için gözüm takılıp duruyor. Herkes ayrı kafada olan bir grup Qardakh, bir Tuplo ve bir de üstün ırklı ben- şaka şaka. Çıktık yola. Törun oğulu da sikeyim bu köyü de düşüncelerimle ilerliyorum. Buz çıkarılacak fabrikayı nereye kurdurtsam ki gibi düşüncelerim yüzünden de pek sohbete dahil olamıyorum derken Mabi yanıma yanaşıp tüm bunların zaman kaybı olduğunu söyledi. Ha şunu bileydin güzel kardeşim. Törun'ü bulmak senin fikrindi. Götümüz donuyor şimdi de. Bizi oyalıyorlar mı diye sorunca baktım çevremdeki tiplere. Köylü kurnazlığı yapsalar anlardım diye düşünüyorum aslında...

Biz böyle bir süre yürüdük buzulların arasında... Hava soğudukça soğuyor. Ellerimi cebime soktum üşümesinler diye. Yanımızdaki insanlar çevreye bakınıyor. Kaslı adamlar Mabi ile sohbet ediyor. Ben de şöyle güzel bir açıklık buldum fabrikayı buraya kurarım diyorken kendi kendime, yanımızdaki en sıska adam (benden de sıska) çat diye düştü dibimde. Çevirdim kafamı baktım ayağı neye takıldı görmek için. Bir şey de yok ha, buzda takılmış düşmüş. Buzullarda yaşayan adamlar için altı çivili ayakkabılara ihtiyaçları var. Fabrikada kazandıklarını ayakkabıya harcarlar umarım. "Yardım edeyim mi?" dedim sessizce. Yardım etmek istemediğim için sessiz söyledim. Herif düştüğünde kendi dilinde küfür etmeye başladığı zaman da sanki düştüğünü görmemiş gibi başka yere çevirdim kafamı. Düştüğünü görmemek imkansızdı tabi aslında. Çünkü adam hayvan gibi inliyor. Bileğini tutup sanki ölü birinin arkasından ağıt yakıyormuş gibi sesler çıkarıyordu. Törun'ü bulmaktan vazgeçmiş, şu pala bıyıklı adamı rehin alsam zorla bildiklerini söyletsem düşüncelerine yaklaşmıştım ki uzaktan başka bir uluma sesi geldi. Yerdeki adam daha sabah olduğunu ve kurt uluması olmasının çok saçma olduğunu söylediğinde dişlerimi sıktım. Tabi... Frum ve Ser'in unuttuğu köy. Kurt da iniyordur, ayı da. Ayı demişken...

Ulumanın hemen ardından herkesin kafası sese doğru döndü. Şöyle gri, güzel bir kurtun orada sinirli bakışları ile göz göze geldik. Salyaları akmış, kudurmuş gibi bir hali vardı. Kendimi güvene almak adına bir iki adım gerileyip yere düşmüş adamın arkasına geçtim. Eğer saldırırsa, yem olsun. Ben indireyim gibi bir plan gelmişti aklıma çünkü. Elimi silah gibi yapıp parmağımın ucuna, vücudumda gezinen kurşun elementini odakladım. Hafif bir uyuşukluk ile parmağımdaki kurşunu hissettiğim gibi kurta doğrulttum. Anında gelişen olaylar ise şöyleydi; kurt Mabi'ye doğru koşmuştu, Mabi de küfür ederek kurtu karşılamaya karar vermişti. Bu yüzden bekleyecektim ben. Eğer Mabi'nin durumu kötüleşirse, tek mermi ile kurtun işini bitirirdim.
Image
Yaz geldi.
► Show Spoiler
Yan çar
Podosḧi Øfinuafeme

Re: [Ana Kurgu] Donmuş Toprak

#33
Mabi: Kurda öyle bir sağ kroşe çakıyorsun ki feleği şaşıyor ve anında yere yığılıyor. Yediği darbenin şokuyla hemen kalkıyor ve ters yöne doğru kaçmaya başlıyor. Yerde yatan adam ise yavaşça ayağa kalkıyor ve Mabi'ye dönüp "OHA! ANASİNİN AMİ!" diyor. Kısa bir sessizliğin ardından yanınıza üç adam geliyor ve durumunuzu kontrol ediyorlar. İçlerinde yakından tanıdığınız biri olmadığı için tekrardan toparlanıyor ve harekete geçiyorsunuz.

Biraz daha ilerlediğinizde bir mağaraya varıyorsunuz. Taştan yapılmış olan mağarayı kontrol etmek için giriş yapıyorsunuz. Ekibin dört üyesi ile birlikte toplam altı kişi içeri giriyorsunuz ve girdiğiniz anda arkanızda bir parlama hissediyorsunuz. Gruptan bir adamın Sezyum ateşi yaktığını görüyorsunuz. Kaslı adam size dönüp gülümsüyor ve "Vallahi gullanıyrem ben de element abey. Çok güzel abey. Abey babey babey." diyor. Biraz daha ilerlediğinizde yerde yatan bir adam görüyorsunuz ve hemen adama doğru koşuyorsunuz. Aranızdaki elemanlardan biri "Hassiktir, bu bizim Törun la! Noliy la?" diye bağırıyor. Hemen ardından arkanızdan diğer köylüler de mağaraya giriyor ve yerde yatan Törun'u gördükleri anda üstüne çullanıyorlar. Aralarından biri "La uzak durun amyuğaogsikyim noliy da bir dağkiğa ya!" diyor. Herkes sakinleşince Törun'un yavaş yavaş uyanmaya başladığını fark ediyorsunuz. Törun gözlerini açıyor ve sizi gördüğü anda çığlık atmaya başlıyor ve "BEN YAPMADIM!" diye bağırıyor. Mağaranın girişine doğru koşmaya başlıyor ancak yolun yarısında sağ ayağı bir taşa taklıyor ve yere düşüyor. Yanına gittiğinizde tekrar bayıldığını fark ediyorsunuz.

Hızlıca Törun'u köydeki evine bırakıp uyanmasını beklemeye başlıyorsunuz. Köylülerin arasından kurt yeleli Barhan ve muhtar sizinle Törun'un evine geliyor. Çok geçmeden Törun uyanıyor ve sizi gördüğü anda tekrar çığlık atmaya başlayıp "BEN YAPMADIM! LÜTFEN BENİ ÖLDÜRMEYİN! LÜTFEN!" diye haykırıyor. Muhtar ise "Lan gevşeğ, neyi yapmadın amuğaoiy?" diye soruyor.

Re: [Ana Kurgu] Donmuş Toprak

#34
yazamayacağım bu hafta.
Image
Yaz geldi.
► Show Spoiler
Yan çar
Podosḧi Øfinuafeme

Re: [Ana Kurgu] Donmuş Toprak

#35
Mabi, öfkesinin bir kısmını atmayı başarabilmişti. Kurt kaçarken, arkasından bakmakla yetindi sadece. Yumruğunu sıktı, ancak hala dinmemiş bir öfkeye sahipti. Kurt belki onunla dövüşmeye devam etseydi ve kendisini biraz daha zorlasaydı, öfkesini daha iyi atabilirdi. Mabi, diğer adamın yerde yattığını görünce, sadece kendisine ayak bağı olduğunu düşündü. Bu kadar adamla yola çıkacaklarına sadece Ae ile birlikte çıkabilirdi. Bu ortamda zaten sadece Ae ile anlaşabiliyordu. Belki durum farklı olsaydı, şuanda olduğu gibi stresli ve öfkeli olmasaydı hepsini anlayışla karşılayabilirdi. Ancak Kudretli Ayı için bu imkansız gibiydi. Tek isteği Törun'u bulmaktı. Onu bir an önce konuşturması gerekiyordu.

Biraz daha ilerledikten sonra, bir mağaraya girmişlerdi. "Bu sefer de ayı çıkarsa onunla kesin ölümüne dövüşebilirim." diye geçirdi içinden Kudretli Ayı. Sonuçta gökyüzünü gürüldetecek tek Ayı Mabi'ydi ve bunu diğer ayılar bilmeliydi. Ayılar krallarını tanımalıydı. Arkadan gelen parlamaya kafasını çevirdi keskin gözlerle. Gruptan bir adam Sezyum ateşi yakmıştı. "Ae'nin yanında çok gösterme. Ensenden tutup götürmesin polis olmaya." dedi sert bir şekilde. Ardından önüne dönüp yürümeye devam etti. Ciddi bir şekilde ilerlemeye devam ederken, yerde yatan adamı görmesiyle beraber hızla koşturdu Ayı. Aralarındaki adam Törun bu demesinin anında, koca adam bir anda koca elini adamın ensesine attı. O anda öldürebilirdi onu, ancak konuşturması gerekiyordu. Ae'nin dediği gibi, gerekirse şiddet uygulamalıydı.

Törun gözlerini açıp çığlık atmaya başlamış ve ardından kaçmaya başlamıştı bir anda. Mabi, tam üstüne koşup belinden yere vuracakken, ayağı taşa takılmış ve tekrar bayılmıştı. "Hay sikeyim." dedi aniden Mabi. Ancak hızla Törun'u kaptığı gibi köye geri dönmüşlerdi. Elinde olsa sürükleyerek götürecekti. Ancak içine bir kuşku düşmüştü. Gerçekten o yapmamış olabilir miydi? Saf bir adamdı Mabi. Belki de yanlış kişinin peşindelerdi. Derdine dert katıyordu iyice. Törun uyandığı gibi tekrar çığlık atmaya başladığında, "KES LAN SESİNİ! KİMSE ÖLDÜRMEYECEK SENİ!" diye anırdı bir anda. Ardından Ae'ye doğru fısıldadı. "Bu adamı sorgulayabilir misin usta? Senin soruların daha zekice olacaktır eminim. Bende dövme kısmında iş görebilirim. Yani istersen bende sorabilirim. Bak elimdeki bilgiler şu şekilde, bu adam yakın zamanda başkente gidip gelmiş ve tam bu zamanda köyüne dönüyor. Ayrıca aradığımız tipte her şeyi yapabilecek bir adam bu." dedi sadece Ae'nin duyabileceği bir şekilde. Ardından Barhan'a döndü. "Barhan. Bu adam element kullanıyor mu? Aranızda element kullanıcıları var bunları öğrenmiş olduk. Törun element kullanıyor mu ve ne elementi kullanıyor?" Sorusunu yönlendirdiği gibi bir cevap bekledi. Törun hızlıca cevaplayamayabilirdi ancak Barhan cevaplayabilirdi.
► Show Spoiler
Image
GERIR BIREJ
Image
Image
image

Re: [Ana Kurgu] Donmuş Toprak

#36
Mabi'nin başarısız olacağını düşünmediğim gibi, bu kadar sinirli olacağını da düşünmediğim için kurda geçirdiği sağ kroşenin ardından tüm köylülerin küfürleriyle birlikte benim de bir nida koyasım geldi ama tuttum kendimi. İşaret şeklinde tuttuğum elimi indirip önce yere düşmüş kurda, sonra da önümdeki yıkığa baktım. Bu sırada da yanımıza gelen adamlara da "İyiyiz ya." falan dedim sanki daha demin savaşa giren benmişim gibi. Zerre yaram, hatta element kullanmak gibi bir durumum olmadığı gibi bir de kurt saldırır diye yerdeki adamın arkasına geçme şerefsizliğinde bulunmuştum. Kimse bunu siklemeyince ben de devam ettim yanlarında yürümeye. Yürüdük biraz daha -ki artık üşüyordum ciddi ciddi- sonunda karşımıza bir mağara çıktı. Mağaraya girecek miydik gerçekten? Yanımdakilere baktığımda mağaraya girme isteklerinin baya yüksek olduğunu fark edince ses etmedim. İlk giren değil de, bir iki kişiden sonra girdim mağaraya. Takımımızdan biri sezyum ateşi yaktı. Bunu fark eder etmez içimden bu adamın element kullanıcısı olduğunu, köyde boşa kaldığını, polis olması ve şehrini koruması gerektiğini geçirmeye başlamıştım ki Mabi adama benim yanımda ateşi çok göstermemesi gerektiğini söyleyince istemsiz gülümsedim. Herif aklımı mı okuyor nedir? Tüm herifin dandik şivesine karşın düz, öz Pakt dilinde "Şaka maka, gerçekten boşa harcanmaması gereken bir yetenek." dedim ciddi bir ifade takınarak. Adama bakmıyor, ilerliyordum. "Meşale olmaktan çok daha fazlasını yapabilirsin ülkemiz adına."Biraz mağaranın içinde ilerleyince sonunda gruptan Törun ismi bağırılmaya başlayınca önümüze çıkan adamı görebildim. Hepsi birden höböley diye çocuğa atladığı gibi ben bir kaç adım geriye attım o kargaşada ezilmemek için zaten çok da sorun olmadı. Törun bizi görünce kudurdu, ben yapmadım anneah diyerek etrafta koşturdu ve sonunda bayıldı. Gözlerimi devirip Mabi'ye baktım. O da yüzüne elini kapatmış sinir harbi geçiriyordu kendi içinde.

Köye dönerken tekrar fabrikayı buraya kurarım, yolu da şuradan geçiririm düşünceleri içinde yürüdüm insanların yanlarında. Sonunda Törun uyandığında köydeydik. Bizi gördüğü gibi onu öldürmememizi istemiş, bağırıp ağlamaya başlamıştı. Köylüler çevremizdeydi, ki bir sorgulama durumunda baya kötüdür, bu yüzden aşırı bir iş yapamazdık. Mabi Törun'a sesini kesmesini bağırdıktan sonra bana adamı sorgulayıp sorgulamayacağımı sordu. İfademi bozmadan "Sorman hata." dedim sadece. Mabi, Barhan olarak hitap ettiği; büyük olarak adını birazdan unutacağım adama soru sorarken ben de Törun'a "Törun, senin yaptığını düşünmüyoruz. Bizimle işbirliği yaparsan her şey senin için daha sağlıklı olacaktır. İş arkadaşım güçlü ve büyük olduğu gibi... Biraz sinir problemleri de vardır. Anlarsın ya." dedikten sonra gülümsedim sahte bir şekilde. "Korkmana gerek yok ama... Dediğim gibi sorularıma cevap verirsen kimseyi sinirlendirmezsin." Muhtara döndüm sonra da. "Törun'u sorgulayabileceğimiz bir odanız var mı muhtarlık binasında?" dedim. 2v1 sorgu her türlü daha iyidir. Üstelik iyi polis kötü polis yapabiliriz. Bu görüntüde Mabi kötü polisi oynayacak gibi görünüyor. Her ne kadar gerçekte tam tersi olsak da... Törun, Mabi'nin güç gösterilerine çözülecek bir adam. Baktığın gibi anlayabiliyorsun bunu. Şöyle içinde masa bulunan, çok da büyük olmayan bir oda yeterli olacaktır.
Image
Yaz geldi.
► Show Spoiler
Yan çar
Podosḧi Øfinuafeme

Re: [Ana Kurgu] Donmuş Toprak

#37
Barhan, Mabi'nin sorusuna karşılık olarak hızla "Yoh amuğaoyim bu gevşeen nerede olaca-" diye cevap verirken Törun Barhan'ın lafını kesiyor ve "Kullanıyorum." diyor. Bir anda Barhan ve muhtar şaşkınlık içinde çığlık atıyor. Muhtar söze giriyor. "Lan pezevenk! Sen nasıl saklarsın bizden, şerefsiz?" Törun, başını eğiyor ve "Kurşun kullanıyorum." diyor. Sakinleşmiş olduğunu belli eden bir ses tonuyla "Tüm sorularınızı cevaplayacağım ama ölmeyeceğimin garantisini verin, lütfen." diye devam ediyor. O sırada Ae söze giriyor ve tek kalabilecekleri bir oda istiyor. Muhtar, karşılık olarak evden çıkabileceklerini söylüyor ve Barhan'ı da alıp herkesle vedalaşıp gidiyor. Barhan, giderken "Abeyler, köyden gitmeden uğrayın bana he, size güveç yedirem!" diyor ve gülümsüyor. Muhtar ise Barhan'ın kafasına vuruyor ve "Memur onlar dangalak! Ne abey diyorsun?" diyerek kızıyor. Yalnız kaldığınızda ise Törun, soru sormanızı beklemeden açıklama yapmaya başlıyor.

"Tam adım Törun Kuzhan, 22 yaşındayım. Üniversiteyi başkentte okuyorum ve birkaç farklı parti tarafından bizzat tehdit ediliyorum. Size her şeyi olduğu gibi anlatacağım ama lütfen beni öldürmeyin. Üniversitede okurken bir grup milletvekili yanıma geldi ve benimle konuşmak istediler. Bir süredir başkentte oturan Qardakhlılarla görüştüklerini ve bir istekleri olduğunu söylediler. Hükümet adına gizli bir operasyon düzenleyeceklerini, bir Qardakhlının ise hedef gösterilmesi gerektiğini açıkladılar. İlk başta elbette bu ırkçı, milliyetçi yaklaşıma çok şaşırdım ve oradan gideceğimi söyledim. Kolay kolay korkan bir insan değilim. Kapıya üç kurşun kullanıcısı diktiler ve beni orada öldürebileceklerini söylediler. İşler bu kadar hızlı değişince zaten işin içinde bir bokluk olduğunu anladım. Ben de kurşun kullanıcısıyım ama polise katılmayı hiç düşünmedim, o yüzden ortalıkta pek söylemiyorum. Orada da üçe bir kazanamayacağımı bildiğim için hiçbir şey yapmadım. Neyse, sonrasında bunun başkana suikast düzenlemekle alakalı olduğunu fark ettim. Elbette buna karşı çıktım ama ne yazar? Çoktan seçimlerini yapmışlar zaten. Plan tam olarak şu idi; profesyonel bir suikastçi tutacaklar ve kendisine kimliğini koruyacaklarına söz verecekler, bu sözü yerine getirmenin tek yolu ise hedefi başkasına doğrultmak. O kişi de ben oluyorum. Bana yüklü para verdiler ve köyüme gönderdiler. Aslen planları oraya birkaç polis göndermek ve kimsenin bulamamasıyla işi bitirmekti. Polisleri bilerek yanlış köylere yönlendireceklerdi ve ne benim canıma zarar gelecekti, ne de kimin yaptığı ortaya çıkacaktı. Siz burada olduğunuza göre planları suya düştü. Bu planın hangi partiler tarafından düzenlendiğini biliyorum ama sizlerin o partiler için çalışmadığına emin olmam gerekiyor."
Off Topic
Bu noktada turlarınızı uzun tutmaktan ziyade sorgulamaya odaklanabilirsiniz, puanlarınıza yansımayacaktır. Sorgulama kısmı bittikten sonra normal düzene geri dönebilirsiniz.

Re: [Ana Kurgu] Donmuş Toprak

#38
Gerçekten kurşun kullanıcısı çıkması şaşırttı mı? Tek kaşımı kaldırmış çevremden gelen bilgileri kafamda depolarken şiveli şiveli konuşmaların birbirlerine ettikleri küfürleri ve abey abey seslerini duymamazlıktan gelmeye çalışıyordum. Muhtar ve Barhan sorgulamamız için bizi yalnız bıraktılar. Ben de Mabi’ye dönüp “Güveç.” dedim düşünceli bir tavırla. “Güzel olabilir. Uğrayalım mı?” İfademi değiştirmeden köye geldiğimizden beri stres topu olmuş olan Mabi’nin yüzüne baktım bir süre. Bu bakışmayı da lafa atlayan Törun bozdu. Daha soru bile sormamışken bir anda bildiği her şeyi dökülmeye başlayınca çevreme bakındım kağıt kalem bulma isteğimle. Söylediği şeyleri unutma ihtimalim vardı. Ancak not defteri gibi bir şey bulamayınca sadece dinlemek zorunda kaldım.

Törün benden bir yaş küçüktü. Üniversiteyi Bolcheb’te okumuştu ve milletvekilleri tarafından tehdit ediliyordu. Bizzat milletvekillerinin onun yanına gelmiş olması gerçekten olayın ciddiliğini temsil etse de ifademi bozmadan sessizce adamın anlattıklarını dinlemeye devam ettim. Operasyon, bir Qardakh’ın hedef gösterilmesi, ancak bu kişinin gerçekten yapan kişi olmaması... Her şey tahminime uyuyordu. Irkçı... Milliyetçi tavır... Törun’u tehdit ederek ve yüksek meblada para verip köyüne dönmesini sağlamaları, Jekot’a suikast düzenleyip Qardakh köylüsünün bunu yaptığını söylemek. Zekice mi? Öyle ama neden? Neden dün akşam Jekot çıkıp öyle bir konuşma yaptı? Bunu bile hazırlamışlar mıydı? Polisleri yanlış köylere göndereceklerini söylediğinde kafamı çevirip Mabi’ye baktım. "Otobüsten inerek doğru bir hareket yapmışız." dedim. Tekrar döndüm Törun’a. Bir sorunum vardı sadece. Tüm sakinliğim, tüm mantığıma ters bir kıvılcım oluşmuştu Qardakh’ın cümlelerinin ilk başlarında. Milletvekillerinin bunu planladığını söylemişti çocuk. Ben baştan beri Alep’in tek başına bunları planladığını nasıl düşünebilmiştim ki? Tabi ki arkasında birileri olmalıydı. O kıvılcım hem bunu düşünememiş olduğum için kendime oluşan sinirdi, hem de... Milletvekilleri gelmişti değil mi? Tanıdığım, çok yakından tanıdığım bir milletvekili vardı. Babam. Babam bana asla sevgi gösterisinde bulunmamıştır, bunu her zaman başka şekillerde gösterir. Uzaktan sever derler ya. O tarz. Daha çok felsefe, politika, coğrafya konuşuruz. Gözümde çok büyük bir adamdır. Fazla büyük adamdır. Karşımdaki Törun denen bu zavallı adamı tehdit ederek Djurat’ın iç savaşa gitmesini tetikleyen milletvekillerinin içinde olma olasılığı kaç? Düşündükçe daha derin nefes alıp veriyor, karşımdaki çocuğun konuşması bitmesin babamın ismi ağzından çıkmasın istiyordum. Cümleleri bitince gözlerimi çocuğa dikmiş, kafamı da hafiften öne yatırmış bir şekilde buldum kendimi. Her zaman bastırmaya çalıştığım duygularım bu strese yeterince dayanamadığı için gözlerimden çıkmaya, karşımdaki adamı yakmaya çalışıyormuş gibi hissediyordum. Normalde dayanabiliyorum bu patlamalara ancak karşımdaki çocuk bize güvenmesi gerektiğini, ancak öyle söyleyebileceğini belirttiği gibi şalterlerim attı.

Normalde kötü polis Mabi olmalıydı...

Elimi yumruk yaptığım gibi tüm gücümle çocuğun yüzüne geçirdim! “Başka şansın var mı sanıyorsun?!” diye hırlayarak çömeldim önüne. Sol elimle yüzünü yakaladıktan sonra sağ elimin işaret parmağında kurşun biriktirip şakağına koydum. “Polis dediğin tarafsız olur. İnsanları korur! O polislerini yanlış yere yollayan bölücü teşkilat liderini de sikeyim, ülkenin amına koymak için planlar yapan siyasileri de sikeyim, gücün olmasına rağmen hiçbir bok olmamayı seçen seni de sikeyim! Ölecektin orada! Bu konuda onlara eyvallah diyeceğine gururunla ölecektin ki burada köpek gibi ağlamayasın!” Parmağımı çocuğun yüzüne bastırarak yanağından aşağı indirdim ağzımdan nefes alıp vererek. Sol elimle çenesini sıkarak ağzını açtırdım ve kurşun biriktirdiğim parmağımı ağzına soktum. “Eğer gerçek bir kurşun kullanıcısının beynini patlatmasını istemiyorsan o orospu çocuğu milletvekillerini söylüyorsun. Frum ve Ser şahidim olsun ülkemi bölmeye çalışan kimsenin gözünün yaşına bakmam. Babam bile olsa! ” Herifin damağına doğru bastırdım işaret ve orta parmağımı sertçe. "Yaşamın buna bağlı olduğu için üstün çaba göster ve o isimleri söyle! O değersiz hayatın sadece bölücülerin işine yarıyorsa, bizi zora sokacaksa var olmanın ne anlamı var?"
Image
Yaz geldi.
► Show Spoiler
Yan çar
Podosḧi Øfinuafeme

Re: [Ana Kurgu] Donmuş Toprak

#39
Törun, Barhan'ın sözünü kestiğinde Mabi'nin gözleri büyüdü. Gerçekten katili yakalamış, arkadaşını kurtarmış olabilirdi. Muhtar söze girerken dikkatinin dağılmasına izin vermemiş ve kılıçtan bile keskin gözlerini Törun'un üzerinde tutmaya devam etmişti. Dövmeli miydi? Hayır, arkadaşını kurtarmak istese bile zor durumda kalmadıkça bu yola başvurmamalıydı. Kudretli Ayı halkına şiddet uygulayacaksa ne diye kudreti vardı ki? Gerektiği zamanlarda gerektiği yerde şiddet uygulamalıydı. Zaten kurtla kapıştığında içindeki öfkenin bir bölümünü atmıştı. Daha fazla sinirlenirse, etrafa vurarak sinirini atabilirdi. Ae'nin cümlelerinden sonra hafif bir şekilde gülümsemişti. Aslında sinir problemleri olan bir adam değildi. Sadece bu koca çocuk, arkadaşının ölüme gitmesini istemiyordu. Törun'u ensesinden tutup götürebilirse her şey daha kolay olacaktı. Törun ise her şeyi itiraf edeceğini ancak ölmek istemediğini söylüyordu. "Ölmeyeceksin. Hapishanede çürüyeceksin sadece." Diyerek Ae'nin istediği odaya geçmişlerdi.

Törun'u dinlemeye başladıklarında, her bir kelimeyle birlikte şoka uğruyordu Mabi. Bu olayı gerçekleştiren kişiyi yakalamamışlardı, sadece olayın içinde bulunan basit bir üniversite öğrencisini yakalamışlardı. Onun basit bir öğrenci olarak kalmamasını sağlayan kişiler, milletvekiliydi. Ae'nin akıl ettiği gibi, her şeyi bir Qardakh'lının üzerine yıkarak olayı büyüteceklerdi. Ae, otobüsten inmekle iyi ettiklerini söylediğinde, kollarını göğsünde kavuşturdu Mabi. Derin bir nefes aldıktan sonra, "Başta başımıza patlayacak bir hata yapıyoruz sandım. Ancak haklı çıktın. En iyisini yapmışız." dedi. Törun, öldürülmemek için karşı koymamış. Daha doğrusu koymak istemiş, ancak koyamamış. Yani Törun burada büyük bir kurban durumuna düşüyor. Asıl olay milletvekillerinde ve tuttukları profesyonel katilde. Törun'un konuşması bittiğinde, Mabi sanki ortamdaki tüm havayı ciğerlerine doldururcasına derin bir nefes çekiyordu ki, Ae'yi başını hafifçe öne yatırmış bir şekilde gördü. Tam ileriye doğru bir adım atmayı düşünüyordu ki, arkadaşının hiç beklenmedik bir şekilde patlamasına şahit olacaktı.

Ae, çocuğa yumruğu geçirmiş, ardından sağ eliyle kurşun biriktirmişti. Mabi, müdahale etmek istiyordu ancak konuşmasının arasına girmek istememişti. Bugün herkes oldukça stresliydi ve bu durumda ani bir müdahaleden çok sakince yaklaşması gerekiyordu. Ae küfürlerini üst üste patlatıp çocuğu tehdit etmeye devam ederken sakince bekledi Mabi kollarını göğsünde kavuşturup. Ae, son cümlesini kurduğunda Mabi göğsüne kavuşturduğu ellerini açıp ilerlemeye başladı. Ae'nin elinden kurşun oluşturduğu elini tuttu sakince. "Sakin ol. Çocuğun bir günahı yok, üniversite öğrencisi o. Bizler gibi bu ülke için yaşayıp ölmüyor. Orada ölmemesi normal." Ne yapması gerektiğini bilmiyordu Mabi. Sadece düşünüyordu. Törun aradığı kişi değildi. "Bize partilerin ismini vermen gerek ki bu işi bitirmeye çalışalım. Seni öldürmek için burada değildik. Gördüğün gibi polis teşkilatından sadece iki kişi geldi seni aramaya. Ae'nin kafasına eseni yaptık yani, bizde kandırılanlardandık. Seni öldürecek olsaydık en baştan bulup hallederdik, onlardan olsaydık yani. Bu olayı açıklığa kavuşturalım ki, hem sen kurtul hemde ülkemiz. Bu yüzden, bize güvenmekten başka şansın zaten yok. Eğer Djuratlıların elinde dayak yiye yiye ölmek istiyorsan seve seve susabilirsin, ancak yaşama ve barınma özgürlüğünü sürdürmeye devam etmek istiyorsan konuşmak zorundasın." Diyecekti sakince.
► Show Spoiler
Image
GERIR BIREJ
Image
Image
image

Re: [Ana Kurgu] Donmuş Toprak

#40
Ae: Törun, saldırınla birlikte yere düşüyor ve sen de üstündeyken ona saldırmaya devam ediyorsun. Laflarını bitirdikten sonra Törun'un hırlayarak ağladığını ve konuşmaya çalıştığını görüyorsun. "Sevgilim..." Konuşmaya devam edebilmesi için ellerini ağzından çekiyorsun. "Başkentte bir sevgilim var. Hamile. Çocuğumun babasız büyümesini istemiyorum. Ki bunu kabul ederek babasız büyüyeceğini garantiledim anlaşılan. Tek farkı babası hapislerde çürüyecek. Neden ben? Sadece mutlu olmaya çalışan, hayatını yaşamaya çalışan bir adamım. Neden beni seçtiler? Sevgilimin hamile olduğunu öğrendiğimde havalara uçmuştum. Bana bir seçim verildi. Bir yanda ölüm, bir yanda da hapis vardı. Hapis olanı seçtim, beni koruyacaklarına inandım ama siz geldiniz. Her şeyi batırdınız." Gözlerini siliyor ve boğazını temizliyor. "Sizin de bir hatanız yok. Ülkenin elden gitmesini engellemeye çalışıyorsunuz. Hapse gireyim, beni öldürün, umurumda değil artık. Sevgilim ne olacak? Kızın yüzüne nasıl bakacağım? Öldürürseniz bu haber ona gidince ne olacak? Bebeğe ne olacak?" Tekrar ağlamaya başlıyor.

Mabi: Törun senin sakinleştirici cümlelerini dinlerken tekrardan gözlerini siliyor ve tekrar koltuğa oturup konuşmaya başlıyor. "İlgili tüm partileri tek tek söylüyorum. CKIP, yani Şan ve Tarih Partisi en büyük rolü oynuyor. EKP ve ilginç bir şekilde DMP de yanlarında yer alıyor. Bu partiler dışında kimse dahil mi bilmiyorum ama bana söylenen partiler bunlar. Lütfen haklarından gelin. Ben bu ülke uğruna ölemedim, kimsenin de ölmek zorunda kalmasını istemiyorum ama gerçek hayatta..." Ayağa kalkıyor ve ellerini uzatıyor.

"Lütfen beni tutuklayın." Gözlerinize bakıyor ve bu sefer dışarıdakilerin duyabileceği düzeyde "Lütfen beni tutuklayın, ben suçluyum!" diye bağırıyor. "Başkente dönmek istemiyorum ama başka çarem yok!" diye ekliyor ve gözlerinizin içine bakıyor. Bir anda kapı çat diye açılıyor ve muhtar Törun'un üstüne yürüyor. "Yapmış mı bu? Orospi çociği!" Törun'a tokadı yapıştırıyor ve yere yığılmasına sebep oluyor. "Gavat! Bunu alın tıkın hapse! Pezeveng!" Böylelikle kendi kendini tutuklatmış Törun'un uyanmasını beklerken geri dönüş için eşyalarınızı topluyorsunuz. Hazırlanıyor ve Törun da uyanınca yola çıkıyorsunuz. Bu uzun yol içerisinde birden fazla araç değiştiriyor ve Djurat yetkililerinin güvenlik önlemlerine takılmadan başkente varabiliyorsunuz.

Başkentin girişinden itibaren gördüğünüz polis sayısının haddi hesabı yok. Kişisel kıyafetleriyle dolaşan tek bir polis bile bulunmuyor. Her biri resmi polis üniformalarını giymiş ve arama halindeler. Ne tesadüf ki giriş kapısında bulunan görevli bile "Ae Libjetütcha, Mabi Chüimimuta. Gördünüz mü anam?" diye soruyor. Törun, kafasını kaldırıp "Turistiz abi biz. Bunlar Gedhilfeli, ben Himotalıyım." dediği için adam sizden şüphelenmiyor. Törun, şehre girdikten sonra "Adam hayatında Gedhilfeli görmedi herhalde, sarışın Gedhilfeli mi olur amına koyayım?" diyor ve gülüyor. Polis merkezine yaklaştıkça büyük hoparlörlerle yapılan anonslar tekrar artmaya başlıyor. Bir gün boyunca bu seslerden uzak kaldıktan sonra tekrar karşılaşmak sizi strese sokuyor. Rastgele bir polis merkezine yanaşıyorsunuz ve dışarıdan içeride dönenleri incelemeye çalışıyorsunuz. Çok geçmeden bir grup polis binadan çıkıyor ve kalabalığa doğru ilerliyor. Elemanlardan biri "47-48. sokaklarda yine Qardakhlar protestoya başlamış. Artık kurşun elementi olanlara öldürme emri verecekler herhalde. Nasıl başa çıkacağız ulan başka?" diyor. Törun, ön koltuğa yaklaşıyor ve "Anladığım kadarıyla otobüsten indiğiniz için aranıyorsunuz. Ne yapacağız?" diye soruyor. Tam ne yapacağınıza karar vermek üzereyken polis merkezinden hiç beklemeyeceğiniz biri çıkıyor. Alep Jüchu'nun ta kendisi.
Locked

Return to “Pülir”

cron