Re: [Ana Kurgu] Donmuş Toprak

#21
"Tekeller, mahalle esnafları... Bunlar bir numaralı bilgi aracı olabilirler zaman zaman. Kar'an, sen bir numara adam olabilirsin eğer verdiğin bilgi aradığım kişiyle örtüşürse." Diye geçiriyordu içinden. "Valla Kar'an, benim bir buzulum yok. Ben her türlü insanı severim de işte şu millet. Ne yapacağız bilmiyorum koyun sürüsü gibi bir anda düşman oluyorlar. Sevgiden çok öfkeyi öğretmişler şu millete." diye cevap verdi Kar'an'ın ilk sorusuna karşı. "Yakın zamanda başkente de uğradı ha? İlginçmiş. Ne yaptı acaba orada?" sesli düşünmüştü anlık olarak. Kapıdan ses geldiğinde, Kar'an kalkıp bakmış ve birisinin koştuğunu söylemişti. Mabi, iyice paranoyak olmaya başlıyordu. Koşan adam, aradığı kişi olabilir miydi? Kapıya doğru Kar'an'ı dinleyerek yöneldi. Kapıyı açıp arkadan adama doğru bakarken, bir yandan konuşmayı dinledi. Siras köyünde Törun adında kişi, zihninde canlandırdığı katile uyuyordu. Yaptığı eylemler de uyuyor gibiydi. Bir köyde şuan yakalanmayı bekliyor olabilirdi.

Mabi, dostça elini uzattı Kar'an'a doğru çıkmadan önce. Elini sıkarken, konuşmaya başladı. "Kar'an, eğer aradığım kişi dediğin kişiyse çok büyük yardımın dokunmuş olacak. Bunun için senin de ödüllendirilmeni sağlayacağım ve verdiğin bilgiler boşuna gitmeyecek. Herkese, Qardakh'lıların kötü insanlar olmadığını göstereceğiz. Umarım aradığım kişi Törun'dur. Eğer o değilse bile, yardımın için çok teşekkür ederim. Bir gün karakolda işin olursa, Kudretli Ayı Mabi'yi sor. Sana yardımcı olacağım her zaman. Görüşürüz." Diyerek çıktı dükkandan. Bir an önce Ae'yi almalı ve gitmeliydi. Ae daha zekiydi, daha iyi bir şekilde sorgulayabilirdi Törun adlı kişiyi. Mabi büyük ihtimalle daha iyimser bir şekilde yaklaşacaktı potansiyel katile karşı. Ancak Ae öyle değildi, daha profesyoneldi. İşlerine duygu karıştırmayan bu adam Mabi'den çok daha iyi bir sorgu çekerdi. Bu yüzden Ae'ye ihtiyacı vardı.

Dükkandan çıktığı gibi, gördüğü manzara oldukça şaşırtmıştı Mabi'yi. Başta katili yakaladığını düşünmüştü, ancak kulaklarına gelen cümleler bu ihtimali yıkmıştı. Ae'nin birisini tutukladığını görmek, vakit kaybı demekti. Ae'nin kelepçe çıkardığını gördüğü gibi koşturmuştu. Şuanda ona iyimser yaklaşacak bir durumu yoktu. Arkadaşının ölme ihtimali aklına geldikçe daha çok stres oluyor ve sinirleniyordu. Ae'yi belinden yakaladığı gibi adamın üstünden kenara doğru sallamıştı. "Ya bırak adamı şimdi!" Dedikten sonra Ae'nin bacaklarının arasına kafasını sokmuş, onu omzuna almıştı. Kalkan ve silah, üst üste duruyorlardı. "Ya ben bilgi buldum amına koyayım, adamı bırakta gidelim!" Ae'nin bacaklarını kollarıyla bir anda kitlemiş, omzundan düşmesine izin vermemişti. "Siras köyü nerede? Çabuk söyleyin, acil bir iş konusu! SİRAS KÖYÜ NEREDE?" Ortamın gerginliğinden nasibini alan Mabi'de bağırmış, Siras köyüne nasıl gideceğini öğrendiği gibi koşturmaya başlayacaktı. Koştururken bir yandan Ae'ye bağıracaktı. "Aradığımız türde bir adam buldum. Köye dönüp dinlenecekmiş, yakın zamanda başkente de gitmiş. Uğraştığın işlere bak amına koyayım ya, burda arkadaşımı kaybetmem söz konusu sen adamı tutukluyorsun. Ben senin kadar zeki değilim sen daha iyi sorgularsın o adamı. Emin olmadığım için benimle gelmen gerekiyor. Sakinsen indirebilirim omzumdan seni. Gerçi böyle de değişik polisler olduk. Yunus polis falan mı desek kendimize? Mesela ben koşarım, Kalsiyum stilim sayesinde hızlı da koşarım diye düşünüyorum. Sende koşarken Kurşun elementi sayesinde mermi atarsın. Nasıl olur ama, düşünsene daire çizerek milleti vurduğumuzu. Çok fena oluruz."
► Show Spoiler
Image
GERIR BIREJ
Image
Image
image

Re: [Ana Kurgu] Donmuş Toprak

#22
Ae: Adam, üstüne yürüdüğünü görünce "Ay dur!" diyor ve ters tarafa doğru koşmaya başlıyor ancak yere yığılıyor. Tam o sırada kendisini tutukluyor ve kelepçesini takıyorsun. Kulağına fısıldadıklarını duyduğu anda elini zar zor cebine sokuyor ve aldığı küçük bir parça kağıdı senin eline yerleştiriyor. "Hayatım telefon numaramı yazmak için gitmiştim. Dikkat çektim ki anlaşılmasın ayol. Ara beni." diyor ve sana göz kırptıktan sonra tekrar bağırmaya başlıyor. "Ayol manyak bu! Ayol yeter ayol ay yeter!" Kapıya doğru baktığında karşı tarafta tekeli görebiliyorsun. Mağaza görevlileri yanına geliyor ve içlerinden biri "Beyefendi ne yapıyorsunuz? Arkadaşımız sizi rahatsız mı etti?" diye soruyor. Bir diğeri ise "Lütfen tutuklamayın, bir daha olmayacak!" diyor. Son anda Mabi'nin sana doğru geldiğini görebiliyorsun.

Mabi: Kar'an, sözlerine karşılık olarak gülümsüyor ve "Sağlığınızdan başka ne isterim memurum? Sağlıcakla kalın! Haberinizi beklerim, bu kadar dahil olunca ben de merak ettim ne olacak ne bitecek." diyor. Seni uğurladıktan sonra işine dönüyor ve fiyat listesini yazdığı defterini açıp ürün sayımına başlıyor. Tekel dükkanından çıktığın anda Ae'nin durumunu ve etrafındaki kalabalığı görebiliyorsun. Hemen yanına koşuyor ve gerekli müdahaleyi yapıp kendisini omuzlarının üstüne alıyorsun. Bağırarak soru sormana karşılık olarak kalabalığın içinde bulunan yaşlı bir teyze sakince "Oğlum şu sokaktan girip sağa döneceksin, otobüsler oluyor oraya giden." diyor. Kadının tarifini duyduğun anda eliyle gösterdiği sokağa doğru koşuyorsun ve Ae'yi de omzunda götürüyorsun. Ae'nin arkasından yerde yatan bir adamın "Ay! Aşkım! Kelepçeleri unuttun yavrum!" diye bağırdığını duyuyor ve arkana bakıyorsun ancak adamın bunu dediği anda "Ay neler diyorum ben, ay!" deyip kafasını yere vurduğunu görüyorsun. Sokağa girip çıkıyorsun ve karşı yolda bir otobüs durağı görüyorsun. Otobüs durağına geliyor ve beklemeye başlıyorsun. Birkaç otobüs geliyor ancak hiçbirinin üstünde Siras köyü yazmıyor. Bir süre sonra üstünde hiçbir tabela olmayan bir otobüs geliyor ve otobüs durunca muavin kafasını kapıdan çıkarıyor ve "Siras köyüne gider ağalar!" diye bağırıyor. Bir anda bir sürü yaşlı vatandaşın otobüse akın ettiğini görüyorsun. Sen de Ae ile birlikte otobüse biniyorsun. Otobüs ağzına kadar dolduğunda yola çıkıyorsunuz.

Siras köyüne gelmeniz pek vakit almıyor. Yaklaşık on beş dakika içinde köye ayak basıyorsunuz ve hayatınızda daha önce hiç görmediğiniz bir köy sistemi ile karşılaşıyorsunuz. Köy tamamen buzulların üstüne kurulmuş durumda. Köyün en büyük binası üç katlı ve binanın altına taş bir bölme yapılmış. Binaya yakından baktığınızda ise altının toprakla kaplı olduğunu fark ediyorsunuz. Diğer binaların ise neredeyse hepsi tek katlı köy evleri. Köyün kapısına yakın bir yerde bulunan üç katlı binada ise köyün muhtarının yaşadığı söyleniyor, en azından etrafınızdaki konuşmalardan bunu duyuyorsunuz. Kırmızı yanaklı, hafif kilolu bir amca yanınıza geliyor ve "Kaks mufteğ! Gençler, kaks? N'aparsınız burada?" diye soruyor.

Re: [Ana Kurgu] Donmuş Toprak

#23
Mabi, koşmasına devam ederken onu şoke eden bir şey olmuştu. Tüm olaylardan öte olarak, adamın Ae'ye "Aşkım" dediğini duyduğunda, beyninde şimşekler çakmıştı. Homofobik bir insan değildi ama, yakın arkadaşı bir eşcinsel miydi? Bunu neden Mabi ile paylaşmamıştı? Yoksa, Mabi'den mi hoşlanıyordu? Böyle şeylerin doğal olduğunu düşünüyordu, ancak kendisi kadınlara karşı ilgi duyuyordu. Yakın arkadaşıyla bir birliktelik yaşayamazdı. Hoşlandığını söyleyemiyor mu diye düşünüyordu içinden. Belki şuanda Mabi'nin omuzlarında olmaktan oldukça mutluydu Ae. Belki de bu konuyu hiç açmamalıydı. Katili bulduktan sonra Ae kendisi açılmak isteyebilirdi. Mabi bunu samimi bir şekilde karşılayabileceğini, onu üzmeden reddedebileceğini düşünüyordu.

Yaşlı teyzenin tarif ettiği sokaktan bir otobüse binmişlerdi. Otobüsün üstünde Siras Köyü yazmıyor, onun yerine şoför direkt bağırıyordu. Bir sürü yaşlı adam, iki polisle birlikte otobüse doğru binerken Siras Köyünün iyi bir saklanma yeri olabileceğini düşünmeye başladı. Pek bilinen bir yer gibi durmuyordu. Onun yerine orada yaşayan veya akrabaları olan yaşlı insanların gittiğini düşünüyordu. Burayı çoğu kişi düşünmezdi. En başta Mabi ve Ae'ninde düşünmediği gibi. Birlikler Pulir'e gelmişti, direkt olarak burada saklandıklarını düşünmüşlerdi. Ancak gerçekten Siras Köyünde saklanıyor olabilirdi.

Siras Köyü, Mabi'yi şaşırtmıştı. Daha önce buzulların üzerine kurulan bir köy görmemişti. Çoğu bina tek katlı iken, sadece bir bina üç katlıydı. Etraftaki konuşmalardan anladığı kadarıyla üç katlı binada köyün muhtarı yaşıyordu. Sanki bir kral gibiydi. Köyün sarayında yaşıyordu. Kırmızı yanaklı, hafif kilolu bir amca yanına yaklaştığında, sakince gülümsemişti. Sadece Ae ve amcanın duyabileceği bir sesle konuşmaya başlıyordu. "Törun adında birisini arıyoruz. Bize nerede yaşadığını gösterebilir misin?" diyerek sorusunu yöneltmişti. Evini bulurlarsa, gerisi kolay olabilecek gibiydi. Ae'nin zekası, Törun'u konuşturmaya yeter diye düşünüyordu. Konuşmazsa, en başta planladıkları gibi şiddete başvuracaklardı.
► Show Spoiler
Image
GERIR BIREJ
Image
Image
image

Re: [Ana Kurgu] Donmuş Toprak

#24
Adam elini cebine sokup bir kağıt çıkardı ve elime tutuşturdu. Kağıdı elimde iyice sıkıp çevreye göstermemek adına üniformamın ön cebine sıkıştırdım. Çevremize insanlar toplaşırken de tekrar fısıltıyla “Başkasına sunma kendini.” dedim. Mağaza görevlileri yanıma gelince de bıraktım lubunu. Bir şey söylemedim bir daha olmayacak demelerine karşın. Qardakh’lardan birine yapmış olsam neler yaparlardı kim bilir. Tabi kendi ırkımdan olunca pek de bir sorun olmuyordu. Kendi ırkım demişken... Tutuklamama ramak kalmış çocuktan birkaç adım gerileyince tekelden çıkmış bana doğru ilerleyen Mabi’yi gördüm. Zaten arkadaşımı gözden kaçırmak çok zordu. Geniş biri baya, kaslarını sıka sıka geliyor. Bu lubunya onun yerine neden beni seçti pek de anlamadım açıkçası. Mabi bağışarak yanıma gelip beni tek seferde omzuna alınca “Lan!!” tepkisi ile tepindim hafiften. “Oğlum, indir beni. Bak! Of! Tamam.” şeklinde ilerleyen itirazlarım sonunda Mabi’nin omzunda ilerlemeyi kabul etmemle sonuçlandı. Çünkü dedi ki, bilgi bulmuş tekelde. Ben boş gezdim resmen ya. Utanıyorum kendimden. Mabi dedi ki, aradığımız türde bir adam bulmuş. Köydeymiş. Bense boş işlerle uğraşıyormuşum. Cevap vermedim, çünkü haklıydı. Koşarak çok hızlı ilerleyen, bu sırada da çevresine kurşun yağdıran bir ikili olma hayallerini sıralarken “Tamam sakinim indir beni.” dedim cidden sakin bir sesle. İndiğimde de ne yazık ki arkamdan lubun sevgilim bana aşkım diyor, kelepçelerimi unuttuğumu söylüyordu... Neyse kalsın oyalansın çocuk. Mabi de bu sırada kaçamak gözlerle bana bakıyor. Yanlış anlayacak, pek umrumda da değil açıkçası eşcinsel olsam ne olur olmasam ne olur. Şu ülkede herkes birbirini... Neyse. Mabi bana baktıkça ben de inadına geri bakıyordum ona gözlerimi kaçırmadan. Söyleyeceği varsa söylesin yani. Desin götveren misin? Söylesin de çözelim yani aramızdaki olayı... Söylemedi tabi ki. Ben de ses etmedim. Otobüs durağına geldik en sonunda. Pülir minicik yer, bir de köyleri vardır ki yaşamak eziyettir. Köyler leş diyemiyorum da sesli bir şekilde. Mabi de köylü çünkü.

Yaşlı teyze ve amcalarla birlikte otobüse bindik. İğrenç bir toz, rutubet kokusuna yaşlıların naftalin kokusu da eklendi. Qardakh nenelere yer verdiğimiz için ayakta gitmemiz yetmezmiş gibi yanımdaki amca belime belime havuç torbasını sokuyordu. Yolun yarısında “Emmi!” diye döndüm adama. “Hiç uzatma havuçlardan birini bıçak gibi sok böbreğime istersen! Çorba değil, silah yapacaksın sanki!” Zaten sinirliyim, asabiyim. Toleransım baya düştü. Amcayı çorba yapacağım en sonunda. Mabi ile yer değiştirip bu sefer de öksürüp tıksıran bir amcanın yanına gelince gözlerimi kapatıp transa geçtim. Sanki bu ortamda değilmişim gibi... Mutlu olduğum bir ortamdaymışım gibi. Mutlu olduğum bir ortam da hatırlamıyorum ki! Hayatım hep görev, koşuşturmaca ve eğitimle geçti. Dusha keranelerini hatırlayayım. Güzeldi oraları.

En sonunda yaşlı Qardakh’lar ile otobüsten indiğimizde derin derin nefes aldım. Aldım almasına ama burnum mu dondu ne oldu? Acımaya başladı. Köy diye buzullara geldik! Önce buzuldan yapılmış malafat, şimdi de köy... Ellerimi birbirine sürtmeye başlayıp “Keşke butikten üstümüze bir şey alsaydık.” dedim. Başkentten gelirken mont almadık ki! Üniformalar da kış halinde değil. Kışın daha kalın giyiniyoruz. Çevreye bakına bakına yürürken ellerimi burnuma ve ağzıma götürüp hohlayarak sakinleştirmeye çalıştım. Amcanın teki gelene kadar da buzulların üstüne kurulmuş binaların saçmalalığı ile ilgili yorumlarda bulundum. Qardakh amca geldi gelmesine ama bilmediğim bir dilde konuşunca kanım çekildi. Gözlerimi kapatıp kaşlarımı kaldırdım. “Amcacığım.” dedim Mabi sorusunu sorduktan sonra. “Bildiğimiz bir dilde konuşursan sevinirim. Başkentten geliyorum ben.” dedikten sonra gülümsedim. Başkentte başka dilde konuşan kişiler ya Djurat ırkçıcısıdır, ya Qardakh ırkçısıdır. İkisinden de haz etmem. Pakt dilinde konuş geç işte. Törün kimmiş bu arada ya? Mabi yolda da bahsetmedi adamdan. Aradığımıza uygun olduğunu söyledi sadece.
Image
Yaz geldi.
► Show Spoiler
Yan çar
Podosḧi Øfinuafeme

Re: [Ana Kurgu] Donmuş Toprak

#25
Amca, Mabi'nin sorusunu cevaplamadan önce gözlerini Ae'ye çeviriyor ve "Ne deyirsin be? Qardakh tilgin bu!" diye bağırıyor! Bir anda kahkaha atmaya başlıyor. O sırada yandan başka bir köylü amcaya dönüp "Dayı, dil dil! til değil!" diye bağırıyor. Amca bir an duraklıyor ve tekrar kahkaha atmaya başlıyor. Kahkahası biterken "Puamzısikim!" diyor ve sakinleştikten sonra "Törun muhtarın oğludur. Ava çıktıydı, geleceğdi iki üç saat önce ama iz yok. Bi iki saat daa geçsin adam yollayacağdık. İşiniz mühimse muhtarı çağıram, konuşun bi kendisiyle." diyor ve gülümsüyor. Amcanın arkasından "Hop!" diye bir ses geliyor ve siyah saçlı, kara kaşlı bir genç adam yanınıza yaklaşıyor. Amca, genç adamın sırtına sertçe vuruyor ve "Nabün len tüysüz at!" diye bağırıyor. Genç adam aldığı darbe ile düşecek gibi oluyor ama son anda dengesini toparlıyor. "Amca ne yabün ya? Niye tüysüz at deyon?" dedikten sonra pantolonunu düzeltiyor. Amca ise genç adama hızlıca cevap veriyor. "Tüysüz at buzulda sağ kalmaz derler yeğen." Genç adam gülümsüyor ve "Hay senin atına da, buzuna da-" derken sizi fark ediyor ve "Abiler, buyurun!" diyor. Amca da genç adamın kulağına bir şeyler fısıldıyor ve genç adamın gözleri fal taşı gibi açılıyor. "Sizin derdinize anca muhtar abey deva olur. Düşün benle yola!" diyor ve muhtarın üç katlı evine doğru ilerlemeye başlıyor.

Eve girdiğiniz gibi ilk katın boş olduğunu fark ediyorsunuz. Odada insanı bırak eşya bile bulunmuyor. Genç adam "Muhtar abey!" diye bağırıyor ancak geri dönüş alamıyor. Bir kat yukarı çıkıyorsunuz ve bir çalışma odası ile yatak görüyorsunuz. Genç adam bir süre düşünüyor ve "Herhalde lavabo veyahut banyodadır. Yukarı çıkalım." diyor. Bir oda daha yukarı çıkıyorsunuz ve genç adam banyonun kapısını tıklatıyor. Su sesi geliyor ancak adamdan herhangi bir ses gelmiyor. Genç adam ise "Amaaan." diyor ve kapıyı açıyor. Bir bakıyorsunuz ki muhtar küvetinde oturuyor ancak kucağında güzeller güzeli bir Qardakh hatunu var. Bir anda kapının açıldığını gören muhtar daha kadın ne olduğunu anlamadan bağırmaya başlıyor. Genç adam hemen kapıyı kapatıyor ve size, iki yabancıya bakıyor. Ae'nin omuzlarına ellerini koyuyor ve "Bu her gün olmuyor." deyip ikinci kata iniyor. Siz de arkasından iniyorsunuz ve beklemeye başlıyorsunuz. Muhtar, çok geçmeden yanınıza geliyor, giyinik olarak, ve sizi selamlıyor. Karşı karşıya oturuyorsunuz ve "Benden ne istemiştiniz, buyurun efendim." diyor. Genç adam ise utanç içinde arada muhtara, arada yere bakıyor.
Off Topic
Konunun pasiflik süresi 7 güne çıkarılmıştır.

Re: [Ana Kurgu] Donmuş Toprak

#26
akşama yazacağım
Image
Yaz geldi.
► Show Spoiler
Yan çar
Podosḧi Øfinuafeme

Re: [Ana Kurgu] Donmuş Toprak

#27
Amca, Ae'ye dönüp garip bir şiveyle konuştuğunda Kudretli Ayı'da kahkaha atmıştı. Ae'nin omzuna dostça vurmuş, "Haha! Cahil Ayı!" diye eklemişti. Amcanın kahkahaları bitmeden kendisine sorulan soruyu cevaplamamıştı. Törun muhtarın oğlu. Ava çıkmış, dönecekmiş ancak dönmemiş. Burada önemli olan kelime, dönmemiş kelimesi. Mabi'nin suratı düşmüştü. Aradığı adam bu adama oldukça uyuyordu, polislerin suikastçiyi aramaya başladığı gün bu adam ava çıkıyor ve dönmüyordu. Gerçekten bu adam bu olabilirdi. Vakit kaybetmek istemiyordu, bulunduysa bile sözde polisleri de suçüstü basabilirdi. Arkadan gelen çocukla beraber Mabi'nin sinirleri yavaş yavaş oynamaya başlamıştı. Burada sadece laf salatası dönüyordu, her geçen dakika yakın arkadaşı ölüme biraz daha yaklaşıyordu. Vakit kaybetmeden Törun'u bulmak zorundalardı. Çocuk abiler buyrun dediğinde, Mabi sert bir ses tonuyla söze girmişti bir anda. "Kaybedecek vaktim yok. Beni ona ulaştırmanız gerek." Kısa ve öz bir şekilde isteğini belirtmişti. Üzerine gelen gerginlikten dolayı başkalarına çatmak istemiyordu. Üstelik çatacağı insanlar suçsuz, masum kişilerdi. Sadece Mabi'yi oyaladıkları için onlara zor kullanmak istemiyordu.

Mabi ve Ae muhtarın yanına doğru ilerlerken, Ae'ye doğru fısıltıyla konuşmaya başlamıştı Mabi. Kendisini sadece Ae'nin duyduğundan emin olmuştu. "Törun... Dün Kar'an'ın dükkanına gidip köye gideceğini, dinlenmek istediğini söylemiş. Bu bizim aradığımız nitelikte bir adam. Üstelik, başkente gidip gelmiş yakın zamanda. Bugün suikastçinin arandığı gün ava çıkıyor, gelmiyor. Onu acilen bulmamız gerek." Cümleleri bittiğinde, ilk kez gülümsememişti koca adam. Sadece sert bir şekilde bakmakla yetiniyordu. Sinirini kontrol altında tutmaya çalışıyordu ancak başarısız oluyordu bu konuda. Tüm öfkesi suratına yansıyordu ona yakışmayan bir şekilde. Muhtarın evine girdiklerinde, boş odayla karşılaştığında tekrardan ufak bir sinir beynine saplanmıştı. Seslendiğinde ses gelmemesi, bir sinirin daha saplanmasına sebep olmuştu. Artık gergin bir şekilde boynunu kıtlatmaya başlamıştı Kudretli Ayı. Üzerindeki stres bir frekans gibi etrafına yayılıyordu. Her an patlayabilecek bir bomba gibiydi, tek farkı bir sayacı yoktu. Her an sıfıra vurabilir, birisine hiç olmadık şekilde patlayabilirdi.

Muhtar, yukarıda banyoda bir kadınla birlikte oluyordu. Bu sefer, sinirden çenesini sıkmaya başlamıştı ayı. Neredeyse dişlerini kıracak şekilde sıkıyordu çenesini. İkinci kata nasıl indiklerini anlamamıştı bile sinirden. Muhtar, çok bekletmeden gelmiş ve selamlamıştı. Oturdukları gibi öfkeden kudurmuş gözlerini dikmişti muhtarın gözlerinin içine. Törun'u bulmak için öfkeden yanan gözleri, sanki muhtarı yakmaya çalışıyordu. Geçen her saniyede, arkadaşını kaybedecek olmanın korkusu büyük bir öfke yaratıyordu ayının içinde. "Oğlun nerede? Onu bulmam gerek. Geçen her bir saniyede sevdiğim birisini kaybetmeye yaklaşıyorum. Bu yüzden, sadece nerede olduğunu söyle. Açıklama daha sonra yapılacak." diyerek kısa kesmişti. Konuşması bile, kasılmış çenesinden oldukça keskin bir şekilde çıkıyordu. Gözlerini adamın gözlerinden ayırmadan cevabı beklemeye başlamıştı.
► Show Spoiler
Image
GERIR BIREJ
Image
Image
image

Re: [Ana Kurgu] Donmuş Toprak

#28
Off Topic
Ae Libjetütcha | Habersiz Pasiflik x2
Off Topic
Ana Kurgu'nun sorunsuz bir şekilde ilerleyebilmesi için var olan tüm oyuncuların aktif olması gerekmektedir. Bu sebepten ötürü Mabi Chüimimuta'nın yazmasıyla birlikte konu devam edecektir.

Re: [Ana Kurgu] Donmuş Toprak

#29
Törün muhtarın oğluymuş. Qardakhlar kendi aralarında konuştukça benim kafam bozuluyor ama neyse... Yok tüysüz atmış da, buzulda sağ kalmazmış falan. Resmen Qardakh kokuyor çevre. Ben de kendime sarılmışım sıcaklamaya çalışıyorum. Mabi ise yanımda patladı patlayacak gibi duruyor. Olay benim gibi milletin şiveli konuşması da değil. Zaman kaybetmemek adına sinirleniyor. Bu olayı ben aklımda tutmalıyım. Mabi için arkadaşları önemli gibi. Bu kadar değer vermemiştir bana diyeceğim ama cidden değerli hissediyorum yanımda. Memnun muyum bu durumdan? Sesli bir şekilde Mabi'ye itiraf etmeyeceğim ama evet. Oldukça memnunum. Konuşan Qardakh'ların yanına gelen bir diğeri bizim derdimizin dermanının muhtar olduğunu söylediğinde "Gidelim." dedim sadece. Birini arıyoruz ama kimi hala bilmiyorum derken yolda Mabi bana anlatmaya başladı kafasındaki olayı. Törun denen bu herif tekelcinin dükkanında bizim şüphelendiğimiz özellikleri üstünde taşıyan bir adammış. "Muhtarın oğlu ne kadar muhtaç olabilir ki?" diye sordum söylediklerine karşın. Ancak sonra da şöyle bir çevreme bakındım. Buzdan çıkan temelsiz binalar, soğuk, şiveli yaşlı amcalar... "Hmm... Olabilirmiş ya." diye fikrimi değiştirdim anında. Mabi'ye baktığında gülümsüyordu bana. Gözlerimi kısıp işkillendim gülümsemesine. Daha demin beni eşcinsel sandığı için mi gülüyor acaba? İş mi atıyor? Aga arkadaş edindim diye seviniyorum fikri farklı olmasın? Şu işi bi halletmek lazım böyle olmaz. İleride canımız sıkılmasın.

Kara oğlanın bizi götürdüğü muhtarın evinin ilk katı bomboştu. O kadar boştu ki, eşya bile yoktu. Belli yani fakir insanlar bunlar. Ben başa geldiğimde buralara fabrika getirilecek. Buz kesecekler hep. Satıp kazanacaklar. Qardakh adam muhtar için bağırırken gözümün ucuyla gerim gerim gerilmiş Mabi'ye baktım. Bir şey olsa tutup dövecek bulduğu ilk kişiyi gibiydi. Görev bilincinde olması aşırı memnun etmişti. Neredeyse saatlerdir yemek hakkında konuşmuyordu. Ancak memnun olduğum için de suçluluk duymama neden olmuştu. Qardakh adam banyoda olduğunu söylediğinde "Rahatsız etmeyelim." dedim ilk ama dinleyen kim? Herif koştura koştura çıktı üst kata. İçeriden su sesi gelen kapıyı tıklattı. "Yıkanıyordur aşağıda bekleyelim." dedim ama bunu da dinlemeden gavur gibi açtı kapıyı hayvan. Kapıyı açması ile muhtarı uygunsuz bir vaziyette görmemiz bir oldu. Bu olaylara artık deli gibi alışkın olduğum için yüzümde tilt bir ifade ile "Neden-" dedim. Muhtar ve kucağındaki afet-i devran bağırışırken kara oğlan kapıyı kapattı. "Açıyorsun-" Elini omzuma koydu. "Kapıyı-" Bu her gün olmuyor dedi. "Ulan?"

Birlikte itişerek alt kata indik. Beklerken ben artık stresten ve Pülir'de yaşadığım seksüel sorunlardan dolayı ayağımı titretiyor, kaşlarımın arasına masaj yapıyordum. Mabi ise yanımda dişlerini gıcırdatıyordu. Biraz sonra muhtar giyinmiş bir şekilde geldi aşağıya. Kadın yoktu yanında. Birlikte muhtarın karşısına oturunca adamın yardım sorusuna Mabi hiç beklemeden adamın oğlunu sordu. Cümlelerinde kafama en çok takılan şey "geçen her saniye sevdiği birini kaybetmeye yaklaşması" oldu. Gözlerimi kapattım kaşlarımı kaldırdım. Ben sadece kullandığım insanlara karşı uzun yolları tercih ederim. Mabi'ye kartlarım açık oynadığım için direkt oldum ve fısıltıyla "Mabi." dedim. "Sen eşcinsel misin?" Öğreneyim de ona göre belki ben de o gözle bakarım.
Image
Yaz geldi.
► Show Spoiler
Yan çar
Podosḧi Øfinuafeme

Re: [Ana Kurgu] Donmuş Toprak

#30
Muhtar, endişeli bir yüz ifadesiyle Mabi'nin sorusunu cevaplamaya yeltenirken Ae'nin Mabi'ye sorduğu soruyu duyuyor ve "He?" diyor. Yanınızdaki köylü adam da "He?" diyor ve bir süre sessizlik oluyor. Sessizliği muhtar bozuyor ve "Oğlum avdaydı sayın polis memur abiler. Saat gaç oldu adamdan haber yok da? Biz de anlamadık, adam göndereceğdik ama... Siz de tam o anda geldiniz zati. İsterseniz birlikte çıkalım?" diyor. Yanınızdaki adam da "Yav tabii birlikte çıkacağız ağam! Adamlar zati onu ariy daha ne yapsınlar?" diyor ve ikinizin de kolundan tutup kaldırıyor ve "Hemen ayarlayak, gidek memur abiler." diyor. Muhtarın evinden çıkıyorsunuz ve köyde bir koşuşturma başladığını görüyorsunuz. Çok geçmeden köyün kapısında bir sürü adam toplanmış oluyor. Adamları teker teker inceliyorsunuz. İçlerinden biri kurt yelesi giymiş kas yığının teki, bir diğeri cılız ama uzun boylu, bir başkası pala bıyıklarını bürmekle meşgul, bir farklısı da pazularını öpüp duruyor. Yaklaşık dokuz-on eleman ile kapıya geliyorsunuz ve başından beri sizinle birlikte olan köylü adam herkesi tek sıra halinde dizip konuşmaya başlıyor. "Beyler, dinleyin da iki dakika yav! Törun oğul nerededir, nerede değildir bilmeyek, şimdi dağılak bulak!" Kaslı eleman elini kaldırıyor ve "Abim testere alayım mı yanıma?" diye soruyor. Köylü adam da "Hayır Barhan, gerek yok cancağızım." diyor. Kaslı adam başını hızlıca sallıyor ve Mabi'ye dönüp "Seni çok gısgandım abim. Bu gaslar nasıl oldu amuğaoiy?" diyor ve hayvan gibi gülüyor. Köylü adam "O halde dağılın ulen!" diye bağırıyor ve herkes koşarak buzlardan ayrılıp çayırlara gidiyor.

Siz de arama kurtarma ekibine katılıyorsunuz ve köyün etrafında bulunan çayırlara ve buzul taraflarına bakıyorsunuz. Rahat on dakika aradıktan sonra yanınızda yürüyen cılız eleman yere düşüyor ve "Anam, ha kiris ha! Ayağam burkuldi!" diye bağırıyor. Hatta bir süre sonra inlemeye başlıyor. Tam o anda bir uluma sesi duyuyorsunuz. Yere düşen cılız eleman "Uluma sesi ne alaka? Daha erken amuğa!" diyor ve hafiften ağlamaya başlıyor. Çok geçmeden sinirli bir kurt yakınınıza yanaşıyor. Sizden yaklaşık 10 metre uzakta olan gri kurdun salyalarının aktığını görebiliyorsunuz. Daha ne olduğunu düşünmeye vakit bulamadan size doğru hızlıca koşmaya başlıyor. Mabi'yi hedef almış gibi görünüyor.
Locked

Return to “Pülir”

cron