Başpolisimizin yanına gelip oturdum. O da kağıda bir şeyler çizmekle meşguldü. Ben kendimi tanıtıp basit bir cümleyle özetledikten sonra o da karşılığında kendisinden bahsetmeye başladı. Rahatlamıştım açıkçası. Vermeden alamazsın kanuna göre kendim hakkındaki bilgileri vermek zorundaydım. Bu bilgileri az vermek her zaman beni daha memnun etmiştir. Başpolisimiz adının Bo'ek Ujmitga olduğunu söyledi. Kafamı sallayıp "Memnun oldum." dedim içtenlikle. Sinir problemleri olduğu için insanlarla anlaşmakta zorlanıyormuş. Evet bunu zaten onu ilk gördüğümde televizyona ettiği küfürlerden anlamıştım. Kafamı sallayıp viskimi yudumladım. Bo'ek'in yanına kaçmak cidden doğru bir karardı. Kendimi 10 kat sakinleşmiş hissediyordum. Başpolisimiz önündeki kağıdı kaldırdı ve bana çevirdi. Kaşlarımı kaldırıp baktım çizimine. Bir buçuk yıldır bir dergide çizerlik yapıyormuş. Benden güzel çizdiği için, ben de çiziyorum falan diyemedim. Dalgasına çizim yapıyordum çünkü. Bo'ek başpolis olmadan önce daha çok çizdiğini, şimdi zaman bulamadığını söyleyince "Evet, işlerin yoğun olduğunu tahmin edebiliyorum." dedim. O çizimine dönünce ben de çizmesini izleyerek "Kaplıca iyi oldu. Tatil gibi g-" Şom ağzımı sikeyim. Bir anda ampul patladı. Başpolisimizin ayağa kalktığını hissettim. Alarma geçmişti. Odadan çıkmamızı istiyordu. "P-peki..." dedim şaşırmış bir şekilde. Elimdeki bardağı dengede tutmaya çalışarak ayağa kalktım ve elimi kör gibi etrafa sürerek Bo'ek'in götünü yakalamamak için dualar ettim.
Bizimkilerin olduğu kaplıcada hala ışık yanıyordu. Bo'ek'in arkasından oraya doğru ilerledim. Resepsiyonun oraya geldiğimizde Komiser Jüme'nin yavşadığı kadın panikle yanımıza koştu ve başpolisimizi yakalayıp ağlamaya başladı. İki tane adamın elementleri ile tehdit ettiklerini söyledi. İşte o zaman sessiz bir "Hassiktir..." çektim. Bizim için geldiklerine adım gibi emindim ama neden? Polislere saldırmak için nasıl bir taşağa sahip olabilirlerdi. Başpolisimiz bana kadınla kalmamı söyledi. Elag ve Jüme'nin bulunduğu kaplıcaya ilerlerken arkasından "Ama başpolisim..." dedim. Bo'ek benden yüksek rütbedeydi. Burada kalmamı ve kadına bakmamı istiyorsa bunu yapmak zorundaydım. Üstelik, daha önce hiç sıcak çatışmaya girmemiştim. Bu yüzden kaderimi kabullenip olayı uzatmadım. "Emredersiniz." Yanımda ağlayan kadına dönüp omuzlarından rahatlatıcı bir şekilde tuttum. "Merak etmeyin hanımefendi." dedim. Sesimi oldukça rahat çıkarmaya dikkat ediyordum. Kadının yürümesini sağlayarak yanında resepsiyon masasına kadar götürdüm. Elimdeki viski bardağını üstüne koyduktan sonra da masanın altına girmesi için yardım ettim. "Bir süre burada durun. Merak etmeyin bir yere gitmeyeceğim." dedikten sonra elimi kurşun atmaya hazır bir şekilde tutup, kapıya bakmaya başladım. "Komiser Ulchig, Başpolis Ujmitga şimdi olayı kontrol altına alırlar. Üstelik bir meslekdaşım daha var içeride. Ben de buradayım size zarar veremezler. Böyle bir şey yaşadığınız için üzgünüm. Ne olur ne olmaz diye adamların tiplerini ve sizi tehdit ettikleri elementleri bana söyleyebilir misiniz?" diye sordum. Sesimin hala sakin çıkması için elimden geleni yapıyordum. Komiserimiz ve başpolisimizden çok emindim ama onları iş başında göremeyeceğim için de üzgündüm açıkçası.
Yine de içeriden biri kaçmaya çalışır diye elimi kapıya çevirmiş ve nişan almıştım. İçeriden çıkacak ve tanımadığıma emin olduğum kişilere ateş etmekten çekinmeyecektim. Karınlarına hedef almayı planlıyordum. Eğer kimse dışarı çıkmazsa ve içeriden beni işkillendiren sesler gelirse, içeri girmek ya da kaçmak arasında seçim yapmam gerekiyor. Bunu sonra düşünmeye karar verdim. Şimdi hareket etmeden beklemeye ve odanın dışında da olabilecek herhangi bir tehlikeye karşı dikkat kesilmeyi planlıyorum.
Re: [Vaka] Posterler Uçuşuyor
#11Yan Çar/Podosḧi Øfinuafeme
Buraya kısa saçlı bok imzası gelecek
► Show Spoiler