Re: [Vaka] Posterler Uçuşuyor

#11
Başpolisimizin yanına gelip oturdum. O da kağıda bir şeyler çizmekle meşguldü. Ben kendimi tanıtıp basit bir cümleyle özetledikten sonra o da karşılığında kendisinden bahsetmeye başladı. Rahatlamıştım açıkçası. Vermeden alamazsın kanuna göre kendim hakkındaki bilgileri vermek zorundaydım. Bu bilgileri az vermek her zaman beni daha memnun etmiştir. Başpolisimiz adının Bo'ek Ujmitga olduğunu söyledi. Kafamı sallayıp "Memnun oldum." dedim içtenlikle. Sinir problemleri olduğu için insanlarla anlaşmakta zorlanıyormuş. Evet bunu zaten onu ilk gördüğümde televizyona ettiği küfürlerden anlamıştım. Kafamı sallayıp viskimi yudumladım. Bo'ek'in yanına kaçmak cidden doğru bir karardı. Kendimi 10 kat sakinleşmiş hissediyordum. Başpolisimiz önündeki kağıdı kaldırdı ve bana çevirdi. Kaşlarımı kaldırıp baktım çizimine. Bir buçuk yıldır bir dergide çizerlik yapıyormuş. Benden güzel çizdiği için, ben de çiziyorum falan diyemedim. Dalgasına çizim yapıyordum çünkü. Bo'ek başpolis olmadan önce daha çok çizdiğini, şimdi zaman bulamadığını söyleyince "Evet, işlerin yoğun olduğunu tahmin edebiliyorum." dedim. O çizimine dönünce ben de çizmesini izleyerek "Kaplıca iyi oldu. Tatil gibi g-" Şom ağzımı sikeyim. Bir anda ampul patladı. Başpolisimizin ayağa kalktığını hissettim. Alarma geçmişti. Odadan çıkmamızı istiyordu. "P-peki..." dedim şaşırmış bir şekilde. Elimdeki bardağı dengede tutmaya çalışarak ayağa kalktım ve elimi kör gibi etrafa sürerek Bo'ek'in götünü yakalamamak için dualar ettim.

Bizimkilerin olduğu kaplıcada hala ışık yanıyordu. Bo'ek'in arkasından oraya doğru ilerledim. Resepsiyonun oraya geldiğimizde Komiser Jüme'nin yavşadığı kadın panikle yanımıza koştu ve başpolisimizi yakalayıp ağlamaya başladı. İki tane adamın elementleri ile tehdit ettiklerini söyledi. İşte o zaman sessiz bir "Hassiktir..." çektim. Bizim için geldiklerine adım gibi emindim ama neden? Polislere saldırmak için nasıl bir taşağa sahip olabilirlerdi. Başpolisimiz bana kadınla kalmamı söyledi. Elag ve Jüme'nin bulunduğu kaplıcaya ilerlerken arkasından "Ama başpolisim..." dedim. Bo'ek benden yüksek rütbedeydi. Burada kalmamı ve kadına bakmamı istiyorsa bunu yapmak zorundaydım. Üstelik, daha önce hiç sıcak çatışmaya girmemiştim. Bu yüzden kaderimi kabullenip olayı uzatmadım. "Emredersiniz." Yanımda ağlayan kadına dönüp omuzlarından rahatlatıcı bir şekilde tuttum. "Merak etmeyin hanımefendi." dedim. Sesimi oldukça rahat çıkarmaya dikkat ediyordum. Kadının yürümesini sağlayarak yanında resepsiyon masasına kadar götürdüm. Elimdeki viski bardağını üstüne koyduktan sonra da masanın altına girmesi için yardım ettim. "Bir süre burada durun. Merak etmeyin bir yere gitmeyeceğim." dedikten sonra elimi kurşun atmaya hazır bir şekilde tutup, kapıya bakmaya başladım. "Komiser Ulchig, Başpolis Ujmitga şimdi olayı kontrol altına alırlar. Üstelik bir meslekdaşım daha var içeride. Ben de buradayım size zarar veremezler. Böyle bir şey yaşadığınız için üzgünüm. Ne olur ne olmaz diye adamların tiplerini ve sizi tehdit ettikleri elementleri bana söyleyebilir misiniz?" diye sordum. Sesimin hala sakin çıkması için elimden geleni yapıyordum. Komiserimiz ve başpolisimizden çok emindim ama onları iş başında göremeyeceğim için de üzgündüm açıkçası.

Yine de içeriden biri kaçmaya çalışır diye elimi kapıya çevirmiş ve nişan almıştım. İçeriden çıkacak ve tanımadığıma emin olduğum kişilere ateş etmekten çekinmeyecektim. Karınlarına hedef almayı planlıyordum. Eğer kimse dışarı çıkmazsa ve içeriden beni işkillendiren sesler gelirse, içeri girmek ya da kaçmak arasında seçim yapmam gerekiyor. Bunu sonra düşünmeye karar verdim. Şimdi hareket etmeden beklemeye ve odanın dışında da olabilecek herhangi bir tehlikeye karşı dikkat kesilmeyi planlıyorum.
Yan Çar/Podosḧi Øfinuafeme


Buraya kısa saçlı bok imzası gelecek
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Posterler Uçuşuyor

#12
Anlattıkça zihninde beliren görüntü daha da netleşti. Netleştikçe daha da hırslandı Elag. Her geçen saniye viskili karpuza biraz daha yaklaşıyor gibi hissediyordu. Bu elbette milyarlarca saniyeye denk geliyordu.. fakat masaya yatırılmış memelerin üzerinden çiğ köfte yenip kadının göbek deliğinden ayran hüpletilen mükemmel bir genelev açma fikri gerçekten gereğinden fazla meşgul ediyordu kafasını şu sıralar. Neden olmasındı ki? Polisliğe kendisini bu kadar bağlı kılan şey neydi? Adalet duygusu mu? Hayır.. kendi seçimi bile değildi başından beri. Komiser onu anlayabilirdi. O an bir karar verdi Elag..

"Emekliliği boyunca kusturmalı boşnak saksosu için Jüme'den para almayacağım.. kendi evi gibi kullansın dükkanı."

Adam cevap vermek için ağzını açacaktı ki ışıklar kesildi. Eh.. bu jakuzi keyfine engel değildi, karanlıkta da rahatlayabilirlerdi ki zaten gözlerine koymak için iki yuvarlak salata dilimi sipariş etmeyi düşünüyordu koca adam. Ancak.. komiser bu rahatlık konusunda pek aynı fikirde değil gibiydi. Elindeki Himota pavyonlarının ışıklandırmasını andıran sezyum ateşi giderek büyürken sesindeki gerilimi hissetmemek imkansızdı. İşte tam bu sırada belirmişti boğazındaki bıçak. Öylece, bir anda. Neler oluyordu sahiden?

"Kompleks yapmayacaksan çıkarayım.."

Yavaşça havluyu bırakıp kaplıcadan çıktı Elag. Çırılçıplaktı. Hormonlu bir salatalığı veya orta boyutta bir patlıcanı andıran penisinin ıslak bir şekilde sallanmasına aldırmadan adamların yüzlerine baktı. Yalan söylüyor gibi bir hali yoktu.. gerçekten üç kişiydiler ve eğer element kullanıyorlarsa şu durumda dövüşmek akıllıca olmayabilirdi. Sahi.. sarı pipi ve kuru göt neredeydi? Hayal edebileceği en iyi ihtimal, onların da boğazına bıçak dayanmamış olmasıydı. Sayı üstünlüğü ne kadar artarsa o kadar ölüm riski demekti en nihayetinde.

"Ne istediğini açıklayacak mısın yoksa sadece kaslı vücut görmek için mi soydunuz?"

Zorunda kalmadıkça savaşmayacaktı.. bugün gerçekten canı istemiyordu. Olur da bir şekilde tatlı tatlı konuşarak anlaşabilirlerse, bu olayı hiç yaşanmamış sayacak ve keyfine devam edecekti. Adamların peşine düşmek için bile en ufak bir sebebi yoktu, sonuçta görev onlarla ilgili miydi ki? Yoo.. o zaman ne diye mahvetsindi ki gününü? Ayrıca.. sezyum alevinin rengi de ne şıktı öyle. Açacağı genelevin yatakodası aydınlatmalarını kesinlikle bu renkten yaptıracaktı.
Image
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Posterler Uçuşuyor

#13
Bok: Kadını masanın altına soktuktan sonra sorduğun soruya cevap vermek için seni yanına çağırıyor ve "Uranyum olduğunu söylediler." diye fısıldıyor. Bir süre havaya bakıyor ve düşünüyor, ardından tekrar sana doğru uzanıp "Tiplerini hiç hatırlamıyorum, çok panikledim." diyor. Çok geçmeden bulunduğun odadaki ampul patlıyor ve etraf tamamen kararıyor. Dışarı baktığında tepenin arkasında kalan sokağın ışıklarını görüyorsun ancak çok uzakta olduğu için bulunduğunuz zemini aydınlatmaya yeterli olmuyor. Masanın altındaki kadın ışıklar gittiği anda çığlık atıyor ve yerinden fırlıyor. Sen ise aşırı keskin bir koku alıyorsun ve kokuyu aldığın anda içgüdüsel olarak kadının elinden tutup kendini kaplıcanın kapısından dışarı atıyorsun. Kendini ve kadını dışarı attığın sırada dinlenmekte olan sokak lambaları yanıyor ve en azından kaplıcanın dışını görebilir hale geliyorsun. Etrafını kolaçan ediyorsun ve kimseyi göremiyorsun ancak içeri doğru baktığında parlayan bir taş görüyorsun. Parlayan taşın yeşil renginde olduğunu zar zor da olsa görebiliyorsun. Öğrendiğin bilgiler aklına geliyor ve o taşın Uranyum yayabileceği ihtimalini gözden geçiriyorsun. O taşın bulunduğu bölgeye girmen riskli olduğundan, hasar almana sebebiyet verebileceğinden dolayı kaplıcaya ulaşmanın farklı bir yolunu bulman gerekiyor gibi görünüyor. Kadın, sana dönüyor ve "Lütfen beni burada bırak, sen git. Arka taraftan dolanırsan kaplıcalara ulaşırsın ama sağdan değil soldan dolan. Adamlar sağa doğru ilerledi diye hatırlıyorum." Adamların gittiği yoldan mı yoksa boş olan yoldan mı ilerlemen gerektiğini düşünüyor ve Bo'ek'in verdiği emri gözden geçiriyorsun. O sırada içeriden çatırtılar duymaya başlıyorsun. Hızlıca karar vermen gerekiyor gibi duruyor.

Elag: Ortalıkta sallanan penisini gören adamlar bir anda donup kalıyorlar. Komiser, gözünü direkt olarak senin penisine doğrultup kendisinden asla duyamayacağını düşündüğün bir cümle kuruyor. "Güzel penis, kral." Komiserin boynuna bıçak doğrultmuş olan adamın sesinin titremeye başladığını fark ediyorsun. Bir anda yine inanamayacağın bir emir veriyor arkadaşlarına. "Sen buna yarrak mı diyorsun? BEYLER, SOYUNUN!" Solundan gelen ikili bir anda önce liderlerinin yüzüne bakıyorlar, sonra da birbirlerine bakıyorlar. İstemeye istemeye soyunmaya başlıyorlar. Adam konuşmaya devam ediyor. "ÇIKARIN MALI VURUN ORTAYA!" diyor. İşlerin böyle gideceğini tahmin edemediğin için olayın absürtlüğüne kendini bırakıyor ve eğlenmeye bakıyorsun. Son olarak ikili külotlarını çıkarıyorlar ve göz kamaştırıcı bir görüntüyü gözünün önüne koyuyorlar. Hayatında daha önce bu kadar büyük penis gördüğünü hatırlamıyorsun. Büyük olması bir yana, şekillerini incelediğinde bu kadar düzgün, derli toplu, düzenli penisleri daha önce görmediğine emin olabiliyorsun. Adamlar utanç içinde dik dik dururken Komiser Jüme'nin boğazına bıçak dayamış olan liderleri kahkaha atıyor ve sana dönüp "Eee, söyle bakalım koca adam! Kimmiş 'koca adam?'" diyor. Komiser Jüme ise bu olaya yorum yapmıyor ancak içinden 'ne oluyor amına koyayım' dediğini adeta duyabiliyorsun.

Re: [Vaka] Posterler Uçuşuyor

#14
"Eğer odadaki en zeki kişinin kim olduğunu bilmiyorsan, en aptalı sensindir."

8-9 yaşlarındayken topu inşaata kaçtığı bir gün, topunu yakalayıp Elag'a veren kapüşonlu gizemli adam bu cümleyi kurmuştu. Hiçbir cevap vermemişti küçük çocuk. Kendisine uzatılan topu geri almış ve sektire sektire arkadaşlarının yanına dönmüştü. Adamı bir daha görmemişti elbette.. Ancak bilinçaltı denilen şey tuhaftır. Asla beyninden çıkmadı mesela o cümle. Tek sorun, Elag gibi bir çocuğun, duyduğu bir şeyi asla uzun süre 'olduğu gibi' hatırlayabilecek kadar zeki olmamasıydı. Yıllar geçti, cümle beyninde dönüp durdu ve evrile evrile bambaşka bir hal alarak kazındı zihnine.

"Eğer odadaki en büyük sikin kime ait olduğunu bilmiyorsan, am sensindir."


Ergenliği boyunca pek çok yeni numara geliştirmişti. Şınav çekerken penisinden yardım alıyor, bazen sıcak kumlar ile terbiye ederken bazense buzlu bir kap suyun içinde kan dolaşımını yavaşlatıyordu. Penisi artık onun için bir uzuv değildi, bir yoldaştı. Birlikte pek çok macera yaşamış, görmüş geçirmiş, pek çok mükemmel ve korkutucu ana tanıklık etmişlerdir. Domates kabuğuna olan temasları bile aynı gün son bulmuştu. Hiçbir zaman penisinin rahatını ve isteklerini gözardı etmemiş, ona daima gereken özveriyi ve değeri göstermişti. Testislerinin tam altından başlayıp kafasının ucuna kadar giden pinokyo dövmesini yaptırırken bile -erekte haldeyken burnu uzamış gibi oluyordu- acıya aldırmamıştı. Zaten penisine, ismi dışında bir kelime ile seslenilmesine de izin vermezdi.

Dul Bırakan.


Şimdi ise bütün bu acısıyla tatlısıyla mükemmel olarak hatırladığı yıllar gözünün önünden bir film şeridi gibi geçerken, karşısında hayatı boyunca görmemeyi umduğu bir şey duruyordu. Kendininkinden daha ihtişamlı bir penis. Bir bile değil.. iki penis. Düşündü Elag. Bütün seks anılarını, arkadaşlarıyla birlikte yaptıkları 31 partilerini, tuğla kırma yarışmalarını, ucuna lastik toka bağlayıp gerdirerek uzağa fırlatma oyunlarını.. hepsini tek tek aklından geçirdi. Buraya kadar mıydı? Dul Bırakan artık eski ihtişamına asla erişemeyecek miydi? Yutkundu. Bıçağı tutan adamın gözlerine kilitledi gözlerini. Diğer iki cisim ile göz göze gelmek bile istemiyordu bir süre.

"Savaşları kazanan büyük kılıçlar değil, büyük komutanlardır. Ve küçük kılıçlarla da nice zaferler kazanılmıştır. Herkes bilir ki, filmlerde gördüğümüz kılıçlar ekranda dolu dolu gözüksün diye normalden büyük yapılmış sahte kılıçlardır."

Ufak çaplı sessizliğin ardından komisere baktı. Sonra tekrar adama döndü.

"Burada kılıcı metafor olarak kullanıyorum.. kılıç eşittir penis gibi düşünün. önemli olan düşmanın hassas noktalarını iyi analiz etmek, akıllıca savaşmaktır. Burada da bir metafor mevcut; yani savaş alanı yatak, düşman da cinsel ilişki partnerimiz şeklinde düşünülmelidir."

Pes etmişti.. bu adamları asla düşman olarak göremeyecekti belli ki. Kendine hayat felsefesi olarak seçtiği "bükemediğin bileği kır" mantalitesini ilk defa bir kenara bıraktı ve adamlara kollarını açtı. Bu heriflerle ayrı tarafta olmak için hiçbir sebepleri yoktu, amaçlarını bile bilmiyordu ki. Bütün ihtimalleri gözden geçirdi.. bu penislere sahip birileri neden bu duruma düşerdi? Onları kanun kaçağı olmaya iten ne olabilirdi yani? Hayır.. kesinlikle bir şeyler yanlıştı. Dövüşmek istemiyordu, onları kazanmak istiyordu. Kesinlikle arkadaş olmalıydılar, fakat kültür birikimi açısından gerideydiler. İşte tam da buydu Elag'ın çözmesi gereken problem. Onları kültürlendirmek.

"Tamam.. bakın beyler, şimdi söyleyeceklerimi iyi dinleyin. Şaka bir yana, gerçekten nasıl bir yük altına girdiğinizden haberiniz yok. Bunun şakası olmaz.. böyle bir şeyi ciddiye almazsanız başınıza tahmin edemeyeceğiniz şeyler gelebilir. Sorumluluk bilincini ne kadar taşıdığınızı bilmiyorum fakat madem artık bu yola girdiniz, sizler için yapabileceğim tek şeyi yapacağım. Ve size kızların am rengini amlarını görmeden nasıl anlayabileceğinizi öğreteceğim."

Derin, çaresiz ve bir o kadar umut dolu bir nefes aldı. Yıllar süren bilgi birikiminin meyvelerini ortaya serecekti fakat bunu boşuna yapıyormuş gibi bir his yoktu içinde. Öğrenmeliydiler.. O penisleri cahilce kullanmalarına göz yumamazdı Elag. Mükemmel bir kılıca sahip olup da nasıl havada karpuz keseceğini bilmemek gibi bir şeydi bu sonuçta. Ve evet, kılıç hala bir metafordu.

"Bu konuyla ilgili hayatınız boyunca pek çok sikko sikko hurafeler duyduğunuzu biliyorum. İşte neymiş, dudak rengiyle aynıymış.. yok efendim tırnaklarından anlaşılırmış.. hayır. Bunların her biri uydurma şeyler. Am rengini anlayabilmenin tek ve en etkili yolu, derin kalınlığıdır. Doğuda sert karasal iklim olduğundan deriler kalın olur. Bu yüzden Dusha'lı kızların amları daima kapkaradır. Neden? Çünkü çölün ortasında sürekli sıcaklık değişimine maruz kaldıkları için. Gedhilfe kızlarında mesela dış deri daha incedir, çünkü oradaki iklim geçişleri daha çizgisel."

İşaret parmağını çıplak adamlardan birine yöneltip devam etti.

"Sen! Peki nasıl anlayacaksın bunu? Çok kolay.. iyi dinleyin. Kızın kolunu alıyorsun, hafifçe ıslatıyorsun ve yavaş yavaş yoğuruyorsun önce taze bir salamura gibi. Sonra biraz kuruduktan sonra üzerindeki nem tam geçmeden dişliyorsun kolunu. Çok sert ısırmak yok, en fazla canı yanacağı kadar. Ve bırakıyorsun kolu kendi haline. Eğer hızlı bir şekilde kırmızılık oluşup tahriş oluyorsa o kızın amı pespembedir. Ha.. ama eğer diş izi kalıyor fakat renk değişimi olmuyorsa? İşte o zaman dostlarım.. işte o zaman kapkara bir am ile yüzleşmeye hazır olun. Ayrıca bir diğer etken, jilet kullanıp kullanmamaları. Jilet çok fazla tahriş ediyorsa, o bölge zamanla kararır ve erik moru gibi bir renk alır. O yüzden kalın kaşlı kızlardan da mümkün olduğunca uzak durun.. bunlar önemli ipuçları."

Kafasını, takımı sekizinci golü atmış bir teknik direktör gibi gururla salladı.

"Artık o penisler ile dünyayı daha iyi ve yaşanılası bir yer haline getirebilirsiniz. Artık bu sorumluluğun ne anlama geldiğinin farkındasınız. Top sizde. Şimdi gidin ve birkaç am patlatın. Ve ne olursa olsun kabuğu olan sebzelerden uzak durun."

Bir an için komiserle göz göze geldi.. ve sordu adamlara.

"Sahi, siz niye buraya gelmiştiniz ne istiyordunuz?"
Image
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Posterler Uçuşuyor

#15
Uranyum... Kadın masanın altından bana kişilerin tiplerini hatırlamadığını ve uranyum kullanıcısı olduklarını söylediğinde kafamda bir sürü plan çatır çatır dönüyordu. Ne yapmalıydım? Düşünmemeliydim. Düşünürsem nişan almam zorlaşabilirdi. Tam nefesimi vermiş, elimi titretmemeye çalışıyorken bir anda patlayan ampulle yerimden zıpladım. Çok konsantre olduğum için "Ananskm!" oldum istemsiz bir şekilde. Kadın da çığlığı bastı! Burnuma kötü kokular geliyordu. Gerçekten kötü kokular. Ayağa kalkıp kadının elinden tuttum ve onunla birlikte dışarı koştum. Bu koku uranyum siksok elementinin radyasyonundan kaynaklanıyor olmalıydı. Kafamdaki tüm planlar küfürler ile yer değiştirdiğinde dışarıdaydım ve dışarıdaki ışıklar yanmıştı. Bu uranyum lanetinin ışık patlatma gibi bir sorunu mu vardı? Hiç de araştırmamıştım ki. Dışarıda kimse yoktu. Sadece ben ve Jüme'nin yavşadığı bu resepsiyon görevlisi... İçeride ise yeşil bir ışık... "Uranyum." dedim fısıltıyla. Kurşun elementimde biraz geliştirmiş olsaydım kendimi, bu radyasyona takılmadan geçebilirdim ancak onun yerine elimden kurşun atmak konusunda ilerlemiştim.

Kaplıcalara bu yoldan gidemezdim. Peki kendime soruyorum. Kaplıcalara ulaşmak istiyor muyum? Kaçıp yardım da çağırabilirim. Bu benim ilk görevim. Savaşmalı mıyım? Kendime güveniyor muyum? Tüm bu sorularımın cevabı hayırdı. Gerçekten de kaçmak ve başkasının işimi yapmasını istiyordum ancak fazla düşünmeme izin vermedi yanımdaki kadın. Bana onu burada bırakmamı söyledi. Sağdan değil soldan ilerlersem kaplıcalara varabilirmişim. Dalgın dalgın "Bizim sağımız mı onların sağı mı?" gibi saçma sapan bir soru sordum bu cümlesine karşı. Bo'ek kadını korumamı söylemişti. Sikeyim kadını kendimi korumak istiyordum. Yine de sakinleşmeliydim. Ben bir polis memuruydum ve şu an meslekdaşlarım tehlike altında olabilirlerdi en azından bir dikkat dağınıklığı yaratmalıydım. Eğer minicik bir zaman versem onlara... Hepsi benden yeteneklilerdi. Hallederlerdi! Kadına kafamı sallayıp "Siz gidip yardım çağırın." dedim. "Acele edin. Onlara Yanardağ Kaplıcalarında saldırıya uğradığımızı söyleyin." Saldırıya uğradığımıza da emin değildim ama biraz abartmakta sorun yoktu. "Ben içeri giriyorum." Kadının yola çıktığından emin olduktan sonra ben de onun gösterdiği yerden koşmaya başladım.

Elimden geldiğince hızlı bir şekilde kadının gösterdiği sol taraftan ilerledim. Kaplıcanın etrafında tam tur atıp adamların ve bizim kaplıcanın olduğu yere yakınlaştığımda adımlarımı yavaşlattım. Sessizlik daha mantıklıydı. Deminden beri atom enerjim parmaklarımın ucundaydı. Solak olduğum için sol elimde biriktirmiştim kurşunu ve sağ elimle nişanımı dengeleme amaçlı sol elimin bileğini yakalamıştım. Kendi kendime "Bunu yapabilirsin." diyordum. "Sakin ol." Derin derin nefes alıp vermekten göğsüm gözle görünür bir şekilde kalkıp iniyordu. "Sadece dikkat dağıtma amaçlı bir kurşun... Güven kendine. Yapabilirsin." Bizim kaplıcanın oraya ulaştığımda yine bir uranyum sorunu olabileceğini düşünsem de adrenalinim üst düzeylere ulaştığı için fazla bekleme yapmadım. Kapıya doğru koştum. İçeriden konuşma sesleri geliyordu. Kapıya ulaştığım anda "AAAAAAAAAAAAAAAA!" diye bağırarak içeriye bir kurşun fırlattım. Bu kurşun çok kötü bir sonuca ulaşmasın diye biraz aşağılara doğru sallamıştım. Şu an aşırı telaş olmuş olsam da kafam düzeyinde bir yere ateş etsem birini öldürme olasılığım olduğunu da hesaba katmak zorundaydım. Kurşunumu kaplıcanın ortasında durmuş kocaman çıplak sarışın bir adamın götüne doğru attım. Ancak planım orada durup kurşunumun nereye geldiğine bakmak değildi.

Gerisin geri geldiğim yere doğru koşacak, sonra da bizim kapıyı görebileceğim bir yere pusup kapıdan beni bulmak için çıkacak kişiye 2. kurşunumu sallamak için atom enerjimi tekrar sol elime toplayacaktım. Bu kişiyi de ölümcül bir yerinden vurmamak için dikkat edecektim ama titriyordum. Çok heyecanlanmıştım. Tekrar fısıldadım kendi kendime. "2. kurşun. Sonra tüyeceğiz Bok. Sakin ol." nefes aldım ve odaklanıp verdim nefesimi. Bu kadar çabuk 2. kurşunu atamazdım ama oluşturana kadar burada pusabilirdim.
Yan Çar/Podosḧi Øfinuafeme


Buraya kısa saçlı bok imzası gelecek
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Posterler Uçuşuyor

#16
Elag: Anlattığın şeyleri bitirdikten sonra adamların yüzüne bakıyorsun ve her birinin büyülenmiş bir yüz ifadesiyle hipnotize olduğunu görüyorsun. Lider olduğunu düşündüğün adam elindeki bıçağı yere bırakıyor ve her şeyden önce seni bilgilendirmek için konuşmaya başlıyor. "Biz... yerel hırsızlarız. Amacımız bir soygundu ancak sizlere rastladık. İyi ki de rastlamışız." Kafasını sallıyor ve öncelikle Komiser Jüme'nin omzuna elini koyup "Özür dilerim, bizden zarar gelmeyeceğine emin olabilirsiniz." diyor. Elemanlarına dönüyor ve "Giyinebilirsiniz arkadaşlar." diyor. Elemanları da bu emirle birlikte giyinmeye başlıyorlar. Bunun üstüne adam tekrar konuşmaya başlıyor. "Benim bu konuda sormak istediğim tek bir şey var. Bunu nasıl öğrendin? Nasıl başardın? Ben senin gezindiğin bu bölgelerde yıllarımı verdim ve her şeyi bildiğimi sanıyordum ama beni yanıltmayı başardın. Bu yüceliğe, bu erdemliğe nasıl ulaştın? Sabır mı? Sabır ise kaç tane kızı elinden geçirmen gerekti lan senin? Nasıl böyle bir bilgiyi bu yaşta edinebilirsin?" Adam, arka cebinden bir telsiz çıkarıyor ve "DURUN! ORTADA TOPLANIN!" diye bağırıyor. O sırada Komiser Jüme telsizinden Bo'ek'in sesini duyuyor. Bo'ek telsizden etrafını sarmış olan adamların kendisini bıraktığını söyleyip ne yapması gerektiğini soruyor. Komiser Jüme, Bo'ek'e durmasını ve kaplıcaya gelmesini emrediyor. İşler tatlıya bağlanacakmış ve hırsızlar teslim olacakmış gibi görünürken bir çığlık duyuyorsun.

İşte tam olarak o sırada Bok kaplıcanın kapısını açıyor ve sana doğru nişan alıp bir mermi gönderiyor. Merminin üstüne doğru geldiğini görüyorsun ve saniyeler içinde sana ulaşacağına emin oluyorsun. Mermiyi durdurmak için bir şeyler yapman gerekiyormuş gibi görünüyor. Çok hızlı davranmazsan mermi vücuduna ulaşacak gibi duruyor.

Bok: Odaya giriyor ve ilk kurşunu atıyorsun ancak kendine geldiğinde kurşunun tam olarak Elag'a doğru ilerlediğini görüyorsun ancak bunu sadece anlığına fark ediyor ve hemen geriye doğru koşuyorsun. Geriye doğru koştuğunda ise bir anda Bo'ek ile karşı karşıya geliyor ve kendisine çarpıp yere düşüyorsun. Seninle birlikte Bo'ek de yere düşüyor. Bo'ek hızlıca ayağa kalkıyor ve iyi olup olmadığını anlamak için yanına geliyor. Seni de ayağa kaldırıyor ve hızlıca kaplıcaya doğru ilerlemeye başlıyor. Birkaç dakika boyunca pusuda bekliyorsun ancak kapıdan kimsenin çıkmadığını görüyorsun. O sırada arkandan ayak sesleri geldiğini fark ediyorsun ve hızlıca arkana döndüğünde karşında maskeli bir adam görüyorsun. Maskeli adam seni görünce titremeye başlıyor ve hemen elini arka cebine atıp telsizini çıkarıyor. "Komutanım, emriniz?" diyor ve ses gelmeyince "KOMUTANIM KARŞIMDA BİRİ VAR, EMRİNİZ?!" diye bağırıyor. Sana dönüyor ve "Lütfen canımı yakma." diyor. İkinci kurşununu hazırlamış bir şekilde bekliyorsun ancak beklediğin yerden gelen bir düşman olmadığı için henüz kurşunu kullanmıyorsun. O sırada Bo'ek'in bağırdığını duyuyorsun ancak önünde duran adamdan gözlerini ayırmamaya devam ediyorsun. Adam sağ arka cebinden bir hançer çıkarıyor ve sana doğru tutuyor. Kolunun aşırı titrediğini gözlemliyorsun. "Bana zarar vermeye kalkarsan..." Bir anda sana doğru koşmaya başlıyor ve sözünü "Seni yok ederim." diyerek tamamlıyor. Hançeri karnının hizasında tutuyor. Adam ile aranızda 3 metre var. Hançerini karın bölgene saplamayı amaçladığı her haliyle belli oluyor.
Off Topic
Bok Jemipech; Atom enerjin %100'den %75'e düştü.

Re: [Vaka] Posterler Uçuşuyor

#17
Ateş ettiğimde merminin nereye gittiğini umursamadım ama sanırım Elag'a gidiyordu. Odanın içinde çıplak duran Elag'ı saniyelik gördüm ve hemen planladığım gibi geriye koştum. Ben geriye döndüğümde buraya doğru koşan Bo'ek'i görmemle adama çarpmam bir oldu! Arkamdan koşuyormuş adam! Bo'ek'e çarpıp geri sektim ben. O da kendi geldiği yere doğru sekti. İkimiz de götümüzün üstüne oturduk. Bo'ek daha aklı başında olduğu için benden önce kendine gelip yerden kalktı ve bana elini uzattı. Ondan yardım alıp ayağa kalktım. Bana iyi olup olmadığımı sorunca da "İyiyim." dedim. Elag'ı vurdum mu deseydim acaba? Neyse gidince görür. Ben kafamda plan kurdum mu ondan pek uzaklaşamıyorum ne yazık ki. Bu yüzden hemen koşup baştan beri planladığım yere pustum.

Elim titreyerek kapıya baktım boş boş ama kimse çıkmadı. Mal mal da kendimi sakinleştirmeye çalıştım ama imkansızdı. Kalbim çok hızlı atıyordu ve olayların bilinmez bir hale gelmesi bana hiç yardım etmiyordu. Planladığım olay gerçekleşmeyince benim kafam daha çok karışıyor. Doğaçlama diye bir şeye sahip değilim. Bu yüzden baktığım kapıdan biri çıkmazsa stres olacağıma emindim. Elag neden çıplaktı içeride bu arada? Neden savaşmıyorlardı? Bunları düşünürken arkamdan bir ses geldi. Anında döndüm arkama ve parmağımı bu sese doğru çevirdim. Bir adamdı bu. Yüzünde maske vardı. O da beni görünce telaş olmuştu. Ben de aşırı telaş olmuştum. Bir anda elini arka cebine götürüp telsiz çıkardı. Sonra da "Komutanım" dediği birine emir vermesi için bağırdı. Ben de şok içinde kaldım. Demin kurşunla Elag'ı vurmuş olduğum gerçeği yavaş yavaş göğsüme oturdu.

ANANI SİKEYİM ELAG'I VURDUM BEN YA!

Kendime olan güvenim bir anda yok oldu. Ne kadar beceriksiz bir adamdım ben! İlk vakamda gidip iş arkadaşımı vurmuştum! Kovsalar yeriydi. Bir anda kafamdan aşağı bir sıcak dalgası indi. Karşımdaki adam hala bağırıyordu elindeki telsize. Kurşun parmaklarımın ucundaydı. Vursam vururdum onu ama artık kimseyi vuracak cesaretim kalmamış gibi hissediyordum. Adam bana lütfen dedi. Canını yakmamı istemiyordu. "B-bn sni vrmk istmyrm..." ağzımı açtım ama kelimeler ağzımdan düzgün çıkmadı. Ellerim titriyordu. Arkamdan ses duydum tekrardan. Bu seferki başpolisimizden geliyordu ve anlaşılabilir bir ses değildi. Zaten kafamda garip bir uğultu oluşmuştu. Sol elimin işaret parmağını maskeli adama doğrultmuş bekliyordum sadece. Onu vurmak istemiyordum. Adam boş olan elini diğer cebine attı ve bir hançer çıkardı. Yalvarır gibi baktım ona. Beni ateş etmeye zorlamaması gerekiyordu. O da çok heyecanlıydı. Hançeri çıkarırken titrediği görünüyordu. Ben de burada korkudan titriyordum. İkimiz de bu işlerde yeniydik sanırım. O benden daha atarlıydı gerçi. Ona zarar vermeye kalkmamamı söyledi. Zarar vermek mi? Şu an kaçmak istiyordum. Koşa koşa buradan uzaklaşmak istiyordum sadece...

Sonra üstüme koşmaya başladı. Beni yok edeceğini söyledi.

Yok mu edecekti? Adam silaha bıçak çekmişti. Kasaptı bu. Manyaktı.

"Lütfen..." dedim dişlerimi sıkarak.

"Lütfen bana bunu yaptırma..." Alnımdan bir ter damlası çeneme doğru aktı.

Karşımdaki adam üstüme koşarken onu vurmayacaktım. Vuramazdım. Zaten hafiften intihara meyilliydim. Yara almaktan korkmuyordum. Hatta almam gerektiğini düşünüyordum. Canımın yanmasını... Ancak böyle ders alacağımı düşünüyordum. Adam hançeri karnıma sapladığında yeterince yakınımda olacaktı. Omzunu sağ elimle tutup adamı kendime çekecek ve işte o zaman sol elimde biriktirdiğim kurşunu göğsüne sıkacaktım. "Neden?" diyecektim fısıltıyla sonra da... "Neden saldırdın ki?" Kurşunu sıktıktan sonra adamın hançeri çıkarmaması için kolunu tutacaktım. Eğer çıkarırsa çok kötü olurdu çünkü. "Dövüşmeyelim." diyecektim. "Lütfen." Anlayışlı olmasını istiyordum. Yoksa istemeye istemeye onu zehirlemek zorunda kalacaktım.
Yan Çar/Podosḧi Øfinuafeme


Buraya kısa saçlı bok imzası gelecek
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Posterler Uçuşuyor

#18
Koca adamın amacı hiçbir zaman onları oyalayıp bir karşı hamle yapmak olmamıştı. Aksine, ağzından çıkan her kelime, yüreğinden aktarılmıştı. Samimiydi hepsinde. İçtendi. Şimdi ise hırsızların bundan sonraki hayatlarının, bugüne kadarki olan kısmı ile aynı olmayacağına emindi. Evet. Başarmıştı! Hayatı boyunca gerekli gereksiz her olayda şiddete başvuran, yok yere birkaç kemik kırıp yuva yıkan, aile parçalayan, dul bırakan Elag Yadrop, belki de ilk defa tek bir fıske bile atmadan bir problemi çözmüştü. Hem de karşısındaki adamların tehlikeli birer element kullanıcısı olmalarına rağmen!

"Oğlum kaplıca soyulur mu? Git onun yerine Bolcheb'in ara sokaklarında bi sürü kuyumcu falan v-"

Komiser ile göz göze gelince bakışlarını kaçırıp boğazını temizledi. Giyinebilirlerdi.. ama giyinmeliler miydi ki? Kaplıcanın keyfi daha yeni başlamıştı oysa.. Bo'ek ve Bok da birazdan orada olurlardı zaten. Böylece dört erkek, yapılabilecek en erkeksi aktiviteye kaldıkları yerden devam edebilirlerdi. Bok demişken.. Ah. Cılız bir çift ayağın koşma sesini duydu Elag. Ya da öyle sandı. Öyle sandığına inandırmak istedi kendini.. ses giderek yaklaşıyordu ama. Belli ki gerçekten yaklaşıyordu. Neden koşuyordu ki? Bu iyi değildi.

"Bak bekaret testi tekniğini de anlatayım hazır gelmişken. Önce kızı soyuyorsunuz, sonra bir leğene iyotsuz tuz, biraz balzamik sirkesi biraz da keçiboynuz- lan?"


Cümlesi orta yerden kesilirken, dış kapıdan içeri uzanan küçük bir kafa gördü. Lüle lüle sıçmık laciverti renkte salınan saçlar ve paniklemiş, dandik fenotipe sahip bir surat. İşte o an zaman yavaşlamıştı.. yüzün altından bir el doğruldu yavaşça.. iki parmağı sakince ileri uzandı.. Elag'a doğru yöneltilen elin ucundan gri bir made fırladı.. tam da göt hizasında... Bütün bunlar Elag'ın beyninde ağır çekimde gerçekleşmiş olsa da, muhtemelen birkaç saniye içinde olup bitecekti her şey. Elini elini 'dur' anlamında görev arkadaşına doğru kaldırmaya yeltendi fakat kurşun parmaktan çıkmıştı bile..

"Bok... annenin götünün sudaki yansımasını sikey-"


Bam! Gri cisim havada irtifa kaybederek süzülüyordu.. tam göt hizasına. Göt? Göt! İşte bu.. göt hizasına başka ne olurdu? "Hadi aslanım.. sana boşuna Dul Bırakan demiyorlar.. beni utandırma." bütün konsantrasyonunu penisinde topladı. Elmas stilini kullanarak ucundan başına kadar sertleştirecekti penisini. Ardından kendi etrafında yüz seksen derece hızlı bir ivme ile dönerek bir beyzbolcunun sopa ile topa vurması gibi karşılayacaktı kurşunu. Mermiye karşı penis. Dul Bırakan!

"IRRĞĞAHHHH! UÇAN YARRAK SALDIRISIIIIIIIIIIIII!"

Savuşturabilirse, ya da bir şekilde ölümcül yara almaz ise Bok'un peşinden bir kaplan gibi atılacak ve onu bulana kadar üzerine depar atacaktı. Yakaladığında ise bir amerikan futbolcusu gibi üzerine atlayıp yere çullanarak üzerine kapanacak, kan gelene kadar ağzını yüzünü yumruklayacaktı. Elag'ın siyasi, dini veya kişisel değerleri olmamıştı hiçbir zaman. Ancak götünü hedef almış olan biri ölmeyi hakediyordu. Bu şans da Bok Jemipech'e nasip olacak gibiydi.
Image
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Posterler Uçuşuyor

#19
Bok: Adamın hançerini karnına saplamasına izin vermene rağmen adam fazla telaşlı olduğu için hançeri sana doğru saplamaya çalışırken kayıp düşüyor ve hançeriyle sol kolunu çiziyor. Sol kolunda hissettiğin acı yüzünden dikkatin dağılsa da Kurşun elementinin Mermi stilini kullanarak adamın göğsüne kurşunu sıkmayı başarıyorsun. Böylelikle adam yere düştüğünde yediği kurşun darbesiyle kan kusmaya başlıyor ve gözlerine acı içinde bakarken yaşam veriyor. Söylediği son sözlerin "Frum ve Ser'e gidiyorum. Beni affedin." olduğunu duyuyor ve inançlı biri olduğu anlamış oluyorsun. Bir anda terliyor ve denge kaybı yaşamaya başlıyorsun. Üst üste iki kere mermi kullandığın ve atom enerjini hızlıca yarıya indirdiğin için yaşamaya başladığın semptomplar seni az da olsa yıpratıyor ve ayakta duramayacak hale gelip yere düşüyorsun. Dizlerinin üstüne çökebilir hale geldiğinde hızlı ayak sesleri duymaya başlıyorsun ve bu ayak sesleri kaplıca tarafından geliyor gibi duruyor.

Elag: Her ne kadar bunu gülme krizine girmeden yazmakta zorlansam da Başarılı bir şekilde Dul Bırakan'ı elmas ile kaplıyor ve dönerek adeta bir beyzbol topuna vurar gibi sana doğru gelen kurşun parçasını sektiriyorsun. Sekmiş olan kurşun parçasını izlerken penis bölgendeki elmasın hızlıca kaybolduğunu fark ediyorsun ve kurşunun kapıya doğru sektiğini görüyorsun. Kapının içinden kurşun geçtiği anda yüksek sesli bir çığlık duyuyorsun. Çığlığın küçük bir kıza ait olduğunu tahmin etsen de kapının sertçe açılmasıyla bu kişinin aslında Bo'ek olduğunu görüyorsun. Bo'ek'in herhangi bir lafını dinlemeden kapıya doğru depar atıyor ve Bo'ek'i ezip geçiyorsun. Adeta kudurmuş, et arayan bir kurt gibi etrafı kolaçan ediyor, yüksek hızda ilerliyor ve Bok'u dizlerine çökmüş bir halde buluyorsun. Kendisini bulduğun gibi üstüne atlıyorsun ve yumruklamaya başlıyorsun. Ne olduğunu bile anlamayan Bok sana ne yaparsa yapsın karşı çıkamıyor ve bir süre sonra burnu kanamaya başlıyor. Kendinden geçmiş bir şekilde Bok'u yumruklarken sağında parlak bir mor rengi görüyorsun ve yukarı baktığında sağ tarafta Komiser Jüme'yi mor bir alevle beklerken, sol tarafta ise Bo'ek'i senin boynuna bir çakı dayamış şekilde görüyorsun. Komiser Jüme, sana doğru eğilip "Durmazsan tutuklayacağım koç, haberin olsun." diyor.

Yavaş yavaş polis sirenlerini duymaya başlıyorsunuz. Polis arabalarından inen polisler yavaş yavaş kaplıcanın etrafını sarıyor ve içeride bulunan suçlular da teslim olmaya hazırlanıyor. Onurlu bir şekilde teslim olmayı kabul eden suçluları izlerken her ikiniz de aynı pozisyondasınız ve yorgun bir günün sonuna geldiğinizi hissediyorsunuz. Geriye kalan tek şey Elag'ın vermesi gereken karar oluyor. Dövmeye devam etmek ve tutuklanma riskine girmek ile şu ana kadar olanlara tatmin olup günü bitirme arasında kalmış olan Elag'ın bir hamlesiyle her şey değişecek gibi görünüyor.
Off Topic
Bok Jemipech; Atom enerjin %75'den %50'ye düştü.
Off Topic
Elag Yadrop; Atom enerjin %100'den %75'e düştü.

Re: [Vaka] Posterler Uçuşuyor

#20
Elmas... elmas domatesten kesinlikle farklıydı. Penisindeki giderek artan ısı ve ağırlık hissi, kılıcı belinde duran bir şovalye gibi güven veriyordu. Mermiye sektirdiği andaki muazzam esnekliği, sertlik ile birleştiğinde tanrının yeryüzündeki gölgesi gibi bir şeye dönüşmüştü. Bam! Mermi uzaklaştı.. elmas kırıldı. Ağır çekim etkisi bittiği anda her şey yeniden normal temposuna dönmüş, kaplıcanın ortasında çıplak bir şekilde kalmıştı Elag. Artık düşünmenin vakti değildi. İnsanlar düşünürdü, ve koca adamın insanlığı, penisindeki elmas gibi eriyip gitmişti Bok Jempiech'in üzerine doğru depar atarken.

"BURAYA GEL LAN KIZ OSURUĞU!"

Kendisinin dörtte biri hacmindeki oğlana çarpınca aynı doğrultuda yere çaktı. Çıplak bir şekilde üzerindeydi şimdi. Bu.. normalde zevk alacağı bir pozisyondu fakat böylesini ilk defa yaşıyordu. Kendinden geçmişçesine yumruklamaya başladı. Sağ.. sol.. sağ.. tekrar sağ.. sol.. sağ.. belli bir düzende bile yapmıyordu bunu. Elinin üzerinde hissettiği ıslaklığın kan olduğunu fark ettiği an durdu. Aynı soğukluğun çelikten olan hissini de boğazında hissetmişti çünkü. Bo'ek? Peki ya sağ tarafındaki mor alev? Komiser bile mi? Ah.. kendi gibi davrandığı anda yalnız kaldığını hissetti. Ne acı. Yaşamak için, başkası gibi davranmak zorundaydı. Şimdi ve hayatı boyunca. Ne yani? Tihami'ye gidemeyecekler miydi? Siklerini hamsi leğenine sokamayacaklar mıydı beraber? "Ah be komiser.." Analı kızlı anal yapmayacaklar mıydı? Ne de mükemmel adamdı Jüme oysa. Ya Bo'ek? Bo'ek'e çevirdi bakışlarını.

"Bu kuru göt için mi? Gerçekten mi civciv?"

Beraber parmak kırdığı, kulak kestiği bir adamdı. Peki Bo'ek Bok ile beraber ne yapmıştı? Hiçbir şey! Bu.. bu kabul edilemezdi. Bo'ek yalnız bir adam sayılabilecek olan Elag için önemli bir arkadaştı ve onu gruba yeni girmekte olan bir bok parçasına denk görmüştü. İhanete uğramış hissediyordu... herkes tamamdı, ama sarı çocuğun bu hareketi, geri dönülemeyeceğinin sinyallerini veriyordu. Omzunda bir dost eli tercih ederdi Elag. Boğazında bıçak değil.

Artık karar vermenin zamanı gelmişti. Hem atom enerjisi, hem de fiziksel kondisyonu yerindeydi. Bo'ek'ten fiziksel olarak çok daha üstündü ve tek bir kol manevrası ile üstünden atabilirdi. Komiser hamlesini yapana kadar da Bok'un boğazına öldürücü vuruşu yapıp Djurat nüfusunu 1 eksiltebilirdi. Gerçi.. Qardakh'lılara nüfus sayımı yapılıyor muydu emin değildi. Fakat derin bir nefes aldıktan sonra her şeyi şöyle bir gözden geçirdi. Bütün yaşanmışlıkları, bütün ihtimalleri, bütün pişmanlıklarını gözden geçirdi. Sonra altındaki oğlanın kanlı suratına baktı.

Ayak seslerine bakılırsa destek ekipleri de olay yerine gelmişti bile. Çıkış yolunu kendi elleriyle kapatmak mantıksızdı. Yaşlanacaktı zaten.. şort giyerek işleteceği genelev planlarını gerçekleştirmek istiyorsa, mantıklı seçimler yapmalıydı. Özür dileyebilirdi belki. Hayatında ilk kez. Sonra da Komiser'in elini sıkıp, Bo'ek ile sarılabilir, hayatına kaldığı yerden devam edebilirdi. Ancak ortada çok küçük iki tane problem vardı, miniminnacık iki problem. Bok Jemipech bir adamın götüne ateş etmişti. Ve bu adam Elag Yadrop'tu. Bok'la tanışırken ona kurduğu son cümle neydi? "En ufak bir hatanı görürsem bil ki özür dilemeye fırsatın kalmadan asfaltın kokusunu burun uyuşukluğuyla beraber kanlı suratında hissedeceksin."

"İşte bak bu bir hataydı mesela."

Karbon Monoksit. Tam olarak buydu o an vücudundan saldığı şey. Üçü de etki menzilindeydi, soludukları an yaşayacakları yarım saniyelik bir afallama bile işine yarardı. İşte o an yumruğunu sıkıp bütün gücü ile vurdu yerde kanlar içinde yatan çocuğun cılız boğazına. Kötü bir ölüm şekli miydi? Evet. Elag'ın sikinde miydi? Hayır. Jempiech'in soluk borusunu parçaladıktan sonra -muhtemelen gazın etkisine bağlı olarak Bo'ek ve Komiser afallamış olacaktı- bütün gücü ile binadan depar atarak kaçacaktı. Gerçi bir dakika.. her şeyi yalnız başına yapması gerekmiyordu ki? Evet üç dost kaybetmişti bir günde. Fakat, üç yoldaş kazanmıştı.

Mükemmel penislere sahip yerel hırsızlara bağırdı;

"BEYLER! POLİSLERİ OYALAYIN.. BAŞKA BİR DÜNYADA GÖRÜŞMEK ÜZERE, BUT LEM!"

Polislik hayatı boyunca güzel anıları olmuştu, fakat her iki ihtimalde de.. Elag için yepyeni bir sayfa açılmak üzereydi.



Image
► Show Spoiler
Locked

Return to “Matchoyit”

cron