[Vaka] Posterler Uçuşuyor

#1
“ANASINI SİKEYİM! ANASINI SİKEYİM BE YETER ARTIK! YETER AMINA KOYAYIM YA!”


Her şey başpolis, komiser ve polis memurlarının tek bir pansiyon kiralamak zorunda bırakılmasıyla başladı. Hem de sadece 4 odalı bir pansiyondan bahsediyoruz. Ekibimizin ise oldukça ilginç olduğunu söyleyebiliriz. Her şeyden önce başpolisimiz Bo'ek Ujmitga, Elag’ın tanıdığı ancak Bok’un yeni tanıyacağı bir tip. Kendisi pasif agresif hareketleri ve vurdumduymaz kişiliği ile bilinir. İkincisi ise vakaya atanmış olan Komiser Jüme Ulchig. Kendisi babacan tavırları, yakası açık gömlekleri ve taktığı göz bandı ile bilinir.

Matchoyit belki de Djurat Cumhuriyeti gibi panik ve stres üstüne kurulmuş bir ülkenin en güzel, sakin, zarif şehri olabilir. Kaplıcaları, hamamları ve çiftlikleriyle ünlü olan az nüfuslu şehrin yeşilliklerle dolu olan bir bölgesine kiralanan pansiyonda üç gün geçireceğinizi öğrendiğinizde az da olsa rahatlıyorsunuz. Pansiyon kapısına Komiser Jüme ile aynı anda varıyor ve tanışıyorsunuz. “Hoş geldiniz gençler, yine düştük zor bir görevin içine. Şu ŞTP’lilerden ne çektik yahu, di mi? İçeride uzun uzun konuşur tanışırız.” Pansiyonun kapısını açtığınız anda Elag’ın rahatlıkla tanıyabildiği ve Bok’un şaşkınlık içinde kaldığı bir sesi duyuyorsunuz.

“ANASINI SİKEYİM! ANASINI SİKEYİM BE YETER ARTIK! YETER AMINA KOYAYIM YA!”


“Başpolisimiz çoktan varmış anlaşılan. Bo’ek, kafayı mı yedin oğlum?” Bo’ek, sinir harbiyle Komiser Jüme’ye dönüyor ve “İKİ SAATTİR ŞU TELEVİZYONUN ANTENİNİ AYARLAMAYA ÇALIŞIYORUM, YETER AMINA KOYAYIM YA!” diyor. Jüme bir kahkaha patlatıyor ve gergin bir ses tonuyla “İşimiz iş arkadaşlar, işimiz iş.” diyor. Bo’ek, kapıya baktığı anda televizyonu unutuyor ve Elag ile el sıkışmak için hızlıca yanınıza geliyor. “Kardeşim, kusura bakma, beni böyle görmeni istemezdim. Hayat nasıl gidiyor? Keyifler yerinde mi?” Elag ile selamlaştıktan sonra kafasıyla Bok’a selam verip gülümsüyor. Komiser Jüme, koltuğa oturmanızı söylüyor ve masaya geçip size sesleniyor. “Şimdi gençler, biliyorsunuz, görev malum zor. Size soracağım şu.” Oturduğu sandalyeden kalkıyor ve yanınıza geliyor. “Kaplıcaya gidek mi? Görevden önce.” Sizden önce Bo’ek söze atlıyor. “Valla ya. Zaten iyi zorlanacağız bir kaplıca iyi gelir bence.” Böylelikle söz size kalıyor.


Jüme Ulchig
► Show Spoiler

Off Topic
Bu konunun GM'i Barisu olarak sizlerle birlikteyim. Pasiflik süresi 120 saattir. (5 gün)

Re: [Vaka] Posterler Uçuşuyor

#2
Evden çıkmadan önce geçirdiğim bir ağlama krizini bir kaç hapla yatıştırdıktan sonra işe gitmiş ve kaplıcalarda bir göreve çıkacağımın haberini almıştım. İçten içe buna aşırı mutlu olduysam da sadece memnun bir gülümseme ile kafamı sallamıştım. Yine siyasi bir olayın peşine düşecektik ama zaten... Djurat'ta siyasi olmayan bir şey de kalmamıştı ki. Ben bile her sabah haberleri takip eder hale gelmiştim. Görevin haberini aldıktan sonra da kendimi bir pansiyonun önünde bulmuştum. Küçük bir pansiyondu bu. Teşkilat en ucuz yeri bulmuştu resmen. Neden hiç şaşırmadım acaba? Eğer bir şey söylersem de oraya işe gidiyorsun diye azar yerim.

Ben bu memurluk görevinde daha çok yeniyim. Bu yüzden insanları da pek tanımıyorum. Uyum sağlayacağıma eminim tabiki de... Bu tanışma işleri hiç bir zaman sevdiğim zamanlar olmamıştır. Yolda gelirken bulduğum kaplıca broşürleri ile pansiyona gelmiş, etrafıma bakınırken benim gibi polis memuru olan biri ve Komiser olduğunu bildiğim başka bir adamı görüp yanlarına ilerlemiştim. Ben ilerlerken Komiser içten bir şekilde görevle ilgili düşüncelerini sıraladı. Pek tepki vermedim dediklerine. O da cevap bekliyor gibi değildi zaten. Peşine düşünüp pansiyona girdik. ŞTP'liler çok iş açıyormuş başımıza. ŞTP'liler dediği şu aşırı ırkçı gruptu ve herkesin karşısında olduğu bir partiydi.

Bana sorarsanız aşırı bir tepki veriliyordu. Tamam, hemen sinirlenmeyin. Biliyorum ben de bir azınlığım ve ŞTP'liler, yani onların deyişiyle CKIA, azınlıkların ülkeden gönderilmesini savunuyorlar. Yine de tarafsız bakmak gerekiyor konuya. Pakt Birliği bizim ülkemize girdiğinden beri kendi kültürümüzden kopup Gedhilfe gibi yaşamaya başladık. Neyse ki onlar gibi yönetilmiyoruz. Bu yüzden Djurat'lıların kendi tarihlerine ve dillerine geri dönmek istemeleri aşırı mantıklı geliyor bana. Tek sorunları, bu topraklarda hepimiz birlikte yaşıyorduk. Bunu unutmamaları gerek.

Komiser ile pansiyonun içerisine girince birinin gerçekten kaba bir dille konuştuğunu duydum. Tek kaşımı kaldırıp sesin sahibine baktığımda komiserimiz bu kişinin başpolisimiz olduğunu söyledi. Mükemmel ilk izlenim gerçekten. Bir koltuğun önüne koyulmuş televizyonun antenini evirip çevirmeyi bırakan başpolisimiz bize doğru geldi ve yanımdaki memurun elini sıktı. Ona kardeşim diye hitap etti bir de. Ah mükemmel! Daha önceden tanışıp arkadaş olunmuş ve ben yine outcast kaldım. Her neyse, zaten iş için buradayım değil mi? Başpolisimizin ayarlayamadığı televizyona doğru ilerledim pansiyonun içinde. Bu yüzden de adamın bana selamını ve gülümsemesini yakalayamadım. Herkes geçip otururken ben de televizyonu kurcalayacaktım. Bir şeylerle uğraşırken insanları dinlemek çok daha rahat oluyor. Elimdeki broşürü kenara koyup televizyonun anteninin kablosunu takip ediyordum ki, komiserimiz duymak istediğim cümleleri kurdu. Kaplıcaya gitmek istiyordu. Başpolisimiz de onu onayladı.

Bense hemen atlamamaya karar verdim. Diğer polis memuru cevap verene kadar televizyonu düzeltmeye çalışacak, o cevap verdikten sonra da omuz silkip "Ben uyarım." diyecektim. Gerçekten kaplıcalar aşırı iyi olur. Hem ruhsal durumum, hem de takımdaki insanları tanımam adına. Yani... Açıkçası... İlk görevi alırken yanımdaki insanların ismi söylenmişti ama benim aklımda bile kalmadı. Şu anda da kimse kendini tanıtmadığı ve zaten tanıştığı için... Kaplıcada onlarla konuşmak benim için çok iyi olacaktır.
Yan Çar/Podosḧi Øfinuafeme


Buraya kısa saçlı bok imzası gelecek
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Posterler Uçuşuyor

#3
Hırçın rüzgar, kafasının tam tepesindeki kırkayak şeklindeki sarı saçları bir bayrak gibi dalgalandırırken simsiyah güneş gözlüklerinin altından elindeki kağıda baktı son kez Elag. Tarif edilen pansiyon burasıydı, hiçbir şüphe yoktu. "Amına kodumun pintileri.." teşkilat şuana kadar memurlarını betonda yatırmamış olsa da, konfor adına ekstradan tek bir kuruş harcadıklarına şahit olmamıştı. Tamam, Matchoyit çoğu Djurat'lının yıllık iznini geçirmek isteyebileceği sevimli bir yerleşkeydi, fakat polis değil de protokol grubu olarak gelseydi işte o zaman ödenen vergilerin hangi havuza yağdırıldığını birinci elden tecrübe edecek kadar olağanüstü bir muamele ile karşılanırdı ve bunun farkındaydı.

"Kişi başı gecelik 40 pakt bofu olsa.. 2 haftalık depozitoyu adamlar peşin alsa.. açık büfe kahvaltıyı da haftalık 200'den kitleyip gece çifte fiyattan kadın satsalar.. oha iyi para lan. Emekli olunca şunun gibi bi pansiyon işletmek lazım aslında.. nereye kadar polislik abicim? Bi de yan binanın dükkan katını da zeminden traşlayıp oraya şöyle orta yollu bir kerhane açarsın, missss"

Kaşlarını anlık olarak kaldırıp çenesini "vay amına" dercesine yana yatırdı ve kapıdan içeri girdi. Bağırışlar.. ses tanıdık gelmişti. Zihnindeki suçlu rehberini otomatik bir refleks ile tarayarak sesi aklındaki yüzlerden biri ile eşleştirmeye çalıştı, fakat başaramadı. Zaten böyle bir muhitte bu saatte soygun kapkaç falan olmazdı. Sese doğru sakince yaklaştıkça kafasındaki görüntü biraz daha netleşti, sonra da kendisi ile aynı sarışınlıktaki şiddet dolu bipolar yakışıklı arkadaşı ile göz göze geldi.

"Aynen.. sorguda konuşmayan adamın canlı canlı kulağını keserken sorun yoktu ama televizyon antenine söverek harbiden ayıp ettin. Keşke böyle görmeseydim seni."


İki saniyelik ifadesiz bir sessizliğin ardından yavaşça önce gülümsemeye başladı, ardından ciğerleri pert olmuş bir dayı kahkahası atarak Bo'ek'in sırtına vurdu ve erkekçe kucaklaştı. Daha önce sadece bir kez göreve çıkmış olmalarına rağmen o dopdolu gecenin ardından iyi ve tuhaf bir dostluk kurduklarını görmemek imkansızdı.. geri dönülemeyen bir yola girmişlerdi ve belli ki bilmem kaçıncı hatalarını yaptıkları gün beraber atılacaklardı teşkilattan. Teşkilat demişken.. şu uzakta buzdolabı gibi duran uzun saçlı garip cılız çocuk kimdi?

Elag'ın suratındaki kahkaha önce gülümsemeye, sonra ifadesiz bir duruşa, en son da sert ve ciddi bakışlara dönüştü yavaşça. Güneş gözlüklerini iki eli ile simetrik bir şekilde çıkarıp siyah atletinin göğüs kısmına iliştirdi çocuğa yaklaşarak. Bir köpeğin başka bir köpeği ilk kez gördüğünde yaptığı gibi uzun uzun süzdü.. ardından elini çocuğun omzuna insanlık için sert, kendisi için yumuşak denebilecek bir kıvamda koyduktan sonra hafifçe eğilip boy farkını dengelerken konuştu.

"Bak moruk.. baba tarafından 60 küsür kuzenim var ve o kuzenlerimin de onlarca çocukları var.. ve hatta bazılarının çocuklarının çocukları var falan derken bu sayı katlanarak bayağı böyle gidiyor. Hepsi safkan Djurat'lı ve birini dövmeye dövmek bile demiyorlar. Çırpmak diyorlar. Haritada gördüğün ilçenin tamamı bende. Sahil kesminde keyifçi arkadaşlarım var, vücut geliştirmeden, atari salonundan, tantunicilerden katil manava kadar her türlü insan bende. En ufak bir hatanı görürsem bil ki özür dilemeye fırsat kalmadan asfaltın kokusunu burun uyuşukluğuyla beraber kanlı suratında hissedeceksin."


Çocuğun, Elag'ın affedemeyeceği bir kusuru vardı.. Saç ve göz rengi. Qardakh'lı olma ihtimalini de göz önünde bulundurarak ırkını ve geldiği yeri kısıtlı antropoloji bilgisini kullanarak tayin etmeye çalışıyordu ki Komiser'i neredeyse fark etmedi bile. Bütün dikkati, o malum sözcüğü duyması ile birlikte dağılarak tek gözlü adamda toplandı.

"Kaplıca mı? Oluuuuuurrrr.. kese falan da attırırz. Hadi gidelim."


Olduğu yerde yaylanırcasına hafifçe zıplarken yüzünde oluşan tebessüm, lunaparka gelmiş bir çocuğunki ile aynıydı ve son cümleyi Bok'a bakarak söylemişti. Bu kadardı işte.. Elag'ı resetlemek bu kadar kolaydı. Beş saniye öncesinin aksine, artık çocuğun ırkını bile umursamıyordu. Yalnızca, kaplıcaya beraber gideceği yeni bir arkadaşı daha olmuştu.
Image
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Posterler Uçuşuyor

#4
Herkes fikrini söyledikten sonra sıra Bo'ek'e geliyor ve o da "Ben de varım, stres tavan zaten." diyor. Böylelikle ortak bir karar veriliyor ve hep birlikte kaplıcaların yolunu tutmak için binadan çıkıyorsunuz. Binanın bulunduğu bölgeden caddeye indiğinizde Komiser yoldan geçen bir taksiyi durduruyor. Taksiye bindiğinizde Komiser taksi şoförüne "Abi bizi Yanardağ Kaplıcaları'na atabilir misin?" diyor. Taksi şoförü de başıyla onaylıyor ve arabayı sürmeye başlıyor. Komiser Jüme size dönüp "Buradan en fazla beş dakika gençler, sıkıntısız." diyor. Matchoyit'in yeşil sokaklarını izleyerek beş dakikalık bir yolculuk yapıyor ve Yanardağ Kaplıcaları'na varıyorsunuz.

Yanardağ Kaplıcaları'nın kapısına geldiğinizde taşlardan oluşan bir yola rastlıyorsunuz. Taş yolun sol ve sağ taraflarında yeni sulanmış bahçeler ve beyaz fıskiyeler görüyorsunuz. Kaplıcanın giriş kapısının hemen üstünde ise bir yanardağ resmi bulunuyor. Önce Komiser Jüme olmak üzere sırayla kaplıcanın kapısından giriş yapıyorsunuz. Sizi pembe, açık bir elbise giymiş siyah saçlı, uzun boylu bir kadın karşılıyor. Komiser Jüme, kadının yanına gidiyor ve yanağından bir makas alıp "Güzellik, bize bir kaplıca odası ayırtabilir misin?" diyor. Bo'ek'in Komiser Jüme'ye iğrenmiş bir yüz ifadesiyle baktığını görebiliyorsunuz. Kadın gülümsüyor ve hemen sağında bulunan siyah panodan '03-06' yazan bir kağıdın altında duran anahtarı alıp Jüme'ye uzatıyor. Komiser Jüme, kadının yanağını okşuyor ve teşekkür edip ilerliyor. Yanından geçerken kadının kızardığını görüyorsunuz. Kadından iyice uzaklaştıktan sonra Jüme size dönüp "Tanıdığım arkadaşlar, yanlış anlamayın." diyor. Bo'ek ise size dönüp "Kesin tanımıyor." diye fısıldıyor.

Kaplıcaların kıyafet değiştirme bölümüne gidiyorsunuz ve Komiser Jüme sizden önce hızlıca soyunup havlusunu alıyor. Bo'ek de Jüme'nin ardından soyunuyor ve mavi bir havlu alıp odadan çıkıyor. Komiser, oyalanmamanızı söylüyor ve odadan çıkıyor. Üstünüzü değiştirirken odada kısa bir süreliğine yalnız kalıyorsunuz ve konuşmanız için kısa bir zaman dilimi oluşmuş oluyor. Beğendiğiniz havluları alıyor ve kaplıcaya ilerliyorsunuz. Bo'ek'in suya alışmaya çalıştığını, Jüme'nin ise suya çoktan girdiğini ve güleryüzle gerindiğini görüyorsunuz. Hepiniz suya girdiğinizde Jüme konuşmaya başlıyor. "Bu şehrin kaplıcaları zamanında yıkılacaktı ama başkanımız Lüke Jekot sayesinde bugünlere geldik. Ha niye yıkılacaktı derseniz, zamanında bir grup çapulcu yüzünden her tarafı yıkmışlardı. Neymiş efendim açlık grevi yapıyorlarmış, neyin açlık grevi bu yahu? Kim Frum aşkına bunlar ya?" Bo'ek, size dönüp komiserin dediklerini açıklıyor. "Kara Günler olayından bahsediyor. Toplasan 30 yıl önce gerçekleşmişti. Ben görmedim elbet ama annem babam hep bahsederdi." Komiser ise Bo'ek'e dönüp konuşmaya devam ediyor. "Moruk o olay da yani aşırı abartılıyor bence. Ülkenin her tarafında yardım ve destek alanları var. Milleti provoke etme adına her türlü sinsiliği düşünür bunlar." Bo'ek beklemeden komisere cevap veriyor. "Katılıyorum abi, halkımızın da büyük çoğunluğu salak olduğu için protesto niyetine etrafı yakıp yıkmaya başladılar." Komiser Jüme, gülümsüyor ve "Ağzından bal damlıyor be." diyor. Komiser, birkaç saniye içinde görevliye sesleniyor ve içki getirmesini istiyor. Gözlerini önce Elag'a, sonra Bok'a doğrultuyor ve "Eee gençler, ilk seks deneyiminizi anlatın bakalım." diyor. Bo'ek'in yine Komiser Jüme'ye iğrenir gibi baktığını görebiliyorsunuz.

Re: [Vaka] Posterler Uçuşuyor

#5
Her şey mükemmel gidiyordu, kaplıca fikri buraya gelirken aklından bile geçmemişti ve böylesine bir süpriz tam anlamıyla bütün neşesini yerine getirmişti. Taksi yolculuğu boyunca bir çocuk gibi heyecanla etrafı izledi. Diğerleri mutsuz gözükmüyordu fakat aynı coşkuyu yaşadıkları da söylenemezdi yüzlerine bakılırsa. Bu durumda kendine en yakın bulduğu kişi tuhaf bir şekilde Komiser Jüme'ydi. Evet.. dakikalar önce tanıştığı adam.. şimdiden aralarında bir bağ oluşmaya başlamıştı bile. Geldiklerinde Elag arabadan en önce inerek arka kapıyı açtı.

"Hemen dönmeyiz di mi? Akşama kadar yolumuz var, posterleri bir şekilde hallederiz. Yani sonuçta operasyona enerjik bir şekilde çıkmamız herkesin işine gelir?"

Hepsinin tek tek gözlerine baktı. Bok'a biraz daha uzun baktı.. bu çocuk gerçekten garip birine benziyordu, fakat sessizce peşlerinden gelecek ve sorun çıkartmayacaksa, bu, koca adam için problem değildi. En nihayetinde, beraber kaplıcaya gittiği biri ile düşman olmak Elag'ın kitabında asla ve katiyyen yazmazdı. Zaten çok az sayıda hayat felsefesine sahip olan biri olarak, bira bardağı tokuşturduğu ve çıplak bir şekilde yanyana durduğu her şahsı hayatının sonuna kadar koruyacaktı. Arkadaşlık kavramını hiçbir zaman normal insanlar gibi değerlendirememişti.. onun için bu kavramın tanımı tamamen buydu.

"Bu kadar utangaç olma küçük dostum. Adam yemeye değil, rahatlamaya geldik."

Dedi ikisinin yalnız başına kaldığı soyunma odasından ayrılmadan tam önce. Sürüye yeni katıldığı için yabancılık çekmesini normal karşılayabilirdi, fakat bunun tat kaçıracak seviyeye gelmesi kimsenin işine gelmezdi ve bir bakıma bunun olabilitesinden kendisini de sorumlu tutuyordu. Kara Günler olayı.. zihni bir anlığına geçmişe gitti. Bizzat yaşamasa da çok kez duymuştu. Hepsinde de aynı tarafa hak vermişti. Jekot her ne kadar Elag'ın deyimi ile yumuşak götlü bir am pofuduğu olsa da ülkeyi bir şekilde kalkındırabildiğini görememek aptallık olurdu. Bu açıdan çapulcuların kazanamaması mutlu son sayılabilirdi.

"İlk seksim mi?"

Yarım bir gülümseme ile iç çekti. Bo'ek pastörize bir süt değildi, fakat yüzündeki ekşi ifadeyi nedense garipsemedi Elag. Garsonun gözden kaybolmasını izlerken kendini suyun akışına iyice bırakıp kafasını yukarı çevirdi yavaşça. En rahat olabileceği konumdaydı, gerçekten kaslarının gevşediğini şimdiden hissedebiliyordu. Geçmişe gitti.. ergenlik yıllarının en heyecanlı anlarından birine elini daldırıp çıkarttı. O anı hala oradaydı ve muhtemelen daima orada kalacaktı.

"Akademideki ikinci senem.. bizim yatakhanenin tam karşısında kızların binası var. İçerde de benimki. Molchut. Böyle tam şişman desen değil, armut vücuttan hallice. Balık etlinin azcık daha kıvrımlısı işte. Ama bir götü vardı ki.. Bakın komiserim, şu yaşıma kadar hayatımda pek çok göt gördüm. Kimisine yalnızca uzaktan bakarak veda şiirleri yazdım, kimisiyle ise kucak dansı sırasında kot pantolon üzerinden temaslaştık. Bazılarını karpuz tartar gibi avuçladım. Sıkça ısırdığım, nadiren öptüğüm, dozajını kaçırmadan tokatladığım götler de oldu. Hatta bir tanesinin üzerinde uyuduğumda kaz tüyü yastığımın bile yapamadığını yaparak boyun ağrısız bir sabaha uyanmamı sağladığına şahit oldum. Evet.. bir göttü bunu yapan. Yastık niyetine üzerinde uyuduğum bir göt. Ama komiserim.. bütün bu saydıklarım, birazdan anlatacağım götün yanından bile geçemez.

Kâh uykularımı kaçırdı, kâh gecenin bir vakti kendimi zincirlenmiş şekilde şınavlar çekerken buldum. Hayattaki tek varolma amacım o götü bir gün haşmetli penisim ile tanıştırabilmekti. İşte o gün komiserim, o gün.. eğitim bittikten sonra herkes yatakhanelere dağıldığında Molchut'un bana omuz arkasından attığı gülümseme beynime kazınmıştı. Hayır.. tesadüf olamazdı. Neden ben? Neden o işveli gülümseme? Herkes uyuduktan sonra nöbetçileri kolayca atlatarak kızlar yatakhanesine girdim. Bilirsiniz.. polis akademisinde gece devriyesi genelde uyuyarak geçer. Kızın odasına geldiğimde daha ben çalmadan kapıyı açtı ve tişörtümden kavrayıp beni içeri çekerek kapıyı kapattı. Haldır küldür sevişmek istemedim.. ne de olsa polislik hayatım boyunca bu anın hayalini kurmuştum. Mutfaktan çalıp poşetle yanımda getirdiğim erzaklardan yemek pişirdik. Yumurta, biber ve domates.. libido arttırmak için birebir. Bütün Djurat'ın en mükemmel menemenini yaptım ve beraber gömdük.

Saatler ilerledi.. biraz dedikodu, biraz siyaset ve sik sok muhabbetinden sonra işin nereye varacağını ikimiz de biliyorduk. Ama hayır.. bu kadar basit olamazdı. Böylesine mükemmel bir göt bu kadar kolay sikilmemeliydi komiserim, anlıyor musunuz? Kilodunu çıkarttım. Bir tazı köpeği gibi kokladım ve gözlerimi bağlayıp saklanmasını söyledim. Önce anlam veremedi. Yatakhanede herhangi bir yere saklanmasını, yüze kadar sayıp gözüm bağlı halde onu bulacağımı söyledim. Onayladı ve ayak sesleri uzaklaştı.

Her geçen saniye kalbim biraz daha hızlı kan pompalıyordu.. adrenalin ve seratoninden patlayacak gibiydi damarlarım. Doksan dokuz.. Yüz.... tam anlamıyla bir kurt köpeği gibi koklaya koklaya izini sürmeye başladım. Koridor nöbetçileri çoğu zaman yerinde olmazdı zaten, bütün yatakhane boştu. İzini sürmeye devam ettim.. iki kat yukarı çıktım. Evet görmüyordum, fakat kilot kutsal bir melek gibi bana yolu gösteriyordu sanki. Boş bir odaya doğru devam ettim. Evet.. tam karşımdaydı. Gözümdeki havluyu çözdüm ve çırılçıplak bedeninin görüntüsünü beynime kazıdım. Tam karşımda öylece domalmış halde duruyordu..Konuşmadık. Sessizce kavradım o mükemmel götü. Ülkeler arası şampiyonlar liginde Gedhlife'ı yenip kupayı kaldıran Djurat takım kaptanı gibi kavradım. Başarmıştım.. yavaşça içine girdim.

İşte o an, bir şeylerin ters gittiğini anladım komiserim. Evet, sikimdeki sıcaklık hissi mükemmeldi fakat kondom takmadığım halde kondom takmış gibi hissediyordum. Daha doğrusu, takılmış gibi. Yavaşça dışarı çıkardığım sikimin birebir şeklini alan bir domates kabuğuydu bu.. resmen haşmetlim kırmızı bir kabak dolması gibi kaplanmıştı. O gün bir yemin ettim komiserim.. bir daha asla ve asla menemen yemeyecek, yedirtmeyecektim."


Derin bir iç çektikten sonra yüzünü önce Bo'ek'e, sonra yeni çocuğa çevirdi.
Image
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Posterler Uçuşuyor

#6
Kendi halimde takılırım diyordum ki bir anda çam yarması kılıklı polis arkadaşım yanımda belirdi. Ben ilk olarak televizyona odaklandığım için kolum adama çarpınca irkilip döndüm. O zaman bakışları ile beni süzdüğünü fark ettim. Biraz eğildi ve başladı konuşmaya. Dedi ki bunun 60 kuzeni varmış, kuzenlerinin de akrabaları varmış. Bunlar insanları döverlermiş. Hepsi safkan Djurat'lıymış. Ben bir hata yaparsam adam toplayıp beni asfalta sürerek döverlermiş. Sözünü bitirince yüzümde baya anlamsız bir korku ifadesiyle kaldım öylece. Resmen dövülmekle tehdit edildim lan demin... Ve tek yaptığım şey... Burada bulunmaktı ya la. "N-ne?" dedim ama sesim aşırı ince çıkmıştı. Zaten karşımdaki kamyon da kaplıca lafını duyunca beni unutuverdi. Hay amına koyayım! Amaç burada sakinleşmekti, ben ilk anksiyete krizimi geçirdim bile. Akrabalarının safkan Djurat'lı olduğunu söylemesi ile anladığım şey bu arkadaşın azınlık karşıtı olduğuydu ve benim de saçım siyah, gözlerim de hafif çekiğimsi diye beni Qardakh'lı sanmıştı. Yani Qardakh'lı değildim evet ama ben de baya küçük bir azınlıktan geliyordum. Yine de daha önce böyle bir muamele ile karşılaşmamıştım.

Sanki deminki sohbetimiz hiç yaşanmamış gibi çıktık pansiyondan ve komiserimiz kaplıcaya gitmek için bir taksi çevirdi. 4 sap doluştuk arabanın içine. Ben Bo'ek'in yanına cam kenarına oturdum. Yanardağın etrafında kaplıcaların olması aşırı mantıklı tabi de, tehlikeli değil mi acaba? Ben buradaki yer şekillerini falan hiç incelemedim. Yanardağı aktif mi bilmiyorum. Buraya gelmişken sorarım diye düşünüp kaplıcaya gidene kadar da kafamı cama koyup ergen çocuklar gibi yanardağı patlasa buradan nasıl kaçar koşarız, koşarken çam yarmasını lavlara nasıl düşürürüm gibi senaryolar yazıp bunları hayalimde canlandırdım. Arabadan indikten sonra da etrafa boş boş bakınarak yürüyordum ki, adını unuttuğum ve sormaya korktuğum polis kardeşimi bana bakarken yakaladım. Bir şey mi dedi acaba? Umarım cevap beklemiyordur çünkü o anda ortamdan baya soyutlamış durumdayım kendimi. Korka korka Komiserin arkasından kaplıcaya girdim. Neyse ki polis memuru cevap beklemiyordu. Bu yüzden etrafa bakmaya devam edebildim. Güzel yerler buralar. Bizim ülke turizm konusunda çok iyi zaten. Kesin içeride başka ülkeden adam bile görürüz. Onlarla sohbet etmek güzel olabilir.

Kaplıcanın içinde güzeller güzeli bir hanımefendi, seksiler seksisi bir kıyafetle önümüzde belirdi. Hanzolar hanzosu komiserimiz de kadının yanağından makas aldı! Ciddi ciddi içeri girdik ve adam makas aldı ilk gördüğü kadından. Başpolisimizin iğrenmiş bakışlarının yanında ben de şaşkın şaşkın baktım komiserimize. Kadın yavrum, bir şey demeden kibar kibar gülümsedi. Komiserimiz kendisine ters gidilmediği için bir de kadının yanağını falan da okşayınca ben iyice rahatsız oldum. Gözümü devirip başka yere bakmaya başladım. Aaa şu balıklar ne güzelmiş böyle falan. Komiser Jüme bir süre sonra dönüp bi de tanıdığım o benim ya ehüe dedi. Zoraki bir hıı öyledir gülümsemesi attım adama. Başpolisimiz Bo'ek de fısıltı ile düşüncelerime tercüman oldu. Ona da onaylayan bir bakış attım kafamı sallayarak.

Soyunma kabinlerine girip kıyafetlerimizi çıkardık. Daha önce kimsenin yanında soyunmamıştım ama bu 3 adam da rahatsızlık duymadan ve umursamadan soyununca ben de ayak uydurdum. Biraz uyuz bir adam olduğum için her çıkardığım kıyafeti düzgün katlamadan kenara koyamıyorum. Bu yüzden de herkesten geç soyundum. Komiser ve başpolis soyunma odasını terk edince aşırı gelişmiş meslekdaşımla yalnız kaldık. Ben göz kontağı kurmamaya çalışırken, o bir anda konuşmaya başlamaz mı? Bir de çok utangaç davrandığımı, adam yemeceğini söylemez mi? Bir de bana küçük dostum dedi.

Ne?

Küçük dostunun kafasını 2 lafında allak bullak ettin büyük dostum.

Ulan sen daha demin demedin mi 60 kuzenin varmış kafamı asfalta sürermişsiniz falan?

Valla anlamadım ki amına koyayım.

Adam havlusunu alıp siktirip gitti odadan. Beni böyle yarrak gibi bıraktı. Kafası karışmış bir yarrak oldum orada. Arkasından baktım böyle. Ne yani? Dayak yiyecek miydim yemeyecek miydim?


En sevdiğim renk olan pembe bir havlu bulup belime sardım sonra da söylene söylene peşinden gittim. Yolda da sağa sola uğradığım için bir yerden viski buldum. İçine de buz attırdım. Sıcak suda iç sıcaklığımı dengeler diye düşündüm. Beyefendi gibi geldim bizimkilerin yanında. Götümde pembe havlu, elimde viski. Sonra da sıcak suya girdim. Fazla sıcaktı ama çok da rahatlatıcıydı. Ben geldiğimde bunlar siyaset konuşuyorlardı -ki nefret ederim- Bo'ek halkımız salak kartını oynayınca Komiser Jüme de konuyu değiştirmeye karar verdi. Elimdeki içkiyi görmüş olacak ki o da içki istedi yandaki elemandan. Ben de viskimden bir yudum alıp değişecek konuya kulak kabartmıştım. Tam yudumumu alıyordum ki komiserimiz ilk seksimizi anlatmamızı istedi.

Bunu duyduğum an viskiyi püskürtmem bir oldu. "Öhüöüeüe n-ne?" derken artık burnumdan, gözümden her yerimden viski geliyordu. Durduk yere pislik yapmıştık. Öksüre öksüre kendime gelmeye çalışırken ve daha tanımadığım insanlara bu kadar özelimi açmak düşüncesinin dehşeti ile cebelleşirken, bizim bay "seni kuzenlerime dövdürürüm" başladı anlatmaya. Jüme ve polis kardeşimden kendimi biraz daha uzaklaştırıp Bo'ek'e yaklaştım. Ne kadar garip. İlk tanışmamızda en anlaşamayacağımı düşündüğüm kişi Bo'ek iken, şimdi beni en iyi o anlar diye düşünüyordum.

Bu harika seks hikayesi ilk olarak karpuz gibi göt tartmakla başladı. Daha ilk başta kalkıp gitmemek için zor tuttum kendimi. Menemenle ve bolca göt övmeyle devam etti. Sonra da külot koklayıp göt bulan bir tazı hikayesine evrildi. İlk başlarda aşırı kalkıp gitme hissi hissettiysem de, bu külot koklama hikayesi beni biraz eğlendirmişti ne yalan söyleyeyim. Deminki burundan viski püskürtme iğrençliğim de durulduğu için sofistike bir şekilde viskimi yudumlayıp acaba tazımız kokladığı külotun götünü bulabilecek mi diye heyecanla dinlemeye başlamıştım. Sonunda ise hazin sonla yüzümü buruşturdum. "Ya öfff..." diyip daha da uzaklaştırdım kendimi. Bağırsağın domates kabuğunu öğütmediğini tıp okumadan öğrenmiş olması ve şu heyecanlı, komik hikayenin sonunun kalkanı indiren bir şekilde bitmesi hayatın kendisi gibiydi. "Niye anlattırdınız bunu Komiserim ya!" diyip elimi alnıma götürüp şakaklarımı sıktım. Tadım kaçtı.

Kaşlarımı çatıp şakaklarıma masaj yaparken "Daha bu gün tanıştım sizinle. Daha tanışmaya dayalı şeyler konuşsak olmaz mı?" diye sordum ya da onlar konuşsunlar ama beni konuya dahil etmesinler yav. Şurada sakin sakin oturmaya geldim. Rüyamda domates kabuğu sarılmış bir sik görmek istemiyorum, rica ediyorum ya.
Yan Çar/Podosḧi Øfinuafeme


Buraya kısa saçlı bok imzası gelecek
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Posterler Uçuşuyor

#7
Hikayenin sonuna doğru erkek güzelimiz Bo'ek ayağa kalkıyor, kapıya doğru ilerliyor ve "Gelmişini geçmişini sikeyim Elag e mi." deyip kaplıcanın sürgülü kapısından dışarı çıkıyor. Komiser Jüme ise bir anda öyle bir anırıyor ki elindeki kadehte bulunan içkinin tamamını kaplıca suyunun içine döküyor. "Oğlum seni arama kurtarma köpeği yapsak daha çok işlevin olurmuş, vay amına koyayım." Komiser Jüme, boğazını temizliyor ve "Sıra bende o zaman, başlayayım isterseniz." diyor. Kadehini bulunduğu yerden oldukça uzak bir zemine koyuyor ve kaplıcanın içinden çıkıp köşeye oturup ayaklarını suya uzatıyor. Gözlerinin içine bakıyorsunuz ve bir anda gözlerinin dolduğunu fark ediyorsunuz. Sarhoş olup olmadığı konusunda tereddüte düşseniz de getirilen şişenin tek kadehlik eksildiğini, o kadehin yarısından fazlasının da suya karıştığını kendinize anımsatıyorsunuz. Titrek bir sesle iç çektikten sonra hikayesini anlatmaya başlıyor.

"Günlerden bir gün, yaşım 19, Tihami'nin Egmub şehrine gitmiştim. Gittiyseniz veya duyduysanız bilirsiniz, şu ünlü Tihami Kumarhanesi var ya, o açılmadan önce çok fakirdi bunlar. Biz de yardım görevine gitmiştik, tek günlük bir görev. Kowigo Köyü'nden başladık. Daha kumarhane açılmamıştı o dönem, bunlar da baya fakirdi. İncik boncuk yapıp satıyorlar bir şekilde geçimlerini sağlıyorlardı ancak yetmiyordu, nasıl yetsin? Tihami ile geçmişimiz pek iyi değildir bildiğiniz gibi, o yüzden bir antlaşma imzalayıp adamlara yardım edelim dedik, köyde de bir amca vardı. Amca 77 yaşında, karısı 36 yaşındaymış. Bir kızları var, kızları da 18 yaşındaymış. Amcanın evine gittik, hikayesini dinliyoruz. Adam Kıtasal Savaş'ta savaşmış, annesi babası savaşta ölmüş gitmiş. Element kullanmayı bile bilmiyormuş, sürmüşler bunu savaşa. Sırtı falan tamamen sezyum ateşiyle yanmış adamın, Gedhilfeli sezyum kullanıcılarıyla karşı karşıya gelmiş. Karısı da savaşta Kowigo köyünden kurtardığı bir kızmış. Dediğine göre kızı neredeyse öldüreceklermiş, amcamız Djuratlıların elinden kurtarmış. Tabi bilirsiniz o savaş döneminde biz de çok karşı karşıya geldik bunlarla. İşte o gece karısını siktim.

Amca yattı, uyuduğunda zaten fil gibi horluyordu amına kodumun fosili. Kadın da geldi benim odama, bana 'sende o dönemin Djurat askerlerindeki yarrak var mı?' diyor. Ben de deneyimsizim, daha önce hiç seks yapmamışım, demez miyim 'olmaz mı güzelim sen gel şöyle yanıma' diye. Tabii bizde doğuştan geliyor, çıkardım malafatı saldım kadının üstüne, sikerken de bağırıyorum 'DJURAT CUMHURİYETİ'NİN ŞANI ADINA TİHAMİ'Yİ VE TİHAMİLİLERİ YOK EDECEĞİZ' diye. Kadın da 'yok et beni aşkım, parçala beni' diye bağırıyor. Benim de aklıma dahiyane fikirler geliyor tabii. Kalktım ayağa, kadın kucağımda, hala sikmeye devam ediyorum bak. Masada duran incik boncukları aldım yere attım, diyorum ki 'SAVAŞ BİTSİN ESİR OLACAKSINIZ, PARA KAZANAMAYACAKSINIZ!'. Kadın da nasıl inliyor, nasıl inliyor. O gencecik yaşımda ilk defa böyle bir fetiş görmüştüm arkadaşlar. Size verebileceğim tek tavsiye şu; seksin mekanı, zamanı, konusu olmak zorunda değil. Bir şeyler olacağını anladığınız anda kartal gibi saldırmanız gerekiyor. Kızlarına da sulanacaktım ama kız zaten sabah uyandığımızda travmatize olmuş gibiydi kahvaltı sırasında. Kesin gece boyunca annesinin nasıl sikildiğini duya duya hasta oldu güzelim kız. Bir ara yine gideyim diyorum şu köye, Elag'ı da alayım yanıma."


Komiser Jüme, Elag'a dönüyor ve "Senin kadar zevkli bir hikayem yok ama en azından güzel bir anı olduğunu düşünüyorum. Bir gün yine gidelim, anne-kız arasında değiş tokuş yapa yapa ilerleriz artık." diyor. Sonrasında Bok'a dönüyor ve Bok'un sorusuna cevaben "Elbette, o zaman biraz da ciddi konulardan ilerleyelim. Neyi başarmak istiyorsunuz? Şu an polis oldunuz falan, maaşı tatlı, güzel iş. Başarmak istediğiniz, 'kıtada dönüm noktası yaratacağım' gibi bir planınız var mı? Yoksa böyle maaşlı çalışayım, çoluğum çocuğum olsun ve öleyim kafasında mısınız?" Cevabınızı beklerken uzağa koyduğu kadehi eline alıyor ve şişeden bir kadeh daha içki dolduruyor.

Re: [Vaka] Posterler Uçuşuyor

#8
Elag'ın hikayesi bitince başından beri yapmak istediğimi Bo'ek yaptı ve güzel bir küfürle kalktı gitti. Zaten ilk karşılaştığımızda da atarlı giderli bir bey olduğunu göstermişti. Tabi tavırlarına saygım sonsuz olmakla beraber ortamda aynı şekilde düşünen tek kişi olmamanın getirdiği sevgi de var Bo'ek'e karşı. Bu yüzden o giderken "Başpolisim bekleyin..." dedim ama sesim komiserin kahkasında kayboldu. Ulan iki maçonun yanında beni bırakmasa iyiydi. Hayır hem hikayeler beni hiç açmıyor, hem de bende her hikayeyi gözümde canlandırma gibi bir lanet var. Elag'ın koklayarak sürünmesi, domates kabuğunun sikinin üstündeki sarı kıllarla uyumunu falan film sahnesi gibi gözümün önünde. Baya midem kalktı yani anlatılacak gibi değil. Hayır o değil. Komiser Jüme ne kadar eğlendi bu hikayede lan. Üstelik adam öldürücü nokta olan domates kabuğuna değil, azdırıcı kısım olan arama kurtarma operasyonunda kaldığı için baya da azgın azgın gülüyor...

Çıktı sudan, yandaki taşa oturdu. Biraz duygusal anlar yaşadı kendi kendine. Güzel, dokunaklı bir hikaye anlatacak diye düşündüm. Başladı anlatmaya. Tihami'ye gitmiş 19 yaşındayken. Bir kaç Tihami bilgisi verdi, ki tüm günün en bilgi içeren konuşması bu oldu sanırım benim için. Neyse köye gitmişler yardım için. Amca varmış yaşlı, karısı varmış genç. Amca savaş gazisiymiş. Gedhilfeli sezyum kullanıcıları falan güzel gidiyor konuşma derken. Komiser bir anda amcanın karısını siktiğini söyledi.

"Hoayda..." diyip ayaklandım ben de. Ben öylesine bir şey anlatıyor diyordum sikişe devammış. E öyle olunca, ben de kaçar. "Ben bir başpolisimize bakayım." diyip saygı ve kolpa dolu bir gülümseme attım bu ikisine. Sonra da çıktım kaplıcadan. Tek elimde viski varken çıkmaya çalışınca biraz uzun sürdü ve hikayedeki "Djurat askerlerindeki yarrak var mı?" lafını ve 19 yaşındaki Jüme'nin "Djurat adına Tihami'leri yok edeceğiz!" diye bağırarak kadını siktiği bölümleri ne yazık ki duymak zorunda kaldım. Kapıya ulaştığımda delirmiş "SAVAŞ BİTSİN ESİR OLACAKSINIZ!" diye bağırıyordu komiserimiz. Sürgülü kapıyı açıp çıktım dışarı. Ulan ben yeni polis olmuş bir adamım. Stressli günler geçirmişim. Hem psikolojim yarrağı yemiş, hem de sürekli masa başı iş yapmışım. Sonunda sahaya inecez, kaplıcalarda sakinleşip öyle gidicez diyoruz. Sik sok muhabbetinden çıkamıyoruz. Bi de baya sayko hikayeler yani. Azdırıcı güzel şeyler olsa az biz de dinleriz bir şeyler öğreniriz. Djurat ırkçılığı yaparak kimseyle birlikte olmak isteyeceğimi sanmıyorum. Asosyal herifin tekiyim oğlum ben. İlk tanıştığım adamların seks hikayesini dinlemek de istemiyorum. Bir de bunlara 23 yaşındayım, milli olmadım falan dersem... İlk ağır bir dalga geçme üzerine karıya falan götürürler. Adım gibi eminim.

Dışarı çıktıktan sonra şöyle bir durup götümde pembe havlu, elimde viski bardağı ile çevreyi şahin gibi taradım. Amacım Bo'ek'i bulmaktı. Eğer direkt göremezsem biraz dolaşacak, öyle arayacaktım. Adam giyinmeye kaçmamıştır herhalde. O da stressli olduğunu ve kaplıcalarda rahatlamak istediğini söylemişti. En fazla başka bir odaya kaçmıştır diye düşünüyorum. Onu bulduğumda eğer yanında birileri varsa yanlarına gidip ortama bakarım diye düşünüyorum. Tekse "Siz de mi partiden sıkıldınız?" diye aşırı sikko bir espri ile yanına gideceğim. Sonra da yanında durmak için izin isteyeceğim. Belki adam tek başına oturmak istiyor olabilir. Eğer izin verirse de "Komiser Jüme, Tihami'nin bi köyünde yaşlı adamın genç karısıyla birlikte olduğunu anlatmaya başlayınca ben de dayanamadım." diyip gülümsemeyi planlıyorum. Bu sefer gülümsemem içten olacak. Çünkü şu olaylarda kafama yatan tek kişi Bo'ek oldu. Başta adamı görmezlikten geldiğim için baya pişmanım açıkçası. Kendimi de tanıtmayı düşünüyorum. Çünkü bok gibi bir tanışma safhası geçirdik. Çok eminim ki başpolis memuru olduğu için benim hakkımda bir fikri vardır. Yine de kibarlıktan tanışmak gerektiğini düşünüyorum. Manners. "Düzgün tanışmadık. Ben Bok ve-" kafamla arkayı, diğer ikisinin olduğu odayı gösterip "-yeni tanıştığım insanların yanında bu kadar rahat olamıyorum." diyecektim. Normalde burada el uzatılır sıkışmak için ama ben pek temas seven bir insan da değilim. Gülümsemekle yetinirim.

Bo'ek başından beri Jüme'nin bu playboy hareketlerinden rahatsızlığını belli ediyordu. Sohbetin onu açmaması oldukça mantıklı. Ben kaplıcaya geldiğimde sohbetin konusu politikaydı. O zaman baya istekliydi konuşmaya. Normalde politika sohbetinden nefret ederim ama Jüme sağolsun daha çok rahatsız olduğum bir şey bulmayı başardı. Bu yüzden şu anda Bo'ek'le politika konuşmaya razıyım.
Yan Çar/Podosḧi Øfinuafeme


Buraya kısa saçlı bok imzası gelecek
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Posterler Uçuşuyor

#9
Sarışın dostunun verdiği tepkiyi anlayabiliyordu, yüzündeki tatsız ifadenin sekiz katı, yıllar önce bizzat kendi suratındaydı. Üstelik.. herkesin bu tip anlamsız ve mutsuz sonlu seks anıları olmaz mıydı? Bir tek Elag mıydı yani? Tam zihninde bu monoloğa yenik düşecekti ki pelerinsiz kahraman konuşmaya başladı. Evet.. işte buydu! Biliyordu, dünya üzerinde anlatacak kötü anıları olan tek kişinin kendisi olmadığını biliyordu! Gözlerini sonuna kadar açıp dinledi adamı.

"Analı kızlı yani?"

Komisere beslediği hayranlık geometrik olarak artarken bir yandan da sürekli "ben olsaydım ne yapardım" soruları ile boğuşuyordu iç dünyasında. Sahi.. öyle bir durumda Elag da aynı tepkiyi verir miydi? Tihami'li bir kızı sikerken hayal etti kendini. Bu.. bu gerçekten hoş değildi. Domates kabuğu geçiciydi, fakat sikine sinmiş bir hamsi kokusu asla çıkmazdı ve böyle bir durum gelecekteki seks hayatını da olumsuz yönden etkileyebilirdi. Komiserin penisi de palamutun lanetine mi uğramıştı acaba? Kim bilir.

"Kadın şimdiye Bolcheg karpuzu gibi olmuştur.. kızını bir görmek gerek. Ama gidersek mutlaka sigara gibi döneriz."

Etrafına baktığında iki kişi kaldıklarını fark etti. Bok ve Bo'ek kalkıp gitmişlerdi resmen. Onları suçlamadı. Göt gurmesi olmayanlar göt gurmelerini anlayamazdı sonuçta. Ah bir de bunun getirdiği bir takım sonuçlar olmasa.. ne müthiş bir şeydi götler! Komiserin Tihami anıları üzerine biraz daha yorum yapacaktı fakat aniden gelen ciddi bir soru üzerine ortamdaki hava bir anda değişmişti. Bunu beklemiyordu.. neden böyle olmuştu ki şimdi birden? İç çekti. Daha önce kimseyle paylaşmamıştı kafasından şuan geçenleri.

"Aslında hep bir kerhane açmak istemişimdir. Nerede ve nasılını bilmiyorum, ama emekli olduktan sonra boş boş oturmaya niyetim yok. Ha.. ihtiyaç olursa ülkeme destek veririm tabii ki. Her iki ihtimalde de, yetmişimde şortla gezeceğim. Karpuzlu viskimi yudumlarken göreceksiniz beni."

Söylediklerine kendisi inanıyor muydu ki? Sahada görev yapıp da o kadar yaşayan polislerin ortak noktası genel olarak rüşvet almaları veya bir şekilde yolsuzluğa karışmalarıydı.. yani en azından Elag böyle gözlemlemişti. Onun gibi biri o kadar uzun yaşayabilir miydi? Deneyecekti. Hayat menemenden vazgeçirebilmişti belki de Elag'ı, fakat anal seks varolduğu sürece yaşadığı her saniyeye anlam katmaya yemin etmiş gibiydi.
Image
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Posterler Uçuşuyor

#10
Bok: Bo'ek'i aradığın odada buluyorsun ve bir çalışma masasının önünde oturduğunu görüyorsun. Yanına yaklaştığında biz çizimin taslağını oluşturduğunu görüyorsun. Sikko şakanı yaptıktan sonra sana bakıp gülüyor ve "Sıkıldık efendim, yapacak bir şey yok." diyor. İzin istediğinde hemen kabul ediyor ve oturmanı söylüyor. Tihami olayını anlatmaya başladığında sözünü yarıda kesiyor ve "Duydum duydum, merak etme. Kafasını siktiklerim." diyor. Kendini tanıttığında gülümsüyor ve "Ben de Bo'ek Ujmitga, bir süredir başpolis memurluğu yapıyorum. Çeşitli sinir problemlerim olduğu için insanlarla anlaşmakta zorlanıyorum." diyor. Bir süre masadaki çizime bakıyor ve kağıdı eline alıp sana gösteriyor. "Bu masayı buldum, kağıt da buldum bir şeyler çizeyim dedim. 'Hayattan Kareler' dergisini hiç okumuş muydun? Bir buçuk yıldır falan orada çizerlik yapıyorum. Başpolis olmadan önce daha çok yer alıyordum da seyrekleşti biraz. Paslanmamak için zaman oldukça çiziyorum." Durumu açıkladıktan sonra kağıdı tekrar masaya koyuyor ve çizim yapmaya devam ediyor. Çizim sırasında bir anda bulunduğunuz odanın ampulü patlıyor ve Bo'ek ayağa kalkıyor. "Ne alaka ya şu an? Çıkalım odadan." dedikten sonra kapıya doğru yürüyor ve ışık gelen odaya doğru ilerliyor. Sen de Bo'ek'in arkasından ilerliyor ve kaplıcanın resepsiyonunun olduğu yere geçiyorsun. Resepsiyonda bekleyen kız bir anda panik içinde size doğru koşuyor ve Bo'ek'e yapışıyor. "İki tane adam geldi ve beni elementleri ile tehdit ettiler!" dedikten sonra gözleri doluyor ve ağlamaya başlıyor. Bo'ek sana kızın yanında kalmanı söylüyor ve önceden girdiğiniz kaplıcaya doğru ilerliyor. Kadın ise yanında ağlamaya devam ediyor.

Elag: Komiser, söylediğin sözlere gülüyor ve cevap vermeye yelteniyor ancak ağzını açtığı anda kaplıcada bulunan ışık sönüyor. Işığın sönmesinin hemen ardından içeriden bir ampulün patlama sesini duyuyorsunuz. Işık kaynağının nasıl bozulduğunu anlamaya çalışırken Komiser Jüme ayağa kalkıyor ve "Elag, ne yaparsan yap sakın kıpırdama." diyor. Komiser Jüme, elinde mor bir alev oluşturuyor ve etrafı aydınlatıyor. "Sezyum işte, n'aparsın." dedikten sonra elindeki alevin boyutu artıyor ve etrafı eskisi gibi aydınlatmaya yetiyor. Gözlerini Komiser Jüme'den ayırmıyorsun ve bir anda arkasında bir silüet görüyorsun. Daha onu uyarmaya vakit bulamadan arkadan boynuna bir bıçak dayanıyor. Komiser, tamamen hareketsiz bir şekilde duruyor. Arkadan Komiser Jüme'nin boynuna bıçak dayamış olan kişi, bıçağı Jüme'nin boğazına değdirip "Şimdi, koca oğlan. Tıpış tıpış çık bakalım o kaplıcadan, at havlunu. Solunda iki adam var, haberin olsun." diyor. Soluna bakıyorsun ve Sezyum ateşi sayesinde iki siyah saçlı, yeşil gözlü adamın ellerinde bıçaklarla sana doğru baktığını görüyorsun. Jüme'nin arkasındaki adam konuşmaya devam ediyor. "Her ikisi de element kullanıyor, dikkatli ol derim sana. Aptalca bir şey yapmaya kalkarsan keseriz çükünü, Tihami'ye boşuna gidersin."
Locked

Return to “Matchoyit”

cron