[Bekwo Ganta] Yeni Dünya

#1
Boş günümde, kısa bir süre önce melodisini hazırladığım müziği bir şarkıya dönüştürmeye çalışıyorum. Elbette boş dediğime bakmayın, şu anda Üniversiteden 'arkadaşlarımla' birlikte 'gönüllü' olarak kampüsü temizliyoruz. Her ne kadar gönüllü olduğumu söylesem dahi buraya zorla getirildiğimi anlayabileceğinizi düşünüyorum... Delirmeye mi başlıyorum acaba? Neden iç sesimle konuşurken sanki birileri beni dinliyormuş gibi onlara anlatıyorum? Garip...

Temizlik esnasında elimde bulunan maşayı çevirerek onu hayali bir gitara dönüştürdüm. Gitarın tellerine dokunuyormuş gibi ellerimi hareket ettirmeye başladım ve yazmakta olduğum şarkıyı mırıldanmaya başladım. Kafamın içerisinde yankılanan müziğin ritmine uygun bir şekilde kafamı hafifçe sallamayı da ihmal etmedim. Tam anlamıyla moda girmiş vaziyetteydim.

"Yalnız kaldıysan, kalkıp pencerenden bir bak
Güneş açmış mı, yağmur düşmüş mü?
Dön bak dünyaya"


Müziğini hazırladığım bu şarkının sözlerini yazmak konusunda biraz sıkıntıdayım. Sadece üç satır yazmış olmama rağmen şimdiden tıkanmış durumdayım... Güneş ve yağmur diye gittiğime göre sonrasına mevsimleri ekleyebilirim. Zaten pek uzun bir şey yazmayı planlamıyorum, müziğiyle öne çıkan bir şarkı yaratmayı düşünüyorum.

Düşüncelere dalmış bir şekilde hayali gitarımı çalarken arkamdan gelen şiddetli bir ses irkilmeme ve elimdeki hayali gitarı düşürmeme neden oldu. Hızlıca arkama döndüğümde karşımda üniversitedeki sınıf arkadaşlarımdan adını hatırlayamadığım bir kızın bana seslendiğini gördüm. Onu görmemle birlikte yanaklarım kızardı, utandığımı hissedebiliyorum.

Bir dakika ben utandım mı? Gerçekten de az önce genç bir kız gibi utandım mı? Ne kadar da güzel bir hismiş öyle! Yata'ya gelmekle gerçekten de doğru kararı vermişim. Burada olduğum süre boyunca hiç hissetmediğim duyguları hissetmeye başladım. Bugünün tarihini bir kenara ilk defa utandığım tarih olarak not etmeliyim.

Kendimi toparlamaya başladığım sıralarda karşımdaki kız beni kafeteryaya davet etti. Söylediğine göre bugünlük çöp toplama işi bitmişti ve bütün üyeler kafeteryada toplanmıştı. Kızı nazikçe reddettikten sonra ona başka bir işle ilgilenmem gerektiğini söyledim ve okulun iç kesimlerine doğru ilerlemeye başladım.

Evet, bugün okulda olma amacım aslında çöp toplamak veya yeni şarkıma ilham aramak değildi. Yaklaşık birkaç gün önce yanlışlıkla tarih dersine girdiğimden beri belli bir konu dikkatimi çekiyor, denizlerin ötesi. Ders esnasında bir öğrencinin sorusu üzerine tarih öğretmenimiz denizlerin ötesinde bir uygarlığın olup olmadığı hakkında belli kişilerin tezlerini anlattı. Açıkçası bu konu benim aşırı derecede ilgimi çekti! Eğer gerçekten de denizlerin ötesinde bir uygarlık varsa oranın müzik aletlerine ulaşmak istiyorum! Yani düşünsenize, ya gitarın daha gelişmiş bir formuna sahiplerse? Ya bu kıta da bulunmayan maddelerle yapılmış değişik bir flüte sahiplerse? Ya piyanonun değişik bir versiyonuna sahiplerse? Açıkçası bunları düşündükçe heyecandan yerimde duramıyorum. Daha doğrusu sanatçı ruhum yerimde durmama izin vermiyor!

Bana göre hızlı, sıradan insanlara göre yavaş sayılabilecek adımlarla birlikte okulun kütüphanesine doğru ilerlemeye başladım. Kısa bir yürüyüşün ardından varmayı da başardım. Kütüphaneciye yaklaştıktan sonra ise şu sözleri söyledim: "Merhaba, denizlerin ötesindeki uygarlıklarla alakalı tezleri okumak istiyorum. Birde keşifçi kaptanların seyir defterlerini okumak istiyorum."
Image
► Show Spoiler

Re: [Bekwo Ganta] Yeni Dünya

#2
Ricân üzerine görevli listeye göz atıyor ve kısa süren bir taramadan sonra senin için uygun olan kitabı buluyor. "Kütüphane'nin ortasından sağ yapın, yolun sonunda sandalyeli bir masa göreceksiniz. Onun solundaki kitaplıkta. Yukarıdan ikinci sırada olacak. Seyir defterleri bir derleme hâlindedir. Derlemeyi de aynı kitaplıkta bulabilirsiniz. İyi okumalar!" Ne kadar ince bir görevli! Zihnen tabii. Yoksa biraz kilolu. Bütün gün oturduğu yerden onu bunu yiyince etkisini göstermeye başlamış ama Frum ve Ser var, şirin bir genç kadın. Hem erkekler biraz etli kadın sever. Konu kişiselleşmeye başladı. Kurguya dönüyorum.

Görevlinin yol tarifine uyarak kitap ile derlemeyi buluyor ve sandalyeye oturuyorsun. Önce Tihamili bir emekli kaptan ve coğrafya öğretmeni olan bu kişinin tezini okumaya başlıyorsun. "Kişinin doğasında bilinmezliği keşfetmek vardır. Bu asla göz ardı edilemez bir dürtüdür. Buna merak denir ve kişileri ileri iten gücün ta kendisidir. Bizi medeni ve mucid kılan güçtür. Gelin görün ki, merak her zaman bir noktaya varacak yollar çizmez. Bazen yaramaz bir çocuk gibi bizlere oyunlar oynar. Anlamı olmayan veya cevabı olmayan soruları sordurur. Daha sorna ortada kaldığımızda da surtamıza gülerek hızla uzaklaşır. Kıtanın dışında ne olduğunu merak etmek de aynen böyledir çünkü kıtanın dışında yaşam yoktur. Kıta birden fazla milletin yaşaması için ne fazla ne az fakat tam oranında büyüklüğe sahiptir. Yine tam oranında çeşit çeşit bitkilere ve hayvanlara sahiptir. Tarım alanları tam da herkese yetecek ve doğayı rahatsız etmeyecek kadardır. Kıtadan belli bir mesafe uzaklaştığınızda denizaltı yaşamı bile son bulmaktadır. Atalarımız aslında ilk insanlardır ve burada doğup çoğalmışlardır. Bizler de ilk insanların torunları oluyoruz. Kıtanın dışında yaşam olmamasının tek sebebi kıtanın etrafında bizim yerleşebileceğimiz bir toprak parçası olmamasıdır. İnsanlık, her ne kadar kayda değer ve takdire şayan ilerlemeler gösterse de, hâlâ gençtir. Türümüz hâlâ ilk zamanlarını yaşamaktadır. Tıpkı yeni doğmuş bir bebek veya küçük bir çocuk gibi. Tür olarak çocuk seviyesinde olduğumuz için hemen hemen her şeyi merak edip sorgulamaktayız ve bu sağlıklı bir davranış. Uzun lafın kısası şunu anlamanızı istiyorum. Bilinmeyen bir boşluktan ibâret çünkü orayı henüz varlığımızla doldurmadık."

Bu gerçekten sağlam bir eserdi! Sen de öyle düşünmüyor musun? Neyse, hızımızı kesmeden derlemeyi okuyalım.

"Kaptan Dudshutsum'un Seyir Defteri
Gün bugündür! Erzaklar, tamam. Mürettebat, tamam. Yakıt, tamam. Sırf bugün içinde gemiyi leden geçirdiğime göre artık yolculuğa çıkabiliriz. Büyük gizemi çözeceğim ve adımı tarihe altın harflerle yazdıracağım!
Aylardır denizdeyiz fakat ufukta henüz değişiklik yok. Her yer su. Sorun yok. Erzağımız bol ve gemi iyi durumda. Pes etmek yok! Dümdüz devam!
Lanet olsun! O kadar yol kat ettim! Erzağa ve yakıta o kadar pakt bofu bayıldım! Elime ne geçti? Masraf! Sadece masraf! Aylarca güneş tepemizde bizi yakarken nereden çıktı fırtına? Ne alaka? Gemiyi tamir ettirmem gerek, çalışanları sigortasını ayarlamam gerek, girdiğim borçları ödemem gerek. Lanet olsun...


Kaptan Asmehom'un Seyir Defteri
Bugün adamlarımı ikna edip keşfe çıkıyorum. Konu hakkında umutsuz ve inançsız olsalar dahi saygınlığımı konuşturarak onları ikna edebildim. Durumun olumsuz duygulara yol açtığının ve yolculuk sırasında da bunun değişmeyeceğini gayet iyi biliyorum fakat denemek istiyorum. Sanki ufuk beni çağrıyor. Bilinmeyene doğru bir macera beni her zaman cezbetmiştir.
Hava durumu iyi. Sular durgun. Rüzgar dahi doğru düzgün esmiyor. Hava o kadar sıcak değil. Kıtadan epey uzaklaştık fakat kayda değer bir keşif yok. Ne hikmetse, mürettebat kendi kendini gaza getirebilmiş. Garip fakat mutluluk verici! Ben de gaza gelmiyor değilim. Bu heyecan bana acemi zamanlarımı hatırlatıyor. Değişmemek ne güzel!
Bir daha asla kıtanın ötesine açılmayacağım! Bütün hayatımı denizciliğe atamış ben bile o kadar büyük bir girdabı fark edemedim. Hala nasıl hayatta olduğumu bilmiyorum. Mürettebatın bir kısmını kaybettim. Geminin güvertesi parçalandı. Oysa her şey çok güzel gidiyordu. Hayat ne kadar zalim...


Kaptan Yami'nin Seyir Defteri
Diğer her kaptan gibi ben de fırsatı bulduğum gibi sanki bunun için yaratılmışcasına keşfe çıkma kararı aldım. Boş zamanlarımda herkesin başına korkunç felaketlerin geldiği bir keşfe çıkmaya bayılırım! O yüzden bütün gerekenleri ayarlayıp yola çıkıyorum. Yaşasın amaçsızlık!
Kabul ediyorum, bu kadar sıkıcı olacağını beklemiyordum. Kaç ay oldu acaba? Aynı güzergahta dümdüz devam ediyoruz. Can sıkıntısından mürettebat ile hiç olmadığım kadar haşır neşir oldum. İnsanların hayatları ne farklıymış. Güzel bir aydınlanma oldu. Burnuma yemek kokusu geliyor. Gitme vakti!
Keşif tarihindeki en uzun keşfi yapabilen kaptan olarak televizyonlara çıktım. Eğlenceliydi. Yakıt bitene kadar olaysız gidip olaysız döndüğüm gerçeği...
"

Re: [Bekwo Ganta] Yeni Dünya

#3
Cuma yazıcağımı söylemiştim ama biraz tembellik ettiğimden ötürü yazamadım. Yarın kesinlikle yazıyorum.
Image
► Show Spoiler

Re: [Bekwo Ganta] Yeni Dünya

#4
Coğrafya öğretmeninin yazdıkları, her ne kadar kabul etmek istemesem dahi mantıklı gözüküyor. Gerçekten de söylediği gibi herkese yetecek genişlikte topraklarımız, topraklarımızda çeşit çeşit bitkiler ve hayvanlar bulunuyor. Bu açıdan baktığımızda 'neden başka bir yer olsun ki' diye düşünmeden edemiyoruz. Lakin yazılanların üzerinde birazcık düşündükten sonra söylediklerinin öne sunduğu iddiaların kolaylıkla çürütülebilir olduğunu fark ettim.

Üzerinde yaşadığımız topraklar tarih boyunca sürekli olarak insanların kanıyla sulandı. Bir savaşın bitmesiyle birlikte diğeri başladı, sayısız insan bu topraklarda dini, devleti, ailesi ve daha bir çok sebepten ötürü can verdi. Lakin paktın kurulmasıyla birlikte savaşlar da sona erince büyük bir nüfus patlaması yaşamaya başladık. Öğretmenin söylediği gibi 'şimdilik' üzerinde bulunduğumuz topraklar bize yetiyor olmasına rağmen bundan yüz yıl, bin yıl sonra da aynısını söyleyebilecek miyiz? İçinde yaşadığımız düzende bir daha asla savaş çıkmayacakmış gibi gözüküyor. Bu düzeni sonsuza kadar koruduğumuzu varsayarsak bin yıl sonra bu kıtada adım atacak yer bulabilecek miyiz?

Coğrafya öğretmeninin yazısından sonra bir umutla kaptanların seyir defterlerini okumaya başladım fakat hiçbiri istediğim bilgiyi bana vermedi. Bu kadar kaşifin bir ada bile bulamamış olması her ne kadar garibime gidiyor olsa dahi yazılanların doğruluğundan şüphe duymuyorum. Yine de, bütün bunları okumama rağmen, başka bir kıtanın olduğunu düşünüyorum. Daha doğrusu içgüdülerim bana olması gerektiğini söylüyor.

Seyir defterlerini okumayı bitirdikten sonra umutsuz bir şekilde bakışlarımı pencereden dışarıya çevirerek gökyüzüne baktım. 'Gerçekten de başka bir kıta yok mu? Gerçekten de yeni müzik aletlerine ulaşamayacak mıyım?' Aklım bu düşüncelerle meşgulken yavaş yavaş batmaya başlamış olan güneş gözüme ilişti. Onu gördüğüm anda sanki çok büyük bir keşif yapmış gibi gözlerim açıldı ve hala bir umut olduğunun farkına vardım. Hayatımda hiç olmadığı kadar hızlı bir şekilde harekete geçtim. Masanın üzerine bıraktığım kitabı götürüp yerine bıraktıktan sonra tekrardan görevlinin yanına giderek konuşmaya başladım. "Güneşle, Ayla ve yıldızlarla alakalı bilgi edinmek istiyorum, bana bir kitap önerebilir misiniz?"

Güneş... Yuvarlak... Ay... Yuvarlak... O halde içinde bulunduğumuz gezegen de yuvarlak mı? İşte güneşi gördüğüm anda aklıma bu düşünce takıldı. Bugüne kadar bunu aklıma dahi getirmemiş olmama anlam veremeyerek hızlıca kütüphanecinin yanına gittim. Eğer düşündüğüm gibi gezegenimiz yuvarlak ise buradan çıkan bir geminin bir süre sonra tekrardan buraya gelmesi gerekir. O halde tarihte neden hiç bununla karşılaşmadık? Belki de gezegenimiz yuvarlak olmadığından ötürüdür. Fakat yuvarlak değilse elbette ki sonu olması gerekir. Bu teoriye göre sonunda deniz sularının dökülmesini engelleyen bir kaya parçası olması gerekir... Aah~~ Açıkçası şimdiki bilgilerimle sadece saçma tahminler yapabilirim. Şu anda yapmam gereken şey saçma tahminler değil, daha çok bilgi öğrenmek olmalı.
Image
► Show Spoiler

Re: [Bekwo Ganta] Yeni Dünya

#5
"Gök Bilimi'ne merak salıyorsun demek. Benim de ilgimi çekiyor, biliyor musun? Gece gökyüzünde beliren parlak noktalar; bazıları bağımsız, bazıları ise bir takım. Arada kayan kuyruklu yıldızlar. Kusura bakma, başını ağrıtıyorum. Kütüphanenin ortasından önce sola, sonra ileri gittiğin takdirde Gök Bilim ile ilgili bir kitap bulman gerekiyor." Yönlendirmeye uyarak ilerliyorsun. Önce sol, sonra dümdüz ileri ve uzaktan bile dikkat çekebilen Gök Bilim kitabı! Kapağı lacivert arkaplan üzerine takım yıldızları dolu. Sanki parlıyor gibi. Hızlı adımlarla devam ediyorsun. Merağın zihnini sarıyor. Bütün evreni avuç içine dolduracak bir kitap. Kıtadan fazlasını öğrenebileceğin bir kaynak! Yaklaşıyorsun, yaklaşıyorsun, görüş alanına boylu bir erkek giriyor. Umursamıyorsun, hedefine doğru devam ediyorsun. Boylu erkek Gök Bilim kitabını alıyor ve inceledikten sonra sağ tarafa doğru uzaklaşıyor. Artık umursuyorsun! Adımların gittikçe hızlanıyor ve elemanın peşine düşüyorsun. Akşama kadar kendini tıktığın bu yeri elin boş terkedemezsin. Sağ dönüyorsun ve çıkmaza varıyorsun. Tekrar sağa baktığında uzakta kütüphanenin giriş çıkışını görüyorsun. Görevlinin masasını ve kitabı almak için yazdıran elemanı. Yetişmek için koşar adım rüzgâr gibi esiyorsun. Kütüphanedeki tek Gök Bilimi kitabını bu kadar kolay yitirmek istemiyorsun. Kitlenmiş olduğun hedefe yaklaşırken elemanın omzunda Himota armasını görüyorsun. Bir kolu sargılı ve göğüs hizasında asılı duruyor. Ona kesinlikle yetişeceksin fakat sonra? Burası sonuçta bir kütüphane. Kişiler istediği kitabı alıp götürmekte özgür. Elemanın da o kitabı almak için bir sebebi vardır. İkna yeteneğinin sınanma vakti geldi gibi duruyor. Elemana yetiştiğinde hem görevli hem de eleman estirdiğin rüzgârdan rahatsız olup sana dönüyorlar. Görevli "Koşmanın yasak olduğunu unuttunuz galiba." diye uyarırken eleman bakışlarında bir niyet sezip "Birşey mi diyeceksiniz?" diye soruyor.
Off Topic
Öncelikle uzun süreli gecikme için özür diliyorum. Gerçekleşmekte olan Ana Kurgu bittikten sonra bu konu devam edecektir.
Post Reply

Return to “Yata”

cron