Re: [Ana Kurgu - Gedhilfe & Himota] Yıkılan Kale

#11
Benim konuşmamın ardından Tegin de benimle birlikte olduğunu gösterircesine yanıma geldi. Yanımızdaki diğer Himotalı polis memuru da vadiye gidecekti böylece. Onun da bizi motive edici sözlerinin ardından ‘’Bir sorun olursa telsizden bize haber ver. İyi şanslar.’’ dedikten sonra seçtiğimiz yollarda ilerlemeye koyulmuştuk. Başının çaresine bakabilecek bir kıza benziyordu. Zor bir durum anında da yanımızda telsizlerimiz vardı zaten. Umarım bu kaosu çözebilecek bir şeyler bulabilirdik. Yol boyunca gördüğümüz karmaşanın bir an önce bitmesi için elimizden geleni yapmalıydık. Bu düşüncelerle birlikte ormanın girişine gelmiştik bile. Bundan sonrası ağaçların arasından dikkatlice ilerlemek olacaktı. Bir yüksekliğe gelene kadar da böyle devam etmiştik.

İşler giderek ilginçleşmeye başlıyordu. Bulunduğumuz yerin altında bir çeşit üs kurulmuş gibiydi. Birçok araç ve bir çadır vardı. Ama etrafta kimseyi görememiştim şimdilik. Yalnızca telsiz düzeneği çarpmıştı gözüme. Ortada bir darbe varsa emir komuta merkezi burası gibi görünüyordu. Acaba tek merkezden mi yönetiliyorlardı? Yoksa kamplar şeklinde ayrılmışlar mıydı? Eğer burası tek ise düşürdüğümüzde büyük bir avantaj elde edebilecektik.

Biz aşağıyı incelediğimiz sırada arkamızdan gelen hışırtıyla hemen oraya dönmüştük. Galiba Tihamili polisler tarafından enselenmiştik. Bu kadar dikkatli ilerlerken nasıl olur da fark edilebilirdik. Tabi onların da etrafta gözcüleri olduğunu hesaba katmalıydık. Bir şekilde kurtulmak için adamların açıklarını ararken adamlar işaret diliyle bizim tarafımızda olduklarını anlatmaya çalışıyordu. Gardımı indirmiştim fakat onlara güvenmek için henüz erkendi. Bir gözüm üzerlerinde olacaktı. Yine de onları kullanabilirdik. Bilmediğimiz şeyler vardı. Onları öğrenmem gerekiyordu. ‘’Aşağıda kaç kişi var? Rütbeleri ne? Sizi tanıyorlar mı?’’ bu soruları anlatabildiğim kadar işaret diliyle anlatacaktım. Eğer sayıları bizden fazlaysa bodoslama dalamazdık. Bu polislerin onlara karşı olduklarını bilmiyorlarsa onlarla birlikte bir şekilde darbecilerin içine sızabilirdik. Tabi bu planların hepsini kesin bilgiler edindikten sonra yapabilirdik. Ayrıca Tegin’e dönerek ‘’Dostum sen de pusabileceğin güzel bir pozisyon bulabilir misin? Senin okçuluğuna ihtiyacımız olabilir.’’ diyecektim.
Image
► Show Spoiler

Re: [Ana Kurgu - Gedhilfe & Himota] Yıkılan Kale

#12
Vadiye doğru yola çıkmıştı. Yolun uzunluğundan olsa gerek, biraz da yorulmuştu. Ne var ki vadiye ulaştığında bu yorgunluğun komple gideceğinden habersizdi. Hedefine yaklaştıkça kulağına bazı sesler gelmeye başlamıştı. Git gide bu sesler de artıyordu. Seslerin desibelinin artması ile birlikte bu seslerin sebebinin ne olduğunu da anlamıştı. Vadiye ulaştığında gördüğü manzara sonrası aklından bir kaç cümle geçmişti. Bu cümlelerin ilki de şöyleydi. "Keşke ormana ben gitseydim."

Gördüğü manzara çok iç açıcı değildi. Tihami ve Himota kuvvetleri bir tarafta, darbeci polisler diğer tarafta. Ortada ise tam bir savaş alanı vardı. Ne yapacağını düşünemeye başlamıştı ufaktan. Elinden bir şey gelir miydi? Savaşa dahil olsa bir şeyleri değiştirebilir miydi? Bundan emin değildi. Ne var ki burada olduğundan herkesin bihaber olması da Hironen için artı bir avantajdı. Şimdilik çok bir şey yapma düşüncesinde değildi. Sağ taraftaki düşman birliklerine doğru yaklaşacaktı kendisini çok göstermemeye çalışarak. Şimdilik sadece ortamı gözetlemeyi düşünüyordu. Düşman birliklerinin olduğu kısım yoğunluklu olacak şekilde ortamı analiz etmeye çalışacaktı. Neler yapabilirdi? Ne yapmalıydı? Ne yapmamalıydı? Bunların cevabını kafasında oturttuğu zaman hamlesini yapacaktı. Ama öncelikle kafasındaki bu soruları cevaplandırmalıydı.
► Show Spoiler

Re: [Ana Kurgu - Gedhilfe & Himota] Yıkılan Kale

#13
Livei Nyawodz: Göstermiş olduğun davranış darbeciler için beklenmedik bir davranış oluyor. Sanki beraber maça çıkacakları taraf bir anda maçı sorguluyormuş gibi tepki veriyorlar. Polisler bunu fark ediyor ve "Tihami'ye hükmetmek isterken ardınızda sadece ceset bırakırsanız hükmedeceğiniz şey Tihami değil, bir mezarlık olur." Polislerin sözü zihin bulantısı yaşayan darbeceileri iyice kendi içlerinde sorgulamaya itiyor. Olanları izleyen vatandaşlar duruma daha fazla sessiz kalamıyorlar ve saniyeler içersinde hepsi ayaklanıp tıpkı seninkine benzer haykırışlarla darbecilere bağrıyorlar. Darbeciler bu denli bir acındırmaya daha fazla katlanamıyorlar ve arabalarına dönüp uzaklaşıyorlar. Ardından polisler sana dönüp beden dili ile teşekkür ediyorlar. Etrafındaki vatandaşlar da gösterdiğin cesur atılımdan ötürü sana takdirlerini sunuyorlar. Bir süre sonra Gedhilfe Kraliyet Muhafızları olay yerine geliyorlar. Onları görünce hemen yanlarına gidip neler olduğunu anlatıyorsun. Bunun üzerine bu bölgeyi korumaya almaya karar veriyorlar ve telsizden olan biteni diğerleri ile paylaşıyorlar. Çadırlara geri dönüp herkese gelenlerin Gedhilfeliler olduğunu ve dost olduklarını söylüyorsun. Vatandaşların morali yükseliyor ve bölge güvenli bölgeye dönüşüyor. Tam her şey yolunda diye düşünürken Gedhilfe Muhafızlarından biri alnından kurşun ile vurulup yere yığılıyor. Bunun üzerine Muhafızlar polisleri yanlarına çağrıyorlar ve herkese daha geriye gitmelerini söylüyorlar. Hızla araçlardan siper yapılıyor. Kısa sürede hastane bölgesi savaş alanına dönüyor. Hastanenin ilerisine son hızda sekiz tane araç geliyor ve hastane tarafını kurşun yağmuruna tutuyorlar. Bir yandan da aralıklı olarak ışın fırlatmaya başlıyorlar. Araçlar kurşunlara uzun süre dayanabilir ama ışınlara asla dayanamazlar. Sayı ve araç üstünlüğü de darbecilerde. Muhafızlar ve polisler karşı koyuyorlar fakat işin sonu hayır değil. Çabucak bir plan yapman gerekiyor!

Meinsu Selsei: İç çatışmanın sonucunda acı gerçeklerle yüzleşiyor ve onları kabûl ediyorsun. Tek çözümü daha büyük bir iyilik adına kötüyü seçmekte buluyorsun. Attığın ok tütün tüttüren darbecinin boğazına giriyor. Boğulmaya benzer garip sesler çıkararak acı içinde ölüyor. Ardından diğer tütün tüttürene hedef alıyorsun ve okunu atıyorsun. Her ne kadar rüzgârın etkisi ile ok hedefi bulmayacakmış gibi gözükse de o da hedefini buluyor. Boğazına saplanan okla diz çöken darbeci okun geldiği yöne doğru bakıyor. Kan yürümüş gözlerinden yaşlar akarken birkaç saniyeliğine senin olduğun tarafa bakıyor ve yığılıp ölüyor. Bugün ilk defa can alıyorsun. Hem de iki tane. Acı içinde yitip gitmiş canlardan geriye sadece oluk oluk kan fışkırtan et ve kemik torbaları kalıyor. Darbeciler olanların farkında değiller ama cesetler ulu orta yerde kalırsa er ya da geç fark edecekler. Elini kana buladığın bu yol uzun ve tehlikeli. Verebileceğin bütün kararları keşfetmen ve hepsini tartıp doğru olanları seçmen gerek. Doğru olanlar seni kalıcı olarak değiştirecek olsalar bile...

Tegin Hentanodan ve Sai Nopaodan: Sai'nin soruları üzerine hepiniz aşağıya bakıyorsunuz. Arka arkaya dizilmiş sekiz tane aracın camlarına dikkatle bakıldığında içlerinde eleman olduğu gözüküyor. Radyo/telsiz düzeniğinin başında kimse yok. Çadırda ise biri var mı yok mu belli değil. O sırada çadırdan üst rütbeli bir darbeci çıkıyor ve düzeneğin başına geçip durum raporu istiyor. Aldığı rapora göre hastane bölgesinde ve vadide çatışma var. Parkta rehinler tutuluyor. Hükümet Binası ile Teşkilat Binası tarafı henüz sakin olsa da kesinlikle büyük çaplı bir çatışma bekleniliyor. Düzeneğin başındaki darbeci durum raporunu dinledikten sonra üç tane arabanın oraya gitmesini emrediyor. Üç tane araba hızla kalkışa geçip yola çıkıyor. Diğerlerine arabada kalmalarını ve hazırda beklemelerini söyleyip çadıra geri giriyor. Baskın yapmanız gereken düşman sayısı azaldı. Çadırın da dolu olduğunu artık biliyorsun. Bunlar olurken Tegin ise Sai'nin talimatlarına uyarak uygun bir konum almış olası bir durumda ateşe hazır. Polislerin başı Sai'ye dönüyor ve "Arabada kalma emri aldılar. Elebaşı da çadırda. önce arkadan yaklaşıp çadıra girerek elebaşını rehin almalıyız. Bunu yaparsak arabadakilere söz geçirebiliriz."diyor. Polislerden biri yaklaşıp aksi bir yorum yapıyor. "Efendim, darbecilerin bir kişiyi önemseyeceğini sanmıyorum. Eğer çadırdakini rehin alıp arabadakilere emir vermeye kalkarsak bütün düşmanlarımızı karşımıza alacağız ve kendimizi savunacak veya kaçacak yerimiz olmayacak. Bizi rahatlıkla indirebilirler. Bence gruplara ayrılıp arabadakileri etkisiz hâle getirmeliyiz." Bunun üstüne başka bir polis yaklaşıyor ve "Neden ülkeyi yok edip ele geçirmeye çalışan hainleri öldürmemek için çaba sarfediyoruz. Yok mu yakan veya patlatan bir element kullanıcısı? Hepsi arabanın içindeler! Arabaları yakıp patlatırsak risk almadan kazanacağız!" Bu konuşmalar, hele son yorum, biraz ses çıkarmış olacak ki etrafta dolaşan iki darbeci şüpheli bir şekilde sizin olduğunuz yere yaklaşıyorlar ve yavaşça telsizlerine davranıyorlar. An eylem anıdır!

Hironen Nokogi: Savaşa katılmamayı ve düşman birliğini yakından izlemeyi tercih ediyorsun. Himota-Tihami tarafının savuması demir elementi sağolsun sağlam fakat saldırıya geçemiyorlar. Ağır ateş altındalar. Kurşunlar ve ışınlar üstlerine yağarken aralıklı olarak birkaç Himotalı siperden fırlayıp saldırıya geçiyor ama yoğun sezyum alevi demirden bedenlerini hızla erittiğinden gittikleri gibi dönüyorlar. Düşman tarafının saldırı gücü fazla yüksek. Düşman birlikleri ise araçlarından siper yapmış durumdalar. Suratları gayet ciddi ama hiçbir duygu barındırmamakla birlikte gergin bile değiller. Avantajlı olduklarının farkındalar. Birliklerin çoğunluğu hemen siper arkasında iken sadece birkaçı gerideler. Biri radyo/telsiz düzeneğinin başında. Diğeri çatışmayı izliyor. Diğeri ise düşünceli. Sanki kafasına takılan bir sorun varmış gibi duruyor. Sanki birşey arıyormuş gibi. O esnada Demir siperlerden biri yıkılıyor ve Arkasındaki iki Himotalı ağır yaralanmadan diğer sipere geçemiyor. Eleman olanı görünce düşünceli hâlinden çıkıp sırıtmaya başlıyor ve adamalarını gaza getirici sözler söylüyor. Sen radyo/telsiz düzeneğinden metrelerce uzaktasın. Aldığın eylemsizlik kararını sonucu kendi kanında iki kişinin ağır yaralanmasına yol açıyor. Belki de ölecekler. Çatışma sen gelmeden önce başladı ve zaten yaralılar ile tüp kullananlar vardı. Durum daha da kötüye giderken oturmaya devam edersen belki daha garanti şekilde kazanacaksın fakat bedeli hafif olacak mı?

Re: [Ana Kurgu - Gedhilfe & Himota] Yıkılan Kale

#14
Mei yaydan çıkan oklarla hayatlarını sonlandırdığı kişilere baktı. İkinci vurduğu kısımdan sonra gözlerini kıstı ve kafasını çevirdi. Birinin ölürken gözlerine bakması ona çok ağır bir hissiyat yaşatmıştı, kanlar her taraftaydı ama daha kimse görmemişti. Şimdilik tabii.

"Sen bir canavarsın, bunun olacağını bildiğin halde devam ettin. Şimdi geri dönebileceğini mi sanıyorsun?"

Kendine hakim olmaya çalıştı, içten gelen sesi ve masumluk hissiyatı onu ruhsal zincirlerle geri çeker gibi hissetti. Sonra ortada bulunan esir alınmış masum insanlara kafasını çevirdi.. Etrafta keyif yapan, sigara içen kişiler hâlâ keyiflerine devam ediyordu. Bunu yapmalarına anlam veremiyordu, insanlar düzeni bozmak adına ellerini yapmışlardı.
"Evet mükemmel bir düzen oturmamıştı ama en azından insanların boş sebeplere ölmediği bir savaş başlamamıştı.".
Barışın sağlanması zorlu koşullarda sağlanmıştı zamanında, ve insanlar bunu bir anda bozma kararı almışlardı. Artık direnmekten vazgeçmek adına bıraktı., kendini ruhunun derinliklerine çeken zincirin rahatlığına kavuşturmak adına bekledi. Ancak bir kırılma sesi duydu, kırılma sesinin ağırlığı ile sarsılarak kendine geldi ve gözlerini açtı, acı çeken insanların yerine koydu kendini.
"Geri dönemeyeceğimi biliyorum..."
Okunu eski pozisyonuna getirdi. Keskin bir nefes aldı, o kadar sert bir nefesti ki ağzından geçen hava beyaz bir buhar şeklinde göründü.

"...İşte bu yüzden savaşmak zorundayım, kendimi ve bu olayı durdurabilecek tek kişi benim. Ben bu durumun adaletiyim ve iyi ya da kötü olup olmadığına ben karar vereceğim."

Telsize durum belirtmek adına tuşuna bastı ve konuştu.
"Park tarafında rehin alınmış insanlar bulunuyor, buraya acil şekilde destek gerekli. İnsanların hayatları tehlikede."
Telsiz konuşması bitince konumunu değiştirmek adına geriye çekildi. Kendini göstermeden yaklaşabilecek bir yol aradı. Eğer bulabilirse konumlandığı yerden yayını kuracak ve en yakınında gördüğü keyif yapan darbecileri teker teker indirmeye çalışacaktı. Biri fark ederse ve Meinsu bunu görürse direkt yayını ona çevirecek ve oku o tepki veremeden kafasından vurmaya çalışacaktı. Bu hareketlerini dikkatlice yapmaya özen gösteriyordu.

"Kaybedecek bir şeyim yok,arkamdan üzülecek kişiler ben olmadan mutlu olabilecek kişiler. Bunu yapmak zorundayım, beni ne siz ne başkası durdurabilir."
Last edited by Meinsu Selsei on Tue Oct 20, 2020 9:50 pm, edited 1 time in total.
Image
"Artık kendimi geride tutmayacağım."
► Show Spoiler

Re: [Ana Kurgu - Gedhilfe & Himota] Yıkılan Kale

#15
Sözlerimin ardından dönüp tekrar aşağıya baktığımızda arabada adamların olduğunu fark etmiştim. Ayrıca çok geçmeden çadırdan rütbeli bir eleman çıkıp diğer bölgelerin raporunu almıştı. Çadırdaki tek kişinin bu adam olduğunu varsayarsak onu alt etmek kolay bir nebze kolay olabilirdi. Sekiz tane aracı etkisiz hale getirebilecek durumda olup olmadığımızı düşünürken üç aracı destek için yola çıkarmıştı çadırdaki adam. Böylece sayıları azalmış oldu. Diğer yerlerde de işler çığırında çıkıyor gibiydi ayrıca. Buradaki işimizi bir an önce halletmemiz gerekiyordu. Hızlıca yanımızdaki polislerden sorularımın cevabını almak için onlara döndüm. Bilgilerden sonra kendi planlarını da söylediler teker teker. Himotalı kanım son fikri basit ve mantıklı bulsa da Sai olarak bunu yapmak istemiyordum. Öncelikle bir bilgiye ihtiyacımız vardı ve ihtiyacımız olanı aşağıdaki adamdan alabilirdik. Bu yüzden bu işi öldürmeden yapmak istiyordum.

“Pekala… Şöyle yapıyoruz; öncelikle etraftan dolaşıp polis araçlarına ulaşmanız lazım. Ben de gizlice çadırın yanına sızıp onu ateşe vermeyi planlıyorum. Böylece içerideki adamı dışarı çıkartabiliriz. Teg, adam dışarı çıktığında etkisiz bırakacak şekilde vurman gerek. Sonrasında adamın yanına giderek onu indirmeyi planlıyorum ama işimi kolaylaştırırsan çok daha iyi olur. Bu sırada da sizlerin araçlardaki polisleri harekete geçmeden durması lazım. Eğer onları esir alırsak darbe hakkında bilgi toplayabiliriz.”

Ben bu konuşmayı yaparken iki darbecinin bize doğru geldiğini fark etmiştim. Hemen saklanmaları için el hareketi yaparak ben de en yakın ağacın arkasına saklanacaktım. Bir yandan da Tegin’e işaretimi verecektim. O zaten pozisyonunu önceden almıştı. Adamlardan birini Tegin’in indireceğini umut ederek bana en yakın oldukları anda birinin diz kapağının arkasına vurup düşürecek ve kafasını bir yere vurarak bayıltacaktım. Eğer adamları etkisiz hale getirebilirsek zaman kaybetmeden diğerlerine dönecektim.

“Hadi şu bebeleri kundaklayalım.”
Image
► Show Spoiler

Re: [Ana Kurgu - Gedhilfe & Himota] Yıkılan Kale

#16
Konuşma işini Sai’ye bıraktıktan sonra sessiz sakin bir köşede beklemeyi planlıyordum. Ne yazık ki bu planlarım komutayı eline alan ortağım yüzünden sekteye uğradı. Pusu kuracak bir yer aramamı söyledikten sonra mecbur el mahkûm etrafa göz gezdirmeye başladım. Amacıma tam ulaşamamışken herkesin aşağıyı izlediğini görüyorum. Bir hareketlilik olduğunu düşündüğüm için bende bizimkilerin yanına giderek onlarla birlikte aşağıya baktım. Aşağıya dikkatli baktığım zaman az önce gördüğümüz araçların içinde adamlar olduğunu fark ettim. Zaten bu az çok beklediğim bir durum olduğu için çok da şaşırmadım. Asıl şaşırtıcı olan ise çadırın içinden üst rütbeli bir darbecinin çıkması oldu. Eğer bu adamı bir şekilde ele geçirebilirsek bu kaotik ortamda emir komuta zincirine küçük de olsa bir darbe vurabiliriz. Üst rütbeli darbeci durum raporunu dinledikten sonra üç aracı göndererek tekrar çadıra girdi. Olası düşmanlarımızın sayısı azaldığı için bu hamle işimize geldi. Artık sadece ilgilenmemiz gereken beş küçük arabacık kaldı.

Darbeci çadıra girdikten sonra Sai’nin dediği gibi pusu kurabileceğim bir yer bularak hazır bir şekilde konumumu aldım. Bu sırada yeni müttefiklerimiz ve Sai ile ne yapacağımızı tartışıyorlardı. Kendi içimizdeki bu tartışmalar sonucunda iki darbeci askerin dikkatini çektik. Sakince adamlardan birini Sai’nin indirmesini bekleyeceğim. Ardından diğer adamı tek ok ile kafasından vurmaya çalışacağım. Şuan bir savaşta olduğumuz için rehine almak gibi bir düşüncem yok. Himotanın adaletiyle en sert şekilde tanışmalarını sağlayacağım. Eğer adamı başarılı bir şekilde vurabilirsem vakit kaybetmeden yayıma başka bir ok yerleştirerek olacakları beklemeye başlayacağım. Şimdilik Sai de düşmanla yakın temas da olduğu için element gücümü kullanmak istemiyorum. Radyasyonun onun üzerinde nasıl etki yapacağını kestiremediğim için zor durumda kalana ya da Sai düşmanlardan uzaklaşana kadar gücümü kullanabileceğimi sanmıyorum.
Image
► Show Spoiler

Re: [Ana Kurgu - Gedhilfe & Himota] Yıkılan Kale

#17
Darbecilerin olduğu kısmı incelerken dikkatini çeken şey saldıranlar değildi. Geride duran bir kaç kişiye dikmişti gözlerini. Birisi telsiz düzeneğinin başındaydı. Diğer birlikler ile haberleşme görevini yerine getiriyordu yüksek ihtimalle. Bir tanesi çatışmayı izliyordu uzaktan. Ona isabet etmeyeceğini bildiği için açık açık, kendini göstere göstere. Son gördüğünün ise düşünceli bir hali vardı. Kafasında bir şeyleri çözmeye çalışıyordu. Tam bu sırada Himota kuvvetlerinin olduğu kısımdaki siperlerden birisi yıkılmıştı. O anda Hironen bakışlarını o tarafa çevirdi. Yurttaşı iki memur açıkta kalmıştı. Zar zor diğer siperlere atmışlardı kendilerini. Durumlarından bihaberdi. O sırada herhangi bir şey yapmamayı seçmiş olmasının sonucunu görmüş oldu. Her ne kadar Himota tarafı da baskın olsa da, bu gidişle kayıplar çok olacaktı. Bir şeyler yapmalıydı. Kafasında planını kurmaya başlamıştı bile.

Telsizi eline aldı. Açtıktan sonra diğerlerini bilgilendirecek şekilde sözlerini sarf edecekti. Başkasının duyamayacağı bir ses tonunda. "Ben Hironen. Vadiye geldim. Himota ve Tihami kuvvetleri darbeciler ile çarpışıyor. Yoğun bir çatışma var. Darbecilere arkadan sızıp saldırmayı deneyeceğim." Bunları söyledikten sonra bir kaç saniye bekleyecekti. Herhangi bir cevap gelirse diye. Sonrasında telsizi tamamen kapatıp beline asacaktı. Gizlice arkada duranların da arkasına doğru ilerlemeye çalışacaktı. Etrafta kendisini saklayabilecek ne varsa kullanacaktı. Ağaç, çalılık, kaya. Doğa ile bütünleşecekti adeta. Zaten geceydi ve etrafa ışık saçmadığı sürece görülmesinin zor olacağını biliyordu. Arka tarafa doğru ulaştığı anda ise element özelliğini kullanacaktı. Vücudunun etrafına Neondan bir katman çekecekti. Saç tokalarından ikisini de eline aldıktan sonra kendisini var gücüyle ileriye fırlatacaktı. Üçünün de ortasına. İlk hedefi ise en başta düşünceli olan herif olacaktı. Sol elinde tuttuğu saç tokasını soldan sağa olacak şekilde adamın tam boynuna saplayacaktı. Sonunu düşünenden kahraman çıkmazdı değil mi?
► Show Spoiler

Re: [Ana Kurgu - Gedhilfe & Himota] Yıkılan Kale

#18
Planı işe yaramıştı. Darbeci polisleri bir an için tereddüte düşürmüştü ve yapacakları her ne varsa ertelemelerini veya vazgeçmelerini sağlamıştı. Polislerin ve hemen ardından sivil halkın da desteği ile birlikte bir anda hastanede bulunan herkes darbecileri protesto etmeye başlamıştı. Livei zafer kazanmış bir edayla gülümsemeden edemedi. İnsanların yüreklerine cesaret vermiş ve direnmelerine katkıda bulunmuştu. İlk kez yaptığı bir hamleden bu kadar gurur duyuyordu. Darbecilere yönelen şiddet dolu sloganlar onun kulağına bir müzik gibi geliyordu. Kısa bir süre sonra darbeci polisler bu durumu psikolojik olarak kaldıramayacak hale gelmiş olacaklardı ki, arabalarına dönüp mekanı terk etmişlerdi. Kendisine teşekkür eden polislere başıyla selam verdi. İnsanların hayatını kurtarmıştı. Bu duygu, her şeye değerdi. Bu masum canlar bir çatışmanın ortasında kalmayacaklardı. En azından kendisi böyle düşünüyordu.

Onun çağrısını duyup yanlarına geldiğini tahmin ettiği Gedhilfe muhafızlarını görünce yüreğine su serpilmişti genç kızın. Hemen yanlarına gidip neler olduğunu ve telsizi neden açtığını, tüm yaşananları detaylıca anlattı. Geldikleri için inanılmaz minnettardı. Polislerin sayısı arttıkça, kendisini o alçak teröristlerden daha üstün hissediyordu. Kendi halklarının yaşamını hiçe sayan bu yılanların başını kesmek gerekiyordu. Livei böyle düşünmeye başlamıştı. Gedhilfe muhafızları olanları Livei'nin ağzından dinledikten sonra bölgeyi korumaya almak için aralarında haberleşmeye başlamışlardı. Hemen çadıra dönmüştü ve Gedhilfe muhafızlarının geldiği müjdesini çadırdaki sivillere vermişti. Umut ışığı, herkesin gözlerinden net olarak okunuyordu. Buradaki yaralılara da acil müdahale ve erzak takviyesi gerekliydi. Doktorların her şeye yetişmesine imkan yoktu. Muhafızlara bu ihtiyacı dile getirmeye karar vermişti ki etrafa sıçrayan kanla olduğu yere mıhlandı.

Gedhilfeli muhafızlardan birisi alnının ortasından kurşunla vurulmuştu ve anında hayatını kaybetmişti. Genç kız bir an için zamanın yavaşladığını hissetti. Şoka giriyordu. Geri çekilme talimatı verilmişti. Livei onu çeken bir kolu hissetti. Kendine gelmekte zorluk yaşıyordu. Her şey yolunda gidiyordu, neden böyle olmuştu ki? Güvenli gördüğü o bölgenin savaş meydanına dönmesi yalnızca birkaç dakika sürmüştü. Sekiz aracın yaklaştığını, birbiri ardına yaratılan kurşunların ve ışınların kendilerine yöneldiğini görüyordu. Nasıl bu kadar hızlı bir şekilde kurşun oluşturabiliyorlardı? Nasıl bu kadar seri ışın atıyorlardı? Atom enerjileri bitmiyor muydu? Bu polisler neyin nesiydi böyle? Ve nasıl böyle çirkin bir hırsla kendi insanlarını acımasızca öldürebiliyorlardı?

Kendilerini siper aldıkları araçlar bu kurşunlara ve ışınlara uzun süre dayanamayacaktı. Bu darbeciler, herkes delik deşik olana kadar da ateşi kesmeyeceklerdi. Darbecilerin en yakınında gördüğü aracı gözüne kestirdi. Patlama stilini kullanıp aracı patlatırsa onlara büyük bir hasar verebilirdi. Boş bir an kollayıp onlara en yakın duran araca patlama tozlarını savuracak ve hemen matarasından su döküp aracı havaya uçuracaktı.
Image
► Show Spoiler

Re: [Ana Kurgu - Gedhilfe & Himota] Yıkılan Kale

#19
Meinsu Selsei: İç çatışmanı zaferle sonuçlandırdıktan sonra, dışarıdaki çatışmayı da zaferle sonuçlandırmak için eyleme geçiyorsun. Giriştekileri indirdikten sonra en yakındaki darbeciler sokak lambalarının altında etrafı gözetleyenler oluyor. Sokak lambalarının yaydığı aydınlıktan uzak durup karanlığın içinde yol alıyorsun. Her ne kadar parkın büyük bir çoğunluğu aydınlık olsa da gecenin de etkisiyle belirli karanlık noktalar mevcut. Taştan yol adımlarını duyuracağından çimenlik bölgeden ilerliyorsun. İlk sokak lambasına yaklaştığında darbeciye doğru nişan alıyorsun. İleri geri hareketlerinin sonlanmasını bekliyorsun. Risk alıp ok atar ve ıskalarsan büyük sorun olacak. Bunun farkındasın. Duraksadığı gibi okunu boynuna doğru atıyorsun. Boynundan vurulan darbeci yere yığılıyor ve titreyerek can veriyor. Vakit kaybetmeden bir sonraki sokak lambasına doğru ilerliyorsun. Darbeciler bu tür saldırıları önceden varsaymış olacaklar ki bir tuzağa yakalanıyorsun. Kapan köpekbalığını andıran sivri dişlerini sol ayak bileğinin hemen üstüne kemiğine dayanana kadar geçiriyor. Bu beklenmedik acı karşısında bütün bedenin kasılıyor, göz yaşların akıyor ve sanki ruhun çığılığını duyurmaya çalışıyormuşçasına ağzın kapalı bir şekilde bağrıyorsun. Hem inlemen hem de tuzağın çıkardığı ses en yakındaki darbecinin dikkatini çekiyor. Darbeci koşar adam sana doğru geliyor ve el lambasını çıkartıyor. Sesin geldiği yöne tutunca da acıdan diz sökmüş ve kitlenmiş seni görüyor. Kızıla boyanmış çimenler ona güven mi veriyor yoksa daha ilkel bir amaç mı güdüyor bilinmez ama seni öldürmek yerine hızını kesmeden arkana geçip karbon elementinin Karbon Dioksit Bayıltma stilini kullanıyor. Zaten acıdan kitlenmişken bir de nefesini kesip seni oksijensizlikten bayıltmayan çalışan bir darbeci var. Masumları kurtarmak adına ellerini kana buladığın bu gencecik yaşında amacına ulaşamadan can mı vereceksin?

Sai Nopaodan ve Tegin Hentanodan: Sonunda bir plana karar vermişken önce yaklaşan düşmanlarla ilgilenmek zorunda kalıyorsunuz. Ten, dünden hazır olduğundan birini rahatlıkla indiriyor. Yanındaki elemanın aniden indirilmesi ile ona bakan darbeci de açık vermiş olduğundan Sai onu başarılı bir şekilde yere gömüyor. Kaybedecek zamanınızın olmadığı aşikâr. Hızla planı uygulamaya geçiyorsunuz. Sai arkadan yaklaşıp çadırı tutuşturuyor. Elebaşı hızla alev alan çadırdan can havliyle çıkarken çadır alev aldığı gibi yıkılıyor ve Sai elebaşının görüş alanına giriyor. Ortaya saniyelere anca sığan bir olay çıkıyor. Tegin elebaşına nişan alıp ok atarken, elebaşı da hem neon elementinin Hareketlilik stilini hem de Kılıç stilini kullanarak Sai'ye atılıyor. Elebaşı Tegin'in okundan kaçamıyor fakat Sai onu indirmeden evvel bağrına neondan kılıcını saplayabiliyor. Sai bedeninden oluk oluk kan akarken acı içinde diz çöküyor ve başını eğiyor. Bu sırada arabadakileri sorgu için dize getirmesi gereken polisler ise çekişmeli bir kavgaya giriyor ve kazanacak gibi durmuyorlar. Bütün plan altüst olmadan önce elinizden kayıp giden ipleri kavramak şart!

Hironen Nokogi: Vadideki durumu bildirdikten sonra cevap bekliyorsun. Telsizin diğer tarafından önce hışırtı benzeri sesler geliyor. Ardından da patlama, bağırış ve kan sesleri. Sana cevap gelmeyeceğini anlıyorsun ve telsizi kapatıp eyleme geçiyorsun. Tıpkı vahşi bir hayvan gibi çömerek yeşillikler içinde dolaşıyorsun. Hedefin belli, yapman gereken de. Belirli bir yakınlığa vardığında Hareketlilik stilinle düşmana atılıyorsun. Hiçbir düşünce yok, hiçbir beklenti yok. Sadece adrenalin pompalanıyor. Sadece kanın kaynıyor. Zıplayarak masanın üstüne çıkıyor ve düşünceli elemanın boğazına tokanı kabaca saplıyorsun. Bilinci olanları kavrayamadan can veriyor olsa bile içgüdüleri son bir çaba ile onu eyleme zorluyor ve ilk ve son saldırısı olarak magnezyum elementinin Sıkı Dişler stili ile sol bileğini ısırıyor. Acı seni durduramıyor. Programlanmış gibi hareket etmeye devam ediyorsun. Sağ eline diğer tokayı alıp kendi açıktaki darbecinin boğazına saplıyorsun. İkinci hedefin darbeyi aldığı gibi kendini geriye atarak yere düşüyor. Düzenekle meşgûl olan darbeci, olay karşısında kendini zorla toparlıyor ve iki tane hançer çıkarıp bacaklarına saplıyor. Dengeni kaybediyor ve onun üstüne düşüyorsun. Sağ elin hâlâ cesedin ağzına sıkışmış durumda. Yetmezmiş gibi, bir de iki bacağına da hançer saplı. Üstüne düştüğün eleman önce seni üstünden atıyor, sonra da sapladığı bıçaklarını çekip alarak ayağı kalkıyor. Sen de boştaki elinle diğer elini cesedin ağzından kurtarıyorsun. Bacakların aldıkları yaradan ötürü düzgün çalışmayacaklar. solun elin ise kullanılamaz durumda. Yüksek hızda kan kaybediyorsun ve karşında sapasağlam iki hançerli bir düşman var. Kansızlık bilincini dibe çekerken yarım yamalak kalmış bedeninle eğri şekilde durmaktasın. Düşmanın ise sana doğru atılıyor.

Livei Nyawodz: Hızla gelişen olaylar sonucu başlayan çatışma masum insanların canlarını tehlikeye atmakta. Siperler her ne kadar hızla oluşturulmuş olsa da hastane önündeki birçok kişi can verdi bile. İnanılması güç bir yoğun ateş altında kalan dost kuvvetlerin her en siper aldıkları araçların patlaması ile ölebilirler. Her şey fazla hızlı gerçekleşirken canını riske atıp en yakında aracı patlatma kararı alıyorsun. Bunun için hastanenin karşısına geçmen gerek. Düşman tarafına. Açıktan alarak düşman siperine yaklaşıyorsun. Savaşa dikkatlerini vermek zorunda olduklarından seni fark etmeyeceklerini umuyorsun. Araca yeterince yaklaşıp önce tozu fırlatıyorsun, sonra da su saçıyorsun. Aracın üstünde bir patlama oluşuyor fakat bu kadar hafif bir patlama aracın camlarını bile kıramıyor. Patlamanın etkisi ile hedef aldığın aracın arkasındaki düşmanlar ateşi kesmek zorunda kalıyor. Ardından seni görüyorlar. Siper alabileceğin hiçbir yer yok. Tek hamlen hastane tarafına doğru kaçmak ve kaçıyorsun da. Var gücünle koşuyorsun ama nafile. Kurşunlar ve ışınlar bacaklarını, sırtını ve omuzlarını yakıp deşiyorlar. Hastane tarafına vardığında ise ensene denk gelen bir kurşunla yüzüstü yere yığılıyorsun. Önce akan kanın sıcaklığı seni sarıyor. Sonra kansızlığın getirdiği soğuk seni sarmalıyor. Bilincin hızla kapanıp karanlığa gömülürken algılayabildiğin son şeyler çatışma sesleri ve insanların çığlığı oluyor. Mucizevi şekilde gözlerini aralıyorsun. Bedenini olduğundan daha ağır geliyor. Vücut ağrıları her yerde. Bilincin ise yarı açık. Bedenini oynatma kabiliyetin yok. Bulanık da olsa yanı başında beyazlı birisini görüyorsun. Gözlerini araladığını fark ediyor ve sana yaklaşıp ağzını oynatıyor. Ses duyulamayacak akdar uzaktan geliyor. Birkaç dakikanın ardından gözlerini doğru düzgün açabiliyorsun. Hastane odasındasın. Birkaç dakika daha sonra işitme duyun geliyor. Yanındaki doktor konuşuyor. "Aramıza hoşgeldin, kahraman. Sakın panik yapma. Çatışma bitti. Darbeciler püskürtüldü. En azından hastaneden. Hâlâ ölümcül durumdasın. Bir süre misafirimiz olacaksın."
Off Topic
Sai Nopaodan Atom enerjin %100'den %75'e düşmüştür.
Hironen Nokogi Atom enerjin %100'den %75'e düşmüştür.
Livei Nyawodz Atom enerjin %100'den %75'e düşmüştür.

Re: [Ana Kurgu - Gedhilfe & Himota] Yıkılan Kale

#20
Yaydan çıkan okun geri dönemeyeceği gibi, yaptıklarının bedelini ödeyeceği kesindi artık Meinsu'nun ancak ne zaman ödeyecekti ya da ödeyebileyecek miydi orası muammaydı. Karşısında gelen ''düşman'' nitelikli kişileri yayı ve okları ile sonlarına kavuşturmaya devam etti. Konum değiştirmeye başladığında keskin nefesler ve dikkatli adımlarla yay ve oku ile dans edercesine kafasına koyduğu planına devam ediyordu. Çimenlik bölgeden giderken karşısına çıkmış ilk kişiye karşı isabetli atış yapmakta zorlanmıştı ama sonuç başarılıydı. Hareketli adamın hareketsiz bir anını beklemiş ve yayının gerginliğini bırakmıştı. Kendine sürekli şekilde ''bunu yapmaya zorlandığını'' hatırlatıyordu. Bunu yapmaya zorlanmıştı ama bu kadar ileriye gitmeye zorlanmış mıydı? Düşünceleri gitsin istercesine kafasını salladı, şu an daha önemli bir işi vardı. Adamın öldüğüne emin olduğunda sonraki lambaya gidiyordu ama canının yanması ile yere bakıp bağırması bir olmuştu. Acı çığlığı yüzünden yakınında bulunan ilk adam ona yaklaşmış ve onu görmüştü. Her ne kadar ağzı kapalı olsa bile acı çektiği yakınındaki ilk kişi tarafından anlaşılmıştı, kendini geriye çekmeye çalışmadı çünkü daha çok canı yanacaktı. Adamın ona bir hamle yapacağını fark eder etmez ne olduğunu kavradı. Onu öldürecek olsa bir şansı vardı ve bunu kaçırmıştı.

''Şimdi pes etmeyeceğim, edemem.''

Kendi içinde konuşmasından sonra kendine bir güven gelmişti, adamın bayıltma zehrine karşılık vermeden önce nefesini tuttu, mekanizmasını çözmekte zorlanmadığı kapana eline Elmas stilini kullanarak döner kısmına (köşesinde açılıp kapanmasını sağlayan yere ard arda vuracaktı. Açılmasının ardından vücuduna ağır geleceğini bilse bile adamın zehri kendisi toparlandıktan sonra çekip işini bitireceğini düşündüğünden kendini geri çekecek ve Karbon Monoksit kullanacaktı. Vücuduna ağır geleceğini tahmin edebildiğinden ve ayağının kötü durumda olduğundan dolayı destek alarak kendini geri çekecekti ve uzaklaşacaktı. İki zehrin etki alanı dışında kaldığında (kendi zehrinin süresi bitmezse sonlandıracak) nefesini bırakacak ve nefes düzenini toplayacaktı. Adamın zehirden etkilenmişe fırsattan yararlanıp hızlıca ulaşabilmesi için koyduğu kemerindeki oku çıkaracak, okla tişörtünden bir kumaş parçası parçalayıp kanayan yere sıkı ama çok sıkı olmayan şekilde bağlayacaktı ve oradan olabildiğince rahat bir mesafeye çekilmeye çalışacaktı. Frum ve Ser'e normalde ne kadar inançlıydı bilmiyordu ama şu an hangi tanrı olursa olsun her şansa ihtiyacı vardı.
Image
"Artık kendimi geride tutmayacağım."
► Show Spoiler
Locked

Return to “Yata”

cron