[Dufo Slitshut] İlklerin Doğrultusunda!

#1
Yaşamanın en kötü yanı ölmenin hiçbir zaman gerçek olmayacağını düşünmektir. İnsan, öldüğünü kabul edemeyecek kadar korkak bir varlıktır. Korkularının ve gizemlerinin, göremedikleri ve işitemedikleri olayların hepsine ulvi anlamlar yükleyip hayatlarına böyle devam etmeyi uygun görmüşlerdir. Oysa ki göremediğinden değil, görülebilir olandan korkmanın farkında değiller. Göz ardı etmenin ve çaresizce zamanın esiri olmanın bedelini en ağır ödeyenlerden biri olan Dufo, genç yaşında hissettikleri ve yaşadıklarının onu kontrol etmesiyle farklı birisine dönüşmüştü. Bu dönüşüm neticesinde aklında var olan bir çok fikir ve kalbinde var olan umutlar yok olmuş, yerine yok olmanın getirdiği boşluk kalmıştı. O boşluk kendine geleceğe dair amaçlar arıyorken bu amaçlarını onu bu hale getiren duygulardan beslemek istiyordu.

Yok etmek...

Fakat bunların en başında nereden geldiğini, kim olduğunu ve ne olacağını bilmek daha önemliydi. İnsanlar kendi amaçlarını yüceleştirmek gibi bir zehire her zaman sahiptiler. Bu zehir onların yaptıkları ne olursa olsun onun güvenilir olmasına neden olan bir şeydi. Bunu bir olumsuzlukla betimlemek daha doğru olacaktı fakat amacına doğru şekilde hizmet eden herhangi bir durumu nasıl olumsuz olabilir ki? Amaç ne olursa olsun başarılı olursa devletler ve onların gerçek çıkarları için önemlidir. İdeolojiler ve sistemler insanlar tarafından oluşturulmuş fakat onların çıkarlarına hizmet eden oluşumlardır.

Oluşumlar, oluşumlar... Sistemler... Hep aynı kafalar?

Tanrıların oynadığı bir oyunu insanların devam ettirmesi onların kendini Tanrı zannetmesi için yeterli bir gerekçedir. Oyunu kuralına göre oynamamak bu oyunun en büyük kuralıdır. Eğer bir Tanrı'nın oyunu içerisinde hapis olmuşsanız kazanmaktan başka çareniz yoktur. Çünkü hayatta kalanlar sadece kazananlar, sistemi oluşturanlar ise kendi sistemini kabul ettirmek için diğerlerini yok etmek zorunda olanlardır. Yine aynı yere gelmiş gibi görünüyor olabiliriz ama hep başladığımız yerde değil miydik zaten? Baktığımız yön değiştiği için yerimizde saydığımızı unutur olduk.

Yok edenlerin var ettiği ve kendilerini bir Tanrı olarak hissettiği bir dönemde ilerlemek ne kadar sizi özgür kılar? Ya da sorumuzu daha doğru soralım, yok edenlerin var ettikleri ne kadar var olabilir? Kendilerine ne kadar isim verebilirler? İsimlerini ve hayallerini nereye kadar devam ettirebilirler? Dufo'nun bu düşüncesi ona şu sonucu vermişti; kendini bulmak istiyorsan, yok etmeye var olana kadar devam etmelisin. Bu cevabın ardından kafasında başka bir soru belirmişti. Kimden ve neyden başlamalı? Ya da nasıl başlamalı???

En başından, oyunun kurulmadan öncesinden başlamalı...

Dufo'nun iç sesiyle olan konuşmaları oldukça yoğundu bu sıralar. Kendisini amaçsız, yetersiz ve güçsüz hissediyordu. Tam da insanlara vermeyi dilediği izlenim buydu lakin kendisinin de böyle hissetmesi onun sinirlerine dokunuyordu. Daha fazla dünyada nefes alamadığını düşünüyor ve beyni daralıyordu. Kendisine ayrıcalıklar verildiği veya tanındığı süreçten itibaren daha çok özgürlüğünün kısıtlandığının da farkındaydı yavaş yavaş. Sahip olduğu özellikler onun elini kolunu bağlayan bir av köpeği yapmıştı.

Oyunun başına dön, oyunu sen oyna...

Oyunun başına dönmek? Oyunun başından kastı tarihin başıydı galiba. Uçsuz bucaksız denizin içerisinde olan bir Tanrı mı? Yoksa gökyüzünde beklediğimiz bir haber mi Tanrı? Kafasının içerisinde böyle şeyleri düşünmesine sebebiyet veren olay Başbakanın son cümlesiydi pek tabii. Bu cümlenin temeli nereden geliyordu? Neden böyle bir genç adam antik denebilecek bir inanca sahip, umudu simgeleyen bir haberi son cümlesi olarak kullanmıştı? Çok fazla sorulması gereken soru var ama cevabın doğru olacağı konusunda karşılaşabileceğimiz pek de çok yanlış.

"Gökyüzüne bakmaya devam edeceğiz?"

Dufo'nun kafasının içindeki en büyük soru işareti bu cümleydi işte! Gökyüzüne bakmaya devam etmenin beklentisi nedir? Bunun kim ile ne ile bağlantısı olduğunu bulmak gökyüzüne bakmaktan önce geliyordu onun için. Gökyüzüne bir anlam yüklemek ile denize anlam yüklemek arasında ki fark neydi? İkisi de mavi, ikisi de akıl almayacak kadar güzel ve gizemli... Her şeyin başına dönmek için niyetlenmiş ve bugün ona göre ayağa kalkmıştı. Zihninin içinde dolaşan tilkileri püskürtmek için en doğaldan, Tanrı'dan başlamaya karar vermişti. Elbette ki tek bir kaynağı kabul etmek onun için yeterli olmayacaktı. Dahası da onun kafasında Menfe Tapınağına gidip oradaki her şeyi inceleme isteği vardı. En azından gerçekten insanların dua ettiği motifler, kutsal saydığı kitaplar ve bunların çıkarımları nelerdi. Bunları okumak ve orada ki bilgin insanlarla fikir alışverişi yapmak onun için iyi olacaktı.

Fakat her şey aynı mı?

Tapınağın yenilenmesi üzerinden bir kaç sene geçmişti. Dufo, bu durumun farkında olarak hareketlenmeye hazırdı. Bu yüzden oraya gerçeği bulmaya değil, gerçek olarak gösterilenin ne olduğuna kanaat getirmek adına gitmeyi düşünmüştü. İnsanın kullandığı ilk alet, başka bir insandı. Gönüllerinden gelen inancı çıkarları için değiştirmiş olma ihtimallerini göz önüne almak yapılacak en mantıklı hareketti. Politik dünyanın ne kadar gergin olduğunu göz önüne alınca var olan barış süreci sadece fırtına öncesi sessizlikti.

Bu sessizlikte yürüyüp izini belli etmemek, her duruma karşı hazırlıklı olmak ve şansını fazla zorlamamak aklındaki ilk ve en büyük önem taşıyan durumdu. Bilgi şu an sahip olunabilecek en büyük güç olabilir. Ancak gücü taşımanın da bedeli çok ağır olacaktır genç bir erkek çocuğu için. Bu yüzden tapınağı etraflıca inceledikten sonra kutsal kitapların kutsal saydığı değerleri mercek altına alıp, aralarındaki farklara ve günümüz dünyasında ki imgelerine ulaşmaya çalışacaktı. Özellikle gökyüzü için vaad edilen kutsal cümlelere bakarken deniz için yazılanları da bir kenara not edecekti...
Image
► Show Spoiler

Re: [Dufo Slitshut] İlklerin Doğrultusunda!

#2
Genç bir erkek çocuğu aklının en karanlık köşelerine kadar inmiş ve en dipte kendisine bir ışık aramakta. Ne kadar edebî! Tapınaktan içeri girdiğinde mimarî anlamada muazzam bir görüntü ile karşılaşıyorsun. Duvardaki işlemeler, cam işlemeciliği, resimler ve heykeller. Gördüğün sanat eserlerinin kalitesinden ötürü onları takdire şayan görmekten kendini alıkoyamıyorsun. Herhangi bir esere baktıkça etkileniyor ve etkilendikçe bakıyorsun. Kim bilir ne kadar uzun sürdü bu eserler? Kim bilir ne kadar yetenekli kişiler yaptı bunları? Kim bilir ne kadar çaba gösterildi? Tapınakta ilerlerken ve etrafı incelerken bir din adamına rastlıyorsun. Gözlüğünü takmış büyük bir deftere yazmakta. Arada bir de kafasını kaldırıp düşünmekte. Din adamını süzerken aynı yönde, daha da ileride kitapların olduğu bir bölüm görüyorsun. Galiba din ile ilgili yazılı eserlerin bulunduğu bir bölüm. Bu bölümü görünce "Başka bölümler var mı acaba?" edasıyla etrafa bakıyor ve bir bölüm daha buluyorsun. Sanırsam müze tarzı bir bölüm. Camlar içine konulmuş çeşitli nesneler var içeride. Anlaşılan, kaynak açısından baya zengin bir tapınak burası. Senin gibi karanlığın pençesine düşmüş bir gencin Ser'in kutlu ışığına dönmesi dileğiyle.
Off Topic
Esenlikler dilerim, bu konuda GM olarak ben, yani Hiperyus ile ilerleyeceksiniz. Pasiflik süresi 168 saattir. (7 gün)

Re: [Dufo Slitshut] İlklerin Doğrultusunda!

#3
Genç Dufo, günün sabahına uyanırken aklında bir sürü kuşku ile uyanmıştı. Bunların her birini isimlendirecek vakti yoktu ama bir kuşkusuna karşı asla galip gelemedi. Merak! Şimdi merak duygusunun bir kuşku olduğunu sorgulamak başka bir konu ama burada onun merak ettiği gökyüzünün neyi sembolize ettiğini bulmaktı. Gökyüzünde insanların umudunu taşıyacak ne olabilirdi ki? Okulda aldığı eğitimlere dayanarak bu cümleyi düşünmeye başladığı zaman gerçekten elle tutulur bir bilgiye ulaşamamıştı. Onun düşüncesine doğru cevap onun gözünün önünde ama asla göremediği bir gerçekti. Kendi gözlerinle bakarsan eğer ne kadar büyük olduğunu göremeyebilirsin bazen. Ya da ne kadar küçük olduğunu...

Peki ya bunların hepsi sadece bir laf gelimiyse?

Dufo bunun bir batıl inanç, dini bir söyleşi olduğu konusunda kendine bazı çıkarımlarda bulunmuştu. En azından kendisinin edindiği yüzeysel bilgileri incelediği zaman gökyüzünün gerçek anlamda bir umut içermediği, sadece ve sadece insanın şu an ulaşılmaz olarak tanımladığı bir bölgeydi. Oraya ulaşmanın, oradan beklemenin ne kadar kutsal olduğunu aldığı eğitimden net olarak kesinleştirememiş olabileceği gerçeğine sıkı sıkı tutundu, Dini vecibelerin bulunduğu Gama bölgesinde bulunan yere gitti. Tarih bilgilerine dayanarak çıkarımlar yapmaya çalışan genç adam pakt öncesi tarihte var olan bir yazıt, kitap veya işaretin bu durumu açıklayabileceği umuduyla ilerledi.

Bir yaman çelişki aklını aydınlattı genç adamın...

Başbakanın konuşmasında kendisini bir tanrı inancına ait hissetmemesi onun yaptığı hareketi anlamsız kılıyor olabilirdi. Ancak şunu düşündü; bazı kültürler ve söylentiler dine geçmiş olabilirdi. Veya tam tersi de olabilirdi. En azından fikir edinmek istediği husus gökyüzü ve onun çağrışımlarıydı. Eğer neye inandığını bilirsen, neye inanmayacağını da bilirsin. Dufo'nun inandığı veya inanmadığı bir husus yoktu bu konuda. Kendi çıkarları, arzusu ve istekleri üzerine yaşamayı hedefleyen ve bu yörüngede insanların yaşamına müdahale edebilecek birisiydi o. Ancak ve ancak öncelikli olarak öğrenmeliydi, görmeliydi ki başkalarının arkasına sığınırken onları en yumuşak yerlerinden yaralayabilsin vakti geldiğinde.

Tapınaktan içeri adım attığı zaman neler ile karşılaşabileceği konusunda biraz fikre sahipti. Fakat gördükleri, hayal ettiğinin ötesindeydi genç adamın. Tapınağın içerisindeki her detay hayal gücünün bile üstünde olabilecek seviyedeydi. Yeniden yapılandırıldığını bildiğimiz bu yerin günümüzde adeta insanın içine ışık saçtığını söylemek çok da yanlış olmaz. Baktıkça hayretler içerisine giriyor ve kendini bu göz şölenini izlemekten alıkoyamıyordu. Hatta bir kaç saniye durup etrafını izlemeye verdi kendini. Bir süre daha seyir zevkini aldıktan sonra kendini toparladı, neden buraya geldiğini hatırladı ve gözlüklü adamı görmesiyle bazı gerçekleri hatırladı.

Bu kadar süslü ise burada çok çirkin bir şey olmalı...

Paranoya barındıran bu düşünce aslında onun geçmişinden kaynaklıydı. Babasının taşıdığı şerefli polis üniforması aslında devletin seri katillerini güzelleştirdiği bir kimlikti. Tek işi ölmek ve öldürmek olan polislerin bir kahraman olarak anlatılması ve öyle resmedilmesi onun böyle düşünmesine sebebiyet veren olaydı. Dünyaya olduğu gibi değil karanlık açıdan bakan bir genç delikanlıydı o. Çünkü bilirdi ki karanlığın yansıması olmaz.

Etraflıca düşündükten sonra ilk başta müze kısmına ilerlemeyi kafasına koydu. Eğer yazı araştırmasına girerse bu işin çok uzun süreceğini ve bahsedilen bir eseri gözünden kaçırabileceğini düşündü. En başta müze kısmına ilerleyip, gökyüzünden geldiği veya gökyüzüne ait bir tarihi eseri iyice öğrenecekti ki araştırma kısmına girdiği vakit, hem kafasında bir işaret olacaktı hem de notlar tutarak incelediği eserleri buradan çıktığı vakit araştırmaya devam edebilecekti. Tabii gizlilik esasından olaya yaklaşacak olursak şayet gerçekten müzeyi ve tapınağı gezmek isteyen birisi olarak etrafta gözükmek insanlara veya onu takip eden birisi varsa ona iyi bir izlenim verecektir. En azından ilgiliymiş gibi durmak ve bunun ilgisinden doğan açlığı doyurmak için yaptığı bir araştırma olduğuna insanları inandırmak daha basit olacaktır. Kafasındaki plan bu şekilde olan genç adam buradan çıktığında gözlüklü kişi ile konuşmayı yapılacaklar listesine koymuştu.
Image
► Show Spoiler

Re: [Dufo Slitshut] İlklerin Doğrultusunda!

#4
Müze bölümünde içeriye giriyorsun. Etrafta cam fanuslar içinde sergilenen birçok nesne görüyorsun. Bir cam fanusun içinde küçük bir çam ağacı var. Etiketinde ise şunlar yazıyor. "Ağaç varlığın mutlak döngüsünün simgesidir. Doğar, yaşar ve ölür. Ardından yeni bir döngüye önayak olur. Bir sonraki ağacı doğurur ve onun büyümesi için gerekenleri sağlar. Ağaç, Tanrı'nın Kitabı olan Geskt Fri Kopt'ta geçen kutsal bir öğedir. İnsanın doğa ile bütünlüğü anlatan ne güzel sözler bunlar! İnsan doğanın bir parçasıdır. Bu yüzden, doğadaki her canlı gibi o da aynı döngüyü gerçekleştirmektedir. Her zaman devam edebilsin diye. Başka bir fanusu inceliyorsun. Genç bir adamın uzun ve kalın gövdeli, yeşermekte olan bir ağaca elini koyduğunu gösteren bir çizim var. Etikette şunlar yazılı. "Bu çizim Shugridizm dininin tek elçisi Heifteth'in küçükken görmeye gittiği çam ağacını yaşam ile doldurup olgunlaştırmasını anlatmaktadır. Heifteth'in elçiliğe geçişi olarak bilinir." Bir mucize! Frum ve Ser'e selam olsun. Frum öldü, Ser inzivaya çekildi ama gönlü bizi terk etmeye el vermedi. Onu hak etmediğimizi kanıtlamış olsak bile bize elçi yolladı. Şükranlarımız Ser'e. Bir başka fanusta ise Heifteth hakkında verilen yakalama ve tutuklama kararının bir kopyası bulunmakta. Baya eski bir parşömen izlenimi verilmiş. Açıklaması şöyle. "Heifteth'in gerçekleştirdiği mucize sonucu ailesi onu yetkililer bildirerek onun içeri atılmasına neden olmuştur. Buradaki zindan ve laboratuvar deneyimleri Heifteth'i Tanrı'nın Kitabı Geskt Fri Kopt'u yazmaya itmiştir. Bu kitabi yazması altı yılını almıştır." Lanet olsun çocuklarına ihanet eden her anne ve babaya! Lanet olsun gözünün önünde gerçekleşen mucizeyi reddedenlere! Lanet olsun elçiyi denek faresine çeviren ve haksız yere cezalandıran saygısızlara! Ser tanıklık etsin ki Jaem'in gazabı doğru kişiyi ve doğru yolu alıkoyan herkesin üstüne olsun! Müze içerisinde ilerleyip fanusları incelemeye devam ederken özellikle biri dikkatini çekiyor. Olabilir mi? Yaklaşıyorsun ve gördüğün nesne karşısında içinden "Sonunda!" diye haykırıyorsun. Papürüs kağıdına kömüre benzer bir madde ile çizilmiş bir resim. Kağıdın en yukarısında karşılıklı duran bir erkek ve bir kadın var. aralarında bulutlar var. Altlarında ise beş parça hâlinde çizilmiş bir kıta. Beklenti içinde etiketi okuyorsun. "Frum ve Ser; varoluşun ana babası. Evleri olan uçsuz bucaksın gökyüzünden bize bir ev yaptılar. Bu eve yeryüzü dendi. Bu evi sonsuz kudretleriyle süslediler. Dağlar ve vadiler, ırmaklar ve nehirler, Yemişler, sebzeler ve bakliyatlar, ağaçlar ve hayvanlar. Frum ve Ser'in yaptıkları say say bitmez. Bulunduğumuz kıta onların eseri; sonu gelmez kudretlerinin ve sıcacık sevgi dolu gönüllerinin yansıması. Onlar kendileri gibi üstte olan göğe biz ise kendimiz gibi altta olan yere bağlıyız. Ancak ruhlarımız bedenlerimizi terk ettiğinde Ser'in yanına çıkabileceğiz. Ancak o zaman ulaşılmaza nail olacağız. Ne kutludur çocukları için her şeyi inşa eden ana babalar! Ne kutludur onların var olduğu gökyüzü! Ne kutludur bizlere ev sahipliği yapan yeryüzü! Ne kutludur üzerinde bulunan her bir canlı! Bizler her ne kadar basit insanlar olsak da asla umudumuzu yitirmeyeceğiz. Yılmadan ve durmadan çalışacağız. Bu gözler sadece gökyüzüne bakarak ilham alabilir.

Artık görebiliyor musun çocuğum? Gökyüzünü görebiliyor musun?

Re: [Dufo Slitshut] İlklerin Doğrultusunda!

#5
Merakını gidermek için yaşamak ve bunun üzerine gitmek insanoğlunun asla değişmeyen tek lanetidir. Bu lanet öyledir ki başka lanetleri de beraberinde getirir. Belki de bunlara lanet demek doğru olmaz. Herkes ve her şey için farklı bir anlam, gerekçe içeren kötülükler vardır. Bu kötülüklerin bazıları insanların uzak durması için günah olarak nitelendirilirken bazıları, lanet olarak isimlendirilmiştir. İnsanların karanlık yönlerine olan tutkusu azalsın diye var olan bu iki temel kötülük diğer kötülüklerin büyümesini engellemek için gözümüzün görebildiği her yerde vardır. Oysa ki insan tecrübe etmeden yaşadığı her an boşa yaşamış bir an olarak değerlendirmelidir.

Dufo için bu özel cümleler bir anlam ifade etmiyordu. İyilik, kötülük barış ve adalet bunlar sadece baktığın pencereden yargılayabileceğin durumlardı. Onun için anlam ifade eden tek şey kaostu. Elbette insani yönü olan bir genç delikanlıydı kendisi ama o duygularını karanlığın içine gömmüştü. Pek tabii karanlıkta koşan elbet bir gün düşecekti ama yaşamaya devam ettikçe bu oyun devam etmeliydi. Tecrübelerden bahsediyorduk zaten, düşmeden nasıl ayağa kalkacağını öğrenebilirdi ki?

Müzenin içerisine doğru ağır adımlarla ilerlemeye başlamıştı. İçeriye girdiği zaman etrafında bulunan çok fazla nesne olduğunu görmüştü ve buna sevinmişti. Buradan edineceği şeyler ile kendine bir gelecek yazabilirdi. Peki asıl amacı olan merakını giderdikten sonra ne yapacaktı? Burada kafasında oluşacak olan soruların peşinden mi gidecekti yoksa bunların hepsini burada halledecek miydi? Bu konuda kafasında hiçbir plan yoktu. Her zaman bir adım sonrasını düşünerek yaşamak kaybetmeye hazırlanan insanların işiydi ona göre. Bu yüzden fanusların içerisinde bulunan parçalara verdi kendini.

Bir çam ağacı ile karşılaşmıştı ilk başta. Karşılaştığı çam ağacının özelliğini okurken kutsal kitapta kutsal öğe olduğundan bahsedildiğini aklının bir köşesine yazdı. Bunun ağacın yeryüzüne olan etkisinden olduğunu düşündü kendince. Sonuçta doğanın gerçekten gizemlerle dolu bir alan olduğunu çocukluğundaki deniz kıyısından biliyordu. Devamında da yine bir ağaç ama bu ağaç bu sefer yeşermekte. Özel olarak bir insanın ona dokunduğunu gördü. Bu eser biraz daha ilgisini çekti çünkü içinde insanın ne anlama geldiğini kafasında kuramadı. Etiketine baktığı vakit Heifteth'in olayını anlatan bir eser olduğunun farkına vardı. Heifteth'in ağacı güçlendirdiği ile ilgili hikayenin motifi olarak yorumladı olayı. Pek de şaşırtmamıştı bu onu çünkü bahsedilen kişiler doğaüstü canlılardı.

Bu süreçte gördüğü şeyler onu çok da etkilememişti. Çünkü gördüğü şeyler sıradan, herkesin kitapta okuduğu ve onun amacını içermeyen eserleri kapsamaktaydı. Estetik olarak yapılarını beğenmiş olsa bile amacından sapmış olma k istemediği için sadece aklında tutunmakla yetindi buradaki fanusları. Fakat sonrasında, karşısında duran fanusun içerisinde bulunan şey ve açıklaması Dufo'nun beyninden vurulmuşa dönmesine sebebiyet verdi. İçindeki bütün birikmiş öfke ve onu yönlendiren boşluğun sebebi resmen tekrardan dile geldi.

Karanlığın içindeki huzuru, ışığın yansıttığı korkutucu gerçeklerden kaçarak buldum...


Heifteth, ailesi tarafından ihanete uğramış ve yalan söylenilmiş bir çocuktu. Tıpkı Dufo'nun çocukluğunda yaşadığı gibi. Bir anlığına bütün öfkesi geçmişte yaşadığı o güzel ama kötü sonuçlanan yaşantısını tekrar hatırlamasına sebep oldu. Belki de bir anlığına Dufo uzun zamandır hissetmediği bir şey hissetti. Sempati... Bir süre önünde dikildi bu fanusun. Kendisini toparladığını hissettiği vakit okumaya devam etti. Heifteth'in atıldığı hücre belki gerçek bir hücreydi. Kendisinin de duygularının atıldığı hücre ise onun kadar karanlık ve zordu. Burada bir anlığına dikkati bir şeyi çekti. Tanrı'nın kitabı, bu hücre içerisinde yazıldığını anlatıyordu. Üstelik Heifteth'e bir takım deneyler yapıldığı da yazıyordu. Yanında ise tutuklama kararı vardı?!

Buraya ne için geldiğini hatırlamıştı ama başka bir şey bulmuştu. Başbakanın söylediği şeylerden daha önce söylenen bir yalanın olduğunu fark etti. Bu kararın yazılı olduğu kağıdın eski bir parşömen izlenimi verilmesi onu biraz da olsa bu konuda endişelendirmişti. Burada ne tür oyunlar döndüğünü girdiği zaman fark etmişti aslında. Sakladıkları çok çirkin bir şeyin olduğunu, onun ne olduğunu belki de şu an bulmuştu! Heifteth'in mucizesi onun felaketi olmuştu... Dufo, ona duyduğu sempatiden ötürü aradığı şeyi doğruladıktan sonra ona yapılanın ne olduğunu, neden olduğunu ve nasıl sonuçlandığını öğrenmek için işe koyulacaktı. Tanrıları bile kirli oyunlarına alet etmiş bu insanlığın temizlenmesi gerektiğine kanaat getirmiş, bundan sonra Heifteth için de intikam alması gerektiğine karar vermişti.

Ağır adımlarla arkasını döndü, elini bir an için montunun iç cebinde duran maskesine götürdü. Maskeyi çıkartıp takmak istedi çünkü bu şeytanlarla aynı havayı paylaşmanın onu boğacağını düşündü. Ancak alışması gerekiyordu. Alışırsa ancak onlarla mücadele edebilirdi. Kötülüğü yenmenin en iyi yolu belki de en kötü olmaktı. İnsanlığından vazgeçmişleri yenmek için insanlıktan vazgeçmiş olmak bile erdemlidir. Fakat Dufo ne erdemli, ne de kötülüğün ona biçtiği rolü umursayacak birisiydi. Onun için gerçek olan tek şey, duygularını bastırmak için verdiği mücadelenin kazananı olmaktı.

Devamında karşılaştığı fanus ise ona aradığı cevabı veriyordu. İzlenimi o kadar yerindeydi ki bu fanusun içindeki şeyin Dufo bir anlığına haykırır gibi olmuştu. Kendisi dünya sahasında bir adım öne çıkabilmişti artık. İlk adımını başarılı atan bir çocuk gibi mutlu olmuştu diyebiliriz. Fanusun içerisinde bulunan papürüs kağıdına kömüre benzer bir madde ile çizilmiş bir resim. Kağıdın en yukarısında karşılıklı duran bir erkek ve bir kadın var. Aralarında bulutlar var. Devamında ise beş parça şeklinde çizilmiş bir alan var. Bunu incelediği vakit coğrafi şekillerden kıtayı anlattığının farkına vardı. Daha fazla beklemeden etiketi okumaya başladı büyük bir heyecanla.

Etiketi tamamen okuduğunda gökyüzünün ne anlama geldiğini anlamıştı. Ser'in bizi beklediği yer olarak da adlandırılan gökyüzü inananlar için oldukça kutsal sayılabilecek bir yerdi pek tabii. Her ne kadar Frum bu işin içerisinde olmasa bile Dufo'nun aklına başka bir soru geldi; inanmayan birisi için gökyüzü neden bu kadar anlamlı bir hal almıştı? Başbakanın politikacı olduğu pek tabii tahmin edilebilir bir şey ama inanmayan birisi için neden bu kadar anlam ifade etsin? Ya da soru sormaktansa önümüzde duran cevaba odaklanmanın bize doğru izlenimler vereceğinden Dufo, Başbakanın aslında maskesi olan bir şeytan olabileceği konusunda bir düşünceye yer verdi zihninde.

Kendisinden emin adımlarla dışarı doğru yürümeye başladı Dufo. Ne hızlıydı, ne yavaş. Olabildiğince dikkat çekmeyecek seviyede ilerledi ve dışarı çıktığında kafasını kaldırıp, gökyüzüne bakıp gülümsemeye başladı. Gökyüzünün kurtuluş olduğu bu dünyada onu felaket haline dönüştürmeyi diledi içten içe. Gökyüzünden umudu olan herkese felaketi getirecekti. Tıpkı Heifeth'in yaşadığı felaket gibi... Bir anlığına içini öfkeyle doldururken yapacağı ilk şeyi hatırladı. Öncelikle Heifeth'in tutuklanma raporunu bulmak için harekete geçecekti ve bu raporun detaylarına inmeye çalışacaktı. Laboratuvar ve orada yazılmış bir kutsal kitap... Yalancı bir başbakan? Çıplak gözle bakıldığı zaman çok fazla çirkinliğin güzelliklerle örtüldüğünü tekrar anımsadı. Tıpkı bu müze gibi...
Image
► Show Spoiler

Re: [Dufo Slitshut] İlklerin Doğrultusunda!

#6
Bugün Shugridizm'in köklerini öğrendin. Kutlu değerlerini öğrendin. Heifeth'in kim olduğunu öğrendin. Neler çektiğini. Aydınlığa giriş adındaki aşamayı tamamladın fakat hâlâ karanlıktasın. Özgür iradenle orada kalıyorsun. Aydınlığı öğreniyor ama adım atmıyorsun. Garezin var. Karşısın. Özgür iradeye karşı gelinmez. Kuraldır. Yine de bilmen gerekiyor. Sen karanlığa ait değilsin. Hiçbir zaman olmadın ve hiçbir zaman olmayacaksın. Karanlık evin değil. Orada kaldığın her an seni aldatacak ve çürütecek. En son da yalayıp yutacak. Yiyip bitirecek ruhunu. Senden geriye sadece boş bir kabuk kalacak. Bir kukla misali savrulacaksın oradan oraya. Yol yakınken dön. Aydınlığa hâlâ yakınsın. Fırsatını değerlendir.

Tapınaktan dışarı çıktıktan sonra içeriden bir takım sesler duyuyorsun. Merakın kabarıyor ve kulak veriyorsun.



Bu ses, bu nasıl bir ses böyle? Beynini meşgûl eden bütün karanlık duygu ve düşünceler uzaklaşıyor. Sanki bilincinde temiz ve beyaz bir sayfa açılmış gibi. İçerideki başyapıt devam ettikçe iç dünyan parlamaya başlıyor. Gökyüzü ile doluyor adeta. Uçsuz ve bucaksın, tertemiz, özgür ve hafif. Evet, hafifliyorsun. Her an yavaşça yerden yükseleceksin. Hareket edemiyorsun. Bir güç gitmeni istemiyor da seni yanına istiyor. Kafanı çevirdiğinde elinde defterle gördüğün din adamını görüyorsun. Yumuşak bir tonla sana sesleniyor. "Frum ve Ser gününü aydın kılsın çocuğum. Seni müze kısmında dolaşırken gördüm. Eğer ilgileniyorsan bana danışabilirsin.

Kimse ışıktan kaçamaz. Herkes Ser'in huzuruna çıkar.

Re: [Dufo Slitshut] İlklerin Doğrultusunda!

#7
Öğrendiği şeyler doğrultusunda içinde ki kara deliğin onun umudu bir sandalyeye bağlı iyiliği, çekip gitmişti. Kendisine ait hiçbir olgu ve benzerlik olduğuna inanmadığı bu dünyada şans eseri kafasına takılan, politik bir liderin içerisinde barındırdığı çekişmeleri düşünceler sebebiyle eriştiği bilgi onu çok daha farklı birisi haline getirdi. Kültürel ve tarihsel anlamda edindiği bilgiler dini vecibeler açısında ona katkılarda bulunsa da o bu bilgileri yıkım, insanları kandırmak ve kendi rotasında bir amaca yönlendirmek niyetiyle kullanacak gibi duruyordu. Aslında doğrudan bir kötülük ve intikam duygusuyla hareket etmeyen Dufo, Heifeth'in hikayesine karşı duyduğu ilginç empatiden ötürü kontrolünü yitirmişti. Bu onun kendi dünyasında ki yerini gerçek dünyaya oturtmak için hiddetlendiren olaylardan birisi olarak hafızalara kazınmalıydı.

Tapınaktan adımını dışarıya attığında birden fazla yaşanan duygu karmaşasından bir galip belirlemek zor. Ancak şunu söyleyebiliriz ki bundan sonra attığı her adımı öfkeyle, intikam hissiyle çevrelemiş genç, yetenekli ve sıradan düşüncelere sahip bir genç adamı takip edeceğiz. Tabi şu an bu takibi sürdüren tek kişi biz değiliz. Tapınağın içerisinden gelen bir ses Dufo'nun merakını uyandırmış, takip edilme ihtimali hoşuna gitmediği için tetikte beklerken kulak kabartmıştı. İçeriden duyduğu ses ile kendisine ait olan tüm düşünceleri, geçmişinden dolayı hissettiği bütün o karanlığı adeta ondan sömürülmüştü bir anlığına.

Bu durum yaşandığı sırada büyüyen göz bebekleri şaşkınlığın ve yenilmişliğin verdiği hisle kendini alamamış, sesin geldiği yöne doğru çevrilmişti. Karşılaştığı manzaranın yanı sıra gözünün önüne çekilmiş perde, beyaz ışıklar ve adeta gökyüzünün onu çağırmasıyla oluşan o kutsal etkiden dolayı neredeyse kendini kaybetmişti. Kendisine gelmek için bir yol düşünse de adeta zihni ışığın gözü kör etmesi gibi durmuştu. Fakat duyduğu ses ile adeta bu hayali ortamdan arınmış, gerçekliğe dönmüştü. O sırada karşısında içeride gördüğü adamı görmüştü.

İlk başta bir kaç saniye kelam edememişti. Yaşadığı durumun etkileyiciliğinden ötürü mutlu hissediyor olsa da bir o kadar korkuyordu. Anlamıştı, dokunulmaması gereken bir taş vardı ve o taşa dokunduğu zaman adeta onun kudretiyle bütün her şeyini kaybedebilirdi. Duygu karmaşıklığı yüzünden yaşadığı bu his, gözlerinden akan bir damla yaşa mal olmuştu. Karşısında gördüğü kişi karşısında selamlamak adına eğilmiş, sonrasında boğazını temizleyip konuşmaya başlamıştı:

Efendim, beni öyle bir anda sesinizle aydınlattınız ki gerçekten kendimi ağlamaktan başka bir durumda bulamadım. Cümlelerimin de kusuruna bakmayın, içeride gördüklerim, okuduklarım beni gerçekten derinden etkiledi. Eskiden babam ile buraya her izin gününde gelir ve incelemeler yapardık. Gördüklerimden sonra anne ve babamızın olduğu yere, gökyüzüne dalmaktan kendimi alı koyamadım.

Cümleler ağzından çıktıktan sonra selamlamasını bitiriyor ve dik durmaya başlıyordu. Baştan sona söylediği her şey doğruydu ama hissiyat konusunda yalan söylediği onun için aşikardı. Eskiden hissettiği, hissedebileceğini düşündüğü bazı kelimeleri bir araya getirip karşısındaki kişiye söyledi ve o an için bu durumu toparlamaya çalıştı. En nihayetinde buraya gelme amacını tam anlamıyla gerçekleştirememiş, Heifeth'in yaşantısı onu derinden etkilediği için gözü dönmüştü. Şu an karşısında duran adam belki de ona yardımcı olabilirdi.

Kibar bir ses tonuyla ve saygı dolu davranışlarıyla ağır ağır merdivenleri çıkıp adamın yanına yaklaştı ve şu şekilde konuşmasına devam etti:
"Efendim, bendeniz Heifeth'in hayatına çok ilgili bir şahsım. Yazdıkları, anlattıkları ve hissetikleri beni gerçekten derinden etkiliyor. Acaba sizlerin bana bu konu hakkında yardımcı olup, detaylı bilgilere onunla bütünleşmeme neden olacak yazıtlara erişiminiz var mıdır?" diye sordu. Bunu sorarken yüzünde ki gülümseme ve hal hareket olarak kendisini olumlu bir cevap istediğine dair pozlamıştı. Eğer netice ona yeterli gelmez ise ilk başta hedefini koyduğu yere, merkeze doğru ilerleyecekti.
Image
► Show Spoiler

Re: [Dufo Slitshut] İlklerin Doğrultusunda!

#8
Din adamı sıcak bir gülümseme takınıyor. "Övgünü ben değil, koromuz hak ediyor. Frum ve Ser onları ses ile donatmış. Senin içten ilgine gelince, sevgili çocuğum, bu kutlu yolda sana yardım edecek bir şeyler biliyor olabilirim." Çenesini ovuşturarak yere bakıyor ve mırıldanıyor. Birkaç dakika sonra sana dönüyor. Seni baştan aşağı süzüyor. Gülümseyerek "Ben kim? Yol almak isteyen bir gence engel olmak kim?" diyor ve eliyle onu takip etmeni işaret ediyor. Beraber tapınağa dönüyorsunuz. Rahibin peşinden onun ofisine varıyorsun. Rahip çekmecesinden fazlasıyla eski bir kağıt çıkarıyor. Kenarları yırtık pırtık, rengi sararmış, kalın yazıların olduğu bir kağıt. "Söylentiler der ki, Heifteth'in tek eseri Tanrının Kitabı değil. Heifteth Yazıtları diye bilinen bir takım kağıtlar mevcut. Söylentilere göre bu kağıtlar Heifteth'in günlüğü niteliğinde; onun kişisel yaşamını barındırıyor. Ne kadar doğrudur bilinmez elbet fakat bu kağıt bana bu tapınağın önceki rahibinden kalma. Gökte yerini almadan önce bana bunun Heifteth Yazıtları'nın ilk sayfası olduğunu söylemişti. Ona hiç inanmamıştım ama kim bilir? Belki de sen bu gizemi açığa çıkaracak olansındır." Kağıdı alıp incelemeye koyuyorsun. Her an parçalanacak kadar yıpranmış bu kağıdın üzerinde yazanlar kesinlikle bildiğin bir dil değil. O kadar yabancı geliyor ki, bir dil olduğundan bile şüphe ediyorsun. "Ne yapacağım lan ben bunla?" diye düşünürken rahip imdadına yetişiyor. "Elindeki yazıt eski Gedhilfe dilinde. Heifteth zamanında konuşulan dil. Frum ve Ser seni seviyor olsa gerek, ben eski Gedhilfe dilini biliyorum. En azından, Tanrının Kitabı'nı okuyacak kadar." Yanına geliyor ve kağıttaki yazıyı okuyor. "Büyük resmi görmek için tablonun dışına çıkmak gerekir. Peki tablo nedir ki kişi nasıl dışarı çıkabilsin?" Bu senin ilk bulmacan genç ruh. Frum ve Ser zihin açıklığı versin.
Off Topic
Konunun pasiflik süresi 96 saat (4 gün) olarak düzenlenmiştir.

Re: [Dufo Slitshut] İlklerin Doğrultusunda!

#9
Zamanın ve insanın kendi içerisinde sonsuz bir sürtüşmeye sahip olduğunu düşünmeye başladığınız zaman ilk başta saçma geliyor olabilir. Ancak birbirleri arasında bir ahenge sahip olduğunu ve bunun her iki taraf için de bir olaya neden olduğunu anladığınız zaman, işler sizin için biraz daha farklı gitmeye başlıyor. Zaman kavramının insanoğlundan bile önce var olduğunu düşünürsek içinde yer aldığımız bu sahnede baş rol olmak, doğru an içerisinde doğru mekanda bulunmaktan geçiyor. Her yaptığınızın bir karşılığının var olduğunu düşündüğümüz zaman ise tesadüflerin ortadan kalktığı bir senaryoya denk geliyoruz. Peki ya hiç kendinize, zaman ve insan arasındaki kuvvetten etkilenen bir olay olarak baktınız mı?

Dufo'nun amacından saptığını düşündüğü noktada hedefini değiştirmesi ve bu doğrultuda ilerlemesi zamanın içerisinde bulunan bu karmaşık yapıya gönderilen bir mesajdı. Her ne kadar amacı dikkat çekmemek, olabildiğince sessiz ve hızlı olmasını istese de buna gücünün yetmeyeceğinin, istediği şekilde olamayacağının farkına varması o yığınla dizilmiş kitaplara baktığı zaman anlaşılır hale gelmişti. Bu sebeple daha net olduğunu düşündüğü ve hakim olduğu alanda eserden de öğrendiği bilgiyle ilerlemeye karar vermişti. Fakat bu sırada, bir ses onu uyarmıştı!

Tanrı'nın soyundan gelmeseler bile onun yolundan gidenler, inanması en güç ancak kandırılması en kolay insanlardır.

Dufo'nun kafasını kurcalayan ve adeta olmadığını düşündüğünü ruhunu hissettiği o an, çok farklı bir hissiyat vermişti ona. Hatta kendisi için korktuğu an olarak anlatabileceği bir şeydi bu. Daha önce görmediği güzellikte olan bu duygunun onu ele geçirmesi oldukça anlık ve basitti. Bu yüzden derinlerde, tanrılarla uğraşmanın daha vakit alacağının ve orada hiç dokunulmaması gereken, asla ve asla açılmaması gereken bir kapı olduğunun farkına vardı. Aynı zamanda bahsi geçen bu kapının kendisinin hedefi olduğunu hatırlayınca oraya davet edilmesi gerektiğinin farkına vardı. Ya da o kapının onun için açık olması...

Din adamının sıcak karşılamasından ötürü mutlu olmuş, koronun varlığını öğrenince de kendisini hoşnut olduğunu ifade eden bir hareket ile mutluluğunu ifade etmişti. Bir insanın veya insanların bir araya geldiğinde sahip olduğu gücün ne denli korkutucu olduğu, gücün her anlamda farklılık gösterebildiği ve her çeşit insanı kontrol altına alabileceğini örnekleyen bir an olmuştu bu. Din adamının Dufo'ya yardım edebileceğini düşünmesi ve ona bu hususta yardım edebileceğini dile getirmesi onun adeta ağzını sulandırmıştı. Bu durumu belli etmeden, tüm iyi niyetiyle davetini kabul etmiş ve onun için faydalı olabileceğine inandığı şeyleri dinlemeye başlamıştı.

Bu noktadan sonra geldiğin noktaya geri dönemeyeceğinin farkındaydı genç adam. Artık zamanda atılan bir adım ve insanların buna vereceği bir tepki olacaktı. O tozlu, eskimiş kağıtları gördüğü zaman karşısında şu an günümüzün değil ayrıca geçmişin insanlarının olacağını da hesaba katmıştı. Pek tabii insanların bol olduğu yerlerde sistemler, yöneticiler ve gölgeler vardır. Fakat onların bilmediği ve öğrenmek zorunda kalacakları bir durum vardı ki; Dufo'nun kalbi yeryüzündeki en dehşet verici karanlıktan daha derin bir gölgeydi. Tanrı'nın sözleri bile onun kalbini aydınlatmak için nüfuzunu kullanırken iyilik aşılamak yerine onu korkutmuştu. Tıpkı bir vahşi hayvanın içgüdüsel olarak başka bir vahşi ile karşılaşması gibi bir şeydi bu.

Rahip, kendi açıklamasını yaptıktan sonra Dufo bir anlığına düşünür duruma geçti. Ancak bu düşünceli durum dünyevi açıdan değil de bu yazıtların nerede olduğu, çelişkilerin bulunduğu durumlarda Hei'nin neler yazdığı ve bunların ne kadar onun kaleminden olduğu ile ilgiliydi durum. Kendisi kağıdı eline aldığı zaman hiçbir şey anlamamıştı bundan dolayı çaresizdi ancak din adamı yardımına yetişmişti. Eski Gedhilfe dili bilen birisi ve bu tarz ganimetlere sahip. Sonrasına din adamının ona söylediği şeylere hitaben yumuşak gönüllülük ile gülümseyerek kafasını salladı. Gerçekleri öğrendiğindeyse aklında çok fazla soru işareti vardı. Çok fazla!

Bilmecelerin bilmecesine denk geldiğinin farkındaydı. Balıkçıların düğümü gibi her bir düğüm, bir sonra ki düğümün açılması için bir adımdı ve bu düğüm bu sefer bir gemiyi değil, dünyaya bağlı olan bir yere aitti. O yüzden adımlarını atarken oldukça seçici ve net olmalıydı. Bilmecenin ona çağrıştırdığı şeyleri düşünürken sessizliğe gömüldü ve kısa bir süre düşündü. Ardından sakin bir ses tonuyla din adamından ricada bulundu:

"Burada bize anlatılmak istenen büyük resmin ne anlama geldiğini bulmamız gerekiyor. Bunun için düşüncem harita olduğudur. Gedhilfe'ye ait coğrafi hususları incelersek bundan faydalanabiliriz tabii eski olması şartıyla. Tihami de ki balıkçıların raporları da çok önemli. Büyük resmi görmek için Heifeth'in notları ve yaşadığı dönemdeki olaylar önemli. Dünya haritası, keşif notları, eski dilde anlatılan keşifler. Bunlar bizim rehberimiz olacaktır." dedikten sonra din adamına kendisinin de tavsiye ettiği kaynakları bulması gerektiğini söyledi. Emin olduğu bir şey vardı; aradığı şey içeride değil, dışarıdaydı!
Image
► Show Spoiler

Re: [Dufo Slitshut] İlklerin Doğrultusunda!

#10
"Hahahahaha, bu kadar istekli olman beni neşelendiriyor çocuğum. Sanırsam, siz gençler kıta için dünya diye bir sözcük kullanıyorsunuz. Kusura bakma, gençlerin dilinden anlamıyorum ama genel olarak ne demek istediğini anladım ve söylemem gerekiyor ki, her ne kadar mantık yolundan gitmek akıl kârı olsa da, yanlış yerden bakıyorsun. Evet, Heifteth yaşamı boyunca Gedhilfe'den çıkmadı. Hatta, doğduğu şehirden bile çıkmadığını söyleyenler var. Gel gör ki, Heifteth, Frum ve Ser'in elçisi. Yaşadığı haksızlıklar sonucu mahkûm edildiği dört duvar arasında onlarla iletişime nail olabilmiş biri. Heifteth için büyük resim Gedhilfe veya Kıta kadar küçük bir eser olabilir mi sence? Gökte yaşayanlara bu kadar yaklaşabilmiş biri kendini yeryüzünden soyutlamaz mı? Bence büyük resimden kastı çok daha büyük bir şey. Ha, bir konuda sana hak veriyorum. Sıradaki durağın Gedhilfe olmalı. Ben sana sadece ilk yazıtı sağlayabilirim ama oradaki âlimler, eğer ulaşıp ikna edebilirsen, sana geriye kalan yazıtları sunabilirler. Tabii, bizim dikkatimizi önümüzdeki bilmeceye vermemiz lâzım. Sen akıllı bir çocuğa benziyorsun. Verdiğim ipucu sayesinde bilmeceyi çözebileceğini inancım tam!"

İlk deneme başarısız. Hiç üzülme, söz konusu bilmeceler olunca yapılan yanlışların oranı veya miktarı önemsizdir. Sana önerim şu, ilerlemekte olduğun yol tamamen ruhanî bir yolculuk. Ruhunla hareket et.
Locked

Return to “Gama”

cron